20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 EYLÜL1993 PERŞEMBE 12 DIZIYAZI Türkiye Komimisî hareketitule 'Deviz ntotijV StTNUŞ 90'ların başmda dünyada "reel sosyalizm"in yıkılmasıyla birlikte, ül~ kemtde de belirleyici ve etkin bir güç ohna özelliğiniyitiren komünist ideolo- ji ve örgütlenmeler, 20 Vi ve 30 'luydlar- da Türkiye Cnmhuriyeti yönetimi için oldukça ciddiye alınan büyük bir tehli- keydi... Bu bağlamda; henüz daha ilk yılları- nda olduğu gibi 3O'ların sonunda ve 50'lerin başmda da Türkiye Komünist Hareketi'nin kimi önder kadrolarınm sosyal yazgılarında hep bir "deniz" motifı görülür. Türkiye Komünist Partisi'nin ilk kurucusu ve önderlerinden Mustafa Suphi, 10 Eylül 1920de Bakudeparti- sinin birinci kongresini yaptıktan ve Anadolu Kurtulus Savaşı'nm önderi Mustafa Kemal Pasa'dan gelen davet mektubu üzerine Türkiye'ye girdikten sonra, 15 yoldaşıyla birlikte Karade- niz'de öldürülmüştür. Trabzon'dan zoûa bindirildikleri bir tekneyle Sür- mene açıklanndayken 28-29 Ocak 1921 gecesi kendilerine rampa yapan bir başka tekneden çıkan saldırganlar- la boğuşurken öldürülüp denize atılmı- şlardır. Türkiye Komünist Partisi'nin bu ilk 15 öncüsümn Karadeniz'de öldürülü- şünden 17 vıl sonra. hareketin o dö- nemdeki önderlerinden Nazım Hikmet ve Hikmet Kmlctmh'yla birlikte do- nanmamn Amirallik Gemisı Yavuz Ztrhlısı'nın er ve erbasları "Donanma askerini isyana tahrık ve teşvik etmek " suçuvla bir gemi güvertesinde yar- gılanıp ağır cezalura çarptırılacaktı. Böylece denizde ikinci bir "felaket" daha geliyordu komünistlerin başına... Donanma davasmdan verilen 20, bıtndan 6 av önce Ankara Kara Harp Okulu davasmdan verilen 15 yılltk ce- zalarla toplanı 35 yıla mahkum edilen Nazım Hikmet, 1950'deki afia hapis- ten çıktıktan sonra, ertesi ytİın haziran ayında bir gün İstanbul Boğazı'nda turabya kıyısından hindiği bir sürat teknesivle bir Romen şilebine çıkarak Sovvetler Birliği'ne kaçacaktı. Donanma davasında 15 yıl ağır ha- pis cezasma çarptmlan Doktor Hik- met Kıvüamh ise 12 Mart 1971 darbe- sinden sonra Sıkıyönetim Komu- tanlığı'nca aranmava baslanınca ye- raltma inipsaklanacuk, I97l'in Mayıs ayı sonlarında bir gün Alanya'dan satm aldığı bir tekneyle Kıbrıs 'a doğru yol alacaktı... Bütün bu sıraladığımız örnekler Türkiye Komünist Hareketi'nin tarihi- nin sosyalkaderinde bir "deniz"moti- finin rol oynadığını gösterivor. Bu yazı dizimizde Mustafa Suphi'- lerin 1921 'de Karadeniz'de katledilme- lerinden sonraki en trajik olaylardan biri olan 1938 Donanma Davası'nın öyküsünü anlatacağız. Dizinin adını "Sintinenin Dibinde" kovduk. "Sintı- ne"gemilerin su rüzeyinin altında ka- lan bölümüne verilen bir ad. Bir deniz- ciiik deyimi. 1938 yılı yazında "Sinti- nenin Dibinde" komünistlerin başı- ndan geçenleri okuyacaksınız. E.K Hiikiîm, Erkin'in güvertesindeverildi Sintinenin Dibinde (1938 DonanmaDavası) 'undan 55 yıl önce;29 Ağustos 1938 günü Deniz Kuvvetleri Komutanlığf nın Kadıköy açıklannda demirlemiş t Erkin' gemisinin güvertesinde kurulan askeri mahkeme/Birden ziyade ...mafevke itaatsizüğe sevk ve tahrik"1 suçunu işlediklerine inandığı başta Nazım Hikmet olmak üzere Hikmet Kıvılcımlı, Kemal Tahir, Fatma Nudiye Yalçı, Hamdi Alev Şamilof, Emine AlevŞamilofgibikomünistlerle, donanmanın amirallik gemisiYavuzzırhlısında görevlierbaş ve erlere 20 ile 3 yıl arasında değişen ağır hapis cezalan veriyordu... -ı- Bundan 55 yıl önce: 29 Ağustos 1938 günü "Türk uîusu adına", "Hükûm ver- tneye roezun Donanma K. As. Mahke- mesT Reıs İhü>at Fılo K. Alb. Ertuğnıl ErtuğruL As. Hakim: As. Ad. Hakim Satitı Köniman. Aza, Dumlupınar De- nizalu G K. Kur. Bnb. Rıfat özdeş, Aza, Dz. Alt. Gml. Kur. Bşk. Kur. Bnb. Kemal Bozkurt, Aza. Yavuz Gem. 1. Topçu Subayı Gv. Bnb. Etnem Çeviker ve iddia makamında As. Ad. Hakim Şe- rif Budak ve zabıt kiıabetinde Sadri Gada hazır olduklan halde, saat 9'da Erkin gemisinde mahalli mahsusunda açık olarak toplanarak 'Askeri isyana tahrik suçundan maznun ve mevkuf 27 kişi hakkmda "hüküm fıkrası'nı oku- yordu. Bu hüküm fıkrasma göre Nazun Hiknvet, Hamdi Alev Şamilof, Emine Alev Şamilof, Hikmet Krvtlcnnlı. Fat- ma Nudiye Yalçı, Abdülkerim Korcan. Kemal Tahir Benerci, Nesim Eliş, Hamdi Alevdaş, Mehmet Ali Kantan, Se>fi Tekdüek, Nuri Tahir Tipi, Hay- dar Korcan, Adil Kut, Hıfzı Ozbarlı, Fethi Ülgezer, tsmail Tığ, Hüseyin Avni Durugün. Rüsuhi Tamer. Tahir Tek. Hüseyin Sonat, Mehmet Dağ, Muhteşem Tarcan, Burhanettin Cen- gen, Mansur Kndcım, tsmail Esen ve Ali Karakuş "haklannda yapılan tnüte- addit duruşmalar sonunda tahassül eden kanaate göre esbabı mucibesi bilahare tebttğ edilmek üzere"' cezalandınhyor- lardı. Maznun ve mevkuflann 17"si hakkında 3 ile 20 yıl arasında değişen ağır hapis cezalan verilirken; 10"u hakkında da "suçlannı sabit gösterecek ve vicdani kanaat husulünc medar delai- Ikı ademi mevcudi\etine binaen beraatk- riııe" karar veriliyordu... Donanma Davası'nın bir numaralı sanığı ve bundan altı ay önce de An- Donanma Davası'nın önde gelen iki mahkumu Nanm Hikmet ve Hikmet Kıvılcımlı olaydan bir boçuk yı) önce aynı kelepçede... Tarih 1 Ocak 1937. dokuma işçisiyle birlikte gizli cemiyet kurmak iddi- asıyla tutuklanmışlar. Birbirlerine kelepçeli, yaya olarak Babıal i yokuşundan Sultanahmet Tevkifha- nesi'ne götürülüyorlar... kara'da Harp Okulu Komutanlığı As- ken Mahkemesi tarafından aynı suçu işlediği gerekçesiyle 15 yıl ağır hapse mahkum edilen Nazım Hikmet, ilkin 1925"te Ankara tstiklal Mahkemesi ta- rafından yargılanı$,ıyla 1938'e kadar pek çok kez mahkum olup hapis yatan Hikmet Kıvilcımlı ve öteki birkaç sivil komünist böyle bir suçu işlemişler miy- di? Bugün üzerinden 55 yıl geçmiş olan bu olay zaman zaman alevlenen tartı- şmalara neden olurken, üzerindeki giz perdesini de halen korumaktadır. Kara Harp Okulu davasıyla birlikte Donanma Davası'nın nedenleri. oluşu- mu ve sonuçlan üzenne bügı, belge. tanık ve tarukhklan konuşturmadan önce ortamı betimlemekte yarar bulun- maktadır. Ortam Tek parti. Cumhuriyet Halk Fırkası'- nın yönetimi altındaki Türkiye; 1930- 1938 yıllan arasında Türkiye komünist hareketinin kimi akıncılannca zorlana- rak yaratılan legal, daha çok kültürel ağırlıkh, nispeten "özgnr" bir dönem yaşamıştır. SabBva Sertel ve Haydar Rıfat'ın Marksist-Lenirust klasiklerden çe\in- leri, Kerim Sadi'nin "losaniyet Kütüp- hanesi" yayinlan, Doktor Hıkmet Kıvılcımirnın TKP adına legaliteyi zor- layarak girişüği "Marksizm Bibliyote- ğTnden yayımladığı Marksist-Leninıst klasiklerden tercüme ve telif eserlen, Nazım Hikmet'in eski şiir anlayışını yıkan, yeni-sol içerikli birbiri peşi sıra yayımlanan şiir kıtaplan, plaklara oku- nan şiirleri toplumun her kesiminde önemlibir ilgi odağı haline gelmiştir. Bu durumda tek parti yönetimi bir yandan örgüt, ideoloji ve propaganda açısından karşı hareketi ikame etmeye çahşırken. öte yandan da başa çı- kamadığı karşıtı ideo- lojinin en etkin kişileri- ni safına çekip manı- püle etmenin yollannı aramaktadır. Bu ne- denle olabildiğince gü- dükbir"I^Kaııuııu"yla ışçi sınıfınm gözünü boyarken, parti-devlet bütünleşmesine gide- rek ttalyan Ceza Kanu- nu'ndan aldığı komü- nizmi önleyici ünlü 141 ve 142. maddelerle de cezai önlemlerini alma- ya çahşmaktadır. K.ara A\Tupası'nda, Almanya'da faşizm ik- tidara gelmiş, kendi kıtasının ötesinde Or- tadoğu'ya da sarkma propagandasını yo- ğunlaştırmıştır. Dün- yada ve Türkiye'de olup-bitenler doğal olarak her düşünen in- sanın kafasını kurcala- maktadır. Bu durum- da, yukanda saydıfpmız yayınlar, en çok da Naam Hik- met'in şiirleri Ankara'- daki Kara Harp Okulu öğrenci çevresine kadar girmiştir. Merakla okunmakta ve tartışı- Imaktadır. Dünyada yükselen faşizm bura- Türkiye komünist hareketinin "'tki Hikmet'i", Nazım Hikmet \e Hikmet Kıvucımlı ile Deniz Ku»etleri mensubu erbaşlann düzmece bir dava ile 1938'de tasfîyelerinde önemli bir rol oynayan Donanmanın Amirallik Gemi- si Yavuz Zırhusı... Kıvılcımlı ve Nazım Hikmet, Yavuz Zırhlısfnda görevli er ve erbaşlara sözümona Donanmada isyan çıkarmaları için doğrudan ya da dolaylı talimat vermişlerdi... da da etkisini göstermekte gecikmemiş; ilerici. devrimci ve komünizan eğilimli Harp Okulu öğrencilerinin karşısmda faşist, ırkçı ve Turancı bir grup oluş- muştur. Komünizme eğilimli öğrenci grubunun içinde, adeta lider konumun- da çok uyanık. girişken ve atak bir öğ- renci vardır-. Ömer Deniz. Nazım Hikmet'in basın-yayın ala- rundaki popülaritesi, zaman zaman başına gelen adli koğuşturmalar ba- smda haber olmaktadır. Örneğın hangi kitabının çıktığı. hangi gazetede. hangı takma adla fıkra yazdığı, hangi dergı- nın soruşturmasına cevap verdiği, İpek Film'de sinemacıhk yaptığı. Ocak 1937*de dokuma işçileriyle birlikte tu- tuklanıp yargılandıgı dâvadan lahlıye olduğu gibi haberleri Harp Okulu öğ- rencileri de okumakladırlar. Ömer Deniz'ler kendi başlanna oluş- turduklan Harp Okulu"ndaki devrimci öğrenci gruplanna bir çıkış yolu ara- makta. ülkedeki komünist hareketin başı olarak düşündükleri kimselerle iliş,- kiye geçmek ıstemektedirler. tşte bu nedenle Harp Okulu öğrencisi Ömer Deniz, 1937 yılının Ağustos ayi- nda bir gün tstanbul'a gelerek Nazım Hikmet'i o sırada çalışmakta olduğu İpek Film Stüdyosu'nda ziyaret eder. Ozerinde Harp Okulu öğrencisi kıyafe- tiyle kendisinin karşısına çtkan Ömer Denizin yanından aynlmasından sonra Nazım Hikmet İstanbul Emniyet Mü- dürlüğü Komünıst Masası Şefi'ne tele- fon ederek (polis olmasmdan kuşku- landığıÖmerDeniz'ikastederek)"Aske- ri dbise giydirilmiş polisleri peşine tak- mamalanm" söyler. Oysa ki Komünist Masası'nın böyîe bir şeyden haberi yok- tur. Bunun üzerine bütün dikkatler As- keri okullara çevrilir. Bunun ardından Ömer Deniz tekrar İstanbul'a geldıği bir zamanda. 3 Aralık 1937'de Nazım Hikmet'i bu kez Nişantaşf ndakı e\inde görmeye gider. Oldukça soğuk karşı- lanır. "Birden ziyade askerişahıslan, mafevke itaatsizliğe..." O sıralarda devletin gizli servısleri sürdükleri izin peşinden Ankara Kara Harp Okulu'na ve Ömer Deniz'lerin sınıfına ulaşır. Ocak 1938'in başlannda (5 Ocak) grubun tüm asken öğrencilen- ni sınıflanndan toplayarak tutuklarlar. Ömer Deniz'in ifadelerinden Nazım Hikmet'le yaptığı ıki görüşmenin aynnüsını öğrenen sorgucular, 17 Ocak 1938 gecesi gözaltına aldırdıklan Nazım Hikmet'i ertesi gün tutukladı- ktan sonra aynı gün Ankara'ya götü- rürler. Askeri cezaevinde tek kişilik bir hücreye konulur. 19 ocakta askeri savcı tarafından sorguya çekılir. 15 Mart 1938 günü Harp Ökulu Asken Mahke- mesi'nde haklannda dava açılan askeri öğrencilerle birlikte yargılanmaya baş- lanır. İddia: "Birden ziyade askeri şah&la- n... mafevke itaatsizliğe sevk ve tahrik'- 'tir. 29 Mart 1938 günü askeri mahke- me kendisini suçlu bularak 15 sene ağır hapsine karar verir. Aynı davada Nazım Hikmet'in dışında 22 askeri öğ- renci ve 7 siville birlikte 29 kişi yargı- lanır. Öğrencilerden altı kişi. yani Ömer Deniz, Abdülkadir Meriçboyu (sonraki yıllarda şair A. Kadir), Orhan Alkaya, Necati Çelik ve Mustafa Vallak 5 ile 7 yıl arasında hapse mahkum edilirler. Temyiz edilen mahkumiyel kararlan 28 Mayıs 1938'de Asken Yargıtay Birinci Dairesi tarafından oy çoİcluğuyla onanır. Nazım Hikmet, 13 Haziran 1938'de Ankara Cezaevi'ne gönderilir. Burada "infaz cezaevf'ne gönderileceği günü beklemeye başlar. Donanmaya giden üç yol Nazım Hikmet'in 1920lerin başında Sovyetler Birhğı'nde .K.UTV (Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi) dö- neminde Moskova'dan arkadaşı Ham- di Alev Şamilofla 30'lu yıllarda da sıcak arkadaşlık ilişkileri sürmektedir. Hamdi Alev Şamilof. TKP'nin faal ele- manlanndan bir komünisttir. O yıllar- da Pendik'te kıyıda gazino-kır kahvesi benzen bir yer işletmektedir? Donan- manın amirallik gemisı Yavuz /ırhlısının crbaşlarından Topçu Başge- dıkli Hamdi Alevdaş'la. karaya çıktı- klannda gazinosuna gidip gelmesi do- layısıyla tanışırlar. Bu ilişki zamanla koyu bir dostluğa dönüşür. Şamiloflar aynızamandaNâzımHikmet'lede aılece tanışıp birbirlerine gidip gelirlerken Nazım Hikmet-Hamdi Alevdaş tanışıklığı oluşur. Hamdi Alevdaş ve Yavuz zırhhsındaki arkadaşlannda Nazım Hikmet'in şiirine. ideolojisıne bir yakınlık ve hayranlık gelişmektedır. O yıllarda BabıaU'de genç bir gazete- ci olan Kemal Tahır'in kardeşi Nuri Ta- hir de Yavuz zırhlısında başgediklidır. Ağabeyi Kemal Tahir'le Nazım Hik- met'in dostluğu. arkadaşlığı ve fıkir be- raberhği, Nuri Tahir ve zırhlıdakı arka- daş çevresinde de meraklı bir halka oluşturmuştur. İzin dönüşü gemiye, ge- rek Nazım Hikmet'in şiirlerini gerekse ağabeyisinin kıtaplığından edindiği devrimci kitaplan getirmektedir. Hep birlikte okumakta ve yorumlamaktadı- rlar. * Hikmet Kıvılcımlı: 1935'ten itiba- ren "Marksizm BiMiyoteği'" adıyla kur- duğu yayinevinden teltf-tercüme kitap- lar yayımlamakta, aynı zamanda Fat- ma Nudiye Yalçı ile birlikte "Kmkım Kûtiiphanesi"ni ışletmektedirler. Hem kendi yayınlanmn hem de piyasanın öteki ilenci-de\Tİmci yayınevlerinin ki- taplannı bu dükkanda satarlarkcn; kendilenyle ılişkiye geçen kimselere de konsinye olarak dışanda kitap sattı- rmaktadırlar. İşte bu kimselerden birisi de edebiyata ve sanata. kısacası kitap okumaya meraklı Kerim Korcan'dır Bir yandan babasırun dükkanında saat tamirciliği yapan Kerim Korcan, bir yandan da yaşıtı birkaç kişiyle "Kitap Sevenfer Derneği" kurmuş ve bu kanal- la Kıvılam Kütüphanesi'nden aldığı ki- taplan ucuza satmaya çahşmaktadır. Kerim Korcan'ın ağabeyisi Haydar ise Yavuz zırhlısında bahriye eri olarak as- kerlik görevini yapmaktadır. Haydar da okumaya. ilenci ve komünizan fikir- lere meraklıdır. Kardeşi Kerim Korcan aracılığıyla edindiği kimi kitaplan Ya- vuz'a götürmekte; orada öteki er arka- daşlan ye üstleriyle okuyup tartışmak- tadır. Üstçavuşu Seyfî Tekdflek'le bu konuda kafalan uyuşmaktadır. Yavuz zırhlısına uzanan ya da Yavuz zırhlısından çıkagelen bu üç şeyin iplik- lerinin uç uca geçişiyle Naam Hikmet. Hikmet Kıvılamlı. Kemal Tahir ve çev- relerindeki insanlar tarihe Donanma Davası olarak geçecek olan davada bir araya gelirler... YARIN: "Kerim aduıda cılızbir çuralt..." ÇAL1ŞANLARIN SORULARI-SORUNLARI / YILMAZ ŞİPAL Makanı tazminatı ve ılul, yetim aylığı : Sonınumuz, makam tazminatlarnun dul ve yetimlere ne oranda ödendiği konustındadır. Babam, Kıdemli Albay emeklisi idi. l'inci, 2'nci ve 3'üncü devrelerde olmak üzer; 3 dönem milletvekilHği yapmış ve 1933 yılında millenekili iken ve- fat etmiştir. Sorum: Makam tazminatı olarak ödenen aylık miktann ne ol- duğunu anlamak oldukça zor. Şöyle ki; 15 Ocak 1993'ten geçerli olan 3855 saydı kanun göz önüne ahıtarak, Tem- muz 1993 sonuna kadar toptan 6.5 aylık 8 milyon lira ödendi. Yinc 1 Ağustos 1993'te yetim maaşımla birlikte 7 milyon lira daha odendi.. Bu miktarlardan hanjjisinin neyi ifade ettiğini anlaya- madım. Toptan ödenen 6.5 aylık 8 milyonun mu. yoksa Ağustos 1993'te ödenen 3 aylık 7 milyonun mu hesapları- nda bir yanlışlık var. Bu hususu öğrenmek istiyorum. Benimle birlikte halen babamdan 3 kız evladı yetim ay- lığı almaktadır. YAN1T: 12 Aralık 1992 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan vc "yaymını izieyen aynı I5'inci günü" olan 15 Aralık 1992'de yürür- lüğe giren 3855 sayıü yasa ile, 5434 sayıh TC Emekli Sandığı Ya- sası'nın Ek Madde 68'i değiştirilmiş ve bu değişiklikle, makam tazminatlannın. dul ve yetim ayhklanna da yansıması sağ- lanmışür. "Ek Madde 68 - Makam tazminatı ile yüksek hâkimlik tazminatı ödenmesini gerekriren görevlerde toplam iki yü bulunduktan sonra emekliye ayrılanlara makam veya yüksek hâkimlik tazminatları, bulundukları en üst görevleri esas alınarak ödenir. Bu tazminatlar, ölenlerin 5434 sayıh kanunun 67'inci rnaddesinde belirtilen aylığa miistehak dul >e yetimlerine 68. maddesindeki oranlar üzerinden ödenir. Tazminatlar. emekli, dul ve yetimlerden yönetim, denetim. da- nışma ve tasfiye kurulu üyeliği dahil olmak üzere kamu kesiminde (emeklüerden istisnai memurluklarda bulunanlarla Devlet Denet- leme Kurulu kadrolarında görev alanlar hariç) >eya özel kesimde her ne suretle olursa olsun aylık ve ücret mukabili görev alanlara ve gerçek şekilde gelir vergisi miikellefı olmalarını gerektirecek şekil- de ticari \ey a sınai faaliyette veya serbest meslek faalîyetinde bulu- nanlara ödenmez. (...)" T.C. Emekli Sandığı Yasasf nın 68. maddesinde dul ve yetimle- re bağlanacak aylıklann oranlan belirlenmiştir. Bu hclirlcmc ile ölenin almakta olduğu emekli aylığırun, yetim 1 kişi ise %50'sini. yetim iki kişi ise %80'ini, yetim 3 kişi ise %100'ünü alacaktır. Makam tazminatlan da aynı oranlar üzerinden ödenecekür. Yetim aylığı alan 3 kişi olduğunuza göre makam tazminatının % 1OO'ü üç kardeşe eşiı olarak (%33.33) bölüştüriilecektir. 15 Aralık 1992 ile 1 Temmuz 1993 arasında Kıdemli Albay'm makam tazminatı (2 yılı doldurmuş olmak koşulu ile) hesabı: 1) 15-31 Aralık 1992 dönemi: 2.000 (makam tazminat göster- gesi)x651 (katsayi) = 1.302.000 TL / 30x 15(gün) = 651.000TL (makam tazminatı) 2) 1 Ocak-30 Haziran 1993 dönemi: 2.000 (tazminat göstergesi) x 740 (kaısayı) = 1.480.000 TL (makam tazminatı) x (6 ay) = 8. 880.000 TL (6 aylık makam tazminatı) 3) l-14Temmuz 1993 dönemi: 2.000 (tazminat göstergesi) x 835 (katsayı) = 1.670.OO0TL / 30 x 14 = 779.333 TL( 14 günlük) 4) 15-31 Temmuz 1993 dönemi: 3.000 (tazminat göstergesi) x 835 (katsayı) = 2.505.0OOTL ; 30 x 16 (16 günlük) = 1.336.000 TL (16 günlük) 5) 1 Ağustos-31 Arahk 1993 dönemi. 3.000 (gösterge) x 940 (katsayı) = 2.820.000 TL (makam tazminatı) Kısaca, yaptığımız hesaplamaya göre 15 Aralık 1992 ile 30 Ha- ziran 1993 arasında 3 kız kardeş için ödeneçek makam tazminatı toplamı. 9 milyon 531 bin, Temmuz 1993 için 2 milyon 115 bin 333, 1 Ağustos-30 Eylül 1993 için aylık 2 milyon 505 bin ve l Ekim-31 Aralık döneminde aylık 2 milyon 820 bin liradır. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKCt Uğup'la Söyleşi...NecdetUğur, ismet Paşa'nın Ecevit'e karşı düşündüğü genel sekreter adayıydı. Necdet Uğur, İsmet Paşa'nın de- mokrasisavaşımındahepyanındaoldu.Yakmdostuydu. 12 Eylül'den sonra ise, Erdal Inönû'nün SODEP'in başına geti- rilmesinde Necdet Uğur'un büyük çabası olduğunu çok kişi bilir. "Hinthorozu" Erdal Bey'in, bu kurultayda adaylığını koymayıp çekilmestni acaba Necdet Bey, nasıl yorumlu- yordu? 12.9.1993 günlü Hürriyet'te Bülent Çelik'in çizgısi çok ho- şuma gitti. Başlığı şöyleydi: "Güle Gü/e Hinthorozu". Bü- lent Çelik, Erdal Inönû'nün "Halkımız beni seviyo, ama oy vermiyo" esprisini de koymuştu. ismail Gûlgeç'ten sonra, BulentÇelik'in de "Hinthorozu" sözcüğünü anması hoşde- ğil rni? Sanatçılar gibi, gazeteciler de bırbirlerini kıskanır- lar. İş ad açıklamaya gelince pintıleşirler; "biryazar", "bir gazete" der geçerler. Ktm? Hangi gazete? Okur bunu me- rak etmez mi? İlhan Selçuk, adı geçtiğinde açar teşekkûr eder: - Yaztnda, adımı geçirmişsin, teşekkûr ederim! Babıâli'- nin kuralıdır bu der, gülüşürüz... Yazarlardan pek "Hinthorozu" diye yazan olmadı; bir Hasan Pulur, "Ekmekçi'nin Hinthorozu" diye yazdı! Ol- sun. . Sağolsun! Bir gün Erdal Bey'le sanatçılan konuşuyorduk. "Oooo!" dedıkten sonra, elini salladı: - Çok kıskançtırlar, çok! Gazeteciler onlardan aşağı kalmazlar! Necdet Uğur'u Istanbul'daevınde yakalayıp sordum: - Erdal Bey in aynlışı, benim kanıma göre, demokratik bir davranış. Onun, benim bilmediğim başka nedenleri var mı? - Hayır. Asltnda Erdal Bey; politikaya girmek isteyen, po- litikada iddiası olan bir adam değildi... - Evet... • Erdal Bey'in seçtığı konu ve iddiası müspet bilimdeydi, fizikteydi. -Evet... - Adam onu kendine amaç olarak almış, orda da bütün eğitimıni oyolda yapmış, hartaoyolda adını Türkiye sınırın- daki fizik dünyasında da duyurabilmiş ve bundan da çok mutlu olan bir adam. Resimsever, fizıksever, müzıksever bir adam. Bunun içinde "p"ilebaşlayanbırşeyyok. - Anladım, anladım... - Ondan sonra, yalnız tabii bir aileden.. Yani politika, onun Amerıka'ya gidip evleninceye kadar, evinde teneffüs ettıği hava, politika tabiı. - Doğru. - Onun verdiği bir şey vardı, çok yoğun politika yasanan bir evdi. Hele uzun yıllar, sadece son yıllarda değil, daha önceden beri (İsmet Paşa) evinde çalışırdı. Politikayı evin- de yapardı, babası için söylüyorum, yani İsmet Inönü, top- lantılar için giderdı partiye, ama kendisinin asıl siyası temaslarını evde yapardı. Yemeğe çağınrdı sonra, kendisi ışte, özel önem verdiklerini yemeğe de alıkordu. Evinde yaşanırdı politika. Bu çocuk dayıllardan beri, belki üniver- site yıllanndan beri. daha öncesinden beri, bu havanın için- de. Yani, politika dünyasmayabancı değil; onu solumuş biri ama, kendine kariyer olarak -çok haklı- kim olsaöyle yapar; öyle bir babanın politikada, arkasında bir tarih olan bir ba- banın yanında, "Ben depolitikacı o/ayım/"denmez ki. - Doğru. - Adamda heves kalmaz! Nıtekim o, çok güzel bir seçim yaptı, fizikseçti;sonrasındada bir kamuoyuoluşupda, ken- disi oraya çağrıldığt zaman da, böyle yabancısı olduğu bir iklimegelmiyordu. Kurallarını bilmediği birdünyayadagir- miyordu. İçinde yaşayıp büyüdüğü, soluduğu, ama kendisi- ne uğraş olarak başka bir alanı seçmıştı çok haktı olarak, kim olsa öyle yapardı, seçtiği bir şeydi; bence siyaset hava- sına gırmeKle aile ocağının içine girdi adam, soluduğu havanm içine yeniden girmiş oldu. Yabancısı değildi öyle. - Peki, Erdal Bey ayn/acağı zaman sizin haberiniz oldu mu? - Evet! Belliydi. Yani, bunu bir şey diye yaptı. Kendisi için bunun (politikaya girmesinin) bir zorunluluk olduğunu an- tadı. Çünkü o sırada parti birikimınin dağıtılması isteniyor- du. Ama, bir gösterge lazımdı bütün partılilere. Görüldüğü zaman, "Tamam, işte bizım toptanacağınvzyer burasıdırf" Bir adres lazımdı, bütün CHP'lilere. Bu da hem ait olduğu aile bakımından, hem de bizim CHP'nin saygı duyduğu bir kişiydi. Bir bılim adamıydı, çok dengeliydı, çok dürüsttü, kendinı kanıtlamıştı. Ustelik, bizim için hep odak olmuş bir evden geliyordu. Bu bakımdan 12 Eylül sonrastnın siyasa- sında bizim "Ayaktayız ve aynt gücümüzle devam edece- ğiz" işaretinı vermek için doğru bir adresti. - Peki, bu arada sizin görüşünüze zıt gibi gelen Ibrahim Cevahir'fn söyledikleri var, ona ne dersı'nız? - Yok, yok . Bir kişi gıdecek de, o bir kişiyle konuşacak, ondan sonra o ona heves edecek. Bir defa gördünüz, gayet kişiliklı, olaylan çok iyi analiz eden ve kararlarını yüzde yüz kendisi alan bir tip. Öyle telkin altında kalacak.' Herkes ıs- rar etti", dayanamayacak! öyle bir tip görüyor musunuz karşıntzda? - Hayır! -Tamtersine... - Tam Hınfrjorozu; - Tabii. Babasından kalan bir misyonun o anda ayakta durması için kendisine gereksinimi vardı. Bu da bu gerek- sinimi gördü. Zeki adamdı. "Hayır" diyemezdi, deseydı kaybederdi Yoksa, böyle "özenmiş de gelmiş", yahut "po- litika düşünmüş", o da fırsat olmuş, binde bir yoktur böyle bir şey. - İsmet Paşa'nın kafasındaki genel sekreter adayı sizdi- niz değil mi? - Eeee.. Bilmem. öyle gibi! - Şimdiki durumu nasıl görüyorsunuz? Karayalçm geldi... - Eee, valla, Karayalçm SHP tabanında olumlu bir izlenim bıraktı. Doğal olarak geldı, her kim ki doğal olarak gelir, başarı şansı çoktur. Kendi hata etmedikçe, o rüzgâr onu götürür. BULMACA SOLDANSAĞA: 1 2 3 1/ Hint darısı da denilen 1 ve taneleri için yetiştirilen , tanm bitkisi... Eski ve bi- 2 linmeyen bir tarihi anlat- « makta kullanılan deyim sözü. 2/ Bir oyun ya da 4 filmde dinlenme süresi... c Tuzlanıp kurutulmuş yi- yecek. 3/ Yüz, çehre... 6 Gönül rahathğı. 4/ Tur- j şusu yapılan bir tür ya- ban soğanı. 5/ Ödünç 8 alınan yada verilen şey... g Büyük erkek kardeş. 6/ Şarkı, türkü... Orhan Hançerti- oğlu'nun bir romanı... Yemek. 7/ Kapılara takılan yayh kapama dü- zeneği. 8/ Tann'ya yalvarma... Atılgan, gözü pek. 9/ Eski dilde ge- mi...Sırurnişaru. YLKARLDAN AŞAĞIYA: 1/ Argoda esrara. verilen ad. 2/ Mevki, makam... Örülmüş bir du- vardaki taş ya da tuğla sıras». 3/ Eski Mısır'da güneş tannsı... Kal- siyumun simgesi... Bir ilimiz. 4/ Ziya Paşa'nın divan şairleriyle Arap ve Iran şairlerinden seçti örnekleri derleyen antoloji. 5/Hawaii adalanna özgü, gita benzer dört telli bir çalgı. 6/ Dipten dallanan bir süs bitkisi..." landa Cumhuriyet Ordusu." 7/ "Dest-busu arzusuyla ölürse dûstlar ' ... eylen toprağım sunun anınla yâre su" (Fuzuli Avrupa lopluluğunun ortak para bınmı. 8/ Kadınlann s için gözkapaklanna sürdükleri boya... Senegal'in başkenti. Dahil... Kimi giysilerin bol olması için yanlanna eklenen kuır parçası... Radyumun &imgesi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle