07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK1994 PERŞEMBE 12 DUNYADAN Sudan'ınkötütalihidönmüyor Bundan beş yıl önceki darbeden sonra iktidara gelen askeri yönetim verdiği kalkınma, banş ve demokrasi sözlerinden hiçbirini tutmadığı gibi, son Islamcı siyasetinde de başanlı olamadı S udan Adalet Bakanı Abdûl Aziz Şiddo, air conditionlı odasının serinliğınde oturmuş zarif pipo- sunu emerken, "İslami devlet diye bir şey yoktur" diyor. Duvarlan süsleyen siyah beyaz fotoğraflarda Sudan'ın geçmişteki adalet bakanlan yer ahyor. "Kimük arayışmda olan bir ulusuz. Dinsel değerlerin bu kimliğin ipuçlannı >ereceği iaaocındayun. Lluslararası topluluk bizim çelişki içinde ya- şadığımızı kabul etmeli. Böyle silahlı bir çatışma içindeyken insan haklarına yönelik kimi ihlallerin olacağını yadsunıyornz. Silahlı çatışmanın baş- langıç tarihi olan 1955'ten beri durum bu. Hartum'daki hükümetler, General Ömer Hassao el-Beşir'in kansız bir darbeyle yönetimi ele almasına dek, gûneydeki aynlıkçı Sudan Halk Kur- tuluş Ordusu (SDHO)ile savaşıyordu. El Beşir'ın de sürdürdüğü savaşın bo- yutlan gittikçe genişliyor. Hükümet Irak'ın 1990'da Kuveyt'i işgaline karşı çıkarken, Çöl FırUnası operasyonu başlatıldığmda Saddam Hüseyin'i destekJedi. Bu durum, Su- dan'ın başta Mısır olmak üzere, ABD'yle yakın olan Müslüman ülke- lerle ilişkilerini gerginleştirdi. Ağustosta ABD, kısmen Mısır. Ce- zayir ve Tunus'taki olaylarla ilişkileri, kısmen de New York'taki FB1 binası- na konan bombadakı rolü nedeniyle, Sudan'ı uluslararası terörizmi des- tekleyen devletler listesine koydu. Ge- çen hafta Sudan'daki İngjltere Büyü- kelçisi'nin sınırdışı edilmesiyle Har- tum kapılannı batıya daha da ka- patmış oldu. Afrika'nın en büyük ül- kesi boylece açhk, korku, baskı, 5 mil- yon kişinin sürülmesi. 1 milyon kişinin de öldürülmesinin yanı sıra, savaşın günlük giderlerinin hükümete 680 bin dolara malolması gibi hastalıklanrun üzerine bir yenisini. uluslararası so- yuüanmayı ekliyordu. arturrfdaki askeri yönetim İslam'm şampiyonluğunu üstlendiğini ilan etmiş durumda. Hartum'daki ABD Büyükelçisi Do- nald Petterson, "Sudanlüara dikkat et- mezlerse listeye almacaklartnı söyle- dik. Aldırış etmedilcr. Terörizmle bağ- lantıiı olduklarını yadsıdılar, fakat çe- şitli kaynaklardan gelen btlgUer bu iliş- kileri kanıtlıyor" diyor. "Sudan'la ilişkilerimiz çok kötü ol- duğu için, bu ülke üzerinde hiçbir etki- miz olamıyor. Burada bulunan hiçbir batılı ülke lemsilcisinin etkili olduğunu düşündüğünü de sanmıvorum." Şiddo, banş, kalkınma ve güvenlik sözleriyle işe başlayana Beşir hüküme- tinin de sorunlannı çözemediğjni ka- bul ediyor. Beşir rejimi aşın Islamcı- larla ters düştü. Demeçlerdüzeyindeki lslamcılığa karşın, İslami yasalann uygulanmasmda hükümet oldukça gevşek davranıyor. Sudanlı Kadınlar Birliği'nin genel sekreteri Somaya Ebukaşava, "Kocam ûzerine benden çok daha fazla şey giyi- yor. Benden daha örtülü. Ama yabâncı- îar İslam'm ne olduğunu öğrenmek üze- re kadınlara bakmayı tercih ediyor. Oysa burada kadınlar araba, kamyon kuUamyor ve Kalaşnikoflar taşıyor" di- yor. Hartum'da kaldığım 10 gün bo- yunca çador denılen çarşaflara bürün- müş sadece 3 kadın gördüm. Şeriat 1991'de kabul edilmiş, ama şeriata göre cezalandırma yapılmarruş. Şiddo, "İslami ceza, arınmak isteyen insanlar için bir arınma anlamına getir. Bu, Batı'ıun anlavamadığı bir olay" diyor. "Biz, adaleti bir toplumsal yapı kon- Sudan: hıristiyanların yaşadığı güney bölgesi LİBYA 1 Bahrül-Gazal 2 Batı İstivaiye 3 Doğu istivaiye 4 El Buheyra 5 Canliye 6 Yukarı Nil Sudan hükûrneti güney deki üç Hıristiyan eyatette (Batı ve Doğu istıvajye ıle BahrtJl- Gazal'dan) Şerıal'ın uygulanmamasını Önerdi. SUDAN • Yüzöiçümü: 2.506.000 kilometre kare m,\üfitsu: 24.900.000 %Baskent:Hartum UDikArapça • Yönetim biçimi: Askeri vönetim • Tarih 1956: Sudan Cumhuriyeti kuruldu 1958-64: İbrahim Abbud önderliğinde askeri yönetim 1965-69: Sivil yönetim 1969-1985: Nimeyri önderliğinde askeri yönetim 1985: General Savvar el-Dahab yöneti/ni ele geçirdi. 1986: Çokpartiligenelseçimlerinde Turabi'nin Ulusal İslamcı Cephesi oylarm 1',4'ünü aldı. 1989: Ömer Hasan el-Beşir önderliğinde askeri vönetim. 1956'da cumhuriyetin kurulmasından beri devam eden savaşlar >e askeri yönerimler Sudan'ı bugün büyük bir ekono- mik bunalıma sürüklemiş durumda. Ülkede açlık, benzin sıkıntısı. pahalılık hüküm süriiyor. teksti içinde yaratmaya çalışıyoruz. Batı dünyasının bunu anlaması gere- kir." Bu arada yabancılar büyük ölçüde kendi kaderlerine terkedilmiş durum- da. Başkan Beşir'in siyasal alandaki sağ kolu ve İran'la olan bağlantı- lannın başlıca sorumlusu olan Baha- eddin Hanefi. "Kaynaklarumz olsa bile insanları tedirgin etmek istemeyiz. Gü- neydeki savaş sona erse bile, herkesüı tslami giyim kurallanna uyduğu ütopik hedefe ulaşacağımızı sanmıvorum. Zorlamak yerine. bu kurallara uvmayı insanlara bırakıyoru/. Devlet, halkı bu yöne doğru sevketmek için medvayı ve camileri kullanacak, ancak demokrasi röiativizmdir. Bazı alanlarda mutlakı- yete inanıyonız, çünkü dindar bir halkız. Sudan bir cennet değil, ama git- tikçe düzeüyor" di>or. Bu açıksözlü ifadesinin yanı sıra, hükümetin 200 si- yasal suçluyu elinde tuttuğunu da ka- bul ediyor. Ancak. siyasal tutuklu- lann dışanyla temas ettinlmeksizin aylar boyunca kapatıldıklan, "havalet evler" denilen yüksek duvarlann ardı- ndaki villalann varlığıru reddediyor. Paul Qadoom Sudan'da işlerin düzel- diği fikrine katılmaması mümkün. Ti- şörtü. "başarının onu şımartmaya- cağmı" ilan ediyor. Hartum'daki yüz- lerce benzin karaborsacısından biri. Sekiz yıl önce güneyde çiftçilik yapar- ken savaşın paüaması üzerine Har- tum'agelmiş. Qadoom her sabah 3'de kalkıp ya- şadığı mülteci kampından 55 kilomet- re uzakhklaki başkente geliyor. "Ben- zinin galonunu bin 600 Sudan pounduna alıyorum ve bin750'vesatryorum. Gün- de 1000 pound kazanıyorum. Bu da ak- şam yemeğimi kurtarıyor." Sudan'daki benzin sıkıntısı, Orta- doğu'daki köktenci müttefıklerinin Portekiz PTT'slnde Önce bfakşme sonraözjetteşme £t lîlondt P ortekiz hükûmeti, 1995 yılında kısmen özelleştirilecek (yüzde 20 ila 30 arasında) olan tele- komünikasNon sektöründe yeni bir yapılanma sürecini başlattı. Ulaşım ve Teleko- münikasyon Bakanı Ferraira Do Amaral'ın geçen hafta ekonomik işler kurulu tarafı- ndan onaylanan projesi ilk aşamada iki devlet kuruluşu- nün (TLP ve Telecom) birleş- mesiyle Portugal Telecom adı altında bir tek operatöriin ohıştunılmasını öngörüyor. Hükümet bu yeni kuruluşa devletin yan hisseyle ortak ol- duğu özel telekomünikasyon Şirketinin de dahil edilmesini istiyor. Bu amaçla özel teleko- münikasyon şirketinin çalı- şanlanyla anlaşmaya çalışa- cak. Do Amaral sektörün tek bir çatı altında toplanması ge- rektiğini belirtirken, hıçbir ül- kede geniş yetkılerle do- naulmış ve telekomünikas- yonda temel hizmeti garanti eden üç tane devlet kuruluşu- nun bulunmadığına dikkat çekiyor. Acele etmeden ve tüm önlemler alındıktan son- ra özelleştirmenin yapılması- ndan yana olduğunu da belir- tiyor. Do Amaral, devletin en büyük paya sahip olma yoluy- la bu sektördeki kontrolünü elinde tutması gerektiğini de sözlerineekliyor. Her ne kadar Avrupa Birli- ği'ndeki telekomünikasyonıın devlet tekelinden çıkması için 1998 tarihi belirlenmişse de, Portekiz 2003 yılına kadar bu uvgulamanm dışında kalacak. Özelleştirmeye büyük önem veren Do Amaral bunun ya- vaş yavaş yapılmasmdan ya- na. "600 milyon hissenin Borsa- ya girdiği bir özeUeştirme olayı- nı düşünün. Bu kapıian \aban- cılara açmayı gerektirecek. Çünkü hiçbir Portekiz şirketi- nin bu çapta bir operasyonu karşılayacak kapasitesi yok.". Portekizli yetkililer. Portu- gal Telecom'un sermayesinin gelecekteki birleşimiyle ilgili olarak birçok yatınmcının katıhmıyla gerçekleşecek bir yuvarlak masa hazırlığında. Do Amaral yeni yapılan- manın sektörde çalışanlan (yaklaşık 20 bin kişi) tehdit et- mediğıni. hatta Portugal Te- lecom'un yeni iş olanaklan yaratabileceği ve Portekiz'de kablolu televizyonun kurula- bileceğini belirtiyor. A.Flucher-lVlonteiro (İran ve Libya) artık bu ülkeye ucuz petrol satmama karanndan sonra doğdu. Her sürücüye haftada iki ga- lon benzin veriliyor. Otobüs pek bu- lunmuyor ve bilet fıyatlan fırlamış du- rumda. Sudan dünyanın en büyük fı- nans kurumlanndan da para alamı- yor, çünkü borçlannı ödeyemiyor. Ekonomik çöküşten kurtulamayan, savaşı durduramayan hükümetin zayıfhğı ve başansızlığı iktidann kötü- ye kullanılmasının kapılannı açmış. Yaşam bu yönetimin alunda gitükçe yozlaşmaya, ahlaki düşkünlüğe neden oluyor. Sudan'ın însan Haklan Ör- gütü başkanı An' Euıasri, "İslam'a göre insan Allahın elleriyle ya- ratümıştır. Bu yüzden insan çok önemli bir yaratıktır. Bu yüzden de insana bü- yük bir saygı vardır. İnsanın varlığı kut- saldır. O halde İslamda insan haklan- nın ayaklar altuıa alındığını nasd söyle- riz? Hiç de değil. İslam'da eğer biri ci- nayet