Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 EKİM 1994 PERŞEMBE
HABERLER
ÇYDD'nin
yanşması
sonuçlandı
•Kültür Smisi- Prof. Dr.
Türkân Saylan'ın
başkanlığını yürüttüğü
Çağdaş Yaşarnı Destekleme
Derneği'nce (ÇYDD) lise
öğrencileri arasında
düzenlenen "Atatürk'ün
Söylev'ini okuyunuz ve tam
bağımsızükilkesini
değerlendirip yorumlayınız"
konulu yazı yanşması
sonuçiandı. Yanşmaya 500'ü
aşkın yazı katıldı. Prof. Dr.
Bahri Savcı, Prof. Dr. Jale
Baysal ve Meriç
Velidedeoğlu'ndan oluşan
seçici kurul, Melike
Müezzinoğlu'nun yaasını
birinciliğe, H, Duygu
Kalkan-Tuba
Aynkaya-Çiğdem Yazıcı'nın
ortak yazısı ile Mehrnet
Güldeş'in yaasını ikinciliğe,
Fulya Açıİcsöz'ün yazısını ise
üçüncülüğe değer buldu.
Zuhal Baysar ile Elif Taş ise
mansiyon kazandı. Ödüller,
8 Kasım 1994 salı günü saat
15.00'te, Galatarasay Lisesi
Tevfık Fikret Salonu'nda
düzenlenecek törende
dağıtılacak.
Mumcu'nun
kitaptamna
korsan basım
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Evinin önünde 24
Ocak 1993 pazar günü
uğradığı bombalı saldında
yaşamını yitiren gazetemiz
yazan Uğur Mumcu'nun
kitaplannın korsan basımını
yapan bir matbaa ortaya
çıkanldı. Mumcu'nun telif
haklannıüzerinde
bulunduran Tekin
Matbaaahk AŞ'nin sahipleri
Kemal Karatekın ile Sedat
Karatekin, kendilerinegelen
birihbar üzerine, polisle
birliktedün Sıhhıye Meydanı
İlkizSokak'ta bulunan
Saydam Matbaaahk AŞ'ye
baskın düzenlediler.
Baskının ardından,
matbaada, Mumcu'nun 23
ayn kitabına aıt formalar ve
fılmlerelegeçinldi.
Yinesendikacıya
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)-ANKARA
(Cumhunyet Bürosu) -
Sendika yöneticılenne
yönelik düşünce
suçlamalanna biryenisi daha
eklendi. Eğıt-Sen Izmir
Şubesi kurucu üycsı Hacı
Güzel Bostan, bölücülük
suçu işlemekten dolayı 20 ay
hapis ve 250 milyon lira para
cezasınaçarptınldı. Bostan
hakkındaki temyiz karan,
gelecek hafta Yargıtay
tarafından verilecek.
6 kilo kokain ele
geçfrildi
• İZMİR (Cumhuriyet Ege
Bürosu) - İzmır'de
düzenlenen bir dizi
operasyonda 6 kilo kokain
elegeçirildi. Emniyet
yetkilileri, bu miktann. geçen
yıl Mersin'de ele geçirilen
miktarlardan sonra rekor
düzeyinde olduğunu
belirttiler. Olayla ilgili biri
Nijeryalı, diğeri Hollandalı
iki kadın Adnan Menderes
Havaalanı'nda gözaltına
alınırken bir kişinin de
arandığı bildirildi.
Kadıköy
Kaymakamı öldü
• tstanbul Haber Servişi -
Kadıköy Kaymakamı İsmail
Erzurum dün akşam
saatlerinde makamından
çıktıktan sonra kalp krizi
geçirdi. Siyami Ersek Kalp
Vakfı Hastanesi'ne
kaldınlan Erzurum, tüm
müdahaltlere karşın
kurtanlamayarak öldü.
Emekli öğretmen
dersbaşı yapıyor
•ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Milli Eğitim
Bakanı Nevzat Ayaz,
öğretmen sıkmtısı çekilen
okullardaemekh
öğretmenlerin ücretli ders
vermeleri uygulamasına
birkaç gün içinde
başlanacağını bildirdi.
Nevzat Ayaz. TBMM Genel
Kurulu'nda yaptığı
konuşmada, emekli
öğretmenlerin ders vermesini
öngören uygulamayla. hem
yetişmiş olan emekÛ
öğretmenlerin
deneyimlerinden
yararlanacaklannı hem de
öğretmen açığını
kapatacaklannı söyledi.
Fatoş Güney, Yılmaz Cüney gerçeğini Cumhuriyet'e anlattı - 1
w Nihat Behram, Yılmaz 'ın kişiliğinde acımasızlığın, yalanın ve
gaspın, yeteneğiyle iç içe olduğunu söyleyecek kadar üerigidiyor *
Karalamalann aslı yok...
Ae,endini savunacak
durumda olmayan, cevap
hakkı bulunmayan, artık
yaşamayan bir insan
hakkında konuşmak
hangi aydın namusuna,
hangi insan vicdanına
sığar acaba? Bunun
herkes farkında...
M
illıyetgazetesı tara-
fından Tıranndan
Öliimüne Yılmaz
GiineyMn Sırla-
rTbaşlığı altında' Nihat Beh-
ram'ın yazı dizisinin yayımla-
nacağı haberini ilk gördüğüm
gün. buruk bir duygunun yüre-
ğimı kapladığını ve içimi ince-
den inceye bir tedirgınliğin sar-
dıgını duydum...
Nihat'ı, bizımle birlikte geçir-
diği günlerin deneylerinden ötü-
rü iyi tanırdım...
lnsanlan yanlışlanndan veya
doğrulanndan ötürü topyekûn
mahkum etmeye ya da yücelt-
meye her zaman karşıydım.
Nihat'ı da, geçen zordönem-
lerde. kişiliğinden ya da Yıl-
maz'a karşı ters düşen ve kop-
malanna neden olan kimi davra-
nışlanndan ve fikirlerinden ötü-
rü hiçbir zaman eleştirmemış.
onun da kendi açısından Yıl-
maz'a karşı kimi konularda hak-
lı olduğunu düşünmüş ve dost-
luk ılişkımızi hep sıcak tutmaya
çalışmıştım.
Arşiv pazarlamaahğı
Daha birkaç hafta önce, onu
Zürih'teki evinden aramıştım
Bana "askerlik konusunu" hâla
çözemedigi için Türkiye'ye dö-
nemediğini uzun uzun anlattı
Ben de Yılmaz'ın ölümünün
onuncu yılında vakfın çalışma-
lanndan, Yılmaz'ın kitaplarını
yayımladığımızdan, film hafta-
lan düzenlemeyı amaçladığı-
mızdan ve daha bunun gibi gün-
lûk sorunlardan söz ederek soh-
betimizi sürdürmüştüm...
Bana, ne Yılmaz'ın kaçışıyla
ve sürgün dönemiyle ilgili yeni Yılmaz Güney ve asistanlan 'Duvar' filminin setinde çalışryorlar.
yazı dizisi hazırladığından, ne de kitap
halinde bunu basmayı düşündüğünden as-
la söz efmemiştî... Aradan birkaç gün geç-
mişti ki Almanya' daki "Yılmaz Güney
Vakfi'na Destek DerneğTndeki arkadaş-
!ar benr aradılar.
Köln. Hamburg, Berlin ve Stuttgart şe-
hirlennde Yılmaz Güney'i anma gecele-
ri düzenlediklerinı, katılıp katılmayacağı-
mı \e kimlerin^catılmalannı istedığimi
soruyorlardı...
Ben. kendilerini destekleyeceğimi söy-
leyerek onlara bir dizi de aydın çevrele-
rinden isimler önerdim. Bunlann arasın-
da Nihat'ın da ismi vardı...
Birkaç gün sonra, aynı arkadaşlar beni
yeniden aradılar..
Nihat Behram'ın kendilerini Zürih'e
çağırdığını. gitriklerini, Nihat'ın önleri-
ne bir çanta dolusu Yılmaz'a ait mektup,
resım. kaset ve kaçış filmini koyarak ken-
dilerine bunlan satmayı teklif ettığini ve
astronomik bir ücret talep ettiğini, aynca
gecelere katılmak ıçin de aynı şekilde,
ödeyemeyecekleri kadar yüksek bir para
ıstedığını anlattılar...
Arkadaşlar son derece şaşkın ve kızgın-
dılar... "Elindeki böylesi belgeleri vakfa
arşrvlenmesi için vermesi gerekirken bun-
lan pazartamaya çahşmasınrbir tavır ola-
rak görüyorlardı ve bunu kamuoyuna yan-
sıtmak istiyorlardı...
Kendilerine böyle bir şey yapmamala-
nnı. uzun vadede Nihat'ın ne yapacağını
beklemenin daha doğru olacağını söyle-
yerek onlan engelledim.
Işte aradan sadece on beş gün kadar bir
zaman geçmişti ve Nihat elindeki hazine-
yi demek ki Milliyet gazetesinde değer-
lendirmişti...
Bekleyecektim, izleyecektim.
Yılmaz'ın ardından geçen 10 yıl bo-
yunca. ona karşı yapılan, yazılan bir sü-
rü yalan yanlış şeye karşı yaptığım gibi,
sessizce izleyip kızgınlıklanmı ve küs-
künlüklerimı gizleyip yine hiçbir polemi-
ğe girmeyecektim.
Yaşamımızla, sürgün günleriyle ilgili
anılanmı yayımlamak için bana yapılan
"parlak" teküflere ragrnen nasıl on yıl
boyunca sustuysam yine susacaktım.
Asüsız suçlamalar
"Yümaz Güney", eserleriyle ve müca-
delesiyle var olmuştu. Onu karalayacak
her kalem. her yürek, eserlerinin pınltısı
karşısında sönüp kalacaktı...
Kişisel sansasyonlan. çıkarlan, zaafla-
n, hainliklen. kinleri. kıskançlıklan için-
de taşıyan "sözdedostluklar" kendilikle-
rinden açığa çıkacak ve hiçbir iz bırakma-
dan kaybolup gideceklerdi. Işte böylesi
duygularla Nihat'ın yazacaklannı bekle-
meye koyuldum...
Ancak, sezgilerim. Nihat'ın Yılmaz'la
ilişkisine olan yakından tanıklığım, onun
hiç de iyi olmayan şeyler yapacağını ve
beni yaralayacağını bana düşündürüyor-
du...
Nitekim öyle de oldu...
"Daha önce konuşmak, aydm ahlakına
sığmazdı" diyen Nihat, nedense onuncu
yılda konuşmayı kendisine hak ve namus
kabul etmişri...
"Yirmi yıl boyunca arkadaşundı" iddi-
asıyla ortaya çıkıyordu... Oysa, yaşamı-
nm son on yılı hapiste geçen Yılmaz'ın
yüzünü 1978 yılına kadar, 2 ya da 3 de-
facık olsun görebilmiş bir kişiydi.
Aynca, "6 yıl şirketini yönettim" diyen
Nihat'ın, Yılmaz'la birlikteligi, onun Tür-
kiye'den aynlışının birkaç ay sonrasında,
yani 1982 yılının ilk aylannda son bulu-
yordu. Yani, üç seneyi bile tamamlama-
yan ve yandan fazlası birkaç hapishane
zıyaretiyle sınırlı bir ilişkiyi, Nihat, 20
yıllık bir dostluk çerçevesinde gösterme-
nin, Yılmaz konusunda anlatacaklannın
doğruluk derecesini arttıracağını düşünü-
yorolsagerekti!
Nihat'ın "çok geniş ve kapsamh"(!) ça-
lışması, kişiliğine de ışık rutma çabasını
Nüfus kâğıdınıı ve Ankara
Üniversitesi doktora öğrencisi
kimliğimi kaybettim.
Hükümsüzdür.
ŞEHSUVARAKTAŞ
Güney, 'Duvar
1
filminin hapishane çekûnleri için Fransa'da eski bir kiliseyi kuUanmışö.
ıçenyormuş. Yaptığı psikolojik
tahlillerle. "Yınnaz Güney'inde-
hasıyla deüliği iç içedir" dıyerek
işe başlıyor ve Yılmaz'ın deha-
sından çok, neredeyse tımarha-
nelik bir deli oluşunu ve denge-
siz bir kişilik taşıdıği görüşünü
ispatlamak için çırpınıyor.
Nihat, sayın dostumuz(!) Ya-
şar Kemal'in de Yılmaz'la ilgili
"Kum üstünde şaton olacağına,
taş üstünde kulüben olsun" tü-
ründeki nitelemesine yürekten
katılıyor ve Cannes Festiva-
li'ndeki başansını gölgelemek
için, belli çevTelerin kasıtlı kara-
lamalannı. aşağılamalannı bile
gcride bırakıyordu...
Büyük bir sorumsuzluk örne-
ğiyle, yurtdışında bize yardımda
bulunmuş birçok önemli kişinin
ısimlerini vererek bize güvenen,
gizli kalacağına inanarak, güçle-
rini, özel ilişkilerini zorlayarak,
bizimle destek ve dayanışma
gösteren önemli mercilerdeki
dostlann ısimlerini açıklıyor;
gizli kalacağı konusunda veril-
miş sözleri, birtakım değerleri
çiğneyerek pervasızca harca-
maktan çekinmiyordu.
Böylece Yılmaz'ın öleceğini
bıldiği halde bile, hiçbir zaman
açıklamadığı şeyleri kendisi
açıklayarak onu, "kolayiıkla in-
sanlan harcayan" biri olarak ilan
etmeye de sıkılmıyordu...
Ödünsüz bir yaşam
Nihat, gemi iyice azıya aliyor-
du.
Kişiliğinde acımasızlığın, nan-
körlüğün, yalanın ve hatta gaspın
ve de ilkelliğin, üstün yeteneğiy-
le iç içe olduğunu söyleyecek ka-
dar ileriye gidebiliyordu.
Hayatı boyunca "gühımseye-
rekel koymuş" dediği Yılmaz'ın
hayatı ise fırtınalı denizlerdebin-
bir zorlukla boğuşarak, göze gö-
rünen görünmeyen binbir türlü
canavarla çarpışarak dişle tırnak-
la kazanılmiş ve tüm yok edilme
çabalanna karşın ayakta dimdik
kalabilmiş; şana, şöhrete ve pa-
raya rağmen insanlık onurundan
asla taviz vermemiş bir hayattı...
Yılmaz, "Sanat, topluma ışık
rutmaktır; sanatçı, çagının ve ül-
kesinin tamğKnr" diyerek kamerasını ve
kalemini ülkesindeki baskılara, eşitsiz-
liklere, haksızlıklara karşı acımasız bir si-
lah olarak kullanmıştı.
Fümlerinde insan temasını işlerken
onun derinliklerine inebilen ve insancıl-
lığın kılcal damarlanna kadar ulaşabilen
"gözlemcHrdeleyici'' ve "hümanist ya-
nryla", Türkiye koşullanndaki ilkel sine-
ma tekniğine rağmen insanlığa mesajını
ulaştırabilmişti.
Ne tuhaftır ki Nihat ise hastalığı ilerie-
dikçe daha insancıllaşan(!) bir Yılmaz
Güney'den söz ediyordu.
Sinsice bir üslup
Nihat'ın, iyi hatırlamadığı(!)şeylerden
birisi de, Yılmaz'ın Avrupa'da adını du-
yurdugu tarihti. Nihat'ın, "kendi çabala-
nyla" tanıtmayı başardığını söylediği Yıl-
maz, 1971 yılında, Cannes Film Festiva-
li'nin Genç Yönetmenler bölümüne
"L'mut" filmiyle katılmıştı.
Ve daha sonralan dünya sinema klasik-
leri arasında yer alacak olan "Umut", Pa-
ris sinemalannda ve diğer Avrupa ülke-
lerinde gösterilmiş ve eleştirmenler tara-
fından övgüyle ödüllendirilmişti.
Ve de 1976 yılında, "Yılmaz Güney"
Pans'teki "Dünya Sinema Müzesi"n"de
seçkin yerini almış, "AğrtTılmiyle tem-
sil edilerek kendisine önemli bir
köşe aynlmıştı... Evet, bir za-
manlar dostumuz olduğunu id-
dia eden Nihat Behram; sinsice
bir üslupla, olanlan kendine ma!
edişi, yorumlayışı, subjektif ve
tek yanlı bakışıyla, Yılmaz'ın
kendi dar sınırlan içinde oyna-
mayı kabul etmeyişine duyduğu
tepkinin hazımsızlığını sergili-
yor.
Hiçbir dil bilmediği ve Avru-
pa ülkelerinde hiçbir ilişkisi ol-
madığı halde, Yılmaz'ın Türki-
ye'den aynlışmi kendisinin plan-
layıp programladığından; nasıl
"tek adam" olduğuna, bir siyasi
mücadele yöntemi olarak değil
de "yalnız kaidığı için" radyo ya-
yını yapmak ıstediğine; son dö-
nemlerinde düşüş gösterdiğin-
den, nasıl işsiz kaldığına kadar
uzanan gerçek dışı bir senaryoy-
la ortaya çıkıyor.
Ancak senaryosu kötü ve başa-
nsız. Kendini savunacak durum-
da olmayan, cevap hakkı bulun-
mayan. artık yaşamayan bir insan
hakkında konuşmak hangi aydın
namusuna, hangi insan vicdanı-
na sığar acaba?
Bunun herkes farkında...
Nihat Behram, yalnızca Yıl-
maz'la ilgili açıklamalanyla kal-
mıyor, onun zor günlerinde ya-
nında olan arkadaşlanyla ilgili
kızgınlıkla yazdığı mektuplan da
açığa çıkararak onlan kamu-
oyunda zor durumlara düşürü-
yordu.
Yarm: Behram'a dlyorum W:
Ben dafta ötmedim
PERŞEMBE
ORHAN BURSALI
Patronlar İşbaşında
Yüzmilyarderliklennin kaynakları tartışıladursun, Erba-
kan ve Çiller, ülkemizde lider politikacı tipinin hızlı bir de-
ğişim yaşandığının örnekleri. Orta halli parti liderleri ve
başbakanlardönemi Türkiye'de artık kapanırken, dönemin
diğer bir özelliği de patronlann Türkiye'yi artık aracı kullan-
madan doğrudan kendilerinin yönetmek istemeleri.
Bu durumu biraz anlamaya çalışmalıyız.
• • •
Inönü, Bayar, Menderes'in; sonraki politikacı kuşağı
olarak hatta Demirel'ın ve başbakanlık yapmış diğer on-
ca ismin; büyük servetlerin, büyük işyerterinin, büyük ar-
salann sahipleri olduğunu pek söyleyemeyiz. Bunlann ser-
vetle dengeli bir ilişkileri vardı.
Kimisi, Kurtuluş Savaşı'nın önde gelen kuşağı olarak ül-
ke yönetiminde bulundu; kimisi eğitiminden sonra profes-
yonel politikacılığı meslek seçerek yükseldi. Veya yıllarca
devlet örgütünde çalıştıktan sonra politikacılığa atıldı.
Ama ortak özellikleri, doğrudan patron veya yüzmifyar-
der olmamalanydı.
Bu özellikleri nedeniyle ülkede sınıflar arasında az da ol-
sa bir denge gözetmeye çalışıriardı. En azından yönettik-
leri devlet örgütünün memurlannı korurfardı.
Patronlar da politikayı, bu orta halli burjuvazinin temsil-
cileri aracılığıyla yapar ve ışlerıni gördürürdü.
• • •
1970'lerden sonra, dünya ve Türkiye ekonomisindeki ve
sosyal sınıflardaki gelişme ve değişmeler, patronlann ikti-
darlardan isteklerini arttırdı. Bütün yeni ekonomik ve sos-
yal düzenlemeler, öncelikle kendi gereksinimlerine yanrt
vermeliydi. (Patronlann bu baskısı, ülkedeki sosyal denge-
nin çalışanlar aleyhine daha da bozulmasına neden oldu.)
Bu dönem önemli iki yeniliğe tanık olduk.
Birincisi, bildiğimiz klasik "devlet adamı" tipi hızla de-
ğişti. Bunlann yanında, yönetimde daha etkin ve atılgan,
servete aç, özal tipi politikacılar bitti. Bunlar, devlet ola-
naklannı kendi ailesi ve çevresi için kullanarak, karayolla-
nndan banka müdürlerine kadar uzanan vurgun ortamlan
ve ağlan hazırlayarak, kısa zamanda servet yapmaya yö-
neldiler.
Bir de, ortamdan servet yapan hayaliciler, arsa spekü-
latörieri vb. türedi ve bunlardan bir kısmı siyasetin cazibe-
sine kapıldılar. Kimi, parti liderliğine soyundu ve parasının
gücüyle bakanlar kurullannda bile yerlerini aldı.
Bu, yaşadığımız ikinci yenilikti. (Bunlarayolu da, Demi-
rel açtı!)
Böylece patronlann artık aracı kullanmadan doğrudan
politikaya atıldıklan ve yönetime talip olduklan dönem de
başlamış oldu. Çünkü patron sınıfı aynşmıştı; patronlann
artık ortak çıkarlanndan çok, çeşitli kesimlerin ve holding-
lerin çıkarlannı gözeten politikalar öncelik kazanmıştı.
Cavit Çağlar, bu yeni patron-politikacılann önde gelen-
lerinden biri. Mehmet Ali Yılmaz da bu döneme uygun po-
litikacılardan bir diğeri.
Bu gelişmeler karşısında Koç ve Sabancı aileleri de
baktılar başka çare yok, bireylerinden bir veya birkaçını
doğrudan politika dünyasına saldılar.
Cem Boyner, Çağlar ve Yılmaz gibi para gücüyle poli-
tikanın zirvelerine kolay tırmanmak dururken, zoru seçen
ve parti lideri olarak büyümeye çalışan başka bir patron-
politikacı tipi olarak ortaya çıktı.
• • •
Sözümüzün başına dönersek: Bugün milyann pek öne-
mi kalmadı. Bir eviniz varsa zaten milyardersiniz. Bogaz gö-
rünüşlü güzel bir yerde gecekondusu olan yoksul halkım,
çoğu Istanbulludan daha milyarder sayıhr. Bir kimsenin
evinin yani sıra nakit bir milyan olması da fazla sözü edi-
lecek bir durum değil. Alt tarafı yanına bir ev daha koya-
bilir veya bir dükkan açabilir.
Milyar, o kadar ayaklara düşmüş durumda.
Bu nedenle artık yüzmilyarderler revaçta.
Politikada lideriiğe oynamanın ve başarmanın yolu, bir
punduna getirip yüzmilyarder olmaktan geçiyor.
Çok şükür durum ve ortam uygun.
Bunu başarana da Allah sesleniyor:
YüriJ ya kulum!
Düzeltme: Geçen haftaki yazımda Dr. Can Polat'ın adı
Dr. Can Apak olarak çıkmıştır. Dr. Can Polat'tan ve tartış-
mayla ilgisi olmayan Dr. Can Apak'tan özür dilerim.
Kıyrnetli arkadaşımız
İngilizce Okutmanı
GÜLTENAKAN'ı
kaybetmiş bulunuyoruz. Kederli ailesinin
acısını paylaşır, tüm sevenlerine başsağlığı
dileriz.
YILDIZTEKNtK tnstVTRSİTESİ
YABANO DİLLER BÖLÜMÜ
GALERI • ATÖLYE 293 89 78 (3HAT)
OZDEMIR ALTAN
Kassel Resimleri
21 Ekim-17Aralık
MÎNE
SANAT GALERİSİ
? Zaû Sc*J'ı Sc* \c ' 346 "*S K
ARHAN
ERÇİN
Resim Sergisi
5-21 Ekim
Akbank Bebek
Sanat Galerisı
Bebek (0212) 263 46 35
Galeri
Atölye
ılanlarınız içırr
293 89 78
(3 hat)
FOTOĞRAF SERGİSİ
ÇARfl MASLAK
SOVLEŞI 26EKİM 199-4
SAAT 17 30-19 30
SERCI 19EKİM-4 MSIM 1994
sCARSTA Z k \. A R I