24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 TEMMUZ1993 SAU 10 DIZIYAZI 6 Bu cenazeyiTEK kaldıracak' AKTAŞDOSYASI Aktaş abonelerini neler bekliyor? HÜRRİYETUYMAZ 'ğer devir hakkı sözleşmesi, diğer sözleşmeleriniçiniboşaltıyorsa, eîdeki sözleşmekr "hukuken" vardır, ama hizntet vermeyeyetertiolamaz- Ayaklan kesilen masa, ne kadar masaysa, bu durum da ona benzer. Yûrütmenin durdurulmasıyönünde bir karar verilmezse, TEK'in, karann taraflara tebtiğedilmesinden sonraki 60gün içinde AKTAŞ'tan görevidevralmasıgerekir. -7- D anıştay"ca AKTAŞ ile TEK arasındaki tşletme Hakkı Devir SözJeşmesi'nin iptalin- den sonra, usulsüz uygula- malanyla çoktan "çileden çıknuş" AKTAŞ aboneleri, faturalannı odememe eğilimi göstermeye başladı. Aboneler, bu karardan sonra kimi muhatap alacaklannı, şirketle ilişki- lerinin bundan sonra ne ola- cağını soruyordu. Bazılan ise işi, "Biz faturalan TEK hesabına bir bankaya yatı- rabm. Kurum görevi devraküğı- nda oradan aJır, böyieiikk para- hr soyguncunun kasası yerine TEK'in kasasına girmiş ohır" demeye kadar götürüyordu. Hukukçular ise, AKTAŞın hukuki açıdan bolgede artık yetkısinin kalmadığı konusun- da ortak görüş bildirirken, abonelerin alacağı tavır konu- sunda farklı tavır sergiliyor- lardı. ncaya kadar AKTAŞ hizmet vermeyi sür- dürecektir. Olayın bir başka yönü d'e var: AKTAŞ. "Benim sözleşmem iptal edildi. Alın işlermenizi kardeşün" deyip. şalteri kapatıp çekip gitse ne olur? Kim bugün duğunu hatırlatırcasına". toplu konut ve işyerlerine giderek, en geç üç gün içinde aboneleri teke tek mukavele yapmaya mecbur kıldı. Yapmayanlann iseelektrik- lerinin kesileceğini bildirdi. Şirket, aynca yanm saat elektriksiz kalmaya dayanabi- aylardır göndermediği elektnk fatura- lir? Bu hizmetin durmaması gerekir. i a n n ı d a b u karardan sonra, yıldınm Şirketin, görev sözleşmesi yürûrlükte hızıyla tahsil etmeye girişti. Vatandaşlann olsa bile, devir hakkı sözfeşmesi iptal edi- b l r bölûmu, ıtirazsız ıstenen bedelleri lince durumu ne olur? Bunun için sözleş- öderken, bır bölümü de ödeme yapmayı reddetti. Ancak Danıştay ka- ran, şirketi TEK"le hiç söz- leşme yapmamış noktasma getirse bile. şirket hâlâ görev başındaydı. 3096 sayılı yasa *lyi düşünün" Daruştay'm iptal karanyla sonuçlanan davayı yürüten Avukat KemaJ Keleşoğlu, abo- nelerin faturalan öderken iyice düşünmeleri gerektiğini söylü- yor, ancak yargıya müdahale olabileceği kaygısıyla durum hakkında aynntıb görüş bildir- mekten kacınıyordu. Konu. idari davaydı ve idare hukuku uzmanlannın görüşle- rini gerektiriyordu. t.lj. Hu- kuk Fakültesi İdare Hukuku profesörlen de. direkt dava ko- nusunda açıklama yapmaktan kaçınarak, meseleyi x kamu kurumu üe y öze! şirketi ara- sında yapılmışçasına, genel hü- kümler çerçevesinde açıkla- mayı tercih etti. İdare hukuku profesörlen, "AKTAŞ olayı asıl şjmdj başh- yor. Bu, ülke tarihinde cşi beo- zeri görülmetniş bir olaydır. Olay, teorik-pratik pek çok hu- kuksal sonın içermektedir' dı- yordu. Dosyalar incelendiğin- de ise ortaya gerçekten de binbir çeşit so- run çıkıyordu. Gecikme zammı olabilir Prof.Dr. Pertev Bilgen şemayla soa durumu anlattı. Bilgen, abonelerin isterse men'i müdahale davası açabileceğini ve dava sonuçlanana kadar yûrütmenin durdurulabileceğinı belirtti. melerin incelenmesi gerekir. Eğer devir hakkı sözleşmesi, diğer sözleşmelerin içini boşalöyorsa, eldeki sözleşmeler "hu- kuken" vardır, ama hizmet vermeye yeter- li olamaz. Ayaklan kesilen masa, ne kadar masaysa, bu durum da ona benzer. Yürût-Prof.Dr. Sait Gürfaan: Karar şirkete teb- kğedıhnceyeve TEK ıle AKTAŞ arasında m e n i n d u r d u rulması yönûnde bir karar devir teshm oluncaya kadar faturalann verilmezse, TEK'in. karann taraflara teb- AKTAŞ a odenmesı gerekir. Aboneler, b ğ edilmesinden sonraki 60 gün içinde ge- faturalannı AKTAŞ a odememek ışteye- lip AKTAŞ'tan görevi devralması gerekir. bıhrier. ama odemeyenler ıçnıjlende B u cenazeyi TEK kaldıracaktır. TEK ın gecikme zammı almadan bu fatu- - ralan tahsil edip etmeme yönünde bir ka- Ylldinm tahsilat rar alıp almayacağını kimse bilemez. Kaldı ki karann temyiz yolu açıktır. TEK, Nitekim AKTAŞ. bu karann hemen er- vürütmenin durdurulmasını istediği ve tesınde, son üç yüdır yapmadığı "yıfcnnm bunu sağladığı takdirde, dava sonuçlanı- tahsilatian''na başladı. Adeta "görevde ol- Benzer eörüşleri Prof.Dr. İl Hao Ozay da savundu. Özaya göre, vatandaşın bu noktada yapacağı bir şey >ok. Öncelikle TEK'in giri- şimde bulunması için beklen- mesi gerekiyor. TEK, yûrüt- menin durdurulmasıru iste- yebilir, olmuyorsa 60 gün içinde devir teslim için giri- şimde bulunması gerekiyor. TEK'in devir teslimi 60 gün içinde tamamlamaması ha- linde ise "idarenin hizmet ku- surn" gündeme geleceğinden tazminat davası açılması mümkün. Özav, burada "özeüeştir- me"den ziyade, bir "imtiyaz hakkı" verilmesi için düzen- leme yapıldığını söylüyor. Buna dayanak oluşturan 3096 sayılı yasanın Anayasa- ya aykınhğının ise Anayasa Mahkemesi'nin sorunu ol- duğuna dikkat çekiyor. "Men'i müdahale davası açıJabilir" Sözleşmenin içi boşaldı Aynı bölümden Prof.I>r. Pertev Bilgen de. 3096 sayılı yasanın Anayasa'ya aykın olduğunu vurguluyor. An- cak Bilgen. bu son durum karşısında vatandaşın mah- kemelere başvunıp, Danı- ştay karanm göstererek, men'i müdahale davası açabileceğini, dava sonuçlanıncaya kadar yûrütmenin durdurulmasını sağlayabileceğini söylü- yor. Bu sağlandığı takdirde, şirketin, va- tandaşın elektriğini kesemeyeceğini belir- tiyor. Prof.Dr. Bilgen'in açıklamalan. şir- ketin bugünkü hukuksal durumunu da gün ışığına çıkanyor. Bilgen, Danıştay'ın 'Işletme Devir Hakkı Sözkşmesi'nı iptal etmesıyle AKTAŞ'ın elindeki Bakanlıkla yapüğı sözleşmenin hukuki varlığını sür- dürdüğünü, ancak bu kararla içinin bo- şaldığîna dikkat çekiyor. YARIN:tçtaşın en altuıdaki ABONELER ANLATIYOR Sabri Koçyiğit: (Mustafa Kemal Mahalksi Muhtan): MahaUem, yeni verle- şûn alanı olan bir şanri\e duru- munda. Buna bağlj olarak elekt- rik konusunda >oğun veni talep açma sözkonusu. Bu açma talep- lerinde AKTAŞ, tatandaşlara