Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19EYLÜL1993PAZAR
12 DIZIYAZI
Söz konusugencin soyadı: Benerci
Şiire ve edebiyata meraklı bir
genç olan Kemal Tahir 1930'a
geünirken Galatasaray Lisesi'-
nde öğrencidir. Onuncu sınıf-
tayken annesinin ölmesi. evle-
rine ûvey annenin ginııesiyle
aiienin huzuru bozulur. Kar-
deşi Nuri Tahir ile bu evde ya-
şayamayacaklannı anlayarak
aynürlar. OkuJunu da bırakan
Kemal Tahir önce Zonguldak
Kömür İşletmeleri'nde ambar
memurluğu işinde çabşır. Da-
ha sonra İstanbul'a dönerek
bir avukat yanında katiplik
yapmaya başlar. Kardeşi Nuri ise gedikli
(astsubay) okulunda okumaktadır.
Kemal Tahir. Beyoğlu'nda bir bekar
odasında bannmaktadır. Avukat ka-
tipliğinin yanında bir yandan da akranı
ban. genç şiir ve edebiyat meraklısıyla
birlikte "Geçjt" adında bir dergj yayı-
mlamaktadır. "Geçit"in polis tarafı-
ndan bir komünist yayın olarak görüle-
rek takıbata geçilmesinden sonra sosyal
ve ekonomik konularla ılgilenmeye
başlar Bekar odasının bulunduğu kat-
ta Kemal Tahir'in bir de kapı komşusu
vardır: Türkiye Komünist Partisi Ku-
rucu Komite ve Merkez Komitesi üye-
lennden San Mustafa (Börklüce). Kapı
komşusu San Mustafa ile tanışıklığı.
zaman zaman onu ziyarete gelen Nazım
Hikmet'le taruşmasını sağlar. Nazım
Hikmet'le arkadaşhk ve dostluğunun
başlaması, bir yandan Babıali'ye adım
atmasını sağlarken, bir yandan da Do-
nanma Davası'nda çarpunlacağ: 15
yıllık ağır hapis cezasının ilişkıler ağını
da örmeye başlar...
Kardeşi Nuri Ta-
hir de astsubay oku-
lunu bitirerek gedik-
li ûstçavuş çıkmış ve
Yavuz arhlısında
görev yapmaktadır.
Gemiden karaya
izne çıktığı günler,
ağabeysınin bekar
odasına uğram'ak-
tadır. Ağabeysinin
yakm dostu olan
Nazım Hikmet'le
tanışmaktadır. Ge-
miye dönüşünde de.
Kemal Tahir'in ki-
taptığından edindiğı
başta Nazım Hık-
met'in şiirleri olmak
ûzere sol ve komünı-
zan kitaplan gemi-
deki arkadaş çevre-
sine ulaştırmak-
tadır. 1965'te Vala
Nurettin'ın kendisiy-
le yaptığı röportajda
8
Sintmenin ftibmde
(1938 Donanma Davası)
EMİflKARACA
1 V azım Hikmet'e ve onun 'Benerci
Kendini Niçin ÖldürdüT romanına
hayranlığından kendisine 'Benerci'
soyadmı seçen Kemal Tahir, sintinenin
dibine indiriliş nedenini şöyle anlatıyor:
'Ben gedikli başçavuş olan kardeşim Nuri
Tahir'in kendisine ve arkadaşlanna.
Sabahattin Ali'nin hikaye kitaplanm
vermişim. Yapılan suçlama, serbestçe
satılan kitaplan kardeşime vermekti...'
Askeri mahkemeye
göreise'komünist
olduğundan'
şüphelenilen kimselerle
sıkı ilişki içinde olmak,
'askeri isyana tahrik ve
teşvik'suçunu
işlediğine 'vicdani
kanaat' veriyordu.
Kemal Tahir
'komünistliği teyit
edilen' Nazım Hikmet,
Hamdi Alev, Hikmet
Kıvılcımlı ile çok sıkı
temastaydı ve çevresi
bu şahıslardan
meydana geliyordu...
edilen Nazım Hikmet. Hamdi Alev, Hik-
met Kıvücımlı ile komonisrük şüpbeieri
altında bulunan San Mustafa, Zehra,
Hüsamettin. Kerim Sadi, Sıdıka gibi
şahıslaria çok sıkı temasta bulunması ve
muhitinin hassaten bu şahıslarla muhat
bulıınması ve yapılan aramada evinde bu-
Iıman ve listede 1 nolu tahkikat dos-
yasının (60,63) üncü sahifelerinde sırala-
nan Türkçe ve Fransızca 72 kitabın ta-
mamen sosyalizm. marksizm ve komo-
nizme aidiyeti, maznumm komonist bir
karakter taşıdığı ve bu kitaplan bir sis-
tem dahilinde kardeşi telsiz ûstçavuş
Nuri Tahir vasıtasıyla Yavuz gemisine
sokmak suretiyle erbaşiar üzerinde pro-
paganda ve telkin yapmağa çaltştığı ve
kitaplar vasıtasıyla kendini tanıttırarak
bu erbaşlann kitaplar vasıtasıyla hazı-
rladığı komonizm nkirlerinin şifahi tel-
kinlerte de takviyeye çalıştığı ve kendi-
lerinin Nazım Hikmet'in ve kendisinin
henüz neşredilmemiş eserlerini dahi biz-
zat okuduğu ve izahlarda bulunduğu ve
bu eserlerden ilham
alan erbaş Mehmet
Ali'nin aynı vadide şi-
irier yazmağa özendi-
ği ve kendisiyle temas
eden erbaşlann aldı-
klan komonist fikir-
lerini donanma dahi-
linde neşrii tamime
çalıştıklan ve onları
bu yola şiddetle tema-
yüi ettirdikleri ve bir
askeri şahıs olan kar-
deşini gerek bizzat ve
gerekse evinde
yaptığı toplantdara
iştirak ettirmek sure-
tiyle bu vadide yetiş-
tirdiği ve kendisini
donanma dahilinde
bir propaganda aleti
olarak kullandığı an-
laşılmtş ve bu suretle
maznumm askeri is-
yana tahrik ve teşrik
suçunu işlediğine tam
bir vicdani kanaat
hasıl edilmiştir."
Hükum'de karde-
ir'in ifadesi
bu olayı şöyle aniatı-
yordu Kemal Tahir:
"Ben şahsen gedikli başçavuş ile kar- si gediklj üstcavuş Nuri Tajıir'
deştaı Nuri Tahir'in kendisne^' airk*^ % şoyle özfcfenrneJcteydi: '
daşfanna, Sabahattin Ali'nin hikaye ki-
Upianm vermişim. Muhakeme sonuna
kadar yapılan biricik suçlama. o gün bile
serbestçe satılan kitaplan kardeşime ver-
mekti. Ve (Okuyun ve çalışın) demekten
ibaretti. Ifrira olarak dahi başka hiçbir
şey ileri süriilmemişti. Savcının da iddiası
bu kadardı. Vluhakeme sırasında kar-
deşim. (Bu kitaplan bana ağabeyim ver-
medi. Ben dükkandan satuı aldım. Piya-
sada hala satılıyor) dediği gibi, öbür iki
arkadaşı da kendiierine (Okuyun ve
çalışın) demediğimi söylediler."
Donanma Komuıanüği Askeri Mah-
kemesi ise Kemal Tahir için "duruşma-
da tahassül eden kanaatim" zabıtlarda
şöyle ifade ediyordu:
"... Mumaiİeyhin komonistlik tahri-
kaündan kat'i mahkumiyetleri bulunan
ve kendi ifadesiyle de komonisrliği teyit
Kemal Tahir ve Hikmet Kıvılcımlı (sağda). Cezanın verildiği gfin Harbiye
Merkez Komutanlığına geldiklerinde...
Mehmet Ali ile smıf arkadaşı olup
mektepten beri aralarında düşünüş be-
raberliği olduğunu ve edebiyata meraklı
bulunduğunu, Seyfi'yi Mehmet Ali vası-
tasıyla tanıdığını ve Seyfi ile Mehmet
\U'nin aralannın iyi olduğunu, Yavuz
gemisinde 934 senesinde bir mecmua çı-
karmak arzusunda bulunarak Mehmet
\li ile rmiştereken Bora adında bir mec-
mua çıkardıklanm, bir defa Kemal Tahir
ve Mehmet Ali ve kendisinin sinemaya
giderek o geceyi ağabeysinin evinde ge-
çirdiklerini bir kaç sene ervel Ka/ıklı'da
Hamdi, Mehmet Ali, Fethi ve kendisinin
tesadüfen buluştuklannı. burada Hamdi
tarafından bir mektup meselesi mevzuu-
bahis edilmiş ise de mahiy etinden haber-
dar bulunmadığını, evindeki odasında
cıkan ve Kerim Sadi'nüı eserlerinden
olan on üç kitabın kendisine ait bulun-
madığm/ ve Intimal ağabeysine ait oidu-
ğunu..."
Yavuz gemisimn erbaşlannda bu-
lunan kitaplann birde dolaylı bir tanığı
bulunuyor: Yazar Abtdin Neshni. Anı-
lannı topladığı "Yıllann İçinden" kı-
tabında şunlan yazıyor
Paltolan sattık
'•\ ine bu günlerde Kemal Tahir, ben,
Kadir (Yüksek Mühendis Kadir Basa),
Mümtaz (Çığ dergisi sabihi Mümtaz
Çığ), İstanbul'da Hürriyet Meydanı'-
nda. şinıdiki tETT binasının karşısında,
şimdi arsa olan köşede bir kitapçı dük-
kanı açmaya karar verdik. Paltolarımızı
satarak seksen lira para topladık. Nazım
Hikmet bize Remzi Kitabevi'nden, .\h-
met Halit Kitabevi'nden ve daha başka-
lanndan konsinye kitap sağlamağa söz
verdi. tlerici yazarlar da konsinye olarak
kftaplannı dükkammı/a tereceklerine
söz verdiler. Yabancı diklen kitaplar ge-
tirtme konusunu da düzenlemeye çalış-
tık. Dükkanımızı kitaplarla doldurduk.
Fakat bazı nedenlerle kitap sarışına baş-
layamadık. Dükkanı kapattık. Kitaplan
da Kemal Tahir'lerin evine koyduk. O
tarihlerde Kemal Tahir'in kardeşi Nuri
Tahir yeni assubay olmuştu. Arkadaş-
laruıın da katumasıyla Kemal Tahir'in
de katıldığı bekarların oturduğu bir kat
rufrular. Evde yığılı kitapian astsubay lar
okumak üzere gemilere götürüyorlardı."
Donanmada komünist bir örgütlen-
me arayan Türkiye Cumhuriyeti yöne-
timinin militarist kanadı. duruşmalara
"amme şahidi" (kamu tanığı) sıfatıyla
getirdiği sanıklann yakmlannı bile din-
lemektedir. Kemal Tahır'le dost hayatı
yaşayan Emine Nerinuuı Hanım ifade-
sinde şunlan demektedır
"Kemal Tahir'le beş sene beraber ya-
şadığım, aralarında fikir birliği olmadığı
için ayrıldığını, Kemal Tahir'in münase-
betlerinin son senelerinde eve birçok kiro-
selerin gelip gittiğini ve bunlann gece
topiantılan yaparak aralannda -cahil ol-
ması dolayısıyla kendisinin pek anlaya-
madığı- bazı şeyleri müzakereettiklerini,
komonistlik iizerine konuşrnalar yaptı-
klannı, bu içtimalarda kendileriyle
taşındıklan bürün aparrmanlarda bera-
ber oturduklan San Mustafa ve kızkar-
deşi Zehra'nın ve Suat Derviş'le Niza-
mettin Nazjfin bulunduğunu ve Nazım
Hikmet'in de kendiierine sık sık uğ-
radığını, eve Zehra'nın arkadaşı olan SH
dıka'nuı da devam ettiğini ve her defa-
sında Sıdıka'yı sivil bir polisin takip et-
mekte bulunduğunu gördüğünü ve bun-
dan Kemal Tahir'e bahsetmiş olduğunu.
taşmdıklan biirün evlere Nuri Tahir'in de
izinli çıkınca geidiğini ve içtimalara işti-
rak ettiğini beyan etmiştir."
Dr.Hulusi Dosdoğnı'ya Kemal Tahir
1970'lerde Erkın'deyken başından ge-
çen bir olayı şu şekılde anlatır:
"... 1 Tenunuz oldu. Kabotaj Baynunı
yapıyorlar. Biri bana gelip:
- Ğiyininiz, tıraş oiunuz,'... dedi. Oysa
yanunda kağıt kalem bile bırakma-
mışlardı. Giyindim. Berbere götürüp
tıraş ettirdiler ve güverteye çıkardılar
beni. Ceminin dışan ile irtibatmı sağla-
yan merdiven ağzına karşı bir iskemle
koyup oraya oturttular. Çoktan beri te-
miz hava yüzü görmediğinıden denize ve
çevreme bakınıyorum. Kendi kendüne de
'hava alsın bayram gfinü diye çıkardılar
herhalde' diyorum. Ortalıkta kimsecik-
ler yok. Bir süre sonra geminin merdiven-
lerinden şık giyimli iki hammla genç de-
niz subaylan çıktılar. Kadınlar ömimden
geçip giderken merakla beni süzdüJer.
Oıilann arkasından bir sürii kadınlı er-
kekli gruplar sökün etti. Bana bakıp
bakıp bir şeyler söy lüyoıiardı aralannda.
Bir zaman sonra aklım başuna gefcü
birden. Sıçradım orurduğum yerden ve
bağınp çağırmaya başladım. Yanımdın
geçenlerin konuşmalanndan, Erkin'i zi-
y arete gelenlere 'işte Yavuz'u kaçıracak
komünistlerden biri' diye beni teşhir et-
tiklerini anlamıştım. Bağırmama, gemi
kaptantna kadar hepsi ropiaşıp geldıler.
Actım ağzımı. yumdum gözümü. Bu
maskaralığa bir son vermezlerse işin çok
kötüye varacağını bildirdim. Sıntarak
beni hemen yerûne götiirdüler."
Karar verilir
Artık iş olacağına \armaktadır.
"Türk ulusu adına hûküm vermeğe" me-
zun Donanma Komutanlığı Asken
Mahkemesi, 7 numaralı saruk Kemal
Tahir için de "icabuu görüşür ve düşü-
nür": 15 yıl ağır hapis!
Nazım Hıkmefın "Benerci Kendini
Niçin ÖMürdii?" manzum romanından
çok etkilenen Kemal Tahir, 1934'te ka-
nuni bir zorunluluk haline getinlince
soyadı olarak kendisine "BenercT'yi se-
çer. Donanma Komutanlığı Askeri
Mahkemesi'nin hüküm fıkrasında
yargı diliyle sonuç şöyle ifade edilir:
"7- Suçu sabit görüien Kemal Tahir
Benerci'nin suçuna uyan As.C.K.'nun
94. maddesine istinaden ve işlediği fîilin
donanmanın disiplinini sarsan ve birmeti-
ce memleket müdafaasına ehemmiyedi
bir tehlike ve zarar iras eden fiillerden ol-
ması ve istihsal edilmek istenen nericenin
vehameti takdiri şiddet sebebi addiyle
takdiren (15) sene müddetie ağır hapis
cezası ile cezalandınlmasına ve TCK 31
ve 33. maddeleri mucibince müebbeden
amme hizmerlerinden mahrumiyetine ve
ceza müdderj zarfında hacir altında bu-
lundurulmasına."
Yann: Komünistler ain-
tinenln dibine indirildl.
Donanma Davası'nınerbaşmahkümuHüseyinAvniDurugünanlatıyor
Nazmtf
ı kapücm ZMchtibir apteshaneye yerkştiriyorlardı
- Peki 1934-35'lerden itibaren önce
deniz astsubay okulunda. ardından da
göreve.başladığınız gemilerde sürdür-
düğıinüz bu devnmci gruplaşmanın,
asker kişüer olduğunuz için üeride
başınıza bir iş açacağından kuşku
duymuyor muydunuz?
DURUGÜN- Hiç de öyle bir şeyter
gehniyordu akhnuza. hiç ihtimal ver-
miyorduk. Okuduğumuz kitaplar aleni
yayınlanıyor. satdıyordu. Büüerde alıp
okayorduk. Dışanda hiçbir grup. örgüt
ve kişjyle de organik bir bağımız yoktu.
- Tutuklanmanız nasıl oldu?
DURUGÜN- Ben 17 Haziran 1938
günü saat 2'de tevkif ediklim, O sırada
Zafer gemisinde kamacı-elektrikçi Ge-
dfldi Ûstçavuş olarak görev yapıyor-
durn. Nuri Tahir de benden az önce tev-
kif edilmiş. Nuri Tahir o sırada Adate-
pe gemisinde telsiz üstçavuşuydu. Ken-
di etine gemi kumandanma Kitap eden
bir tefciz emri geü'vor "Nıan Tahir'i
tevkif ediniz!" diye. Kımandan şaşın-
yor. Bizim kendi içûntzde organize bir
durumumuz oisaydı böyle bir şey müm-
kûn olabiMr miydi? Gelen telsiz emri
yırtıhr atıhrdı. Gemiler zaten bizim em-
rimizdeydi... Benim ve öteki arkadaş-
lanmın tevkif ediküğimiz ana kadar
hiçbir şeyden haberimiz yoktu. Kerim
Korau'm gözamna alınıp sorguya çe-
kiürken, aramada Yavuz'dan Ûstçavuş
Seyfi'nin mektubunun bulunduğunu.
bunun uzerine Seyfi'nin de Sansary an'a
gotürünjp ifadesinin alndığını filan bfl-
miyorduk. Bir binbaşı. bir sivil memur
ve hâkim sımfmdan bir subay beni Zafer
gemisinden önce Erdek'e gerirdfler.
Oradan da Haydarpasa önlerindeki
Erkin gemisine götürduier. Gemide ha-
pishane obnadığından apteshanelere
kaparular bizi teker teker...
- Erkin'de apteshanede tutukluy-
ken öteki arkadaşlanruzdan. özellikle
sivil komünist tutuklulardan haberi-
niz oldu mu?
DURUGÜN- Evet. önce Nâam
Hikmet"i gördüm orada. Haziran son-
larında bir geceyansı kapdan, zincirli
apteshaneierden birinin kapemı açıp
birisini yerieştirmeye çahşıyortardı.
Kafasında fotr şapkası olan uzun boylu
sanşuı bir adarndı. Resimlerinden tanı-
dığun için bana yabancı gelmedi. Ko-
nuşmalardan da onun Nazım Hikmet ol-
duğunu çıkarmıştım... Bir başka gün de
Teğmen Fahri Çoker. Donanma Ko-
mutanı Amiral Şiikrii Okan'ı Nazım
Hikmet'in yanına gerirdi. Şiikrii Okan,
NâzunHikinet'inkapatıldığıapteshane-
nin önüne geldi. Kapıyı açtılar. Şiikrii
OkaaNâzunHikınet'e:"Donanmadan
ne isrjyorsun? Biz her ay maâşlarunızı
düzenlı olarak alıyonız. Şartlarunız iyi.
Hiçbir şeyden şikâyetimiz yok. Sen bîz-
den ne istiyorsun?*' dedi. "Ben sizden
bir şey tetemiyorum. Neredcn çıkan-
yorsunuzbunları?"cevabuııverdiNâzım
Hikmet... Bir gün de Teğmen Hahık
Şehsuvaroğlu geldi Nâzım Hikmetle
konuşmak için. Nâzım Hikmetgenesor-
gu için geldiklerini zannederek; "Ben
bir şey bilmiyonım. Niye rahatsız edip
duruyorsunuz?" diye çikıştı. Şehsuva-
roğlu da: "Ben edeoiyatın Nâzım Hik-
met'iyle konuşmaya gekürn" dedi.
Nâzım Hikmet de: "Gençlerin sanat
edebiyarla uğraşmalan yerindedir, 'Yii-
cel" dergisinde onlara daha çok yer ve-
rin" gibi şeyler söyledi.
- Erkin'deki tutukluluk veyargılan-
ma şartlannız nasıldı?
DLrRUGtnN- Erkin'in askeri perso-
neli çok kaba adamlardı. Hakaret edi-
yoriardı hepünize. Bazen topluca başı-
mızda silahlı muhafızJarla geminin gû-
vertesine hava aldırmaya çıkanyor-
lardL Bir akşam üzeriydi. Şehsuvaroğ-
lu, Nâzım Hikmet'ten güneş iizerine bir
şürsöy lemesini istedi. Nâzım Hikmetde
gurup yerini göstererek "(iördügünûz
gibi güneş karanyor" dedi.
Yargılama başlamadan önce elimize
birer kkfianame tutuşturdular. Ben
yırttun attım. Duruşma sırasında etra-
frnıız süngü takm^ sflahiı askerierce
çepeçevTe sannydı. Hatta avukatlan-
ıruzdan biri kalkıp, "Etrafımızın bu ka-
dar silahla çevrili ohnası adalete gölge
düşürmez mi. bu adalete ağır bir darbe
deği] midir?" diye itiraz etti. Bunun uze-
rine öteki celsede karar verip sflahiı mu-
hafızlan dışan çıkardılar Sorgu ve sa-
vunma sırasında hepimiz dilimizin dön-
düğünce bir şeyler söy ledik. Sivil komü-
nistler ise mahkemeyi rezil edecek ideo-
lojik konuşmalar y aptılar. "Bu bir hazn
rianmjş davadır, tasnif edilmiş dos-
yadır, ne desek ne söylesek siz bizi
mahkûm edeceksiniz. Karannızı peşin
peşin vemıişsiniz" dediler. Hatta daha
fazlaca hakaret edid sözkr söy k'yenler
de oldu... Karar günü pek çok subay,
dinieyid olarak salonu doMurdu. Biz
örnek oialnn, onlara ders oisun isteni-
yordu._ Karar iste o ortamda okundu...
SÜRECEK
ÇALIŞANLARIN SORULARl/SORUNLARI YIL]VL4Z şiPAL
Bu işiıı formülü nedir?
S 1943 doğumlu bayan iştirakçi olarak, 04.09.1973-28.08.1989
tarihleri arasında son 6 aylık çabşmam. Bağ-Kur'un 9. basa-
, mal991 yüı Mays ayındâ SosyalSigortalar Kurumu'na bağlı
bir işverinde asgari ûcretten ve Ha/iran 1991 'den bu yana da
isteğe bağlı üst gosterge tablosunun 1700 göstergesinden prim
ödeyen SSK üyesiyim. Edindiğim bilgiye göre Ekim ya da
Kasm I994'te SSK'dan emekli aylığı almaya hak kazanaca-
ğm. Aocak, bazı-bilgilere gerek duyuyonım.
1) V irnıi ydııu dolduran bayan iştirakçiye bağlanacak aylıkla,
en az 15 yıl prim ödemiş olmak koşulu ile kısmi aylık bağlan-
ması kavTamlan statü bakımından önemli midir? (Ben. 19 yıl
6 ay ile kısmi aylık bağiarma yerine, yimıi yüı dotdurmayı
yeğlemeli miyim?)
2) Hemen basamak yükseltebilir miy im y a da ne zaman basa-
mak vükseltme hakkım »ar? Y ükseitriğim basamaktan islem
görebilmem için, en az o basamakta bîr \ ılı doldurma zorunlu-
loğum varmıdır?
3) Vukanda açıkladığım şardardaki bir üyenin. bugün için
ay lığı ne kadardır ve bu işin formülü nedir? (M.A.)
YANIT: 1) Kısmi aylık kavramı. Bağ-Kur Yasasfnın "Yaşlılık aylı-
ğından yararlanma şaıilan" ile ilgılı 35 maddesınde yer almıştır.
Bağ-Kur sigorlaiılanndan. "Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldur-
makla beraber, en az 15 tam yıl sigort» primi ödemiş olanlara da kısmi
aylık bağlamr".
Bağ-Kur'a 25 tam yıl prim ödeyen kadın ya da erkek sıgortalılara.
"Prim ödediği gelir basamağında en az bir tam yıl prim ödemesi koşuluy-
la bulunduğu basamağın % 70'i oranuıda aylık gelir nesaplanır".
25 tam vıldan az prim odeyenlere ise "25 yıldan az ber tam yd için %
1 indirim yapılır".
Kısaca. kısmi aylık deyimi, % "70 oranından daha az oranda bağla-
nan Bağ-Kur aylıklan için kullamlan bir deyımdir.
Sosyal Sigortalar Yasası'nda. "Yaşlılık aylığından yararlanma şart-
lan" daha değişiktir.
Bir kadın, SSK sigortalısının yaşlılık aylığından yararlanabilmesi
için. 20 yıllık sıgortalılık süresı içinde 5.000 gün (13 yıl 10 ay 20 gün)
prim ödemesi ya da 50 yaşını doldurması ve 15 yıllık sıgortalılık süresi
içinde, 3.600 gün (10 tam yıl) maluilük, yaşlılık ve ölüm sigortalan pri-
mi ödemiş olması yeterlidır.
Sosyal Sigortalar Kurumu'nca bağlanan yaşlılık aylığı "Sigortalının
kadın ise 50, erkek ise 55 yaşından sonra doldurduğu her tam yaş için ve
5.000 günden fazla ödediği her 240 günlük mahıUük, yaşlılık ve ölüm si-
gortalan primi için" aylık bağlama oranı % l'er arttınlır.
Sosyal Sigortalaı Kurumu'nca yaşlıLk aylıklan pnme esas kazanç
ortalamasına göre iki ayn gosterge tablosundan bağlanır. Bu iki gos-
terge tablosunda, toplam 241 gosterge vardır. 141 göstergeden oluşan
ait gosterge tablosundan 5.000 gün üzerinden emekli olanlara. tek bir
oran uygulanır. Bu da % 60 oranıdır. Üst gosterge tablosundan emekli
olanlara ise bu tabloda yer alan 100 gosterge için 100 ayn oran uygula-
nır.
Bu tablonun ilk göstergesi olan 1.700 için saptanan oran, % 59.9'-
dur. Son ve tavan göstergesi 6.650 için de % 50oranı uygularur.
Böylece, 5.000 pnm gün karşılığı emekli olanlara. 241 ayn gosterge
ve 101 ayn aylık bağlama oranı uygularur.
2) SSK'nın isteğe bağlı sıgortasından yararlananlardan, "Bulunduğu
derece »e kademe üzerinden, en az 360 günhlk prim ödeyenter. yazJı ta-
lepte bulunmak şartıyla, talep tarihini takip eden yıibaşından itibaren
prim nesabma esas derece v e kademesini en çok bir derece y ükseitebilir".
3) Bugün için bir SSK sigortalısının alacağı emekli aylığı, 241 ayn-
göstergeden hesaplanmaktadır. Bu aylığı hesaplayabilmek için, prim
ödeme gün sayısı ile 241'i kamu kesimindc. 241'i de özel kesimde calı-
şanlannki olmak üzere, toplam 482 sıgorta primine esas kazanç ortala-
masının bilinmesi gerekmektedir.
Bu işin formülü budur.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKCİ
Kavak Uzaya Uzaya...
ömer Asım Aksoy'la çoktandır görüşemiyordum; ge-
zip tozduğum yerlerden aradım, konuştum. Sayrıydı,
güçlükle konuşuyordu. Dil Bayramı da yaklaştı, Ömer
Asım Aksoy'suz bayram mı olur? Benim, en dar anla-
nmda yardtmıma yetişir o. "Mütercim Asım"\n (d.1755 -
ö. 1819) ikinci baskısına 8.6.1993'te şunlan yazmış:
"Her zaman gösterdiği yakın ilgileriyle beni mutlu kı-
lan gerçek dost Mustafa Ekmekçi kardeşe."
ömer Asım Aksoy la Nurullah Ataç ın, Arapça-Farsça
kökenli sözcüklerle dalga geçtikleri güzel bir sözcük
oyunları vardı; birkaç kez Ömer Asım Aksoy'a sormuş,
Ankara Notlan"nda yazmıştım. ömer Asım Aksoy an-
latyordu:
- İlk geldiği zaman bana söylediği şu oldu: "Meşruta"
ne demek? Ben tabii, ciddi bir şey soruyor zannettim,
yanıtlamaya hazırlanıyordum. O, kıkırkıkırgüldü:
- Bilemezsin! dedi. Tuhafıma gitti.
- Niye bilemiyormuşum? Dedi ki: _
- Meşruta Şortgiymişkadın"demek! (Kahkahalar)
Arapça bir sözcük olan "meşruta'nın karşılığı oysa,
"meşrutiyet"\e yönetim anlamına da gelir. Onlar, şaka-
laşmak için bu sözcüklerle takılıyor, oynuyorlar. ömer
Asım Bey anlatıyor yine:
- O birçok sözler buldu, ben birçok sözler buldum, Dil
Kurumu'nda bir Şakir vardı. "Şakir ne demek?"
- Şeker yiyen demek!
Bir de ambar memuru Sabit vardı:
- Sabit ne demek?
- Sabit, sapıtan demek!
"Terakki" (yukselme), "rakı içmek" demek!
- Çifte terakki?
- Roko salatasıyla rakı içmek!
Türk dilinin özleşmesine yürekten bağlı olanlann,
Ataç gibi, ömer Asım Aksoy gibi ustaların dilimize katkı-
ları unutulabilir mi? ömer Asım Aksoy Gaziantepltdir.
"Mütercim Asım" da öyle, kenttaştır ikisi de Mütercim
Asım'ın Arapçadan çeviriler yaparken, sözcüklerin öz-
türkçelerini bulmaya uğraşması, Gaziantep yöresinde
kullamlan sözcükleri sözlüğüne geçirmesi ne güzel bir
şey. Akciğer karşılığı "Er-rie"yi şöyle tanımlıyor: Canlı
kısmının nefes ve rih (yel) ve hava mevzıına denir ki ak-
ciğerdir. Fariside şüş, Türkide ' öyken'' derler. Daha bir-
kaçı şöyle:
En-nu're: ... ve bir nevi sineğe denir ki, gökcül olup
kuyruğunda nişteri (iğnesi) olmağla himar makulesi de-
vabbısokuf muztaripeder... Türkide "büvelek"ve "eğri-
ce" tabir olunur. (Benim doğup büyüdüğüm Hadim
yöresinde de "büvelek"denir. M.E.)
Mütercim Asım, sözlüğünde kaba, açık saçık, yüz kı-
zartıcı sözcükler kullanmaktan çekinmez. Ornekler
El-kant: Küçük çocuğun çüküne denir.
El-Kabkab:... Bol ve sulu olan ferce denir ki zeker id-
hal olundukça kap kap deyu seslenir ola.
Es-sev'e: Ferc manasınadır ki nazar olunması haram
olan uzuvdur. "Utyeri"tabir olunur.
"Mütercim Asım"\, 95 yaşındaki Ömer Asım Aksoy,
genişletilmiş olarak geçen yıl yeniden dilimize kazan-
dırdı.
Telefonla aradığımda sesi çok az geliyordu. Zaman
zaman Mehmet Aksoy, konuşmamızda aracı oldu.
ömer Asım Bey bana daha önce de anlatmıştı. Nurullah
Ataç, son zamanlarda sık sık şöyle dermiş:
- Kahve kesti iştihayı, beng kesti şehveti/Bize kaldı
şimdiancak bir kaşmma lezzetiii.. (Beng, esrar demek)
Ataç, "lezzetiiii" derken, sondaki "/"yi uzatırmış.
ömer Asım Bey'e telefonda soruyorum:
- Efendim, sesim geliyormu?Beni duyuyor musunuz?
- Benim sesim çok az çıkıyor, çünkü çok hastayım
Mustafa!
- Niye?
- İki aydan beri yataktan kalkamıyorum. iki ameliyat
geçirdim. Artık son günlerimi yaşıyorum!
- An canım, niye öyle?
- Hayatın sonu bu. Daha ilerisi yok. Gün sayıyorum.
Teşekkür ederim.
- Ben neredeyim biliyormusunuz?Doğankent'egittim
ben. Geçen yıl siz oradaymışsınız. Saclt Somer V© kula-
ğınızı çınlattık.
- Bir dakika duymuyorum, torunuma söyle o bana an-
latsın.
- Efendim, şimdi sağlık durumunuz nasıl?
- Sağlık durumum şu: İki ay içerisinde iki ameliyat ge-
çirdim. idrarçıkmıyordu, idrar çıkıyor şimdi. Ondan son-
ra, apselerim vardı, gerçi şimdi bunlar geçti. Geçti ama,
vücudumda hal kalmadı. Vücudum bitti. Günden güne
zayıflıyorum. Takatim yok. Mumun yana yana sonunu
bulmasf gibi... Birmum gibi yavaşyavaşsönüyorum. iş-
tahım yok, yemekyiyemiyorum. Onun için ben, son gün-
lerim diye düşünüyorum. Kavak uzaya uzaya göğe ye-
tişmez ya. Hayatın sonu bu olacak. Çok şükür, buna da
çok şükür! İyi kötü günleri gördük..
Ömer Asım Aksoy'a sağlık diledim. Gözlerim yaşlı.
Usuma, Ataç'ın ölümünden bir hafta önce yazdığı 11
Mayıs 1957 günlü "Günce'si geldi. Şöylediyordu Ataç:
"Saynlarevine düştüm. Bu kez önemliye benziyor. 01-
dürürmü? Öldürmez mi? Orasını bilememya, İstanbul'a
gidecektim, sağınlar bırakmıyor.
Bir süre yazı yazamayacağım. Ben de yazamayaca-
ğım. Kavaoğlu da yazamayacak. Ayrılamaz benim ya-
nımdan.
Kimbilir? Ola ki son yazdığım çizeklerdir bunlar. Öy-
leyse ne yapalım? Bunca yıl yaşadım, yeter bana."
BULMACA
1 2SOLDANSAĞA:
1/ Bugünkü ırmaklann
dördüncü çağdan kalma
en eski alüyyonianna ve-
rilen ad. 2/ Itina... Asker.
3/ Uzakdoğu'da yetişen
kımi ağaçlardan elde edi-
lerek cila işlerinde kulla-
mlan bir tür zamk...
Maden. 4/ İskambil
oyunlannda kâğıt atma
strası... Bir araştırmanın
ya da bir tarüşmanın te-
meli olan ana öğe. 5/ KJ-
sa kepenek... Hammad-
deyi işleyip mal üretme. 6/ Kuran'-
da bir sure... Bir nota. 7/ EUe
sürülen küçük çocuk arabası... Ye-
rip çekiştirme. 8/ Bir kimseye çalış-
tığı yerce verilen tatil... Erkek
ördek. 9/ Çileğe benzer kırmızı
meyveleri olan ve yapraklan sepi-
cilikte kullamlan küçük bir ağaç.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Ağırbaşu, uslu... fskambildeki
maça rengine verilen bir başka ad.
2/ Yok etme. giderme... Yunan ra-
kısı. 3/ Arnavutlukun para birimi... Bilgisayarprogramlama
dillerinden biri. 4/ Şöhret... Yelkenli gemilerde üçgen biçimli
yelkenlere verilen ad. 5/ Eylemleri olumsuz yapmakta kullanı-
lan ek... Satrançta bir taş. 6/ Bir anlatımda verilmek istenen
öz... Tavlada bir sayı. 7/ Babası ölmüş olan çocuk... İran'da Şii-
liğin merkezi olan kent. 8/ Şınır nişanı... ses kirişlerinin türlü
nedenlerle işleyememesi yüzünden sesin kısılıp yok olması. 9/
Balçık... Pide şeklinde ince ekmek.