Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 19 OCAK1994 ÇARŞAMBA
KULTUR
Paris'te, Arjantin tangosu mutlulukla danseden 'hüzünlü bir duygu' olmayı sürdürüyor
Tango: Görülenlehissedilenarasındakidenge
K
ültür Servisi - "Hiç olmayan
bir aşkın şarkısım söylüyor-
sunlıep düşünü kurduğumuz
gökyüzü,'bir tutku fırtınasmı meydan
okurcasma yok eden bir dost bu bize
zaman zaman hiç neden yokken ağla-
ma isteği veren duyguiunutmannzı
sağlayansa alkol."
Homero Manzi'nin bu dizeleri Bu-
enos Aires"in hüznünü de yansıtı-
yor. Hüznün ve nostaljinin içiçe geç-
tiği tangolar. fakir semtlerden süzü-
lerek Paris'e ulaştı. Avrupa \e Ar-
jantin, Şili ve Uruguay arasındakı
gidiş gelişleri sırasında tangolann
sözleri ne yazık ki yazılmadı. Dans-
larla ve sınırlı uyarlamalarla bu
dansın değeri belirlendi. Tartışmalı
bir şekılde ağızdan ağıza dolaşan di-
zeler korundu. Arjantin tangosu vü-
cuttan vücuda dolaştı durdu.
G eniş kitlelere
yayılarak insanlann beden
dilini anlamalanna yardımcı
olan tango, Remi Hess'e
göre' çift arasındaki
yüzleşmenin. çekimin
sorgulanmasıdır. Bu,
tangonun Fransa'da olduğu
kadar İtalya ve Almanya'da
da popüler olmasının
nedenidir. İnsanlararayış
içindeler, herkes birbiriyle
iletişim kurmanın yollannı
anyor ve tango insanlara
iletişim kurma olanağı
sağlıyor.'
Orlando "Coco" Dias. Fransaya
1976 yılında geldi. Dias sahneye
çıktığı ilk günleri şöyle anıyor. "Sah-
nede 7,8 yaşlanmdaki halimi hatırla-
maya çafcşırdım. O günlerde sabah
saat 5'te kalkar, fakir mahallemde
gece yanlartna kadar gazete sa-
tardmi."
Bir dansçı ve aynı zamanda da
profesör oian Helio Torres 1975'te
Paris'e yerleşmiş. O da Paris'te Şilili
bir gruba katılarak dansetmeye baş-
lamış. "Tango Argentino"nun
dansçılanmn coşkulanyla kendin-
den geçerek o da bu dansı öğrenmiş.
"Bazdarı, bu dansçıların sıradan
folkJorcular olduklannı düşünebilir.
Tangoları ilkeklir. Genellikle köyden
gelmişlerdir, fakat varlıklanyla ken-
dilerini beUi eden insanlardır."
Viloa rejiminin düşüşü ıle Astor
Piazzola, Eduardo Rovira ve Rodolfo
Mederos "yeni tango" arayışlanna
girdi. Fakat dansçılar bu durumdan
Tango, bir beden dilidir. Çift arasındaki yüzkşmenin, çekimin sorgulanmasıdır. Bunun için popülerdir. Tango, insanlara iletişim kurma olanağı sağlar...
yenik aynldılar. Helio Torres bu ko-
nuda şunlan söylüyor: "Başlangıçta
herşeyi yapmak istiyorduk. Tango-
nun özünü bulmak ve kendimizi geliş-
tirebilmek içinse çok zaman gereki-
yordu. Paris'te pek çok tango ustası
vardı, birçokları da davet edilmişti.
Ben şahsen yaşlı Arjantinli dans us-
talarından çok şey öğrendim. Herşey
onların kafasında saklı. Bir gün dan-
sediyordum. onlardan biri y anıma ge-
lerek topuklarım hakkında konuşma-
>a başladı. Bense hiçbir soru sorma-
dan onu dinledim. Bu dans o kadar
kırılgan ve karmaşık ki hiçbir şey onu
komik duruma düşüremez. Sonuçta
tango, baştan çıkarılmış bir saflıktır.
yoksunluktur, az fakat en i> i yap-
maktır."
Tangoyla sürekli flört eden
Fransızlar. Seinc Nehri üzerinde ba-
lolardüzenliyor, MJC'de tango üze-
rine dersler \eri>or. Vals üzerine bir
incelemenın yazan olan \e Christian
Dubor'la bıriikte "Çağdaş Tango \e
İki Kıtanın Buluşması" adlı bir ince-
leme yapanRemi Hess •?unlan söyiü-
yor:"Vals, mutlu çiftin dansıdır. Tan-
go ise çift arasındaki \ üzleşmenin, çe-
kimin sorgulanmasıdır. Ben inanıyo-
rum ki bu açıklama. tangonun Fran-
sa'da olduğu kadar İtalya >e Alman-
ya'da da popüler olmasının nedenidir.
Ben insanlann aray ışlar içinde olduk-
lannı düşünüyorum. herkes birbiriyle
iletişim kurmanın yollannı arıyor \e
tango insanlara iletişim kurma ola-
nağı sağlıyor/'
Aifredo Palacıos cuma akşamı
balosunu açıyor. Dansçılar bir Ar-
jantin ya da Şili şarabının eiıafında
yerlenni almışlar. Masalar bakı-
sjarın da öneminı vurgularcasına
karşı karşıya yerleştinlmiş. Bir çift
öne doğru çıkıyor ve tüm pısttekiler
yerlcrine oturuyor. Fakat herkes
içinde kalan duygulan dışa v urmaya
çalışıyor dansın büyüsüne kapıfa-
rak. K.omedşen Rachel. heyecanlı
heyecanlı konuşuyor. profesör Lola
tümcazıbesıyleçevresindekilerietki-
lıyor. psikanalist Lazar'sa tüm cesa-
retini toplayarak sahneye acemice
ilk adımlannı atıyor. Annelerinin
• takılannj takmaya başlayan vc bü-
yümeye özeneıj tüm genç kızlar gifcı
dansa yeni başlayanlar da ritüele
katılıyorlar. Bir yazar olan Solange,
tango yapmaya başladığından beri
onda başlayan topuk fetişizminden
söz ediyor. İşte bu aşk yüzünden
dansçılar pıste ayakkabılannı fırla-
tarak çıkıyoriar. Böylece varoluş-
larının farklı bir boyutunu yakalı-
yorlar Öğrencı Sarah şoyle anlatı-
yor "Gece klüplerinden orada kuru-
lan ilişkilerden bıktım. Burada kendi-
mi çok i>i hissediyorum. Belki bura-
da teknoloji yok ama ben insanlara
bâkıyorum \e oniann \ücut(arına
bakmaktan büyükze>k duyuyörum."
Tango, yalnızca \ ücudu tanımaya
ve ınsanın doğasında bulunan hete-
ros.eksüel poıansıyelin farkına var-
maya yaramıyor Tango. a\nı za-
manda duygusal bir sevişme olarak
da tanımlanıyor. Diğer dans salon-
lanna göre daha genç insanlann git-
tiği bu salonlar Solange'ın deyimiyle
"samimiyet mekanları". Bu salon-
lann başansı da Helio Torres'e göre
acemılikten geçiyor:"Çiftler arası-
ndaki ilginç ilişki, yeni başlayanlar
için teknik güçlükleri ortadan
kaldırır. Günümüz danslarında pek
rastlanmayan dokunma özgürlüğü
dansın daha da istek uyandırmasını
sağlar."
IArjantin tangosu çok
zengin bir malzeme
Hareketlerdekı ve ntımdeki bu
netlık -Bazılan tersıni ıddia etmeye
kalksalarda. bu rahatlık zencilerden
gelmiştir- çağdaş dansçılan da cez-
beder. Michele Rust. Dominique
Bgouet ıle dansettıkten sonra bir Ba-
kanlık bursuyla Buenos Aıres'e gi-
der. 1993 yılında bir gösten yapar.
Halen Arjantinli dansçı Gustavo
Na>eira ile çalışmalannı sürdürüyor
v e dans derslen v enyor. Philippe De-
coufle \e Pierre Doussaint ile çalı-
şmalar yapmış olan eskı dansçı Nat-
halie Clouet de Rust ıle aynı yoldan
gıdıyor. Kurduğu loplulukta sa-
naıçılarla bıriikte yeni arayışlara gi-
riy or.
Clouet. tangoyu >ö\le anlatıyor.
"Beni ilgUendiren ikili çalışma. fakat
aynı zamanda koreografi >e doğaçla-
ma da tangonun konusuna giriyor.
Arjantin tangosu o kadar zengin bir
malzeme sunuyor ki biz dansçılara..'.1
Ona göre tango görülenle hissedilen
arasında bir denge kuruyor. Helio
Torres ıse şu sözlerle anlatıyor tan-
goyu: "Bu dansta inandmaz bir este-
tik >ar ama figürler ikinci planda
kalıyor. Vaşlı dansçılara baktığımda
görüyorum ki viicudun aldığı şekil
çok önemli. Dirsek açıları \e yere
doğru y apüan hamleler denge bulma-
ya yarıyor. Tıpkı bir geminin fırtına
çıktığında dengesini buhnaya çalı-
şması gibi. İşte tüm bu detaylar
dansçının kalitesini belirli\or."
Tüm klışelerin ötesınde Buenos
Aıres'ten Paris'e dek tangonun kök-
leri. bu konuda araştırma yapan
çağdaş \e amatör dansçılar ile yaşlı
dansçılann tanıklıklan ile ortaya
çıkı\or. Ve müzik gibi tango da;
Michele Rust ve Nathalie Clouefnin
sahnelerinde. Federico Rodriguez'in
\ azılarında, Folıes-Berger'de danse-
den Pablo Veron'un sokaklarda ve
balolarda şaptığı çahşmalarda. ge-
nış kıtlelerin beğenisini kazanarak
insanlann beden dillennı tanıması-
na zemın hazırlıyor. Paris'te Arjan-
tin tangosu mutlulukla danseden
"hüzünlü bir duygu" olmaya devam
edi\or
Yıllann ünlü, parlak, zarif, ateşli müzikali bu kez unutulmaz bir başanyla İzmir Devlet Operasf nda
UnlüUszt
•MyFairLady'coşkusunu kaçırmayın y m m c m u ö m
ÜNER BİRKAN
I
zmir Devlet Opera ve Balesı, bu
mevsimin favorisi olmaya şımdi-
den aday bir sahnelemeyı. ünlü
müzikal "My Fair Lady"\ ı 11 ocak
akşamı sunmaya başladı.
ilk temsili 4 Şubat 1956'da Nev, Ha-
ven'de Shubert Tiyatrosu'nda \erilen.
aynı yılın 15 mart günü Nevv York'ta.
1958 Nisam'ndan sonra da Londra'da
sahnelenen ve yülar boyu afışte kalan"
My Fair Lady" ıçın. eleştirmen Geor-
ge B. Dale şunlan yazıyor:
'*Şu son yıllarda pek az müzildi ko-
medi, 1955-56 mosiminin gözdesi My
Fair Lad> ölçüsünde coşku yararmtşrır.
Bernard Shan'un Pygmalion'unun mü-
zikal uvgulaması olan bu oyun, içerdiği
ince güldürü öğeleri, kıpır kıpır
canlılığı, renkliliğiyle, en inaıunış Shaw
yanlılannı bile etkisi altma aldı. Alan
Jay Lerner'in metniyle Frederick Loe-
we'nin müziği. neşeli havası >e melodile-
riyle son derece mutlu bir ortam oluş-
türdu, izleyicinin bitmek bihneyen, coş-
kun alkışlarıyla karşılandı."
1956'dan bu yana geçen otuz sekız
yıl sonunda da" My Fair Lad> ", değe-
rinden hiçbir şey yitirmeksizin. en ba-
şanlı müzikaller.arasındaki saygın ye-
rini konıyor. Clkemizde ilk olarak
1966-67 mevsiminde Ankara Devlet
Tiyatrosu'nda sahnelenen. Todd Bo-
lender'in sahne düzeni, Cüneyt-Ayien
Gökçer çiftının kompozisyonlan ile
Türk tiyatrosunun başan çizgisinde
unutulmaz bır doruğu oluşturan par-
lak. zarif, ateşli müzikal bu kez. opera
bale sanatçılan eliyle sunuluyor İz-
mir'de.
Sahnelemesini. I964'te Köln'de
Todd Bolender'in yardımcısı olan
Amerikalı sanatçı Joel Schnee üstlen-
miş. Yönetmen Koreograf Schnee,
Türk opera sanatçılan ile bu ilk çalış-
masından son derece hoşnut; "İzınir'-
de, hiç ummadığım ölçüde yetenekli bir
kadroyla karşılaşmak çok şaşırttı, se-
vindirdi beni" diyor. "Oldukça ilkel
maddi te teknik olanaklar, daha doğnı-
su olanaksızhklar içinde çalışan bu
kadro, ne istediysem onu fazlasıyla ver-
di. Canla başla, istckle, bütün gücü\le
çaba harcadı temsili orta\a çıkarmak
için. Onlarda oyunculuğu, dansı,
şarkıyı mutluluk verici bir bileşim için-
de buldum. En güzel yanı da, şarkıcı-
ların dans etmeyi, dansçıların şarkı söy-
iemeyi bu denli başarmaları! Kendile-
riyle çalışmak benim için gerçek bir
zevk oldu. tzmirlilerin. bu seçkin, >ete-
nekli sanatçıların değerini bileceklerini
umuyorum."
Her şeyden önce. >önetmen
Schnee'nin sahne düzenindeki şaşmaz
Sevimli çiçekçi Eliza
Doolittle. soprano Selmin
Günöz'ün ölçülü o\ unu >e
nefis şarkılarıy la hemen
gönüllerde yer ediy or.
Bariton Altiığ Dilmaç,
profesör HigginsMn
başdöndüriicü oyununu
büyiik başarıyla
çiziyor. (Sağ altta).
7
önetmen ve koreograf Joel
Schnee. (küçük kare) 'İzmir'de. hiç
ummadığım ölçüde yetenekli bir
kadroyla karşılaşmak çok şaşırttı.
wm^mm sevindirdi beni. Oldukça ilkel maddi ve
teknik olanaksızlıklar içinde çalışan bu kadro ne
istediysem onu fazlasıyla verdi' diyor.
tempoyu. bir sanıyeyı bık boşa harca-
mayan, bilinçli devinimi övmek ıstıyo-
rum Amenkalı sanatçı. kalabalık sah-
nelerde ınanılmaz bır bütünlük içinde.
Sahnenınheryanında.enıne boyuna
dennlığıne kullanıyor oşunculan.
ddnsçıları, korovu. Ikili üçlü dörtlü
sahnclerde de oyunculan büyük us-
talıkla vönetıvor. vönlendirivor. Bu
tempovu sağlamada kendısıne. bez
panolarla sahne değışımlenni büvük
hızla gerçekleştiren dekor tasanmcısı
Ra\mond Schoop'un vardımı çok bü-
vük ıç ve dış dekorlar, buvük özenle,
kompozısvon ve renk seçkınhğıyle ta-
sarlanıp gerçekleştırilmiş. Gıysi tasan-
mlan da avnı zengınlık içinde, aynı
zevkle uvgulanmış.
Covent Garden'ın sevımlı "cock-
ney" çıçekçısi Eliza Doolittle. soprano
Selmin Günöz'ün ölçülü oyunu ve ne-
fis şarkılanvja, hemen gönüllerde yer
ediyor. Günöz'ün. bilgiyle. üstün tek-
nıkle söylediği "Ne Kıy ak", "Sen bekle
'Enry İggins", "Bu gece durmadan
dans etsem" gibi şarkılann. ancak bir
opera sanatçısının kültürü ve deneji-
miyle böylesine değerlendirilebileceğı-
ne manıyorum. Bariton Altuğ Dilmaç,
profesör Higgins'ın baştaki iddialı
kendine güvcmşinı. onalardakı
şaşkınlığını. sevincini fınaldeki yenilgi-
sini başdöndürücü oyunuyla. şaşmaz
diksiyon ve entonasvon diriliğiyle bü-
yük başanyla çiziyor. Alfred Doolitt-
le'da bas ErdemTürkbay, Nevv York'-
ta Stanley Holloway'in. Ankara'da
Şahap Akalın'ın unutulmaz kompo-
zisyonlannı andıran oır ovun vc
şarkı söyleme gücü sergiliyor.
Yunus Kırılmış, olgun. soylu
bir Pickering. İzmır Devlet
Operası'nın başanlı lirik te-
noru Ziya Ebnacı
(Freddy). şarkılarında
zevkle dinletıyor kendisı-
ni. Bütün oyunculan.
dansçılan adlanyla be-
lırtme>e yerim yelerli
değilnevazıkkı. Hep- ^_
sini, gerçekleştirdiklen"
kusursuz takım oyunu ı
layısıyla kutluyorum.
Oyunun müzikal anlatımı.
Aleksandr Samuel'in orkestra. Ca-
ner Ruhselman'ın koro vönetimlenyle
anlam vedeğerkazanıyor.Sonsözüm. !
İzmir'ın değerli hemşerisi Se>gi Sanlı"-
ya; Onun. "cockney"lenn ve sovlu-
lann İngilizcesini Türkçeye aktarma- |
daki ustalığı, My Fair Ladv'de Türk
sanatçılann böylesine unutulmaz bir
sahne başansı göstermelennin en
önemli etkeni kanımca. Özetle:" My
Fair Lad>" temsili. kültürlü, bilgili.
akılcı bir yönetmen elivle nelerin ba-
şanlabileceğinin en güzel bır kanıtı.
Izmirli okurlanm kaçırmasınlar bu
My Fair Lady coşkusunu...
kültür Senisi - Macar asıllı pıya-
no vırtüö/ü George Cziffra C2).
cumartesı günü geçırdığı bır kalp
knzı sonucu Parıs vakınlanndakı
bır klınıkte yaşamını vıtırdı. 1956
Ayaklanmasf nın ardından Maca-
rısian'dan avrılan Cziffra. 1968'-
den bu yana Fransız vaiandaşıvdı.
CzıtTra. Pans'ın 50 km kadar
u/ağındakı Senlıs kasıbasında
yaşıyordu.
|
1921'de Budapeştcde
doğdu
5Kasıml921 yılında Budapeş-
te'de çıngene bır aılenın çocuğu
olarak dunyaya gelen George
CzıtTra. ilk konserını be^ yaşınday-
ken. babasının zil çaldığı bır sırkte
verdı Dokuz ya^ındayken Buda-
peştc'dcki Franz Lıszt \kadcmiM"-
ne giren \e piyani^t. orkestra şefı ve
bestccı Ernst >on Dohnanu'dcn
pıvano derslcri alan Cziffra. 1933-
1941 yılları arasında Avrupa'nın
pek çok kentinde reMialler \erdi.
Orduva katıldıktan sonra 1943
yılında Kızıl Ordu tarafından esır
ahnanCzift'ra. 1947 yılında yenıden
müziğe döndü. Bu süreç içinde
Macarısıan Stalin rejımı ahına gır-
nıış ve CzıtTra da aılesını geçındire-
bılmek için barlarda çalmaya
başlamıştı 1950 yılında karısı ve
çocuklanyla ulkcden kaçma gin^i-
mınde bulunan ancak yakalanan
ve üç yıl ağır hapis cezasına
çarptınlan Cziffra. bu üç y ıl boy un-
ca bir taş ocağında yaptığı ağır ışçı-
lik sonucu yaşamının sonuna dek
sağ bileğine korse takmak zorunda
kaldı Serbest bırakıldıktan sonra
durumu düzelen Cziffra. 1955
yılında Franz Liszt ödülünü ka-
zandı.
11956 Ayaklanması
ve firar...
Ancak bır yıl sonra Macaristan'-
da komünist reııme karşı ayakla-
nan halkı durdurmak için Sovyet
tanklan Macaristan'a gırdi. Cziff-
ra'nın ülkesını bir daha hiç dönrne-
mek üzere terketmesı de bu olay
uzenne oldu. Fransa'ya gıden ve
aynı yıl 2 arulık günü Paris'teki
Chatelet Tiyatrosu'nda verdıği
konserle Fransız müzikseverlenn
hayranlığını kazanan CzıtTra. o
konserde Lıszt'in pıyano konçer-
losnu üç kez üstüste çalmak zorun-
da kalmıştı.
George Cziffra. bırkaç yıl içinde
uluslararası ün kazandı ve dün-
yanın en iyi Liszt yorumculanndan
bırı olarak kabul edıldı. Sanatçının
plak repenuvannda Liszt'ın Rapso-
dılen'nın yanı sıra Beetho\en, Schu-
mann. Chopin, Grieg, Rahmaninof
v e Çay ko» ski'nın başlıca y apı tlannı
içenyordu.
Cziffra'nın müzik kariyeri.
1970'li yıllarda müzik eleştırmenle-
nnın stilını eleştiren yazılan nede-
niy le eski parlaklığını y itırdi. Bu ta-
rihlerde. Cziffra festival organizas-
yonları ve tanhsel bınalan restore
etmek gıbı ışlerle uğraştı.
Yıllarca ızleyıcı önüneçıkmayan
ve plak yapmayan Cziffra. 1980'li
yıllarda görkemli bir dönüş yaptı.
1986 yılında Champs Elysee Tiyat-
rosu'nda çalan piyanıstin daha az
bilinen kayıtlan da 1992 yılında
EM1 ve Phılıps fırmalannca yayı-
nlandı. Cziffra. 1981 yılında zaman
zaman bıriikte de çalıştığı orkestra
şefi oğlu George'un ölümünün ver-
diği acının etkisını de üzerinden hiç
atamadı.
Fransız hükümetince çeşitli pa-
yelerle onurlandınlan ünlü piya-
nıst. aynı zamanda "Legion de Ho-
nor" sahıbiydi.
'Hovardanın
Sonu' sahnede
Kültür Servisi - İstanbul Devlet
Opera ve Balesi. Türk balesinın ku-
rucusu Dame Ninette de Valois
onuruna repenuvara aldığı "Hovar-
danm Sonu" ve "Çeşmebaşı" bale-
lerini 22 ocak cumartesi günü saat
15.30'da sahnelemey e başlıyor.
İngiliz balesinin önemli örnekle-
rinden sayılan ve koreografısi Ninet-
te de Valois tarafından Gavin Gor-
don'ın müziğiyle yapılan "Hovar-
danın Sonu" mırasa konan genç bir
adamın çılgınlıklannı konu alıyor.
Richard Glasstone'un sahneye koy-
duğu balede. orkestra şefı Elşad
Bagiro>."Çeşmebaşı"nı ise Evinç-
Sunal-Suna Şenel sahneye koyuyor.
Her iki balede de Oktay Kereste-
ci. Çiğdem Erkaya. Hülya Aksular,
Murat Akaoğlu, Erdal Üğurlu, Sel-
çuk Borak, Serap Konuk. Ender Sa-
\aşkurt Deniz Berge \e Ayfer Ze-
ren'in yanı sıra kalabalık bir kadro
yer alıyor.