sa- yaç. kaUo kofra parası, çalıştırı- lan personelin yö\miyesi gibi çe- şatli adlar aitinda vatandaştan para alıyor. Bu para\ı ödemeyen- lere elektrik bağlamıyor. Vatau- daş hem AKTAŞ'a bu parayı veri- yor. hem de sayacını, kaUosunu ber malzemesini keodisi piyasa- dan alıp elektrikçilere yaptirtıyor, cebinden bir o kadar daha para çıkmış okıyor_Sokak lambalanmız AKTAŞ görevi devraldıktan sonra hiç yaıunamışrır. Sokaklarda direk olmadığı halde AKTAŞ, >atandaştan aydınlatma bedeli alıyor, yani tü- ketilmeyefl bir enerjinin bedelini. V oltaj düşuklüğü nedeniyie vatandaş- ların efektronik cihazları heder olujor. AKTAŞ yalnızca İstanbul'un sorunu değil, üike sorunu. Bugün parlamentoda mûhalefeti de dahil bü- tün partiler, KİTleri özelleştirmeyi savunuyor. Zarar eden KİT'lerden kurrulmak adına, tamamen kendi başına buynık, tamamen hiçbir y asal dayanağı olmadığı halde kendi keyfi uygulamalarını >atandaşa daya- tan .•Astığı astık kesngi kestjk" kücük krallıklar yaratılıyor. BugÜD elektrik krallığı, y arın su kral)ığı..."Once insana hizmet" diyoriar. ama belli boldingtere, beili işadamlaruıa hizmet ediyorlar. Daha fazla kar için calısan öze] şirketierin insanJara hizmet \ermesi kesinlikle söz- konusu değildir. AKTAŞ olayı da buna örnektir. Danıştay kararının bir an önce uygulanmasmı istiyoruz. Buralarda elektrik bırakın 110 voltu 90 voha kadar iniyor. çünkü AKT.AŞ trafo yapmıyor. Millerin evindeki yeni televizyon, yeni buzdolaplan bu voltaj düşuklüğü nedeniyie hurda- ya cıkıyor. Daha satın alab 5 yü gecmediği halde bir araba dolusu hurda var evde. Bu AKTAŞ'm yaptığı çok büyük bir katUam. V anımdaki işyerinde voltaj düşuk- lüğü nden insanlar iş yapamadı. Celal Koç: ı\ v, elektrib-bağlattım. Sayacı. kablo- yu, direği ben satın alıp döşertir- dim. Hatta o günlerde paramız ol- madığı için PTTnin direğini sök- meye kalkfık. bunu yapan arka- daş yakalandı. AKTAŞ, daha son- ra fatura gönderdi, bütün bunlan kendisi yapmış gjbi parasmı betı- den aldı.O tarihte 2 milyon liranın üzerinde para ödedim, faturalar eUmde. Halil Erbay: m^n, ma elektrik bağlatmak için AK- TAŞ'a ımiracaat ertim. Benden 4 milyon 900 bin lira istiyoriar. Onİara. "Bu parayı benden niye -istiyorsunuz?' Malzemeyi, kabfo- yu ber şeyi kendil al. elektrikçiye yaptır' diyorsunuz, pekj o zaman bu parayı benden niye isriyorsu- nuzT" diye sordum. Bana '"Bizim hizmetimLz budur. Direğe çıkar elekrriğinizi bağlanz, etektrikçi- niz bize müracaat eder. gelir saati- ni mühürleriz" dediler. Her şeyi ben yapıyorum. onlar hiçbir şey yapmadıklan halde, yapmış gibi 5 milyon lirayı ceplerine atıvoriar. TEK bizden katıiım payını aJırdı, ama kabloyu da kendisi döşer, direği de kendisi dikerdi. Biz de ona ne kadar masraf olmuşsa bedelini öder- dik. AKTAŞ'ın bu yaptığı soygunculuktan başka bir şey değil.Başba- kan, Cıımhurbaşkanı bunlan görmüyor mu? TEK, Enerji Bakanhğı ne- den geüp de bunlara, "N'ermediğin hizmetin parasmı niye vatandaştan auyorsun" diye sormuyor. Ortak mı çahşıyorlar da susuyoriar? 'îsIaıiMİa cliıı, inanç özgürlüğüGazetemizdeyayımlanan Oral ve buna benzer pek çok ı • • • • • • • • ^ 1 yorum. Ama inaTIrnayan A varGazı Çalışlar'm "Hayali Devletin Hayali Emiri: Cemalettin Kaplan "dizisine, İslamcı kesimin yayaıorganlarından YeniZemin Dergisi Genel Yaym Yönetmeni Mehmet Metiner bir cevap yolladı. Cemalettin Kaplan 'ıngörüşlerini eleştiren bu değerlendirmeyi yavmhvoruz. -2- Cemalettin Hoca'nın şûra-emir ilişkisi vip edilebilir şeyler değildir. •'Şûranın ka- ran emri bağlamaz diye bir hüküm var M " sorusuna Hoca, "Var" diye cevap veriyor ve şûra karannın emiri bağla- yamayacağına inandığıru belirtiyor. Ho- ca'nın şu sözleri ilgınçtir: "...Şûrayı toplanz. istişaresini yapanz; berkes fîkrini beyan eder, karar vermek bfae aittir." Bu yaklaşım sadece Hoca"ya özgü bir yaklaşım değil, pek çok lslami hareketin ve cemaaün esas aldığı bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımda kişi kültü esastır ve Jider her şeydir. Lider merkezli cemaat anlayışında topluluk gerçekte sürüdür ve cemaat lidere göre bıçimle- nir. Bu tür yapılanmalarda lider sonuçta ne derse o olur. Liderlerin. emirlerin put- laştınlmasında bu yaklaşımın etkili ol- duğuna hiç kuşku yok. Şûra-emir ilişkisi Şûrada çoğunluk bir noktada karar kılsa bile liderin tamamen farklı karar verme yetkisinin olduğunu iddia etmek ve bu anlayış üzerine bir yapı inşa etmek, lider diktâtöriüğünü kaçınılmaz kılar. Nitekim kılmışür da.. Kuran'da ıstişare olumsuz öğeler mevcut- tur. Cemalettin Hoca'nın şûra-emir ilişkisi konu- sunda söylediklerini bu açıdan yanlış ve sağbksız buluyorum. Çağımızda şûra-emir ilişkisinin artık başka türlü olması ge- rekmektedir. Çünkü ü- der, her şeyi herkesten çok bilen ve herkesin akbnın üstünde bir akla sahip olan kişi değildir. Lider, "eşjt- ler arasmda birinci" kabul edılebilir an- cak. Yoksa her dediğini çoğunluğun ira- desine rağmen gerçekleştirmeye çalışan bir diktatör. bir padişah değildir lider. Kendi adıma ben, şûra kararlannın lideri bağlayıcı olduğuna inanıyorum. Dediğim dedik Liderinşûradabelireneziciçoğunluğun görüşüne meyletmesini veya kendi görü- şü varsa danışma kurulunu ikna euneye calışmasını daha uygun buluyorum. Yoksa. "Efeodiler sizleri dinledim, hepi- nizden Allab razı ofeun, ama benim ka- rarım da budur!" diyerek orada bulunan çoğunluğun görüşüne yüzde yüz ters bir karar vermesi ve bunu her seferinde tek- rarlaması son derece yanlıştır. Seçilme- den önce içimizden biri olan lideri, seçil- dikten sonra olağanüstü yetkilerle do- natmanın ve adeta onu, dediği dedik bir konuma oturtmanın İslami bir yaklaşım olduğuna inanmıyorum. Şûra-emir ilişkisi konusunda öteden beri bazı çevrelerce kabul gören ve Ce- malettin Hoca'nın da benimsediğini gördüğüm şu yaklaşıma da katılmı- yorum: "Emir ölünceye kadar emirdir, öldük- ten sonra ancak yerine bir başkası Cemalettin Kaplan'a yanıt elinegecirenlider,şûraüyelerinidekendi- si seçmek suretiyle lider diktatörlüğüne zemin hazırlamış oluyor. Kendisinin seçtiği şûra üyeleri nasıl kendisini alaşağı edebiürler ki? Kanaatimce, şûraüyeleri ü- derler tarafmdan seçilmemelidirler ve li- derier belli bir dönemin sonunda kendi- lerini yeniden oylatmalıdırlar. Cernaatlerde şûra üyeleri gerektiğinde lideri değiştirebilmelidırler, devlet haya- nnda da liderler belli dönemlerde halkın karşısına çıbp güvenoyu istemelidirler. Yani halkın seçimine nza göstennelidir- ler. Halk istemediği halde ölünceye kadar lider olarak kalacağına inanan bir anlayış saltanat anlayışıdır. Bu da zaten fslamı değildir. Şunu demek istiyorum: Cemalettin Hoca ölmeden de şûra kendi- sini azledebilmelidir. Ama Hoca. buna yanışmıyor. Çünkû şûranın alacağı ka- rarlann emiri bağlamayacağını söylü- yor. Acık bir küfür hali olmadan liderin alaşağı edilmeyeceğini de sultanlar dö- neminde yazılmışel-Ahkâmus-Surtaniye türü kitaplarda belirtilen görüşlere gön- dermede bulunarak vurguluyor. Bu si- yasi yaklaşım, geçmişte bence çok ciddi bir sapmayı beraberinde getirmiştir. Bu siyasi yaklaşımı esas almanın lslami hiç- bir gerekçesi olamaz. emredilmektedir, ama isüşarenin nasıl •«• c^ıua OJ^OJI. ınuc vu u ^ u ı acyı- ^ — - ^^, „ — „ ve ne şekilde yapılacağı aynntılanyla lir!" Bu, Allah'ınayetleriyle belirlenmiş Inanmayan ÖlduTÜlÜr mü? bildirilmemektedir. Yanişûra-emir ilişki- bir durum değildir, zamana ve mekâna si zamana ve mekâna göre uyarlanması göre farklı pratiklen olması gereken bir gereken bir husustur. Krallık-padışahlık sisteminln hüküm sürdüğü dönemlerde kral-şûrailişkisi,CemalettinHoca"nmde- diği biçimde gerçekleşmiştir. 2^aten siyasal kültürümüz büyük ölçü- de bu pratıkten etkilenerek şekillenmiş- tir. Bu yüzden siyasal kültürümüzde bu ilişki biçimidir. Geçmişte bu böyle ol- muştur diye her zaman ve zeminde böyle olacaktır diye bir kura! yoktur. Nitekim liderin-emirin nasıl ve hangi yöntemlerle secileceği meselesi de böyledir. Günü- müzdc bu yaklaşım biçimi önemini yıiır- miştir artık. C onuıatlerde bütün yetkileri Cemalettin Hoca "inanmayan öldürü- lür" diyor. Hoca. Müslüman olduğu halde din değiştiren kimsenin, yani mür- tedin öldörülebileceğini de vurguluyor. Ben şunu biliyorum: Mürtedin sırf din değiştırdiği için öldürülüpöldürülmeye- ceği hususu tartışmalıdır. Yeri olmadığı ıçın bu tartışmaya burada girmek istemi- bir insanın öldürüleceği ıddiası asla doğru değildir. Bir insan dilerse Müslü- man olur,dilersekâfır. Din ve ideoloji seçmek konu- sunda insanlar özgür bı- rakıunışlardır. Bir insan Allah'a inanmıyor, yani ateisttir diye öldüriilemez. Her birey kendi seçiminde özgürdür. Allah'a inanmadığını anlat- ma özgürlüğüne de sahiptin tabii haka- rete ve sövgüye kaçmadan. fslam'da din ve inanç özgürlüğü vardır, konuşma öz- gûrlüğü vardır. İslam hukuku ise sadece ona inanan- lan bağlar. Başka din veya inanç men- suplannı tslam hukukuna göre yargıla- mak zulümdür. Hatta bir Caferi Müslü- manı. Hanefı fıkhına göre yargılamak bile haksızlıktir. Çünkü fikhi anlayışlan farklıdır. Bu tür hassas konularda dikkatli ko- nuşmak gerektiğine inanıyorum. "Inan- mayan öldürülür" türünden bir yak- laşımı din adına savunmak gerçekten de üzücüdür. (nananın da ınanmayarun da îslam toplumunda yaşama hakkı vardır. Bir arada yaşayan insanlar birbirlerinin hukukuna riayet etmekle yükûmlüdür- ler sadece. Kadın yönetid olmaz mı? Cemalettin Hoca'nın Tansu Çfller'in başbakan olmasına "Kadın böyle mühim noktalara geririlmemelidir" yaklaşımıyla karşı çıkması da doğrusu tamşmaya açıktır. İslami kesimde kadın konusu- nun henüz tabulardan annmış bir kafay- la irdelendiğj kanaatinde değilim. Bu ko- nularda peşin kabullerle veya geleneğin dayattığı pratiklerle meseleyi yorumla- ma alışkanlığı halen varlığmı sürdürü- yor görebildiğim kadanyla. "Kuran'da kadın emir olamaz diye herhangi bir hü- küm yok..." sorusuna Hoca'nın,"lVIaşal- lah, iyi caltşmışsın, hakbsm ama, seye de bakacaksın.." şekhnde karşıhk vermesi düşündürücüdür. Şey dediği ise hadis kitaplan. Elbette hadis kıtaplanna da bakmak gerekir. Ama böylesine önemli konularda Ku- ran'ın acık hükmü yoksa hadisleri yo- rumlamada farklıhldar ortaya çıkabilir. Nitekim cıkmıştır da. Cemalettin Hoca, "Başı kadın olan iflah obnaz" hadisini, kadından idareci olamayacağına gerek- çe olarak gösteriyor. Bu hadisi mutlak manada kadınlann ıdarecilik görevine getirilemeyeceği biçiminde anlamak ne derece doğrudur? Hadiste gecen "iflah olmazlar" sözünden kasıt nedir? Yani başlanna kadınlan idareci olarak geçi- ren toplumlar helak mı olurlar denilmek isteniyor? Nasıl bir helak biçimidir bu? Bunlann tümü tartışmaya açıktır. Ku- ran'da Seba Kraiiçesi Belkts'tan övgüyle söz edilir. Hz. Süle>man'la evlenmeden önce kendi toplumunu hikmetle idare eden bu kraliçeye ne demeli? Alimler ne diyor? tngiltere. Kraliçe Viktorya zamanı- nda "üzerinde güneş batmayan bir impa- ratorluk" değil miydi? İngiltere'de Thatcher başbakan oldu diye o toplum helak mı oldu? Cemalettin Hoca, "Pey- gamber söyledikten sonra biz bunun felse- fesini yapmayız" diyor. Ama Hoca da pekâlâ biliyor ki hadislerinyorumukonu- sunda âlimler farkb düşüncelere sahiptir- ler. Nitekim bu hadis konusunda da de- ğişik yorumlar söz konusudur. Çağdaş Müslüman âhmlerden Muhammet Gaz- zali Nebevi Sünnet adlı kıtabında bu ha- disin farklı bir yorumunu delilleriyle bir- likte ortaya koymaktadır. Gazzali vb. âlimler kadınlann pekâlâ idareci olabileceklerini söylemektedirler. Yani ehliyet noktasında kadınlann bir noksanlıklannın olmayacağını belirt- mektedirler. Ev içi ilişkilerde erkegin kadına reis olarak seçildiğini, ama vela- yet-i amme noktasında kadınlarla er- kekler arasmda bir farklılık olmadığını, kadınlann ehliyet noktasında erkekler- den düşük seviyede olmadıklannı söyle- mektedirler. Kadını sırf cinsiyetinden dolayı ehliyetsiz olarak veya fıtne aracı olarak görmek doğru değildir. Erkek de pekâlâ fitnearacı olabilir. Nitekim olabil- mektedırde. SÜRECEK ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇÎ Isıklar'mSavaşımL. (1) TBMM Başkanvekili Fehmi Işıklar'la Meclis'te konu- şuyorduk; Fehmi Işıklar'a, Çağdaş Gazeteciler Der- neğinin "Özel Dayanışma Ödülü" ile derneğin 15. yıl kalemini