Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 TEMMUZ1993 SAU
10 DIZIYAZI
6
Bu cenazeyiTEK kaldıracak'
AKTAŞDOSYASI
Aktaş
abonelerini
neler
bekliyor?
HÜRRİYETUYMAZ
'ğer devir hakkı sözleşmesi, diğer
sözleşmeleriniçiniboşaltıyorsa, eîdeki
sözleşmekr "hukuken" vardır, ama hizntet
vermeyeyetertiolamaz- Ayaklan kesilen
masa, ne kadar masaysa, bu durum da ona
benzer. Yûrütmenin durdurulmasıyönünde
bir karar verilmezse, TEK'in, karann
taraflara tebtiğedilmesinden sonraki 60gün
içinde AKTAŞ'tan görevidevralmasıgerekir.
-7-
D
anıştay"ca AKTAŞ ile TEK
arasındaki tşletme Hakkı
Devir SözJeşmesi'nin iptalin-
den sonra, usulsüz uygula-
malanyla çoktan "çileden
çıknuş" AKTAŞ aboneleri,
faturalannı odememe eğilimi göstermeye
başladı. Aboneler, bu karardan sonra
kimi muhatap alacaklannı, şirketle ilişki-
lerinin bundan sonra ne ola-
cağını soruyordu.
Bazılan ise işi, "Biz faturalan
TEK hesabına bir bankaya yatı-
rabm. Kurum görevi devraküğı-
nda oradan aJır, böyieiikk para-
hr soyguncunun kasası yerine
TEK'in kasasına girmiş ohır"
demeye kadar götürüyordu.
Hukukçular ise, AKTAŞın
hukuki açıdan bolgede artık
yetkısinin kalmadığı konusun-
da ortak görüş bildirirken,
abonelerin alacağı tavır konu-
sunda farklı tavır sergiliyor-
lardı.
ncaya kadar AKTAŞ hizmet vermeyi sür-
dürecektir. Olayın bir başka yönü d'e var:
AKTAŞ. "Benim sözleşmem iptal edildi.
Alın işlermenizi kardeşün" deyip. şalteri
kapatıp çekip gitse ne olur? Kim bugün
duğunu hatırlatırcasına". toplu konut ve
işyerlerine giderek, en geç üç gün içinde
aboneleri teke tek mukavele yapmaya
mecbur kıldı. Yapmayanlann iseelektrik-
lerinin kesileceğini bildirdi. Şirket, aynca
yanm saat elektriksiz kalmaya dayanabi- aylardır göndermediği elektnk fatura-
lir? Bu hizmetin durmaması gerekir. i a n n ı d a b u
karardan sonra, yıldınm
Şirketin, görev sözleşmesi yürûrlükte hızıyla tahsil etmeye girişti. Vatandaşlann
olsa bile, devir hakkı sözfeşmesi iptal edi- b l r
bölûmu, ıtirazsız ıstenen bedelleri
lince durumu ne olur? Bunun için sözleş- öderken, bır bölümü de ödeme yapmayı
reddetti. Ancak Danıştay ka-
ran, şirketi TEK"le hiç söz-
leşme yapmamış noktasma
getirse bile. şirket hâlâ görev
başındaydı.
3096 sayılı yasa
*lyi düşünün"
Daruştay'm iptal karanyla
sonuçlanan davayı yürüten
Avukat KemaJ Keleşoğlu, abo-
nelerin faturalan öderken iyice
düşünmeleri gerektiğini söylü-
yor, ancak yargıya müdahale
olabileceği kaygısıyla durum
hakkında aynntıb görüş bildir-
mekten kacınıyordu.
Konu. idari davaydı ve idare
hukuku uzmanlannın görüşle-
rini gerektiriyordu. t.lj. Hu-
kuk Fakültesi İdare Hukuku
profesörlen de. direkt dava ko-
nusunda açıklama yapmaktan
kaçınarak, meseleyi x kamu
kurumu üe y öze! şirketi ara-
sında yapılmışçasına, genel hü-
kümler çerçevesinde açıkla-
mayı tercih etti.
İdare hukuku profesörlen,
"AKTAŞ olayı asıl şjmdj başh-
yor. Bu, ülke tarihinde cşi beo-
zeri görülmetniş bir olaydır.
Olay, teorik-pratik pek çok hu-
kuksal sonın içermektedir' dı-
yordu. Dosyalar incelendiğin-
de ise ortaya gerçekten de binbir çeşit so-
run çıkıyordu.
Gecikme zammı olabilir
Prof.Dr. Pertev Bilgen şemayla soa durumu anlattı. Bilgen,
abonelerin isterse men'i müdahale davası açabileceğini ve dava
sonuçlanana kadar yûrütmenin durdurulabileceğinı belirtti.
melerin incelenmesi gerekir. Eğer devir
hakkı sözleşmesi, diğer sözleşmelerin içini
boşalöyorsa, eldeki sözleşmeler "hu-
kuken" vardır, ama hizmet vermeye yeter-
li olamaz. Ayaklan kesilen masa, ne kadar
masaysa, bu durum da ona benzer. Yürût-Prof.Dr. Sait Gürfaan: Karar şirkete teb-
kğedıhnceyeve TEK ıle AKTAŞ arasında m e n i n d u r d u rulması yönûnde bir karar
devir teshm oluncaya kadar faturalann verilmezse, TEK'in. karann taraflara teb-
AKTAŞ a odenmesı gerekir. Aboneler, b ğ edilmesinden sonraki 60 gün içinde ge-
faturalannı AKTAŞ a odememek ışteye- lip AKTAŞ'tan görevi devralması gerekir.
bıhrier. ama odemeyenler ıçnıjlende B u cenazeyi TEK kaldıracaktır.
TEK ın gecikme zammı almadan bu fatu- -
ralan tahsil edip etmeme yönünde bir ka- Ylldinm tahsilat
rar alıp almayacağını kimse bilemez.
Kaldı ki karann temyiz yolu açıktır. TEK, Nitekim AKTAŞ. bu karann hemen er-
vürütmenin durdurulmasını istediği ve tesınde, son üç yüdır yapmadığı "yıfcnnm
bunu sağladığı takdirde, dava sonuçlanı- tahsilatian''na başladı. Adeta "görevde ol-
Benzer eörüşleri Prof.Dr.
İl Hao Ozay da savundu.
Özaya göre, vatandaşın bu
noktada yapacağı bir şey
>ok. Öncelikle TEK'in giri-
şimde bulunması için beklen-
mesi gerekiyor. TEK, yûrüt-
menin durdurulmasıru iste-
yebilir, olmuyorsa 60 gün
içinde devir teslim için giri-
şimde bulunması gerekiyor.
TEK'in devir teslimi 60 gün
içinde tamamlamaması ha-
linde ise "idarenin hizmet ku-
surn" gündeme geleceğinden
tazminat davası açılması
mümkün.
Özav, burada "özeüeştir-
me"den ziyade, bir "imtiyaz
hakkı" verilmesi için düzen-
leme yapıldığını söylüyor.
Buna dayanak oluşturan
3096 sayılı yasanın Anayasa-
ya aykınhğının ise Anayasa
Mahkemesi'nin sorunu ol-
duğuna dikkat çekiyor.
"Men'i müdahale davası
açıJabilir"
Sözleşmenin içi boşaldı
Aynı bölümden Prof.I>r.
Pertev Bilgen de. 3096 sayılı
yasanın Anayasa'ya aykın
olduğunu vurguluyor. An-
cak Bilgen. bu son durum
karşısında vatandaşın mah-
kemelere başvunıp, Danı-
ştay karanm göstererek,
men'i müdahale davası açabileceğini,
dava sonuçlanıncaya kadar yûrütmenin
durdurulmasını sağlayabileceğini söylü-
yor. Bu sağlandığı takdirde, şirketin, va-
tandaşın elektriğini kesemeyeceğini belir-
tiyor. Prof.Dr. Bilgen'in açıklamalan. şir-
ketin bugünkü hukuksal durumunu da
gün ışığına çıkanyor. Bilgen, Danıştay'ın
'Işletme Devir Hakkı Sözkşmesi'nı iptal
etmesıyle AKTAŞ'ın elindeki Bakanlıkla
yapüğı sözleşmenin hukuki varlığını sür-
dürdüğünü, ancak bu kararla içinin bo-
şaldığîna dikkat çekiyor.
YARIN:tçtaşın
en altuıdaki
ABONELER ANLATIYOR
Sabri Koçyiğit:
(Mustafa Kemal Mahalksi
Muhtan): MahaUem, yeni verle-
şûn alanı olan bir şanri\e duru-
munda. Buna bağlj olarak elekt-
rik konusunda >oğun veni talep
açma sözkonusu. Bu açma talep-
lerinde AKTAŞ, tatandaşlara sa-
yaç. kaUo kofra parası, çalıştırı-
lan personelin yö\miyesi gibi çe-
şatli adlar aitinda vatandaştan
para alıyor. Bu para\ı ödemeyen-
lere elektrik bağlamıyor. Vatau-
daş hem AKTAŞ'a bu parayı veri-
yor. hem de sayacını, kaUosunu
ber malzemesini keodisi piyasa-
dan alıp elektrikçilere yaptirtıyor,
cebinden bir o kadar daha para çıkmış okıyor_Sokak lambalanmız
AKTAŞ görevi devraldıktan sonra hiç yaıunamışrır. Sokaklarda direk
olmadığı halde AKTAŞ, >atandaştan aydınlatma bedeli alıyor, yani tü-
ketilmeyefl bir enerjinin bedelini. V oltaj düşuklüğü nedeniyie vatandaş-
ların efektronik cihazları heder olujor. AKTAŞ yalnızca İstanbul'un
sorunu değil, üike sorunu. Bugün parlamentoda mûhalefeti de dahil bü-
tün partiler, KİTleri özelleştirmeyi savunuyor. Zarar eden KİT'lerden
kurrulmak adına, tamamen kendi başına buynık, tamamen hiçbir y asal
dayanağı olmadığı halde kendi keyfi uygulamalarını >atandaşa daya-
tan .•Astığı astık kesngi kestjk" kücük krallıklar yaratılıyor. BugÜD
elektrik krallığı, y arın su kral)ığı..."Once insana hizmet" diyoriar. ama
belli boldingtere, beili işadamlaruıa hizmet ediyorlar. Daha fazla kar
için calısan öze] şirketierin insanJara hizmet \ermesi kesinlikle söz-
konusu değildir. AKTAŞ olayı da buna örnektir. Danıştay kararının
bir an önce uygulanmasmı istiyoruz.
Buralarda
elektrik bırakın 110 voltu 90 voha
kadar iniyor. çünkü AKT.AŞ trafo
yapmıyor. Millerin evindeki yeni
televizyon, yeni buzdolaplan bu
voltaj düşuklüğü nedeniyie hurda-
ya cıkıyor. Daha satın alab 5 yü
gecmediği halde bir araba dolusu
hurda var evde. Bu AKTAŞ'm
yaptığı çok büyük bir katUam.
V anımdaki işyerinde voltaj düşuk-
lüğü nden insanlar iş yapamadı.
Celal Koç: ı\ v,
elektrib-bağlattım. Sayacı. kablo-
yu, direği ben satın alıp döşertir-
dim. Hatta o günlerde paramız ol-
madığı için PTTnin direğini sök-
meye kalkfık. bunu yapan arka-
daş yakalandı. AKTAŞ, daha son-
ra fatura gönderdi, bütün bunlan
kendisi yapmış gjbi parasmı betı-
den aldı.O tarihte 2 milyon liranın
üzerinde para ödedim, faturalar
eUmde.
Halil Erbay: m^n,
ma elektrik bağlatmak için AK-
TAŞ'a ımiracaat ertim. Benden 4
milyon 900 bin lira istiyoriar.
Onİara. "Bu parayı benden niye
-istiyorsunuz?' Malzemeyi, kabfo-
yu ber şeyi kendil al. elektrikçiye
yaptır' diyorsunuz, pekj o zaman
bu parayı benden niye isriyorsu-
nuzT" diye sordum. Bana '"Bizim
hizmetimLz budur. Direğe çıkar
elekrriğinizi bağlanz, etektrikçi-
niz bize müracaat eder. gelir saati-
ni mühürleriz" dediler. Her şeyi
ben yapıyorum. onlar hiçbir şey
yapmadıklan halde, yapmış gibi 5
milyon lirayı ceplerine atıvoriar.
TEK bizden katıiım payını aJırdı, ama kabloyu da kendisi döşer, direği
de kendisi dikerdi. Biz de ona ne kadar masraf olmuşsa bedelini öder-
dik. AKTAŞ'ın bu yaptığı soygunculuktan başka bir şey değil.Başba-
kan, Cıımhurbaşkanı bunlan görmüyor mu? TEK, Enerji Bakanhğı ne-
den geüp de bunlara, "N'ermediğin hizmetin parasmı niye vatandaştan
auyorsun" diye sormuyor. Ortak mı çahşıyorlar da susuyoriar?
'îsIaıiMİa cliıı, inanç özgürlüğüGazetemizdeyayımlanan Oral ve buna benzer pek çok ı • • • • • • • • ^ 1 yorum. Ama inaTIrnayan A
varGazı
Çalışlar'm "Hayali
Devletin Hayali Emiri: Cemalettin
Kaplan "dizisine, İslamcı kesimin
yayaıorganlarından YeniZemin
Dergisi Genel Yaym Yönetmeni
Mehmet Metiner bir cevap yolladı.
Cemalettin Kaplan 'ıngörüşlerini
eleştiren bu değerlendirmeyi
yavmhvoruz.
-2-
Cemalettin Hoca'nın şûra-emir ilişkisi
vip edilebilir şeyler değildir. •'Şûranın ka-
ran emri bağlamaz diye bir hüküm var
M " sorusuna Hoca, "Var" diye cevap
veriyor ve şûra karannın emiri bağla-
yamayacağına inandığıru belirtiyor. Ho-
ca'nın şu sözleri ilgınçtir:
"...Şûrayı toplanz. istişaresini yapanz;
berkes fîkrini beyan eder, karar vermek
bfae aittir." Bu yaklaşım sadece Hoca"ya
özgü bir yaklaşım değil, pek çok lslami
hareketin ve cemaaün esas aldığı bir
yaklaşımdır. Bu yaklaşımda kişi kültü
esastır ve Jider her şeydir. Lider merkezli
cemaat anlayışında topluluk gerçekte
sürüdür ve cemaat lidere göre bıçimle-
nir. Bu tür yapılanmalarda lider sonuçta
ne derse o olur. Liderlerin. emirlerin put-
laştınlmasında bu yaklaşımın etkili ol-
duğuna hiç kuşku yok.
Şûra-emir ilişkisi
Şûrada çoğunluk bir noktada karar
kılsa bile liderin tamamen farklı karar
verme yetkisinin olduğunu iddia etmek
ve bu anlayış üzerine bir yapı inşa etmek,
lider diktâtöriüğünü kaçınılmaz kılar.
Nitekim kılmışür da.. Kuran'da ıstişare
olumsuz öğeler mevcut-
tur. Cemalettin Hoca'nın
şûra-emir ilişkisi konu-
sunda söylediklerini bu
açıdan yanlış ve sağbksız
buluyorum. Çağımızda
şûra-emir ilişkisinin artık
başka türlü olması ge-
rekmektedir. Çünkü ü-
der, her şeyi herkesten
çok bilen ve herkesin akbnın üstünde bir
akla sahip olan kişi değildir. Lider, "eşjt-
ler arasmda birinci" kabul edılebilir an-
cak. Yoksa her dediğini çoğunluğun ira-
desine rağmen gerçekleştirmeye çalışan
bir diktatör. bir padişah değildir lider.
Kendi adıma ben, şûra kararlannın lideri
bağlayıcı olduğuna inanıyorum.
Dediğim dedik
Liderinşûradabelireneziciçoğunluğun
görüşüne meyletmesini veya kendi görü-
şü varsa danışma kurulunu ikna euneye
calışmasını daha uygun buluyorum.
Yoksa. "Efeodiler sizleri dinledim, hepi-
nizden Allab razı ofeun, ama benim ka-
rarım da budur!" diyerek orada bulunan
çoğunluğun görüşüne yüzde yüz ters bir
karar vermesi ve bunu her seferinde tek-
rarlaması son derece yanlıştır. Seçilme-
den önce içimizden biri olan lideri, seçil-
dikten sonra olağanüstü yetkilerle do-
natmanın ve adeta onu, dediği dedik bir
konuma oturtmanın İslami bir yaklaşım
olduğuna inanmıyorum.
Şûra-emir ilişkisi konusunda öteden
beri bazı çevrelerce kabul gören ve Ce-
malettin Hoca'nın da benimsediğini
gördüğüm şu yaklaşıma da katılmı-
yorum:
"Emir ölünceye kadar emirdir, öldük-
ten sonra ancak yerine bir başkası
Cemalettin
Kaplan'a yanıt
elinegecirenlider,şûraüyelerinidekendi-
si seçmek suretiyle lider diktatörlüğüne
zemin hazırlamış oluyor. Kendisinin
seçtiği şûra üyeleri nasıl kendisini alaşağı
edebiürler ki? Kanaatimce, şûraüyeleri ü-
derler tarafmdan seçilmemelidirler ve li-
derier belli bir dönemin sonunda kendi-
lerini yeniden oylatmalıdırlar.
Cernaatlerde şûra üyeleri gerektiğinde
lideri değiştirebilmelidırler, devlet haya-
nnda da liderler belli dönemlerde halkın
karşısına çıbp güvenoyu istemelidirler.
Yani halkın seçimine nza göstennelidir-
ler. Halk istemediği halde ölünceye
kadar lider olarak kalacağına inanan bir
anlayış saltanat anlayışıdır. Bu da zaten
fslamı değildir. Şunu demek istiyorum:
Cemalettin Hoca ölmeden de şûra kendi-
sini azledebilmelidir. Ama Hoca. buna
yanışmıyor. Çünkû şûranın alacağı ka-
rarlann emiri bağlamayacağını söylü-
yor.
Acık bir küfür hali olmadan liderin
alaşağı edilmeyeceğini de sultanlar dö-
neminde yazılmışel-Ahkâmus-Surtaniye
türü kitaplarda belirtilen görüşlere gön-
dermede bulunarak vurguluyor. Bu si-
yasi yaklaşım, geçmişte bence çok ciddi
bir sapmayı beraberinde getirmiştir. Bu
siyasi yaklaşımı esas almanın lslami hiç-
bir gerekçesi olamaz.
emredilmektedir, ama isüşarenin nasıl •«• c^ıua OJ^OJI. ınuc vu u ^ u ı acyı- ^ — - ^^, „ — „
ve ne şekilde yapılacağı aynntılanyla lir!" Bu, Allah'ınayetleriyle belirlenmiş Inanmayan ÖlduTÜlÜr mü?
bildirilmemektedir. Yanişûra-emir ilişki- bir durum değildir, zamana ve mekâna
si zamana ve mekâna göre uyarlanması göre farklı pratiklen olması gereken bir
gereken bir husustur. Krallık-padışahlık
sisteminln hüküm sürdüğü dönemlerde
kral-şûrailişkisi,CemalettinHoca"nmde-
diği biçimde gerçekleşmiştir.
2^aten siyasal kültürümüz büyük ölçü-
de bu pratıkten etkilenerek şekillenmiş-
tir. Bu yüzden siyasal kültürümüzde bu
ilişki biçimidir. Geçmişte bu böyle ol-
muştur diye her zaman ve zeminde böyle
olacaktır diye bir kura! yoktur. Nitekim
liderin-emirin nasıl ve hangi yöntemlerle
secileceği meselesi de böyledir. Günü-
müzdc bu yaklaşım biçimi önemini yıiır-
miştir artık. C onuıatlerde bütün yetkileri
Cemalettin Hoca "inanmayan öldürü-
lür" diyor. Hoca. Müslüman olduğu
halde din değiştiren kimsenin, yani mür-
tedin öldörülebileceğini de vurguluyor.
Ben şunu biliyorum: Mürtedin sırf din
değiştırdiği için öldürülüpöldürülmeye-
ceği hususu tartışmalıdır. Yeri olmadığı
ıçın bu tartışmaya burada girmek istemi-
bir insanın öldürüleceği
ıddiası asla doğru değildir.
Bir insan dilerse Müslü-
man olur,dilersekâfır. Din
ve ideoloji seçmek konu-
sunda insanlar özgür bı-
rakıunışlardır. Bir insan
Allah'a inanmıyor, yani
ateisttir diye öldüriilemez.
Her birey kendi seçiminde
özgürdür. Allah'a inanmadığını anlat-
ma özgürlüğüne de sahiptin tabii haka-
rete ve sövgüye kaçmadan. fslam'da din
ve inanç özgürlüğü vardır, konuşma öz-
gûrlüğü vardır.
İslam hukuku ise sadece ona inanan-
lan bağlar. Başka din veya inanç men-
suplannı tslam hukukuna göre yargıla-
mak zulümdür. Hatta bir Caferi Müslü-
manı. Hanefı fıkhına göre yargılamak
bile haksızlıktir. Çünkü fikhi anlayışlan
farklıdır.
Bu tür hassas konularda dikkatli ko-
nuşmak gerektiğine inanıyorum. "Inan-
mayan öldürülür" türünden bir yak-
laşımı din adına savunmak gerçekten de
üzücüdür. (nananın da ınanmayarun da
îslam toplumunda yaşama hakkı vardır.
Bir arada yaşayan insanlar birbirlerinin
hukukuna riayet etmekle yükûmlüdür-
ler sadece.
Kadın yönetid olmaz mı?
Cemalettin Hoca'nın Tansu Çfller'in
başbakan olmasına "Kadın böyle mühim
noktalara geririlmemelidir" yaklaşımıyla
karşı çıkması da doğrusu tamşmaya
açıktır. İslami kesimde kadın konusu-
nun henüz tabulardan annmış bir kafay-
la irdelendiğj kanaatinde değilim. Bu ko-
nularda peşin kabullerle veya geleneğin
dayattığı pratiklerle meseleyi yorumla-
ma alışkanlığı halen varlığmı sürdürü-
yor görebildiğim kadanyla. "Kuran'da
kadın emir olamaz diye herhangi bir hü-
küm yok..." sorusuna Hoca'nın,"lVIaşal-
lah, iyi caltşmışsın, hakbsm ama, seye de
bakacaksın.." şekhnde karşıhk vermesi
düşündürücüdür.
Şey dediği ise hadis kitaplan. Elbette
hadis kıtaplanna da bakmak gerekir.
Ama böylesine önemli konularda Ku-
ran'ın acık hükmü yoksa hadisleri yo-
rumlamada farklıhldar ortaya çıkabilir.
Nitekim cıkmıştır da. Cemalettin Hoca,
"Başı kadın olan iflah obnaz" hadisini,
kadından idareci olamayacağına gerek-
çe olarak gösteriyor. Bu hadisi mutlak
manada kadınlann ıdarecilik görevine
getirilemeyeceği biçiminde anlamak ne
derece doğrudur? Hadiste gecen "iflah
olmazlar" sözünden kasıt nedir? Yani
başlanna kadınlan idareci olarak geçi-
ren toplumlar helak mı olurlar denilmek
isteniyor? Nasıl bir helak biçimidir bu?
Bunlann tümü tartışmaya açıktır. Ku-
ran'da Seba Kraiiçesi Belkts'tan övgüyle
söz edilir. Hz. Süle>man'la evlenmeden
önce kendi toplumunu hikmetle idare
eden bu kraliçeye ne demeli?
Alimler ne diyor?
tngiltere. Kraliçe Viktorya zamanı-
nda "üzerinde güneş batmayan bir impa-
ratorluk" değil miydi? İngiltere'de
Thatcher başbakan oldu diye o toplum
helak mı oldu? Cemalettin Hoca, "Pey-
gamber söyledikten sonra biz bunun felse-
fesini yapmayız" diyor. Ama Hoca da
pekâlâ biliyor ki hadislerinyorumukonu-
sunda âlimler farkb düşüncelere sahiptir-
ler. Nitekim bu hadis konusunda da de-
ğişik yorumlar söz konusudur. Çağdaş
Müslüman âhmlerden Muhammet Gaz-
zali Nebevi Sünnet adlı kıtabında bu ha-
disin farklı bir yorumunu delilleriyle bir-
likte ortaya koymaktadır.
Gazzali vb. âlimler kadınlann pekâlâ
idareci olabileceklerini söylemektedirler.
Yani ehliyet noktasında kadınlann bir
noksanlıklannın olmayacağını belirt-
mektedirler. Ev içi ilişkilerde erkegin
kadına reis olarak seçildiğini, ama vela-
yet-i amme noktasında kadınlarla er-
kekler arasmda bir farklılık olmadığını,
kadınlann ehliyet noktasında erkekler-
den düşük seviyede olmadıklannı söyle-
mektedirler. Kadını sırf cinsiyetinden
dolayı ehliyetsiz olarak veya fıtne aracı
olarak görmek doğru değildir. Erkek de
pekâlâ fitnearacı olabilir. Nitekim olabil-
mektedırde.
SÜRECEK
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇÎ
Isıklar'mSavaşımL. (1)
TBMM Başkanvekili Fehmi Işıklar'la Meclis'te konu-
şuyorduk; Fehmi Işıklar'a, Çağdaş Gazeteciler Der-
neğinin "Özel Dayanışma Ödülü" ile derneğin 15. yıl
kalemini sunacaktık. ÇGD'den genel yönetim kurulu
üyesi arkadaşlarım, Nezih Oanyal, Veli özdemir, Gök-
sel Bozkurt, birlikteyiz. Günlerden cumartesi, aşağıda
Lozan'ın 70. yıl kutlamaları var. Fehmi Işıklar, bizlerle
görüşmek için, verilen aradan yararlanıp, "TBMM Baş-
kanlığı" odasına çıkmış. O odadayız. Biz içeri girerken
bir haber geldi:
-TRTgelmiyor!
Içimden güldüm. TRT'yi çiftlik gibi kullanan "naylon
gazeteciler"\n, tutumları hiç değişmeyecek miydi? Ora-
sı bir "arpalık" olmaktan çıkamayacak mıydı kim gel-
se?..
Fehmi Işıklar'a, sıkıdenetimin (sansürün) kaldırılışının
85. yılında, basının içinde bulunduğu durumu, karşılaşb-
ğı baskıları anlattık. Onun da başı dertteydi. Faşist 12
Eylül Anayasası'nın 84. maddesine göre milletvekilliği,
Anayasa Mahkemesi karanyla düşürülüyordu. Birarka-
daş, Fehmi Işıklar'a sordu:
- Yekta Bey'in akrabası mısınız?
- Hayır!
- O nereden çıktı?
- Ben bilemiyorum, buna da üzüldüm. Yekta Bey'i se-
verim; beğendiğim insanlardan birisi. Birdenbire bu
kararı nasıl verdi onu bilemiyorum. Karara muhalifkala-
bilirdi.
Fehmi Işıklar, Anayasa Mahkemesi kararını eleştiri-
yor, şöyle diyordu:
- Bant çözümüne dayandırılıyor; bant çözümünde de
iddianamede. 2.5 sayfalık konuşmamda, parantez içer'h
sinde 43 yerde "anlaşılamamıştır" yazıyor. Bu "anlaşı-
lamamış" kaç kelime, kaç cümle, kaç paragraf, belli
değil. Bu "anlaşılamamış" şeylerde ben yeniden suç
mu işlemişim, ne olmuş? Suçlanan yerler, hepsi nor-
mal, HEP Genel Başkanı'yken yaptığım konuşmalardı.
Ben bunu duydum, beni de yazdılar, "üç kişilik savun-
maya gir" diye. Savunmamı hemen hazırladım, gittim.
Sözlü olarak verdiğimiz yeteri kadar dikkate alınmı-
yor diye, belge haline getirdim; altmış dosya hazırladım,
gazetecilere dağıtayım diye getirdim. Ara kararı verdi-
ler:
"HEP'le üyelik bağı olmaması nedeniyie dinlenme-
mesine..."
Konuşma, bant çözülmesinde "anlaşılamamış"; bir
de dinlenmemişim; anlamadan, dinlemeden veriliyor
bu karar. Ve bir cinayet bu! Kesin hukuk cinayeti bu. Ke-
sin hukuk cinayeti!
Ilginç yani şu: 1971 yılında, Anayasa Mahkemesi ka-
rar vermiş; "Bant çözümü delil sayılmaz." Arkasından
Erbakan'ın davasında konu olmuş, bant çözümü delil
sayılmamış. O bir siyasi dava. Daha da ötesi, Ismail Öz-
dağlar'ın rüşvet olayı davasında, bant çözümü delil sa-
yılmamış. On sene ceza istemişler, sekiz senesi bant
çözümüne dayandığı için, onu çıkmış, iki yıl "görevi kö-
tüye kullanmaktan" vermiş. "Bant çözümü delil değil-
dir" demiş. O bant çözümünü inceledim, "anlaşılama-
mış" yer de yok, benimki gibi. Hep anlaşılmış, buna
rağmen delil sayılmamış.
Şimdi, senin verdiğin karar, bir milletvekilliğini düşü-
rüyor; diyor ki düz mantıkla:
- Biz bunu Anayasa'nın 84. maddesine göre verdik.
Parti kapandığı için onun milletvekilliğj düşüyor.
Şimdi bu, çok büyük bir kamufle. Oyle değil. Benim
konuşmama dayandınldığından dolayı (parti) kapandığı
için düşüyor. Bu yüzden çok ciddi bir hukuk cinayeti.
Anayasa Mahkemesi'nden beklemiyordum. Hani, bir II-
de, ilçede mahkemede hüküm giysen, üst mahkemesi
vardır, bunun (üst) mahkemesi yoktur. Şimdi bu hata na-
sıl düzeltilecek? Uluslararası mahkemeye gideceğim;
bundan kim zarar görecek? Türkiye. Biz, Abdullah Baş-
türk, ben, bu tür insanlar, şekillenmişiz; herkes biliyor,
Mustafa Ekmekçi silah kullanmaz; herkes biliyor, Fehmi
Işıklar, silahı milahı tasvip eden bir konuşma yapmaz.
Sen, devlet olarak ilan ediyorsun, dağdaki "Ben gerilla-
yım!" diyen gençlere:
- öldürmemişsen gel, senin hakkında bir şey yapma-
yacağım! diyorsun.
Nereye gitmiş o genç? Kürdistan'ı kurmaya. Ben ne
demişim?
- Barışçı yoldan çözelim, demişim Kürtsorununu.
Benim hakkımda bu kararı veriyorsun. Peki, o genç
inanır mı? Sen 2.5 yıl önce konuşma yapan adamın mil-
letvekilliğini düşürüyorsun, üstelik de tanınan biri; sahip
çıkanlar olur, demokratlar, aydınlar sahip çıkar bu ada-
ma. Şimdi ne oldu? 45 dakika Isviçre televizyonu çekim
yaptı; çocukluğumdan aldı; normal olarak, bir hükümet
başkanını alıyor beş dakika; Almanya Parlamentosu da-
vet ediyor, SPD Başkanı. Şimdi dünya yavaş yavaş kıpır-
damaya başladı; neden?Bizim resimlerimiz, 1980ihtila-
linden sonra, afiş olmuş:
- Abdullah Baştürk e özgürlük, Fehmi Işıklar'a özgür-
lük! diye. Afiş olarak yapıştınlmışız. Bu mücadeleden
sonra, dört yıl içerde yatmışız; gelmişiz, milletvekili seç-
miş halk. Demişlerki, Avrupa Topluluğu kamuoyu:
- Sahip çıktık, sahip çıktığımıza değmiş; bu adamlar
gittiler, milletvekili oldular.
Bütün kötülemelere, karalamalara rağmen; öyle bir
Avrupa kamuoyu var hakkımızda. Ne hakkın var, Tür-
kiye'yi o kadarkötü göstermeye?
BULMACA
1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA:
1/ Abbas Sayar'ın bir ro-
manı... Kalın ve enli di-
ken. 2/ Felsefedeki kuş-
kuculuk öğretisinin eski
adı. 3/ Tann... Bayağı. sı-
radan. 4/ Bir oyun ya da
filmde aniden yaratılan
komik durumlar... Mey-
ve koparmak için ucuna
üçlü ya da dörtlü birçatal
geçirilmiş sınk. 5/ Cinsel
zevkleri çağnştıran, cin- 8
sel istek uyandıran... Bir n
soru sözü. 6/ Olumsuzluk
belirten bir önek... Yazıda ya da
sözde bayağı sözcük ve deyim bu-
lunmaması durumu. 7/ Orta Ana-
dolu'da bir göl... Giysinin yaka,
kol, etek çevresine kendi kumaşm-
dan ya da başka kumaştan geçiri-
len ince şerit. 8/ Birçok efsaneye
konu olmuş ünlü Frigya kralı...
Eski Mısır'da erkeklik ve üreme
tannsı. 9/ Divan edebiyatında ger-
çek ya da mecaz anlamıyla içki ve
içki âleminin övülerek anlatıldığı
manzum yapıtlara verilen ad.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Zaharia Stancu'nun, dilimize de çevrilmiş bir romanı. 2/
Hayvanlara vurulan damga... Tuluat tiyatrolannda Doğu giy-
sileriyle yapılan dans. 3/ Bir parçanın ağır ve görkemli çalınaca-
ğmı anlatan müzik terimi... Tavır, davramş. 4/ Evin bölümü...
Kabuklan yelpaze biçiminde yumuşakca türii. 5/ Şeytan... Bir
nota. 6/ Rey... Son, bitim. 7/ Anlam... Bir Güney Amerika ül-
kesinin başkenti. 8/ Tecrübe. 9/ Orhan Hançerlioğlu'nun bir
romanı... Memelilerde ana ile dölüt arasmda kan alıp verme işi-
ni sağlayan organ.