Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 EKİM 1994 PAZARTESİ
DİZİYAZI
Ünlü Rus yönetmen Nikita Mihalkov neden iyimser olduğunu Cumhurİyet 'e yazdı
Tarihkendiyolundayürür
Y
irminci yüzyıl bitmekte ve yeni,
yirmi birinci yüzyıl başlamakta...
Yüzyıllanndeğişim sının insanlık
içın her zaman birtakım tnistik dü-
şüncelerle, korkunun ve umudun
aynı anda yaşanmasıyla, eskatolo-
jik duygularla ve simrsız, neredeyse bir çocuk
iyimserliğiyle süslenmiştır. Her şeye karşın ne o,
ne öbürii oldu ve tarihın tekerleğı İcendi yasalan-
na göre döndü.
XVIII. yüzyılın sonu XIX. yüzyıhn başı. Fran-
sız ansiklopedistler, sağduyunun yaratıcılıgına
olan ınanç, Mongolfierkardeşlenn gökyüzüne ılk
uçuşlan, özgürlük, eşıtlik, kardeşlik düşünceleri,
insanlann mutluluk ve cehaletten kurtuluş çağı
olacak yeni bir yüzyıla girdiğine olan inanç yer-
leşmışti. Ama aydınlantna çağının sonu nasıl da
trajik oldu. Büyük Fransız Devrimi ve onun kan-
lı giyotini. Hani şu insanlann acısını dindirmek
için çabalayan bulusçusu yufka yürekli doktorun
adıyla anılan kanlı giyotin.
Ne kadar büyük bİT sevinçle beklenmişti yir-
minci yüzyıl. Fen bilimlennin (elektrik dünyayı
işgal ediyordu ve atom enerjisi çagı başlıyordu)
ve toplumsal bılımlenn (yaşasın, Marx sonunda
her şeyı bıze açıkladı) başansıyla perçinlenen iier-
lemenin yaratıcılıgına olan ınanç ve yeni teknok-
ratik uygarlığın ortaya çıkmasına olan güven...
Hüzünle arkaya dönüp baktıgımızda atom-elekt-
rik mutluluğu beklentisinin tarihte nelere yol aç-
tıgi görülüyor. tnsanlığı kınp geçiren iki dünya sa-
vaşı, sayılamayacak kadar çok küçük ve büyük sa-
vaş, görünüşe göre bilımsel ilkeler üzerine kurul-
muş ama kendi halklanna, başta da Rus halkına
soykınmlan devlet siyasası kabul etmiş yeni ım-
paratorluklann yıkılması, Hiroşıma ve Nagaza-
ki'de patlatılan atom bombalan, giyotin yerine
elektrikli sandalye, Çernobıl trajedisi vb.
jLyitmekte olan yüzyılla ilgili
değerlendirmem bir yere kadar
karamsar ve sadece bilinen bir
gerçeği onaylıyor: Bilgi acı
doğurur. Benim düşünceme göre
her şeye karşın yirminci yüzyıl
bize umut verdi, çünkü insan
tininin yüceliğiyle ilgili buna
bağh olanlar ve bu yoldan
gidenlerle ilgili öyle çok örnek
verdi ki, bunlar herkese karşı ve
herkese karşın sonsuzluğun var
olduğunu kanıtladılar.
Bitmekte olan yüzyılla ilgili değerlendirmem
bir yere kadar karamsar ve sadece bilinen bir ger-
çeği onaylıyor: Bilgi acı doğurur.
Benım düşünceme göre her şeye karşın yirmin-
ci yüzyıl bıze umut verdi, çünkü insan tininin yü-
celiğiyle ilgili buna bağh olanlar ve bu yoldan gi-
denlerle ilgili öyle çok örnek verdi ki, bunlar her-
kese karşı ve herkese karşın sonsuzluğun var ol-
duğunu kanıtladılar ve kanıtlamayı sürdürüyorlar.
Gelecekle ilgili umutlanm en başta yirminci yüz-
yılın tarihinde merkezı rolü benım içın apaçık
olan Rusya ıle bağh. Bugün siyasacılanmızın pek
çoğu, hatta çoğunluğu mutlu bir biçimde (ben bu
kişılenn salt içtenliklerinden kuşku duymuyo-
rum) Avrupa merkezcı düzeyinde haklı gözüken
birtakım standart, siyasal, tarihsel varsayımlar-
dan yararlanmaktadırlar. Kısaca bizım ileride
Hollanda, Ingiltere, Fınlandiya, ABD vb. gibi ya-
şamamız gerektiği, buna zorunlu olduğumuz dü-
şüncesi yaygınlaşıyor. Bizim hiçbir zaman Hol-
landa, lngiltere vb. vb. gibi olamayacağımız ger-
çeği olmasaydı bunda kötü, ayıplanacak bir şey
olmazdı. Bızim Rusya'dakı gibi yaşayacağımız
bizim var olmamızın bir çelişkisi. Bu arada, dev-
letimizin var olmasının Avrupa modeli aldanımı
bugün devlet doktrini durumuna dönüşmektedır.
IRusya öç kez
dünyayı kurtardı
Ve ben şımdiden görüyorum ki. bundan sonra-
ki müthış yıkılış ve gelecek çöküntü, Rus örgen-
liğinin bizim maymun iştahlı aydınlanmızın bu
olağan yanılgısını da "sindirdığT zaman olacak.
Tüm bunlar bizim tarihimızde yaşandı ve açık
söylemek gerekirse, ülkenin sosyalist yeniden
oluşum deneyimi oldu. Bu deneyım işin özünde
Rus örgenliğinin Avrupa'nın özgürlük, eşitlık.
kardeşlik düşüncelerinin siyasal \ e toplumsal eşit-
lik ile yararcılık dogmalannı "sindirmesiyle" ger-
çekJeştirmiştir.
Bu aşamada Rusya, tuttuğu bu yolun düş oldu-
ğunu kanıtlayarak kendi tarihsel görevini yerine
getirmiştir. Gerçekten de bu tanhsel dersi hıç de
az olmayan kanla ödedı. Bana öyle gelıyor ki Rus-
ya; Moğol-Tatar yayılmacılığını durdurarak, fa-
şızmi yenilgiye uğratarak ve sonuncu olarak "yer
"
yüzünde tannnın imparatorluğunun"kurulması-
nın düş olduğunu herkese göstererek üç kez dün-
yayı kurtarmıştır. Bugün bir başka genel insanlık
mutluluğunun Avrupa merkezci çizelgesine bizi
itiyorlar. Ne olursa olsun, her tür tek model benı
kaygılandınyor. Pek çok uyanyı anımsamak ola-
Mihalkov, kendi ulusuyla ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor: Ruslar özlerinin derinlikkrinde ne parûslavist, ne popülist ne de Baülı olmuşlardır.
Btder Avrasyalıyız; iktisadi alan içinde, insani mutlakiyet kişiliğinin varaücı anlamı bu insanlar için kutsaldır; eşitlikçi kolekthizm yabancıdır; bu
insanlar kendi tarihlerini anımsamakta. kendi topraklannı sevmektedirler ve bu insanlar için Rus Ortodoks Kilisesi daima bir da>anakoiuşturmuştur.
Portre
Elliden fazla ödül aldı
1945 yılında doğdu.
Batı'da en fazla tanınan
Rus sinema
yönetmenlerindendir.
Tiyatro Enstitüsü'nde ve
Sinematografi
Enstitüsü'nde okudu.
Nikita Mihalkov'un
yaklaşık 20 uzun ve kısa
metrajlı fılmi, 15
senaryosu, yaklasık 45
aktörlük, tiyatTo oyunlan
sahneleme ve çok sayıda
basıh çalışması vardır.
Sinema çalışmalanndan
dolayı 50'den fazla
uluslararası ödül
almıştır. Bunlann
başlıcaları arasında
Uluslararası San-
Sebastian'da, Cannes'da,
Venedik'te aldıği ödüllerdir. Bu festivallerden
1991 yılında 'Urga' adlı fılmi "Ahın Astan"
ödülünü almış. 1993 yıhnda Amerikan
Sinema Akademisi'nin 'Oscar'ı için aday
gösterilmiş. Avrupa Sinema Akademisi'nin
yılın en iyı filmi için 'FeMks' ödülünü, BDT
Sinema Sanatlan Akademisi'nın en iyi
rejisörlük çalışması alanındaki 'Nika'ödülümi
almış ve aynca Rusya
Devlet Ödülü'ne layık
görülmüştür.
Mihalkov. 'Rusya haik
artisti' ünvanını
tasımaktadır. Yüksek
yönetmen kurslannda
öğretmenlik
yapmaktadır. Trite'
stüdyosu ve bu
stüdyonun 'Russkiy
Arhh' adlı yayınının da
yöneticisidır. Avrapa
Sinema Akademisi'nde
Rusya'yı tenısil
etmektedir.
Mihalkov, dünya
sinema sanatlanna ve
kültürüne yaptığı
büyük katkıdan dolayı
1992 yıhnda'Fransa
edebiyat ve sanat şövalyesi' nişanını almış ve
UNESCO'nun Kültür ve Gelişmeden
Sorumlu Dünya Komisyonu'na üye
seçilmiştir. Mihalkov, 1993 yıhnda bilimler
doktoru ve San-Manno Uluslararası Bılimier
Akademisi'nin Rus bölgesel şubesi profesörü
olmuş ve Rus Kültür Vakfı Prezidyumu
Başkanı seçilmiştir.
Nikita Sergeyeviç Mihalkov
naklı. Ancak bunlann
arasından (F.M. Dosto-
yevski, K.N. Leontyev.
N.Y. Danilevski, Y.F.Sa-
marin) hiç olmazsa bı-
riyle F.I. Tütçev'le uyu-
şuyorunv "Batı'daki in-
sanın puta tapınmasuıı
biliyoruz, hepsinin
önünde bir biçim, çözüm
ve si\asal mekanizma
var. Puta tapınma Baü
için sanki bir son din ya-
pıkk"
Ben sık sık şu soruyu
soruyorum kendi me.
Rusya'ya. vatanıma ne
oluyor? Bu ülke basın-
yayın araçlannda her
şeyden önce "insan kit-
leİerinin yaşayacaklan
bir yer ya da alan" ola-
rak anılmaktadır
Tarihıni anımsayan,
vicdanlı, erdemlı ve na-
muslu insanlar içın bunlan duymak çok acı.
Gerçekten doğru, çok çabuk ve becenksizce.
sankı şu ünlü masaldaki tavuk ayaklı kulübe gibi
beklemekten açılmış ağzımızla "yiizümüzü Avru-
pa'ya" döndürdük. Bizı besleyecekler, yardım
edecekler. yapacaklanmızı kulağımıza fısıldaya-
./İvrasya, sadece Rusya'nın
kaderi değil, aynı zamanda pek
çok halk içinjeopolitik eylemin
oluşmakta olan çizgisi de
olabilir. Ama bundan
Avrupa'dan yüz çevirmek ve
Asya'ya koşmak sonucu
çıkartılmamalıdır. Fınldak gibi
dönmenin de yaran yok.
Yanlızca geçmişte kim
olduğumuzu basit ve açık bir
biçimde anımsamamız, şu anda
ne olduğumuzu anlamamız ve
kendi yerimizi almamız
gerekmektedir.
caklar? Artık kendi
kendimıze "Ne yapma-
n" dıye sormuyoruz.
Hepsi kötü bir Ingiliz-
ceyle alnımıza ykzılmış
sankı.
Bızim için tümüyle
"küçük roller" hazırla-
mışolan "Avrupa Birie-
şik Devletleri" hakkın-
dakı bıldık konuşmalar,
çok daha etkin bir bı-
çımde yeniden canlan-
dınlmaktadır. Konstan-
tin Leontyev'in daha ge-
çen yüzyılın ölümcül ve
çürümüş ıçeriği hakkın-
da uyardığı "ortaiama
AvrupaJı"düşü bugün
bıze gelecekteki de-
mokratik Rusya'nın
"ülküsü" olarak sunul-
maya çalışılıyor.
Tüm bunlar hakkında
neler soylenebılir? Rus
insani, Rus dünyasının insani ne Avrupalıdır ne
de Asyalı. Bızim kendi yolumuz vardı, şimdi de
var, öyle düşünüyorum ki ileride de olacak. Av-
rasya. Bu düşünce derinde, benim ıçımde çoktan
beri vardı. Ve sadece kısa bir süre önce (Venedik
Film Festivali 'nde birincilik ödülünü, Avrupa 'Os-
'en sık sık şu soruyu
soruyorum kendime: Rusya'ya,
vatanıma ne oluyor?
Yüzümüzü Avrupa'ya
döndürdük. Bizi besleyecekler,
yardım edecekler,
yapacaklanmızı kulağımıza
fısıldayacaklar? Artık kendi
kendimize "Ne yapmalı" diye
sormuyoruz. Hepsi kötü bir
Ingilizceyle alnımıza yazılmış
sanki.
canm' ve Rusya de\ let ödülünü alan 'Urga'fılmı
üzennde çalıştığım sırada) Avrasya 'step'bilincı-
nın bılgelığınin gücünü anladım ve bunu sinema
aracılığıyla anlatabıldım \e bu Avrupalı seyırcı-
yi şaşkınlık içinde bıraktı. llginın sadece filme ol-
madığını. burada önemli olanm fılmde anlatılan
tıne duyulan saygı ve Avrasya felsefesının özgün
yaşam verici bır güç olarak İcabul edılmesınde ol-
duğunu hıssetmiştım. BH güç Rusya'nın yaşadı-
ğı ve yaşamakta olduğu yasalann oluşturdugu bir
dünyadır.
Buna bağlı olarak, Avrasya hareketinin yönetı-
cısı olan P.N. Savitskiv'ın sözlenni anımsamakta
yarar var: "Yüz>illar boyunca çadın Avnıpalı Ba-
tı'nın ovalannın ve tepelerinin ortasuıda kurulu
oian kühür tannsı Doğu'ya mı gidiyor?" Bu söz-
lerin sadece kültürü ılgılendirmedığını düşünüyo-
rum. Jeopolitik, ekonomik ve tarihsel-kültürel bir
bırlik olan AvTasya, sadece Rusya'nın kaden de-
ğıl, aynı zamanda pek çok halk için jeopolitik ey-
lemin oluşmakta olan çizgisi de olabilir.
Ama bundan Avrupa'dan yüz çevirmek ve As-
ya'ya koşmak sonucu çıkartılmamalıdır. Gerçek-
te fınldak gibi dönmenin de yaran yok. Yanlızca
geçmişte kım olduğumuzu basıt ve açık bir biçim-
de anımsamamız, şu anda ne olduğumuzu anla-
mamız ve kendi yenmızı almamız gerekmektedir
Bir kez daha yınelemek ıstıyorum: Ruslar öz-
lennin dennliklennde ne panısla\ist, ne popülist
(hala böyle sanılıyor) ne de Batılı (pek çoğunun
böyle olmasını istedıği halde) olmuşlardır Bızler
Avrasyahyız; iktisadi alan ıçınde, insani mutlaki-
yet kişiliğinin yaratıcı anlamı bu insanlar içın kut-
saldır; bu insanlar için ekonomik açıdan eşitlikçi
kolektivizm yabancıdır; bu insanlar kendi tarih-
lerini anımsamaktadırlar. kendi topraklannı sev-
mektedirier ve bu insanlar için Rus Ortodoks Ki-
lısesı daıma bir dayanak oiuşturmuştur
Bunu hıç unutmamak gerekir ve işte o zaman
bizde siyasal. ekonomik, kültürel ve öteki bölge-
lerin kişiliksiz "alanı" yerine. somut devletsel-
etnik bir birlik, A\ rasya Bırliğı olacaktır.
lşte ben bu yüzden yeni de\ letçıliğın merkezcı
güçlerinin doğusu için özellikle toplumsal-siya-
sal birlik yolu, yeni kıtasal AvTasya düşüncesıne
giden yolun (ki >
r
üzyı11arboyunca Rusya'nın çev-
resinde toplanmış olan halklar bu yol boyunca
yürümüşlerdir) seçilmesi gerektiğine inanıyorum.
lşte ben bu nedenle bir iyimserim.
Yann: Enis Mansur
Y A Y I N H A K K I C u m h U h y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I M L A N A M A Z
ILAN
SttRT ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1992/219
Davacı Sevim Arca tarafmdan davalılar Adil Candabakoğlu vs
akyhıne acmış olduğu men-i müdahale davası neücesinde, Siırt Mer-
kez Bau Mah. ada 358. parsel 8'de tapuda davacı adma kayıtb dük-
kanına Fen Bilirkişisinin 25 5.1993 tarihli kroki ve raporunda belirti-
len 4.30 m2
'lik yerden davalılann müdahalelerinin menine 19.9.1994
tarih ve 1994'314 sayıyla karar verilmiştir.
Adresleri meçhul olan davalılardan Yılmaz ve Şekıp Candaba-
koğlu'na yukanda özeü yazıb karann tebüğı yerine gecmek uzere ılan
olunur.
Basın: 51485
İLAN
T.C.
KAYSERİ 5. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo. 1994 55
Davacı Ayşe Sönmez vekili Av. Sevim Çetinkaya tarafından da-
valı Tuncer Sönmez aleyhine açılan boşanma davasının mahkeme-
mızde yapılan açık yargıiaması sırasında verilen ara karan gereğince,
Davalı Tuncer Sönmez'ın tûm araşürmalara rağmen adresi bulu-
namadığından adı geçenın mahkememizde yapılacak olan 16.11.
1994 günü saat: 9 00'da mahkememizde hanr bulunması veya kendi-
sıni vekille temsil eturmesi, aksı takdirde duruşmanjn yokluğunda
yapılacağı ılanen tebliğ olunur 20.9.1994
Basın: 51520
T.C.
BURDUR 2. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo: 1994 109
Davacı tçişleri Bakanlığı vekili Hazine avukatı Tangül Targan
tarafından davalı Ali Yüksel aleyhine açılan Hazine zarannın tahsüı
9.037.655.- TL. (gecikme faizı ile yasal faızı hariç) olmak üzere açüğı
davada.
. Davalı Ali Yüksel'in tüm aramalara rağmen bulunamamış oldu-
ğundan gazete ılanı ile duruşma gününün tebliğıne karar venlmış
olup davalı Ali Yüksel'in 30.11.1994 günü saat 09.00'da mahkeme-
mizde hazır bulunması, aksı takdırde yokluğunda karar venleceğı
ılanen tebliğ olunur.
Basın: 51501
POLITIKAVEOTESI
MEHMED KEMAL
Nezaket Yalanı...
Ahmet Haşim, Almanya'da, bir Frankfurt kliniğinde
yatarken bakımından çok memnun kaldığı hemşireye şu
"nezaket yalanı''nı söyier.
"Istanbul'a giderken seni de götürelim."
Yalanı söylüyor, sonra da unutuyor.
Aradan beş on gün geçiyor.
Bir akşam üzeri hemşire, yüzünde gülücüklerie geliyor:
"istanbul 'a götüreceğinizi anneme babama yazmıştım.
Şımdi yanıt verdıler, gidebilırim."
Ahmet Haşım, "Donakaldım" diyor.
Bakın bizim bir nezaket yalanımız, Alman'ın gerçegiyle
nasıl çakışıyor.
Yaşamı genç yaşında Amerikan bankalan arasında
geçen Engin Civan, aldığı rüşvet karşılığında bir kurşuna
hedef olacağını bilebilir miydi? Bunu düşünse
Amerika'dan kalkıp Rusya üzerinden dolaşıp Istanbul'da
mafyanın kucağına düşer miydi? Babalarla karşılaştığında
saf saf soruyor:
"Rüşvetin belgesi nerede?"
Aldığı yanıt çırılçıplak bir mafya küfrüdür:
"Rüşvetin belgesi mi olur pezevenk!.."
12 Eylül cenderesinden geçmemiş ki! Rüşvetin türiü
tanımı var:
Biri, "Ne yapalım, rüşvet iki kişi arasında geçiyor"
diyordu, öteki, "Benim memurum neyapacağını bilir. "12
Eylül'den bu yana böylesi tanımlar bula bula geldik. Engin
Civan'ın çiğliği anlaşılıyor. Pakdemirli'nın söylediği gibi
olgun olsaydı, böyle bir yaş tahtaya basar mıydı? Onun
hazineler başkanı olduğu dönemde, belki de, gençliğine
verilir, geçirilirdi. Araya mafyanın adamları girerdi. Çözüm
bulurdu.
O günlerin bir manşet olayı rüşvet ise öteki olayı da
Baltık'ta 1500 kişiden fazlasını taşırken batan feribottu.
Bin kişiden çok adam ölmüş, az kurtulan vardı.
Kurtulanlardan biri Türk'tü. Ressam Sali Turan'la bu Türk
oğlu Türk'ün kurtuluşunu konuşuyorduk. Sali;
"Kurtulur" dedi.
"Karadenizli mıdir?"
"Hayır."
"Öyleyse?"
"Madem buradan oraya kadar gitmiş, kurtulmuştur.
Ondan sonra da batar, denize gırer, çıkar, kurtulur."
"Karadenizli zekası mı?"
"Şuna Laz desene!.."
Tanıdığım ne kadar ressam varsa yarısından çoğu
Laz'dır. Ha bu, g'leri k okuyan Sah de öyledır.
Frankfurtlu hemşireyle (Bağdatlı) şaır Haşim'in düşünü
çoğaltahm. Hemşire koşarak geliyor.
"Anam, babam izin verdiler."
"Neye ızin verdiler?"
"Istanbul'a gitmem için."
"Kim izin verdi?"
"Anam, babam."
"Biz Istanbul'a mı gidelim dedik."
"Evet."
"Şaka yapmışız."
Ne şakası."
"Yalan söylemişiz."
"Ne yalanı."
"Nezaket yalanı..."
"Böyle yalan mı olur?"
"Bizde olur."
Bunun bir nezaket şakası değıl de eşek şakası olduğunu
saf Alman hemşire nereden bilecek... Bilse 'çüşşşş 'derdi.
Bu 'çüş', Haşim dönemınde kalmıyor, günümüze kadar
geliyor. Ondan, bize Batı'da gördüler mi 'çüş' diyorlar.
BULMACA
8
SOLDAN SAĞA:
1/ Çekırdeksiz bir üzüm
cinsi. 2/ Karakter... Ba-
yağı, sıradan. 3/ Sevgiliye
kavuşma... Lantan ele-
mentinin simgesi. 4/ İs-
lam devletlennde, maaş
yerine ya da hizmet karşı-
lığı olarak belirli süreler
için asker ve ricale bırakı-
lan toprak... ABD'nin bir
eyaleti. 5/ Kiraya verile-
rek gelir getiren ev, dük-
kan gibi mülk. 6/ Şaşma „
belirten bir ünlem... Im-
kan. 7/ İpekten, sanmürak dalh
nakışlarla işlennıış bir tür beyaz
kumaş... Havva'run Bau dillerin-
deki adı. 8/ Terlemekten ya da sı-
caktan vücutta görülen küçük
pembe kabartılar. 9/ Zayıf, kuru,
sıska... Odun, kireç gibi ağır ve ka-
ba şeylen tartmakta kullanılan iki
yüz elli kiloya eşit ağırhklı ölçüsü.
YUKARIDAN AŞAĞrVA: 1/ Ge-
mici dilinde, herhangi bir işi ara
vermeden yapmaya verilen ad. 2/
Mezopotamya'da kurulmuş ünlü bir Sümer kenti... Safran,:
amber ve mısk kanşünlarak yapılan güzel bir koku. 3/ Bir ge-;
rrunin alabildiği yük miktan... Fayda, kâr, çıkar. 4/ Kısa ve özJü
söz. 5/ "Kjmine bir — vermez giyesi Kirninin aüna atlas çul
eyler" (Yunus Emre)... Hastahklı, sakat. 6/ İnsanın yaradıhşl
özelliği... Dohna yapmak için hazırlanan kanşım. 7/ Küçük'
mağara. Yaşar Kemal'in bir romanı. 8/ Yan yaş yan kuru olan,
az tavlı toprak. 9/ Tann... Bezden biçilmiş elbise, çamaşır.
İLAN
T.C.
ALTINTAŞ KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo. 1971/14
Davacılardan Fatma Bojaıneğmez. Kevser Seçkiner, Zehra
Şünşek. Ahmet Gelnöbet tarafından davalılardan Yakup Kafkas ve
Osman Kafkas aleyhine açılan tespite itiraz davasının yapılan açık
yargıiaması sırasında verilen ara karan gereğince:
Altıntaş İlçesi, Altıntaş Köyü, köy ici mevkıinde kaın, Pafta 19'da
kayıth 3808 m1
yüzölçümlü ev, samanlık ve bahçe olan 29% parsel
no'lu taşınmaz hakkında mahkememıze dava acılmış olup, davaa
Fatma Boyuneğmez mırascılanndan Yurdanur Boyuneğmez, Vefa
Boyuneğmez, Ayşegül Bo>-uneğmez'in adreslenmn tespıt edılemedığı
ve önceden adlanna çıkanlan davetıyelerin kendılenne tebhğ edıle-
mediğinden duruşma günü olan 17.11.1994'te duruşmada hazır bu-
lunmalan ya da kendılerini bir vekille temsil ettirmelen, aksı takdirde
yargılamanın yokluklannda yapılacağı ve karar verileceğı hususu da-
vetiye yenne gecmek üzere ve ilanın yapıldığı tarihten 15 gün sonra
tebliğ edıimış sayılacağı ılan olunur.
Basın: 51482
PERTEK KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1974 143
KararNo:1992 75
Davaa Pertek ilçesi. Yeniköy Köyü'nden Fevzi Mut ve müşterek-
leri tarafından davalı Hazine aleyhine mahkememizde açılmış bulu-
nan tespite itiraz davasında:
Davanın, davaa Fevzi Mut yönünden kabulüne, Hasan Mut yö-
nünden 3402 sayılı kanunun 28. maddesı gereğince açılmamış sayıl-
masına dair verilen 12.10.1992 tarih, 1974/143 esas, 1992,75 sayılı
karar, davalı Hazine tarafından 20.11.1992 tarihli dilekçe ile temyiz
edildiğınden, temyiz dılekçesi tebhğ edilemeyen davaa Hasan Mut
mirasçılan Kezban, Şinn, Kenan, Veysel ve Ali Mut adına temyiz di-
lekçesı tebhğ yerine kaim olmak üzere ılanen tebliğ olunur.
Basın: 51479