sunacaktık. ÇGD'den genel yönetim kurulu üyesi arkadaşlarım, Nezih Oanyal, Veli özdemir, Gök- sel Bozkurt, birlikteyiz. Günlerden cumartesi, aşağıda Lozan'ın 70. yıl kutlamaları var. Fehmi Işıklar, bizlerle görüşmek için, verilen aradan yararlanıp, "TBMM Baş- kanlığı" odasına çıkmış. O odadayız. Biz içeri girerken bir haber geldi: -TRTgelmiyor! Içimden güldüm. TRT'yi çiftlik gibi kullanan "naylon gazeteciler"\n, tutumları hiç değişmeyecek miydi? Ora- sı bir "arpalık" olmaktan çıkamayacak mıydı kim gel- se?.. Fehmi Işıklar'a, sıkıdenetimin (sansürün) kaldırılışının 85. yılında, basının içinde bulunduğu durumu, karşılaşb- ğı baskıları anlattık. Onun da başı dertteydi. Faşist 12 Eylül Anayasası'nın 84. maddesine göre milletvekilliği, Anayasa Mahkemesi karanyla düşürülüyordu. Birarka- daş, Fehmi Işıklar'a sordu: - Yekta Bey'in akrabası mısınız? - Hayır! - O nereden çıktı? - Ben bilemiyorum, buna da üzüldüm. Yekta Bey'i se- verim; beğendiğim insanlardan birisi. Birdenbire bu kararı nasıl verdi onu bilemiyorum. Karara muhalifkala- bilirdi. Fehmi Işıklar, Anayasa Mahkemesi kararını eleştiri- yor, şöyle diyordu: - Bant çözümüne dayandırılıyor; bant çözümünde de iddianamede. 2.5 sayfalık konuşmamda, parantez içer'h sinde 43 yerde "anlaşılamamıştır" yazıyor. Bu "anlaşı- lamamış" kaç kelime, kaç cümle, kaç paragraf, belli değil. Bu "anlaşılamamış" şeylerde ben yeniden suç mu işlemişim, ne olmuş? Suçlanan yerler, hepsi nor- mal, HEP Genel Başkanı'yken yaptığım konuşmalardı. Ben bunu duydum, beni de yazdılar, "üç kişilik savun- maya gir" diye. Savunmamı hemen hazırladım, gittim. Sözlü olarak verdiğimiz yeteri kadar dikkate alınmı- yor diye, belge haline getirdim; altmış dosya hazırladım, gazetecilere dağıtayım diye getirdim. Ara kararı verdi- ler: "HEP'le üyelik bağı olmaması nedeniyie dinlenme- mesine..." Konuşma, bant çözülmesinde "anlaşılamamış"; bir de dinlenmemişim; anlamadan, dinlemeden veriliyor bu karar. Ve bir cinayet bu! Kesin hukuk cinayeti bu. Ke- sin hukuk cinayeti! Ilginç yani şu: 1971 yılında, Anayasa Mahkemesi ka- rar vermiş; "Bant çözümü delil sayılmaz." Arkasından Erbakan'ın davasında konu olmuş, bant çözümü delil sayılmamış. O bir siyasi dava. Daha da ötesi, Ismail Öz- dağlar'ın rüşvet olayı davasında, bant çözümü delil sa- yılmamış. On sene ceza istemişler, sekiz senesi bant çözümüne dayandığı için, onu çıkmış, iki yıl "görevi kö- tüye kullanmaktan" vermiş. "Bant çözümü delil değil- dir" demiş. O bant çözümünü inceledim, "anlaşılama- mış" yer de yok, benimki gibi. Hep anlaşılmış, buna rağmen delil sayılmamış. Şimdi, senin verdiğin karar, bir milletvekilliğini düşü- rüyor; diyor ki düz mantıkla: - Biz bunu Anayasa'nın 84. maddesine göre verdik. Parti kapandığı için onun milletvekilliğj düşüyor. Şimdi bu, çok büyük bir kamufle. Oyle değil. Benim konuşmama dayandınldığından dolayı (parti) kapandığı için düşüyor. Bu yüzden çok ciddi bir hukuk cinayeti. Anayasa Mahkemesi'nden beklemiyordum. Hani, bir II- de, ilçede mahkemede hüküm giysen, üst mahkemesi vardır, bunun (üst) mahkemesi yoktur. Şimdi bu hata na- sıl düzeltilecek? Uluslararası mahkemeye gideceğim; bundan kim zarar görecek? Türkiye. Biz, Abdullah Baş- türk, ben, bu tür insanlar, şekillenmişiz; herkes biliyor, Mustafa Ekmekçi silah kullanmaz; herkes biliyor, Fehmi Işıklar, silahı milahı tasvip eden bir konuşma yapmaz. Sen, devlet olarak ilan ediyorsun, dağdaki "Ben gerilla- yım!" diyen gençlere: - öldürmemişsen gel, senin hakkında bir şey yapma- yacağım! diyorsun. Nereye gitmiş o genç? Kürdistan'ı kurmaya. Ben ne demişim? - Barışçı yoldan çözelim, demişim Kürtsorununu. Benim hakkımda bu kararı veriyorsun. Peki, o genç inanır mı? Sen 2.5 yıl önce konuşma yapan adamın mil- letvekilliğini düşürüyorsun, üstelik de tanınan biri; sahip çıkanlar olur, demokratlar, aydınlar sahip çıkar bu ada- ma. Şimdi ne oldu? 45 dakika Isviçre televizyonu çekim yaptı; çocukluğumdan aldı; normal olarak, bir hükümet başkanını alıyor beş dakika; Almanya Parlamentosu da- vet ediyor, SPD Başkanı. Şimdi dünya yavaş yavaş kıpır- damaya başladı; neden?Bizim resimlerimiz, 1980ihtila- linden sonra, afiş olmuş: - Abdullah Baştürk e özgürlük, Fehmi Işıklar'a özgür- lük! diye. Afiş olarak yapıştınlmışız. Bu mücadeleden sonra, dört yıl içerde yatmışız; gelmişiz, milletvekili seç- miş halk. Demişlerki, Avrupa Topluluğu kamuoyu: - Sahip çıktık, sahip çıktığımıza değmiş; bu adamlar gittiler, milletvekili oldular. Bütün kötülemelere, karalamalara rağmen; öyle bir Avrupa kamuoyu var hakkımızda. Ne hakkın var, Tür- kiye'yi o kadarkötü göstermeye? BULMACA 1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA: 1/ Abbas Sayar'ın bir ro- manı... Kalın ve enli di- ken. 2/ Felsefedeki kuş- kuculuk öğretisinin eski adı. 3/ Tann... Bayağı. sı- radan. 4/ Bir oyun ya da filmde aniden yaratılan komik durumlar... Mey- ve koparmak için ucuna üçlü ya da dörtlü birçatal geçirilmiş sınk. 5/ Cinsel zevkleri çağnştıran, cin- 8 sel istek uyandıran... Bir n soru sözü. 6/ Olumsuzluk belirten bir önek... Yazıda ya da sözde bayağı sözcük ve deyim bu- lunmaması durumu. 7/ Orta Ana- dolu'da bir göl... Giysinin yaka, kol, etek çevresine kendi kumaşm- dan ya da başka kumaştan geçiri- len ince şerit. 8/ Birçok efsaneye konu olmuş ünlü Frigya kralı... Eski Mısır'da erkeklik ve üreme tannsı. 9/ Divan edebiyatında ger- çek ya da mecaz anlamıyla içki ve içki âleminin övülerek anlatıldığı manzum yapıtlara verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Zaharia Stancu'nun, dilimize de çevrilmiş bir romanı. 2/ Hayvanlara vurulan damga... Tuluat tiyatrolannda Doğu giy- sileriyle yapılan dans. 3/ Bir parçanın ağır ve görkemli çalınaca- ğmı anlatan müzik terimi... Tavır, davramş. 4/ Evin bölümü... Kabuklan yelpaze biçiminde yumuşakca türii. 5/ Şeytan... Bir nota. 6/ Rey... Son, bitim. 7/ Anlam... Bir Güney Amerika ül- kesinin başkenti. 8/ Tecrübe. 9/ Orhan Hançerlioğlu'nun bir romanı... Memelilerde ana ile dölüt arasmda kan alıp verme işi- ni sağlayan organ.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle