Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31OCAK1994 PAZARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
'Şelaleler' sergisiyle 25 şubata dek Aksanat'ta yer alan ünlü İngiliz sanatçı Anthony Caro:
Sanatbugün bir radyo işlevigörüyor
AHUANTMEN
™ ngiliz heykel sanatını
I
'yerel'likten kurtanp
dünya sanat gündemine
taşıyan Henry Moore ve
Barbara Hepvcorth gibi
sanatçılann atuğı adı-
•^"" mlan sürdüren ünlü
İngiliz heykeltraş Antfaooy
Caro, Aksanat'ta açılan "Şelale-
ler" başlıklı sergisi için Istan-
bul'daydı. British Council'ın son
yıllarda düzenlediği en önemli
etkinlikler arasında yer alan ser-
gide, sanatçınm son yıllarda
ûrettiği büyük boyutlu çelik
konstriiksiyonlan yer alıyor.
Her biri en az 500-600 kilo
ağırlığındaki budevçelik "şelale-
ler" 25 şubata dek görülebile-
cek.
1950'li yıllarda birkaç yıl asis-
tanlık yaptığı Henry Moore'suz
adı anılmayan Caro, aslında
Moore'dan aynldıktan sonra,
özellikle l960'lı yıllarda bir süre
kaldığı ABD'deşekillendirdi sa-
natını ve o yıllardan itibaren
tanınmaya başladı. 70 yaşında,
ama geride bıraktığı bütün o
yıllann çökertia ağırbğını sankı
Anthony Caro, British CounciTin düzenlediği sergisinin fstanbııl'daki acılışına katıldı. (Fotoğraf: UĞUR GÜNYÜZ)
natı, sürekli bir arayış ve araşürma sü-
reciyle geçti; belki "gençKğT' de bura-
dan geliyordu. Son yıUarda, yaak ki
Aksanat'taki sergide yer almayan, Ca-
ro'dan yine epeyce söz ettıren heykelie
mimarinın birlikte yaratıldığı, izleyici-
nin yapıtı dışardan izlemesi yerine. içi-
ne girip yapıtla bir bütün oluşturduğu
büyük boyutlu kuleler yaptı sanatçı.
Caro'nun kulelerini, belki yeni bir
sergjde görürüz... "Şelaler" ise. sa-
natçırun vazgeçemediği malzeme çe-
likle "oynayarak" yarattığı "Mendil",
"Guguk Kuşu Konuşması", "Yaz Ma-
sası" gıbı kocaman, ağır ama çok ha-
fıfmiş izlenimı veren, dokunma isteği
uyandıran kıvnmlarla dolu, ve sanki
bir anda canlanıp kıpırdamaya baş-
layacakmış gibi duran yapıtlar.
Anthony Caro üe heykelie geçen ya-
şamını konuştuk...
- Sanat yaşamınız başlanıadan önce,
babanızm etkisiyle mühendislik okudu-
nuz. Ama sonra >ine kendi istediğinizi
seçtiniz...
Hayır ve böyle birşeyi hiçbır zaman
yapmaya çalıştığımı da sanmıyorum
ama gaJiba o dönemde resımden,
heykelden olduğundan daha çok şey
öğreniyordum. Aynca farkb sanat di-
siplinlerinin birbirini etkilediğinı ve
bunun da yararb olduğunu düşünü-
yorum. Şimdi ise resimden çok hey-
kele baktığımı söyleyebilirim. Ama
1960'larda resim sanatı daha
canlıydı, daha ilericiydi, heykelde ise
pek yeni bir şey yoktu. Şimdi ise tam
tersi olduğunu düşünüyorum. Resim
sanaü bir karmaşa içinde bugün.
Heykeldeki gelişmeler ise daha umut
veriri.
- Bu neden kaynaklanıyor olabilir?
Çünkü resim kendi kendini tüketti
gibi geliyor bana- bir kere artık çizim
denen bir şey yok. Çizimi resmin
'ritishCouncirin
son yıllarda düzenlediği
en önemli etkinlikler
arasında yer alan
'Şelaleler' sergisi, ünlü
heykel sanatçısı Anthony
Caro'nun son dönem
yapıtlannı bir araya
getiriyor.
Olaylar nasıl gelişiyor bilmiyorum.
Ama insanlar yapmak istediklerini ya-
pamadıklannda çok üzülüyorum. Bü-
tün yaşamın ooyunca istemediğin bir-
şeyle uğraşmak ve gerçekte yalnızca
haftasonlannda vaşamak' korkunç.
Çok üzücü Ama bugünlerde toplum
düzeni böyle kurulu sanki. Ben çok
şanslıyım çünkü gerçekte çok keyifli
olan bir şey, aynı zamanda işim de.
- Çok uzun ve başanlı bir kariyeri ge-
ride bıraktımz ve hâlâ da üretmeyi sür-
dûrüyorsunuz. Nasıl motive oluyorsu-
nıız? Yaptığuıa her şeyin bir izleyicisi
olması zaman zaman ortadan kaybol-
mak isteği uyandırmıyor mu?
Sürekli bir arayış
Ben izleyiciye pek aldınş etmem.
Yaptığım işi o kadar çok seviyorum
ki... İşim nedeniyle seyahat etmeyi de
çok seviyorum ama atölyemde olmak
da beni aynı derecede hoşnut ediyor.
Ama 10-20 yıl önce yaptığım sanatla
bugün yapüğım sanat aynı olsaydı
-hatta o kadar geriye gitmeye de gerek
yok, 3 yıl önce yapüklanmla bugün
yapuklanm aynı olsaydı- pek eğlenceli
olmazdı! Ben sürekli aramayı ve
araşürmayı çok seviyorum.
- 19501i yıllarda Henry Moore'a
asistanlık yaptımz. Ama birkaç yıl için-
de aynldııuz... Daha sonra Henry Moo-
re'la sanatsal anlamda da ayn düştü-
nüz. Bunun-altmda ne gibi nedenler
yatıyordu?
Ben Henry Moore'a yalnızca 2-3 yıl
kadar asistanlık yaptım. Bence birisi
için uzun bir süre çahşmak pek akıllıca
değil. Benimle çalışmak isteyen genç
heykeltraşlar oluyor; onlan reddetmi-
yorum ama birkaç yıldan sonra artık
yanımda kalsmlar istemiyorum. çün-
kü kendi işlerini ortaya koymalan ge-
rekıyor.
Yoksa yapıtlan benim yaptıklanma
benzemeye başlıyor, benim gibi dü-
şünmeye başlıyorlar... Ben de Henry
Moore'la çalışırken, artık aynlıp ken-
di sanatımı yapmam gerektiğinin za-
manının geldiğini düşünmeye baş-
ladım. Henry Mopre'un yanında kal-
saydım, zaman içinde silik bir Henry
Moore olabilirdım ancak. Bağımsız
olmanın zamanı gelmişti.
- Moore'dan aynldıktan sonra,
1960larda ABD'ye gjrtiğinizde, Ken-
neth Noland ve Jules Ob'tski gibi res-
samlar temel esin kaynağınız oldu.
Heykeltraş David Smith'le de karşılıklı
bir etkileşüniniz sözkonusu ama o dö-
nemde daha çok ressamlardan etkilen-
miş obnanız ilginç. Resimsel ögeleri
heykele taşımak gibi bir amaç mı taşt-
yordunuz?
nizden, salt heykeün artık size "yet-
memesinden" mi kaynaklanıyor?
Bu bir tür eğlence bence Heykel
hep ızleyenin dışarda kaldığı bir şey
gibi görünüyor. ben de neden izle-
yen içinde olmasın diye düşündüm.
Benim bu yapıtlanm, tam olarak
mimari sayılmaz, ama heykel de
sayılmaz. Ama neden heykelin
smırlan olsun ki? Kanada'da bir ar-
kadaş benden evini bir heykele dö-
nüştürmemi istemişti. zamansızlı-
ktan yapamadım ama öyle bir şey
yapmayı çok isterdim. Sözgelimi,
zaten bir hayaller ülkesi olan tiyatro
salonlan neden bu şekilde tasarlan-
masın? Neden bir Gaudi evi gıbı ol-
masın?
- Heykelie mimariyi birleştirdiği-
niz yapıtlannızın Gaudi'ninkilerle
lar daha kolay geçebilsin diye o boşlu-
ğu biraz büyüttüm. Ama o zaman
hiçbır ilginçliği kalmadı ben de yine
eskı haline soktum. Bu tür işlerde. iz-
leyen, yapıta vücuduyla katılıyor, o
yapıtı vücuduyla hissediyor. Ama her
heykelime dokunsunlar diye de
çıldırmıyorum tabii!
Çelikten vazgeçemiyor
- Çok çeşitli malzemderle çalışmış
olsantz da çelikten \azgecememeniz
neden?
Ben çelığı değıl. galiba çelik beni
seçti. Üzerinde oynayabileceğim. bir-
şeyler çıkartıp, birşeyler ekleyebilece-
ğim, serbest bir malzeme bulmak istı-
yordum... Alçıyı çok seviyordum hat-
ta biraz fazla sevivordum sanınm- o
1 ıi' ı
Paslı ve cilalı çelikten yapüan 'V'elur'.
dışına ittiler, şimdi ise resme yeniden
"konu"yu sokmaya çalışıyorlar ama
herkesin kafası kanşık. New York
Soho'da galerileri gezdiğim zaman
hemen bu karmaşayla karşı karşıya
kalıyorum. bir sürü mesaj var. bir
sürü yazı var ama resim yok! Daha
doğrusu, beni heyecanlandıran an-
lamda resim yok. Ama böyle dö-
nemler olmuştur tarihte- çok kötü
bir geçmişi olan heykel sanatında
bile yeni yeni gelişme görülüyor. Ben
bugün bir ressam olsaydım. heykel-
den esinlenırdim.
- Buradan mimariyte olan iüşkinize
geçebiliriz. Son dönem yapıtlannızda,
mimari ögelerle heykeli birleştiren
yeni arayışiara girdiniz. Mimari öge-
lerden yararlanmanmn nedeni,
beykelin ifade olanaklarını tüketme-
aynı İür'e girdiğini mi dûşünüyor mu-
sunuz?
Pek değil. Gaudi'yi çok sevi-
yorum, bence harika bir sanatçı. Ga-
udi olmasaydı, herhalde Corbusier
de olmazdı ama ben Corbusier'nin
gerçek bir mimar, Gaudi'nin ise fan-
tazi bir mimar olduğunu düşünüyo-
rum. Benim yapuklanm ise doğrusu
pek ciddi işler değil; gerçek 'heykel'
heykeller değil yani. Bence ara sıra
böyle kopuşlar yapmak, biraz eğlen-
mekkötüolmuyor...
- Bu tür yapitlannızda, izleyiciyle
yaprt arasında daha yakın bir iletişim
kıırulduğu kesin... Hem "Dokun-
mayuuz"a da bir tür karşı çıkış bu.
İçine bile girebiliyor değil mi9
Yaptığım kulelerden birinde, çok
tuhaf bir boşluk vardı, ben de insan-
Cilalı çelikten' Açık Göriiş'.
kadar sempaük bir malzeme ki- ama
malzemeyi oymayı aynca yapıta baş-
lamadan önce ne yapacagıma karar
verme gerekliliğini sevmiyordum. So-
nuçta çelik bana en çok özgürlük veren
malzeme gibi göründü.
- Henry Moore, Barbara Hepworth
ve sizin gibi heykeltraşları gözönünde
bulundunırsak, İngiliz sanatçılannın
heykel sanatına ne gibi katkılan olmuş-
tur?
Bence İngiltere bu anlamda çok
canlı. Henry Moore büyük bir atılım
yaptı. İngiliz sanatçılann kendilerini
•yerel' hıssetmemesine. kabuklannı kır-
malanna neden oldu. Onun aracılığıyla
İngiliz heykeltıraşlar dünyaya açılma
cesaretını elde ettiler. Aynca 196O'lı yıl-
larda benim de öğretmenlık yaptıım St.
Martın's okulunda başka bir ruh
vardı- hadi zincirleri kıralım
türünde bir şey... Bugün genç
İngiliz heykeltıraşlann hâlâ o
ruhla çalıştığmı düşünüyo-
rum.
- Uzun yıllar ögretmenUk de
yaptımz. Teorik hilgiler bir ya-
na. genç bir sanatçıya asd öğ-
retmeye çalıştığınız neydi?
Gahba. biraz daha dikkatli
bakması, yapmak istediği şey-
ler ve zevkı konusunda lcendi-
ne güvenmesi ve birbirlerini
dinlemeleri. Ben yalnızlıktan
hiçbir zaman hoşlanmadım.
Bugün bile genç heykeltraş-
larla birlikte atölyemde otu-
rup tartışınm, onlarla düşün-
celerimi paylaşınm. İlham pe-
rimle atölyeme kapanınm
mantığı hiç bana göre değil.
- Sizce bugün sanat diin-
yasında neler olup biriyor?
Bugün neler olup bıttiğini
göremıyorum. Hangı değerle-
rin daha önemli olduğunu gö-
remiyorum. 1964 yılındaki
gibi rahat değilım 1994'te.
Î964'te gerçek bir ıdcalızm
vardı sanınm, daha çok umut
vardı. Bugün dünya çok daha
karmaşık ve sanat da bu kar-
maşıklığı yansıtıyor. 1960'larda ya da
sanatçımn ayağının daha bir yere bas-
maya başladığı 1970'lerde belli bir ruh-
tan söz edebıliyoruz ama sız bana 90'-
lann ruhunun ne olduğunu söyleyebi-
lir misiniz? Ben söyleyemiyorum. Bü-
yük bir karmaşa var. Ve bence bu sa-
natta yalnızca yansıtılıyor, yani sanat
pek önde gitmiyor. Bir radyo işlevi gö-
rüyor günümüzde sanat
- Artık 'yeni' diye birşeyin kaimadığı
ve sanatin bütün olanaklarını tükettiği-
ne inanıyor musunuz? Karamsar
mısınız?
Hayır. karamsar değilim. Çünkü
böyle dönemler daha önce de ya-
şanmıştır. 1880'den 1908"e kadar sanat
dünyasında pek bir şey olmamıştır
derken bir bakıyorsun. bir Picasso ve
Matisse çıkıyor onaya. Sonra yepyeni
bir dönem başlıyor. Ben bugün pek
öyle bir gelişme göremedım henüz ama
yakında olabılır. Tabıi benim farket-
mem de zor olacakür çünkü yaşlı göz-
lerle bakıyorum. Ama cn azından sü-
rekli geçmişe bakan aptal bir ihtıyar
gibi davranmamaya çalışıp gençlerin
neler yaptığmı ızlemeyı sürdüriiyo-
rum. Ama gerçekten karamsar deği-
lim. Geçmışte bizim yaptıklanmıza
bakıp, "Eskiden sanat vardı, bugün
hiçbir şey kalmadı' diyen çok insan
var, biliyorum, ama onlara 'O kadar
da emfn ofmayın sız' diyorum. öte
yandan bugün korkunç bir tutuculuk
olduğunu da seziyorum ama günlük
yaşam da çok tutucu artık. Modaya
bakın... İnsanlar eskı günleredönüyor.
Şu günlerde kımse pek cesur
davranmıyor.
vnS \J 'lann ruhunun
ne olduğunu
söyleyebilir misiniz bana?
Ben söyleyemiyorum.
Büyük bir karmaşa
var.Ve bence bu sanatta
yalnızca yansıtılıyor,
sanat pek önde
gitmiyor. Bir
radyo gibi../
- Türkiye'de bugün azmısanmayacak
ölçüde bir çağdaş sanat üren'mi var.
Ama arkalannda destek olmadığı için
-devlet desteği zaten çok kısıtlı, öte yan-
dan sponsorluk da Türkiye'de yeni yeni
gefişmeve başladı- üretimlerini Türkiye
dışında pek gösteremiyorlar. Buraya
gelmeden önce çağdaş Türk sanatı
hakkında bir düşünceniz var mıydı, yok-
sa siz de Türkiye ile çağdaş sanatı bir
türlü birleştiremeyen bir önyargıya mı
sahiptiniz?
Doğrusu hiçbir şey bilmiyordum ve
bu gelişimde yalnızca bir iki gün kala-
bildiğim için hiçbir şey de göremedim.
Ama. dünyadan soyutlanmış olmanın
bence şöyle bir avantajı var: Bir kere
özgürsün. Üzerinde baskı yok. Üze-
rinde baskı olmadığı zaman da temiz
bir kafayla yeni birşeyler üretme ola-
nağın var.
St. Martin's'deyken, dışardaki dün-
yadan soyutlanmış olarak birşeyler
yapıyorduk... Yaptığımız şeyîn doğru
olduğuna da emindik, sonra bir de
baktık ki dışarda farkediliyor. 2alcn
Venedik'te herhalde bir Türk pavyonu
vardır.
- Ne yazık ki yok. Geçen yıl, İtalva
pavyonunda çok kücük bir alanı vardı
Türkiye'nin...Ve üsteük bienale katıl-
mak bu ise kendini adamış birkaç kişi-
ninı çabalarıyla oluyor hep.
Öyleyse Türkiye'de sanatçılann
daha atak olmalan gerekiyor. Bienal-
de Avustralyalı sanatplar bir kilise ki-
ralayıp işlerini orada gösterdiler. Bie-
nal alanının içinde değildi. ama herkes
gidip gördü. Ben Türkiye'nin bir pav-
yon sahibi olduğunu düşünüyordum
ve yalnızca kendini kabul ettirmiş sa-
natçılar orada işlerini sergiliyebiliyor-
lar diyeceksiniz sanmıştım. Doğrusu
ikisi de aynı kapıya çıkıyor: Genç sa-
natçılann kendilerine güvenmeleri ve
yeni şey ler ortaya koymalan gereki-
yor. Bence dünya iyi sanata çok aç gü-
nümüzde. Türkiye'nin kendine bir yer
edinmesi, 3-4 sanatçımn ortaya çık-
masına bakar. Sanat dünyasına bir
fırtına gibi esebilirler. Ama kendilerini
göstermek için daha atak davranma-
lan gerekiyor.
'Sanat yapayhğakarşı
durmaktır'
Kültür Servisi - Hay rettin Şengün, Marmara Üniversitesi
Sanat Galerisi'nde resimlerini sergiliyor. 9 şubat tarihine
dek açık kalacak sergide, sanatçı son dönem
çalışmalanndan birkesıt sunuyor. Şengün, sanatla ilgili
düşüncelenni "sanat bütün tabulan yıkmak, zorlama ve
yapaylığa karşı durmak demek benim için" diye ifade
ediyor. Yapıtlannda soyut, dışavurumcu bir dil kullanan
sanatçı, renk ve çizgiler arasınagizlenmiş çekingen bir
sevinç, alay, hüzün ve tesümiyeti anlatan silüetler, figürler
ve yüzlerle kendi içindeki yaşam-ölüm-ölümsüzl ük
çevTİmıni kaotik bir tarzda ve özgün bir dille ortaya
koyuyor. Çalışmalannda serbest fırça darbeleriyle
oluşturulan renkli girift çizgiler hem sert hem de yumuşak
geçişlerle çeşıtlı formlar meydana getirerek renksel
derinliği oluşturuyor. Bu formlar ve görünüp kaybolan
izlenimi yaratan silüetler, resimleri sürekli hareketli kılıyor .
ve sanki tuval canlıymış gibi bir ızlenim yaratıyor. Sanatçı, .
bu tavnyla hem kendi yoğun duygulannı ifade ediyor hem
de izleyiciyi duygulanna ortak olmayaçağınyor.
Antalya MüzesVne 'Perge Tiyatro
Salonu'
ANTALY A (AA) - Dünyanın en görkemli ve süslü tiyatrolan
arasında yer alan Perge Tiyatrosu'ndakı heykel ve frizler,
Antalya Müzesi'nde kurulacak 'Perge Tiyatrosu Salonu'nda
sergilenecek. Yapımına yakında başlanacak olan salon, 375 -
metrekare alanı kaplayacak. Salonun denize bakan duvarlan
şeffaf bır malzemeden yapılacak. Bu duvann önüne. antik
dönemde tiyatroyu süsleyen. boyu 3 metreye varan 19 dev
heykel konulacak. Böyiece, heykellenn ardında Akdeniz'in ;
maviliği ve Beydağlan görülebilecek. Salonda. tiyatronun
sahne binasını süsleyen eserler ve fnzler sergilenecek.
Yetkililer. salonun gırişinde kurulacak bılgısayarlı bilgi
merkezınde antik tiyatro kültürünün çıkışı vegclışimi .,: *
konusunda bılgı alınabileceğinı belirttiler. Zıyaretçıler. bu
salonda yer alacak antik tiyatrolara benzer basamaklara
oturarak büyük monitörlerden. değışik dillerde, antik tıyatro-
kültürünün çıkışından klasık döneme kadarki gelişımi
izleyebılecekler. Yıl sonunda tamamlanması planlanan
salon. 5 milyar liraya mal olacak.
Hintfilozofu SriA urobindo ilk
kez Türkçede
Kültür Servisi - Hint fılozofu Sri Aurobindo Ghose'un ünlü
yapıtı "Thoughts and Glimpses', 'Düşünceler ve Pınltılar"
adıylailkkezTürkçeyeçevrildi. İdealist diyalektik felsefenın .
en başanlı yapıtlanndan biri olarak kabul edilen kitap, şair
ve yazar Zühtü Bayar tarafından Türkçeye aktanldı. Kitap.
"Dharma Yayınlan" felsefe dizisinde İngılizce orijinali ve
Türkçesıy le bir arada, bıhngual olarak yayımlanacak. Yapıtı
Türkçeye kazandıran Zühtü Bayar, çaiışmasıyla ilgili olarak
şunlan söyledi: "Sri Aurobındo'nun yapıtı. Victorian çağı
Ingılizcesiyle yazılmış çok karmaşık, ama o oranda da şiirsel
biryapıt. Yapıtın orijinaliyle birlikte. bılingual olarak
yayımlanması konusunu özellikle yayınadan ben nca ettim.
Böyiece. felsefı İngjlizce konusunda incelemeler yapmak
isteyen fîlologlara da yardımcı olabıleceğimi düşündüm."
"Düşünceler ve Pınltılar". mart ayı başlannda satışa
sunulacak.
Fotoğrafevi'nde kısafilm
gösterimi
Kültür Servisi - Beyoğlu Fotoğrafevi'nde. cuma günü saat
19.00"da ıki kısa fiîm gösterilecek. Yönetmenliğini Ercan
Özcan'ın. görüntü yönetmenliğini İzzet M. Arslan'ın yaptığı
"Konserve Kahkaha" adlı fılmde Ahmet Kanbay ve Mine
Özerden rol alıyor. İşinden kovulmuş bir fotoğrafçıyla bir
konserve kutusunun ılişkisini konu alan filmde konserve
kutusunu PınarTmaz seslendiriyor. İkinci filmin yönetmeni
İzzet M.Arslan. Sait Faik Abasıyanık'ın öyküsünden
uyarlanan "Semaver"in görüntü yönetmeni Sinan Toğrul.
SedefAntay 'ın sergisi
tekrarlanıyor
KültürServisi - Fotoğraf sanatçısı SedefAntay. kasım ayında.
Yeşilköy Nadya Sanat Galerisi'nde açtığı "Doxa" adındaki ;
sergisini 1-11 şubat tarihleri arasında tekrarlıyor.
Fotoğraflar, bu kez Fransız Kültür Merkezinde
sergileniyor. Tür Tanıtım Reklam Hizmetleri A.Ş. ve
Greengraf Fotoğraf Fılm Prodüksiyon& Danışmanlık'ın
katkılanyla gerçekleştirilen sergj, stüdyo çalışmalanndan
oluşuyor.
Büyükşehir Belediyesi'nden
heykelyanşması
Kültür Servisi - İstanbul Büyükşehir Belediyesi, "Ulusal
Kurtuluş Savaşımızdan Günümüze Laiklik ve Demokrasi
Şehitleri Anıt Parkı Yontu Yanşması" düzenliyor. Seçilecek
heykeller, Saraçhane Parkı'na yerleştirilecek. Bir sanatçımn
en çok üç yapıtla katılabileceği yanşmaya katılmak için
şartname İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire '
Başkanlığı'ndan alınabilecek. Yanşmacılar yapıtlannı 8
şubat günü saat 17.00'ye kadar Büy^ikşehir Belediyesi'ne
elden teslim edecekler. Yanşma jürisi, Prof.Dr. Nurettin
Sözen (Büyükşehir Belediye Başkanı), Prof. Mete Tapan
(Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardıması), Hilmi
Yavuz (Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanı),
Engin Erkin (MSÜ Mımarlık Fak. Öğretim Görevlisi). Prof.
Ali Teoman Germaner(MSÜ.GSF. Heykel Bölümü
Başkanı), Prof. Hüseyin Gezer(Heykelüraşlar Derneği
Başkanı), Doç. Hüsamettin Koçan (PSD Başkanı), Beral
Madra (Sanat Eleştirmem, Sergi Yapımcısı), Prof.Dr. Hande'
Süher(İTÜ Şehirçilik Kürsüsü Başkanı). Prof.Dr. Haluk
Tezonardan (MÜ GSF Heykel Bölümü Başkanı) oluşuyor. .