Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13TEMMUZ1993SALI CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
Cevdet Kudret, Karagöz oyun metinlerini derleyerek, açıklamalanyla üç ciltte toplamıştı
Paha biçılmez, çok değerli bir miras
YILVIAZONAY
Ce/det Kudret, tivatrodan çok ede-
biyat alanına ağırlık vermiş bir incele-
mecitnizdi. Daha doğrusu, öyle bili-
nirdi Oysa onun üç ciltlik Karagöz
kitahyla tiyatro alanımıza yaptıgı ar-
mağan. paha biçilmez değer taşıyor. O
kitahyla Cevdet Kudret. yüzyıllar
boyu Karagöz gösterilerinin model ni-
teliği almış oyun metinlerini bir bir
derleyip açıklamalanyla birlikte yayı-
mlarruşur. Bu çalışma, Karagöz üstü-
ne kaleme alınmış pek çok eserin yanı-
rıda ayncalj bir önemdedir. Çünkü,
"üstüne" değil. doğrudan "kendisi"-
dir yayımlanan.
Uç kalın ciltlik Karagöz
Genel olarak şöyle bir alaturka alı-
şkanlık var: Bilginin kendisi değil de,
birilerinin onun üsıüne yaptıklan
"komprime" yorum ve özetler yayı-
mlanır. bız de daha kolayımıza gelen
bu hazırloplan okumakla o konuyu
yeterince bildiğimizi sanınz. Bizim bu
kolaycılığjmız. yayıncıyı da daha zor
veriskliolan "bilginin doğrudan iletil-
mesi" yükünden uzaklaştjnr. Bu, bir
kısırdöngülü sürcç halini alır. Böylece,
"bilgi" yerine ""yorum" edinmiş garip
bir topluluk oluşur, hatta onlar da ra-
hatlıkla ek yorumlar türetmekte sakı-
nca görmezİer. Sonuç: Birçeşit "hava"
üstüne "hava" kurmuş olduğumuzun
farkına bile varmayız.
Oysa Cevdet Kudret. Karagöz ko-
nusunda. bilginin kendisini yavımla-
ma zahmetını gerçekleştırmiştir. Yani.
incelemeci ve yayıncı, bu riski üstlen-
miştir. Ama üç kalın cilt diye. sanatçı-
lannuz ve okurlanmıan çoğu, o de-
ğerli mirası okuma zahrnetine acaba
ne oranda girmişlerdir? Ömeğin Cev-
det Kudret, kendisi de kitabınm başı-
na Karagöz'e ilişkın bir özet bilgi koy-
muş kuşkusuz. Ama bu tür anlatımlan
başka kıtaplarda zaten önceden oku-
muşsunuzdur. Önemli olan bu değil.
Çünkü yalnızca Karagöz'ün tarihçcsi,
kişileri. tekniği vb. üstüne vazılanlar,
-Karagöz'ü en fazla savunan yorum-
larla bilegetirilmiş olsalar- bu konuda
hiçbir sorunu halletmiş değil. Belki
Tiyatrodan çok edebiyat aJanına ağırlık \eren incelemeci Cevdet kudret i geçen yıi 10 temmuzda yitirmiştik.
ters tepki bile doğurdu. Ama işte o ters
tepkilerin de içi boştu ve önyargılar-
dan ibaretti kanımca. Eğer Cevdet
Kudret o derlemeyi bize kazandı-
rmamış olsaydı. örneğin ben de Kara-
göz'ün bugün çok fakirleşmiş kalıntı-
lanna ya da çocuklaştınlmış, turistik-
leştirilmiş. Batı için folklörleştirilmiş
•'kullanılış'lanna bakarak, "çağdaş ti-
yatroda. ilgilenilmeye bile değmez"
önyargısına kaptırabilirdim kendimi.
