25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 AĞUSTOS1993 PERŞEMBE OLAYLARVE GORUŞLER Petrol naklive Boğazlar I PENCERE Yanm yüzyılı aşkın bir süredir büyük bir titizlikle ve özenle uyguladığı Montrö Sözleşmesi'nin yorumuyla ilgili olarak Türkiye'nin ortaya koyduğu kesin tavır. geniş yankı yaptı. GÜNDÜZ AYBAY Uzakyol Kaptanı, Hukukçu B irkaç haftadır Orta Asya petrolünün Boğazlar böl- gesinden geçirilerek Ak- deniz'e ulaşlınlması konusuyla ilgili haberler ve görüşler iletişim araç- lannda geniş yer tutuyor. Son olarak yanm yüzyılı aşkın bir süredir büyük bir titizlikle ve özenle uyguladığı Montrö Sözleşmesi'nin yorumuyla il- gili olarak Türkiye'nin ortaya koydu- ğu kesin tavır, geniş yankı yaptı. Önce teknisyenlerin belirttikleri görüş Tür- kiye Dışişleri Bakanı"nın ağzından doğrulandı: Montrö Sözleşmesi'nde kabul edilen "geçiş özgüriüğü" ilkesine karşın. Boğazlar bölgesinden geçecek tanker sayısında İstanbul için "yıkım" anlamına gelecek bir artışa Türkiye **evet" demeyecektir! Gerçekten "tam geçiş özgürlügü (seyrisefain tam serbestisi)" sözünün bugün dar ve katı biçimde yorumlan- masına olanak yoktur. Konvansiyon- da benimsenmiş olan bu ılkenin yo- rumlanması bakımından en önemli öğe. bu özgürlükle Türkiye'nin ege- menlik haklannın bağdaştırılmasıdır; ikı örnek vererek Türkiye'nin egemen- lik hakkına dayanan müdahale yetkı- sinin tartışma götürmezlığjni ortaya koyabiliriz: 1. tçinde yangın olduğu belli olan gemi Boğazlar bölgesinden geçmek is- terse, Türkiye bu geçişı engeller. 2. Bugün dünyada 350.000 tondan çok yük taşıyan tankerler vardır. Bun- lardan biri geçmek isterse Türkiye bunu engeller. çünkü bu geçiş fiilen olanaksızdır. Verdiğimiz bu iki uç örnek hem ken- di ülkesinin hem de "o gemilerle aynı zamanda geçiş yapacak" öteki gemile- rin güvenliği için. Türkiye'nin ege- menlik hakkına dayanarak önlem alması zorunluluğunu somut olarak ortaya koymaktadır. Aynca Türkiye gene egemenlik hakkına dayanarak: a. Boğaziçi ve F.Sultan Mehmct köprülerinin yapımı sırasında, b. De- nize dökülen petrolün yanması sıra- sında. c. Spor etkinliği için gerekli olduğu sürede İstanbul Boğazı'nı geçi- şe kapatmıştır ve egemenlik hakkı ıle haklı gerekçeye dayanan bu yasakla- malann tam geçiş özgürlüğünü ihlal ettiğini öne süren olmamıştır. (Ya da kamuoyuna bu yolda bilgi yansıma- mıştır.) Bu özetleme. haklı gerekçeylc ve egemenlik hakkına dayanarak Tür- kiye'nin Boğazlar bölgesinden geçişi zaman zaman yasakladığını vc ilcride de yasaklayabileceğini göstermektc- dir.' Bırleşmiş Milletler Dcniz Hukuku Sözleşmesi (1982) hükümleri. Tür- kiye'nin. egemenlik hakkına dayana- rak seyrisefer güvenliği sağlamaya yönelik düzenlemeler yapabileceğini kabul çtmektedir. Trafik sigortasinın zorunlu bir si- gorta olduğu ve otomobilin üçüncü kişilere zarar vermesi durumunda -za- rar veren kişının gıderme (tazmin et- me) gücü olmasa da- zarann gideril- mesinin. bir ölçüde güvencesini sağla- dığı bilinir. Kara trafiği için hemen her ülkede var olan bu zorunluluk -şaşırtı- cı ama gerçek- denizde yoktur: gemi donatanı böyle bir sigortayı isterse yaptırır. Bu kısa açıklamayı ele aldığımız ko- nu bakımından somutlaştıracak ger- çek birolay üzerinde duralım. "Independenta" adlı tanker ile "Ev- riali"1 adlı kuruyük gemisi 1979 yjlında Kadıköy-Sarayburnu arasında çarpış- tılarve Independenta'nın boş(yüksüz) tankındaki hava-gaz kanşımının pat- laması dolayısıyla gemıde yangın çıktı: süredurum (atalet) ve akıntı etkisiyle sürüklenen gemi Haydarpaşa mendi- rcği açığında karaya oturdu. Gemıde 4 J Romen denizci öJdü. çevre kirlendi. denız trafiği günlerce aksadı vb. "Ev- riali'" gemisi bu çatışmadan az bir ha- sarla kurtuldu ve İstanbul Limaru'nda yıllarca kaldı. "Independenta" tankerinin ihtiyari olan ama hemen her donatanın yaptır- dığı "tekne sigortası" vardı: bu neden- le donatan. gemi bedelini sigortacısın- dan aldı. Aynca donalan. trafik sigor- tasına benzcyen. "klüp sigortası" diye anılan sigortayı da yaptırmış olduğu için bu çatışmadan zarar gören üçun- cü kişiler klüp sigortacısından tazmi- nat alabildiler. (Türk devleti vc zarar gören öteki üçüncü kişiler.) "*Evriali" gemisinin klüp sigortası yoktu; bu nedenlc nc Indcpendenta donatanı. ne Türkiye. ne de zarar gö- ren öteki kişiler "Evriali" donatanın- üan tazminat alabildi. Bu somut olay ticaret denizciliğin- deki yadırganası durumu yansıtıyor: bir zorunluluk altında olmayan dona- tanlann. bir otomobile oranla yüzler- ce ve binlerce kez daha büyük zararlar doğmasına yol açabilecök gemisini "üçüncü kişilere karşı güvence olacak bir sigorta"dan yoksun şekilde dünya- nın her tarafına gönderebilmesi dü- şündürücü değil mi? Bu şaşılası duru- mu değıştirmek ve bütün gemilerin trafik sıgortasına benzer biçimde. "üçüncü kişilere karşı sonımluluk si- gortası" yaptırmasını zorunlu kılmak için bir uîuslararası sözleşme bağıtlan- ması üzerinde yoğun çahşmalar yapıl- maktadır ve bildiğimize göre Türkiye bu çalışmalarda gereğınce etkin (mü- essir) rol oynayamamaktadır. Oysa böyle bir uîuslararası sözleş- me. Boğazlar bölgesinden geçen gemi- lerin Türk hazinesine. çevreyc, geçiş yapan başka gemilere ve kişilere zarar vermesi durumunda. zarann giderimi bakımından önemli bir güvence oluş- turacaktır 1981 yıiında kurulan bir komisyon. yaptığı kapsamh çalışma sonunda Türk liman sınırlan içinde kalan alanlardan geçecek her geminin böyle bir sigorta yaptırmış olması ko- şulunu öngörmüş vc 4922 sayılı yasa- da değişiklik önermişti. Zarar görenin doğrudan sigortacıyı davct etmesine de olanak veren öneriler dcmeti za- manla unutulmuştur. Son yıllarda gemilerin ve özellikle iehlikeli eşya taşıyan tekneierin doğur- duğu tehlıkelere koşut önlcmlcrdüşü- nülmekıc vc uîuslararası sözleşmelerin yanı sıra devletler. kendi ülkelennin güvenliği için önlemler almaktadır. Örncğin ABD. bir gemidc bulunması- nı eerekli gördüğü nıielikler ve dona- nım yoksa o gemiyi limanına -hatta kurasulanna- sokmumaktadır. Türkiye'nin. bütün Boğazlar vc Marmara bölgesini ve özellikle deniz trafiğiyle iç içe olan İstanbul kentini korumak için denizcilik tekniğinin olanaklanna dayanan önlemler alma- sının yanı sıra. üçüncü kişilerin zaran- nı gidermek üzere sigorta yaptırmış olmak zorunluluğunu araması. çağ- daş gelişmelere uygun bir önlem olur. Gerçekte. Boğazlar bölgesindc ve özellikle İstanbul Boğazı'nda her yıl yüzlerle ifade edilecek kadar çok sayı- da denız kazası olmaktadır. Bir o ka- dar kaza da. rastlantı ya da basiretle savuşturulmaktadır. Birkaçını anım- satalım: - "\Vorld Harmony" adlı Yunan tanken boş olarak Karadeniz'e çıkar- ken. Marmara'ya inen "Peter Zaro- >iç" adlı yüklü Yugoslav tankeriyle 14 Kasım 1960'ta Çubuklu açığında çar- pıştı; P. Zaroviç karaya düştü ve haf- talarca yandı ve yayıldı. - SSCB bandıralî "Arhangelsk" adlı kuruyük gemisi 4.9.1963'te Rumelihi- sarı'ndaki bir yalıya çarptı. yalınm kıs- men yıkılmasına vecan kaybına neden oldu. - SSCB bandıralı. yüklü "Lutsk" tankeri. gene SSCB bandıralî "K. Oktıabr" adlı kuruyük gcmisiyle 28.2. 1966"da Üsküdar açıklannda çarpıştı. Gemilerde yangın çıkmadı, ama deni- ze dökülen petrol tutuştu. Kadıköy İskelesi ile bir şehir hattı gemisi yandı. - Romen "Independenta" tankeri Karadeniz'e yönelik olarak seyreder- ken. 15.11.1979'da Moda-Saraybur- nu arasında Yunan bayraklı "Evriali" (Yunan) kuruyük gemisiyleçarpıştı ve yandı. Haydarpaşa açığında karaya oturan gemideki patlamalarçevredeki yapılann camlannın kın'masına. haf- talarca süren yangın çevre kirlenmesi- ne nedcn oldu. ARADABIR ÜMİT SARIASLAN Ressam, Sanat Tarihcisi İnsan, İnsanın Kurdu Değil, Dostu OlmalıErdal Atabek, "Linç Psikolojisi" adlı yazısında Sıvas olaylarından hareketle "Bu ülkede sosyal adaletsizlik bunaltıcıdır, doğru. Bu ülkede devlete, güvenlik güçleri- ne, yargı mekanizmasına güven azalmıştır, doğru. Ama bu ülkede insanlar, kendi ölçülerine göre doğru bulduk- ları cezayı kendileri vermeye kalkarlarsa, önü alınamaz bir toplumsal anarşi doğuyor demektir. Buna şu ya da bu nedenle seyirci kalmak, yarın hiç kimsenin can gü- venliğinin kalmamasıyla sonuçlanır. En büyük önlem 'toplu hareketler'in arkasındaki top- lumsal desteği katdırmaktır.Hele de devleti yönetenler, değişiknedenleriebuharek'eîîefe kayıtsızkalarakdes- t&cverirlerse' $ok ciddi sonuçları kendi elleriyle yarat- mış olurlar. Her türlü fanatizmin toplum içinde yer bul- maması, etkin olmaması için büyük bir 'toplumsal buluşma ya gereksinme vardır. Fanatik örgütlenmele- rin karşısında, fanatizmi kesinlikle dışlayan toplumsal örgütlenmeler kesinlikle zorunludur. Kendini fanatizme karşt koruyamayan toplumlar, çok ciddi tehlikelere açık- tırlar. O zaman ortaya çıkacak olan da fanatik gruplar'a karşı 'fanatik gruplar' olacaktır ki, bunun sonucu ancak savaş olur. Eğer ülkemizde savaşı değil, barışı yaşat- mak istiyorsak, toplu hareketlerin arkasındaki 'linç psi- kolojisi'ni iyi bilmeye zorunluyuz. Bu konuda gecikmek, sanıldığından daha çok tehlikeye çağrı çıkartmaktır"di- yordu. (11) Atabek'in, "linç psikolojisi"nin kişisel ve arka alanını işlediği bu çok önemli yazısının son iki paragrafmı çok uyarıcı bulduğum için aynen aldım. Evet; düşüncelerimizin, birlikte, birbirimize katlana- rak barış içinde yaşamamızın insani, toplumsal, evren- sel dayanaklarını iyice bulandırıp dağıtan 12 Eylul ruh haletinden kurtulmak zorundayız. Münih ruh halinin hortlamasına folluk oluşturan bu toplumsal travmadan bilinçlerimizi kurtarmak zorundayız. Bu nasıl olacaktır? Topluca, "yalan'akarşıtümüylesavaşaçarak.Toplu- mazorlabenimsetilen. belli çıkarlaradayalıbudonmuş, dondurulmuş, fosilleşmiş ahlakı sorgulayarak. Bunu ya- şamın her alanında yaparak. insani koyun derekesine indirgeyen bu yoz etiği didik didik ederek. insanın öz- gürleşmesinin, aklın yolunda kendini var edebilmesinin önüne dikili barikatlan, tuzakları. örtülü ya da açık en- gelleri iyi kavrayarak. Bu yolda öncülük edenleri sahip- lenerek. İnsan aklını, insan yaşamını her türlü dogmanın tutsaklığından; insan yaratıcılığını kuraklıktan ve kuru- madan kurtaran bilim-sanat erlerine kol kanat gererek. Onları yaşarken de severek. Ama önce; üşenmeden on- ların yazdıklarını, çizdiklerini bilinç ve duyarlılığımıza katarak. Okuyarak, eleştirerek, özeleştiri yaparak. Katı- larak, karşı çıkarak... Dogru'ya götürecek yoldaki gereçlerin kırıntısını at- madan, atlamadan; yanlıştan. yanlışlardan bile -ama yalandan değil-doğruya. iyiye, güzele, insana gidenka- pıları arayarak, aralayarak. Önce kendimizden, en yakı- nımızdan başlayarak ülkemiz ve insanlık ailesi içinde bizi nelerin ayırdığmı değil; nelerin birleştirdiğini araştı- rarak, öne çıkararak. Toplumsal ayrışma değil; "toplum- sal buluşma" noktalarını bulup öne çıkararak. Hiçbir dogmanın bukağısına beynimizi teslim etme- den. Bencilce değil, sencilce (diğerkamca) tüm yurt ve dünya sorunlarının üzerine bilgiyle beslenmiş, içten bir hoşgörü ve sevgiyle giderek. Sevgiyi boş ve kof bir kalıp değil; yaşamı üreten bir dinamo, o dinamonun çahştırdı- ğı tüm insanlara, insanlığa gerekli bir motor bilerek. Bu tavrın karşıtı tavrı, yani yalanla şiddetin kan kardeşliği ettiği suç ortaklığını iyi tanıyarak. Hain tuzaklarma düş- meyerek. Dünün yanhşında, yanılgılarında. yenilgilerin- de... yarının doğrularının izini sürerek. Demokrasiyi saltsandıktan çıkma olarak algılamayıp, o tuzağı da aşarak. Bir gün -bir biçimde- demokrasinin uzun süre çıkarılmamak üzere sandığa kilitlenebilece- ğini unutmayarak. Demokrasinin 60 milyon bir yanda, bir kişi bir yanda bile olsa: asıl o tek'in hukukunu koru- manın, koruyabilmenin. onu hoşgörüyle benimseyebil- menin düzeni olduğuna iman ederek. Sorumuzu yeniden soralım: Peki, bu nasıl olacak Başta; tüm eğitim kurumlarımızda -bugünden tezi yok- ikiyüzlü bir etikle yetiştirilen çocuklarımızın bilinç veduyarlılıklarını bozupçürütenşu eğitim ikiliğini, Mus- tafa Kemal'in "öğretimin birliği" günlerine yeniden ve ciddi olarak döndürerek. Eğitimi ve eğitim ortamını bu temele göre yeniden düzenleyerek. Böylelikle yeni yeti- şecek kuşaklara çağdaş-insancı bir kültür, demokratik kavrama ve katılmayı sağlayacak bir eğitim vererek. 11-Cumhuriyet, 2.8 1993 TARTIŞMA Çoğullaşıyoruz H er gün hepimizi bin kez kahreden bunca korkunç olaylar zincirinin arasında, "nulyarlık nişan" gibi peri masallan da olmasa. "mutluluğun" adını kesin unuturduk. Düşünsenize bir kere; bahçe düzenini HakkoHaryapmış. Pembe kurdeleler, beyaz tüller içinde bir bahçe. Yatlanyla gelmiş kimi misafırler; kimi davetsizler de bahçeden ve yakm çevreden kovaılmuş. Efendim, kimileri de pek duygulanmış, gözleri dolmuş. Heyhat!.. Kasap et derdınde, koyun can derdinde... O güzelim 37 insanın, kendi yüzleri kadar kapkara bedenleri dururken, böyle bir olaydan duygulanıp da dolan gözler göz müdür? O yürek yürek midir? Bu ne aymazlık? Örada ölüme terk edilen insanlar, bizim insanlanmız. bizim aydınlanmızdı. "insan" olgusu. biçimin elbette ki çok ötesinde bir olgu. Önemli olan. özde insan olabilmek. Ve bu uyutmaya çalıştığınız insanlar da zannetmeyin ki sizin kılıflannıza bakıp aldanıyor. Zannetmeyin ki bu vahşice olayın -ileri sürüldüğü üzere- bir insanın tahrikedici sözleriyle gerçekleşemezliğinin bilincini taşımıyor. (Tabii neyse osözler?) Bizler, yıllarca. yüzynllarca bağnazlığjn örneklerini tarihimıze maletmiş bir toplumuz. İçimızde bunun utancı olması gerekirken, yaşadığımız çaeda. daha hâlâ bu olaylara göz yumuyoruz. Ve üstelik de birtakım kendini bilmez örümcek kafalının. aklı sıra o pis, yapışkan ağlannı ilmek ilmek toplumumuzun üzerine örmesini çıkarlanyla bağdaştıran insanlardan da fayda bekliyoruz. Mantığımızı harekete geçirmemiz için daha kaç ders almamız gerekiyor? Bu ülkede. özgüriradenin sesini rahatça duyurabileceği günleri, bizden ne denJi uzaklaşürmaya çahşsalarda boşa kürek çekecekJer. Hey siz yukandakiler! Utanç verici duyarsızlığınızı, özünüzde sahip olmadığınjz insanlığınıza bağlıyorum. Bizler. her sabah gazeteyi tedirginlikle elimize almaktan "bıktık. Terör, gericilik (tabii daha bir yığın sorun) başabaş doludizgin gıderken, anlatüğjnız hikâyeler de ka bak tadı veriyor. Derken, bunca olumsuzluğun arasında, son marifetinizi de gösteriyorsunuz; memur maaşlan konusunda. Bızlerden "kahramanlık" beklerken, bu koşullan kabul etmenin, ancak kahramanlık olabileceğini de kabul ediyorsunuzyani. Fakatbiz diyoruz ki; zaten yıllardır göstermekte olduğumuz kahramanhklan biraz da siz gösterin. Ve bizlere, bu koşulda yaşam süraıenin yöntemini öğreün. Belirlediğiniz koşullara uymamız için doğal olarak, önce bunun yöntemini göstermenizgerekir. Yok, eğer gösteremiyorsanız, lütfen bizden de beklemeyin. Şuna emınız ki; "milletvekili" sıfatı ik o salonda oturup da işi masalara vurmak ve uygunsuzca laflar söylemek olan ve buna karşın da aldjğı ücretle adeta mükâfatlandınlan şaruslardan. çok daha fazla emek veriyoruz bu topluma. Nurten Ergen Ince ayar için gerekirse bizi arayın. 347 88 88 347 57 67 Toplu site antenlerindeki ayar problemleri için atv'yi arayın. Ince ayarı ekibimiz yapsın. 18'ine birşey kalmadı. Babalarımızın GünahıL Geçenlerde bir toplantıdaydım. içimizden biri Anado- lu toprağından söz açarak Nazım Hikmet'in güzelim şii- rinden ünlü dizeleri okudu: Dört nala kopup uzak Asya dan Akdeniz e bir kısrak başı gibi uzanan Bu memleket bizim Bir başkası dudak büktu: - Boşver, dedi. modası geçti... - Neden?.. - Anadolu artık bizim memleketimiz, yani vatanımız değil, yurdumuz sayılmaz... -Neden?.. - Anadolu nun bir parçası Ermenistan, bir parçası Kür- distan, kalanı Grek; Türke yer yok. Hem yurtseverlik babalarımızın ideolojisi!.. Yoksa siz babanızın ideoloji- sini mi kullanıyorsunuz?.. -Saçmalama!.. - Ben saçmalamıyorum, dergilerde ve gazetelerde yazılanlan yineliyorum "yükselen değerler" arasında yurtseverlik yok... - Peki, "yükselen değerler" hangileri? - Mütarekecilik, Sevr yandaşlığı, Kürtçülük, entellik, şeriatçılık, liboşluk, Atatürk'e sövmek, Milli Misak'ı dış- lamak, Lozan'ı hiçlemek. 1923Cumhuriyeti'ni küçümse- mek, alınterini hor görmek, para saltanatına yüz sür- mek, holding babasına kapılanmak... -Yokcanım?.. - Ulusal Kurtuluş Savaşı bir hata imiş, Mustafa Kema- liyle, ismet Paşasıyla, Nâzım'ın Kuvayi Milliyesiyle "res- mi tarihin yalanlarına" karşı çıkmak günün modası... • Vahbize!.. Bizlere... Meğer bizi aldatmışlar, ben kendi hesabıma Ana- dolu'yu vatanım sanıyordum; okullarda böyle belletmiş- lerdi... Demekyalanmış... Resmi tarihmiş... Babalarımızın günahı büyük!.. Be adamlar Yunan izmir'i işgal etmiş, ingiliz istan- bul'u işgal etmiş, italyan Muğla'yı işgal etmiş, Fransız Adanayı işgal etmiş, size ne!.. Ne diye vatanı kendinize dert edindiniz? Yedi düvele neden baş kaldırdınız?.. Ne diye elinize kırmızı üzerine beyaz ay yıldızlı bayrağı alıp ortaya atıldınız? Vatanınız olmayan topraklar için ne di- ye dövüştünüz? Niçin öldünüz, öldürüldünüz, öldürdü- nüz. ya şehit ya gazi oldunuz, bir de üstüne başımıza belayı sardınız, Lozan'ı imzalayıp ulusal sınırlarıyla bir devlet kurup bu toprakları bize ne diye emanet ettiniz? Aldık mı başımıza belayı!.. Okullarda bize "Anadolu sizin yurdunuz" diye bellet- mişlerdi, biz de inanmıştık... Yalanmış meğer... "Resmi tarih'miş... Babalarımızın günahını biz çocuklar çekiyoruz... Ne yapalım? En iyisi, sayım suyum yok diyelim, okullarda belletilen tarihleri yırtalım, Mustafa Kemal doğmadı, Çanakkale- d.e vuruşmadı, Ankara'ya ayak basmadı, Büyük Millet Meclisi kurulmadı, Kocatepe 30 Ağustosu görmedi, MehmetAkif istiklal Marşı'nıyazmadı, Anadolu'daüçyıl savaşılmadı, ismet Paşa Lozan agitmedi, Milli Misakdi- ye bir ant yok, bizim de bu topraklarda yaşamaya hakkı-. mızyok... Anadolu mü? " " " ' " ' '••«••• '^- <-• Resmi yalan... Ah biz resmi yalanlar üzerine Anadolu'yu yurdumuz sanan göçer. ilkel, barbar, zalim Türkler, neden babala- rımızın başımıza bela ettiği bu toprakları gerçek sahiple- rine bırakıp da toz olmuyoruz?.. • Atatürk'e kızıp. öfkelenip de sövüp saymaktan kendini alamayanları şimdi anlıyor musunuz? Bunlar şeriatçı, Kürtçü ya da enteldirler. Anadoludan kurtulmak istiyor- lar. Kurtulamayacaklar!.. TEŞEKKÜR Clkemizin en tehlikeli belası trafik canavannın hışmından kınklarla kurtarabildiğim sol bacağımı. olağanüstü ihtimamla ameliyat edip beni tekrarayağa kaldıran çok değerli hekim. can insan. vefalı dost Sayın Doç. Dr. ŞİNASİNUMAN'a, ilgileriru üzerimden hiç ayırmayan eşim ve kıama. aynca Gazeıeciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'na ve gazeteci meslektaşlarıma. Basın îlan Kurumu'ndaki değerli dostlanma, İLESAM Yönetim Kurulu ve bütün üyelerine, en zor günlerimde beni arayan, yalnız bırakmayan sanatçı gönül dostlanma selam, saygı ve teşekkürierimi sunanm. MEHMET ZEKİ AKDAĞ Gazeteci İSTANBUL'DA SON SEDEFKÂR Hüseyin Avni Cinozoğlu'nun son şiirleri. Kerem Yayınlan tarafından yayımlandı. L GAYRİ MENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI GİRESUN SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MEMURLUĞU'NÖAN 1993 8 İlanla birlikte tebligat yapılan hissedarlar: 1 - Hacı Emin. Ömer oğlu. gayri menkulde 34980 46080 pay sahibi adresi meçhul 2- Zeynep. Amet Veis kıa. gayri menkulde 2220/46080 pay sahibi adresi meçhul Giresun Merkez Gemilerçeği Mah.si Fevzipaşa Cad.si, Gürbûz Sokak'ta kain ve tapuda 27 pafta. 283 ada, 1 parsel sırasında kayıüı 618.24 m2 arsa ve üzeride bulunan eski kargir ev, açık artürma ile sa- tılacaktır. Gayri menkul. imar planının 19-M-III paftasında olup bodrum hariç üç katlı inşaat yapüabilir. Arsaya 185.472.000.-TL, eve 5.000.000 TL olmak üzere toplam 190.472.000 TL muhammen değer takdiredilmiştir. Satış 13 09.1993 günü. 11.00'den 11.10'a kadar Giresun Hukuk Mahkemeleri kaleminde açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu art- tırmada %75'i bulmadığı takdirde 23.09.1993 günü aynı yerde ve aynı saatte ikinci arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da %40 Lmlması gerekmektedır. İhaleye katılacaklann %20 teminat akçesi yatıımalan gerekır. Alıcı isterse 20 güne kadar mehil verilebilir. Tella- liye harcı. damga vergisi. °-o4 tapu harcı, KDV alıaya aittir. İhalenin feshine sebep -ilan alıcılar teklifettikleri bedel ile son bedel arasındaki larktan. faizden. diğer zararlardan mesuldûr. Ya>ım tarihinden iti- barcn açık arttırma ilanının. adresi meçhul hissedarlar Ömer oğlu Hacı Emin ve Ahmel Veis kızı Zeynep'e de tebliğ edilmiş sayılacağı ılanolunur. 23.07.1993 Basın: 50294
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle