Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK1994 PERŞEMBE
12 DUNYADAN
Sudan'ınkötütalihidönmüyor
Bundan beş yıl önceki darbeden sonra iktidara gelen askeri yönetim verdiği kalkınma, banş ve
demokrasi sözlerinden hiçbirini tutmadığı gibi, son Islamcı siyasetinde de başanlı olamadı
S
udan Adalet Bakanı Abdûl Aziz
Şiddo, air conditionlı odasının
serinliğınde oturmuş zarif pipo-
sunu emerken, "İslami devlet diye bir
şey yoktur" diyor. Duvarlan süsleyen
siyah beyaz fotoğraflarda Sudan'ın
geçmişteki adalet bakanlan yer ahyor.
"Kimük arayışmda olan bir ulusuz.
Dinsel değerlerin bu kimliğin ipuçlannı
>ereceği iaaocındayun. Lluslararası
topluluk bizim çelişki içinde ya-
şadığımızı kabul etmeli. Böyle silahlı
bir çatışma içindeyken insan haklarına
yönelik kimi ihlallerin olacağını
yadsunıyornz. Silahlı çatışmanın baş-
langıç tarihi olan 1955'ten beri durum
bu.
Hartum'daki hükümetler, General
Ömer Hassao el-Beşir'in kansız bir
darbeyle yönetimi ele almasına dek,
gûneydeki aynlıkçı Sudan Halk Kur-
tuluş Ordusu (SDHO)ile savaşıyordu.
El Beşir'ın de sürdürdüğü savaşın bo-
yutlan gittikçe genişliyor.
Hükümet Irak'ın 1990'da Kuveyt'i
işgaline karşı çıkarken, Çöl FırUnası
operasyonu başlatıldığmda Saddam
Hüseyin'i destekJedi. Bu durum, Su-
dan'ın başta Mısır olmak üzere,
ABD'yle yakın olan Müslüman ülke-
lerle ilişkilerini gerginleştirdi.
Ağustosta ABD, kısmen Mısır. Ce-
zayir ve Tunus'taki olaylarla ilişkileri,
kısmen de New York'taki FB1 binası-
na konan bombadakı rolü nedeniyle,
Sudan'ı uluslararası terörizmi des-
tekleyen devletler listesine koydu. Ge-
çen hafta Sudan'daki İngjltere Büyü-
kelçisi'nin sınırdışı edilmesiyle Har-
tum kapılannı batıya daha da ka-
patmış oldu. Afrika'nın en büyük ül-
kesi boylece açhk, korku, baskı, 5 mil-
yon kişinin sürülmesi. 1 milyon kişinin
de öldürülmesinin yanı sıra, savaşın
günlük giderlerinin hükümete 680 bin
dolara malolması gibi hastalıklanrun
üzerine bir yenisini. uluslararası so-
yuüanmayı ekliyordu.
arturrfdaki askeri
yönetim İslam'm
şampiyonluğunu
üstlendiğini ilan etmiş
durumda.
Hartum'daki ABD Büyükelçisi Do-
nald Petterson, "Sudanlüara dikkat et-
mezlerse listeye almacaklartnı söyle-
dik. Aldırış etmedilcr. Terörizmle bağ-
lantıiı olduklarını yadsıdılar, fakat çe-
şitli kaynaklardan gelen btlgUer bu iliş-
kileri kanıtlıyor" diyor.
"Sudan'la ilişkilerimiz çok kötü ol-
duğu için, bu ülke üzerinde hiçbir etki-
miz olamıyor. Burada bulunan hiçbir
batılı ülke lemsilcisinin etkili olduğunu
düşündüğünü de sanmıvorum."
Şiddo, banş, kalkınma ve güvenlik
sözleriyle işe başlayana Beşir hüküme-
tinin de sorunlannı çözemediğjni ka-
bul ediyor. Beşir rejimi aşın Islamcı-
larla ters düştü. Demeçlerdüzeyindeki
lslamcılığa karşın, İslami yasalann
uygulanmasmda hükümet oldukça
gevşek davranıyor.
Sudanlı Kadınlar Birliği'nin genel
sekreteri Somaya Ebukaşava, "Kocam
ûzerine benden çok daha fazla şey giyi-
yor. Benden daha örtülü. Ama yabâncı-
îar İslam'm ne olduğunu öğrenmek üze-
re kadınlara bakmayı tercih ediyor.
Oysa burada kadınlar araba, kamyon
kuUamyor ve Kalaşnikoflar taşıyor" di-
yor. Hartum'da kaldığım 10 gün bo-
yunca çador denılen çarşaflara bürün-
müş sadece 3 kadın gördüm. Şeriat
1991'de kabul edilmiş, ama şeriata
göre cezalandırma yapılmarruş. Şiddo,
"İslami ceza, arınmak isteyen insanlar
için bir arınma anlamına getir. Bu,
Batı'ıun anlavamadığı bir olay" diyor.
"Biz, adaleti bir toplumsal yapı kon-
Sudan: hıristiyanların
yaşadığı güney bölgesi
LİBYA
1 Bahrül-Gazal
2 Batı İstivaiye
3 Doğu istivaiye
4 El Buheyra
5 Canliye
6 Yukarı Nil
Sudan hükûrneti güney
deki üç Hıristiyan
eyatette (Batı ve Doğu
istıvajye ıle BahrtJl-
Gazal'dan) Şerıal'ın
uygulanmamasını
Önerdi.
SUDAN
• Yüzöiçümü: 2.506.000 kilometre kare
m,\üfitsu: 24.900.000
%Baskent:Hartum
UDikArapça
• Yönetim biçimi: Askeri vönetim
• Tarih
1956: Sudan Cumhuriyeti kuruldu
1958-64: İbrahim Abbud önderliğinde askeri yönetim
1965-69: Sivil yönetim
1969-1985: Nimeyri önderliğinde askeri yönetim
1985: General Savvar el-Dahab yöneti/ni ele geçirdi.
1986: Çokpartiligenelseçimlerinde Turabi'nin Ulusal
İslamcı Cephesi oylarm 1',4'ünü aldı.
1989: Ömer Hasan el-Beşir önderliğinde askeri
vönetim.
1956'da cumhuriyetin kurulmasından beri devam eden savaşlar >e askeri yönerimler Sudan'ı bugün büyük bir ekono-
mik bunalıma sürüklemiş durumda. Ülkede açlık, benzin sıkıntısı. pahalılık hüküm süriiyor.
teksti içinde yaratmaya çalışıyoruz.
Batı dünyasının bunu anlaması gere-
kir."
Bu arada yabancılar büyük ölçüde
kendi kaderlerine terkedilmiş durum-
da. Başkan Beşir'in siyasal alandaki
sağ kolu ve İran'la olan bağlantı-
lannın başlıca sorumlusu olan Baha-
eddin Hanefi. "Kaynaklarumz olsa bile
insanları tedirgin etmek istemeyiz. Gü-
neydeki savaş sona erse bile, herkesüı
tslami giyim kurallanna uyduğu ütopik
hedefe ulaşacağımızı sanmıvorum.
Zorlamak yerine. bu kurallara uvmayı
insanlara bırakıyoru/. Devlet, halkı bu
yöne doğru sevketmek için medvayı ve
camileri kullanacak, ancak demokrasi
röiativizmdir. Bazı alanlarda mutlakı-
yete inanıyonız, çünkü dindar bir
halkız. Sudan bir cennet değil, ama git-
tikçe düzeüyor" di>or. Bu açıksözlü
ifadesinin yanı sıra, hükümetin 200 si-
yasal suçluyu elinde tuttuğunu da ka-
bul ediyor. Ancak. siyasal tutuklu-
lann dışanyla temas ettinlmeksizin
aylar boyunca kapatıldıklan, "havalet
evler" denilen yüksek duvarlann ardı-
ndaki villalann varlığıru reddediyor.
Paul Qadoom Sudan'da işlerin düzel-
diği fikrine katılmaması mümkün. Ti-
şörtü. "başarının onu şımartmaya-
cağmı" ilan ediyor. Hartum'daki yüz-
lerce benzin karaborsacısından biri.
Sekiz yıl önce güneyde çiftçilik yapar-
ken savaşın paüaması üzerine Har-
tum'agelmiş.
Qadoom her sabah 3'de kalkıp ya-
şadığı mülteci kampından 55 kilomet-
re uzakhklaki başkente geliyor. "Ben-
zinin galonunu bin 600 Sudan pounduna
alıyorum ve bin750'vesatryorum. Gün-
de 1000 pound kazanıyorum. Bu da ak-
şam yemeğimi kurtarıyor."
Sudan'daki benzin sıkıntısı, Orta-
doğu'daki köktenci müttefıklerinin
Portekiz
PTT'slnde Önce bfakşme sonraözjetteşme
£t lîlondt
P
ortekiz hükûmeti,
1995 yılında kısmen
özelleştirilecek (yüzde
20 ila 30 arasında) olan tele-
komünikasNon sektöründe
yeni bir yapılanma sürecini
başlattı. Ulaşım ve Teleko-
münikasyon Bakanı Ferraira
Do Amaral'ın geçen hafta
ekonomik işler kurulu tarafı-
ndan onaylanan projesi ilk
aşamada iki devlet kuruluşu-
nün (TLP ve Telecom) birleş-
mesiyle Portugal Telecom adı
altında bir tek operatöriin
ohıştunılmasını öngörüyor.
Hükümet bu yeni kuruluşa
devletin yan hisseyle ortak ol-
duğu özel telekomünikasyon
Şirketinin de dahil edilmesini
istiyor. Bu amaçla özel teleko-
münikasyon şirketinin çalı-
şanlanyla anlaşmaya çalışa-
cak. Do Amaral sektörün tek
bir çatı altında toplanması ge-
rektiğini belirtirken, hıçbir ül-
kede geniş yetkılerle do-
naulmış ve telekomünikas-
yonda temel hizmeti garanti
eden üç tane devlet kuruluşu-
nun bulunmadığına dikkat
çekiyor. Acele etmeden ve
tüm önlemler alındıktan son-
ra özelleştirmenin yapılması-
ndan yana olduğunu da belir-
tiyor. Do Amaral, devletin en
büyük paya sahip olma yoluy-
la bu sektördeki kontrolünü
elinde tutması gerektiğini de
sözlerineekliyor.
Her ne kadar Avrupa Birli-
ği'ndeki telekomünikasyonıın
devlet tekelinden çıkması için
1998 tarihi belirlenmişse de,
Portekiz 2003 yılına kadar bu
uvgulamanm dışında kalacak.
Özelleştirmeye büyük önem
veren Do Amaral bunun ya-
vaş yavaş yapılmasmdan ya-
na. "600 milyon hissenin Borsa-
ya girdiği bir özeUeştirme olayı-
nı düşünün. Bu kapıian \aban-
cılara açmayı gerektirecek.
Çünkü hiçbir Portekiz şirketi-
nin bu çapta bir operasyonu
karşılayacak kapasitesi yok.".
Portekizli yetkililer. Portu-
gal Telecom'un sermayesinin
gelecekteki birleşimiyle ilgili
olarak birçok yatınmcının
katıhmıyla gerçekleşecek bir
yuvarlak masa hazırlığında.
Do Amaral yeni yapılan-
manın sektörde çalışanlan
(yaklaşık 20 bin kişi) tehdit et-
mediğıni. hatta Portugal Te-
lecom'un yeni iş olanaklan
yaratabileceği ve Portekiz'de
kablolu televizyonun kurula-
bileceğini belirtiyor.
A.Flucher-lVlonteiro
(İran ve Libya) artık bu ülkeye ucuz
petrol satmama karanndan sonra
doğdu. Her sürücüye haftada iki ga-
lon benzin veriliyor. Otobüs pek bu-
lunmuyor ve bilet fıyatlan fırlamış du-
rumda. Sudan dünyanın en büyük fı-
nans kurumlanndan da para alamı-
yor, çünkü borçlannı ödeyemiyor.
Ekonomik çöküşten kurtulamayan,
savaşı durduramayan hükümetin
zayıfhğı ve başansızlığı iktidann kötü-
ye kullanılmasının kapılannı açmış.
Yaşam bu yönetimin alunda gitükçe
yozlaşmaya, ahlaki düşkünlüğe neden
oluyor. Sudan'ın însan Haklan Ör-
gütü başkanı An' Euıasri, "İslam'a
göre insan Allahın elleriyle ya-
ratümıştır. Bu yüzden insan çok önemli
bir yaratıktır. Bu yüzden de insana bü-
yük bir saygı vardır. İnsanın varlığı kut-
saldır. O halde İslamda insan haklan-
nın ayaklar altuıa alındığını nasd söyle-
riz? Hiç de değil. İslam'da eğer biri ci-
nayet işlerse. ölümii hak etmiş demek-
tir" diyor. Ingiltere'de öğrenim gör-
müş bir hukukçu olan Elnasri, İnsan
Haklan Örgütü'nün 1992 haziran ve
temmuz aylanndaki SHKC ile ordu
arasındaki savaş sırasında yapıldığı
iddia edilen sivil katliamından sonra
yaptığı araşürmada Sudan ordusuna
yönelik hiçbir şikayet olmadığını orta-
ya çıkardığmı belirtiyor.
Olaylar hakkındaki Birleşmiş Mil-
letler raporu ise bunun tersini ortaya
koyuyor. Elnasri'nin buna yamtı, "Bi-
zimle Battdaki toplumlar arasındaki
fark. olaylara bakışımızdan kaynak-
lanıvor. Sudan gerçekten de barışçı bir
ülke. Batıdaki insanlar Sudan'ın aley-
hinde çalışıyor ve Sudan'ı kötü dunıma
düşürmek istiyorlar. İşte, gerçekte olan
bu" oluvor.
evlet Başkanı
Beşir'e göre, yaşanan
İslam rönesansı Sudan'ın
doğru yolda olduğunu
kanıtlayacak.
Sudan hükûmeti, İslam'ın şampi-
yonluğunu üstlenmediği takdirde,
ekonomik, toplumsal ve insan haklan
konusundaki kötü ünüyle yapabilece-
ği pek az şey var. Bununla birlikte.
Başkan Beşir'in düşüncesi farklı: "tzle-
diğimiz ilkeler tutarlı ve bu ilkekrin gü-
ney Sudan'daki çatışma ya da ekono-
mik dunıma karşı yapabileceği hiçbir
şey yok. I ersine, bu ilkelerin çatışmaya
yol açacağma inanıyonız. İslami düşün-
celeri uygulamaya çalıştığınızda, Islam
düşünürleri> le aranızda bir takım ortak
noktalar gibi farkldıklar da karşınıza
çıkıvor. Aşırı sağdan aşın sola kadar
pek çok düşünceyi göriiyorsunuz. Bi-
zim tercihimiz ise ılımlı \ ol oldu" diyor.
Sudan'da 1986'da yapılan son çok
partili seçimleri. oylann dörtte birini
alan Hasan el-Turabi önderliğindeki
Ulusal İslami Cephe (UİC) kazanmış-
tı. Sudan'da 1991'den sonra bölünen
tutucu Müslüman Kardeşler içinde
bile hükümetin izlediği yol konusunda
kuşkular var. Hartum'daki Müslü-
man Kardeşler lideri Hibir Yusuf Nur
el-Dayim, "Sudan halkının çoğunluğu
müslumandır. Bu nedenle halka İslami
yasalan zoria kabul ettirmek zorunlu-
İuğumuz yok. Bu görüşmeler ve diya-
loglar aracüığıyla sağlanmalı. Müslü-
man kardeşler, Miisiüman liderlerin de
hükümette yer alması gerektiğine
inanıyor" di>or.
Eski bakanlardan biri. "Sudan'ın st-
radan insanları artık hükümetin sorun-
lannı çözebileceğine inannm orlar.
Artık İslam'ın bu anlama geldiğine de
inanmıyorlar. Bu hükümetin artık
yalnızca bir baskı aracına dönüştüğüne
inanıyorlar" diyor. Hükümetin olay-
lan kendi halkından gizlemeye çalı-
şması bu kuşkucu bakışı doğruluyor.
Başkan Beşir, "Sudan'da yaratıcılık
özgüıiügü var ve her şey tartışmaya
açık. İslami bir vapılanma yok, Turabi
de bövle bir kuruluşu temsil etmiyor.
Dinsel görüşieriyle insanlan bağiadığı
da doğru değil" diyor. Başkan Su-
danlılann başka ülkelerdeki silahlı
İslama gruplan desteklediği iddia-
lannı da, "Diğer Müslüman ülkelerin
içişlerine burnumuzu sokmayız, çünkü
başka ülkelerin bizim içişlerimize ka-
nşmasını istemeyiz" diyerek redde-
diyor. Fakat şu sözleri eklemeyi de ih-
mal etmiyor'. "İslam dünyasında bir
çanlanma yaşandığuıa inanıyorum. Bir
İslam rönesansı gerçekleşiyor ve bu ül-
keler bundan geri kalıyor. Sonunda bi-
zim göriişümüzün muzaffer olacağına
inanıyonız."
Mark Huband/The Guardian
CALISANLARIN SORULARI / SORUNLARI YILMAZ SÎPAL
İşyerimi kapattım
t: Kasun 1974 tarihinden bu yana kesinrisiz olarak
Bağ-Kur sigortalısıyım. Aynca, önceki yıllardan 18 aylık
da SSK sjgortalılığım var. Askerük borçlanması yaptır-
madım.
3 yıl önce işyerimi kapattım. Fakat yenisini açmak
umuduyla, kapaıuşı Bağ-Kur'a bildirmedim. Halen,
çalışır gibi primlerimi odüyorum. Sorularım:
1) İşyerimi kapattığım halde, kapatmamış gibi prim
ödemem sakıncalı mı?
2) Ocak 1940 doğumluyum. 55 yaşımı doldurduğumda
Bağ-Kur emeklih'ğini kazanabiliyor muyum?
3) Çalışan Bağ-Kur emeklisi ile isteğe bağlı Bağ-Kur
emeklisi arasında maaş ve sağlık hizmetleri farklı mıdır?
YANIT: Bağ-Kur Yasasının 25. maddesi "sigortalılığın baş-
langıç ve bitiş tarihi" ile ilgilidir. Bağ-Kur sıgortalılanndan:
"a) GeUr vergisi miikellefi olanların, mükellefivetlerini gerek-
tiren faaliyetlerine son verdikleri, (...)
Tarihten itibaren sigortalılıklan sona erer."
Bağ-Kur Sigortalılannın Başvurma Usulleri ile Ûymak Mec-
buriyetinde Olduklan Esaslar ve Tescille İlgili İşlemler Hakkı-
nda Yönetmeliğin 15-maddesinde de Bağ-Kur sigortalılanndan,
"gelir vergisi mükellefı olanlann, işi bıraktıklannı vergi dairesine
bildirmeleri ile birlikte esnaf ve sanatkar sicilinden veya kanunla
kurulan ilgili meslek kuruluşlarındaki ü\ e kay ıtlarının silindiği (...)
tarihten itibaren sigortaldıklan sona erer." Konuyla ilgili bir
yargı karan da özet olarak şöyledir:
(*)"ÖZET: Gelir vergisi mükellefı olanların, mükellefivetlerini
gerektiren faah'yetlerine son verdikleri tarihten itibaren sigortalılı-
kları sona erer."
(Yargıtay Onuncu Hukuk Dairesi, 6.6.1991 tarih, 1991/3799
Esasve 1991/5838 karar.)
1) Gelir vergisi yükümlüsü olmanızı gerektiren işyerini ka-
pattığınızı vergi dairesine bildirdiğiniz tarihte, Bağ-Kur sigor-
talılığmız son bulmuştur. Bu nedenle de işyerimizi kapattıktan
sonra 3 yıl süre ile ödediğiniz primler de geçersiz sayıhr.
Bağ-Kur Yasası'nm 55. maddesi uyannca "yanlış ve yersiz
olarak alındığı anlaşılan primler, alındıği tarihten itibaren 10 sene
geçmemiş ise sigortalıya geri verilir."
2) Bağ-Kur'un >aşlılık ayhğından yararlanabilmek için, erkek
sigortahnın 55 yaşını doldurmuş olması ve Bağ-Kur'la birlikte
diğer sosyal güvenlik kurumlannda geçen prim ya da kesenek
ödenmiş sürelerinin en az 15 tam yılı (5.400 gün) doldurması ge-
rekmektedir.
Verdiğiniz bilgilere göre 55 yaşmı dolduracağınız Ocak 1995*-
te 15 tam yıl prim ödemiş durumda olacağınız anlaşılmaktadır.
3) Gerek yaşlılık aylığı, gerekse sağlık sigortası uygulaması
yönünden zorunlu sigortalılar ile isteğe bağlı sigortalılar ara-
sında bir ayncalık yapılmarruştır.
(*) Kaynak: Yargıtay Kararlan Dergisi, Kasım 1991, sayfa
1666.
ANKARANOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Paçavra...
Bu "Ankara Notları"nı yazmakta doğrusu güçlükçek-
tim. 1993ü 1994'e bağlayan geceden beri, ateşler içinde
yatıyorum. Bir öksürük, bir üksırık, başağrısı bırakmadı
yakamı. Onu sonra anlatacağım, şimdi, Ankara'nın Nal-
lıhan'ından yazan Mustafa Kaya'nın mektubunu verme-
liyim.
Nallıhan'ın Atça Köyü'nden Mustafa Kaya, şöyle di-
yor:
"Sayın Ekmekçi...
Öncelikle selam ve saygılar.
1980'de Gazetecilik ve Halkla llişkiler Yüksek Okulu'-
nda öğrenci iken gözaltına alınıp tutuklandım. Mamak'ta
üç yıl yatıp yargılandımf!). 141-142 ve 1402'ye muhalefet
ve başka maddelerden 9 yıla hüküm giydim. Özel Tip
Cezaevi'nde günümü tamamlayıp 1985 ortalannda öz-
gürlüğüme kavuştum.Ama, nasıl bir özgürlüğe.. onu
yasayanlar bilir...
Özeltikle iletişimsizlik, işsizlik, dostsuzluk ve de öz
olarak yalnızlık özgürlüğü.
Yalnızlık konusunda tek merakım, ben mi daha yalnı-
zım yoksa Kenan Paşa mı?
1985te özgürlüğüme kavuştuktan sonra, zorunlu ola-
rak köyümde yaşamaya başladım. Ekmek, çay, sigara
paramı kazanarak aileme yük o/mamaya çahştım.
Dürüst ve onurlu bir yaşam için elimden gelen müca-
deleyi gösterdim ve göstermekteyim.
Yoksul bir köy ailesinde çocukluk, parasız yatılı ve or-
taöğretim yılları, üniversite yılları ve hapishane yılları-
nın ardından dürüst ve onurlu bir yaşam arayışı. Üstüne
üstlük yaş otuz beş Sayın Ekmekçi!
Bu kadar yılda bir tek 1980 yılındaki işkence ağrıma
gitmiş, onuruma dokunmuştu. Ama, dışarı çıktığımda,
beş kuruşluk ekmek için üç kuruşluk adamlar önünde
eğilmek o işkenceden de ağır geldi bana. Dürüst ve
onurlu bir yaşam için dost bir ağabey olarak sizinle gö-
rüşmek istiyorum. Kısa bir mektupla Ankara ya çağınr-
sanız sevinirim. Isterseniz köyüme gelin, konuğum
olun. Görüşmek umudu ile tekrar selam ve saygılar."
Mustafa Kaya, geçmişe dönüp baktığımda görüyo-
rum, boşu boşuna yatıp işkence görmüş. Bugün ne
141-142 var, ne 1402. Mustafa Kaya'ya haksızlık değil mi
bu? 12 Eylül faşizminin daha nice Mustafa Kaya'ları ya-
şamdan soğuttuğunu bilmiyor muyum?
Benim sayrılığım "paçavra" sayrılığı. Tam anlamıyla
dökülüyorum. Ateş 38den aşağı bir düşüp bir çıkıyor.
Eşim, çocuklar Eyiem le özlem çevremde dört dönüyor-
lar. Telefonlara çıkmıyorum. Çıkmayınca da eş dost
merak ediyor. Eylem geldi:
- lyi olacak sayrının sağın ayağına gelir! dedi. Beledi-
ye Sayrıevi Başhekimi Doğan İstanbullu seni görmeye
geliyor.
- Niye zahmet etti? demeye kalmadı, saat 17.00'ye
doğru geldiler Ruhi Koç'la birlikte. Ruhi Koç. 1968'lidir
Dev-Genç'in eski genel sekreteri. Dtnlediler, ilaçlar ve-
rip gittiler. Onlar gider gitmez, vurup kafayı yattım. Elma,
limon kabukları, nane, zencefil kaynatıp içiyorum. Şeker
yerine bal koyuyorum. Cumhuriyet okuru NebahatÇebi:
- Hatmi de koyun, ben koyuyorum çok iyi geliyor; di-
yor.
NuretUn Sözen'in aklandığını televizyonlar verdi. Da-
ha önce, gazetelerde olayı manşet olarak bildirenler,
aklanınca, bit kadar gösterdiler. Böyle gazetelere de
halk arasında "paçavra" denir. Bunlann gazetecilikle
bir ilgileri yoktur. Her haberleri, her yazıları önyargılıdır.
Nurettin Sözen bahaneydi, asıl yaralanmak istenen sos-
yal demokratlardı. "Nurettin Sozen'le Söyleşi"de, yargı-
ya yansıdığı için olay, bunlan yazmadım. Şimdi karar
verildiği için yazılabilir. "Medya" basını, Nurettin Sözen
olayında çok kötü sınav verdi. Tam bir paçavraydı!
Nurettin Sözen:
- Ben aklanmayı bekliyordum ama, bu kadar çabuk
beklemiyordum! dedi. Nurettin Sözen'le birlikte 14 arka-
daşı aklandılar. SHP Istanbul il Başkanı Yüksel Çengel
de.
Kendi kendime gülüyorum:
- Bugün yazıyı okurlara yazdınyorum! diyorum. istan-
bul'dan A. Borazanoğlu, insanın kanını donduran mek-
tubunda şöyle demiş:
"Sayın Ekmekçi,
Sizi fazla meşgul etmemek için hemen sadede geçi-
yorum. Ben, Kartal'daki Dr. Cem Boratav'/n suçunu
merak ediyorum. Yaklaşık 5 senedir bütün dedikodulara
rağmen merhabamı kesmedim. Allahaşkına, söylenen-
lerin esası nedir? Hakikaten devamlı polisin peşinde
olması için bu adam ne yapıyor? Tahmin edemeyeceği-
niz derecede dürüst, namuslu bir doktor. Fakat evine
kimsenin gitmemesi için yönetici veya komşulara iki si-
vil kişi gelip, evine kimlerin girip çıktığını soruyorlar ve
sakıncalı olduğunu söylüyorlar. Korkup kaçan ve beni
ikaz eden o kadar çok kişi var ki, bilemezsiniz. Kendisi-
ne sorduğumda, 'Haberim yok' diyor. Geçen gün Fatma
Bayrak, 'Zavallılara acıyorum; gene geldiler' diyesöylü-
yordu. Kimdir bu gelenler, ne istiyorlar? Ağabeyi meş-
hursolcu imiş. Peki, komünizm hâlâ var mı? Ağabeyden
onlara ne?
Lütfen bana telefonunuzu verin. Gazeteniz vermedi.
Cumhuriyet okurlarından A. Borazanoğlu."
(Not: Ev telefonum, 438 46 01.)
BULMACA
1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA:
1/ Sı\as'ta. Anadolu Sel-
çuklu döneminden kal-
ma ünlü medrese. 2/
Yahya Kemal'in hece öl-
çüsüyle yazdığı tek şıiri...
Ekvator kuşağındaki ge-
niş çayırlara verilen ad. 3/
Haldun Taner'in bir öykü
kitabı... Kesintilerden
sonra kalan miktar. 4/
Pay... Bir zekâ oyunu. 5/
Taşizm de denilen soyut
resim anlayışı. 6/ İsraiî'in
plaka işareti... Bir nota...
Yüze sürülen pembe düzgün. 7/
Bir kimseyi kötüleme. yerme... Sa-
yılan göstermek için kullanılan
işaretlerden her biri. 8/ Tez canlı...
Nikelin simgesi. 8/ Canhlarda bü-
tün hücrelerde bulunan ve kalıtsal
bügiyi yapısındaki genlerle taşıyan
ipliksi yapı.
YUKARIDAN AŞAĞrYA:
1/ Erken tam konulmadığında
ölümle sonuçlanabilen ağır gıda
zehirlenmesi. 2/ Havvaii'ye özgü,
gitara benzer dört telli çalgı. 3/ Şüphe... "Elinde gâh âsâ oldu
gâh — kalem" (Fuzuli). 4/ Akıl... Ahilik kuruluşlanna gjrenle-
rin törenle bellerine bağlanan kuşak... Kobalt elementinin sim-
gesi. 5/'"— bedenden uçunca ı Menzilinden göçünce / O cihana
gidince , Göze ayan olasın" (Yunus Emre)... Balık akım. 6/
Acele, tez... Telefon sözü. 7/ İnme ya da sakathk gibi bir neden-
le yataktan kalkamayan kimse. 8/ Hayvanlara vurulan dam-
ga... İtalya'da bir kent. 9/ Halk edebiyatında uyağa verilen ad...
Temeli taklide dayanan sözsüz oyun.