Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURIYET 26 AĞUSTOS1993PERŞEMBE
DIZI
YAŞAYANALEVILIK
YAŞAYAN ALEVIONDERLERIANLATIYOR
"Köylü,devlete
kanunla; Dede'ye
her şeyiyle bağlıdır
"Bir istasyonda çizmeli, külot-
pantolonlu. elinde kırbaç olan genç,
yakışıklı, güzel bir delikafth kala-
balık kövlülerm arasından çıkarak
törenle trene bındı. Perişan kıhkb
yüz kadar köylü, tapma derecesine
varan bir saygı ile kendisini uğuriadı.
Birçok ısiasvonlardii, küçük büyitk
topluluklar larafmdan yerlere ka-
panılarak karşdanıvor, selamlanı-
vordu. O, pencerede ciddı bir tavırla
'hafifçe elini göğsûne getirerek
karşılık vermek/e ) etiniyordu. Me-
rak ettik. her istasy onda birpencere-
den dıırumu izkyip Tonguç'a anlat-
maya başladım. Bir <;üre sonra bu
lapılun dehkanlmm kım olduğnnu
öğrendim. Bir tarikatın en büyük 'de-
desi' idi. O gıine kadar birkaç 'aede'
görmüştüın. Ama hepsi sakallı, ı aşlı
kışilerdi. Bu yaşta. bu giyinişte bir
dede olabileceğini hiç düşünmemiş-
tim."
Yukarıdaki alıntunızm sahibi olan
vazar, bu gözlemmden sonra dedelık
ile ilgili olarak da şu yorumu yapı-
yor "Kövlü, devlete kanun zonıvla;
dedeye ise içiyle ve her şeyiyle
bağlıdır."
Eğıtımci. yazar Hürrem Arman'ın
1944 yılında tanık olduğu bu olay-
daki dede: Malatya Balıyan Aşiretı
ve Ağuçan (AğuıçentOcağı dedele-
nnden Hüseyin Doğan Dede'dır.
Hüseyın Doğan Dcde'nın soy-
kütiiğü Hz.:VIuhammed'ın torun-
lanndan 4. İmam Zeynel Abidin'c
da>andınlır Bu kanal ile "E*lad-ı
ResuT ve dolayısıyla "Seyit" oldu-
guna ınanılır.
Balıyan Aşireti'nin dedesi
Hüseyin Doğan Dede. 1902
yılında Elazığ merkez ilçeye bağlı
Şıhıs Köyü'nde dünyaya gelmiştır.
"Doğan Dede" adı. babasının adı
olan "DoğaıTdan gelmedir. Doğan
Dede'nın annesı ıse Şeyh Hasan
Köyü'nden. Şeyh Ahmet Yesevi so-
yundan gelen [brahim Efendi'nin
kızı Satı Hamm'dır.
Hüseyin Doğan Dede. küçiik
yaşta anne ve babasını kaybeder;
yetim kalır. Kendisi ve ikı kız karde-
şini halalan Sultan Hanım Adıya-
man BuJam Köyii'ne götürür. Hüse-
yin Doğan orada iki yıl çobanlık ya-
par. kuzu güder.
Malatya"da yaşayan Balıyan
Aşiretı. dedelerinin bu durumuna
çok üzülürler. Derhal bir heyet gön-
derip dedelerini ve ıki kız kardeşıni
alırlar ve Malatya Kırlangıç Köyii'-
ne getirirler. Birevdayarlar. döşer-
ler. kendilerine olağanüstü bmhti-
mamla bakarlar. Hüseyin Doğan
Dede okul yaşına gelince. yörede
okul olmadığı ıçın kendisine özel
hocalar tutarlar. Dini ve tasavvufi
bilgıler yanında Arapça, Osmanlıca
ve Farsça diJ derslen de alır. Hoca-
lannın biri yörede Motlâ Hüseyin
olarak bilinen bir hoca. diğen ıse
Danıştav"dan (Şuray-ı Devlet azası)
emekh Cafer EfendTdir. Talipler
bununla da yetinmez ve kendisine
ıki bin dönüm civannda bir toprağı
tahsis ederier
AĞUÇENOCAĞI DEDELERİNDEN DEVLETLER HUKUKU
DOÇ. DR. İZZETTİN DOĞAN
Hüseyin Doğan Dede evlenme e d e r
- Hüseyin Doğan Dede'ıun iki
yaşına gelince ıse. aşıretin muhale- eşınden toplam; 14 çocuğu olur.
fetıne rağmen Kalender Dede so- Bunlardan 9'u erkekUr.
yundan Hasan Efendi'nin kızı Ta- Huscyın Doğan Dede. Doğu
me> Hanım ile evlenır 1933te ıse Anadolu Alevılen vedede ocaklan
ikıncı eşı Tuncelı Mazaırt-Muhon- arasında çok sevılmenın ve sayı-
du'dan Baba Mansur Ocağı'ndan ™anın bir sonucu olarak. dede
Seyit Süleyman'ın kızı Elif Hanım ocaklan tarafından. vanı Pirler
ile evlenir. Elıf Ana !946'da vefat Medıs tarafından en ust hıyerarşı
ÖĞRETİM ÜYESİ
olarak kabul edılen "Mürşid-i Ka-
mil" makamında görülmektedir.
Hüseyin Doğan Dedenın Ana-
dolu Alevilerinin gönüllerindeki bu
saygın yerini, yanı "Mürşid-i Ka-
mil"liğini siyasete atılmasının zede-
lemedığini ifade etmek oldukça güç.
pstelık Alevi kitlenin genel eğilimi-
"ne ters olarak saâ muhafazakar
partılerde politık uğraş vermesı, bu-
gün bıle bu tartışmayı canlı bir şe-
kilde yaşatmaktadır.
Hüseyin Doğan Dede'nin, dede-
liği yanında 1946'da başlayan poli-
tik uğraşı 1969'a kadar sürer.
Kırdan kente göçün bir sonucu ola-
rak 1970'lerde Hüseyin Doğan De-
de'yı İstanbul'da buluyoruz. İstan-
bul'dakı yaşamı, 1983 3 Mayıs'ında
vefatına kadar devam ediyor...
İstanbul'da Hakk"ka yürüyen
Hüseyin Doğan Dede'yi talipleri,
gönül rahatlığı ıleemanet edecekleri
bir mekan bulamayınca, Malatya'-
dakı köyü olan Kırlangıç Köyü'ne
götürüp emaneü teshm ediyorlar...
Söyleşimize geçmeden önce, bir
ara saptamada bulunmakta yarar
görüyoruz. Köyden kente göç olgusu
ile birlikte İstantnd, Ankara, Izmir
gibi büyük kentlerimiz Alevi nüfusun
en roğunlukla yaşadığı yerleşim ver-
lerı konumımagelmiştir. Tabii bu du-
rum birtakım sosyo-ekonomik vepsi-
kolojik sorunlan da beraberinde ge-
tirmiştir.
İstanbul'da Osmanlı döneminde
bile 14 Alevi-Bektaşi dergahının bu-
lunduğugöz önüne alınırsa, Alevikit-
lenin ıbadetlerini yerine getirebile-
cekleri yeterlt mekanların bulun-
mayışı gibi bir sorunun, nüfusun üçte
birinin Alevı kökenli olduğu bu en bü-
yük kentimizde ne denliyakıcı birgö-
rünüm arzettiğı daha kolay anlaşılır.
Şu anda var olan Şahkubı Suhan
Dergafa ve Karaca Ahmet Suhan
Dergahı ise binhir zorluk ve uğraş
içindeyaşam kavgası veriyor...
Evet, şimdi; Doğan Dede'nin
oğullarından, devletler hukuku öğre-
tim üyesı Doç.Dr. İzzettin Doğan ile
sö'y leşimize geçıyoruz:
AĞUÇEN OCAĞI DEDELERİNDEN HÜSEYİN DOĞAN DEDE'NİN OĞLU DOÇ. DR. İZZETTİN DOĞAN
'Devlet, kurduğu kurumlarla kendini çökertiyor
9
C.ŞENER - Bize Doğan Dede ai-
lesini tanıtır mısınız?
İ.DOĞAN - Doğan Dede ailesi,
ismiru dedem Doğandan ahyor.
Tarihsel olarak, AnadoJu'ya gelişi-
roiz, yaklaşık^ 1000 yıl öncesıne gidi-
yor. Elimizdeki belgelere göre. Ana-
dolu'ya gelışımiz Haa Bektaş-ı Ve-
li'nın gelişinden yaklaşık 200 yıl ön-
ceye dayanıyor. Önce Kars'a gel-
mışler. Orada yaklaşık 200 yıl
kalmışlar. Kars'ın Rabat Köyü'-
nden Elaağ'a gelmışler ve Keban
Barajı'nın su altında bırakügı Şıhıs
Köyü'ne yerleşmişler. Ailemız
Malatya"ya geleli de yaklaşık 100 yıl
oluyor. Ailenin esas çıkış kaynağj
ise, Horasan..
İnönü'ye konukluk
C.ŞENER - BLri Doğan Dede
hakkında avdınlatır mısınız?
İ.DOĞAİN - Babam. babası Do-
ğan Dede'yi küçük yaşta kaybedi-
yor. Üç. dört yaşındayken Malatya
Balıyan Aşiretı gelip dedelerini tes-
hm alıyor. Onu yetiştirmek üzere
Malatya'ya getinyorlar Danıştay
Başkanı Cafer Bey, emekli olduk-
tan sonra babamı yetiştirmek üzere
Malatya'ya getiriliyor. Diğer bir
öğretmeni ıse Abdülhamit döne-
minde sarayın baş doktorluğunu
yapan ve sürgün olarak Malatya
Sultan Harası'na sürülen ve aynı za-
manda büyük bir düşünür olan
zattır. Kendisine başka hocalardan
da Arapça ve Farsça dersler aldınlı-
yor. 17 yaşına gelince Hasan Dede'-
nin kızıyla evlendinyorlar. 1946 se-
çimlerinde kendi iradesı dışında
milletvekılı seçımienne sokuluyor
Milletvekılliğiru kazanmasına rağ-
men bir ımzayla bu hakkjndan fera-
gat ediyor.
Atatürk sağhğında babamla çok
ılgilenıyor. Hatta Ankara'ya çağın-
yor. Babam ise bır türlü bu imkanı
bulamıyor ve köyde kahyor. 1950
seçımlerinde İsmet İnönü kendisini
Ankara'da bır ay ağırlıyor. Babam
esasen siyasete yönelik bir adam de-
ğil. tamamen tasavvuf erbabı bır
halk adamıdır. Tasavvufa bağlı ın-
sarun sıyasette başansız olacagına
inandığı ıçın. mümkün olduğu ka-
dar siyasetın dışında kalmıştır. Bu-
na rağmen İsmet Paşa'nın ısrarlan
üzerine CHP listesinde yer almayı
kabul ettı ve milletvekili seçildı.
Babamın bir tek amacı vardı; o
da, Türkiye'de bu Alevı-Sünni
ayınmmı ortadan kaldırmak ve
Alevilerin özgürce kendılenni ıfade
etmelerini sağlamaktı. Babam Ale-
vilerin taleplennın CHP ile gerçek-
leşmedığini görunce Alevılenn DP"-
nin kanaatlan altında yer alması ge-
rektiği kanaatine vardı.
Rahmetli Adnan Menderes'ın bu
konudaki teklifinı reddetmedı.
1950'lere kadar Demokrat Partf-
nın Alevilere yaklaşımı fevkalade
olumlu idi. Babam Menderes'ten
Alevi köylerine okul. yol. su. elekt-
rik istiyordu. Özetle Alevi köylerine
ışık istiyordu
C.ŞENER - Hüseyin Doğan, dede
olarak nasıl birisi idi?
İ.DOĞAN - Doğrusunu isterse-
nız ben babama hıçbır zaman baba
gözüyie bakmadım. Hep dede ola-
rak gördüm Zaten ben Galatasa-
ray'da yatılı okuduğum ıçin sddece
İSTANBUL-GÖZTEPE ŞAHKULU SULTAN DERGAHI VE BAHÇESİ
yazın görüşebiliyorduk.. Doğan
Dede; kâmıl. hoşgörülü. bılime fev-
kalade değer veren. bütün çocuk-
lannın okumalan için elinden geleni
yapan. ışığa, bılime aç bır ınsandı.
Kendi çevresine süreklı sükunet,
sabır ve sevgi telkin ederdı. Bütün
ılişkilerinde de hakim unsur. sevgi
idi. Aleviler kadar Sünnilerin de
Doğan Dede'yi sevmelerinin altı-
nda bu yatardı. Hiçbir aynm yap-
mazdı. En büyük ozellığı o idi.
Dede cemaatte halkın
vicdanıdır
C^ENER - Sizlerin dede olmasını
ister mivdi?
İ.DOĞAN - Evet. evet. Çocuk-
lannın içinde özellikle en küçüğü-
müz olan Eşrefın tasavvufa ve
İslam'a yönelik olarak yetışmesini
istiyordu. Onun için Eşrefi Robert
Koieji'ne gönderdı. Bir yı! da burslu
olarak Amenka'ya gönderdi. Arap-
ça ve Farsça'yı da öğrenerek İslam"-
ın ana kaynaklanna inmesini isti-
yordu.
Doğan Dede ailesinin soyu Dör-
düncü İmam Zeynel Ahidin kanalıy-
la Hazreti Muhamm-xl'e ulaşıyor-
du. Bızım ocak Ağuçan Ocağı'dır.
Anadolu'da Ağuçan (Ağuıçen)
Ocağı. Mürşid-i Kâmil ocagıdır Bu-
nun manası şudur- Ocaklara bağh
dedelik kurumlan arasında bir so-
run çıktığında, Doğan Dede Mür-
şid-ı Kâmil olarak hakem rolünde-
dir. M ürşid-ı Kâmıl'eSeyider Mecli-
si'nde çözûlemeyen sorurılar gelir.
Mürşıd-i Kâmil orada ihtilafı nihai
bır kararla halleder.
Doğan Dede'nin Hakk'ka yü-
rümesinden sonra bu mekaniz-
marun ışleyışi ile ilgili fiılı bır du-
rum vardır.. Kentleşmeyle birlikte
. büyük toplumsal sorunlar ortaya
çıkmıştır. Buna inanç boyutlannı
da eklemek gerekır. Aleviler yüzyı-
11ar boyu mahkeme kapılanna git-
memışlerdir. Dede cemaatte halkm
v icdanı rolünü yüklenmiştır. Adale-
İSTANBL L-L SK L DAR KARACA AHMET SULTAN DERGAHI.
tin vicdanı rolünü yüklenmiştır.
Dede bu kararı verirken ayra za-
manda verdiğj kararda yargılanı-
yor. Böylece dede belirlı biretkinb-
ğı. bilgi üstünlüğünü korumak zo-
rundadır. Koruyamazsa itiban
sarsılabılır.
Doğan Dede'nin ıki hanımdan
toplam 14 çocuğu vardı. İkı tanesi
vefat etti. Dokuzu erkek. beşi kızdı.
Hâlâ bızım aile bir ıhtilaf çıktığında
hakem olarak işlevıni görür. Şu
anda en büyük ağabeyimiz. Doğan
Ağabey, aşiretler arasında ihtilaf
çıktığında arabulucu olarak
çağnlır. Ama burada halkm ısteği-
nin olması gerekir. İki tarafın da is-
tekli olması gerekir. Şu anda ba-
bamdan boşalan yeri Malatya'da
en küçük kardeşimiz Eşrefin yürüt-
tüğünü biliyorum. İstanbul'da ta-
raflar arasında ihtilaf olması duru-
munda. yine tarafiar talep ederse.
ben de hakem rolü görüyorum. Bu
konuda ailede bır görev bölümü
yapmadık.
Dedelik, zor bir görev dir
C.ŞENER - Siz dedelik yapmayı
düşünüyor musunuz?
İ.DOĞAN - Doğrusunu isterse-
nız o çok zor bir görev. Yüklenmek
kolav değil. Büyük sorumluluk ıs-
ter. Çok şeyden fedakârlık yapmak
gerekir. Tamamen kendinizi yola
vermenız gerekir. O manada henüz
kendimi hazır bulmuyorum. Ben
kendi açımdan kendıme başka gö-
revler tanıdım BenonceTürkıye'de
ınanç özgürlüğünün gerçekleştinl-
mesi gerektiğine manjyorum. Gerçi
bendoğuşitibariyiededeyim. Fakat
yaşayan ınsan olarak ben bir devlet
hukuku hocasıyım da. Yıllarca üni-
versıtede ayn bır kürsü olarak insan
haklan dersinin bulunması için uğ-
raş verdim. Türkiye'de ınsan hak-
lan konusunda katkısı olan bırisi-
yim. İnsan haklan konusunda
önemli eksiklerimizden birisi deyır-
mi milyon Alevi'nin inanç özgürlü-
ğüdür. Bu. Türkiye'nin birliği bü-
tünlüğü ıçın de tevkalade ö'"hemfı
bir noksandır. Bu sorunun çözümü
bana dedelikten daha önemli geldı.
Parti kurmak, dernek
kurmaya benzemez
CŞENER - Bu dedikleriıüz doğ-
rultusunda politikava atüacak
mısınız?
İ.DOĞAN - Ben mümkün oldu-
ğu kadar politikanın dışında kala-
rak olayı kültür boyutlanyla sun-
mak istedim. Tabii sadece kültür
boyutlannda da kalmasını doğrusu
istemiyorum. Bunun anayasal gü-
vencelere bağlanmasını da zorunlu
sayıyorum. Eğer bunun yolu ılle de
polıtikadan gececekse - çünkü geç-
meyebilir de - çözümü politikaya
girmek olacaksa. o zaman düşüne-
bıiinm.
C.ŞENER - Son günlerde Aleviler
ayn bir parti kurmak istiyorlar.
Buna ne diyorsunuz?
İ.DOĞAN - Siyasi bir parti kur-
mak dernek kurmaya benzemez.
İkıncisi. Türkiye dünya coğraf-
yasının çok önemli bır jeopolitik
noktasında bulunuyor. Parti kur-
mak ıçin dünya politikasını bilmek
gerekir. Uluslararası ilişkileri, ulus-
lararası poJitıkayı ıvi bilmek gere-
kir \e insanın haddini bilmesi gere-
kir. Daha önceki Ale>i parrisi dene-
yiminde görüldüğü gibi Alevi
halkının bazı talepleri kullanılarak
mecliste üç beş sandalye kapmak
amacıyla parti kurulamaz. Bu çaba-
lan doğrusu yadırgıyorum. Birind
deneyimden ders almamış olanlar
böyle bir deneye yine girerlerse,
Alevi kesimin her zaman güvendi-
ğim kemalı onlan sıfırlayacaktır.
Alevi halkın başan şansı vereceğini
zannetmıyorum.
Diyanet yeniden
yapılanmalıdır
CŞENER - Diyanet İşleri Baş-
kanlığı konusundaki düşünceleriniz
neierdir?
İ.DOĞAN - Diyanet, bizde ilk
kuruluştaki amacından önemli öl-
çüde sapmış bır kurumdur. Herke-
şin bildiği gibi Atatürk. Diyanet
İşleri Başkanlığı'nı, avdın din adam-
lan yetiştirmek >e her türlü inanca
hizmet etmek amacıyla kurdurmuş-
tu. Ama olay öyle olmadı. 1957'de
Said-ı Nursi'ye verilen tavizden itı-
baren oy kaygısıyla Atatürk'ün
kurduğu modele ters düşen bir uy-
gulamaya girildiği görüldü.
Diyanet İşlen kurumu, ülkenin
bir gerçeğidir. İstesek de istemesek
de ülkenin bır gerçeğidir. Gerek
sağda gerekse soldaki partılenn hıç-
biri Diyanet'e karşı değiller. Bu ne-
denle Aleviler Dıyanet'le ilgili istek
ve taleplerinde gerçekçı olmak zo-
rundadırlar. Diyanet ortadan
kalksın demek. olmayacak duaya
amin demekten başka bir şey değil-
dir. Buna mukabil Aleviler Diyanet'-
in yeniden yapıianmasını, tümüyle
gözden geçirilmesini ve tüm inanç
gnıplarının kendi yoğunlukları
oranında yer aldıklan bir kurum ha-
line dönüştürülmesini istemelidirler.
Alevilerin istekleri budur. Devlet
kendi kurduğu kurumlar vasıtasıy-
la kendisini çökertıyor. Bunlar Ku-
ran kurslan. imam hatip liseleri ve
ilahiyat fakülteleridir. Bu insanlar-
dan îaisizmin savunulmasını bekle-
mekyanhştır.
CŞENER - Sıvas olaylan konu-
sunda ne düşünüyorsunuz?
İ.DOĞAN - Sıvas olaylan. 21.
yüzyıla girerken, ulusumuzun. yö-
netıcılennin beceriksizLkleri ve nite-
liksizlikleri nedeniyle uğramış olduğu
büyük bir felakettir. Böyle bır fela-
keti Türkiye. tarihinde kara bir leke
olarak. yüzyıllar da geçse sılemeye-
cektir Bugün en ilkel kabilelerde
bıle gündüz gözüyie insanlan yak-
mak diye bir şey yoktur. Türkiye'de
maalesef bu olmuştur. Ve çok il-
ginçtir, olay neredeyse unutulmak
üzeredir İşin acısı olayın siyasi so-
rumluları ortada yoktur. Failleri var-
dır, o ayn. Önemli olan siyasi so-
rumluların bulunmasıdır. Sı»as olay-
lan devletin tel tel dağılışının resmi
teseilidir... Bır olay Sıvas gibi bır
verde 8 saat sürecek ve sonunda da
37 kişi yanacaktır. Bu. devlet
çarkının işlemediğini göstermekte-
dır. Ben olayı hiçbir zaman Alevi-
Sünni bağlamında görmedim.
Y'alnız, Alevi-Sünni çatışmasını tah-
rik etmeye doğru Türkiye'de önemli
bir temayül var. Ve biı temayülün
kimler tarafından tezgahlandığını,
hazırlandığını doğrusunu isterseniz
bilemiyonun. Ben Türkiye'de Alevi-
Sünni sürtüşmesinin Alevilerce de.
Sünrulerce de yaratılacağı karusı-
nda değılim. Osmanh da dahil
halkın halkla kapıştığı bir olay yok-
tur. Zaman zaman Aievilere karşı
girişilmış olan katliamlar, siyasi ik-
tidarlar tarafından ya yapılmış ya
organıze edilmiştır. Kuyucu Murat.
Çorum. Maraş buna örnektir. Tari-
hin tersine dönmesi ve bir Alevi-Sön-
ni çatışmasımn çıkması için de hiçbir
neden yoktur. Tam tersine. Uişkiler
daha da yoğunlaşmıştır. Böyle bir
çatışmaya ne gerek vardır, ne de ze-
min vardır. Böyle bir çatişmanın ze-
min ve gerekçeleri zorla yaratıhnaya
caltşılıyor.
Burda da tabii, devieti yönetenle-
nn bu devieti yönetmeye layık ol-
madıklan görülüyor.
Zaten Türkiye'nin bugün en bü-
yük problemi, özellikle son 20. 25
vıldan ben maalesef çaplı devlet
adamlanna rastlayamamış ol-
masıdır. Bugünkü hem sosyal prob-
lemlenn hem diğer problemlerin
kaynağında insan faktörü yatıyor.
BİTTİ
.- "Yaşayan AkviBk" adlı
dızı yazımız bu bölüm ile bitti. Şüp-
hesiz yaşayan Alevilik yazılanlarla
sınırlı değildir. Burada aktardı-
klurımız, bir kültürden sadece bir
"giildeste" savılmalıdır. Gelecekte,
Anadolu kültür mozaiğinin renkle-
rmden biri olan Alevilik yeni ça-
lışmalarla elbetle daha yeterli
tanıtılacaktır. Çalışma boyunca
vardımı olan tüm canlara, dostlara
teşekkürederim. Diziyazı "Yaşayan
Alevilik "adı ile kitap olarak dayakı-
nda çıkacaktır. Saygılarımla...
CŞENER