işlerse. ölümii hak etmiş demek- tir" diyor. Ingiltere'de öğrenim gör- müş bir hukukçu olan Elnasri, İnsan Haklan Örgütü'nün 1992 haziran ve temmuz aylanndaki SHKC ile ordu arasındaki savaş sırasında yapıldığı iddia edilen sivil katliamından sonra yaptığı araşürmada Sudan ordusuna yönelik hiçbir şikayet olmadığını orta- ya çıkardığmı belirtiyor. Olaylar hakkındaki Birleşmiş Mil- letler raporu ise bunun tersini ortaya koyuyor. Elnasri'nin buna yamtı, "Bi- zimle Battdaki toplumlar arasındaki fark. olaylara bakışımızdan kaynak- lanıvor. Sudan gerçekten de barışçı bir ülke. Batıdaki insanlar Sudan'ın aley- hinde çalışıyor ve Sudan'ı kötü dunıma düşürmek istiyorlar. İşte, gerçekte olan bu" oluvor. evlet Başkanı Beşir'e göre, yaşanan İslam rönesansı Sudan'ın doğru yolda olduğunu kanıtlayacak. Sudan hükûmeti, İslam'ın şampi- yonluğunu üstlenmediği takdirde, ekonomik, toplumsal ve insan haklan konusundaki kötü ünüyle yapabilece- ği pek az şey var. Bununla birlikte. Başkan Beşir'in düşüncesi farklı: "tzle- diğimiz ilkeler tutarlı ve bu ilkekrin gü- ney Sudan'daki çatışma ya da ekono- mik dunıma karşı yapabileceği hiçbir şey yok. I ersine, bu ilkelerin çatışmaya yol açacağma inanıyonız. İslami düşün- celeri uygulamaya çalıştığınızda, Islam düşünürleri> le aranızda bir takım ortak noktalar gibi farkldıklar da karşınıza çıkıvor. Aşırı sağdan aşın sola kadar pek çok düşünceyi göriiyorsunuz. Bi- zim tercihimiz ise ılımlı \ ol oldu" diyor. Sudan'da 1986'da yapılan son çok partili seçimleri. oylann dörtte birini alan Hasan el-Turabi önderliğindeki Ulusal İslami Cephe (UİC) kazanmış- tı. Sudan'da 1991'den sonra bölünen tutucu Müslüman Kardeşler içinde bile hükümetin izlediği yol konusunda kuşkular var. Hartum'daki Müslü- man Kardeşler lideri Hibir Yusuf Nur el-Dayim, "Sudan halkının çoğunluğu müslumandır. Bu nedenle halka İslami yasalan zoria kabul ettirmek zorunlu- İuğumuz yok. Bu görüşmeler ve diya- loglar aracüığıyla sağlanmalı. Müslü- man kardeşler, Miisiüman liderlerin de hükümette yer alması gerektiğine inanıyor" di>or. Eski bakanlardan biri. "Sudan'ın st- radan insanları artık hükümetin sorun- lannı çözebileceğine inannm orlar. Artık İslam'ın bu anlama geldiğine de inanmıyorlar. Bu hükümetin artık yalnızca bir baskı aracına dönüştüğüne inanıyorlar" diyor. Hükümetin olay- lan kendi halkından gizlemeye çalı- şması bu kuşkucu bakışı doğruluyor. Başkan Beşir, "Sudan'da yaratıcılık özgüıiügü var ve her şey tartışmaya açık. İslami bir vapılanma yok, Turabi de bövle bir kuruluşu temsil etmiyor. Dinsel görüşieriyle insanlan bağiadığı da doğru değil" diyor. Başkan Su- danlılann başka ülkelerdeki silahlı İslama gruplan desteklediği iddia- lannı da, "Diğer Müslüman ülkelerin içişlerine burnumuzu sokmayız, çünkü başka ülkelerin bizim içişlerimize ka- nşmasını istemeyiz" diyerek redde- diyor. Fakat şu sözleri eklemeyi de ih- mal etmiyor'. "İslam dünyasında bir çanlanma yaşandığuıa inanıyorum. Bir İslam rönesansı gerçekleşiyor ve bu ül- keler bundan geri kalıyor. Sonunda bi- zim göriişümüzün muzaffer olacağına inanıyonız." Mark Huband/The Guardian CALISANLARIN SORULARI / SORUNLARI YILMAZ SÎPAL İşyerimi kapattım t: Kasun 1974 tarihinden bu yana kesinrisiz olarak Bağ-Kur sigortalısıyım. Aynca, önceki yıllardan 18 aylık da SSK sjgortalılığım var. Askerük borçlanması yaptır- madım. 3 yıl önce işyerimi kapattım. Fakat yenisini açmak umuduyla, kapaıuşı Bağ-Kur'a bildirmedim. Halen, çalışır gibi primlerimi odüyorum. Sorularım: 1) İşyerimi kapattığım halde, kapatmamış gibi prim ödemem sakıncalı mı? 2) Ocak 1940 doğumluyum. 55 yaşımı doldurduğumda Bağ-Kur emeklih'ğini kazanabiliyor muyum? 3) Çalışan Bağ-Kur emeklisi ile isteğe bağlı Bağ-Kur emeklisi arasında maaş ve sağlık hizmetleri farklı mıdır? YANIT: Bağ-Kur Yasasının 25. maddesi "sigortalılığın baş- langıç ve bitiş tarihi" ile ilgilidir. Bağ-Kur sıgortalılanndan: "a) GeUr vergisi miikellefi olanların, mükellefivetlerini gerek- tiren faaliyetlerine son verdikleri, (...) Tarihten itibaren sigortalılıklan sona erer." Bağ-Kur Sigortalılannın Başvurma Usulleri ile Ûymak Mec- buriyetinde Olduklan Esaslar ve Tescille İlgili İşlemler Hakkı- nda Yönetmeliğin 15-maddesinde de Bağ-Kur sigortalılanndan, "gelir vergisi mükellefı olanlann, işi bıraktıklannı vergi dairesine bildirmeleri ile birlikte esnaf ve sanatkar sicilinden veya kanunla kurulan ilgili meslek kuruluşlarındaki ü\ e kay ıtlarının silindiği (...) tarihten itibaren sigortaldıklan sona erer." Konuyla ilgili bir yargı karan da özet olarak şöyledir: (*)"ÖZET: Gelir vergisi mükellefı olanların, mükellefivetlerini gerektiren faah'yetlerine son verdikleri tarihten itibaren sigortalılı- kları sona erer." (Yargıtay Onuncu Hukuk Dairesi, 6.6.1991 tarih, 1991/3799 Esasve 1991/5838 karar.) 1) Gelir vergisi yükümlüsü olmanızı gerektiren işyerini ka- pattığınızı vergi dairesine bildirdiğiniz tarihte, Bağ-Kur sigor- talılığmız son bulmuştur. Bu nedenle de işyerimizi kapattıktan sonra 3 yıl süre ile ödediğiniz primler de geçersiz sayıhr. Bağ-Kur Yasası'nm 55. maddesi uyannca "yanlış ve yersiz olarak alındığı anlaşılan primler, alındıği tarihten itibaren 10 sene geçmemiş ise sigortalıya geri verilir." 2) Bağ-Kur'un >aşlılık ayhğından yararlanabilmek için, erkek sigortahnın 55 yaşını doldurmuş olması ve Bağ-Kur'la birlikte diğer sosyal güvenlik kurumlannda geçen prim ya da kesenek ödenmiş sürelerinin en az 15 tam yılı (5.400 gün) doldurması ge- rekmektedir. Verdiğiniz bilgilere göre 55 yaşmı dolduracağınız Ocak 1995*- te 15 tam yıl prim ödemiş durumda olacağınız anlaşılmaktadır. 3) Gerek yaşlılık aylığı, gerekse sağlık sigortası uygulaması yönünden zorunlu sigortalılar ile isteğe bağlı sigortalılar ara- sında bir ayncalık yapılmarruştır. (*) Kaynak: Yargıtay Kararlan Dergisi, Kasım 1991, sayfa 1666. ANKARANOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Paçavra... Bu "Ankara Notları"nı yazmakta doğrusu güçlükçek- tim. 1993ü 1994'e bağlayan geceden beri, ateşler içinde yatıyorum. Bir öksürük, bir üksırık, başağrısı bırakmadı yakamı. Onu sonra anlatacağım, şimdi, Ankara'nın Nal- lıhan'ından yazan Mustafa Kaya'nın mektubunu verme- liyim. Nallıhan'ın Atça Köyü'nden Mustafa Kaya, şöyle di- yor: "Sayın Ekmekçi... Öncelikle selam ve saygılar. 1980'de Gazetecilik ve Halkla llişkiler Yüksek Okulu'- nda öğrenci iken gözaltına alınıp tutuklandım. Mamak'ta üç yıl yatıp yargılandımf!). 141-142 ve 1402'ye muhalefet ve başka maddelerden 9 yıla hüküm giydim. Özel Tip Cezaevi'nde günümü tamamlayıp 1985 ortalannda öz- gürlüğüme kavuştum.Ama, nasıl bir özgürlüğe.. onu yasayanlar bilir... Özeltikle iletişimsizlik, işsizlik, dostsuzluk ve de öz olarak yalnızlık özgürlüğü. Yalnızlık konusunda tek merakım, ben mi daha yalnı- zım yoksa Kenan Paşa mı? 1985te özgürlüğüme kavuştuktan sonra, zorunlu ola- rak köyümde yaşamaya başladım. Ekmek, çay, sigara paramı kazanarak aileme yük o/mamaya çahştım. Dürüst ve onurlu bir yaşam için elimden gelen müca- deleyi gösterdim ve göstermekteyim. Yoksul bir köy ailesinde çocukluk, parasız yatılı ve or- taöğretim yılları, üniversite yılları ve hapishane yılları- nın ardından dürüst ve onurlu bir yaşam arayışı. Üstüne üstlük yaş otuz beş Sayın Ekmekçi! Bu kadar yılda bir tek 1980 yılındaki işkence ağrıma gitmiş, onuruma dokunmuştu. Ama, dışarı çıktığımda, beş kuruşluk ekmek için üç kuruşluk adamlar önünde eğilmek o işkenceden de ağır geldi bana. Dürüst ve onurlu bir yaşam için dost bir ağabey olarak sizinle gö- rüşmek istiyorum. Kısa bir mektupla Ankara ya çağınr- sanız sevinirim. Isterseniz köyüme gelin, konuğum olun. Görüşmek umudu ile tekrar selam ve saygılar." Mustafa Kaya, geçmişe dönüp baktığımda görüyo- rum, boşu boşuna yatıp işkence görmüş. Bugün ne 141-142 var, ne 1402. Mustafa Kaya'ya haksızlık değil mi bu? 12 Eylül faşizminin daha nice Mustafa Kaya'ları ya- şamdan soğuttuğunu bilmiyor muyum? Benim sayrılığım "paçavra" sayrılığı. Tam anlamıyla dökülüyorum. Ateş 38den aşağı bir düşüp bir çıkıyor. Eşim, çocuklar Eyiem le özlem çevremde dört dönüyor- lar. Telefonlara çıkmıyorum. Çıkmayınca da eş dost merak ediyor. Eylem geldi: - lyi olacak sayrının sağın ayağına gelir! dedi. Beledi- ye Sayrıevi Başhekimi Doğan İstanbullu seni görmeye geliyor. - Niye zahmet etti? demeye kalmadı, saat 17.00'ye doğru geldiler Ruhi Koç'la birlikte. Ruhi Koç. 1968'lidir Dev-Genç'in eski genel sekreteri. Dtnlediler, ilaçlar ve- rip gittiler. Onlar gider gitmez, vurup kafayı yattım. Elma, limon kabukları, nane, zencefil kaynatıp içiyorum. Şeker yerine bal koyuyorum. Cumhuriyet okuru NebahatÇebi: - Hatmi de koyun, ben koyuyorum çok iyi geliyor; di- yor. NuretUn Sözen'in aklandığını televizyonlar verdi. Da- ha önce, gazetelerde olayı manşet olarak bildirenler, aklanınca, bit kadar gösterdiler. Böyle gazetelere de halk arasında "paçavra" denir. Bunlann gazetecilikle bir ilgileri yoktur. Her haberleri, her yazıları önyargılıdır. Nurettin Sözen bahaneydi, asıl yaralanmak istenen sos- yal demokratlardı. "Nurettin Sozen'le Söyleşi"de, yargı- ya yansıdığı için olay, bunlan yazmadım. Şimdi karar verildiği için yazılabilir. "Medya" basını, Nurettin Sözen olayında çok kötü sınav verdi. Tam bir paçavraydı! Nurettin Sözen: - Ben aklanmayı bekliyordum ama, bu kadar çabuk beklemiyordum! dedi. Nurettin Sözen'le birlikte 14 arka- daşı aklandılar. SHP Istanbul il Başkanı Yüksel Çengel de. Kendi kendime gülüyorum: - Bugün yazıyı okurlara yazdınyorum! diyorum. istan- bul'dan A. Borazanoğlu, insanın kanını donduran mek- tubunda şöyle demiş: "Sayın Ekmekçi, Sizi fazla meşgul etmemek için hemen sadede geçi- yorum. Ben, Kartal'daki Dr. Cem Boratav'/n suçunu merak ediyorum. Yaklaşık 5 senedir bütün dedikodulara rağmen merhabamı kesmedim. Allahaşkına, söylenen- lerin esası nedir? Hakikaten devamlı polisin peşinde olması için bu adam ne yapıyor? Tahmin edemeyeceği- niz derecede dürüst, namuslu bir doktor. Fakat evine kimsenin gitmemesi için yönetici veya komşulara iki si- vil kişi gelip, evine kimlerin girip çıktığını soruyorlar ve sakıncalı olduğunu söylüyorlar. Korkup kaçan ve beni ikaz eden o kadar çok kişi var ki, bilemezsiniz. Kendisi- ne sorduğumda, 'Haberim yok' diyor. Geçen gün Fatma Bayrak, 'Zavallılara acıyorum; gene geldiler' diyesöylü- yordu. Kimdir bu gelenler, ne istiyorlar? Ağabeyi meş- hursolcu imiş. Peki, komünizm hâlâ var mı? Ağabeyden onlara ne? Lütfen bana telefonunuzu verin. Gazeteniz vermedi. Cumhuriyet okurlarından A. Borazanoğlu." (Not: Ev telefonum, 438 46 01.) BULMACA 1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA: 1/ Sı\as'ta. Anadolu Sel- çuklu döneminden kal- ma ünlü medrese. 2/ Yahya Kemal'in hece öl- çüsüyle yazdığı tek şıiri... Ekvator kuşağındaki ge- niş çayırlara verilen ad. 3/ Haldun Taner'in bir öykü kitabı... Kesintilerden sonra kalan miktar. 4/ Pay... Bir zekâ oyunu. 5/ Taşizm de denilen soyut resim anlayışı. 6/ İsraiî'in plaka işareti... Bir nota... Yüze sürülen pembe düzgün. 7/ Bir kimseyi kötüleme. yerme... Sa- yılan göstermek için kullanılan işaretlerden her biri. 8/ Tez canlı... Nikelin simgesi. 8/ Canhlarda bü- tün hücrelerde bulunan ve kalıtsal bügiyi yapısındaki genlerle taşıyan ipliksi yapı. YUKARIDAN AŞAĞrYA: 1/ Erken tam konulmadığında ölümle sonuçlanabilen ağır gıda zehirlenmesi. 2/ Havvaii'ye özgü, gitara benzer dört telli çalgı. 3/ Şüphe... "Elinde gâh âsâ oldu gâh — kalem" (Fuzuli). 4/ Akıl... Ahilik kuruluşlanna gjrenle- rin törenle bellerine bağlanan kuşak... Kobalt elementinin sim- gesi. 5/'"— bedenden uçunca ı Menzilinden göçünce / O cihana gidince , Göze ayan olasın" (Yunus Emre)... Balık akım. 6/ Acele, tez... Telefon sözü. 7/ İnme ya da sakathk gibi bir neden- le yataktan kalkamayan kimse. 8/ Hayvanlara vurulan dam- ga... İtalya'da bir kent. 9/ Halk edebiyatında uyağa verilen ad... Temeli taklide dayanan sözsüz oyun.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle