25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31OCAK1994 PAZARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR 'Şelaleler' sergisiyle 25 şubata dek Aksanat'ta yer alan ünlü İngiliz sanatçı Anthony Caro: Sanatbugün bir radyo işlevigörüyor AHUANTMEN ™ ngiliz heykel sanatını I 'yerel'likten kurtanp dünya sanat gündemine taşıyan Henry Moore ve Barbara Hepvcorth gibi sanatçılann atuğı adı- •^"" mlan sürdüren ünlü İngiliz heykeltraş Antfaooy Caro, Aksanat'ta açılan "Şelale- ler" başlıklı sergisi için Istan- bul'daydı. British Council'ın son yıllarda düzenlediği en önemli etkinlikler arasında yer alan ser- gide, sanatçınm son yıllarda ûrettiği büyük boyutlu çelik konstriiksiyonlan yer alıyor. Her biri en az 500-600 kilo ağırlığındaki budevçelik "şelale- ler" 25 şubata dek görülebile- cek. 1950'li yıllarda birkaç yıl asis- tanlık yaptığı Henry Moore'suz adı anılmayan Caro, aslında Moore'dan aynldıktan sonra, özellikle l960'lı yıllarda bir süre kaldığı ABD'deşekillendirdi sa- natını ve o yıllardan itibaren tanınmaya başladı. 70 yaşında, ama geride bıraktığı bütün o yıllann çökertia ağırbğını sankı Anthony Caro, British CounciTin düzenlediği sergisinin fstanbııl'daki acılışına katıldı. (Fotoğraf: UĞUR GÜNYÜZ) natı, sürekli bir arayış ve araşürma sü- reciyle geçti; belki "gençKğT' de bura- dan geliyordu. Son yıUarda, yaak ki Aksanat'taki sergide yer almayan, Ca- ro'dan yine epeyce söz ettıren heykelie mimarinın birlikte yaratıldığı, izleyici- nin yapıtı dışardan izlemesi yerine. içi- ne girip yapıtla bir bütün oluşturduğu büyük boyutlu kuleler yaptı sanatçı. Caro'nun kulelerini, belki yeni bir sergjde görürüz... "Şelaler" ise. sa- natçırun vazgeçemediği malzeme çe- likle "oynayarak" yarattığı "Mendil", "Guguk Kuşu Konuşması", "Yaz Ma- sası" gıbı kocaman, ağır ama çok ha- fıfmiş izlenimı veren, dokunma isteği uyandıran kıvnmlarla dolu, ve sanki bir anda canlanıp kıpırdamaya baş- layacakmış gibi duran yapıtlar. Anthony Caro üe heykelie geçen ya- şamını konuştuk... - Sanat yaşamınız başlanıadan önce, babanızm etkisiyle mühendislik okudu- nuz. Ama sonra >ine kendi istediğinizi seçtiniz... Hayır ve böyle birşeyi hiçbır zaman yapmaya çalıştığımı da sanmıyorum ama gaJiba o dönemde resımden, heykelden olduğundan daha çok şey öğreniyordum. Aynca farkb sanat di- siplinlerinin birbirini etkilediğinı ve bunun da yararb olduğunu düşünü- yorum. Şimdi ise resimden çok hey- kele baktığımı söyleyebilirim. Ama 1960'larda resim sanatı daha canlıydı, daha ilericiydi, heykelde ise pek yeni bir şey yoktu. Şimdi ise tam tersi olduğunu düşünüyorum. Resim sanaü bir karmaşa içinde bugün. Heykeldeki gelişmeler ise daha umut veriri. - Bu neden kaynaklanıyor olabilir? Çünkü resim kendi kendini tüketti gibi geliyor bana- bir kere artık çizim denen bir şey yok. Çizimi resmin 'ritishCouncirin son yıllarda düzenlediği en önemli etkinlikler arasında yer alan 'Şelaleler' sergisi, ünlü heykel sanatçısı Anthony Caro'nun son dönem yapıtlannı bir araya getiriyor. Olaylar nasıl gelişiyor bilmiyorum. Ama insanlar yapmak istediklerini ya- pamadıklannda çok üzülüyorum. Bü- tün yaşamın ooyunca istemediğin bir- şeyle uğraşmak ve gerçekte yalnızca haftasonlannda vaşamak' korkunç. Çok üzücü Ama bugünlerde toplum düzeni böyle kurulu sanki. Ben çok şanslıyım çünkü gerçekte çok keyifli olan bir şey, aynı zamanda işim de. - Çok uzun ve başanlı bir kariyeri ge- ride bıraktımz ve hâlâ da üretmeyi sür- dûrüyorsunuz. Nasıl motive oluyorsu- nıız? Yaptığuıa her şeyin bir izleyicisi olması zaman zaman ortadan kaybol- mak isteği uyandırmıyor mu? Sürekli bir arayış Ben izleyiciye pek aldınş etmem. Yaptığım işi o kadar çok seviyorum ki... İşim nedeniyle seyahat etmeyi de çok seviyorum ama atölyemde olmak da beni aynı derecede hoşnut ediyor. Ama 10-20 yıl önce yaptığım sanatla bugün yapüğım sanat aynı olsaydı -hatta o kadar geriye gitmeye de gerek yok, 3 yıl önce yapüklanmla bugün yapuklanm aynı olsaydı- pek eğlenceli olmazdı! Ben sürekli aramayı ve araşürmayı çok seviyorum. - 19501i yıllarda Henry Moore'a asistanlık yaptımz. Ama birkaç yıl için- de aynldııuz... Daha sonra Henry Moo- re'la sanatsal anlamda da ayn düştü- nüz. Bunun-altmda ne gibi nedenler yatıyordu? Ben Henry Moore'a yalnızca 2-3 yıl kadar asistanlık yaptım. Bence birisi için uzun bir süre çahşmak pek akıllıca değil. Benimle çalışmak isteyen genç heykeltraşlar oluyor; onlan reddetmi- yorum ama birkaç yıldan sonra artık yanımda kalsmlar istemiyorum. çün- kü kendi işlerini ortaya koymalan ge- rekıyor. Yoksa yapıtlan benim yaptıklanma benzemeye başlıyor, benim gibi dü- şünmeye başlıyorlar... Ben de Henry Moore'la çalışırken, artık aynlıp ken- di sanatımı yapmam gerektiğinin za- manının geldiğini düşünmeye baş- ladım. Henry Mopre'un yanında kal- saydım, zaman içinde silik bir Henry Moore olabilirdım ancak. Bağımsız olmanın zamanı gelmişti. - Moore'dan aynldıktan sonra, 1960larda ABD'ye gjrtiğinizde, Ken- neth Noland ve Jules Ob'tski gibi res- samlar temel esin kaynağınız oldu. Heykeltraş David Smith'le de karşılıklı bir etkileşüniniz sözkonusu ama o dö- nemde daha çok ressamlardan etkilen- miş obnanız ilginç. Resimsel ögeleri heykele taşımak gibi bir amaç mı taşt- yordunuz? nizden, salt heykeün artık size "yet- memesinden" mi kaynaklanıyor? Bu bir tür eğlence bence Heykel hep ızleyenin dışarda kaldığı bir şey gibi görünüyor. ben de neden izle- yen içinde olmasın diye düşündüm. Benim bu yapıtlanm, tam olarak mimari sayılmaz, ama heykel de sayılmaz. Ama neden heykelin smırlan olsun ki? Kanada'da bir ar- kadaş benden evini bir heykele dö- nüştürmemi istemişti. zamansızlı- ktan yapamadım ama öyle bir şey yapmayı çok isterdim. Sözgelimi, zaten bir hayaller ülkesi olan tiyatro salonlan neden bu şekilde tasarlan- masın? Neden bir Gaudi evi gıbı ol- masın? - Heykelie mimariyi birleştirdiği- niz yapıtlannızın Gaudi'ninkilerle lar daha kolay geçebilsin diye o boşlu- ğu biraz büyüttüm. Ama o zaman hiçbır ilginçliği kalmadı ben de yine eskı haline soktum. Bu tür işlerde. iz- leyen, yapıta vücuduyla katılıyor, o yapıtı vücuduyla hissediyor. Ama her heykelime dokunsunlar diye de çıldırmıyorum tabii! Çelikten vazgeçemiyor - Çok çeşitli malzemderle çalışmış olsantz da çelikten \azgecememeniz neden? Ben çelığı değıl. galiba çelik beni seçti. Üzerinde oynayabileceğim. bir- şeyler çıkartıp, birşeyler ekleyebilece- ğim, serbest bir malzeme bulmak istı- yordum... Alçıyı çok seviyordum hat- ta biraz fazla sevivordum sanınm- o 1 ıi' ı Paslı ve cilalı çelikten yapüan 'V'elur'. dışına ittiler, şimdi ise resme yeniden "konu"yu sokmaya çalışıyorlar ama herkesin kafası kanşık. New York Soho'da galerileri gezdiğim zaman hemen bu karmaşayla karşı karşıya kalıyorum. bir sürü mesaj var. bir sürü yazı var ama resim yok! Daha doğrusu, beni heyecanlandıran an- lamda resim yok. Ama böyle dö- nemler olmuştur tarihte- çok kötü bir geçmişi olan heykel sanatında bile yeni yeni gelişme görülüyor. Ben bugün bir ressam olsaydım. heykel- den esinlenırdim. - Buradan mimariyte olan iüşkinize geçebiliriz. Son dönem yapıtlannızda, mimari ögelerle heykeli birleştiren yeni arayışiara girdiniz. Mimari öge- lerden yararlanmanmn nedeni, beykelin ifade olanaklarını tüketme- aynı İür'e girdiğini mi dûşünüyor mu- sunuz? Pek değil. Gaudi'yi çok sevi- yorum, bence harika bir sanatçı. Ga- udi olmasaydı, herhalde Corbusier de olmazdı ama ben Corbusier'nin gerçek bir mimar, Gaudi'nin ise fan- tazi bir mimar olduğunu düşünüyo- rum. Benim yapuklanm ise doğrusu pek ciddi işler değil; gerçek 'heykel' heykeller değil yani. Bence ara sıra böyle kopuşlar yapmak, biraz eğlen- mekkötüolmuyor... - Bu tür yapitlannızda, izleyiciyle yaprt arasında daha yakın bir iletişim kıırulduğu kesin... Hem "Dokun- mayuuz"a da bir tür karşı çıkış bu. İçine bile girebiliyor değil mi9 Yaptığım kulelerden birinde, çok tuhaf bir boşluk vardı, ben de insan- Cilalı çelikten' Açık Göriiş'. kadar sempaük bir malzeme ki- ama malzemeyi oymayı aynca yapıta baş- lamadan önce ne yapacagıma karar verme gerekliliğini sevmiyordum. So- nuçta çelik bana en çok özgürlük veren malzeme gibi göründü. - Henry Moore, Barbara Hepworth ve sizin gibi heykeltraşları gözönünde bulundunırsak, İngiliz sanatçılannın heykel sanatına ne gibi katkılan olmuş- tur? Bence İngiltere bu anlamda çok canlı. Henry Moore büyük bir atılım yaptı. İngiliz sanatçılann kendilerini •yerel' hıssetmemesine. kabuklannı kır- malanna neden oldu. Onun aracılığıyla İngiliz heykeltıraşlar dünyaya açılma cesaretını elde ettiler. Aynca 196O'lı yıl- larda benim de öğretmenlık yaptıım St. Martın's okulunda başka bir ruh vardı- hadi zincirleri kıralım türünde bir şey... Bugün genç İngiliz heykeltıraşlann hâlâ o ruhla çalıştığmı düşünüyo- rum. - Uzun yıllar ögretmenUk de yaptımz. Teorik hilgiler bir ya- na. genç bir sanatçıya asd öğ- retmeye çalıştığınız neydi? Gahba. biraz daha dikkatli bakması, yapmak istediği şey- ler ve zevkı konusunda lcendi- ne güvenmesi ve birbirlerini dinlemeleri. Ben yalnızlıktan hiçbir zaman hoşlanmadım. Bugün bile genç heykeltraş- larla birlikte atölyemde otu- rup tartışınm, onlarla düşün- celerimi paylaşınm. İlham pe- rimle atölyeme kapanınm mantığı hiç bana göre değil. - Sizce bugün sanat diin- yasında neler olup biriyor? Bugün neler olup bıttiğini göremıyorum. Hangı değerle- rin daha önemli olduğunu gö- remiyorum. 1964 yılındaki gibi rahat değilım 1994'te. Î964'te gerçek bir ıdcalızm vardı sanınm, daha çok umut vardı. Bugün dünya çok daha karmaşık ve sanat da bu kar- maşıklığı yansıtıyor. 1960'larda ya da sanatçımn ayağının daha bir yere bas- maya başladığı 1970'lerde belli bir ruh- tan söz edebıliyoruz ama sız bana 90'- lann ruhunun ne olduğunu söyleyebi- lir misiniz? Ben söyleyemiyorum. Bü- yük bir karmaşa var. Ve bence bu sa- natta yalnızca yansıtılıyor, yani sanat pek önde gitmiyor. Bir radyo işlevi gö- rüyor günümüzde sanat - Artık 'yeni' diye birşeyin kaimadığı ve sanatin bütün olanaklarını tükettiği- ne inanıyor musunuz? Karamsar mısınız? Hayır. karamsar değilim. Çünkü böyle dönemler daha önce de ya- şanmıştır. 1880'den 1908"e kadar sanat dünyasında pek bir şey olmamıştır derken bir bakıyorsun. bir Picasso ve Matisse çıkıyor onaya. Sonra yepyeni bir dönem başlıyor. Ben bugün pek öyle bir gelişme göremedım henüz ama yakında olabılır. Tabıi benim farket- mem de zor olacakür çünkü yaşlı göz- lerle bakıyorum. Ama cn azından sü- rekli geçmişe bakan aptal bir ihtıyar gibi davranmamaya çalışıp gençlerin neler yaptığmı ızlemeyı sürdüriiyo- rum. Ama gerçekten karamsar deği- lim. Geçmışte bizim yaptıklanmıza bakıp, "Eskiden sanat vardı, bugün hiçbir şey kalmadı' diyen çok insan var, biliyorum, ama onlara 'O kadar da emfn ofmayın sız' diyorum. öte yandan bugün korkunç bir tutuculuk olduğunu da seziyorum ama günlük yaşam da çok tutucu artık. Modaya bakın... İnsanlar eskı günleredönüyor. Şu günlerde kımse pek cesur davranmıyor. vnS \J 'lann ruhunun ne olduğunu söyleyebilir misiniz bana? Ben söyleyemiyorum. Büyük bir karmaşa var.Ve bence bu sanatta yalnızca yansıtılıyor, sanat pek önde gitmiyor. Bir radyo gibi../ - Türkiye'de bugün azmısanmayacak ölçüde bir çağdaş sanat üren'mi var. Ama arkalannda destek olmadığı için -devlet desteği zaten çok kısıtlı, öte yan- dan sponsorluk da Türkiye'de yeni yeni gefişmeve başladı- üretimlerini Türkiye dışında pek gösteremiyorlar. Buraya gelmeden önce çağdaş Türk sanatı hakkında bir düşünceniz var mıydı, yok- sa siz de Türkiye ile çağdaş sanatı bir türlü birleştiremeyen bir önyargıya mı sahiptiniz? Doğrusu hiçbir şey bilmiyordum ve bu gelişimde yalnızca bir iki gün kala- bildiğim için hiçbir şey de göremedim. Ama. dünyadan soyutlanmış olmanın bence şöyle bir avantajı var: Bir kere özgürsün. Üzerinde baskı yok. Üze- rinde baskı olmadığı zaman da temiz bir kafayla yeni birşeyler üretme ola- nağın var. St. Martin's'deyken, dışardaki dün- yadan soyutlanmış olarak birşeyler yapıyorduk... Yaptığımız şeyîn doğru olduğuna da emindik, sonra bir de baktık ki dışarda farkediliyor. 2alcn Venedik'te herhalde bir Türk pavyonu vardır. - Ne yazık ki yok. Geçen yıl, İtalva pavyonunda çok kücük bir alanı vardı Türkiye'nin...Ve üsteük bienale katıl- mak bu ise kendini adamış birkaç kişi- ninı çabalarıyla oluyor hep. Öyleyse Türkiye'de sanatçılann daha atak olmalan gerekiyor. Bienal- de Avustralyalı sanatplar bir kilise ki- ralayıp işlerini orada gösterdiler. Bie- nal alanının içinde değildi. ama herkes gidip gördü. Ben Türkiye'nin bir pav- yon sahibi olduğunu düşünüyordum ve yalnızca kendini kabul ettirmiş sa- natçılar orada işlerini sergiliyebiliyor- lar diyeceksiniz sanmıştım. Doğrusu ikisi de aynı kapıya çıkıyor: Genç sa- natçılann kendilerine güvenmeleri ve yeni şey ler ortaya koymalan gereki- yor. Bence dünya iyi sanata çok aç gü- nümüzde. Türkiye'nin kendine bir yer edinmesi, 3-4 sanatçımn ortaya çık- masına bakar. Sanat dünyasına bir fırtına gibi esebilirler. Ama kendilerini göstermek için daha atak davranma- lan gerekiyor. 'Sanat yapayhğakarşı durmaktır' Kültür Servisi - Hay rettin Şengün, Marmara Üniversitesi Sanat Galerisi'nde resimlerini sergiliyor. 9 şubat tarihine dek açık kalacak sergide, sanatçı son dönem çalışmalanndan birkesıt sunuyor. Şengün, sanatla ilgili düşüncelenni "sanat bütün tabulan yıkmak, zorlama ve yapaylığa karşı durmak demek benim için" diye ifade ediyor. Yapıtlannda soyut, dışavurumcu bir dil kullanan sanatçı, renk ve çizgiler arasınagizlenmiş çekingen bir sevinç, alay, hüzün ve tesümiyeti anlatan silüetler, figürler ve yüzlerle kendi içindeki yaşam-ölüm-ölümsüzl ük çevTİmıni kaotik bir tarzda ve özgün bir dille ortaya koyuyor. Çalışmalannda serbest fırça darbeleriyle oluşturulan renkli girift çizgiler hem sert hem de yumuşak geçişlerle çeşıtlı formlar meydana getirerek renksel derinliği oluşturuyor. Bu formlar ve görünüp kaybolan izlenimi yaratan silüetler, resimleri sürekli hareketli kılıyor . ve sanki tuval canlıymış gibi bir ızlenim yaratıyor. Sanatçı, . bu tavnyla hem kendi yoğun duygulannı ifade ediyor hem de izleyiciyi duygulanna ortak olmayaçağınyor. Antalya MüzesVne 'Perge Tiyatro Salonu' ANTALY A (AA) - Dünyanın en görkemli ve süslü tiyatrolan arasında yer alan Perge Tiyatrosu'ndakı heykel ve frizler, Antalya Müzesi'nde kurulacak 'Perge Tiyatrosu Salonu'nda sergilenecek. Yapımına yakında başlanacak olan salon, 375 - metrekare alanı kaplayacak. Salonun denize bakan duvarlan şeffaf bır malzemeden yapılacak. Bu duvann önüne. antik dönemde tiyatroyu süsleyen. boyu 3 metreye varan 19 dev heykel konulacak. Böyiece, heykellenn ardında Akdeniz'in ; maviliği ve Beydağlan görülebilecek. Salonda. tiyatronun sahne binasını süsleyen eserler ve fnzler sergilenecek. Yetkililer. salonun gırişinde kurulacak bılgısayarlı bilgi merkezınde antik tiyatro kültürünün çıkışı vegclışimi .,: * konusunda bılgı alınabileceğinı belirttiler. Zıyaretçıler. bu salonda yer alacak antik tiyatrolara benzer basamaklara oturarak büyük monitörlerden. değışik dillerde, antik tıyatro- kültürünün çıkışından klasık döneme kadarki gelişımi izleyebılecekler. Yıl sonunda tamamlanması planlanan salon. 5 milyar liraya mal olacak. Hintfilozofu SriA urobindo ilk kez Türkçede Kültür Servisi - Hint fılozofu Sri Aurobindo Ghose'un ünlü yapıtı "Thoughts and Glimpses', 'Düşünceler ve Pınltılar" adıylailkkezTürkçeyeçevrildi. İdealist diyalektik felsefenın . en başanlı yapıtlanndan biri olarak kabul edilen kitap, şair ve yazar Zühtü Bayar tarafından Türkçeye aktanldı. Kitap. "Dharma Yayınlan" felsefe dizisinde İngılizce orijinali ve Türkçesıy le bir arada, bıhngual olarak yayımlanacak. Yapıtı Türkçeye kazandıran Zühtü Bayar, çaiışmasıyla ilgili olarak şunlan söyledi: "Sri Aurobındo'nun yapıtı. Victorian çağı Ingılizcesiyle yazılmış çok karmaşık, ama o oranda da şiirsel biryapıt. Yapıtın orijinaliyle birlikte. bılingual olarak yayımlanması konusunu özellikle yayınadan ben nca ettim. Böyiece. felsefı İngjlizce konusunda incelemeler yapmak isteyen fîlologlara da yardımcı olabıleceğimi düşündüm." "Düşünceler ve Pınltılar". mart ayı başlannda satışa sunulacak. Fotoğrafevi'nde kısafilm gösterimi Kültür Servisi - Beyoğlu Fotoğrafevi'nde. cuma günü saat 19.00"da ıki kısa fiîm gösterilecek. Yönetmenliğini Ercan Özcan'ın. görüntü yönetmenliğini İzzet M. Arslan'ın yaptığı "Konserve Kahkaha" adlı fılmde Ahmet Kanbay ve Mine Özerden rol alıyor. İşinden kovulmuş bir fotoğrafçıyla bir konserve kutusunun ılişkisini konu alan filmde konserve kutusunu PınarTmaz seslendiriyor. İkinci filmin yönetmeni İzzet M.Arslan. Sait Faik Abasıyanık'ın öyküsünden uyarlanan "Semaver"in görüntü yönetmeni Sinan Toğrul. SedefAntay 'ın sergisi tekrarlanıyor KültürServisi - Fotoğraf sanatçısı SedefAntay. kasım ayında. Yeşilköy Nadya Sanat Galerisi'nde açtığı "Doxa" adındaki ; sergisini 1-11 şubat tarihleri arasında tekrarlıyor. Fotoğraflar, bu kez Fransız Kültür Merkezinde sergileniyor. Tür Tanıtım Reklam Hizmetleri A.Ş. ve Greengraf Fotoğraf Fılm Prodüksiyon& Danışmanlık'ın katkılanyla gerçekleştirilen sergj, stüdyo çalışmalanndan oluşuyor. Büyükşehir Belediyesi'nden heykelyanşması Kültür Servisi - İstanbul Büyükşehir Belediyesi, "Ulusal Kurtuluş Savaşımızdan Günümüze Laiklik ve Demokrasi Şehitleri Anıt Parkı Yontu Yanşması" düzenliyor. Seçilecek heykeller, Saraçhane Parkı'na yerleştirilecek. Bir sanatçımn en çok üç yapıtla katılabileceği yanşmaya katılmak için şartname İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire ' Başkanlığı'ndan alınabilecek. Yanşmacılar yapıtlannı 8 şubat günü saat 17.00'ye kadar Büy^ikşehir Belediyesi'ne elden teslim edecekler. Yanşma jürisi, Prof.Dr. Nurettin Sözen (Büyükşehir Belediye Başkanı), Prof. Mete Tapan (Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardıması), Hilmi Yavuz (Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanı), Engin Erkin (MSÜ Mımarlık Fak. Öğretim Görevlisi). Prof. Ali Teoman Germaner(MSÜ.GSF. Heykel Bölümü Başkanı), Prof. Hüseyin Gezer(Heykelüraşlar Derneği Başkanı), Doç. Hüsamettin Koçan (PSD Başkanı), Beral Madra (Sanat Eleştirmem, Sergi Yapımcısı), Prof.Dr. Hande' Süher(İTÜ Şehirçilik Kürsüsü Başkanı). Prof.Dr. Haluk Tezonardan (MÜ GSF Heykel Bölümü Başkanı) oluşuyor. .
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle