Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6OCAK1994PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
'YÖK'ünezamankaldıracağız? PENCERE
Cumhuriyef le başlayan aydınlanma sürecinin itici gücü,
eğitim ve özerk üniversitedir. Bugün toplumsal yaşamımızın
tüm alanlannda, özellikle de siyasal yaşamımızda gözlenen
tıkanmanın baş nedenlerinden birisi de eğitimde sürdürülen
karmaşa ve çağdaş üniversiteden yoksunluktur.
HIZIR EKŞİ Eski İstanbul Milli Eğitim Müdürü
B
ilindiğj gibi 12 Eylül son- durumunu ve o arada eğitimin niteliği-
rası 2547 sayılı yasa ile ni irdeleyerek bir sonuca varmak isti-
üniversitelerimiz, akade- yoruz.
miler ve yüksek okullarla Universitelerimiz iyi yetişmişseçkin
bir bütünlük içinde yeni- bilim adamlannın ellerinde gelişmele-
Hpn Hıi7pnİpnHi Ynnet^l rini sürdürecektir. Bu insanlar kendi-
lerine yaraşır dirlik ortamında olmaz-
larsa, yannlanna güvenle bakamaz-
ilindiği gibi 12 Eylül son-
rası 2547 sayılı yasa ile
üniversitelerimiz, akade-
ı miler ve yüksek okullarla
'bir bütünlük içinde yeni-
den düzenlendi. Yönetsel
özerklikleri kaldınldı. Üniversitelerüs-
tü yakın yönetim ve denetimorganı
olarak "YÖK" oluşturuldu. Öğretim
işlevlerine ağırlık kazandınldı. Araş-
larsa beklenen kurumsallaşma sağla-
namaz. Önyargılı tutumlanyla yanlış
ürma işlevleri geriletildi. Önemli sayı- tanılar yüzünden YOK. düzeni ünıver-
da bilim adamının üniversite ile ilişki-
leri kesildi.
Bugün bile YÖK 12 Eylül koşullan-
nın ve baskı rejimlerinin tepeden in-
meci, bilime ve bilim adamlanna karşı
gerekli saygı ve nesnel değerlendirme-
den uzak. aşın kanşmacı bir denetim
uygulaması içindedir. Öğretim üye ve
yardımcılan ile öğrencilerin demokra-
tik haklan ile etkin (aktif) potansiyel-
lerini, enerjilerini, görmezlikten gelme
alışkanlıklannı hâlâ sürdürmektedir.
Böylece Cumhuriyet'le terk ettiğimiz
Osmanh'nın bol yasaklı hikmet-i hü-
kümet anlayışına yeniden dönüldü.
Üniversitelerin etkinliklerini bilimin
gereklerine. özgürlükçü demokrasi il-
kelerine, ülkemizin çağdaş gereksi-
nimlerine göre düzenleyebilmeleri için
özerk kuruluşlar olarak çalışmalannın
kaçınılmaz olduğuna inananlardantz.
Ancak bu yazıda üniversitelerde
özerklik ile araşlırma gibi önemli ko-
nulan bir yana bırakarak. insan öğesi-
ni öğretim üyelen ile öğrencılenn
sitenin iki temel öğesıne; bilim adamı'-
na ve öğrenci'ye gerekli değeri vermek-
ten uzak kalmıştır.
YÖK düzeni içinde üniversite öğre-
tim üyeleri ve yardımcılannın yüksel-
me ve atamalannda nesnel ölçütler
yerine yönetici takdir ve beğenilerinin
öne çıkanlması. bilim adamlannı ve
üniversitede çahşmayı isteyen gençleri
yüreklendirici bir etki yapmıyor. Yük-
selmelerde ve aiamalarda uygulanan
öznel değerlendirmeler. kişisel Özgür-
lüğü kısıtlayan zorunlu yer değiştirme-
ler. önyargılı işten çıkarmalar. bilim
adamlannı geleceği belirsiz. iç huzuru
bozulmuş, verimli çalışmalar üretebil-
me olanaklannı yitirmiş duruma dü-
şürüyor.
Bilim adamlanmız üniversite özerk-
liğinden, demokratik haklardan geniş
ölçüde vararlanamamaktadırlar. Ör-
neğin benimsedikleri siyasal partilerin
organlannda görev alamıyorlar. Ken-
di iş kollannda çağdaş sendikalar ku-
rulamısor. E>erneklere bile izinsiz üve
olmaları söz konusu değil. Batfnın
benzeri kuruluşlanndakı mesleklaşla-
n ile kıyaslanmaları olanaksız. Birı-
kimlerini. bilgilenni araştıncılık \e
yaratıcılık yeteneklerini en etkıli bı-
çimde kurumlann ve ülkenin hizmeü-
ne katamamaktadırlar.
YÖK kendi içinde ve öğeleri arasın-
da gerekli demokratık ortamı kura-
madı. Üniversitelerde demokrasiyi bir
yaşam biçımine dönüştüremedi.
Uzunca bir süre böyle bir sorumluluk
duymadı. Bunu bir görev olarak kabul
etmedi. Demokrasi eğitimini, onun ge-
rektirdiği demokratik ortamı yaratıp
bir yaşam biçimine dönüştürerek sağ-
layamadı. Demokrasi değerlerinin var
olduğu ve işlediği bilim ve eğitim ku-
rumlan oluşturamadı. Demokratik
katılım. üniversitelerimizde hayal ol-
maktan öteye gidcmedi.
Demokratikleşme konusunda da
YÖK sınıf geçemedi.
Yüksek öğrenim öğrencisi üniversi-
tenin doğal ve yerli öğesidir. YÖK ve
üniversite yönetimi. o doğal öğeleri
öğrencilerle yeterli iletişim bağları
oluşturamadı. YÖK sıstemınin belki
de en olumsuz yanı yönetim ve karar
organlan ile öğrenciler arasında ilişki
kopukluğudur. Hemen hiçbir konuda
ve hiçbir aşamada katılım yok. Öğren-
cinin katılımı yok ama. katılım kavra-
mı çağdaş üniversitenin temel kav-
ramlanndandır. Bu kavrama ışlerlik
kazandınlmadığı için gençlerimızle
her düzeydeki yönetim ilişkileri vc
toplumun ilişkileri kopuktur. YÖK
bu kopukluğun giderilmesi için. genç-
lerimizle üniversitelerimizin. gcnçlcri-
mizle toplumumuzun sağlıklı diyalo-
ğunu kuracak girişimleri başlatmak
için gerekli ve gerçekçi vaklaşımlan
göstermedi. Gençlik sorunlannın do-
ğal ortamında çözümlenmesi için bir
örgütlcnmesi yok. çabası yok.
Bütün ülkelerde yüksek öğretim
uzun \e pahalı bir eğitim basamağıdır.
Birçok alanlarda olduğu gibi bu alana
da ayırabıleceğimiz kaynakların smırlı
olduğunun bilincindeyım. Buna kar-
şın kaynak darhğını gerekçe göstere-
rek bizde paralı yüksek öğretime
geçmek yanlış olmuştur. Sonuçlara
bakıldığında paralı eğjtime geçerek el-
deedilen kaynaklanndevletin sağladı-
ğı kaynaklar yanında devede kulak
bile olamadığj göriilür. Koskoca
YÖK. velilerin öğrencilere zorluklarla
sağlayabildiği küçücük harçlıklara
haksız yere el atmıştır. Düne kadar
devletin olanaklannı kullanarak belli
sorumluluk , basamaklanna gelmiş
kadrolar. YÖK düzeni içinde, üstelik
kimi yeıenekli gençleri ayıklama tchli-
kesini de içeren paralı sistemi. bu gü-
nün gençlerinin önüne koydular.
YOK sistemi içnide üniversiteleri-
miz öğrencilenmizi uygun bannma ve
çalışma olanakUnna kavuşturamadı.
Kitap ve öbür öğrenim ve eğitim araç-
ları gereksinimlerini yeterince karşıla-
yamadı. Var olan koşullar içinde
özgün ders kitaplan hazırlanarak öğ-
rencilerin gcreksinimlerinc sunulama-
dı. Öğrcncilerimizin dünva bilgi kay-
naklanna. depolanna çok yollu ola-
rak ulaşmalan için yeterli çaba göste-
rilmedi. Klasikleşmiş ders kitaplann-
dan geniş ölçüde çeviriler yapılıp
vayımlanmadı. Bunun için bir prog-
ram vapılmadı. Radyo, TV, bilgisa-
y ar, kaset, disk ve diğer ses ve görüntü
yöntemlerinden yeterli ölçüde yararla-
nılacak bir sistem oluşturulamadı.
Böylece öğrencilerimizyıllaröncesinin
"tek kitap, yetmiı notlar" sınırlı orta-
mında kaldı. Böyle bir ortamda \ük-
sek öğrenim öğrencilcri kişisel çabala-
nnı arttırarak, veteneklerinin sınırlan-
nı zorlayarak ezberciliğin kısır
döngüsünden kurtaramazlar.
Sözünü ettiğimiz sistem içinde üni-
versitelerimizde oluşturulan eğitim
ortamı ve uygulanmakta olan öğretim
yöntemleri; düşünmeyi. anlamayı, tar-
tışarak özümsemeyi öne çıkarabiliyor
mu? Öğrenciler herhangi bir bilgi alant
içinde araştıncı. tartışıcı, bilgi kaynak-
lanna ulaşıp değerlendirici alışkanhk-
lan edinebiliyorlar mı? Düzenli ve
kendini vererek okuyabiliyor. pratik
çalışmalar yapabiliyorlar mı? Bugün-
kü koşullarda yukandaki sorulara
olumlu yanıtlar veremeyiz.
Sonuç
12 Eylül koşullannda oluşturulan
bu yapının; demokratik olmadığını,
çağdaş üniversite kavramı ile bağdaş-
madığını, özgür düşünceyi banndır-
madığını, bilim adamlannın yaratıcı
gücünden yeterince yararlanmadığını,
çevresi ileetkileşimi gerçekleştiremedi-
ğini, araştırmayı, gerilettiğinı, fırsat
eşitliğini gözetmediğini, yığınlan dışa-
nda bıraktığını vurgulayan yakınma-
lar ilgili kesimlerde surüyor. Bunlar ve
benzeri konularda bilim ve politika
çev relerinin yoğun eleştirileri sürüyor.
Cumhunvetle başlayan aydınlan-
ma sürecinin iıici gücü. eğitim ve özerk
üniversitedir. Bugün toplumsal yaşa-
mımızın tüm alanlannda, özellikle de
siyasal yaşamımızda gözlenen tıkan-
manın baş nedenlerinden birisi de eği-
timde sürdürülen karmaşa ve çağdaş
üniversiteden yoksunluktur. Geleceğe
ilişkin tatlı hayaller kurmak yerine yu-
kandaki gerçeğı yeniden keşfetmek
görevi hükümet ve parlamentonun-
dur. Şimdi siyasilerımiz üzerlerine dü-
şeni yapsınlar. sonra da bilim adamla-
nmızdan beklentilerimize girelım.
ARADA BİR
M. HADİ İLBAŞ
Türkiye Ulıısal Kooperatifler Birliği
Danışma Konseyi Üvesi
Ülkemizde Kooperatifçilik...
Daha 1820 yılında Fransa ve ingiltere'de başlayan
kooperatifdenemeleri.kısasüredetümAvrupa'yayayıl-
mıştır. öncüleri. Ingilterede Robert Owen, Fransa'da
Charles Fourler'dir. Bunlardan ortaya atılan düşünce-
ler, halkın çeşitlı kesimlerince uygulama alanına taşın-
mıştır. Fransa'da üretim kooperatifçiliği gelişirken, İngil-
tere'de tüketim, Almanyada kredi kooperatifçiliği onu
izlemiştir. Bu gelişme. 1895te İngiltere'de Uluslararası
Kooperatifler BirlığTnin (ICA) kurulmasına yol açmıştır.
Uluslararası Kooperatifler Birliği, Birinci ve ıkinci Dünya
Savaşı yılları dışında, faaiiyetini kesintisiz olarak sür-
dürmüştür. Bugün dünyanın çeşitli ülkelerinden 700 mil-
yon kooperatifçi, bu birliğin çatısı altındadır. 21 Aralık
1993 Salı, Dünya Kooperatifçilik Günü'ydü. Bu nedenle
kısaca bizdeki duruma bakalım:
Ülkemizde kooperatif hareketin başlaması, hemen
hemen Avrupa ile aynı zamana rastlar. 1860 yılında Tu-
na Vilayeti'nde Mittat Paşa Memleket Sandıklan adı al-
tında ilk kredi kooperatifini başlatmıştır. Ne var ki, sonra-
ki yıllarda hareket hız kesmiş ve 1930'lu yıllara kadar
uykuda kalmıştır.
Demokratiklik ilkesi: Kooperatifler, ortaklarm özgür
iradeleriyle kurulan, yönetilen kuruluşlardır. Bu tanımın
dışında kalan kuruluşlar, adı kooperatif deolsa koopera-
tif sayılamazlar. Ülkemizdeki Tarım Kredi veTarım Satış
Kooperatifleri. devlet güdümünde kooperatifler oldukla-
rından ve yönetimde ortaklarm özgür iradeleri etkili
olmadığından, bunların kooperatif kabul edilmeleri
mümkün değildir. Ne yazık ki, ülkemizde özellikle tarım
alanında faaliyet gösteren kooperatifler güdümlü koo-
peratiflerdir. Bu alanda faaliyet gösteren tek demokratik
kuruluş olan Köy Kalkınma Kooperatifleri, merkez birlt-
ğinin askeri dönemde haksız yere kapatılmasından son-
ra eski etkinliğini yitirmiştir.
Ortaklarm özgür iradelerinin etkili olamadığı bir baş-
ka örnek, Sosyalist Blok ülkeleri kooperatifleridir. Dev-
letin büyük desteğine karşın, işledikleri topraklarda
ücretlı olarak çalışan ortak köylüler, kooperatiflerine
canla başla sarılmamışlar, sonuçta sistemin bütünü
içinde başarısızlıklan tescil edilmiştir.
Doğu Bloku ülkelerinin dışında kalan tüm demokratik
ülkelerde demokratik kooperatifler çok büyük gelişme-
ler göstermişler. ülke ekonomisine ağırlıklarını koymuş-
lardır. Bu ülkelerde, kendi bankalarıyla kredi sorununu
çözen kooperatifler, hükümetlerin tutarlı politikaları sa-
yesinde gelişmelerini sürdürmektedirler.
Ülkemizde yürütülen politika: Ne yazık ki ülkemizde
kooperatifçilikte tutarlı bir devlet politikası yoktur. Her
gelen iktidarın bu konuya yaklaşımı değişiktir. Serbest
piyasa şampiyonluğu yapanlar, kooperatiflere peksıcak
bakmamaktadırlar. Sosyal demokratların ise bu konuya
gerekli ilgiyi gösterdikleri söylenemez. öyle olunca da,
özellikle tarım alanında, bir dağınıklık egemendir. Bu-
nun sonucu olarak tarımda istenilen verim alınamamak-
ta, kırsal sanayi kurulamamakta ve yeterli iş alanları
açılamadığı için kentlere yoğun göç sürmektedir.
Kooperatif hareketi, bir Marksist hareket değildir. Tür-
kiye bu yanlış anlamadan kurtulmalı, tıpkı tüm demokra-
tik ülkelerde olduğu gibi kooperatifçiliğe sahip çıkmalı
ve bu konuda tutarlı bir devlet politikası oluşturmahdır.
P-E-N
30. ÖLÜM YILINDA HER YÖNÜYLE
HALİDE EDİP ADIVAR
Konuşmacılar
Düzenleyen
Toplunıı Yeri
Prof. Dr.EmreKONGAR
ŞükranKURDAKUL
Ayla KUTLU
Prof. Dr. Olcay ÖNERTOY
PES Ytızarlcır Derneği
Ankunı Mülkiyeliler Birliği
Konh'ram Sıılonu.
TARTIŞMA
Savunmasız yargı
1
982 Anayasası.
"Haklann
Korunması tle
İlgili Hükümkr"
başlığı altında
36. maddesinde,
kişinin savunma hakkının
olduğunu bclirtmektcdir.
Güçlü devlet amaçlanarak
hazırlanan bu anayasa bile
kişinin savunma hakkını yok
sayamamışken. bugün idari
yargıda savunma hakkının \ ok
edildiği bir yargılama sistemi
yürürlüktedir.
Türkiye'de en zor olan işin. hak
aramak olduğu anlayışınm
yerleşmesine idari yargı bütün
gücüyle katkıda
bulunmaktadır. Herhangi bir
idari işlemden dolayı zarar
görmüş bir kişinin. "Turkiye'de
hakimler vardır" diye y argı
yoluna b2şv urmasının son
derece anlamsız olduğu
kanısındayım.
Açılacak davada, idare
mahkemelerinin yürütmeyi
durdurmaya karar vermesi
hemen hemen olanaksızdır.
Çünkü, İdari Yargılama Usul
Kanunu'nun 27. maddesi
gereğince. yüriitmenin
durdurulmasına karar
verilebilmesi için. idari işlemin
hukuka açıkça aykın olması ve
yürütmenin durdurulamaması
halinde telafısı imkânsız
zararlann oluşması
koşullannın bir arada
bulunması zorunludur, Bu bile
anayasanın 125. maddesi ile
şınırlandınlmıştır.
İdarenin haksız bir işlemi
nedeniyle açılan davaya
idarenin verdiği evraklar
genellikle tek nüsha
olduğundan bunlar davacıya
gönderilemez. Oysa, davacı
mahkemeye sunduğu evraklan
bir adet veımeye kalksa. dilekçe
ilgili memur tarafından kabul
edilmemektedir. İdari
Yargılama Usul Kanunu'nun
20. maddesının 4. fıkrası
gereğince, idarenin "Gizlidir1
"
damgasını bastığı evraklar
hakkında davacıya bilgi
verilmemeşi hüküm altına
alınmıştır. İdare
mahkemelerinin ara kararlar
ile idareden getirttiği evraklar
hakkında kişi
bilgilendirilmediğinden.
mahkemenin ne yaptığını,
hangi evraklan getirttiğini
davacı asla bilememektedir.
Her ne kadar Danıştay 5.
Dairesi, "savunma hakkının
kısıtlanamayacağı" konusunda
karar almışsa da (Esas No:
1990 4297, K: 1991 1099)
uygulama halen bu şekilde
sürmektedir.
Dava dosası. davacıya ve
vekillerine
incelletirilmediğinden her iki
tarafın da sonsuz dilekçe verme
hakkı bulunduğundan. bu
dilekçelerde taraflara tebliğ
edilmediğinden. savunmalar
ahndıktan sonra idarenin ne tür
ıddıalarda bulunduğunu
bilmeyen davacı. haklı
olduğunu düşünerek. davanın
lehine sonuçlanacağını
düşleyerek mahkeme karannı
bekle'r.
İdare mahkemelerinde her
da\ a onalama 3-4 sene
sürdüğünden. bu sürcnin
sonunda davacının eline aksini
kolayca kanıtlayabileceği
birtakım iddialarla davasmın
reddedildiğini bildiren bir karar
geçer. N4ahkemekaranndan.
idarenin ileri sürdüğü
iddialann öğrenilmesi üzenne.
aksini kanıtlayan belgelerle
dava temyizaşamasına gelir.
Temyiz edilen dav anın
Danıştay'da incelenip karara
bağlanması için en az 2-3 sene
gerekmektedir. Sonuçta
sav unma hakkı hiç olmazsa bu
aşamada kullanılarak İdare
Mahkemesi'nin verdiği karar
bozdurulur.
İdare Mahkemesi'nin verdiği
karar bozdurulmuşsa. bu sefer
de çileli bir bekleyiş başlar.
Danışta> dosyavı tekrar
incelenmek üzere İdare
Mahkemesi'ne iadeeder.
Bunun için en az bir 6 ayın
geçmesi gerekir. İdarenin
Danıştay'ın bu bozma karanna
itiraz etme hakkı vardır. İdare.
bu hakkını kullanır. Dosya
tekrar Danıştay'a iade edilir.
Bunun için de en az bir altı a>
daha gereklidir. Bir sene sağda
solda seyahat eden dosya.
nihayet incelenmek üzere
tekrar sıraya girer. En az 2 sene
sonra dosya incelemeyealınır.
Danıştay. karanndüzeltilmesi
için idarenin haklı bir iddiasının
bulunmadığjnı karara
bağlayarak dosyayı tekrar
İdare Mahkemesi'ne göndcrir.
Dosya. yine en az bir altı av
daha yollarda oyalanır. İdare
Mahkemesi. Danıştay'ın
verdiği karar doğrultusunda
dosvayı incelemeyealır.
Mahkemenin karara varması
da en az bir sene alır. Böv lecc
dava sonuçlanmış olur. Bunun
da tekrar temvizaşamalan
olmasına karşılık. dav a kişi
lehine sonuçlanmış isc. kişinin
idareden mahkeme karanna
uymayı isteme hakkı
oluştuğundan geride kalan
aşamalann önemi kalmaz.
Böylece idari yargıda açılan bir
davanın sonucunu almak için
enaz 13 veya 14vılbeklemek
zorunludur.
Bu 14 vı1 sırasında. memurun
hukuki durumunda zorunlu
olarak değişiklik olacağından.
dava>ı kazanmanın biranlamı
da kalmaz. Fakat bu kadar
uzun sürde emek verilen bir
uğraşın sonucu alınmak istcnir.
İdare. yapılan işleme karşı dava
açan kişiyı asla
atTctmeveceğinden. haksız
eylemler arka arkav a gelir.
Davacı. da\ a açtığına pişman
olmaz da ısrar edersc. emekli
olmamakta direnirse. ömrü de
yeterse( idari yargı tarafından
v apılan tebligatlara "Da* ac»
ölmüştür" şeklindeki \anitlara.
idari \ argıdaki \ argıçlar hiç de
yabancı değildir) öyle bir gün
gelir ki. açtığı davalann
sayısını. kişinin kendisi bile
biîemez. Vatandaş da\anın
bitmediğınden yakınır. İdari
yargı işyükünün fazlalığından
yakınır.
Dava sonucu beklendiğınden.
davacı kendisinc yeni bir yol
çizcmez. yaptığı işe sanlamaz.
Böylece bir ömür bıter. En acısı
da bir insan hayatı. adaletin
gerçckleşmesi beklcnerek
boşuna harcanmış olur.
Saygılanmla.
Doç.Dr. Halime
Küçükyılmaz
8 Ocak 1994 Cumartesi Saat 14.00
T.C.
İSKENDERUN 2. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
t^a^^o. |W3 524
Davah: Yusuf Çekcn. adrcsi nıevhul
OA\J. Nafaka
tJa^aa Vicdaıı Çcken vckıli tarufındun davalı Yusul'Çcken alcvhi-
no açılan nalaK.ı du\asının mahkemeını/dc vapılan açık durıı^ması
ncdonivlc:
Davalı adına dııruijma gün vc vıatıni bıldirir davclivemn davalı
Yusul\"okcn'ın lanınmaılıizınd.ın ı;ıdc edildiği ve adrcs tahkıkatında
da tanınmadığından bahıslc bu Kere adınıza ılanen davetıve tebliğınc
karar verilmi^lir.
Duru^ma günü olan 22 2 1994 günü vıat 9.00'da duruşmaya gcl-
meni/ \c>a sı/i temsilcn bir vckıl göndcnııcnı/. gclnıcdığiniz veva bir
vekil göndcrmctliğinız mkdirdc HL'MK'nın 509 \c 510. maddclcri
gereğince gışabınızda karar \erilo.cğı vc kalacağı davelıve vcnnc ka-
im olmak üzcrc ılan olunur. 22.11.1993
Basın: 45036
Kara Taştan Su
Damb Damla Akap...
Nurettin Sözen ile Yüksel Çengel'in beraat ettikleri
haberi duyulunca, hınzırlık bu ya. hemen aklıma muzip
bir soru işaretinin çengeli takıldı:
- Bizim medya, aylardan beri mangalda kül bırakmı-
yordu; bakalım şimdi ne yapacak?..
Oysa sorunun yanıtını da biliyordum. İnsanlar sekiz
sütuna manşetten nal gibi kara harflerle suçlanır; ama,
suçlanan insanlar yargılanıp aklandıkları zaman, beraat
haberi sayfanm eteklerinde, görünür görünmez bir yer-
de, sivrisinek gibi harflerle, utangaç başlıklarla verilir.
Ertesi sabah gazeteleri açtım..
Tamam...
Aylardan beri saçıp savuran gazetelerimizde, aklan-
ma haberleri, havası kaçmış balon gibi alt köşelere bü-
zülmüşoturuyor...
Ve medya kirleniyor..
İyi marka bir deterjanla bol köpüklü bir temizliğin ge-
reğidüşünülmeli!..
•
Sormak gerekir:
Medyanın Şözen'e ve Çengel'e ilişkin yayınlarında bir
yargıcın ciddiye alabileceği delil değerinde ne vardı?..
iddialar, söylentiler, suçlamalar, gizli bantlardaki fis-
koslar, havada uçuşan bilgiler okurların ilgisini çeker,
kamuoyunu heyecanlandırır; ama, iş yargıya geldi mi,
dava dosyasının belgeleriyle medyanın dedikoduları
arasında gerçekçi bir aynm yapmak kaçınılmazdır.
Aklı başında hukukçular ve deneyimli avukatlar bir
yana, bu işlere biraz yansız bakan kişiler, Yüksel Çengel
ile Nurettin Sözen'e ilişkin suçlama kampanyasının tez-
gâh olduğunu çoktan beri söylüyorlardı; "irtikâp" suçu-
nun "unsurları" olayın içinde hiç yoktu.
Peki, şimdi medyamızın, Sözen ile Çengel'den af dile-
mesi gerekmiyor mu?..
insanlar yatak odalarında, evlerinde, işyerlerinde,
gizli toplantılarda, dost sofralannda ve baskı altındaki
sorgulamalarda çok laf ederler. Teyp bantları bu yüzden
"delil" sayılmaz, çünkü söylenen sözün hangi kapsam-
da ne amaçla dile getirildiği bilinemez; üstelik ses bant-
larında "tahrifat" yapılabilir.
Ses bantlarını "delil" sayan kişilerin biraz aynaya
bakmalarında yarar var.
Bir gün Payihtaht'taki iri bir şirketin ya da medyanın
çok satışlı bir gazetesinin münasip yerine bir teyp yer-
leştirildiğinde ne kıyametterin kopacağını hiç düşündü-
ler mi? Öfkeyle, sevinçle. tepkiyle konuşmak, atıp tut-
mak, ya da alabildiğine saçıp savurmak, insanların
yaşam özgürlüğünün bir parçasıdır, olmadık düşüncele-
rini dile getiren uçuklar da toplumun her kesiminde yaşı-
yor.
Teyp bantlarına dikkat!..
•
Peki, Sözen ve Çengel'e yönelik "medyatik suçlama
kampanyası" bütün solu, en başta SHPyi içine alan bi-
linçli bir planın ya da komplonun ürünü müydü?..
İş öyle bir noktaya sürüklendi ki Cumhuriyet'in duru-
mu da güçleşti. Çünkü bu gibi süreçlerde suçlu ilan edi-
len günahkârı taşlamayan da öfkeli kamuoyunun elin-
den kurtulamaz; mantık şöyle gelişir:
- Suçluyu suçlamayan da suçludur!.. ;>
Soramazsınız: ' ' ",'
- Durun hele, suçladığınız kişi suçlu mu? Bir araşttra-
lım.inceleyelim...
Cumhuriyet, Sözen ve Çengel'e ilişkin "/rf//câp"suçla-'
masının yersiz olduğunu başından beri büiyordu; denge
ve ciddiyeti korumak, böyle zamanlarda bir göreve dö-
nüşür; sonuç alındığında her şey aydınlanır.
Fikret'in dediği gibi:
"Kara taştan su damla damla akar..."
Üyelerimize ve Tüm Okurlara
Sayım nedeniyle, Cağaloğlu sergi salonumuz
5-1-1994 ile 8-1-1994 tarihleri arasında kapalıdır.
Kitap gereksinimi olanlar için.Taksim sergi
salonumuzda satışlarımız sürmektedir.
Saygılarımızla.
Cumhuriyet
Kitap Kulübü
N. GÖKSUN S AY
Çağdaş Ikonlar
6-31 Ocak 1994
Galeri Selvin
BestekârSok.61 AAnkara
7 -30 Ocak 1994
Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi
Eski Beyoğlu Evlendirme Dairesi
Tünel-İstanbul
ll-29Ocakl994
Atatürk Kitaphğı
Taksim - İstanbul
FEVZÎKURTULUŞ'un
"İNANCIMIZVAR'adh
beklenen kaseti ÇIKTI.
Tüm Kasetçilerde