20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 19 EYLÜL1993 PAZAR 8 PAZAR YAZILARI Sözhakfa Hyde Park'taLONDRA EDİP EMtL ÖYMEN Londralılann başını çevirip bak- madığı, Londra ya ilk gelenlerin ise hay- ret ve merakla izledikleri adres: Hyde Park'da Konuşmacılar Köşesi... Küçük bir merdivenın ilk bırkaç ba- samağı, bir portakal sandığı ya da süper- marketten atılmış şöyle sağlam bır kutu işınızı görür. Tek yapacağınız şey, hıç utanıp sıkılmadan konuşmaya başla- mak. Öyle kendi kendinize değil. Gelıp geçenlerin gözünün içine bakarak. Ne mi söyleyeceksinız? Ne isterseniz. Siya- setten feminizme, hayat pahalılığından fuhuşa, Tann vardır-yoktur tartış- malanndan, dünya banşına kadar her şey olabılir. Konu ve süre smırlaması yok. Sadece küfiir edemezsiniz. Pazar günlen, Londra"da sıyaset günü. Genel seçımlerde gide gele sadece iki büyük parti ile, üç numaralı küçük partiye oy vermekten başka bır şey bil- meyen Ingıkzler, marjinal politikalara ise çok meraklı. En olmadık siyası parti- ler, gruplar, örgütler. dernekler gırla. Ör- gûtlü toplum örncğı İngiltere Halkı sus pus oturmayan, Devlet Baba diye bir kavramın olmadığı. herke- sin örgütlenerek baskı grubu oluşturma- ya yüzyıl önce başladığı bır ülke. Os- manlı, daha "Meşnıtiyete geçsek mi, msıl geçsek de" diye debelenirken 1871"- de Toplantı ve Gösteri Yürûv üşü Yasası çıkmış. Ama toplantı ve gösten yürüyü- şünü sınırlamak, kısıtlamak. yasakla- •mak için değıl;bunlara yasal biçimde ızin vermek içın. Hyde Park daha o zarranlar da kentin en büyük parkı. Bir köşesi. dilediğini söylemek isteyenlere aynlrruş. O gün bu- gündür bu hak kullanılıyor. Ve hele pa- zar günleri. Ama bugün sadece Hyde Park yok. Belli güzergahlar, protesto yürüyüşleri- ne aynlmışür. Akla gelen her konuda protesto, polis gözetiminde özgürce ya- pılacak bugün. Hele hava da güzel olur- sa (Londra'nın rıısanı ve eylülü çok hoş- tur)... Her halde. aşın sağcılar ve Daz- laklar bugünün en popüler protesto ko- nusu olacak. Ama hemşireler de sokak- laradökülebilir. Sağlık bakanı, ücret artışı olmayacak dedi çünkü. Irak'a uygulanan BM am- bargosuna karşı iki yıldır Dışişleri Ba- kanhğı önünde tutulan nöbet sürüyor. Kuzey Irlanda'dan îngijiz askerlerinin çekilmesi için yine gösteri var. Kocalan- ndan sürekli dayak yiyen kadınların top- lanüsı yine bugün. Brezilya'da katledilen yerülere hükümet elini uzatsın diyenler Brezilya Büyükelçiliği önünde birikecek. Ve bugün, Marx-Engels-Lenin'in Lond- ra'da yaşayıp gezip dolaştıklan yerlerin önünden geçecek bir tur da var isterse- niz. Sabah 10'da Tottenham Court Road metro çıkışında buluşalım. Ücret 5.50 steriin (100 bin lira). Buna, Marx Kütüp- hanesi'ne giriş ücreti dahil. Manc'ın ünlü mezan da Highgate tepesinde. Biraz so- luk gerek çıkmak için. Dönülmez akşamın ufkundayızYaşb adamın elleri soğuktan morarmış. Ama yola doğru uzattığı kuru uzümü elı cepte satamaz. Titremesi soğuktan rru yaşlılıktan mı, kimbilir... Puşkin Meydanı herzamankı gıbı kalabalık. McDonald's'a gidenler ve dönenler hareketü. Sokak saualan durgun; en fazla vücut agırlı- klannı bir sağ, bir de sol ayaklanna yükle- yerek hafıf sallanıyorlar. Isı 4 derece. Yaşlı adamda en ufak bir kıpırtı bile yok. Bakışlan. satmak istediği kuru üzümün ke- nanndan kaldınma düşmüş, dalmış gitmiş. Yaruna yaklaştığımın farkına varmıyor. Kuru üzüm alma istegimden değil, ama böyle yaşlı bir adamın buralarda satıcılık yapmaşına acıdığım için ona yaklaşıyo- rum. Üzümün fiyatıru soruyorum. "Bin beş yüz nıble" diyor. Başını kaldırmasına karşın, gözlerini daha bir süre gözlerime isabet ettiremiyor. Söyleşmeye başlıyoruz. Yaşmın 91 oldu- ğunu öğrendiğimde üzüntüm daha da artı- yor. İşte Rusya'daki reformlann aa sonuç- lanndan bin daha! Hemen yanı başımızda bir sürü dilenci var. Ama yaşlı adam dılen- meyi onuruna yediremıyor. Öğretmen emeklisi olduğunu söylüyor. Eski öğrenci- lerinin kendisini görmesinden çekindiğini ekliyor. Lütfen, diyor, verdiğiniz paranın ne ol- duğunu söyleyin; gözüm secmiyor da... El çabukluğuyla ona vermeye hazırlan- dığım üç tane beş yüzlüğü binliklerle değiş- tiriyorum. Kendisine üç adet beş yüzlük verdiğimi söylediğimde, dediğimin doğru- luğundan kuşkulanmıyor bile. MOSKOVA HAKAN AKSAY Oradan uzaklaşırken, ona yardım ettı- ğimden dolayı herhangi bir hoşnutluk duy- mamak için kendimi iğneliyorum. "Gönlü engin" kişilerin. yoksullara üç-beş kuruş verdikten sonra, İcendilerini yeryüzüne in- miş melekler gıbi görmelerine dayana- mam. Yaşlı adamın çehresi bir türlü aklı- mdan çıkrruyor. Düşündüğumün ve üzül- düğümün yalnız o olmadığını anlıyorum. Yaşb insanlar neden beni bir başka etkili- yor? Onlann yaşanacak gunlerinin gıderek azalmasından kavnaklanan kaygım yü- zünden mi? Geçtıklen uzun ve benim için bilinmez yolda nelere rastladıklanna, nasıl etkilendiklerine duyduğum meraktan mı? Yoksa bana hem yakın hem de uzak olan bir başka yaşlıvı anımsatmalanndan mı? Yaşlılığın hü?nünü en iyi Türk sanat müziğinin anlattığın! düşünüyorurn. Şu sözlerden daha içtenı söylenmış mı ki: Dönülmez akşamın ufkundayım, vakit çokgeç. Bu son fasddır ey ömrüm, nasıl geçersen geç- Bu şarkıyı dınlerken gençlenn de kendını yaşlı duyumsamalan olası. Zaten her şey göreceli değil mi? Zaten hepimiz doğduğu- muz andan iıibaren yaşlanmaya. sona doğ- ru yaklaşmaya başlamıyor muyuz? Insan bunları düşününce, yaşlılann gençleri anlamadıklan yolundaki yakın- malardan siynlma ve gözünü ileriye değil geriye doğru çevirme olanağı buluyor. Ya ben on beş-yırmi yıl öncekı halimi, duygulanmı. istekferimı anımsıyor mu- yum? Bugün benden on beş-yirmi yaş küçük olanlan anlayabiliyor muyum? O yıllarda yazdığım güncelen yok etmesey- dım belki çok daha ıyi anlavacakum. Evet, belki güncelerdir kuşaklar arasına giren duvann kalınlaşmasının önûne geçe- cek olan. Kendi gecmişimizi anımsayarak, -her şeyi anlamasak da- anJayışlı davrana- cak kadar insani gücü ve sıcaklığı kendi- mizde bulmamızı sağlayacak. Keşke herkes günce yazabilse... Her şeykitabınauygun Vahşi kedi ffüneşin tadını çıkartıyorA ywtral >?; ni11 b a ? k ^ ŞîKf 1 J» ~ J> * ^ Tarongo Hayvanat Bahçesı nde bulu- nan fndira Vlaha isimti arslan 20 bin dolara mal oünuş yeni kafcsinde boylu boyunca uzanmtş güneşin tadını çıkartı- yor. Yeni kurulan Sidnev'deki bu hay vanat bahcesinde ağırlıklı olarak vahşi hay*anlara yer veriliyor. Tarongo Hay- vanat Bahcesi özellikle «ahşi kedileriyle iinlenmiş. Hay vanat bahcesinde çoğunluğunu Asya'dan getirrilen 200 ile 400 arasında büyük kedi bulunuvor. (Fotoğraf:R£UT£R) Asya"nın Batı etkisinden en uzak ülkelerinden bin Burma. Koka kolanın bile en geç vardı- gı ülke. Son yıllarda aralanan kapıdan ancak bir göz atmaya hakkınız var. O da tren istas- yonlan ve bürokratik turistlerin Burma arasında mekik doku- malan... Her şey göz açıp kapa- yana dek geçiveriyor. Bir de çok düşük bir kurdan dolardeğiştir- me zorunluluğu var. Plastik "duty free" torbanız- daki viskı ve sigarayı on misli fı- yatına elinizden almak için daha alandan aynlmadan yanş başlıyor. Sınınızdakı gömlek- ten yırtık torbanıza dek alıcı var. Rangoon kenti de tüm baş- kentlergibiü/kenınengörkemli kenti olmaktan çok uzak. Er- keklerin 'longyi' denen uzun eteklcri. kızgın güneşte panlda- yan altın kubbelı tapınaklar. iki yolcuyu sırt sırta oturtup pedal gücüne giden üç tekerlekli tak- sıler olmasa egzotık bir kent bi- le denemcz İngılızlercetvelgibı caddeler çekmışler. dört köşe yapılar dikmışler. Bunun bir GÖNÜL DÖNMEZ örneği asnn başmdan kalma Strand Otelı. O bizim National Geographic dergısindeki bol renkli resımlerden imgeledıği- miz Burma. on dört saatlik tren yolculuğu Mandalay Ekspresf- yle başlıyor. Turistlere aynlmış lüks mevkideki rahat koltuğu- nuza gömüldüğünüzde raylara biteviye vuran tekerlekler sızı güncelden alıp Rudyard Kip- ling'in evrenine götüriiyor. Her şeyi kitabına uyduran bir sistem var Burma"da. Örneğin trafık sağda. direksıyon da sağ- da. Asya şoförlerine has "Alla- ha emanet" kafasıyla araba kul- lanıyorlar. Gerçı yollarda kaza maza görmüyorsunuz. Kara- borsa ekonomisi de aynı kitaba uydurulmuş. Mandalay kentine vanr var- maz çevremizi saran kalabalık. lakost gömleği getirmedik diye Insaıılar,hayvanlarve toplumsalkültür Buralarda, yani kuzeyde somon babğı boldur, en çok yenen bab- klann başında gelir. Kuzeyin çok bulunan balıklanndan biri de mori- na balığıdır. Bu iki balık da hem ko- tayla avtenan endüstri babkçılannın ağına. hem de balığa hobi olarak çı- kanlann oltasına en sık takılan balı- klardır. Ama bu iki babk arasında bariz bir aynmcıhk, hatu ırkçıhk yapılmaktadır. Oltasına büyükçe bir somon babğı vuran hobi balıkcı, elinde somonu mutlaka hatıra fo- toğrafı çektirirken, morina babğı yakaladığında fazlaca böbürlenme- den oltadan çıkanp yanındaki plas- tik torbaya atıverir. Somon balış. şarabıyla, rutinleriyle törensel bir şekilde yenirken, morina babğı haş- lanıverip yeniliverir. Aslında amacım balık anlatmak değil, babkların ve dahi diğer hay- vanlann toplumsal kültürdeki. do- layısıyla dildeki yerine gelmek, ha>- vanlann toplumlar için temsil ettik- leri estetik ya da diğer insani değer- leri karşılaştırmak. Danimarkaca'da morina babğı, gerçek hayattaki yerine uygun bir şekilde olumsuz bir sıfata dönüş- müştür. İnsanlar için kullanıldığın- da aptal anlamına gelır Danimar- kablar bağlamlan kavramakta zor- luk çekenlere. "Seni morina balığı" diye hitap ederler. Oysa güzel bir kız. uskumruya benzer. Sol muhalefet, Danimarkanın bir önceki muhafazakar başbakam Poul Schlüter'i resmederken hep til- kiye benzetirdi. Çünkü tılki Dani- markaca'da da Türkçe'dekıyle aynı anlamda kullanılıyor: Kurnaz. Bu- nunla Schlüter'in, liberal-muhafa- zakar ekonomik pobtikalanyla halkı aldattığj kastedilirdi. Baa hayvanlar değişik dillerde KOPENHAC FERRUH VIL.MAZ benzer anlamlar ifade ederler. Bun- lardan biri de köpektir. Danimar- kaca'da da köpek sıfatı -Türkçe'- deki kadar ağır olmasa bile- bırini aşağılamak ıçın, yani küfür olarak kullanıbr. Danirnarkaca'nın en ağır küfîirlerinden biri isedomuzdur. Bır insanın benzetılebileceğı en aşağılık hayvan domuzdur. çünkü domuz pis ve kötü kokulu bir hayvandır. Buna karşılık küçük bir çocuğun babasınm yanaklannı sevgiyle. baş- ka bir keİıme olan "domuzcuk"u kuilanarak avuçladığını görebilırsi- nız. Ya da annenın çocuğunu "Yine domuz yavrusu gjbi ortalığı mı batır- dın" diye sevecen azarlamasını du- yabilirsiniz. Bır de Türkçe'dekinin tam zıddı anlamda kullanılan hayvanlar var- dır ki, onlann başında eşek gelır. Danimarka'da birisme eşek dediği- nizde, bu sadece o kişinin inatçı ol- duğunu anlatmak istiyorsunuz de- mekü'r. Hele a>ı, Danimarkaca'da tam anlamıyla sevimli bir keümedir. Ayı. güclülüğü olduğu kadar sevim- bliği de ifade eder. Ayı aynı zaman- da erkek ismidir. Ünlü İsveçli tenisçı Björn Borg'un ilk adı ayı anlamına gelır. Danımarkablar için deve de se- vimli bır hayvandır Tavşanlar ise cınselliği temsil ederler ve "sevişme delisi" binne "Tavşan gibi sevişiyor" denir. Fare ise tavşanla aynı anlam- da, ancak olumsuz bir bağlamda kullanıbr "Fare gibi ürüyor." Kap- lumbağa yavaş, tavşan hızlıdır. fıl ise hafızası en güçlü hayvandır. Onun ıçın hakkında soruşturma açılan eski Adalct Bakanı hakkında bakanlık görevlıleri. "Fil gibi hatır- lardr diye ifade vermişlerdi. Oysa hayvanlar sadece insanlann yaratüğı kavram dünyasına ait olan bu ahlaki değerlerin hiçbirisıne sa- hip değildirler Örneğin kedileri "bağımstz" bulan insanlar, kediler- de "bağımsızlık" olarak gördükleri davranış tarzının. asiında kedinın öğrenmeye yatkın olmayan aptal yanından kaynakiandığını düşün- mezler. Öyle ya da değil. İnsanoğlu, hay- vanlar var olduğu sürece bırbınne "eşek" diye küfür edip, "Seni do- muzcuk" diye sevgı gösterisinde bu- lunmaya dev r am edecek gibi görünüyor. küskün. "Satacak hiç de bir şe- >iniz mi yok?" dıyorlar. "Biz her şeyinizi beğeniriz. Ruj, ter ilacı, güneş gözlüğü." En azından sekiz yüz yıllık 5." 000'i aşkın tapınak ve pagoda- nın bırbıriyle görkem yanşına giriştiğı Pagan kenti I297'de Kubilay Han'm saldınsına uğ- radığından bu yana yenıden kurulmamış. Yalnız 1975 yıhn- dakı büyük depremden sonra onanm yapılmış. Şimdi ana yol konuk evi. lokanta ve butik do- lu. Lokanıalardan bırini işleten Burmalı kadın. "Pagan'a rurist gelmese biz valnızlıktan ölürüz" dıyorlar. Yirmı yıl önce burası ülkenın en fakir bölgesiymiş. Turiste kapılar açıldığından bu yana halkın cebi para görmüş. Parayla kıskançlık. çekişme, bozukluk gelmiş. Çocuklar okula gidecek yerde üç beş ku- ruş çıkarmak için tapınaklann çevresinde turist beklemeye başlamış. Yıllar boyu İngıltere'ye sö- mürgebk etmış, ardından da ge- nerallenn pençesıne düşmüş Burma'nın bir de arka kapısı var. Tayland sınm boyunca yer alan değişik örgütler kendi dev- letlenni kurmuşlar. kendi ordu- lanyla sosyalist Burma hükü- metine kafa tutuyorlar. Bunla- nn kimi opyum üreten Shan gibi savaşçı, İcimi liderleri Hıris- tiyanlığı benımsemiş Karen gibi banşçı. Örgütler ara sıra birlik- te calışma çabalannda bulunu- yorlarsa da görüş farklarmdan bu bır ülküden öteye gıdemiyor. Tayland-Burma smın açık kaçakçıbğın süregeldiğı köyier- le dolu. Bu köylerde yaşayanlar kendılerine Burmalı ya da Tay- landlı diye değil bağlı olduklan kavme göre "Karen', Shan', "Kachin" olarak bakıyorlar. Uluslararası sınırlar burada çahşmıyor. Öyle kj her iki laraf da pasaportsuz girip cıkabili- yor. Asya'nın en gizemli ülkele- nnden Burma altın tapınaklan, yabanıl ormanlan ve sabırtaşı olmaktan usanmış halkıyla yazgısının değişeceği günü bekliyor. En kârlı, En kazançlı EKMEK KAPISI'nı Gene HÜRPA öneriyorD Ü N Y A N I N EN B Ü Y Ü K EN İ Ş L E K O T O B Ü S L İ M A N I İSTANBUL OTOGARI ÖÜSON BÖLÜM İŞYERLERİGecikmeyin... Sınırlı sayıdaki en kıymetli işyerlerinde yerinizi alın En çok kazanan siz olacaksınız. Hürpa HÜRPA SATIŞ BÜROLARI "Büyiik Orşa HURPA MERKEZ Tel:23232 00/12 Hat Büyükdere Cad. Hür Han 15 / A K.2 Şişli / İSTANBUL Faks: 247 98 94 İSTANBUL BÜYÜK OTOGARI ŞANTİYE- Tel 9 - 081 - 88481 HÜRPA ANKARA Tel. (4) 467 23 25 Fax. (4) 467 23 26 HÜRPA İZMİR Tel: (51) 25 88 10 Fax: (51) 89 77 02 AYRINTILI BİLGİ VE ÖDEME TABLOSU HÜRRİYETTE Sırbistan Devlet Başkanı, Bosna'da banşın yakın olduğunu söyledi Miloseviçbaıışiçinumutlıı • Miloseviç. "Hemen hemen hiçbirciddi engel kalmadı, ortada yalnızca harita sorunu var. Şimdiye kadar hiçbir banş anlaşmas» küçük yüzdeler yüzünden başansızlığa uğrama- mıştır" dedi. Dış Haberier Servisi - Sırbis- tan Devlet Başkanı Slobodan Mik>se\iç, Bosna'da banşın ya- kın olduğunu söyledi. Eski Yu- goslaya konulu konferansın eş- başkanlan Lord O»en ile Tbor- vaJd Stoltenberg. Bosnalı sava- şan taraflarla salı günü yapıla- cak görüşmede anlaşmanm im- zalanabileceğini belirttiler. Sırbistan Devlet Başkanı Mi- loseviç. uluslararası arabulucu Birleşmış Milletler (BM) Tem- sılcisi Stoltenberg ve Avrupa Topluluğu (AT) Temsilcisi Owen ile önceki gece Belgrad- da bir görüşme yaptı. Milosevıç, Stoltenberg ve Owen'la yaptığı görüşmeden sonra verdıği demecinde "He- men hemen hiçbir ciddi engel kalmadı, ortada y alnızca harita sorunu var. Şimdiye kadar hiçbir banş anlaşması küçük yüzdeler yüzünden başarısızlığa uğrama- mıştır" dedi. Bosnalı savaşan taraflan salı günü Bosna-Hersek'in başken- ti Saraybosna havaalanında son Cenevre banş planını gö- rüşmek üzere toplanüya çağı- ran uluslararası arabulucu Owen ve Stoltenberg, bu top- lantıdan köklü ve tarihsel bir anlaşmanm çıkabileceğini be- lirtiyorlar. Clinton kaygılı ABD Başkanı Biü Clinton dün bir açıklama yaparak sava- Büyük kıtlık çekilen Saraybosna'da yaşlı adam bir şeyler bulma umuduyla çöplüğü kanştınyor. şan taraflann salı günü bır an- laşmayı imzalayacağını umduk- lannı ancak cndişelı olduklannı söyledi. "Sınırlara ilişkin bir anlaşma gönlnürde yok. Anlaşrnanın ol- masuıı umut ediyoruz." diye ko- nuşan Clinton, taraflar ara- sında yalnızca ateşkes konu- sunda bir anlaşma olduğunu belirtti. Öte yandan, önceki gün Sa- raybosna'nm bir çarşı yerinın topa tutulması sonucu biri ço- cuk, ıkı kişinin yaşamını yıtirdi- ğı. 8 kişininse yaralandığı haber verildı. Ateşkes yürûrlükte Boşnaklar ve Hırvatlar ara- sında imzalanan ateşkes anlaş- masınm dün TSİ !3:00'de yü- rürlüğe girdiği bildırildi. Saraybosna havaalanında önceki gün Bosna-Hersek Or- dusu Başkomutanı Rasirn Deliç ile Hırvat Ordusu Komutanı Milivoy Petkoviç arasında yapı- lan görüşmeler sonucunda ateş- kesle birlikte insani yardım taşı- yan konvoylar da rahatca geçiş yapabilecek. Bugün yeniden bir araya gel- meleri beklenen Müslüman ve Hırvat ordusu temsilcileri ara- sında vanlan anlaşmaya göre Nova Bila'da zor durumda bu- lunan ağır yaralı Hırvat asker- lerinin tahliyesine başlanacak. Esirler ise karşılıklı olarak de- ğişürilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle