Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 OCAK1994 PERŞEMBE
12 DUNYADAN
Düşler krallığınınumutışığıj Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze, Rusya'nın demokrat ve totaliter iki yüzüne dikkati
î çekerek, demokrasi hareketini desteklediğini ve tüm çabalarının bu yönde olduğımu söylüyor.
B
ir zamarüar Sovyetler
Birliği Dışişleri Bakanı
unvanim taşıyan ve
şimdi de bağımsız Gürcistan'ın
Devlet Başkanbğı koltuğunda
oturan Eduard Şevardnadze,
"Rusya'da olan biten her şey, bir
su damiasındaki güneş ışığı gibi
Gürcistan'da yansıyor" diyor.
Saçlanna ak düşmüş 65 ya-
şındakı delikanlı konuşmasını
şöyle sürdürüyor: "En azından
iki Rusya var: Biri demokratik,
öteki totaliter. Beyaz Ev soru-
nunda Veltsin'i destekledim. De-
mokrasiden yanayun. Ancak
kamünistleriıı Rusya üzerinde
büyük bir güçleri var. Mos-
kova'da karanlık güçierie oyna-
yanlar, Gürcistan'ı da, Ortaçağ
karanlığına döndiimteye çaJjşı-
yor."
Şski Sovyetler
Birliği Dışişleri
1
Bakanı olarak dünya
liderleri düzeyinde
saygın bir konumda
olan Şevardnadze, şu
' anda bir devlet
başkanı olarak
Rusya'ya boyun
eğmeye mahkum.
Abhazya'da aynlıkçılann
sürdürdükleri savaşa, Tiflis'-
teki ayaklanmalara rağmen,
Şevardnadze, kendine güvenin-
den bir şey yitirmemiş. Yalnız
"Gürcistan'a dönmem intihar-
dan farksızdı. Kendimi bir kay-
nar kazana attığunın farkınday-
dım" diyor.
Kafkas Dağlan> la çevrili
Gürcistan, bir düşler krallığı gi-
bi. Romalılar, ilk Hıristiyan
krallıklanndan birinin kurul-
duğu Gürcistan'ı "dünyanın en
güzel ülkesi" diye tanımlıyor-
lardı.
En büyük zaafi, Rusya için
taşıdığı stratejik önem. Rusya
ordusu için, eski Sovyet cum-
huriyetleri arasında en önemli
olanı, Gürcistan. Rusya Gür-
cistan'ı 1801'de ilhak etti ve Bi-
rinci Dünya Savaşı'ndan son-
raki üç yıl dışında 1991'e kadar
hep elinde tuttu. Başta ister Deli
Kaderini Gürcistan'ın kaderiyle birieştiren iinlü lider, "Suhumi'de ölseydim, bu benim için büyük bir onur olurdu" diyor.
Petro, ister Stalin, ister Yeltsin
olsun; Rusya'nın Gürcistan po-
litikası hiç değişmedi: Kaos ya-
rat ki. "barışı sağlamak için"
Rus ordusu ülkeye çağınlsın.
Gürcistan'ın 1991'de bağım-
sızlığını kazanmasından beri,
sorunlar hiç bitmedi. Abhazya
ve Ossetya eyaletlerinde savaş
patlak verdi. Sonra ayaklan-
malar baş gö'sterdi. Rusya bu
güçleri destekledi. Batı da yar-
dım elini uzatmayınca. Gürcis-
tan'ın Moskova'ya boyun eğ-
mekten başka şansı kalmadı.
Gürcistan ancak. Rusya baskın
olursa ayakta kalabilir. Şevard-
nadze de bunu pekala biliyor.
"Gürcistan'ın kaderi benim
de kaderim" dı>or \e ekliyor:
"Gürcistan iniş çıktşlarla doiu
gûnler yaşıyor. Ben de öyle.
Gürcistan >ok olursa, bırakın
ben de vok olavım. Bir daha
asla bırakmayacağun. Suhu-
mi'de ölseydim, bu onuriu bir son
ohırdu." Boris Yeltsin'le arası
iyi mi? Şevardnadze'nin gülüm-
semesi yanm kalıyor: "Aynı gö-
rüşteri savumıyoruz. Politik
arkadaşlıkların, eski politik
düşmanlıkiara dayanabildiğini
unutmayın."
Gürcistan'ın en güçlü özel
ordusunun başı, eski gangster
ve yeni oyun yazan Caba Iose-
liani, "Şevardnadze'yi komünist
yönetimde yaptıklan için affet-
rik" diyor ve ekliyor: "Herkesin
nt'fret duyduğu Rus ünparator-
luğu için Lşlediği suçları unuttuk.
Pek çok iyi şey yaptı. Şimdi
Gürcistan'ın tek umudu."
Beğımsızlık ilanından sonra,
/viad Gamsahurdia'nın Devlet
üaşkanlığı'na getırilmesi ol-
dukça normal görünüyordu.
Ancak göreve geldikten sonra,
dcmokrasiyle bağdaşmayacak
adımlar atü. 1991'de Gürcüle-
x)irdüşkrallığına
benzeyen, Kafkas
Dağlan'yla çevrili
Gürcistan'ı
Romalılar, ilk
Hıristiyan
krallıklanndan
birinin kurulduğu
"dünyanın en güzel
ülkesi" diye
tanımlıyorlardı.
rin çoğu, Gamsahurdia'nın akli
dengesini yitirdiğinı düşünü-
yordu. Tıflis'teki kanşıklıktan
sonra Gamsahurdia, çareyi
kaçmakta buldu.
1992 şubatında, demokrat-
lardan oluşan bir koalisyon, ül-
keyi kurtarmak üzere, yaşayan
en ünlü Gürcü'yü, Şevardnad-
zeyi geri çağırdı. Böylece bir
zamanlar George Bush, Helmut
Kohl, Margareth Thatcher gibı
liderle konuşan Şevardnadze,
yerel otoritelerle başa çıkmak
zorunda kaldı. Şevardnazde,
"Dışişleri Bakamyken çok daha
güçlüvdüm. Büyük işler yapabi-
liyordum" di>or.
Şevardnadze '"Suhumi'de bir
an ölmek istedûn. Ama şimdi
umut doluyum. Zaten yalnızca
tam bir iyünser Gürcistan'ın fi-
deriiğine soyunabilir."
• Le Monde da
j basın
j savaşında
* • Fransa 'da süren tiraj
savaşında,buhafta gençlere
yönelik ucuz bir gazete
çıkararak Le Monde da
yerini aldı.
~ri ransı: basınında geleneğin kalesi
' w4 olan Le Monde, pazartesi günü
M. yayınlamaya başladığı Infoma-
tin'le basın endüstrisindeki kıyıçı savaşa
katıldı.
Ekonomik durgunluğun sektörü git-
tikçe dahafazla etkilemeye başladığı şu
günlerde, popüler Parisgazetesi olan Pa-
risien 'in ülke çapında yayınlanan organı
Aujourd'hui nin bu haftayaym yaşamına
atılmasından sonra, Le Monde da bu ör-
neği izledi.
Her iki yeni yayın da dıişük fiyatlarla
satışa çıktı. Aujourd'hui 3.50 Fransız
Frankı 'na (60 cent) ve İnfo Matin de 3
franga satıhyor. Her ikisi de var olan
Fransız günlük gazetelerinden önemli öl-
çüde ucuz. Ömeğüi Le Parisien 'infiyatı
4.50 iken, Le Monde unki de 7/rank.
Mali olarak Le Monde 'un deslekledi-
ği tnfoMatin tabloidboyutlarmdan biraz
küçük. Bu gazete son yıllarda Le Monde
okumayı bırakmış olan Paris dışmda ya-
şayan kentligenç okuru hedefliyor.
Le Parisien 'in Paris dışmda ve genel
olarak taşrada dağıtılacak olan Aujo-
urd'hui de genç okuyucuya yönelik.
İnfoMatin ve Aujourd'hui'nin düşük
fiyat politikası, tirajın ve reklam gelirle-
rinin yoğun bir baskı altında olduğu
Fransız basınmdaki büyük rekabeti daha
da ağırlaştırma tehdidi yaratıyor.
Fransa'daki gazete ve dergiler diğer
sektörleri de etkileyen ekonomik dur-
gunluktan son derece olumsuz etkilenmiş
durumda. Ne ki, b .^sınm _, "ız yüze oldu-
ğu genel sorun .ski sosyalist 'taliye ba-
kanı Michel S ıpin 'in hazırlaa\ ı reklam
alımları sisv ni reformundan haynak-
lanmakta.
Ajanslar 'ibi aracüardan reklur^ların
alınmasınm sorumluluğunu rekl. •ncı-
ların kendis ne veren Sapin'iıı rtj^.mu,
reklam sekt< '"ındekigelirleritı gazeteler-
den aniden lelevizyonlara akrıasını ve
basın reklamlarmda gelirlerin \ı,sde 25
azalmasmı getirmişti.
The Financial Times
Ruslar Ctinton'tngeEşinekayüsız
NATO doruğunun ardından eski Doğu Bloku ülkelerinde görüşmeler yapacak olan din-
ton'ın ziyarctine Rus gazeteleri pek az yer ayırdı.
Bill Clinton, karısı Hillary ve kızı Chelsea ile klasik bir mutluluk tablosu çiziyor.
PostmodernbirABD başkanı
• Öylesine sıradan ki.onu
karikatürize etmek bile zor. Tum
zeka ve kişiliğini ortaya koydu,
ancak, halkın tam olarak kalbini
kazanamadı.
"Onun gibi sırtımı koltuğa yasbyorum,
gözlüklerimi bumumun üstüne düşürüyor, bir
elimde puro, diğer elimde kalem. bulmaca
çözüyorum. O sırada birşev ler sormak için biri
içeri giriyor. Clinton gibi genizden gelen günev li
bir aksanla 'Ne var?" diye sonıyorum. Bir takun
el hareketleri ile zenginleştinneye çaltşıv orum.
Ama yine de onu tam olarak taklit edemiyonım"
diyor ünlü komedyen Paul Begala ve ekliyor:
"Kendine özgü bir ses tonu, ifadesi, hareketleri
ve görünüşü olmasuıa karşın o öylesine
sokaktaki herhangi bir Amerikalı gibi ki taklit
edilemiyor."
Geçtiğimiz yıl BiU Clinton. tüm Amerika'yı
etkilemesine karşın tam anlamıyla halkın
gönlünü kazanmış sayılamaz. Clinton, zekasını
ve enerjisini ortaya koydu.Diğer politikacılann
aksine olaylann üzerine gitmekten kaçınmadı.
Irkçılık sorunundan bütce açığına, orta sınıfın
ekonomik problemlerine kadar ülkenin en güç
sorunlanrun karşısına dikildi. Bütce açığını
azaltma başansının yanısıra Meksika ile
serbest ticaret anlaşmasının imzalanmasmın
da, Ointon'un politik kariyerindeki önemi
yadsınamaz. Yine de tüm bunlara rağmen Bill
Cünton'ı gerçek bir başkan olarak kabul etmek
zor. Amerika'nın son başkanının, halkın
gözünde büyüleyici bir etkisi olduğu gerçek.
Beyaz Saray'a yağan mektup yağmuru ve gelen
telefonlann sayısının George Bush'un
döneminin iki katına ulaşması da bunun somut
bir kanıtı. Başanlarının özünde. halkın şiddetle
gereksinim duyduğu sorunlan ele alması ve
sonuçlandırmaya yönelik gırişimlen yatıyor:
Terör. sağlık politikası. ekonomik istikrar ve
ırkçılık sorunu.
Clinton bir halkçı ama yine de hoş olmayan bir
yönü var ki, o da Amerika'nın son başkanının
kişiliği. Halkın. onun söylediklerine inandığı
konusunda şüpheleri önemli boyutlarda.
Skandallann dumanlannın azalması bile bu
şüpheleri azaltmaktan uzak. Bill Clinton olgun
bir kişiden çok, erken gelişmiş bir çocuk
izlenimi vermekte. Sabırlı olduğu doğru.
Kampanyası sırasında başkanhk seçimlerini
kazanma umudunun söndüğü anlarda bile
moralini bozmadan ısrarla devam etmesi ve
son olarak NAFTA görüşmeleri süresince
karşılaştığı güçlükler bunun en somut örneği.
E
ski Sovyet günlerinde ABD ve Sovyetler arasında
düzenlenecek bir zirve toplanüsı Kremlin'in pro-
paganda araçlannın ABD'yle ilgili şpvlar, kitap-
lar ve makalelerle son hızla çalışmalanna neden olurdu.
Bu yazılar ve filmler istedikleri kadar "zenci problemi".
artan işsizlik ya da Amerikan militarizmi hakkında
olurlarsa olsunlar kimse bunlan dinlemezdi. Herkes ışıl
ışıl mağazalan. rüya arabalan. parlak kıyafetleri ve
ufukta yükselen gökdelcnleri görmek için koşuşurdu.
Orta yaşlı pek çok Rus ilk Levi's Jean'ine kavuştuğu
günü hala zevkle anımsar.
Düzenlenen zirve toplantılan son derece görkemli
olurdu. Toplantıda yer alan her olay televizyonda yayı-
nlanır. atılan her ımza tarihe kazınır ve sıkılan her el de-
nizlerin ötesindekı o düşler ülkesi tarafından bir tanı-
nma, bir kabul edilme olarak algılanırdı.
Ancak tüm bunlar gecmişte kaldı. Rus gazeteleri,
Başkan Clinton'un bu hafta içinde yapacagı Rusya ziya-
retine çok kısa yer ayırdılar. Bu yazılar da daha çok han-
gj ülkenin NATO'ya hangi kapasiteyle katılması gerek-
tiği hakkındaki yorumlardan oluşuyordu. Ziyaretle
arasında bir bağlantı kurulan tek duygusal olay, bir
grup eylemcinin ekimdeki Parlamento olaylannın anısı-
na bıraktığı çelenk oldu. Grup daha sonra caddenin
karşı tarafındaki ABD elçiliğine yürüyerek binanın
önünde " Yankiler eve dönün" diye bağırdı.
IAmerikan efsanesi
vıkıldı
Bunlara ve aşın milliyetçi Jirinovski'nin yabancı düş-
manlığına karşın Amerikan karşıtı duygulann artmakta
olduğuna dair addi belirtiler gözükmüyor. Aşinalık ve
kötü deneyimler komünistlerin başaramadığırü başardı
ve Amerikan efsanesini yiktı. Evgeni Kulakov, Rusya'-
nın parçalanan illüzyonu hakkında Obozrevatel dergisi-
ne yazdığı >anda "Farkına vardığımız ve yitirdiğimiz
umut Amerika, bizi tıpkı gençlik gibi geri dönmesi müm-
kün olmaşan bir biçinide terkefti. Bir kez daha solmuş je-
anlerimizi bacaklarunıza geçirsek bile biz büvüdük ve bi-
zim Anıerika'mız artık yok. Tabii, asunda biçbir zaman
olmadı." diyor.
Mikhail Gorbacov tarafından başlatılan reformlann
ilk yıllannda ve Yeltsin'in "yeni Rusya'suun" ilk yıllan-
nda Rusya elektrikli telleri İcaldınp, bir parlamento se-
çip, bir borsa kurar ve gereken ekonomik reformlan
gerçekleştirirse Batı'nın yatınmlar ve dış yardımlarla
koşup geleceğine inarubyordu. Evet, gelen bir şeyler
oldu. Kiviler. yabancı çikolatalar. Cadillac'lar, coca
cola ve Big Mac'ler Moskova'ya doluşmakta geç kal-
madı. Ancak bunlar, paralan bu tür şeyleri almaya yet-
meyen Ruslar için yoksulluklannı daha da belirleyen
şeyler olmaktan öteye gidemedi. Batılı danışmanlar da
ülkeye doluştu. Ancak îüks bir otelde birkaç gün kaldı-
ktan sonra hazırladıklan raporlann ülkeye pek bir
katkısı olmadı. Söz verilen milyarlarca dolarlık yardım
hiç gelmedi. Ruslar da önce Gorbaçov'un, ardından
Yeltsin'in batıya yapılan ziyaretlerden elleri boş dönme-
lerini gitgıde açılan gözlerle izlediler.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKCİ
Bir Demokrasi Dersi...
12 Mart olmuş, Nihat Erim Başbakanlığa getirilmişti.
CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevtt, "Bu darbe bana kar-
şı yapıldı" deyip, genel sekreterlikten ayrılmıştı. Oysa,
12 Mart ona karşı filan yapılmamıştt. Zamanla görüldü
ki, darbe 1961 Anayasası'na karşı yapılmıştır. Darbenin
elinden 1961 Anayasası'nı kurtarmak, 87 yaşındaki Is-
met Paşa'nın yardımıyla olacaktır. Ne kurtarabilirse...
MetinToker in "DemokrasimizinlsmetPaşa'lı Yılları"
dizisinin sonuncusunu, "ismet Paşa'nın Son Yılları" ki-
tabını okuyorum, yattığım yerde. Metin Toker, "Onuncu
Bölüm"e, "inönü Üç Cephede Savaş Veriyor" başlığını
koymuş. Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç'tır.
İsmet Paşa, yanında CHP Grup Başkanvekili Necdet
Uğur'la birlikte Genelkurmay yollarındadır. Necdet
Uğur, yıllar sonra, İsmet Paşa'nın bir ölüm yıldönümün-
de izlenimlerini şöyle anlatacaktır:
"Konuşma başlayınca Inönü'nün yanılmamış olduğu-
nu gördüm. Tağmaç, tam işin içindeydi. Değişiklik öne-
rilerini neredeyse ezbere biliyor, ısrarla savunuyordu.
Ne ismetPaşa, ne ben öyle bilıyorduk. Elimdekikağıtlar-
dan maddeleri zor takip ediyordum. O, bunlarm neden-
lerini de ezbere biliyor ve inançla savunuyordu."
İsmet Paşa ile Necdet Uğur, Genelkurmay Başkanı
Tağmaç'a giderlerken Paşa, Necdet Uğur'a, "Sen tartış-
malara katılma" der. öyle giderler. İnönü, başta yargı
bağımsızlığı, üniversite özerkliği, düşünce ve örgütlen-
me özgürlükleri, bunlarm anası olan 11. madde olmak
üzere, 1961 Anayasası'nın esasları itibarıyla korunma-
sında ne denli kararlı olduğunu göstermekte gecikmez.
Tağmaç, 12 Mart'taki durumu anlatırken şöyle der:
"Neden oldu Türkiye'de bütün bunlar? Türkiye'deki
toplumsal uyanış, ekonomik gelişmeden hızlı gittl. Bir
dengesizlik ortaya çıktı."
Çaresi de, toplumsal uyanışın öne çıkardığı maddele-
rin törpülenmesi. Genelkurmay Başkanı'na göre, "ka-
bahatin yüzde ellisi üniversitelerde"yd\. İsmet Paşa ise,
üniversite özerkliği konusunda son derece duyarlıdır.
Konuşmanın o aşamasında şöyle der:
"- Bak, iki gözüm. Sen benden ne istiyorsun, biliyor
musun? 'Bu memleketin, yetişmeleri için en çok emek
verdiği insanlar kendi kendilerini yönetemezler'.. sen
benim buna inanmamı istiyorsun!.. Doğrudur, olaylarçı-
kıyor, polis geliyor, jandarma giriyor. Hatalar yapılıyor.
Ama bütün bunlar halledilebilir hususlardır. Özerklik
içinde... Onlar kendilerini yönetemiyorlarsa, onları ben
yöneteceğim diye ortaya çıkan kimselerin onlardan faz-
lalıkları nedir? Akla gelecek soru bu değil midir? En çok
emek verdiğimiz insanlann, en çok yatırım yaptığımız
insanların kendi kendilerini yönetemeyeceklerini bana
kabul ettiremezsm."
Tağmaç, içini daha bir açar; ordu politikaya karışmış-
tır; ordu içi sorunlan çözmekte zorluk çekmektedirler.
Demokrasinin işlememesinden, özgürlüklerin kötüye
kullanılmasından yakınır. Inönü'nün kendisine bir yol
göstermesini ister.
Bu sırada çay molası verilmiştir. Necdet Uğur, Pembe
Köşk'teki toplantıda bir anısını gülerek anlatır. Görüş-
meler çok hararetli geçmektedir. ismet Paşa kızmamak-
tadır ama, bazen kızar görünmektedir. Hararetlidir. Her
şeyi tam bilinç içinde, dozunda söylemektedir. Tağmaç
etkilenmiştir. Içtenlikle konuşmaktadır. Çay molasında
Uğur ile yan yanadır. Uğur da hararetlenmiştir. Genel-
kurmay Başkanı, bir konuyu açmış, anlatıyor. Uğur bir
bakar ki, genel başkanının uyarısına karşın kendini tuta-
mamıştır, konuşmaktadır. Bu sırada bir el uzanır, kolunu
sıkar. Bu ismet Paşa'nın elidir. Necdet Uğur şöyle der:
- Anladım ki, etkileme alanının benim amatörce göste-
receğım bir tepkiyle bozulabileceğinden endişelidir...
Necdet Uğur kıpkırmızı kesildiğini ve bir daha ağzını
hiç açmadığını anlatır. inönü, kendisine yol göstermesi-
ni isteyen Genelkurmay Başkanı'na şu karşılığı verir:
- Sen benden tılsımlı bir anahtar istiyorsun, zorluklar-
la karşılaştığında hemen kapıları açıverecek. Cemiyet-
lerin hayatlannda tılsımlı anahtarlar yoktur. Demokrasi-
nin yerleşmesi sabır ister, sebat ister. Fransız Ihtilali'-
nden sonra iki defa krallık geldi. Şimdiki 5. Cumhuriyet-
tir. Bizde de yıllar geçtikçe şikayetler azalacak,
demokrasiye müdahaleler seyrekleşecek, hafifleyecek-
tir. Hür vatandaş ve hür cemiyet olarak yaşamak, her
suretle Türk milletinin hakkı ve liyakatidir. Bir şeyi unut-
mayın; milletçe yükselmemiz, ancak demokratik rejim
içinde, insan hakları rejimi içinde kabil olacaktır...
•••
Dünyanın bir ucundan, Avustralya'nın Sydney'inden
Ozan Nihat Ziyalan, "Abidin Dino 'nun Ayak Deseni" şii-
rini gönderdi, şöyle:
"ağırlık altında ezilen değil ağırlığı kaldıran/tarak ke-
miğinden genişleyen çıtırtıyı/yükündeki derdi ezgileyen
ayak/gövdesini ve aklından geçenleh basışında incit-
meyen/çakan şimşekteki ışıltıyıldenizin dalgalanmasın-
daki salıncaklanmayı taşıyan/gurbette ana dilini konu-
şan birini duyunca heyecanlanan/mutluluğu resmeyle-
yen ayak
suladığı çiçeklerin iç rahatlaması ötelere vuranlelleri-
ni de işe karıştıran/alınterini ve emeği/bahçe eyleyen
ayak."
BULMACA
"- 3
SOLDAN SAĞA:
1/ Yiyecekleri, içine su
koymadan kendi su ve
buhanyla pişirme yönte-
mi. 2/ Fenike mitolojisin-
de en büyük tann... Tö-
ren. 3/ Divan edebiyatın- 4
da manzum bilmece... c
Büyük demiryolu durağı.
4/ Yapraklan sebze ola- 6
rak kullanılan bir bitki... j
Boru sesi. 5/ Düz-ve ensiz
kılıç... Bir kumar aracı. 6/ 8
Benzer, denk... "Bu dü- Q
zen böyle mi gidecek/—'-
ler fılleri yutacak/Yedi
1 2 3 4
nüfuslu
haneye/Üç buçuk tayın yetecek"
(Orhan Veli). 7/ Burun iltihabı...
Eksiği olmayan. 8/ Yünü doku-
macılıkta kullanılan bir koyun cin-
si. 9/ Meyve kurusu... Arka tara-
fında kırmalan çok, bacaklan dar
bir tür pantolon.
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ İlkbaharda daha çok buğday
tarlalannda rastlanan ve mor
renkli çiçekler açan bir bitki. 2/
Yeniçerilik zamanında askere veriltn aylık... Dolayh olarak an-
latma. 3/ Koridor. 4/ Asya ile Avrupa'yı ayıran dağ sırası...
"—'ler pençe-i kahnmda olurken lerzan/Beni bir gözleri ahuya
zebun etti felek" (Yavuz Sultan Selim). 5/ Küçük bir alan üzeri-
ne odaklanmış yoğun ışık kaynağı... İlgj çekici ve değişik kimse.
6/ Bir kürk hayyanı... Giysi kesimi... Numararun kısa yaahşı.
7/ Bir savaş uçağı tipi... "Fena değil" örneğinde olduğu gibi, bi-
linçli hafıfsemeye dayanan söz sanatı. 8/ Japonlar'ın ulusal dini
Şintoizm'de güneş tannçası. 9/ Tıp dilinde derinin kanlanması-
na verilen ad.