Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 AĞUSTOS 1993 PAZARTESJ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Üniversiteler kapatılmalıdır...
Sözü üniversite, özü üniversite olmayan kurumlan
yaşatmanın anlamsız olduğu ortadadır. I933'te olduğu gibi
sözü de özü de bir olan yeni üniversiteler kurmanın, bu
• anlamlan taşıyan yeni yasa çıkarmanın zamanı çoktan
gelmiştir.
Pfof. Dr. M. TAHİR HATİBOĞLU Gazi
Üniversitesi Tıp Fakülîesi
U
lkemizde "üniversite"
adını taşıyan ilk yük-
seköğretim kurumu
1933 yıhnda "İstanbul
Üniversitesi" adıyla
kurulmuşiur. 31 Ma-
yıs 1933 günü 2252 sayılı yasaçıkanl-
mış ve birinci maddesiyle "İstanbul
Darülfununu" kapatılmıştır. Aynı ya-
sanın öbür maddesiyle 1 Ağustos 1933
günü "İstanbul Üniversitesi" kurul-
muştur. Bu olay, kamuoyunda daha
çok "1933 Üniversite Reformu" olarak
bilinmektedir.
Darülfünun niçin mülga oldu1
Gü-
nün Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit
Galip bunu çok güzel açıklamıştır. Ba-
kan Dr. Galip. 1923-32 arasında da-
rülfîinunun ülkenin genel gidişine
ayak uyduramadığını belirterek, "Ül-
kede siyasal ve sosval büyük devrimler
oldu. Darülfiinun bunlara karşı tarafsız
kaldı. bunlardan habersiz göriindü. Hu-
kukta köklii değişiklikler oldu. Darül-
fünun yalnız yeni yasaları izlencesine
almakla vetindi. Harf devrimi oldu. öz-
dil hareketi basladı. darülfiinun hiç tın-
madı. Yeni bir tarih anlayışı ulusal
devrim halinde ülkeyi sardı. Darülfü-
nunda buna ilgi uyandırabilmek için üç
yıl kadar beklemek \e uğraşmak gerek-
ti. İstanbul Darûlfiinunu artık durmuş-
tu, kendine kapanmtstı. halktan elini
eteğini çekmişti" demiştir. Bir kuru-
mun kapatılması ıçin bundan daha ıyı
bir gerekçe olamaz.
Atatürk, darülfünunun bu durumu-
nu gördükten ve pek çok devrimi yap-
tıktan sonra sırarun iiniversiteye geldi-
ğini düşünmüştür. Adını değişürmek-
teki amaa. kurumla birlikte medrese
ruhunun da ortadan kalkmasını iste-
mesindendir. "Üniversite" adını bile
Türkçesi bulununcaya dek kullanalım
demiştir. Almanya'dan kaçan bilimci-
leri, yurtdışında yetişmiş genç bilim
adamlanmızı bir araya getirerek yeni
üniversiteyi kurmayı başarmıştır. Ba-
kan Dr. Galip, "Üniversite yeni birku-
nundur. Geleneği kendisi ile baslaya-
caktır" diyerek yeni kurumu çok iyi
tanımlamıştır.
Bugûnkü dunım: Bugün ulkemizde
51 devlet üniversitesi vardır. Bizce
bunlann bugünkü durumlan darülfîi-
nun döneminden farksızdır. Adı üni-
versite olan kurumlanmız ne yazık ki
adlanna yaraşır bir davranış içinde de-
ğillerdir. Kapatmak için dünün gerek-
çeleri bugün de vardır.
Açık söylemek gerekirse 51 üniver-
siteden birisi bile ülke sorunlanna ilgi
duymuyor. On yılı aşkın bir süredir
hiçbır güncel, önemli ve ulusal soruna
ilgi göstermemişler; yol gösterici veçö-
züm üretici olmamışlardır. Varhğını
laik devlete borçlu olan üniversiteler,
37 insanın yakıldığı şeriatçı ayaklan-
masına bıîe ses çıkarmamışiardır.
Yöneticilerin ışi gücü. ona buna "dok-
tor" sanı vermek ve üst yöneticilere
yağ çekmektir. Üniversite bu mu ol-
malıdır? Kürt sorunu yülardır ilk sıra-
dadır. Üniversitelerde bu sorunu çö-
zücü, politikacıya önayak olucu hiçbir
öneri üretilmiyor. Uyuyan ve susan
bir yığın bilim kumluşuyla karşı karşı-
yayız.
Kurum olarak üniversite böyle de,
bu kurumlarda çahşan bilim adamı
denen öğretim üyeleri farklı mı? Ha-
yır. Doğruyu söylemek, korkusuz
olmak. özgürce görüş açıklamak gö-
revleri iken. tersine, korkunun içinde
boğulmuşlardır. Bugün bilim adamla-
n kendi çıkarlannı bile savunamaz
durumdadırlar. Bir avuç bilim adamı-
nın bunlann dışında olrnası. sonucu
değiştirmiyor. Böylesi bir "gaflet"
içinde olan bilim adamından ve kuru-
mundan ne beklenir?
Ülkenin 60 yıl önce kurulan ilk üni-
versitesinin başındaki rektör. televiz-
yonlara dizi olmuştur. Hakkında yar-
gı karan olduğu halde görevde kal-
mak için ne varsa yapıyor. Aynı
üniversiteden yetişmiş Prof. Dr. Ka-
zım İsmail Gürkan. "Utanmazlık, bü-
yük kuvvettir" demiştir. Çok acıdır;
pek çok üniversite yöneticisi. böyle bir
kuvvete sanlır durumdadır. Yine çok
yaaktır ki, bu kuvvete destek olmak
ıcın ımza toplayan bılımcıler vardır.
1933 yıhnda yeni bir ruhla kurulan gü-
zelim ana üniversitemizin başına ge-
lenler, kuranlann kemiklerini sızlata-
caktır.
Bütün üniversiteleri temsil ettiği sa-
vında bulunan YÖK Başkanı. kendisi
hukukçu olduğu halde, kendi kendini
tıp profesörü yapmıştır. Bunu yapan
zat, rektörlükten YOK. Başkanlığı'na
atanıyor. Olacak iş mi? Bu kadar açık
bilim dışı eyleme karşı üniversitelerin
a7İ7 öğretim üyelerinden ses çıkmıyor.
İleriki günlerde tıp profesörü olan be-
ni hukuk profesörlüğüne atarlarsa.
biliniz ki yine ses çıkmayacaktır.
Öğrenciye bakış ve sonuç:
Öğrencisıne düşman. öğrencisini
sevmeyen üniversite ve öğretim üyesi
olur mu? Olmaz. daha doğrusu olma-
malı. Oysa bugün üniversitelerimizde
öğrenciler, hem yetim hem öksüzdür.
Öğrenciyi kucaklayan. onunla kayna-
şan yönetici de, öğretim üyesi de yok
denecek kadar azdır. Tam tersine öğ-
renciye yakın duran öğretim üyelerine
kuşkuyla bakılıyor. bunlar yönetim-
den uzak tutuluyorlar. Dolayısıyla.
seven hocalann sevgisinden öğrenciye
yarar pay az düşüyor.
Bir üniversite. kendisini mahkeme-
ye veren öğrenciye ya da öğretim üye-
sine karşı mahkemeye yalan bilgı venr
mi? Vermez. daha doğrusu vermemesi
gerekir. Suç olan bu eylemi yapan nice
üniversite var.
Çok uzun yazmaya gerek yok, gü-
nümüzün üniversiteleri darûlfiinunu
geçmiştir. Kurumsal olarak üniversi-
teler, bireysel olarak öğretim üyeleri
evrensel anlamda işlevlerini yitirmiş-
lerdir. Kısacası. 1933 öncesinin koşul-
lan hortlamıştır. Bu durumda yapıl-
ması gereken, Atatürk'ün yaptığı gibi.
bir maddelik yasayla bu kurumlan
"mülga" saymaktır.
Mülga kurumlar yüksekokul şekli-
ne dönüştürülmelidir. Öğretim üyele-
rinin bir bölümü bu kurumlara. bir
bölümü yeni kurulacak 4-5 üniversite-
ye, öbürleri de 1933 ve 1960"ta olduğu
gibi çabşabilecekleri bir başka kamu
kuruluşuna atanmalıdır. Aynca. poli-
tikacı geçinen milletvekillerine de üni-
versitenin ne olduğu anlatılmahdır.
Bugün üniversitenin sözü var. özü
yoktur. Bunu on yılda hepimiz öğren-
dik. Yasanın adı da zaten "yükseköğ-
retim" yasasıdır. Öyleyse. kurulacak
yeni üniversiteler için 1946 ve 1973'te
olduğu gibi "üniversiteler yasası" adıy-
la yeni bir temel yasa çıkanlmalıdır.
Üniversitenin birincil işjevi. bilim
üretmektir. Yeni yasa. YÖK öncesi
yasalarda olduğu gibi bilimi ikinci sı-
rada değil. birinci sırada düşünmeli-
dir. Bunu anlatmak için üç yasaya
bakmak yeterlidir. 1946 yasası. üni-
versiteyi "üniversiteler yüksek bilim,
araştırma, öğretim birlikleridir"; 1973
yasası, "üniversiteler yüksek bilim,
araştırma, öğretim ve yayım birlikleri-
dir"; 1981 yasası. "üniversiteler yüksek
düzeyde eğitim-öğretim, araştırma, ya-
yım ve danışmanlık yapan kurumlar-
dır" şeklinde tanımlamıştır. Yaratıcı
nitelik taşıyan ve birincil işlev olması
gereken bilim, 1981 yasasında ikinci
sırada yer almıştır. Bu yasa ilk sıraya
eğitim-öğretim işlevini almıştır. Bu da
bize, YÖK yasasının önceki iki yasa
gibi bilim yasası olmadığını göster-
mektedir.
Sözü üniversite. özü üniversite ol-
mayan kurumlan yaşatmanın anlam-
sız olduğu ortadadır. 1933'te olduğu
gibi sözü de özü de bir olan yeni üni-
versiteler kurmanın. bu anlamlan taşı-
yan yeni yasa çıkarmanın zamanı
çoktan gelmiştir. Gücenmenin, danl-
manın ve alınmanın gereği yoktur.
Bugünkü durumlar sürerse geç de olsa
sonunda olacak budur. Ya silkinip ol-
mamız gerekeni olacağız ya da olaca-
ğa "evet" diyeceğiz. Başka seçeneğa-
miz yoktur.
ARADABIR
MEHMET ÖZYAZANLAR
Elekthk Mühendisi
"Yurdumuzıı Çok
Seviyoruz" ve Demokrasi!
Bir süre önce, bir özel televizyon kanalında izlediğim
"Yurdumuzu Çok Seviyoruz" başlıklı açıkoturumda, ül-
kemizdeki demokrasi ile ilgili olarak dile getirilen bazı
görüş ve düşünceler. bu konudaki gerçekler üzerine ka-
fa yormuş bir yurttaş olarak beni çileden çıkardı.
Yurdumuzda, demokrasi adı altında gerçekleştirilen
uygglamaları böylesine gerçeklerden uzak bir biçimde
dife getirmek, ancâk konuşmacıların "Yurdumuzu Çok
Seviyoruz" başlığının etkisi altında zorunlu bir iyimser-
lik ya da doğru tanılardan oluşmuş gerç^kçi ve nesnel
düşüncelerin. ülkemizdeki tabulaşmış kurumların say-
gınlığına (!) ters düşebileceği kaygısı taşımaları ile açık-
lanabilir.
Uzlaşmanın hedeflendiği bu oturumda, hemen hemen
tüm konuşmacılar, 1946dan bu yana kısa süreli askeri
yönetim dönemleri dışında Türkiye'de (pek çok eksiği,
gediği, kusuru olmasına karşın) demokrasi olduğu ko-
nusunda hemfikirdiler. Hatta 1946'dan bu yana sahip
olduğu demokrasi deneyimi ile Türkiye'nın demokrasi-
ye geçme çabası içindeki ülkelere örnek (!) olabileceği
bile vurgulandı.
Demokrasi kavramını saltoy verme işlemi olarak algı-
layan böylesi bir görüşe katılmak elbette ki olanaksızdır.
Demokrasi evrensel bir olgudur. Yani dünyanın nere-
sinde olursa olsun, hangi insan, hangi ulus, hangi ülke
söz konusu olursa olsun. demokrasinin gereği olan uy-
gulamalar değişmez, değiştirilemez. Demokrasinin
eksiği, gediği, kusuru da olmaz. Bu bağlamda eksiği,
gediği, kusuru olmasına karşın demokratik olduğunu id-
dia eden dizgeye de (sisteme de) demokrasi denemeye-
ceği tartışmasız kabul edilmelidir
Bundan başka, toplumu oluşturan bireyler tek tek de-
mokrat bir kişiliğe sahip olmadan, o toplumun demokra-
tik bir toplum olabilmesi de olanaklı olamayacağına
göre Türkiye'de demokrasi olarak kabul edilen olgu nun
gerçek demokrasiyle bir ilgisinin olmadığı açıktır.
Ulkemizde insanların yaşamları boyunca içinde bu-
lundukları, kişiliklerini, kimliklerini oluşturupgeliştirdik-
leri tüm kurum ve ortamlar antidemokratik, baskıcı,
yasakçı ve hatta faşizan niteliktedir. Aile, okul. askerlik,
iş gibi insanlar arası ilişkilerin yoğur, olduğu ve insanla-
rın düşünce yapısı, dünyaya bakış açısı, kişilik. kimlik
kazanım ve gelişimlerinde çok büyük etkisi olan kurum-
larda uygulanan emir-komuta düzeni ve böyle bir düze-
nin kaçınılmaz olarak doğurduğu yasakçı, baskıcı, ceza-
landırıcı, faşizan yöntemlerin, insanı nasıl bir kişilik
oluşumuna ulaştıracağı bellidir
Demokrasi, ancak ve ancak özgür ortamlarda filizle-
nebilir. Buna göre özeleştiri, eleştiri, tartışma, sorgula-
ma, katılım, hoşgörü gibi demokrasinin temel dayanak
ve ilkelerini bünyelerinde barındırmamaya özen göste-
ren kurumların elinden geçmiş insanlardan demokratik
bir kişilik ve düşünce yapısı beklemenin hayal olduğunu
söylemek yanlış olmaz.
Bugün ulkemizde TBMM, halk istencinin ve demokra-
sinin en büyük göstergesi olarak kabul ediliyor. Ancak
milletvekili olabilmenin ekonomik bedeli ile milletvekilli-
ğinin bir çeşit yatırım aracı olarak görüldüğü gerçeği
göz önüne alınacak olursa, ülkemizin bu en demokratik
(!) kurumunda bile hiçbir zaman, ezilen, sömürülen, yok-
sul insanların çıkarı, beklentisi ve kazanımı yönünde
çalışmalar yapılamayacağı doğrultusunda sav sahibi ol-
mamızdoğaldır.
Mafyanın bu kadar rahat bir egemenlik kurduğu, mil-
letvekili olabilmek için bile mafya ile ilişki içerisinde bu-
lunmanın neredeyse gerek ve yeter koşul sayıldığı bir
ülkede, demokrasiden söz ediliyor olmasına anlam ver-
mek güçtür...
Özetleyecek olursak, her çeşit baskı, tabu ve ırk, din,
ulus, cinsiyet, hemşericilik gibi ayrımcılığın tepe düzey-
de egemenliğini sürdürdüğü bizimki gibi ilkel toplumlar-
da, demokrasinin sözünü etmek bile gülünç olmak için
yeterlidir.
Demokrasi gerçekten isteniyorsa "Yurdumuzu Çok
Seviyoruz" gibi insanları dolduruşa getirici başlık taşı-
yan ve uzlaşma adı altında havanda su dövulen tartış-
malarla boşu boşuna zaman yitirilmemelidir. Bunun
yerine insanlarımızın yaşamları boyunca içinde bulun-
dukları tabulaşmış kurumlar ile her çeşit ayrımcılık ivedi
olarak sorgulanmalı ve bu kurumlar kısıtlayıcı, körel*'ci,
yasakçı, baskıcı niteliklerinden arındırılıp, demokratik il-
keler ve demokrasi öğretisi doğrultusunda yeniden ya-
pılandırılmalıdır.
TARTIŞMA
Madanoğju'nun anılanveKürt sorunu
" ^ ^ ^F~ adanoğlu
1% y i Paşa'yı
I ^ / • kaybettiği-
I ^kl • mizi bir
I ^r I geceyansı
• ^
T
. - ^ Muğ'la'da
öğrendım: İlhan Selçuk'la
beraber son görevimizi yapmak
üzere Dalaman'dan İstanbul'a
gelirken karmakanşık
duygular içerisindeydim.
İçimdeki bir büyük yeis mi idi?
Bilemiyorum!.. Zira
düşündükçe kendimi teselli
edebiliyordum; Paşa öylesine
önemli işlere öylesine
alçakgönüllülükle damgasmı
vurmuştu ki, tarih içerisinde
önemli yerini alacak ve hep
saygı ile anılacaktı.
Güncel ve ulusal derdimiz
PKK sorunu ve Kürt kökenli
vatandaşlanmızın durumunu
düşündükçe Madanoğlu'nun
"Aıular" kitabındaki öyküler
aklıma gelir.
Bugün Kürt kökenli
vatandaşlanmızın durumu ile
ilgili politikalar üretmeye
çalışanlar. "Anılar l"deki
Sason harekâtı bölümünde
yaşanan olaylan. Paşa'nın can
düşmanı olması gereken
Abdurrahman Ali'ye nasıl
ınsanca yaklaştığını. Musayi
Sa'do ile dostluğunu ve hele
yasak bölgede yakalanan
Kürt'ün "Hacı Leylek"
hikâyesini okuduklannda. tüm
düşmanlıklan yenecek gücün
insan sevgisi olduğunu görüp
anlayacaklardır diye
düşünüyorum.
Anı yazmak zor iştir biliyorum:
seyrek de olsa Cumhuriyefe
yazdığım yazılara bir tane de
Paşa ile ilgilisini yazma
konusunda çok düşündüm.
Ama şimdi yazmak gereklı
oldu!..
Madanoğlu gerçekten
•'uygarlıkla dobralığı" harika
bir şekilde uzlaştırmış müstesna
bir kişiliğe sahipti. Ancak,
dostlanna hitap ederken
"dobralığın" onlara saygısızlık
etme anlamına gelmed'iğini de
çok iyi bilen son derece nazik
birinsandı.
Aktur'daki evine bizi yaüya
çağırdığında. o daracık
mekanda portatif karyolanın
düzgün yapılıp yapılmadığını
kendi elleriyle kontrol etmeden
içi rahat etmez, bize de mahcup
olmak kalırdı.
Madanoğlu'nun "Anılar I"
kitabı bizim Gökova
Kört'ezi'nin bitimindeki
Akyaka'da oturduğumuz evin
terasında gerçekleşmişti. İlhan
Selçuk'la Paşa birlikteçalışıp
söyleşirlerken hep yanlannda
idim. Onunla çok yakın
dostluğumuz. benim gösterme
gayreti içerisinde olduğum bir
saygı ve ondan gördüğüm
büyük bir sevgi iledevam etti.
Bilmiyorum. bu birliktelikte
konuşulanlan yazmaya
kendimi yetkili sayabilir
miyim?Çünkü. konuşmalar
yakın tarihimize ışık tutacak
belgeler niteliğindeydi.
Anı yazmak zor iş demiştim.
Ama bir tanesi var ki onu
anlatmadan geçemeyeceğim.
Paşa arulannın birinci cildini
bitırmiş. ikinci cilt için çalışıyor.
12 Martçılar yayın yasağı
koymuşlar ve Paşa yazma
isteğiniyitirmiş...
İşte, o olaylardan sonra, ben
her görüşmemizde kendisine
anılannı yazmaya devam
etmesi gerektiğini, bunun
kendisi için tarihi bir görev
olduğunu. böyle düşündüğümü
söylüyorum. Hiçgücenmiyor.
Dikkatle dinliyor. Cevap da
vermiyor. Anlıyorum ki, ,
hepsini yazmak niyetinde değil. N a i m KlllÇ
Son kez yinelediğimde, bezgin
biryüzifadesiyle:
"- Y'ahu yaz diyorsun.. Bunlann
içerisinde öyleleri var ki sadece
iki kişi arasında geçmiş.. Ben
doğruyu yazacağun, ama
biliyorum ki ikinci kişiler
söylediklerini ve yaptıklarını
inkâredecek!..""
Anı yazma konusunda örnek
biryapıt bırakmış olan
Paşa'nın ardından, yazımı
"Anılar I**in önsözünden
küçük biralıntı yaparak
noktalamak istiyorum.
Anı yazmayı düşünenler için
bakınız İlhan Selçuk nediyor:
"Ülkemizin kitaplığında anı
türiinde çok az yapıt bulunduğu
gibi, değer taşıyanları da çok
değildir. Anılannı
yazanlarımızın çoğu geçmişe
bakarken duygularının,
tutkularının kölesi oluyorlar;
kinlerini. öfkelerini,
önyargılannı dile getirmek için
andan bir silah gibi kullanmaya
kalkışıyorlar, gereksiz
övünmelerin tuzağına
düşüyorlar."
Daha güzel ne söylenebilir ki!..
MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI
STAJYER GELİRLER KONTROLÖRLÜĞÜ
GtRİŞSINAVI
Maliye ve Gümrük Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü'nce 12.
)3, 14 Ekim 1993 tarihlerinde saat 9.00'da başlamak üzere Ankara,
İstanbul, İzmir ve Adana'da stajyer gelirler kontrolörlüğü giriş smavı
açılacakur.
I- SINAVA KATILABİLME ŞARTLARI:
a) Devlet Memurlan Kanunu'nun 48. maddesinde yanlı nitelikleri
taşımak.
b) 1.1.1993 tarihinde 30 yaşını doldurmamış olmak,
c) Eğitim süresi en az dört yıl olan. siyasal bilgiler, iküsat, işletme.
hukuk, iktisadi ve idari bilimler fakülte ve yüksek okullan veya aynı
süre eğitim veren ve bunlara denkliği Yüksek Öğretim Kurulu'nca
kabul edilen ülkemizdeki ve yabancı ülkelerdeki fakülte veya yüksek
okullann birinden mezun olmak,
d) Gelirler kontrolörlüğü karakter ve niteliklerini taşımak.
e) Sağlık durumu Türkiye'nın her yerinde görev yapmaya, her tür-
lü iklim ve yolculuk koşullanna ve her türlü taşıt araçlanyîa yolculuk
yapmaya elverişli olmak,
0 Askerliğini yapmış veya erteletmiş olmak.
g) Daha önce bir defadan fazla stajyer gelirler kontrolörlüğü sına-
vına kaülmamış olmak.
U-SINAVKONULARI:
Yazılı sınavlar; işletme, iktisat. muhasebe, maliye, hukuk ve ya-
bancı dil (Ingüizce, Fransızca. Almanca ve İtalyanca dillerinden bıri)
olmak üzere 6 grupta yapılacakür.
Yazılı sınavı kazananlar aynca Ankara'da sözlü sınava tabi tutula-
caktır.
İstekliler. sınavlarla ilgili aynntılı bilgj iceren broşür ve başvuru
formlannı Maliye ve Gümrük Bakanlığı Gelirler Kontrolörleri Baş-
kanlığ) veya Gelirler Kontrolörlerinin Ankara, İstanbul. İzmir ve
Adana illerinde bulunan grup başkanhklanndan sağlayabilirler.
III- SON BAŞVTJRU TARİHİ:
Sıpavlara katılabümek için isteklilerin gerekli belgelerle birlikte en
geç 24 Eylül 1993 Cuma günü mesai bitimine kadar Maliye ve Güm-
rük Bakanlığı Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı İlkadım Cad. Kara-
harpOkulu Kavşağı D-E Blok Kat: 706100 Dikmen, Ankara adresi-
ne bizzat veya bu tarihte Gelirler Kontrolörleri Başkanhğına ulaşa-
cak şekilde posta ile gönderilmesi gerekmektedir. (Postadaki gecik-
meler nedeniyle bu tarihten sonra Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı'-
na ulaşan başvurular kabul edilmeyecektir.)
İlan olunur.
Basın: 35350
TEKEL SİGARA SANAYİİ
İŞLETMELERİ MÜESSESESİ
MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
Sözleşmeii personel statüsünde çalıştınlmak üzere aşağıda istih-
dam yerleri belirtilen ünitelerimiz için karşılannda öğrenim. nite-
lik ve sayılan gösterilen elemanlar sınavla alınacaktır.
İstibdam edileceği ünite Unvanı Öğrenim durumu Adet
Adana Sigara Fab.
Bitlis Sigara Fab.
İstanbul Sigara Fab.
İzmir Sigara Fab.
Malatya Sigara Fab.
Tokat Sigara Fab.
İnegöl Kibrit Fab.
Kelkit Kibrit Fab.
Kelkit Kibrit Fab.
Kelkit Kibrit Fab.
Kelkit Kibrit Fab.
Kelkit Kibrit Fab.
Kelkit Kibrit Fab.
Memur Yüksekokul
Ticaret Lisesi
Yüksekokul
Kimya
Müh.
Tabip
Hemşire
Memur
Ambar
Memuru
Sağlık Lisesi
(Hemşirelik Kolu)
Yüksekokul 3
Ticaret Lisesi 5
GELİBOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
EsasNo: 1991/39
KararNo: 1991-256
Mahkememizden verilen karar Hazine vekili tarafından temyiz
edildiği Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin 25.6.1993 gün ve 1993 6405-
8314 sayılı ilamı ile onanarak geldiğinden, Yargıtay ilamı dahili dava-
lılar Hasan Akyazı. Fevzi Akyazı. Azdme Akyazı, Nermin Akyazı.
Ayşe Akyazı, Fatma Akyazı, öüven Akyazı, Sevin Akyazı ve Kemal
Akyazı'ya iş bu Yargıtay ilamı tebliğı ile gazete ilanından 15 gün son-
ra dahili davalılara lebliğ edileceği hususlan ilanen tebliğ olunur.
9.8.1993
Basın: 50606
1- İsteklilerde aranacak şartlar:
a. 657 Sayılı Devlet Memurlan Kanunu'nun 48. maddesindeki
devlet memurluğuna alınacaklar için belirlenen şartlan taşımak
ve yukandaki görevlere atanacaklarda en fazla 1963 doğumlu ol-
mak,
b. Tercih sebebi olarak erkek adaylann askerlik hizmetini yapmış
olmalan,
c. Atanacaklan unvanlar için öngörülen şartlan taşımak, yüksek
okullann ekonomi. maliye, işletme-muhasebe bölümlerinden
mezun olmak.
d. Bir kuruluşa karşı mecburi hizmetle >ükümlü bulunmamak.
2- Aynı branş için yapılacak başvurulann ihtiyaç sa>ısından fazla
olması halinde istekliler arasında kimya mühendisi için 22.9.1993
Çarşamba günü saat 10.00'da. tabip ve hemşire için 23.9.1993
I Perşembe günü saat 10.00'da. memur ve ambar memurlan için
' 24.9.1993 Cuma günü saat 10.00'da İstanbul-Kartal Çevizli Te-
kel Kampüsü içerisinde yer alan "Tekel Sigara Sanayii İşletmeleri
Müessesesi Müdürlüğü'nde yazılı yanşma sınavı yapılacaktır.
Yanşma sınavını kazananlar daha sonra yapılacak sözlü sınava
(mülakata) tabi tutulacaktır.
3- Sınava katılabibnek için:
İstanbul dışındaki fabrikalanmızda görev almak isteyenler o yer-
deki fabrika müdürlüklerine veya yukanda adresi yazılı Tekel
Sigara Sanayii İşletmeleri Müessesesi Personel Şubesi Müdür-
lüğü'ne şahsen müracaat ederek temin edecekleri "iş istek formu'-
"nu iki adet fotoğrafla birlikte tamamlayarak ilgili ünitelerimize
en geç 9.9.1993 Perşembe günü akşamına kadar teslim etmeleri ve
sınav giriş kartı almalan gerekmektedir.
4- Adaylann sınavda. giriş kartını, fotoğraflı kimlik belgesi veya
sürücü ehliyet belgesi aslını yanında bulundurmalan şart olup.
aksi takdirde sınava almmayacaklardır.
İlgililereduyurulur.
Basın: 37696
PENCERE
Nereden Buldun?..
Şeytan, kırk yıl önce zamanın ünlü politikacıtarından
birinin kanına girdi. Bu politikacı -sanırım Kasım Gülek-
"nereden buldun kanunu'ndan söz actı..
Kızılca kıyamet koptu..
Neden?
Çünkü "nereden buldun kanunu" çıkarsa, birdenbire
zenginleşiveren kişi, servetininkaynağını açıklamak zo-
runda kalacaktı ki, kim bu işe yanaşır?
Nereden buldun yasası Batı'da sürekli işliyor, yaşa-
mında birdenbire lüks patlaması görülen kişinin, şu so-
rularm yanıtlarını vermesi gerekiyor:
- Parayı nereden buldu? Banka mı soydu? Kumarda
mı kazandı? Miras mı yedi? Bir alet mi icat etti? Piyango-
da büyük ikramiye mi çarptı?
Doğru dürüst bir devlette, yaşamı şıppadak değişen
kişiye hesap sorarlar; bizim devletimiz kırk yıldan beri
aydınları kovalamaktan böyle işlere bakamadı; ama ar-
tık zamanı gelmedi mi?
20'nci yüzyılın yarısına kadar sermaye birikimini ger-
çekleştirememiş bir ülke düşünün!..
Liberalizmle kalkınma nasıl gerçekleşecek? Özel el-
lerde hızlı sermaye birikimi, ancak iç pazarı ve Hazine'yi
soymakla sağlanabilir. Özel girişimcinin açıkgözü kısa
sürede amacına ulaşmak istiyorsa, resmi görevliye pa-
yını verecektir.
Az gelişmiş ülkede liberalizmle kalkınma, sermayeyi
gökten yere indirecek değil ya!..
Rüşvet dediğimiz şey, kapitalizmin palazlanması yo-
lunda, patrona hizmet veren devlet memuruna verilen
haraçtır; Türkiye'de çarklar böyle dönüyor.
İSKİ olayı, buzdağının su yüzündeki parçası..
Ya buzdağının altı?..
•
Göknel olayı nasıl patladı?
Tek soruyla:
- Nereden buldun?
Ergun Göknel, bir kıza sevdalanınca, boşanmak için
eşine 9-10 milyar lira vermiş..
Aylıklı bir kamu görevlisi, bu parayı nereden bulabilir?
Ya Milli Piyango'dan büyük ikramiyeyi kazanmış, ya ku-
mar oynamış, ya miras yemiş, ya rüşvet almış. Daha bu
alanda hiçbir soru aydınlanmamıştır; medyanın kopar-
dığı kıyametin alacasında neyin ne olduğu anlaşılmıyor.
Ancak, yalnız Ergun Göknel mi birdenbire milyarder
oldu? 1980den bu yana göz açıp kapayıncaya kadar mil-
yarder ya da mültimilyoner veya trilyoner olan ünlüleri-
mizinsayısı kaç?Siyasal iktidarı, askeri yönetimedaya-
narak ele geçirdikten sonra, aile boyu servet patlamasj
yapanlara sormayacak mıyız:
- Nereden buldun?
Eğer "temiztoplum "olmakistiyorsak, gelin "nereden
buldun yasası "nı çıkaralım.
YoksaTürkiye'deki bütün soygunların.pisliklerin, rüş-
vetlerin suçu, üç kişinin sırtında kalacak:
Nurettin Sözen...
Mehmet Moğultay..
Erdal İnönü..
•
'Turgırt Özal'ın aile bireylerinde, çok kısa sürede ser-
vet patlaması yok mu?
Kimbilir, son yıllarda birdenbire ortalığa dökülen ser-
vet sahiplerine, Milli Piyango'nun büyük ikramiyesi
çarpmıştır ya da paralar gökten zembille inmiştir; kimbi-
lir, belki de bilgisayar piyasasını allak bullak eden bir
yeni buluşla olağanüstü kazanç sağlamışlardır.
Haydi, kollarımızı sıvayalım, Başbakan Çiller'i de içi—
ne alan bir sorgulamanın hakça seferberliğinde "nere-
den buldun" kampanyasına başlayalım..
Başlar mısın, başlayalım mı?
Yoksa şeytanı, taşlayalım mı?
AMADOLÜ ÜNİVERSİTESİ
GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ
FAKÜLTEMİZİN İÇ MİMARLIK BÖLÜMÜNE
SINAVLA ÖĞRETİM GÖREVLİSİ VE
ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ STATÜSÜNDE
İÇ MİMAR - MİMAR
ALINACAKTIR. ADAYLARIN FAKÜLTELERİN İLGİLİ
BÖLÜMLERİNDEN MEZUN OLMASI GEREKMEKTEDİR.
' •AŞVUKU-
GUZEL SANATLAR FAKÜLTESİ, YUNUSEMSE KAMPUSU, ESKIŞEHIR
SON BAŞVURU TARİHİ 13 EYIÜL 1993
DUYURU
TÜRKİYE DEVRİMCİ BANKA VE SİGORTA İŞÇİLERİ
SENDİKASI (BANK-SEN) GENEL BAŞKANLIGI'NDAN
Serd'kamızın 7-8 Ağustcs 1993 tarihinde yaoı I an Olağanüstû Genel Kurulu'nda,sendikamız
zorunlu organlanna seçılen ûyelenmizm ad - soyad -seçı ıd'ktefi görevlen - mesleWeri ve
ıkametgah adresleri aşağıoa sunulmustur.
Hulusi Kartı
Ahmel Faruk Ergüven
Yönetim Kurulu AsılÜyelerı
AliÇetın
Hüsey ı PannaksızoĞiu
MeimetGenç
NedreiÇariı
SerpefGüngör
Onur Kurulu Ası! Üyeleri:
Aı Kaiatçı
Armağan Pinar
AynurKaya
MustataMutaf
MusiataUçar
Denetım Kurulu Asil Üyeler-:
BilaiYaver
Ahmel MuzafferYalçın
NuriHünlef
Gen Bşk.
Gen.Sek.
Arş.Eğt.Da.Bsk.
Ûrg Daı Bşk.
Ma Daı Bşk.
Basın Y.Dışüş.D. Bşk.
Top Söz. Kül.veSos ilş
D Bşk
Baskan
Bankacı
Bankacı
Bankacı
Bankacı
Başkan
Bankacı
Bankacı
2B21 sayıb yasa gerojin» h n okmur
Perçem Sk. No: 9/12 Göztepe- Ist.
Tuğrul Sk. 22/3 Dıkilitas- Ist.
Akptnar Sk. 34/8 D. Bahçe- Ank.
Iskete Sk. No: a
r
1 D 11 Şşlı- ist.
Banarı ye Hamam Sk. N: 48 Heybelıa-
03- İSt.
Savaş (h B Blok D: 20 Merter- ist.
inönj Cd Çetık Sk.No 8/4Ererköy-
PınarSitEBIokD6Karta;-lst
UzunçayırSk. No: 23Üstgöztepe- ist
Yenıoatı Mh. 1.MesaSit.44i Baukem-
Ank.
Aksoy M. öedrettın Ps. Cd. 20/3 Sai:h-
lı-Manısa
Abdi ip. Cd. Gûrbûz Sk. No: 18 Gûlte-
pe-bt
Bağdat Cd. No: 97/C Maltepe- Ist.
Bağdat Cad. No: 13 D 6 Kızıltoprak-
İst
1851/6 Sk. No: 7/6 Karşıyaka- izmir
İLAN
T.C.
TAVŞANLISULH HUKUK MAHKEMESİ
1993/98 Esas
Davacılar Mesude Yılmaz Özeken ve arkadaşlan vekili Av.A.
Ihsan Bakır tarafından Davalı Fadime Özeken ale> hine açılan ortak-
lığın giderilmesi davasının yapılan açık yargılaması sırasında verilen
ara karan gereğince;
Davalı Fadime Ozeken'e (Çankınlı) dava dilekçesi adresi tesbit
edilememesi sebebi ile tebliğ edilememiş olmakla. dava dilekçesinin
davalıya gazete yoluyla ilanen tebliğine karar verilmiş olmakla, adı
geçeni'n 24 9 1993 günü saat 09.00'da Tavşanlı Sulh Hukuk Mahke-
mesi"nde haar bulunması, bulunmadığı takdirde hakkında açılan
davanın yokluğunda yapılıp karar verileceği hususu ilanen tebliğ olu-
nur. 2.7.1993
Basın: 50607