Oysa tüm savlanmı ürüne dökebil-
diğim "Karagöz'ün Muamması" oyu-
numu yazmaya vardırdı o üç ciltlik
yapıt. Yani ancak oyunlann kendisini
okuduğumda görebildim o mirasın
dzgün böigesel karakteristiği içinde
taşıdığı asıl yüksek ve gelişkin düzey-
deki fars olgunluğunu. zaman içinde
süzülen komedi ustalıklannı ve ince
-evet. ince!- insansal genellikleri. mi-
zah keskinliğini... Mirası modern ti-
yatroda değerlendirmenin çeşitli yol-
İan vardır. Ama kanımca tek şart şu-
dur: Miras sizi genye çekmcmeli, sa-
natmızı güdükleştırmemeli. tam tersi-
ne, önünüzü açıp size yepyeni ırmak-
lar sunmalı ve siz de onu modern tiyat-
ro ustalıklan içinde yoğurmalısınız.
Bunun ıçin işte, malzemenin kendisi
gereklidir en başta. üstüne yapılmış
yorumlar değil! Ama bu tür ürünler,
yaratıcısı için zor olduğu kadar, onu
okuyup anlaması gerekenler ve uy-
gulaması gerekenler için de bir o kadar
zoroluyor galiba. Ömeğin "Karagöz'-
ün Muammasf". Hollanda'da sahne-
lendi. Paris tumcsi yaptı. Türkiye'de
de yayımlandı. ama ülkemiz sahnele-
rinde oynamadı hâlâ. Böyle şeylerçok
oluyor. çok da örneği var.
Dilerseniz yeri gelmişken bu konu-
da bir parantez açalım: Cevdet Kud-
ret'in büyük zahmetle derleyip yayı-
mladığı orijinal Karagöz metinlerini
baştan sona okuyup doğru değerlen-
dirrne zahmetine katlanmanın zorluğu
gibi, ülkemizde pek çok iyi yazann pek
çok iyi oyunu da -aynı okuma, anlama
ve uygulama zorluğu nedeniyle ola-
cak- hiçbilinmiyordurumda. Böylece,
"bilgi edinmeksizin yorum edinmişle-
rimiz", neredeyse koro halinde ve ko-
layca, "ülkemizde iyi yazar yok". "iyi
yerli oyun yok", hatta yerli yabancı
"iyi oyun yok" yorumunu tekrarlayıp
duruyorlar. İşin ilginci. öbür yandan
da gerçekten kötü oyunları, sırf kolay-
lanna geldiği için "en iyi" diye değer-
lendiren, gene aynı koro. öyleyse kötü
olan. kişi değil, oyunlar değil sanatçı-
lar değil. tiyatro potansiyelimiz hiç de-
ğil; kötü olan. herbirimize az çok bu-
laşmış o alaturka ahşkanlığımız gali-
ba. Cevdet Kudret, bu ahşkanlığı kı-
ranlardan biri işte!
Insani ve modern metin
Bir de Karagöz e ılışkin bir soruyu
bır kez daha ortaya atmak istiyorum:
(İşte yoruma asıl bu konuda ihtiyaç
var). Hep yalnızca bir tek kansı olan
ve üstelik oldukça da kılıbık olan Ka-
ragöz, neden kansına sık sık "abla"
diye hitap etmıştir. Bu, boşuna olamaz
herhalde. Bilmem, gölge oyunu Mı-
sır'dan eeldieine eöre, İslam öncesi
Mısır kültürün insani bir uzantısı mı?
Her neyse. Osmanlıhk adına ülkemiz-
de "egemen" olmaya başlayan softa
vahşetinin güncelliği karşısında.
yüzyıllarca halk içinde ve kent kültürü
içinde yaşamış Karagöz geleneğinin
böylesine insani, böylesine modern
metin malzemesi, sırf bu yanıyla bile,
gerek ülkemiz için gerekse dünya için
yeterince ileri bir boyut değil mi? İşte
"tiyatro bilimi" denen şey, bunlan ir-
delemesi gereken birdisiplindir. Bense
tiyatro bilimcisi değilim. Cevdet Kud-
ret de değiJdi. Sorunun araştınlmasını,
incelenmesini ve yamtını bekliyorum.
Birazzordaolsa...
Çin
seddinden
Adriyatik'e
Türk kültürü
ALMA ATA (AA) - Türk
Dıii Konuşan Ülkeler Kültür
Bakanlan 3. Toplantısı. Kaza-
kistan'ın başkenü Alma Ata'-
da bajladı. "Dostlukevi"ndeki
toplantmın açış konuşmasını
yapan Kazakistan Kültür Ba-
İcanı Erkegali Rahmadiev. bin
yıl içinde Türk halklannın ren-
garenk ıçerikli, diğer halklar-
dan farklı. üstün bir kültür ya-
rattıklannı belirterekj "Şimdi
amacırruz. bu kültürü araştır-
mak. geliştirmek ve olduğu
gibi dünyaya tanıtmaktır"
dedı.
Bu açıdan. kültürden sorum-
lu bilim adamlan ve sanat ta-
rihçilerine büyük görevler düş-
lüğünü bıldıren Rahmadiev. "7
ülkenin kültürü ortak olmasıy-
la birlıkte onlar, 7 benliğe sahip
bir sazın 7 çeşıt sesi olarak ses-
lenecektir" diye konuştu.
Rahmadiev. Türksoy kap-
samındaki etkınliklerin. acele-
ciliğe düşmeden ve emm adı-
mlaria gerçekleştırilmesi ve Çin
seddınden Adnyatık'e kadar
uzanan bölgedeki Türk kültü-
rünün bir açıkhava müzesi ve
araştırma sahasma dönüştü-
riîlmesi gereğini dile getirdi.
Açılışta konuşan Kültür Ba-
kanı Ffluı Sağlar da geçen bir-
buçuk yılın. tarihsel bir döne-
meci oluşturduğunu belirterek.
"Artık işbirliğımizin kurumlaş-
ması ve somutlaşması açısı-
ndan önemli bir yol aldığımıza
inanıyoruırTdedi.
Sürdürülen kültürel işbırhği-
nin. üye ülkelerden biri ya da
birkaçının kültürlerinin diğer-
lerine empoze edilmesi amacı-
na yönelik olmadığını vurgula-
yan Sağlar, "Bizim yapmamız
gereken. halklanmıan üretuği
çeşitli değerlerin tanıtılması ve
aralannda etkileşim sağlan-
masınm özendinlmesi ol-
malıdır" diye konuştu.
Türksoy'a gerçek bir işlerlik
ve üretkenlik sağlayacak proje
ve bunlar ıçin kaynak yaratı-
Iması gereğini vurgulayan Sağ-
lar, ilk proje olarak "Türk dün-
yası kültür envanteri" hazırlan-
masını önerdi.
22 yaşmdaki Midori, kemanına değdiği anda bir büyücü oluveriyor
Bir kuyrukluyıldızgeçtiîstanbıd'dan
EVtN tLYASOĞLU
Son yıllarda adından çok söz ettiren
keman dünyasının harika çocuğu Mi-
dori. geçen hafta İstanbul Festivali'nin
konuğu oldu. Onbiryıldır Nevv York'ta
yaşayan 22 yaşındakı bu ufacık tefecik.
uzun kara saçh. Japon kızı, kemanına
değdiği anda bir büyücü oluveriyor ve
sizi alıp müziğin gözle görünmez dün-
yasında bir yolculuğa çıkanyor. Mido-
ri. Cem Mansur yönetiminde Bükreş Fi-
larmoni Orkestrası eşliğinde iki uzun
konçerto çaldı. Sibelius'un keman kon-
çertosu ve Bruch'un İskoç fantezisi. "Be-
nim için çok değişik bir şey iki konçerto
birden çalmak. İkisi de aynı karakter-
deydi onun için kabul ettim" diyor. Zu-
bin Mehta. Kurt Masur, Michael Tilson
Thomas. Abbado, Barenboim. Bemstein.
Dutoit gıbi dünyanın en büyük şeflen ile
ve en ünlü orkestralan ile çalmış, plak-
lar yapmış, ödüller kazanmış. video
kayıtlan dört bir yanda dolaşan olağa-
nüstübiryetenek.
Yılda yetmiş konser
Konser sonrası yaptığımız söyleşide
yanında hiç kımse olmaması dikkatimi
çekiyor. Ne annesi, ne bir emprezaryo.
ne arkadaş. Tek başına çıkıyormuş tur-
nelere. Ne kemarunı taşıyan. ne tuvale-
tini giydiren var. Dişlerindeki tellerle.
neredeyse on yaşında bir çocuk gibi
özür diliyor: Sizinle konser öncesi ko-
nuşmayı kabul etmediğim için bağı-
şlayın. çünkü konuşmak beni çok yoru-
yor. konsantrasyonumu dağıtıyor.
Çalıp bitince daha rahat oluyorum.
Konser sonrası coşkum daha bir-iki
saat sürer. Sonra çözülmeye başlanm ve
artık uyumak isterim."' Kendini bir
konsere nasıl haarladığmı soruyorum:
"Ben yılda yetmiş konserden fazla
çalmıyorum. Nice meslektaşım 150
konsere kadar veriyor. Daha az. ama
daha yoğun müzik yapmak istiyorum.
Sabah uyanmamla başlar hazırlığım.
Çok dikİcatli. sağlıklı yemek seçerim.
Konserden önce yatıp uyıırum ve TV,
gazete röportajı fılan kabul etmem. Bü-
tün bir gün kendimi çalacağım yapıta
koşullanm."
Sahnede kemanı ile dans ediyor san-
ki. Tüm bedenini kullanmasırun bir
yöntem sonucu ortaya çıktıgını anlatı-
rken, biraz da ufak-tefekliğinden yakı-
On bir yıldır New York'ta yaşayan Midori, işini hobisi gibi kabul ediyor.
nıyor sanki: "'Bedenimin bu denli küçük
olması kemanımla bir denge kurmam
yolunda bazı hareketlere yol açıyor."
Bu arada Japon geleneksel müziğine
fazla merakı olmadığını söylerken. ope-
ra tutkunu olduğunu da ekliyor. Kon-
serlere gitmeyi çok sevdiğini bazı kon-
serierde çok etkilenip yerinden kalka-
madığını ve sonsuza kadar müzik dinle-
yebileceğini belirtiyor.
Zamarurun çoğu havaalanlannda,
otellerde ve provalarda geçiyor. Bu sıra-
da boş kaldıkça yaptıgı iş kitap oku-
mak. İngiliz edebiyatına bayıJdığıru
söylüyor. "New York'ta yaşamak bü-
yük şans. Her türlü sanat olayı elinizin
altında. Yalnız konserler değil. Sergiler,
müzeler...
Bulgar kadınlar korosunu dinledim
geçen yıl. Ne kadar etkilendiğjmi anla-
tamam. Balkan şarkılan söylediler.
Yalnız büyük senfoni orkestralan değil,
böyle otantik müzik gruplan da çok ge-
liyor Nevv York'a."
Yemek yaparak dinieniyor
Bir yanda çok genç olmarun coşkusu-
nu öte yanda müzikal bir görev yap-
manın sorumluluğunu çok iyi dengele-
miş Midori. Disiplinli, bilinçli bir çalı-
şma düzeninin dışında arkadaşlanvla
gezip eğlendiği dünyaya da kapılanru
kapatmamış. "Arkadaşlanm müzisyen
değiller ama müzikten çok iyi anlıyor-
lar. onlarla sinemaya, konsere gitmek,
sonra tartışmak çok keyifli. Üstelik
yalnız klasik müzik değil, caz müziği
dinlemeye de gidiyoruz. Caz'a bayılıyo-
rum. Belki ilerde cazla birleşen bir CD
yapma planım olabilir."
"Müzik dışında çok şey var yaşarru-
mda. Örneğin yemek yapmak başlıca
dinlenme yolu benim için. İtalyan ye-
mekJerinin yaru sıra sağlıklı beslenmeyi
inceliyorum. KolestroUüz, yagsız ama
lezzetli yemek pişirme yöntemleri bulu-
yorum. Bu arada erkek kardeşimle mü-
zik yapmak çok eğlenceli. Ve iki köpe-
ğîm var. OnJarla oynamaya doyamıyo-
rum.Bütün bunlan anlatırken ilginç bir
şey dikkatimi çekiyor "Sahnede olmak.
müzik yapmak harika bir duygu. Sah-
neyi, çalmayı, dinleyici önünde olmayı
o kadar çoİc seviyorum ki, benim asıl
mesleğim ile hobim birbirinin aynı gibi
geliyor." İşini hobisi olarak algılayabi-
Jen şanslı insanlardan Midori. Sahnede
yalnız olmak mı, orkestra ile çalmak mı
soruma, "Çoğu zaman resital veriyo-
rum. Orkestra ile çalmak bir takım çalı-
şması. Grup anlayışırun bir olması ge-
rek iyi sonuç almak için."
Midori bir kuyruklu yıldız gibi İstan-
bul'dan geçti. Kulaklanmızda 22 yaşı-
nda bir gencin değil, olgun bir yorum-
cunun felsefesine varmış notalan bıra-
karak.
ErnestHemingway'in 'maskesini düşünen' kitapKültür Senisi- Hemingway'in James
R.Meüow tarafından kaleme abnan 'A
Life VVithout Consequences" adlı yapıtı-
nda yazann güçlü, sportmen. enerjik
maço maskesi düşürülerek. topluma
sunduğu imajın ardmdaki zayıflığı, du-
yarlılığı ve insancıllığı ortaya çıkanlıyor.
Mellow. Hodder yayınîannda çıkarı
kıtabında Hemingway'in herkesce bili-
nen, eşcinselleri aşağılayan coşkun maço
hareketleri ile yazann yapıtlanndaki açı-
kça belli olan bastınlmış eşcınsellik ipuç-
lan ve erkek arkadaşlan ile fırtmalı iliş-
küeri arasında bağlantı kuruyor. Benzer
şekilde Hemingvvay'in savaşa ve boğa
güreşındeki stiiize şıddete olan düşkün-
lüğü kahramanlığın ve zarafetin belirtı-
leri olduğu kadar yazann öz-güvensizliği
ve kaygılanndan da kaynaklanabileceği
ıma edılıyor.
Mellow'un yapıtında genç yazarlann
çoğunun özendıği bu efsanevi edebiyat
kişiliğinin aynı roman kahramanlan gibi
yazann kendisinin yaratısı olduğu göste-
riliyor. Hemingw.ay"in yaşamı üzerine
yazanlar genelde iki kampa aynlıyorlar:
Bir grup. yazan maskülin enerjiriin ken-
dini yaratıcılıkta gerçekleştirmesi olarak
göriırkcn. diğer grup yazann fazla
önemsenmış yaygaraa bir sahtekar ol-
duğunu düşünüyor: "A Life VVithout
Consequcnces" Mellow'un ülkelerinden
göç ederek 1920'lenn Pans'ine yerleşen
Amerikalı yazarlan inceleyen üçüncü ki-
tabı. Mellovv'unilkikikitabındaGertru-
de Stein ve F. Scott Fitzgerald üzerine
yoğunlaşmış. Kitapta Hemingway"in 22
yaşında henüz Paris'teki edebiyat çev-
releriyle tanışmadan önceki Arnerika'-
daki geçen mutlu çocukluğuna ve I.
Dünya Savaşı'nın son günlerinde
katıldığı Kızılhaç'takı maceralanna pek
az değiniliyor.
Savaştan sonra ülkesine dönen He-
mıngway kısa bir gazetecilik dönemın-
den sonra ilk kansı Hadley ile Paris'e ge-
liyor. İyi görünüşlü, enerjik, sempauk
Hemingway için Stein, Pound ve Joyce
etrafında merkezlenen edebiyat çevrele-
riyle ılışki kurmak çok zaman almaz.
Mellovv'un biyografisinin, kültürel tari-
hin, özellikle dehanın taşkın fırca darbe-
lennin. alevinin zaman ve mekanın da
uygun bir ortam olu^turmasıyla ya-
rattığı ele gecmez dönemin aünosferini
çok iyi aktardığı sövleruyor. Kitaba göre
Hemingway üzerinde en çok etkili olan
Stein'dır.
Mellovv'un Hemingway'i alallı, mes-
lek yaşamında kendine güvenen ve ede-
biyat çevrelerindeki küçük ayak oyun-
lan üzerine uzman birisidir. Hemingway
Paris'te geçirdıği yıllarda üne kavuş-
masını sağlayacak 'The Sun AJso Rises'
(Güneş de Doğar) ve 'A Farevvell to
Arms' (Silahlara Veda) adiı yapıtlan ıçin
zemini de hazırlar. Hemingway her iki
yapıtını da 30'undan önce kaleme
almıştır ve kimiJerine göre bir daha hiç-
bir zaman o kadar iyi yazamaz. Erken
gelen başan. topluma sunduğu imajına
saplantı halinde değer vermesine neden
olan Hemingvvay durumunda kişiliği ye-
niden yaratış söz koııusudur Mellow'a
göre. Yazar Hemingvvay nasıl yaşam de-
neyimlerinden yararlanarak onlan sana-
ta dönüştürüyorsa, insan Hemingvvay
de aynen öyle yeteneğini bir toplumsal
kişilik ve ün yaratmada kullanır, yazann
savına inanmak gerekirse. Fakat çoguna
göre bu yaratılmış kişilik insan Heming-
vvay'le birçok alandâ çelisiyor. Araştı-
rmacı Wilson'agöreHemingway'.nkcn-
disi.vazann yapıtlannda bulunabılecek
belki de en kötü cizilmiş karakterdir.
'Emek'Şenliğini
Arıyop...(1)
ERDAL ATABEK
'Emek'ler, 'Ürûn'ler, 'Ekin'Ier, 'Eylem'ler, 'Barış'lar, 'Öz-
gür'ler bir dönemin çocuklanydılar. O dönemin anneleri ba-
balan bu adlan geleceğin kutsal özlemleri olarak çocuklanna
koymuşlardı. Oniar şimdi genç insanlanmız. Bugünün genç
kızlan. gençerkekleri adlannı taşıdıklan kavramlan anlama-
ya çalışıyorlar, gelecekte neler olacağını öğrenmeye çaba
harayorlar. Günümüzün 'köşedönücü' yanşında yaşanan
acımasız rekabet ortamında 'insan emeği' çaresiz mi kaldı.
'insan ekini' önemsiz mi oldu, 'banş' gene ufuklarda yitip git-
ti mi. 'özgür insan' bir hayal mil
Aliağa, bu sorulara güçlü bir sesle "hayır" diyor. İzmir'in bu
şirin ilçesı, yıllardır gerçek evrensel insan değerlerirun sahibi
olarak sesini yükseltiyor. Bu yıl da '4. Emek ŞenükJeri' için
Aliağa'dayız. İzmir'in kıyı ilçeleri doğarun güzel armağan-
landır. Masmavi sulan, bu sularda yaşayan baüklan,
kıyılann gölgeli ağaçlan, verimli topraklan bu yöreleri 'ke-
yifle yaşanan yerler" yapmaya yetmiştir. Ama sosyal demok-
rasinin güçlü rüzgarlan yerel yönetimlerdekı iktidan değişti-
rip de yeni belediye başkanlan göreve geldikten sonra. bu
kıyılar sulanyla balıklanndan başka şeyler için de aranır ol-
muşlardır; 'kültür ve sanat şenlikleri'. Bu şenliklerde yörenin
insanlan okuyup tanımadıklan yazarlan tanımışlar. adını
duyup görmedikleri bilim insanlannı, sendikacılan. meslek
kuruluşu temsilcilerini, politikacılan yakından görmüşler.
konuşmuşlar, birlikte oturmuşlardır. Kimilerinin eleştirdiği
bu belediye hizmetleri belki de geleceğe en çok kalacak olan
hizmetlerdir. Buşenliklerleinsanlaryenikavramlarduymuş-
lar. alanlar yeni adlar almışlardır. Üzerinde pek durulmamış-
tır ama bu "kültür ve sanat şenlikleri'. medyanın imajlarla
topluma saldırdığı bir dönemin "insanal barikatlan' sayı-
lmalıdır.
Bu yıl, 1993 haziranında 'emek' çok şenlikli değil. Yeni
Başbakan Tansu Çiller, ısınmaya çalıştığı iktidar koltuğunda
hızlı bir özelleştirme programının antrenmanlannı yapıyor.
Sendikaalık zayıf bir dönemini yaşıyor. Gelişen olaylar
karşısında, hızlanan üretim değişkenlerinde yeterince dina-
mik olamıyor. Dünün slogancı-ücret pazarlıkçı sendikaalığı
önemini büyük ölçüde yitirmiş. İşçilerin bugünlerdeki temel
sorunu, ücret pazarlığında meydan okumak değil. işini yiti-
rip aç kalmamak. İş güvencesi birinci sorun durumuna gel-
miş. Bu alanda sendikalann eli kolu bağlı. İşçinin korkusu
öne çıkıyor. Sendikacılık hareketi de dünün alışkanlıklanyla
yannın değişecek emek tipi (sayısı azalacak-niteliği yüksele-
cek işgücü) arasında sıkışmış. Kapital dünya ölçeğinde hare-
ket kazanmış. Buradaki fabnkasında ücretlerin yükselmesi
kannı azaltıyorsa burayı kapaup Endonezya'da ya da Brezil-
ya'daki fabnkasında kapasite arttıran 'çokuluslu şirketler'
hiç zaman yitirmiyor. Teknolojideki her gelişme. bir bölüm
insarun işsiz kalmasına yol açıyor. 'Emek ve Teknoloji' paneli
gerçekten çok değerli bilgilerin, görüşlerin sergilenmesiyle
önemli bir konuyu açıklıyor. Teknolojik selişme toplumsal
bir şehvet mi, yoksa fetişist imajlann dışında kaçırulmaz bir
yaşam kolaylığı rru? Hepsi var ama her yenilik gibi pozitifieri
yanında negatifleri de görmek zorunlu. Teknoloji gelişirken
emeğin daha nitelikli olması zorunlu. Ote yandan yeni tekno-
lojilerin iş alanı dışına ittiği 'yeni işsizler", eskisinden farklı
olarak 'eğjtim görmüş emekçiler". Ne yaparsanız yapın. geliş-
me deyin, kalkınma deyin, motor güç "paranın para kazan-
ması' olunca emeğirî sorunlanna çözüm bulmak güç. Oysa
toplumlann motor gücü 'insarun daha iyi. daha eşit. daha
güvenli yaşamasT. Dünün sosyalizmi bunu anyordu, bu-
günün kapitalizmi bunu vaat ediyor. Ama eninde sonunda
bu amacı bulacak olan 'yannın sosyalizmi'dir. Dünün sosya-
lizmini de öncenin ve bugünün kapitalizmini de aşacak olan
'yeni sosyalizm'. Belki de bütün dünyanın e! yordamıyla
aradığj budur. Ama ondan önce 'çağdaşlaşma'yı, 'demokra-
tikleşme'yi özümlemek gerekiyor. Aliağa '4. Emek Şenlikle-
ri' de bu yıl sosyal demokrasinin temel taşlan olan "çağdaş-
laşma ve demokratikleşme'yi temel eksen yapmış.
Çağdaşlık. demokratlık demek bir anlamda katılım de-
mek. Burada işçiler, öğretmenler. toplumun değişik kesimle-
ri, gençler 'emeğin değeri'. "kültürün değeri", 'toplumsal da-
yanışma' çevresinde 'katılımcı' mı? Buna 'evet' yanıtını vere-
bilmek de özünde bilinçlenme sorunu. Hayata katılım bir bi-
linç sorunu. Bu şenliklerin önemi de burada. Yerel yönetim-
lerin toplumu biîinçlendirme. katıhmı destekleme, çok yönlü
çalışmalan örgütleme çabalan bu açıdan çok önemli. 'Emek
ŞenliğT yerel televizyon yayını yapıyor. Bu da çalışmalan
evinden izleme olanağı sağlıyor. Medyanın Brezilya dizilen
biçimindekiyayınlanna karşıgerçek birkitleileüşimi.
Belediye Başkanı Hakkı İlkü, şenlik sorumlusu Bekir
Tasköprü, bütün çalışanlar. 'neyi neden yapüklannı iyi bilen'
bir ekip çalışması yapıyor. Yann Aliağa gençleriyle bir fo-
rum yapacağız. Akşam Oya-Bora konseri var. Aslında An-
kara Ekin Tiyatrosu'nun Dario Fo'dan oynayacağı 'Yüzsüz'
oyununu izlemek istiyordum ama günün yorgunluğu ak-
şamın serinliğine kanşınca sevgili Şener'le Savaş'ı ancak
oyundan sonra görebiliyoruz. Güzel şeyler oluyor...
7sanatçuun resinderi SSK
Sanat Galerisi'nde sergilenecek
ANKARA (UBA) - SSK Sanat Sergi Galensı'nde resim
sergisi yann açılıyor. Orhan Gazi Binboğa. Halil Coşkun.
Sezai Kara, İsmail Kaya, Ayşen Küllükçü. Nasip Bektaş
ve Zülfikar Sayın'ın eserlerinden oluşan karma resim
sergisinin büyük ilgi çekmesi bekleniyor. Bir ay süreyle açık
kalacak olan karma resim sergisini Ankaralı Sanatseverler
SSK Genel Müdürlüğü Sanat Galerisi'nde gezebilecekler.
Tarih ve Deniz Şenüğiiçin özelzarf
ANKARA (L'BA) - İstanbul Tarih ve Denız Şenliği
nedeniyle PTT "istanbul Tarih ve Deniz Şenliği" kon ulu
özel gün zarflanhazırladı.PTT Genel Müdürlüğü'nden
yapılan açıklamaya göre, "İstanbul Tarih ve Deniz
Şenliği" nedeniyle hazırlatılan özel gün zarflan pullu ve
damgah olarak bin 500 liradan saulacak ve 3 ay süreyle
satışta kalacak.
Foties Bergere eylüldeyeniden
açılacak
PARİS (AA) - Fransa'nın başkenti Paris'in en renkli
kabarelerinden olan Folies Bergere, eylül ayında yeniden
açılacak. Körfez savaşırun ardından turizmde meydana
gelen ciddi düşüş ve işçilerle olan anlaşmazhklar
dolayısıyla Foiies geçen aralık ayında kapanmıştı. 1969
yılında kurulan Folies, Josephine Baker ve Maurice
Chevalier gibi ünlü sanatçılara evsahipliği yapmışü.
Avrupa Tiyatro Semineri
İSTANBUL (AA) - Devlet Tiyatrolan'nın, çahşanlan için
üç hafta sürecek bir "reji semineri" düzenleyeceği bildirildi.
Devlet Tiyatrolan Genel Müdürü Yûcel Erten, yaptıgı
yazıü açıklamada, 12-31 temmuz tarihleri arasında
veriiecek seminere katılacaklann, Devlet Tiyatrolan
sanatçılan arasından seçileceğini ifadeetti. Genel Müdür
Erten, Türk tiyatrosunun sorunlanndan biri olan oyun
yönetmenliği İconusundaki uzun vadeli çözümün, tiyatro
okullanndan birinde "yönetmenlik bölümü" açılması
olduğunu da belirtti. Erten, "Ancak oyun yönetmenliği
bölümünün açılmasını bekleyemeyiz. Bu konuda, kısa ve
orta erimli çözümlere yönelmemiz gerekiyor" dedi. Kısa
vadeli çözümün, yüksek kalibreli yönetmenlerin Devlet
Tiyatrolan"nda oyun sahnelemeleri olduğunu kaydeden
Erten, orta vadeli çözümün de dünya ölçeğinde kendini
kanıtlamış yönetmenlerin sanatçılanmıza seminer
vermeleri olduğunu ifade etti. Erten. bu tür bir çalışmayı
yapmak üzere Theater An Der Ruhr'un yöneticisi rejisör
Roberto Ciulli'yi rejisörekibi ile birlikte Türkiye'ye davet
ettiklerini bildirdi.