Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 EKİM 1994 PAZARTESİ
DIZIYAZI
POLİTİKA VE OTESI
Birleşik Almanya'nın mimarlanndan Prof. Bahr, birleşmenin yıldönümünde Cumhuriyet 'e yazdı
Banşsızhiçbirşeyolmaz
L
enin'in 1917'de başlattığı ve yeni bir
çağ açan, zaman dönümü niteliği ta-
şıyan dev deneyime hazırlıksız gı-
rişildigi anlaşıldı. Avrupa'nın son 3
yılda, daha önceki 4onyildan daha
fazla kurban vermesini dehşetle iz-
liyoruz. Bu dönemde işlevini çaresizlikler içinde
yerine getirmeye çalışan hiçbir örgüt, yeni buna-
lımlan denetleyebilecek güç ve örgütlenmeye sa-
hip değil. Ne NATO'nun ne de KSZT'nin deviet-
ler hukuku çerçevesinde Avrupa devletlennin ba-
nşını güvence altına alamayacaklan acı bir ger-
çek. Bu BM için de geçerlı...
Mantık insanı, var olan zayıflıklan aşabilecek,
Birleşmiş Milletler'in deneyimlerinden yararlana-
bilecek, yani karar mekanizmasının ağır ışleyişin-
den ve vetodan kaçınacak, başka bir deyişle Av-
rupa'daki büyük küçük tüm ülkelerin güvenligini
eşit koşullarda güvence altına alabilecek düzey-
de bir örgütün kurulması gerektigi sonucuna var-
dınyor. Yöntemsel ve 6O'lı yıllann sonlanndaki
kavram dışında kurumlann ölçüleri bağlamında,
Doğu siyasalan olarak nitelenen bu rür bir kav-
ram üzerinde Hamburg Enstitümûzde (İFSH) (*)
aylarca çalıştık. Bu çalışmanın sonucuna Avrupa
Güvenlik Topluluğu adını verdik.
Avrupa'nın, tarihinde ilk kez, devletleri arasın-
da banşçıl yollardan savaşı önlemek ya da en azın-
dan bu konuda karar birliğine varmak şansını kul-
lanması ıçin uygun zaman bugün değilse ne za-
mandır?
Karârlı adımlar için tanı koyma ve cesaret ge-
rekiyor. Dünya tarihinin en bol kurbanlı yüzyılı-
nın sonunda. devletlerin istikrarlan savaşı sürdür-
medekı istikrar olarak algılanmamalıdır. Eğerge-
leneksel kuvvet kullanımı önlenecekse tek tek
devletlenn tasarruf gücünden dogan kuvvet kul-
lanımı yetkisi uluslararası toplumun gözetimı al-
tına alınmalıdır.
Avrupa Güvenlik Topluluğu, ıstısnasız her üye
devlete, içten ya da dıştan saldınya hedef oldu-
gunda yardım etmekle yükümlü ve kolektif bir sıs-
tem olarak örgütlenecek. Müdahale karan, toplu-
luğun kuruluş hukuku ve sorumluluğu çerçevesın-
ce alınacak.
'banşmak' hâlâ
gerçek hedeftir. Bunun
unutulmuş olması ve siyasal
hukuku çiğneyerek banşı
i sonraki kuşaklara bırakma
tehlikesini yaratanlara karşı
savunulmak zorunda kalması
tuhaf geliyor. Bu kuşağın belki
buna gereİcsinimi olmayacaktır,
ancak yine de anne ve
babalanna neden gelecek için
banş yolunu seçecek kadar
sağduyulu ve hoşgörülü
değildiniz diye sorabilirler.
Var olan siyasal sınırlann değişimine yönelik
şiddet kullanımı ve tüm devletlenn azınlık hakla-
nna gösterilecek olan saygı, yardım isteyen ülke-
nin demokratik gelişiminden, ekonomik duru-
mundan ve dinınden bağımsız olarak ele alınacak
ve tüm üyeler için iki temel ilkeyi oluşturacak. Bu-
nunla KSZE olgusunun bıçimsel standartlan,
özelliklede 1975 Helsinki Konferansı sonuçlann-
da alınan uluslararası banşın temel kurallanyla bir
araya gelecektir. Bu olay, henüz. Viyana Zirve-
si'nde belirtildiğı gıbi Avrupa genelinde demok-
ratik güvenlik aşamasında değıldır. Olay öncelik-
le Avrupa genelinde güvenlik sorunudur. Demok-
ratlar, sözde demokratlar ve demokrasiyi redde-
den otoriter ve ulusçu güçler için dahi...
Şiddet karşıtı ve azınlık haklan savunucusu
olan düzen topluluğu, kendini dışlamayan kimse-
yi dışlamaz. İçinde ESG üyelerinin güvenlik güç-
lerini, hukuka aykın eylernler karşısında bırleştı-
ren bir yasal düzen kurabilirse, bu herhangi bir
bağdaşıklığa ilişkin olsun ya da olmasın, nükleer
silah sahibi olup olmadıklanna bakılmaksızın tüm
devletlerin güvenlik güçlerini kapsayacaktır. Top-
luluk tüm KSZEdevletlerıne açık olmalıdır. Top-
luluk, şiddetin ortaya çıkmasını önlemek, krize
yol açacak olasılıklan ve kriz ortamını görecek,
topluluğun kuvvetlerini kriz bölgesinde zamanın-
da konuşlandıracak.
IGenel S8kretere zamannda
müdahale yetkisi
Genel sekretere zamanında müdahale için ge-
rekli yetkiler verilmeli, ancak bu, topluluk yapısı
ve veto hakkı aracılığıyla denetlenebilir olmalı-
dır. BM'nin, 1945 Anayasası üzerinde göriiş bir-
liğine vanlan maddelerin yaşama geçırilmesi
uzun sürecek. Avrupa bölgesel olarak bunu daha
çabuk gerçekleştirme ve BM'nin yetkilerini sınır-
lamadan yükünü hafifletme şansına sahip.
Topluluğun kolektif güvenlik başansı silahsız-
lanmayı gözle görülür ölçülerde olanaklı kılacak.
Çünkü sadece stratejik eylemler için yetkilı olma-
yan, çok az hareketli, ancak modern ve toplulu-
ğun emrinde olan kıtasal güçleri örgütleyecek.
Bu tür bir kavramın gerçeklerden çok uzak ol-
ması suçlaması, 25 yıl önce Doğu Bloku siyasa-
lan kavramında yapılan suçlama kadar yanlıştir.
Şimdi sorun, belirlenen hedefi onayladıktan son-
ra bunun sadece bir antlaşma değil bir dava oldu-
ğunun bilincınde yola koyulabılmektir. Ve sorun,
bu hedefin Almanya'nın çıkarlanna uygun olup
olmadığıdır.
Almanya'nın sorumluluk listesinin birinci sıra-
sında içte birlik ve beraberiiği sağlamak geür. Al-
manya temelde istikrarsız bir ülke haline dönüş-
müştür. Öte yanda gücün ve istikrann unsuru ola-
bilmek için de bütün ön koşullara sahıptir. Buna
Avrupalı kimliği gereği zorunludurda. Tüm bun-
Egon Bahr 4 yıl önce coşku> la birleşen ülkesiv le ilgili şunlan sövlüyor: Almanva'nm hedefi, Avrupa istikranna katkıda bulunabilmektir. Doğu'da
tehlikeve diişen istikrar karşısında, gerçek hedef onu orada sağlamaya vönelik olmalıdır. Eğer Batu Almanya'nın ağırlığını Doğu\\a kaydıracağı
korkusunu taşıyorsa, bilmeüdir ki, bu Avrupa'nın kaçamayacağı bir görevdir. Almanya'nın Avrupa istikranna hizmeti bu noktada olacakür.
Portre
Duvarı yıkan görüşmeci
A
A
lar, bırliğını sağlamadan ve büyüyen sorumlulu-
ğunun çerçevelerinı çızmeden, Almanya ıçin an-
lam içenr bir nıtelık taşımayacaktır.
Bence "banşmak" halS gerçek hedeftir Bunun
unutulmuş olması ve zaman içinde, sınırlandınl-
maksızın hukuksal yollarla bireysel hakkını ara-
yanlara ve siyasal hukuku çiğneyerek banşı bir
sonraki kuşaklara bırakma tehlikesini yaratanla-
ra karşı savunulmak zorunda kalması tuhaf geli-
yor. Bu kuşagın belki
buna gereksınimı olma-
yacaktır, ancak yine de
anne ve babalanna ne-
den Ispanyollar, Polon-
yalılar, Ruslar ya da öte-
kiler gibi gelecek için
banş yolı nu seçecek ka-
dar sağduyulu ve hoşgö-
rülü değildiniz diye so-
rabilirler. Ancak burada
bizim üzerine eğilme-
miz gereken, ıç sıyasa-
dakı düşüncel sorunlar
değil. dış sıyasadaki so-
runlardır. Devletler hu-
kuku açısından bırleş-
me,3Ekim!990'dadü-
şünce t e duygulanmız-
da Doğu ve Batı'yı bır-
leştirişımıze ne kadar
yardımcı olduysa, devletler hukuku açısından is-
tikrar da, 5 Mart 1991 yılında 2-4 antlaşması so-
nucunda sağlanan etkiyle düşünce ve du> gu bir-
Iiği geliştirmemize o oranda yardımcı olmuştur.
Uyum süreci henüz aşılamadı. Uyuma, feshedi-
lemeyen haklanmız on yıllarca 4 galip ülkenin bo-
yundurugundayken ve şiddetle birleşmiş bir Al-
manya ve Berlin isterken de gereksinim vardı.
Uyumun nasıliçedönükleştırildiği ve bugüne de-
ğin öyle bırakıldığı, Almanya'nın katılıp katılma-
yacağının tartışıldığı, BM'nin görevlendırildiği
NATO eylemlerinde görüldü. Zamansız birboyun
eğiş içinde, herhangi bir çıkışın ittifakın sadaka-
tini ve hatta yararlılığını kuşku altına sokacagın-
dan korkuluyordu. Bu ilke geçerli olsaydı, Alman
güvenlik kuvvetleri bağdaşıklığının emrine veri-
lebilirdi. Fransa ve Ingiltere'nin, Yunanistan ve
Norveç'ın, Hollanda ve Ispanya'nın aksıne Al-
vrupa'nın güvenliği için,
mantık insanı, var olan
zayıflıklan aşabilecek, Birleşmiş
Milletler'in deneyimlerinden
yararlanabilecek, yani karar
mekanizmasının ağır
işleyişinden ve vetodan
kaçınacak, Avrupa'daki büyük
küçük tüm ülkelerin güvenligini
eşit koşullarda güvence altına
alabilecek bir örgütün kurulması
gerektigi sonucuna vardınyor.
Prof. Egon Bahr, 1922'de Treffurt/VVerra'da
doğdu.
1945'ten sonra Berlin'de gazeteci olarak çalıştı.
1959'da Ghana'ya Basm Ataşesı olarak atandı
1960'ta Berlin Basın-Yayın Genel Müdürlüğü
ve Senato Başkanlığı yaptı. 1966'da Dışişleri
Bakanlığı'nda Planlama Şefi olarak çalışırken,
kendısine büyükelçı unvanı verildi.
1970/71 'de dört devietin katıldığı Berlin ile
ilgili "Moskova AnlaşmasT ve 1972'de Doğu
Almanya ile "Temel Anlaşma'"görüşmelerinde
Şansölye'nin Devlet Bakanı unvam ile
başmüzakereci olarak ülkesıni temsil etti.
1972'de Ekonomik Işbirliğı Federal Başkanı
oldu. Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) Genel
Sekreterliği'ni 1976-81 yıllan arasında yürüttü.
1980-90 yıllan arasında Federal Parlamento'da
Silahsızlanma ve Silahlann Denetimi Alt
Komitesı'nin başkanlığını yaptı.
1976-1991 yıllan arasında SPD'nin Prezidyum
üyeliğini sürdürdü.
1984'ten bu yana Hamburg Üniversitesı Banş
Araştırma ve Güvenlik Siyasası Enstıtüsü'nün
müdürlüğünü yapmaktadır. Aynı tarihte
kendısine profesörlük unvanı verildi.
Prof. Egon Bahr
manya, bugüne değın hiçbir yaşamsal sorun kar-
şısında "hayır" demek durumunda kalmadı, Ame-
nka bağdaşıklık içinde olduğu ülkelere. kuv vet ın-
dınmine gideceğını bildırdı Belçıka, kuv"vetlen-
ni yan yanya azaltma karan aldı. Bonn'dan ıse.
tamamen değışen güvenlik yapısı çerçevesinde
Alman kuv vetlennin konumuna ılışkın bırses çık-
mıyor Buna karşın. güvenlik planlamasının yet-
kisi açısından keyfi rakam 370 bine çıkanlıyor. !t-
tifak bizım yenmize ha-
reket ettiği için ki bun-
dan ötürü teşekkürü ha-
kettiler. şimdıye kadar
hata yapma korkumuz
olmadı. Buaçıdan ulus-
lararası düzen içinde so-
rumluluk alarak hareket
etmek kolay değil. Güç-
lü olma arzusu ve güçlü
olmaktan doğan korku
anlaşılabılır Beklentıler
yıkılmadan, kaygılaror-
tadan kaldırılmalı Al-
manya. tarihten gelen
tehlikelı sıfatını atarak.
geleneksel, adına uygun
bir işlev üstlenmelıdır.
Almanya dış siyasası.
uzun vadedeve açık bir
bıçımde bızden bekle-
neni ve korkulmaması gerektıgım ortaya koymak-
la görevlidir. Bu nedenle de. ınandıncı olmak adı-
na, öteki ülkelerin ulusal hedeflerini açıklayıp iz-
ledikleri biçimde kendı hedeflenni tanımlamalı-
dır. Çıkış noktası, var olan ancak söz konusu edıl-
meyen bağlantılardır. AB dev letlen arasında, baş-
ka devletler olmadığı takdirde ordulan gereksiz
kılacak bir bağımlılıkyaratılmışdurumdadır. AB
üyeleri altıya çıktığında ulaşılamayan siyasal bir-
lik, sayı 9, 12 olduğunda da ulaşılmadığından,
16'ya çıkanldığında da kolay olamayacaktır Es-
kı Doğu Bloku ülkelerinin AT'yealınmaolasılık-
lan karşısında bu hedefin tyice enşilmez duruma
gireceğı ortaya çıkıyor
Bu durumda üyelerin ıstenen oybirliğine var-
malan ya da dış ve güvenlik siyasalan üzennde
yoğunlaşmalan daha gerçekçi bir yaklaşım.
Almanya'nın hedefi, Avrupa ıstıkranna katkı-
.vrupa'nın, tarihinde ilk
kez, devletleri arasında banşçıl
yollardan savaşı önlemek ya da
en azından bu konuda karar
birliğine varmak şansını
kullanması için uygun zaman
bugün değilse ne zamandır?
Kararlı adımlar için tanı koyma
ve cesaret gerekiyor. Dünya
tarihinin en bol kurbanlı
yüzyılının sonunda, devletlerin
istikrarlan savaşı sürdürmedeki
istikrar olarak algılanmamalıdır.
da bulunabilmektir. Doğu'da tehlıkeve düşen is-
tikrar karşısında, gerçek hedef onu orada sağla-
maya yönelik olmalıdır. Eger Batı, Almanya'nın
agırlığını Doğu'ya kaydıracağı korkusunu taşı-
yorsa, bılmelidır ki, bu Avrupa'nın kaçamayaca-
ğı bir görevdir. Almanya'nın Avrupa istıkranna
hızmetı bu noktada olacaktır.
Sadakata ilişkin korkular duymaya gerek yok.
çünkü ekonomik ılgi alanımız AB bağlamında.
Alman asken birlıklen ıse uluslararası eylemlef-
de birliğe ve komuta altına girmeye hazır olacak-
tır. Sadece Alman>a sorumluluğunda Doğu Al-
manya da konuşlandınlmış olan birlıkler çok za-
yıftır ve ikı ülkenin de onay ve isteği doğrultusun-
da Polonya ve Çek kuvvetlenyle bırlıkte hareket
etmeye teşvik edılebilır. Almanya önünde artık
kımsenin korkmasına gerek olmaması. bıze ken-
dı çıkarlanmızı takip etme özgürlüğünü ve gücü-
nü veriyor.
I Almanya'nffl istikrapa katkısı
I ve Doğu Avptıpa'nın dupumu
Sonımluluğumuz da burada yatıyor. Coğrafya
ve nüfus, Almanya'nın hazır demesı karşısında,
belirlı kararlann alınmasını olanaksızlaştınyor.
A>nı zamanda Almanya Avrupalı ortaklannı ık-
na edemezse önemli kararlar alamaz.
Almanya, Avrupa genelinde istıkrara katkıda
bulunabılmek ıçin. Doğu pazarlannda yeterli ıs-
tem oluşana kadar bütün aynlıklan dennleştirici
kararlara karşı çıkmalı, NATO'nun güvenlik sınır-
lannı Doğu'ya doğru ıten ve Dogu Avrupa'nın-
Doğu Almanya'nın tamamen sanayileşmesı umu-
lamayacağına göre pazarlanmıza girmesini zor-
laştıran kararlan almasına engel olmalı ve AT'nin
genişletılmesi karşısında olmalıdır.
Bizım Batı'da ulaştığımız istikrann ılkesı, istik-
rann, güvenlik sektörüne öncelik tanınarak Do-
ğu'ya aktanlmasıdır. Bu tür bir sıyasanın ana he-
defi. şu anda geçerlı olan güçlünün hukuku yeri-
ne hukuk gücünü kurarak, yerleştınlmesine yar-
dımcı olmaktır. Bu. sadece Avrupa ölçüleriyle
ulaşılacak bir hedef değıldir.
Doğu-Batı çelışkisinden sonra ortaya çıkan bır-
çok önemli konuya değinmedigimi bilıyorum.
Bunlar "Banş her şey değiklir" üstbaşlığı altında
toplanabilır. Benim bugün dıkkat çekmek istedi-
ğim nokta, bizım, Doğu-Batı çekişmesı sonucun-
da tatsız ve zaman aşımına uğramış olan eskı gö-
revlerimizle, tanımı "Banş olmazsa hiçbir şey ol-
msu"(**) olan yeni koşullarda karşı karşıya gel-
memizdir.
(*) Hamburg Üniversitesı Banş Araştırma ve Gü-
venlik Siyasası Enstitüsü.
(**) Yazar makaledeki görüşlerini Tutzing Pro-
testan Akademisi 'ndeyaptığı bir konuşmada ilk kez
açıklamıştı.
Yarın: Fransız toplumsal antropolog
Michel Perrin
MEHMED KEMAL
SafŞuriArartterL.
Anılar var ki; birbirine karışır, birbiriyle buluşur, ayrı-
lır, birbirini tamamlar. Şu anıya bakın; SabahatUn Eyu-
boğlu ile buluşuyor, Cahft Srtkı ve Bedrf Rahml ile kay-
naşıyor, şöyle Bedros Reis'in anlattıkları:
"... Bir gece Ankara'da Cahit Sıtkı'yla birlikte abimin
evinden çıktık, çukurlara bata çıka yürüyoruz. O (Cahit
Sıtkı), bana benim tamamıyla unuttuğum bir şiirimi oku-
yor:
Bir bayram sabahı yeni efbiselerini giydirdiler
Saçlannı sımsıkı taradılar
Kurdelelerini taktılar
Onu çok güzel bir yere götüreceklerini,
Unuttular
Bu şiiri okuduktan sonra Cahit Sıtkı başlıyor ağlama-
ya. Bedri'yedönüyor,
"Ben bu şiiri çok seviyorum" diyor, "Ne olur şiiryaz-
ma, resim yap!.." <\\. Topuz, Parisli Yıllar).
Bedri'deki bu dizeler dize değil, bu satırların hepsi bir
araya geldiğinde bir şiir havası doğuyor, tümü şiir olu-
yor. Zaten Cahit Sıtkı'yı ağlatan da bu satırların tümü
değil mi?
Cahit Sıtkı'nın, "Aman şiir yazma, resim yap" demesi
de buradan geliyor. Satırların şiir havası vardır da şiirli-
ği yoktur.
Muzaffer Buyrukçu'nun dergilerde, üstünde tarih bu-
lunan anılarına rastlardım, son günlerde göremez ol-
muştum. Birine rastladım, keyifle okudum. Muzaffer
Buyrukçu deyince Orhan Kemal gelirdi gözlerimin önü-
ne. Orhan Kemal'in istanbul'a gelip yerleşince en yakın
arkadaşı, Muzaffer Buyrukçu olmuştu. Onu, ucuz içki
evlerinde "Ulan Buyrukl" diye çağırırdı. Arap Tala! da
bu toplantılarda bulunurdu, ama sonradan yollar ayrıldı.
Yıllar geçti, araya Cemal Süreya girdi. Buyrukçu, Sü-
reya'dan ayrılmaz oldu. Gazeteciler lokalinde olsun,
Kadıköy'deki rıhtım meyhanelerinde olsun (eski Hatay),
Bostancı'daki Hatay da olsun, bitişik kardeş gibiydiler.
Elbette Cemal'in esrarengiz ölümüne kadar sık sık
göründügü yer, Mehmet Ali'nın Hatay'ı idi. Mehmet Ali,
Cemal'i çok severmiş ki kanıtı defterler'dir. Defterler-
den hangisini açsanız Cemal'in yazısına, çizgisine rast-
larsınız.
Ahmet Haşlm'le Yahya Kemal çok iyi arkadaşlar. Bu,
uzun yıllar sürmüş. Ancak, günün birinde aralarına bir
karakedi girmiş, araları bozulmuş.
Ahmet Haşim'e 'poezipür'ü Yahya Kemal'in öğrettiği-
ni söylerler. Yahya Kemal, gezdiği dolaştığı yerde "Ha-
şim'e 'poezipür'ü ben öğrettim..." diye kasılır.
Yahya Kemal daha ileri gider, "Ben öğrettim, ama o
bir türlü öğrenemedı" dermiş. Böylece Haşim'in ne ka-
dar kalın kafalı olduğunu belirtmek istermiş.
Bu 'poezi pür' dalaşması, aralarında bir kavgaya ka-
dar varmış. Yahya Kemal, Bağdatlı oluşundan ötürü
Haşim için "Arap Haşim"dermiş. Haşim boş durur mu,
o da Yahya Kemal için "Nişli Agah" dermiş. Bilirsiniz
Yahya Kemalin asıl adı Agah'tır. Kemal'i sonradan al-
mıştır.
Yahya Kemal, gezdiği dolaştığı yerde, Haşim'e her ne
kadar "Poezipür'üben öğrettim"dese de Haşim'in kül-
türü bunları bilecek çaptadır. Paris gezisini anlatırken
birkaç makalesi vardır ki, bunlar da Fransızların 'poezi
pür' yazan şairlerini anlatır.
Dilimize saf şiir olarak geçen 'poezi pür', Cahit Sıtkı'-
nın pek özendigi şiirlerdi. Şiir üstüne tartıştığı zamanlar-
da,
"Monşer, şiir poezi pür olmalıdır" derdi. Şiirin kendi-
ne göre hasını kollar, şiirin hasını önerirdi. Bundan ola-
cak ki, Bedri Rahmi'ye "Şiir yazma, resim yap!" demiş-
tir. Kendi saf, has şiiri ararken başkasına bunu önerme-
si, şiir arayışından geliyor.
Bir dönemin şiir meclisleri vardı; demek bu meclisleri
şairler kurarlarmış.
"Adet budur en sonra gelen bezme ekâbir."
BULMACA
1 2 3 4 5SOLDAjS SAĞA:
1/ Banliyö. 2/ Yoğurt, 1
pekmez gibi koyu şeyleri
suyla inceltmeİc.. Eski 2
Mısır'da güneş tannsı. 3/ „
İnme ya da sakatlık gibi
bir nedenle yataktan kal- 4
kamayan kimse. 4/ Bir g
şeyın doğru olduğunu be-
lirtmek için yapılan işa- 6
ret... Koca... Matematik- 7
te kullarulan sabit bir
sayı. 5/ Aşama. kade- 8
me... Tellür elementirün g
simgesi. 6/ Ağır bir cismi
kaidırmak ya da hareket ettirmek
için kaldıraç gibi. kullarulan uzun
demir çubuk. 7/ İlaç... 'Hayır' an-
lamında kulJanılan söz... Bir işi
yerine geü'rme. 8/ Çeşitli neden ve
gerekçelere dayanarak her tür si-
yasal bağlanmayı reddeden. 9/
Yaratıcısının adı bilinmeyen ya-
pıt... Birnota.
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Belli bir sonuca doğru yönelir
gibi olmakla birlikte etkinliğe geç-
memiş bulunan ıstek. 2/ Sulak yer... Kazak başkanlanna veri-
len ad. 3/ "Yedi türlü çiçek vardır başında Kokar — ile gül
karmakanş" (Karacaoğlan)... İtalya'run en uzun ırmağj. 4/ Ba-
ğırsaklar... Satrançta bir taş. 5/ Bir çeşit çörek... 'Vurgun, ka-
zanç' anlamında argo sözcük. 6/ Bir kenara aülmış, uzaklaştı-
nlrruş... İşaret. 7/ Seçkin. 8/ Havayafırlatılan bir plakanın
vurulması ilkesine dayah atıcılık dah... İffetli, namuslu. 9/ Yan
saydam bir süs taşı... Büyük kardeş, ağabey.
Y A Y I N H A K K I C U I T t h U r İ y e C ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I M L A N A M A Z
OSMAN
BAHADIR
AYDOĞAN
1956-1992
Katı insanlık, hareketsiz
Donmuş balıklargibi
Ama kalp kıpır kıpırdıryine de
ve gülümseyiş yıunuşaak
Seni hasretle anıyoruz.
FERHAT-ASU ATEŞALMAZ, EMRE-SEZGİN
PEKGÖNE\Ç, NACİ-GÜVEN ÇOBAN,
ALİ-MERYEM GÜLEN, BİRSEN SOYLU,
ERGÜL AKKIUÇ, MAHİR DİKER, OSMAN ER