Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 AĞUSTOS1993 PERŞEMBE
OLAYLARVE GORUŞLER
Petrol naklive Boğazlar I
PENCERE
Yanm yüzyılı aşkın bir süredir büyük bir titizlikle ve özenle
uyguladığı Montrö Sözleşmesi'nin yorumuyla ilgili olarak
Türkiye'nin ortaya koyduğu kesin tavır. geniş yankı yaptı.
GÜNDÜZ AYBAY Uzakyol Kaptanı, Hukukçu
B
irkaç haftadır Orta Asya
petrolünün Boğazlar böl-
gesinden geçirilerek Ak-
deniz'e ulaşlınlması
konusuyla ilgili haberler
ve görüşler iletişim araç-
lannda geniş yer tutuyor. Son olarak
yanm yüzyılı aşkın bir süredir büyük
bir titizlikle ve özenle uyguladığı
Montrö Sözleşmesi'nin yorumuyla il-
gili olarak Türkiye'nin ortaya koydu-
ğu kesin tavır, geniş yankı yaptı. Önce
teknisyenlerin belirttikleri görüş Tür-
kiye Dışişleri Bakanı"nın ağzından
doğrulandı: Montrö Sözleşmesi'nde
kabul edilen "geçiş özgüriüğü" ilkesine
karşın. Boğazlar bölgesinden geçecek
tanker sayısında İstanbul için "yıkım"
anlamına gelecek bir artışa Türkiye
**evet" demeyecektir!
Gerçekten "tam geçiş özgürlügü
(seyrisefain tam serbestisi)" sözünün
bugün dar ve katı biçimde yorumlan-
masına olanak yoktur. Konvansiyon-
da benimsenmiş olan bu ılkenin yo-
rumlanması bakımından en önemli
öğe. bu özgürlükle Türkiye'nin ege-
menlik haklannın bağdaştırılmasıdır;
ikı örnek vererek Türkiye'nin egemen-
lik hakkına dayanan müdahale yetkı-
sinin tartışma götürmezlığjni ortaya
koyabiliriz:
1. tçinde yangın olduğu belli olan
gemi Boğazlar bölgesinden geçmek is-
terse, Türkiye bu geçişı engeller.
2. Bugün dünyada 350.000 tondan
çok yük taşıyan tankerler vardır. Bun-
lardan biri geçmek isterse Türkiye
bunu engeller. çünkü bu geçiş fiilen
olanaksızdır.
Verdiğimiz bu iki uç örnek hem ken-
di ülkesinin hem de "o gemilerle aynı
zamanda geçiş yapacak" öteki gemile-
rin güvenliği için. Türkiye'nin ege-
menlik hakkına dayanarak önlem
alması zorunluluğunu somut olarak
ortaya koymaktadır. Aynca Türkiye
gene egemenlik hakkına dayanarak:
a. Boğaziçi ve F.Sultan Mehmct
köprülerinin yapımı sırasında, b. De-
nize dökülen petrolün yanması sıra-
sında. c. Spor etkinliği için gerekli
olduğu sürede İstanbul Boğazı'nı geçi-
şe kapatmıştır ve egemenlik hakkı ıle
haklı gerekçeye dayanan bu yasakla-
malann tam geçiş özgürlüğünü ihlal
ettiğini öne süren olmamıştır. (Ya da
kamuoyuna bu yolda bilgi yansıma-
mıştır.)
Bu özetleme. haklı gerekçeylc ve
egemenlik hakkına dayanarak Tür-
kiye'nin Boğazlar bölgesinden geçişi
zaman zaman yasakladığını vc ilcride
de yasaklayabileceğini göstermektc-
dir.'
Bırleşmiş Milletler Dcniz Hukuku
Sözleşmesi (1982) hükümleri. Tür-
kiye'nin. egemenlik hakkına dayana-
rak seyrisefer güvenliği sağlamaya
yönelik düzenlemeler yapabileceğini
kabul çtmektedir.
Trafik sigortasinın zorunlu bir si-
gorta olduğu ve otomobilin üçüncü
kişilere zarar vermesi durumunda -za-
rar veren kişının gıderme (tazmin et-
me) gücü olmasa da- zarann gideril-
mesinin. bir ölçüde güvencesini sağla-
dığı bilinir. Kara trafiği için hemen her
ülkede var olan bu zorunluluk -şaşırtı-
cı ama gerçek- denizde yoktur: gemi
donatanı böyle bir sigortayı isterse
yaptırır.
Bu kısa açıklamayı ele aldığımız ko-
nu bakımından somutlaştıracak ger-
çek birolay üzerinde duralım.
"Independenta" adlı tanker ile "Ev-
riali"1
adlı kuruyük gemisi 1979 yjlında
Kadıköy-Sarayburnu arasında çarpış-
tılarve Independenta'nın boş(yüksüz)
tankındaki hava-gaz kanşımının pat-
laması dolayısıyla gemıde yangın çıktı:
süredurum (atalet) ve akıntı etkisiyle
sürüklenen gemi Haydarpaşa mendi-
rcği açığında karaya oturdu. Gemıde
4 J Romen denizci öJdü. çevre kirlendi.
denız trafiği günlerce aksadı vb. "Ev-
riali'" gemisi bu çatışmadan az bir ha-
sarla kurtuldu ve İstanbul Limaru'nda
yıllarca kaldı.
"Independenta" tankerinin ihtiyari
olan ama hemen her donatanın yaptır-
dığı "tekne sigortası" vardı: bu neden-
le donatan. gemi bedelini sigortacısın-
dan aldı. Aynca donalan. trafik sigor-
tasına benzcyen. "klüp sigortası" diye
anılan sigortayı da yaptırmış olduğu
için bu çatışmadan zarar gören üçun-
cü kişiler klüp sigortacısından tazmi-
nat alabildiler. (Türk devleti vc zarar
gören öteki üçüncü kişiler.)
"*Evriali" gemisinin klüp sigortası
yoktu; bu nedenlc nc Indcpendenta
donatanı. ne Türkiye. ne de zarar gö-
ren öteki kişiler "Evriali" donatanın-
üan tazminat alabildi.
Bu somut olay ticaret denizciliğin-
deki yadırganası durumu yansıtıyor:
bir zorunluluk altında olmayan dona-
tanlann. bir otomobile oranla yüzler-
ce ve binlerce kez daha büyük zararlar
doğmasına yol açabilecök gemisini
"üçüncü kişilere karşı güvence olacak
bir sigorta"dan yoksun şekilde dünya-
nın her tarafına gönderebilmesi dü-
şündürücü değil mi? Bu şaşılası duru-
mu değıştirmek ve bütün gemilerin
trafik sıgortasına benzer biçimde.
"üçüncü kişilere karşı sonımluluk si-
gortası" yaptırmasını zorunlu kılmak
için bir uîuslararası sözleşme bağıtlan-
ması üzerinde yoğun çahşmalar yapıl-
maktadır ve bildiğimize göre Türkiye
bu çalışmalarda gereğınce etkin (mü-
essir) rol oynayamamaktadır.
Oysa böyle bir uîuslararası sözleş-
me. Boğazlar bölgesinden geçen gemi-
lerin Türk hazinesine. çevreyc, geçiş
yapan başka gemilere ve kişilere zarar
vermesi durumunda. zarann giderimi
bakımından önemli bir güvence oluş-
turacaktır 1981 yıiında kurulan bir
komisyon. yaptığı kapsamh çalışma
sonunda Türk liman sınırlan içinde
kalan alanlardan geçecek her geminin
böyle bir sigorta yaptırmış olması ko-
şulunu öngörmüş vc 4922 sayılı yasa-
da değişiklik önermişti. Zarar görenin
doğrudan sigortacıyı davct etmesine
de olanak veren öneriler dcmeti za-
manla unutulmuştur.
Son yıllarda gemilerin ve özellikle
iehlikeli eşya taşıyan tekneierin doğur-
duğu tehlıkelere koşut önlcmlcrdüşü-
nülmekıc vc uîuslararası sözleşmelerin
yanı sıra devletler. kendi ülkelennin
güvenliği için önlemler almaktadır.
Örncğin ABD. bir gemidc bulunması-
nı eerekli gördüğü nıielikler ve dona-
nım yoksa o gemiyi limanına -hatta
kurasulanna- sokmumaktadır.
Türkiye'nin. bütün Boğazlar vc
Marmara bölgesini ve özellikle deniz
trafiğiyle iç içe olan İstanbul kentini
korumak için denizcilik tekniğinin
olanaklanna dayanan önlemler alma-
sının yanı sıra. üçüncü kişilerin zaran-
nı gidermek üzere sigorta yaptırmış
olmak zorunluluğunu araması. çağ-
daş gelişmelere uygun bir önlem olur.
Gerçekte. Boğazlar bölgesindc ve
özellikle İstanbul Boğazı'nda her yıl
yüzlerle ifade edilecek kadar çok sayı-
da denız kazası olmaktadır. Bir o ka-
dar kaza da. rastlantı ya da basiretle
savuşturulmaktadır. Birkaçını anım-
satalım:
- "\Vorld Harmony" adlı Yunan
tanken boş olarak Karadeniz'e çıkar-
ken. Marmara'ya inen "Peter Zaro-
>iç" adlı yüklü Yugoslav tankeriyle 14
Kasım 1960'ta Çubuklu açığında çar-
pıştı; P. Zaroviç karaya düştü ve haf-
talarca yandı ve yayıldı.
- SSCB bandıralî "Arhangelsk" adlı
kuruyük gemisi 4.9.1963'te Rumelihi-
sarı'ndaki bir yalıya çarptı. yalınm kıs-
men yıkılmasına vecan kaybına neden
oldu.
- SSCB bandıralı. yüklü "Lutsk"
tankeri. gene SSCB bandıralî "K.
Oktıabr" adlı kuruyük gcmisiyle 28.2.
1966"da Üsküdar açıklannda çarpıştı.
Gemilerde yangın çıkmadı, ama deni-
ze dökülen petrol tutuştu. Kadıköy
İskelesi ile bir şehir hattı gemisi yandı.
- Romen "Independenta" tankeri
Karadeniz'e yönelik olarak seyreder-
ken. 15.11.1979'da Moda-Saraybur-
nu arasında Yunan bayraklı "Evriali"
(Yunan) kuruyük gemisiyleçarpıştı ve
yandı. Haydarpaşa açığında karaya
oturan gemideki patlamalarçevredeki
yapılann camlannın kın'masına. haf-
talarca süren yangın çevre kirlenmesi-
ne nedcn oldu.
ARADABIR
ÜMİT SARIASLAN
Ressam, Sanat Tarihcisi
İnsan, İnsanın Kurdu
Değil, Dostu OlmalıErdal Atabek, "Linç Psikolojisi" adlı yazısında Sıvas
olaylarından hareketle "Bu ülkede sosyal adaletsizlik
bunaltıcıdır, doğru. Bu ülkede devlete, güvenlik güçleri-
ne, yargı mekanizmasına güven azalmıştır, doğru. Ama
bu ülkede insanlar, kendi ölçülerine göre doğru bulduk-
ları cezayı kendileri vermeye kalkarlarsa, önü alınamaz
bir toplumsal anarşi doğuyor demektir. Buna şu ya da
bu nedenle seyirci kalmak, yarın hiç kimsenin can gü-
venliğinin kalmamasıyla sonuçlanır.
En büyük önlem 'toplu hareketler'in arkasındaki top-
lumsal desteği katdırmaktır.Hele de devleti yönetenler,
değişiknedenleriebuharek'eîîefe kayıtsızkalarakdes-
t&cverirlerse' $ok ciddi sonuçları kendi elleriyle yarat-
mış olurlar. Her türlü fanatizmin toplum içinde yer bul-
maması, etkin olmaması için büyük bir 'toplumsal
buluşma ya gereksinme vardır. Fanatik örgütlenmele-
rin karşısında, fanatizmi kesinlikle dışlayan toplumsal
örgütlenmeler kesinlikle zorunludur. Kendini fanatizme
karşt koruyamayan toplumlar, çok ciddi tehlikelere açık-
tırlar. O zaman ortaya çıkacak olan da fanatik gruplar'a
karşı 'fanatik gruplar' olacaktır ki, bunun sonucu ancak
savaş olur. Eğer ülkemizde savaşı değil, barışı yaşat-
mak istiyorsak, toplu hareketlerin arkasındaki 'linç psi-
kolojisi'ni iyi bilmeye zorunluyuz. Bu konuda gecikmek,
sanıldığından daha çok tehlikeye çağrı çıkartmaktır"di-
yordu. (11)
Atabek'in, "linç psikolojisi"nin kişisel ve arka alanını
işlediği bu çok önemli yazısının son iki paragrafmı çok
uyarıcı bulduğum için aynen aldım.
Evet; düşüncelerimizin, birlikte, birbirimize katlana-
rak barış içinde yaşamamızın insani, toplumsal, evren-
sel dayanaklarını iyice bulandırıp dağıtan 12 Eylul ruh
haletinden kurtulmak zorundayız. Münih ruh halinin
hortlamasına folluk oluşturan bu toplumsal travmadan
bilinçlerimizi kurtarmak zorundayız.
Bu nasıl olacaktır?
Topluca, "yalan'akarşıtümüylesavaşaçarak.Toplu-
mazorlabenimsetilen. belli çıkarlaradayalıbudonmuş,
dondurulmuş, fosilleşmiş ahlakı sorgulayarak. Bunu ya-
şamın her alanında yaparak. insani koyun derekesine
indirgeyen bu yoz etiği didik didik ederek. insanın öz-
gürleşmesinin, aklın yolunda kendini var edebilmesinin
önüne dikili barikatlan, tuzakları. örtülü ya da açık en-
gelleri iyi kavrayarak. Bu yolda öncülük edenleri sahip-
lenerek. İnsan aklını, insan yaşamını her türlü dogmanın
tutsaklığından; insan yaratıcılığını kuraklıktan ve kuru-
madan kurtaran bilim-sanat erlerine kol kanat gererek.
Onları yaşarken de severek. Ama önce; üşenmeden on-
ların yazdıklarını, çizdiklerini bilinç ve duyarlılığımıza
katarak. Okuyarak, eleştirerek, özeleştiri yaparak. Katı-
larak, karşı çıkarak...
Dogru'ya götürecek yoldaki gereçlerin kırıntısını at-
madan, atlamadan; yanlıştan. yanlışlardan bile -ama
yalandan değil-doğruya. iyiye, güzele, insana gidenka-
pıları arayarak, aralayarak. Önce kendimizden, en yakı-
nımızdan başlayarak ülkemiz ve insanlık ailesi içinde
bizi nelerin ayırdığmı değil; nelerin birleştirdiğini araştı-
rarak, öne çıkararak. Toplumsal ayrışma değil; "toplum-
sal buluşma" noktalarını bulup öne çıkararak.
Hiçbir dogmanın bukağısına beynimizi teslim etme-
den. Bencilce değil, sencilce (diğerkamca) tüm yurt ve
dünya sorunlarının üzerine bilgiyle beslenmiş, içten bir
hoşgörü ve sevgiyle giderek. Sevgiyi boş ve kof bir kalıp
değil; yaşamı üreten bir dinamo, o dinamonun çahştırdı-
ğı tüm insanlara, insanlığa gerekli bir motor bilerek. Bu
tavrın karşıtı tavrı, yani yalanla şiddetin kan kardeşliği
ettiği suç ortaklığını iyi tanıyarak. Hain tuzaklarma düş-
meyerek. Dünün yanhşında, yanılgılarında. yenilgilerin-
de... yarının doğrularının izini sürerek.
Demokrasiyi saltsandıktan çıkma olarak algılamayıp,
o tuzağı da aşarak. Bir gün -bir biçimde- demokrasinin
uzun süre çıkarılmamak üzere sandığa kilitlenebilece-
ğini unutmayarak. Demokrasinin 60 milyon bir yanda,
bir kişi bir yanda bile olsa: asıl o tek'in hukukunu koru-
manın, koruyabilmenin. onu hoşgörüyle benimseyebil-
menin düzeni olduğuna iman ederek.
Sorumuzu yeniden soralım: Peki, bu nasıl olacak
Başta; tüm eğitim kurumlarımızda -bugünden tezi
yok- ikiyüzlü bir etikle yetiştirilen çocuklarımızın bilinç
veduyarlılıklarını bozupçürütenşu eğitim ikiliğini, Mus-
tafa Kemal'in "öğretimin birliği" günlerine yeniden ve
ciddi olarak döndürerek. Eğitimi ve eğitim ortamını bu
temele göre yeniden düzenleyerek. Böylelikle yeni yeti-
şecek kuşaklara çağdaş-insancı bir kültür, demokratik
kavrama ve katılmayı sağlayacak bir eğitim vererek.
11-Cumhuriyet, 2.8 1993
TARTIŞMA
Çoğullaşıyoruz
H
er gün hepimizi
bin kez
kahreden bunca
korkunç olaylar
zincirinin
arasında,
"nulyarlık nişan" gibi peri
masallan da olmasa.
"mutluluğun" adını kesin
unuturduk.
Düşünsenize bir kere; bahçe
düzenini HakkoHaryapmış.
Pembe kurdeleler, beyaz tüller
içinde bir bahçe. Yatlanyla
gelmiş kimi misafırler; kimi
davetsizler de bahçeden ve
yakm çevreden kovaılmuş.
Efendim, kimileri de pek
duygulanmış, gözleri dolmuş.
Heyhat!..
Kasap et derdınde, koyun can
derdinde... O güzelim 37
insanın, kendi yüzleri kadar
kapkara bedenleri dururken,
böyle bir olaydan duygulanıp
da dolan gözler göz müdür? O
yürek yürek midir? Bu ne
aymazlık?
Örada ölüme terk edilen
insanlar, bizim insanlanmız.
bizim aydınlanmızdı. "insan"
olgusu. biçimin elbette ki çok
ötesinde bir olgu. Önemli olan.
özde insan olabilmek. Ve bu
uyutmaya çalıştığınız insanlar
da zannetmeyin ki sizin
kılıflannıza bakıp aldanıyor.
Zannetmeyin ki bu vahşice
olayın -ileri sürüldüğü üzere-
bir insanın tahrikedici
sözleriyle gerçekleşemezliğinin
bilincini taşımıyor. (Tabii neyse
osözler?)
Bizler, yıllarca. yüzynllarca
bağnazlığjn örneklerini
tarihimıze maletmiş bir
toplumuz. İçimızde bunun
utancı olması gerekirken,
yaşadığımız çaeda. daha hâlâ
bu olaylara göz yumuyoruz. Ve
üstelik de birtakım kendini
bilmez örümcek kafalının. aklı
sıra o pis, yapışkan ağlannı
ilmek ilmek toplumumuzun
üzerine örmesini çıkarlanyla
bağdaştıran insanlardan da
fayda bekliyoruz. Mantığımızı
harekete geçirmemiz için daha
kaç ders almamız gerekiyor?
Bu ülkede. özgüriradenin sesini
rahatça duyurabileceği günleri,
bizden ne denJi uzaklaşürmaya
çahşsalarda boşa kürek
çekecekJer.
Hey siz yukandakiler! Utanç
verici duyarsızlığınızı,
özünüzde sahip olmadığınjz
insanlığınıza bağlıyorum.
Bizler. her sabah gazeteyi
tedirginlikle elimize almaktan
"bıktık. Terör, gericilik (tabii
daha bir yığın sorun) başabaş
doludizgin gıderken,
anlatüğjnız hikâyeler de ka bak
tadı veriyor. Derken, bunca
olumsuzluğun arasında, son
marifetinizi de
gösteriyorsunuz; memur
maaşlan konusunda.
Bızlerden "kahramanlık"
beklerken, bu koşullan kabul
etmenin, ancak kahramanlık
olabileceğini de kabul
ediyorsunuzyani. Fakatbiz
diyoruz ki; zaten yıllardır
göstermekte olduğumuz
kahramanhklan biraz da siz
gösterin. Ve bizlere, bu koşulda
yaşam süraıenin yöntemini
öğreün. Belirlediğiniz koşullara
uymamız için doğal olarak,
önce bunun yöntemini
göstermenizgerekir. Yok, eğer
gösteremiyorsanız, lütfen
bizden de beklemeyin. Şuna
emınız ki; "milletvekili" sıfatı ik
o salonda oturup da işi
masalara vurmak ve
uygunsuzca laflar söylemek
olan ve buna karşın da aldjğı
ücretle adeta mükâfatlandınlan
şaruslardan. çok daha fazla
emek veriyoruz bu topluma.
Nurten Ergen
Ince ayar için
gerekirse
bizi arayın.
347 88 88
347 57 67
Toplu site antenlerindeki ayar
problemleri için atv'yi arayın.
Ince ayarı ekibimiz yapsın.
18'ine birşey kalmadı.
Babalarımızın GünahıL
Geçenlerde bir toplantıdaydım. içimizden biri Anado-
lu toprağından söz açarak Nazım Hikmet'in güzelim şii-
rinden ünlü dizeleri okudu:
Dört nala kopup uzak Asya dan
Akdeniz e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim
Bir başkası dudak büktu:
- Boşver, dedi. modası geçti...
- Neden?..
- Anadolu artık bizim memleketimiz, yani vatanımız
değil, yurdumuz sayılmaz...
-Neden?..
- Anadolu nun bir parçası Ermenistan, bir parçası Kür-
distan, kalanı Grek; Türke yer yok. Hem yurtseverlik
babalarımızın ideolojisi!.. Yoksa siz babanızın ideoloji-
sini mi kullanıyorsunuz?..
-Saçmalama!..
- Ben saçmalamıyorum, dergilerde ve gazetelerde
yazılanlan yineliyorum "yükselen değerler" arasında
yurtseverlik yok...
- Peki, "yükselen değerler" hangileri?
- Mütarekecilik, Sevr yandaşlığı, Kürtçülük, entellik,
şeriatçılık, liboşluk, Atatürk'e sövmek, Milli Misak'ı dış-
lamak, Lozan'ı hiçlemek. 1923Cumhuriyeti'ni küçümse-
mek, alınterini hor görmek, para saltanatına yüz sür-
mek, holding babasına kapılanmak...
-Yokcanım?..
- Ulusal Kurtuluş Savaşı bir hata imiş, Mustafa Kema-
liyle, ismet Paşasıyla, Nâzım'ın Kuvayi Milliyesiyle "res-
mi tarihin yalanlarına" karşı çıkmak günün modası...
•
Vahbize!..
Bizlere...
Meğer bizi aldatmışlar, ben kendi hesabıma Ana-
dolu'yu vatanım sanıyordum; okullarda böyle belletmiş-
lerdi...
Demekyalanmış...
Resmi tarihmiş...
Babalarımızın günahı büyük!..
Be adamlar Yunan izmir'i işgal etmiş, ingiliz istan-
bul'u işgal etmiş, italyan Muğla'yı işgal etmiş, Fransız
Adanayı işgal etmiş, size ne!.. Ne diye vatanı kendinize
dert edindiniz? Yedi düvele neden baş kaldırdınız?.. Ne
diye elinize kırmızı üzerine beyaz ay yıldızlı bayrağı alıp
ortaya atıldınız? Vatanınız olmayan topraklar için ne di-
ye dövüştünüz? Niçin öldünüz, öldürüldünüz, öldürdü-
nüz. ya şehit ya gazi oldunuz, bir de üstüne başımıza
belayı sardınız, Lozan'ı imzalayıp ulusal sınırlarıyla bir
devlet kurup bu toprakları bize ne diye emanet ettiniz?
Aldık mı başımıza belayı!..
Okullarda bize "Anadolu sizin yurdunuz" diye bellet-
mişlerdi, biz de inanmıştık...
Yalanmış meğer...
"Resmi tarih'miş...
Babalarımızın günahını biz çocuklar çekiyoruz...
Ne yapalım?
En iyisi, sayım suyum yok diyelim, okullarda belletilen
tarihleri yırtalım, Mustafa Kemal doğmadı, Çanakkale-
d.e vuruşmadı, Ankara'ya ayak basmadı, Büyük Millet
Meclisi kurulmadı, Kocatepe 30 Ağustosu görmedi,
MehmetAkif istiklal Marşı'nıyazmadı, Anadolu'daüçyıl
savaşılmadı, ismet Paşa Lozan agitmedi, Milli Misakdi-
ye bir ant yok, bizim de bu topraklarda yaşamaya hakkı-.
mızyok...
Anadolu mü? " " " ' " ' '••«••• '^- <-•
Resmi yalan...
Ah biz resmi yalanlar üzerine Anadolu'yu yurdumuz
sanan göçer. ilkel, barbar, zalim Türkler, neden babala-
rımızın başımıza bela ettiği bu toprakları gerçek sahiple-
rine bırakıp da toz olmuyoruz?..
•
Atatürk'e kızıp. öfkelenip de sövüp saymaktan kendini
alamayanları şimdi anlıyor musunuz? Bunlar şeriatçı,
Kürtçü ya da enteldirler. Anadoludan kurtulmak istiyor-
lar.
Kurtulamayacaklar!..
TEŞEKKÜR
Clkemizin en tehlikeli belası trafik canavannın hışmından
kınklarla kurtarabildiğim sol bacağımı. olağanüstü
ihtimamla ameliyat edip beni tekrarayağa kaldıran çok
değerli hekim. can insan. vefalı dost
Sayın Doç. Dr.
ŞİNASİNUMAN'a,
ilgileriru üzerimden hiç ayırmayan eşim ve kıama. aynca
Gazeıeciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'na ve gazeteci
meslektaşlarıma. Basın îlan Kurumu'ndaki değerli
dostlanma, İLESAM Yönetim Kurulu ve bütün üyelerine, en
zor günlerimde beni arayan, yalnız bırakmayan sanatçı gönül
dostlanma selam, saygı ve teşekkürierimi sunanm.
MEHMET ZEKİ AKDAĞ
Gazeteci
İSTANBUL'DA SON
SEDEFKÂR
Hüseyin Avni Cinozoğlu'nun son şiirleri. Kerem
Yayınlan tarafından yayımlandı.
L
GAYRİ MENKULÜN AÇIK ARTTIRMA
İLANI
GİRESUN SULH HUKUK MAHKEMESİ
SATIŞ MEMURLUĞU'NÖAN
1993 8
İlanla birlikte tebligat yapılan hissedarlar:
1 - Hacı Emin. Ömer oğlu. gayri menkulde 34980 46080 pay sahibi
adresi meçhul
2- Zeynep. Amet Veis kıa. gayri menkulde 2220/46080 pay sahibi
adresi meçhul
Giresun Merkez Gemilerçeği Mah.si Fevzipaşa Cad.si, Gürbûz
Sokak'ta kain ve tapuda 27 pafta. 283 ada, 1 parsel sırasında kayıüı
618.24 m2
arsa ve üzeride bulunan eski kargir ev, açık artürma ile sa-
tılacaktır. Gayri menkul. imar planının 19-M-III paftasında olup
bodrum hariç üç katlı inşaat yapüabilir. Arsaya 185.472.000.-TL, eve
5.000.000 TL olmak üzere toplam 190.472.000 TL muhammen değer
takdiredilmiştir.
Satış 13 09.1993 günü. 11.00'den 11.10'a kadar Giresun Hukuk
Mahkemeleri kaleminde açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu art-
tırmada %75'i bulmadığı takdirde 23.09.1993 günü aynı yerde ve
aynı saatte ikinci arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da %40
Lmlması gerekmektedır. İhaleye katılacaklann %20 teminat akçesi
yatıımalan gerekır. Alıcı isterse 20 güne kadar mehil verilebilir. Tella-
liye harcı. damga vergisi. °-o4 tapu harcı, KDV alıaya aittir. İhalenin
feshine sebep -ilan alıcılar teklifettikleri bedel ile son bedel arasındaki
larktan. faizden. diğer zararlardan mesuldûr. Ya>ım tarihinden iti-
barcn açık arttırma ilanının. adresi meçhul hissedarlar Ömer oğlu
Hacı Emin ve Ahmel Veis kızı Zeynep'e de tebliğ edilmiş sayılacağı
ılanolunur. 23.07.1993
Basın: 50294