Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 EYLÜL1993 PERŞEMBE
12 DIZIYAZI
Türkiye Komimisî hareketitule 'Deviz ntotijV
StTNUŞ
90'ların başmda dünyada "reel
sosyalizm"in yıkılmasıyla birlikte, ül~
kemtde de belirleyici ve etkin bir güç
ohna özelliğiniyitiren komünist ideolo-
ji ve örgütlenmeler, 20 Vi ve 30 'luydlar-
da Türkiye Cnmhuriyeti yönetimi için
oldukça ciddiye alınan büyük bir tehli-
keydi...
Bu bağlamda; henüz daha ilk yılları-
nda olduğu gibi 3O'ların sonunda ve
50'lerin başmda da Türkiye Komünist
Hareketi'nin kimi önder kadrolarınm
sosyal yazgılarında hep bir "deniz"
motifı görülür.
Türkiye Komünist Partisi'nin ilk
kurucusu ve önderlerinden Mustafa
Suphi, 10 Eylül 1920de Bakudeparti-
sinin birinci kongresini yaptıktan ve
Anadolu Kurtulus Savaşı'nm önderi
Mustafa Kemal Pasa'dan gelen davet
mektubu üzerine Türkiye'ye girdikten
sonra, 15 yoldaşıyla birlikte Karade-
niz'de öldürülmüştür. Trabzon'dan
zoûa bindirildikleri bir tekneyle Sür-
mene açıklanndayken 28-29 Ocak
1921 gecesi kendilerine rampa yapan
bir başka tekneden çıkan saldırganlar-
la boğuşurken öldürülüp denize atılmı-
şlardır.
Türkiye Komünist Partisi'nin bu ilk
15 öncüsümn Karadeniz'de öldürülü-
şünden 17 vıl sonra. hareketin o dö-
nemdeki önderlerinden Nazım Hikmet
ve Hikmet Kmlctmh'yla birlikte do-
nanmamn Amirallik Gemisı Yavuz
Ztrhlısı'nın er ve erbasları "Donanma
askerini isyana tahrık ve teşvik etmek "
suçuvla bir gemi güvertesinde yar-
gılanıp ağır cezalura çarptırılacaktı.
Böylece denizde ikinci bir "felaket"
daha geliyordu komünistlerin başına...
Donanma davasmdan verilen 20,
bıtndan 6 av önce Ankara Kara Harp
Okulu davasmdan verilen 15 yılltk ce-
zalarla toplanı 35 yıla mahkum edilen
Nazım Hikmet, 1950'deki afia hapis-
ten çıktıktan sonra, ertesi ytİın haziran
ayında bir gün İstanbul Boğazı'nda
turabya kıyısından hindiği bir sürat
teknesivle bir Romen şilebine çıkarak
Sovvetler Birliği'ne kaçacaktı.
Donanma davasında 15 yıl ağır ha-
pis cezasma çarptmlan Doktor Hik-
met Kıvüamh ise 12 Mart 1971 darbe-
sinden sonra Sıkıyönetim Komu-
tanlığı'nca aranmava baslanınca ye-
raltma inipsaklanacuk, I97l'in Mayıs
ayı sonlarında bir gün Alanya'dan
satm aldığı bir tekneyle Kıbrıs 'a doğru
yol alacaktı...
Bütün bu sıraladığımız örnekler
Türkiye Komünist Hareketi'nin tarihi-
nin sosyalkaderinde bir "deniz"moti-
finin rol oynadığını gösterivor.
Bu yazı dizimizde Mustafa Suphi'-
lerin 1921 'de Karadeniz'de katledilme-
lerinden sonraki en trajik olaylardan
biri olan 1938 Donanma Davası'nın
öyküsünü anlatacağız. Dizinin adını
"Sintinenin Dibinde" kovduk. "Sintı-
ne"gemilerin su rüzeyinin altında ka-
lan bölümüne verilen bir ad. Bir deniz-
ciiik deyimi. 1938 yılı yazında "Sinti-
nenin Dibinde" komünistlerin başı-
ndan geçenleri okuyacaksınız.
E.K
Hiikiîm, Erkin'in güvertesindeverildi
Sintinenin Dibinde
(1938 DonanmaDavası)
'undan 55 yıl önce;29 Ağustos 1938 günü Deniz Kuvvetleri
Komutanlığf nın Kadıköy açıklannda demirlemiş t
Erkin'
gemisinin güvertesinde kurulan askeri mahkeme/Birden ziyade
...mafevke itaatsizüğe sevk ve tahrik"1
suçunu işlediklerine
inandığı başta Nazım Hikmet olmak üzere Hikmet Kıvılcımlı,
Kemal Tahir, Fatma Nudiye Yalçı, Hamdi Alev Şamilof,
Emine AlevŞamilofgibikomünistlerle, donanmanın
amirallik gemisiYavuzzırhlısında görevlierbaş ve erlere
20 ile 3 yıl arasında değişen ağır hapis cezalan veriyordu...
-ı-
Bundan 55 yıl önce: 29 Ağustos 1938
günü "Türk uîusu adına", "Hükûm ver-
tneye roezun Donanma K. As. Mahke-
mesT Reıs İhü>at Fılo K. Alb. Ertuğnıl
ErtuğruL As. Hakim: As. Ad. Hakim
Satitı Köniman. Aza, Dumlupınar De-
nizalu G K. Kur. Bnb. Rıfat özdeş,
Aza, Dz. Alt. Gml. Kur. Bşk. Kur. Bnb.
Kemal Bozkurt, Aza. Yavuz Gem. 1.
Topçu Subayı Gv. Bnb. Etnem Çeviker
ve iddia makamında As. Ad. Hakim Şe-
rif Budak ve zabıt kiıabetinde Sadri
Gada hazır olduklan halde, saat 9'da
Erkin gemisinde mahalli mahsusunda
açık olarak toplanarak 'Askeri isyana
tahrik suçundan maznun ve mevkuf 27
kişi hakkmda "hüküm fıkrası'nı oku-
yordu. Bu hüküm fıkrasma göre Nazun
Hiknvet, Hamdi Alev Şamilof, Emine
Alev Şamilof, Hikmet Krvtlcnnlı. Fat-
ma Nudiye Yalçı, Abdülkerim Korcan.
Kemal Tahir Benerci, Nesim Eliş,
Hamdi Alevdaş, Mehmet Ali Kantan,
Se>fi Tekdüek, Nuri Tahir Tipi, Hay-
dar Korcan, Adil Kut, Hıfzı Ozbarlı,
Fethi Ülgezer, tsmail Tığ, Hüseyin
Avni Durugün. Rüsuhi Tamer. Tahir
Tek. Hüseyin Sonat, Mehmet Dağ,
Muhteşem Tarcan, Burhanettin Cen-
gen, Mansur Kndcım, tsmail Esen ve
Ali Karakuş "haklannda yapılan tnüte-
addit duruşmalar sonunda tahassül eden
kanaate göre esbabı mucibesi bilahare
tebttğ edilmek üzere"' cezalandınhyor-
lardı. Maznun ve mevkuflann 17"si
hakkında 3 ile 20 yıl arasında değişen
ağır hapis cezalan verilirken; 10"u
hakkında da "suçlannı sabit gösterecek
ve vicdani kanaat husulünc medar delai-
Ikı ademi mevcudi\etine binaen beraatk-
riııe" karar veriliyordu...
Donanma Davası'nın bir numaralı
sanığı ve bundan altı ay önce de An-
Donanma Davası'nın önde gelen iki mahkumu
Nanm Hikmet ve Hikmet Kıvılcımlı olaydan bir
boçuk yı) önce aynı kelepçede... Tarih 1 Ocak 1937.
dokuma işçisiyle birlikte gizli cemiyet kurmak iddi-
asıyla tutuklanmışlar. Birbirlerine kelepçeli, yaya
olarak Babıal i yokuşundan Sultanahmet Tevkifha-
nesi'ne götürülüyorlar...
kara'da Harp Okulu Komutanlığı As-
ken Mahkemesi tarafından aynı suçu
işlediği gerekçesiyle 15 yıl ağır hapse
mahkum edilen Nazım Hikmet, ilkin
1925"te Ankara tstiklal Mahkemesi ta-
rafından yargılanı$,ıyla 1938'e kadar
pek çok kez mahkum olup hapis yatan
Hikmet Kıvilcımlı ve öteki birkaç sivil
komünist böyle bir suçu işlemişler miy-
di? Bugün üzerinden 55 yıl geçmiş olan
bu olay zaman zaman alevlenen tartı-
şmalara neden olurken, üzerindeki giz
perdesini de halen korumaktadır.
Kara Harp Okulu davasıyla birlikte
Donanma Davası'nın nedenleri. oluşu-
mu ve sonuçlan üzenne bügı, belge.
tanık ve tarukhklan konuşturmadan
önce ortamı betimlemekte yarar bulun-
maktadır.
Ortam
Tek parti. Cumhuriyet Halk Fırkası'-
nın yönetimi altındaki Türkiye; 1930-
1938 yıllan arasında Türkiye komünist
hareketinin kimi akıncılannca zorlana-
rak yaratılan legal, daha çok kültürel
ağırlıkh, nispeten "özgnr" bir dönem
yaşamıştır.
SabBva Sertel ve Haydar Rıfat'ın
Marksist-Lenirust klasiklerden çe\in-
leri, Kerim Sadi'nin "losaniyet Kütüp-
hanesi" yayinlan, Doktor Hıkmet
Kıvılcımirnın TKP adına legaliteyi zor-
layarak girişüği "Marksizm Bibliyote-
ğTnden yayımladığı Marksist-Leninıst
klasiklerden tercüme ve telif eserlen,
Nazım Hikmet'in eski şiir anlayışını
yıkan, yeni-sol içerikli birbiri peşi sıra
yayımlanan şiir kıtaplan, plaklara oku-
nan şiirleri toplumun her kesiminde
önemlibir ilgi odağı haline gelmiştir. Bu
durumda tek parti yönetimi bir yandan
örgüt, ideoloji ve propaganda açısından
karşı hareketi ikame etmeye çahşırken.
öte yandan da başa çı-
kamadığı karşıtı ideo-
lojinin en etkin kişileri-
ni safına çekip manı-
püle etmenin yollannı
aramaktadır. Bu ne-
denle olabildiğince gü-
dükbir"I^Kaııuııu"yla
ışçi sınıfınm gözünü
boyarken, parti-devlet
bütünleşmesine gide-
rek ttalyan Ceza Kanu-
nu'ndan aldığı komü-
nizmi önleyici ünlü 141
ve 142. maddelerle de
cezai önlemlerini alma-
ya çahşmaktadır.
K.ara A\Tupası'nda,
Almanya'da faşizm ik-
tidara gelmiş, kendi
kıtasının ötesinde Or-
tadoğu'ya da sarkma
propagandasını yo-
ğunlaştırmıştır. Dün-
yada ve Türkiye'de
olup-bitenler doğal
olarak her düşünen in-
sanın kafasını kurcala-
maktadır. Bu durum-
da, yukanda
saydıfpmız yayınlar, en
çok da Naam Hik-
met'in şiirleri Ankara'-
daki Kara Harp Okulu
öğrenci çevresine kadar
girmiştir. Merakla
okunmakta ve tartışı-
Imaktadır. Dünyada
yükselen faşizm bura-
Türkiye komünist hareketinin "'tki Hikmet'i", Nazım Hikmet \e Hikmet
Kıvucımlı ile Deniz Ku»etleri mensubu erbaşlann düzmece bir dava ile
1938'de tasfîyelerinde önemli bir rol oynayan Donanmanın Amirallik Gemi-
si Yavuz Zırhusı... Kıvılcımlı ve Nazım Hikmet, Yavuz Zırhlısfnda görevli
er ve erbaşlara sözümona Donanmada isyan çıkarmaları için doğrudan ya da
dolaylı talimat vermişlerdi...
da da etkisini göstermekte gecikmemiş;
ilerici. devrimci ve komünizan eğilimli
Harp Okulu öğrencilerinin karşısmda
faşist, ırkçı ve Turancı bir grup oluş-
muştur. Komünizme eğilimli öğrenci
grubunun içinde, adeta lider konumun-
da çok uyanık. girişken ve atak bir öğ-
renci vardır-. Ömer Deniz.
Nazım Hikmet'in basın-yayın ala-
rundaki popülaritesi, zaman zaman
başına gelen adli koğuşturmalar ba-
smda haber olmaktadır. Örneğın hangi
kitabının çıktığı. hangi gazetede. hangı
takma adla fıkra yazdığı, hangi dergı-
nın soruşturmasına cevap verdiği, İpek
Film'de sinemacıhk yaptığı. Ocak
1937*de dokuma işçileriyle birlikte tu-
tuklanıp yargılandıgı dâvadan lahlıye
olduğu gibi haberleri Harp Okulu öğ-
rencileri de okumakladırlar.
Ömer Deniz'ler kendi başlanna oluş-
turduklan Harp Okulu"ndaki devrimci
öğrenci gruplanna bir çıkış yolu ara-
makta. ülkedeki komünist hareketin
başı olarak düşündükleri kimselerle iliş,-
kiye geçmek ıstemektedirler.
tşte bu nedenle Harp Okulu öğrencisi
Ömer Deniz, 1937 yılının Ağustos ayi-
nda bir gün tstanbul'a gelerek Nazım
Hikmet'i o sırada çalışmakta olduğu
İpek Film Stüdyosu'nda ziyaret eder.
Ozerinde Harp Okulu öğrencisi kıyafe-
tiyle kendisinin karşısına çtkan Ömer
Denizin yanından aynlmasından sonra
Nazım Hikmet İstanbul Emniyet Mü-
dürlüğü Komünıst Masası Şefi'ne tele-
fon ederek (polis olmasmdan kuşku-
landığıÖmerDeniz'ikastederek)"Aske-
ri dbise giydirilmiş polisleri peşine tak-
mamalanm" söyler. Oysa ki Komünist
Masası'nın böyîe bir şeyden haberi yok-
tur. Bunun üzerine bütün dikkatler As-
keri okullara çevrilir. Bunun ardından
Ömer Deniz tekrar İstanbul'a geldıği
bir zamanda. 3 Aralık 1937'de Nazım
Hikmet'i bu kez Nişantaşf ndakı e\inde
görmeye gider. Oldukça soğuk karşı-
lanır.
"Birden ziyade askerişahıslan,
mafevke itaatsizliğe..."
O sıralarda devletin gizli servısleri
sürdükleri izin peşinden Ankara Kara
Harp Okulu'na ve Ömer Deniz'lerin
sınıfına ulaşır. Ocak 1938'in başlannda
(5 Ocak) grubun tüm asken öğrencilen-
ni sınıflanndan toplayarak tutuklarlar.
Ömer Deniz'in ifadelerinden Nazım
Hikmet'le yaptığı ıki görüşmenin
aynnüsını öğrenen sorgucular, 17 Ocak
1938 gecesi gözaltına aldırdıklan
Nazım Hikmet'i ertesi gün tutukladı-
ktan sonra aynı gün Ankara'ya götü-
rürler. Askeri cezaevinde tek kişilik bir
hücreye konulur. 19 ocakta askeri savcı
tarafından sorguya çekılir. 15 Mart
1938 günü Harp Ökulu Asken Mahke-
mesi'nde haklannda dava açılan askeri
öğrencilerle birlikte yargılanmaya baş-
lanır.
İddia: "Birden ziyade askeri şah&la-
n... mafevke itaatsizliğe sevk ve tahrik'-
'tir. 29 Mart 1938 günü askeri mahke-
me kendisini suçlu bularak 15 sene ağır
hapsine karar verir. Aynı davada
Nazım Hikmet'in dışında 22 askeri öğ-
renci ve 7 siville birlikte 29 kişi yargı-
lanır. Öğrencilerden altı kişi. yani Ömer
Deniz, Abdülkadir Meriçboyu (sonraki
yıllarda şair A. Kadir), Orhan Alkaya,
Necati Çelik ve Mustafa Vallak 5 ile 7
yıl arasında hapse mahkum edilirler.
Temyiz edilen mahkumiyel kararlan 28
Mayıs 1938'de Asken Yargıtay Birinci
Dairesi tarafından oy çoİcluğuyla
onanır. Nazım Hikmet, 13 Haziran
1938'de Ankara Cezaevi'ne gönderilir.
Burada "infaz cezaevf'ne gönderileceği
günü beklemeye başlar.
Donanmaya giden üç yol
Nazım Hikmet'in 1920lerin başında
Sovyetler Birhğı'nde .K.UTV (Doğu
Emekçileri Komünist Üniversitesi) dö-
neminde Moskova'dan arkadaşı Ham-
di Alev Şamilofla 30'lu yıllarda da
sıcak arkadaşlık ilişkileri sürmektedir.
Hamdi Alev Şamilof. TKP'nin faal ele-
manlanndan bir komünisttir. O yıllar-
da Pendik'te kıyıda gazino-kır kahvesi
benzen bir yer işletmektedir? Donan-
manın amirallik gemisı Yavuz
/ırhlısının crbaşlarından Topçu Başge-
dıkli Hamdi Alevdaş'la. karaya çıktı-
klannda gazinosuna gidip gelmesi do-
layısıyla tanışırlar. Bu ilişki zamanla
koyu bir dostluğa dönüşür. Şamiloflar
aynızamandaNâzımHikmet'lede aılece
tanışıp birbirlerine gidip gelirlerken
Nazım Hikmet-Hamdi Alevdaş
tanışıklığı oluşur. Hamdi Alevdaş ve
Yavuz zırhhsındaki arkadaşlannda
Nazım Hikmet'in şiirine. ideolojisıne
bir yakınlık ve hayranlık gelişmektedır.
O yıllarda BabıaU'de genç bir gazete-
ci olan Kemal Tahır'in kardeşi Nuri Ta-
hir de Yavuz zırhlısında başgediklidır.
Ağabeyi Kemal Tahir'le Nazım Hik-
met'in dostluğu. arkadaşlığı ve fıkir be-
raberhği, Nuri Tahir ve zırhlıdakı arka-
daş çevresinde de meraklı bir halka
oluşturmuştur. İzin dönüşü gemiye, ge-
rek Nazım Hikmet'in şiirlerini gerekse
ağabeyisinin kıtaplığından edindiği
devrimci kitaplan getirmektedir. Hep
birlikte okumakta ve yorumlamaktadı-
rlar.
* Hikmet Kıvılcımlı: 1935'ten itiba-
ren "Marksizm BiMiyoteği'" adıyla kur-
duğu yayinevinden teltf-tercüme kitap-
lar yayımlamakta, aynı zamanda Fat-
ma Nudiye Yalçı ile birlikte "Kmkım
Kûtiiphanesi"ni ışletmektedirler. Hem
kendi yayınlanmn hem de piyasanın
öteki ilenci-de\Tİmci yayınevlerinin ki-
taplannı bu dükkanda satarlarkcn;
kendilenyle ılişkiye geçen kimselere de
konsinye olarak dışanda kitap sattı-
rmaktadırlar. İşte bu kimselerden birisi
de edebiyata ve sanata. kısacası kitap
okumaya meraklı Kerim Korcan'dır
Bir yandan babasırun dükkanında saat
tamirciliği yapan Kerim Korcan, bir
yandan da yaşıtı birkaç kişiyle "Kitap
Sevenfer Derneği" kurmuş ve bu kanal-
la Kıvılam Kütüphanesi'nden aldığı ki-
taplan ucuza satmaya çahşmaktadır.
Kerim Korcan'ın ağabeyisi Haydar ise
Yavuz zırhlısında bahriye eri olarak as-
kerlik görevini yapmaktadır. Haydar
da okumaya. ilenci ve komünizan fikir-
lere meraklıdır. Kardeşi Kerim Korcan
aracılığıyla edindiği kimi kitaplan Ya-
vuz'a götürmekte; orada öteki er arka-
daşlan ye üstleriyle okuyup tartışmak-
tadır. Üstçavuşu Seyfî Tekdflek'le bu
konuda kafalan uyuşmaktadır.
Yavuz zırhlısına uzanan ya da Yavuz
zırhlısından çıkagelen bu üç şeyin iplik-
lerinin uç uca geçişiyle Naam Hikmet.
Hikmet Kıvılamlı. Kemal Tahir ve çev-
relerindeki insanlar tarihe Donanma
Davası olarak geçecek olan davada bir
araya gelirler...
YARIN: "Kerim aduıda
cılızbir çuralt..."
ÇAL1ŞANLARIN SORULARI-SORUNLARI / YILMAZ ŞİPAL
Makanı tazminatı ve ılul,
yetim aylığı
: Sonınumuz, makam tazminatlarnun dul ve yetimlere ne
oranda ödendiği konustındadır.
Babam, Kıdemli Albay emeklisi idi.
l'inci, 2'nci ve 3'üncü devrelerde olmak üzer; 3 dönem
milletvekilHği yapmış ve 1933 yılında millenekili iken ve-
fat etmiştir. Sorum:
Makam tazminatı olarak ödenen aylık miktann ne ol-
duğunu anlamak oldukça zor. Şöyle ki; 15 Ocak 1993'ten
geçerli olan 3855 saydı kanun göz önüne ahıtarak, Tem-
muz 1993 sonuna kadar toptan 6.5 aylık 8 milyon lira
ödendi. Yinc 1 Ağustos 1993'te yetim maaşımla birlikte 7
milyon lira daha odendi..
Bu miktarlardan hanjjisinin neyi ifade ettiğini anlaya-
madım. Toptan ödenen 6.5 aylık 8 milyonun mu. yoksa
Ağustos 1993'te ödenen 3 aylık 7 milyonun mu hesapları-
nda bir yanlışlık var. Bu hususu öğrenmek istiyorum.
Benimle birlikte halen babamdan 3 kız evladı yetim ay-
lığı almaktadır.
YAN1T: 12 Aralık 1992 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan vc
"yaymını izieyen aynı I5'inci günü" olan 15 Aralık 1992'de yürür-
lüğe giren 3855 sayıü yasa ile, 5434 sayıh TC Emekli Sandığı Ya-
sası'nın Ek Madde 68'i değiştirilmiş ve bu değişiklikle, makam
tazminatlannın. dul ve yetim ayhklanna da yansıması sağ-
lanmışür.
"Ek Madde 68 - Makam tazminatı ile yüksek hâkimlik tazminatı
ödenmesini gerekriren görevlerde toplam iki yü bulunduktan sonra
emekliye ayrılanlara makam veya yüksek hâkimlik tazminatları,
bulundukları en üst görevleri esas alınarak ödenir.
Bu tazminatlar, ölenlerin 5434 sayıh kanunun 67'inci rnaddesinde
belirtilen aylığa miistehak dul >e yetimlerine 68. maddesindeki
oranlar üzerinden ödenir.
Tazminatlar. emekli, dul ve yetimlerden yönetim, denetim. da-
nışma ve tasfiye kurulu üyeliği dahil olmak üzere kamu kesiminde
(emeklüerden istisnai memurluklarda bulunanlarla Devlet Denet-
leme Kurulu kadrolarında görev alanlar hariç) >eya özel kesimde
her ne suretle olursa olsun aylık ve ücret mukabili görev alanlara ve
gerçek şekilde gelir vergisi miikellefı olmalarını gerektirecek şekil-
de ticari \ey a sınai faaliyette veya serbest meslek faalîyetinde bulu-
nanlara ödenmez. (...)"
T.C. Emekli Sandığı Yasasf nın 68. maddesinde dul ve yetimle-
re bağlanacak aylıklann oranlan belirlenmiştir.
Bu hclirlcmc ile ölenin almakta olduğu emekli aylığırun, yetim
1 kişi ise %50'sini. yetim iki kişi ise %80'ini, yetim 3 kişi ise
%100'ünü alacaktır.
Makam tazminatlan da aynı oranlar üzerinden ödenecekür.
Yetim aylığı alan 3 kişi olduğunuza göre makam tazminatının
% 1OO'ü üç kardeşe eşiı olarak (%33.33) bölüştüriilecektir.
15 Aralık 1992 ile 1 Temmuz 1993 arasında Kıdemli Albay'm
makam tazminatı (2 yılı doldurmuş olmak koşulu ile) hesabı:
1) 15-31 Aralık 1992 dönemi: 2.000 (makam tazminat göster-
gesi)x651 (katsayi) = 1.302.000 TL / 30x 15(gün) = 651.000TL
(makam tazminatı)
2) 1 Ocak-30 Haziran 1993 dönemi: 2.000 (tazminat göstergesi)
x 740 (kaısayı) = 1.480.000 TL (makam tazminatı) x (6 ay) = 8.
880.000 TL (6 aylık makam tazminatı)
3) l-14Temmuz 1993 dönemi: 2.000 (tazminat göstergesi) x 835
(katsayı) = 1.670.OO0TL / 30 x 14 = 779.333 TL( 14 günlük)
4) 15-31 Temmuz 1993 dönemi: 3.000 (tazminat göstergesi) x
835 (katsayı) = 2.505.0OOTL ; 30 x 16 (16 günlük) = 1.336.000
TL (16 günlük)
5) 1 Ağustos-31 Arahk 1993 dönemi. 3.000 (gösterge) x 940
(katsayı) = 2.820.000 TL (makam tazminatı)
Kısaca, yaptığımız hesaplamaya göre 15 Aralık 1992 ile 30 Ha-
ziran 1993 arasında 3 kız kardeş için ödeneçek makam tazminatı
toplamı. 9 milyon 531 bin, Temmuz 1993 için 2 milyon 115 bin
333, 1 Ağustos-30 Eylül 1993 için aylık 2 milyon 505 bin ve l
Ekim-31 Aralık döneminde aylık 2 milyon 820 bin liradır.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKCt
Uğup'la Söyleşi...NecdetUğur, ismet Paşa'nın Ecevit'e karşı düşündüğü
genel sekreter adayıydı. Necdet Uğur, İsmet Paşa'nın de-
mokrasisavaşımındahepyanındaoldu.Yakmdostuydu. 12
Eylül'den sonra ise, Erdal Inönû'nün SODEP'in başına geti-
rilmesinde Necdet Uğur'un büyük çabası olduğunu çok kişi
bilir. "Hinthorozu" Erdal Bey'in, bu kurultayda adaylığını
koymayıp çekilmestni acaba Necdet Bey, nasıl yorumlu-
yordu?
12.9.1993 günlü Hürriyet'te Bülent Çelik'in çizgısi çok ho-
şuma gitti. Başlığı şöyleydi: "Güle Gü/e Hinthorozu". Bü-
lent Çelik, Erdal Inönû'nün "Halkımız beni seviyo, ama oy
vermiyo" esprisini de koymuştu. ismail Gûlgeç'ten sonra,
BulentÇelik'in de "Hinthorozu" sözcüğünü anması hoşde-
ğil rni? Sanatçılar gibi, gazeteciler de bırbirlerini kıskanır-
lar. İş ad açıklamaya gelince pintıleşirler; "biryazar", "bir
gazete" der geçerler. Ktm? Hangi gazete? Okur bunu me-
rak etmez mi? İlhan Selçuk, adı geçtiğinde açar teşekkûr
eder:
- Yaztnda, adımı geçirmişsin, teşekkûr ederim! Babıâli'-
nin kuralıdır bu der, gülüşürüz...
Yazarlardan pek "Hinthorozu" diye yazan olmadı; bir
Hasan Pulur, "Ekmekçi'nin Hinthorozu" diye yazdı! Ol-
sun. . Sağolsun!
Bir gün Erdal Bey'le sanatçılan konuşuyorduk. "Oooo!"
dedıkten sonra, elini salladı:
- Çok kıskançtırlar, çok!
Gazeteciler onlardan aşağı kalmazlar!
Necdet Uğur'u Istanbul'daevınde yakalayıp sordum:
- Erdal Bey in aynlışı, benim kanıma göre, demokratik bir
davranış. Onun, benim bilmediğim başka nedenleri var
mı?
- Hayır. Asltnda Erdal Bey; politikaya girmek isteyen, po-
litikada iddiası olan bir adam değildi...
- Evet...
• Erdal Bey'in seçtığı konu ve iddiası müspet bilimdeydi,
fizikteydi.
-Evet...
- Adam onu kendine amaç olarak almış, orda da bütün
eğitimıni oyolda yapmış, hartaoyolda adını Türkiye sınırın-
daki fizik dünyasında da duyurabilmiş ve bundan da çok
mutlu olan bir adam. Resimsever, fizıksever, müzıksever
bir adam. Bunun içinde "p"ilebaşlayanbırşeyyok.
- Anladım, anladım...
- Ondan sonra, yalnız tabii bir aileden.. Yani politika,
onun Amerıka'ya gidip evleninceye kadar, evinde teneffüs
ettıği hava, politika tabiı.
- Doğru.
- Onun verdiği bir şey vardı, çok yoğun politika yasanan
bir evdi. Hele uzun yıllar, sadece son yıllarda değil, daha
önceden beri (İsmet Paşa) evinde çalışırdı. Politikayı evin-
de yapardı, babası için söylüyorum, yani İsmet Inönü, top-
lantılar için giderdı partiye, ama kendisinin asıl siyası
temaslarını evde yapardı. Yemeğe çağınrdı sonra, kendisi
ışte, özel önem verdiklerini yemeğe de alıkordu. Evinde
yaşanırdı politika. Bu çocuk dayıllardan beri, belki üniver-
site yıllanndan beri. daha öncesinden beri, bu havanın için-
de. Yani, politika dünyasmayabancı değil; onu solumuş biri
ama, kendine kariyer olarak -çok haklı- kim olsaöyle yapar;
öyle bir babanın politikada, arkasında bir tarih olan bir ba-
banın yanında, "Ben depolitikacı o/ayım/"denmez ki.
- Doğru.
- Adamda heves kalmaz! Nıtekim o, çok güzel bir seçim
yaptı, fizikseçti;sonrasındada bir kamuoyuoluşupda, ken-
disi oraya çağrıldığt zaman da, böyle yabancısı olduğu bir
iklimegelmiyordu. Kurallarını bilmediği birdünyayadagir-
miyordu. İçinde yaşayıp büyüdüğü, soluduğu, ama kendisi-
ne uğraş olarak başka bir alanı seçmıştı çok haktı olarak,
kim olsa öyle yapardı, seçtiği bir şeydi; bence siyaset hava-
sına gırmeKle aile ocağının içine girdi adam, soluduğu
havanm içine yeniden girmiş oldu. Yabancısı değildi öyle.
- Peki, Erdal Bey ayn/acağı zaman sizin haberiniz oldu
mu?
- Evet! Belliydi. Yani, bunu bir şey diye yaptı. Kendisi için
bunun (politikaya girmesinin) bir zorunluluk olduğunu an-
tadı. Çünkü o sırada parti birikimınin dağıtılması isteniyor-
du. Ama, bir gösterge lazımdı bütün partılilere. Görüldüğü
zaman, "Tamam, işte bizım toptanacağınvzyer burasıdırf"
Bir adres lazımdı, bütün CHP'lilere. Bu da hem ait olduğu
aile bakımından, hem de bizim CHP'nin saygı duyduğu bir
kişiydi. Bir bılim adamıydı, çok dengeliydı, çok dürüsttü,
kendinı kanıtlamıştı. Ustelik, bizim için hep odak olmuş bir
evden geliyordu. Bu bakımdan 12 Eylül sonrastnın siyasa-
sında bizim "Ayaktayız ve aynt gücümüzle devam edece-
ğiz" işaretinı vermek için doğru bir adresti.
- Peki, bu arada sizin görüşünüze zıt gibi gelen Ibrahim
Cevahir'fn söyledikleri var, ona ne dersı'nız?
- Yok, yok . Bir kişi gıdecek de, o bir kişiyle konuşacak,
ondan sonra o ona heves edecek. Bir defa gördünüz, gayet
kişiliklı, olaylan çok iyi analiz eden ve kararlarını yüzde yüz
kendisi alan bir tip. Öyle telkin altında kalacak.' Herkes ıs-
rar etti", dayanamayacak! öyle bir tip görüyor musunuz
karşıntzda?
- Hayır!
-Tamtersine...
- Tam Hınfrjorozu;
- Tabii. Babasından kalan bir misyonun o anda ayakta
durması için kendisine gereksinimi vardı. Bu da bu gerek-
sinimi gördü. Zeki adamdı. "Hayır" diyemezdi, deseydı
kaybederdi Yoksa, böyle "özenmiş de gelmiş", yahut "po-
litika düşünmüş", o da fırsat olmuş, binde bir yoktur böyle
bir şey.
- İsmet Paşa'nın kafasındaki genel sekreter adayı sizdi-
niz değil mi?
- Eeee.. Bilmem. öyle gibi!
- Şimdiki durumu nasıl görüyorsunuz? Karayalçm geldi...
- Eee, valla, Karayalçm SHP tabanında olumlu bir izlenim
bıraktı. Doğal olarak geldı, her kim ki doğal olarak gelir,
başarı şansı çoktur. Kendi hata etmedikçe, o rüzgâr onu
götürür.
BULMACA
SOLDANSAĞA: 1 2 3
1/ Hint darısı da denilen 1
ve taneleri için yetiştirilen ,
tanm bitkisi... Eski ve bi- 2
linmeyen bir tarihi anlat- «
makta kullanılan deyim
sözü. 2/ Bir oyun ya da 4
filmde dinlenme süresi... c
Tuzlanıp kurutulmuş yi-
yecek. 3/ Yüz, çehre... 6
Gönül rahathğı. 4/ Tur- j
şusu yapılan bir tür ya-
ban soğanı. 5/ Ödünç 8
alınan yada verilen şey... g
Büyük erkek kardeş. 6/
Şarkı, türkü... Orhan Hançerti-
oğlu'nun bir romanı... Yemek. 7/
Kapılara takılan yayh kapama dü-
zeneği. 8/ Tann'ya yalvarma...
Atılgan, gözü pek. 9/ Eski dilde ge-
mi...Sırurnişaru.
YLKARLDAN AŞAĞIYA:
1/ Argoda esrara. verilen ad. 2/
Mevki, makam... Örülmüş bir du-
vardaki taş ya da tuğla sıras». 3/
Eski Mısır'da güneş tannsı... Kal-
siyumun simgesi... Bir ilimiz. 4/
Ziya Paşa'nın divan şairleriyle Arap ve Iran şairlerinden seçti
örnekleri derleyen antoloji. 5/Hawaii adalanna özgü, gita
benzer dört telli bir çalgı. 6/ Dipten dallanan bir süs bitkisi..."
landa Cumhuriyet Ordusu." 7/ "Dest-busu arzusuyla ölürse
dûstlar ' ... eylen toprağım sunun anınla yâre su" (Fuzuli
Avrupa lopluluğunun ortak para bınmı. 8/ Kadınlann s
için gözkapaklanna sürdükleri boya... Senegal'in başkenti.
Dahil... Kimi giysilerin bol olması için yanlanna eklenen kuır
parçası... Radyumun &imgesi.