Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 11TEMMUZ1993PAZAR
KULTUR
Perküsyonist, piyanist, saksofoncu, vibrafoncu ve besteci, Latin müziğinin bir numaralı ismi Tito Puente:
'DiT sorununu çoktan geridebıraktık
AHLANTMEN
Tito Puente. profesyonel müzik ya-
şamma çocukken başladı. 3Ö"lu
yıllann Harlem'ınde. daha 15 yaşına
gelmeden Laün topluluklanyla çaldı.
Çocukluğunun. ilk gençliğinin tutku-
su, müziği "evinin ıçine kadargetiren"
radyosuydu. VV'oody Allen'ın radyo-
nun o ilk büyüsünü anlattığı "Radyo
Günleri" Fılminde rol aldı. müzığe
aşıktı. bu nedenle radyoyu da çok se\ i-
yordu. Jullıard'da müzik dersleri al-
maya başladığında, içinde büyüdüğü
mûzik kültürünün. dönemin caz usta-
lanndan kulağında (ve yiireğinde) ka-
lanlann birikimiyle kendıni çoktan bır
müzisyen sayıyordu. Tek bir ideali
vardı: Küçümsenen. hor görülen. yok
sayılan Latin müziğini "yerel dünyası-
ndan". küçük caz kulüplerinden
çıkanp dünyaya taşımak.
70Tik bir 'delikanir
flugünedek heralanda pek çok "ya-
şayan efsane"yi konuk eden 21 yıllık
Uluslararası İstanbul Festivali'nde
gençken aklına koyduğunu yıllarca
inatla uğraşarak başaran perküsyo-
nist, piyanist, saksofoncu. vibrafoncu
ve besteci, Latin müziğinin bır numa-
ralı ismi Tito Puente'vi de bu yıl izleye-
bildik. Tam zamanında; bugün 70 ya-
şındakı '"Mambo Kralı", bir yıl sonra
artık konser vermeyecek. müzik ya-
şamını besteci, aranjör ve prodüktör
olarak sürdürecek.
70 yaşındaki bir "Mambo Kralı"-
nın nasıl bir formda olduğunun me-
rakı içinde Uluslararası Istanbul Fes-
tivali'nın "konuk evi" The Marmara"-
ya görüşme umuduyla gittığjmızde
Puente, uyuyordu. Bütün gün de uyu-
du. O gece Acıkhava Tiyatrosu'nda
bu nedenle, açıkçası "yaşlı bir tarih"le
karşılaşmayı beklerken, karşımızda
70'lik bir "delikanlı" gördüğümüzde
şaşırdık. Puente. fotoğraflanndaki
gibi gençti. Beyaz kıvırcık saçlı. esmer
tenli, hafıf göbekli bu adam. müziği
gibi hareketli ve neşeliydı. Bır kağıda
Puente, yüzünü ıısta bir ti>atrocu gibi kullanıyor. Latin ritmi, Puente'nin mimikkrine de yansımtş...
"Teşekkür ederim" yazmış. ezber-
lemeyeçalışıyordu.
Yaşamı konser turnelerinde geçen.
çılgın temposuna rağmen hâlâ "dim-
dik ayakta"' kalmasını ıse yıne bu
çılgın tempoya bağlayan Tito Puente.
durmadan çalışüğını anlatıyor. Bir yıl
sonra konserlere son verme karan ıse
"yorgunluktan" falan değil- en azı-
ndan öyle söylemiyor: "Genç müzis-
yenler yetiştirmek ıstiyorum. 1980"de
adımı taşıyan bir burs oluşturdum ve
bugüne dek 82 müzisyene burs ver-
dim. Gençlerin çalışmak zorunda kal-
madan. okulda kalıp her alanda ken-
dilerini yetiştırmelennı istiyorum.
Önümüzdeki yıllarda kendimi bu ko-
nuya adayacağım."
Çok küçük yaşlarda çalışmaya baş-
layan Puente'nin çektıği sıkıntılar. La-
tinmüzığiningeçmişindeki"iniş-çıkış"-
'lardan farklı değıl. Puente. "çıkış"a
katkısı olduğu içın gururlu: "Başta
Latin müziği bu kadar büyük ilgi gör-
müyordu. Ikınci sıruf. yerel buluyor-
lardı. dınlenmıyordu. Yıllarla büyü-
dü. Latin muziğın bugün bu denli ka-
K.
Puente, 70'lik bir 'delikanlı'... (Fotoğraflar: HAYRETTTN SAĞANAK)
. uçumsenen
hor görülenve yok
sayılan Latin
müziğini "yerel
dünyasından",
küçük caz
klüplerinden çıkanp
dünyaya çıkarmayı
başaran Tito
Puente. Latin
"ruhunun
dayanılmaz
cazibesinden'
söz ediyor.
bul görmesınde caz müzısyenlennın
katkısı çok büyük. Latin ntmlerini.
perküsyonu kullanmaya başladılar.
özellikle Dizzy Gillespie bu alanda
öncü sayılır. Benım birlikte büyüdü-
ğüm Stan Kenton, VVoody Herman.
Duke Ellington da caa Latin ntmleny -
le harmanlayarak çok sûzd sentezlere
ulaştılar. Artık müzığimız tanınıyor.
sevilıvor- bunun bir parçası olduğum
ıçın çok mutluyum" diyor.
Türk ezgileriyle bir beste
400'ü aşkın beste yapan. bugüne
dek 104 albüme imzasını atan. dört
Grammy'Ii Tito Puente. Latin müziği-
nin "dil" sorununu çoktan geride
bıraktığını anlatıyor. "Artık kork-
muyorum ' diyor. "Eskıden. yenı bir
ülkeye gittiğimde nasıl karşıla-
nacağımızdan. izleyıciden alacağım
tepkiden ya da tepkisızlıkten çok kor-
kardım. Bunu aşüm. Nereye gidersek
gidelim. hangi ülkede olursak olalım.
müzikseverle aynı düı paylaşıyoruz.
Anne babalar çocuklanna mambo-
nun, salsanın "ça ça"nın parlak günleri-
ni, o günlerden gelen Tito'yu anlatı-
yorlar. Kapılan açtık."
Puente'nin sözünü ettiği "kapılar"
gerçekte 70'li yıllarda açıldı. Tito Pu-
ente,genç kuşağa kendi müzığinden
yola çıkan, Latin ritmıni ustalıkla
kullanan, "Oye Como Va" gibi Pu-
ente klasiklerini rock'a uyarlayan ve
böylece ünlü olan kimi isimlerle ulaştı.
Bu karşılıkü alışverişte Puente. Carlos
Santana, David Byrne. Gloria Estefan
gibi isimlen, bır de Miami Sound .Mac-
hine'i sayıyor. Puente, Latin müziğinin
- caz. rock ya da pop olsun - her türlü
müzikle. kendi deyimiyle "evlılığin-
den" hep parlak sonuçlar çıktığına
ınanıyor. Latin ntminin. "ruhunun"
"dayanılmaz cazibesi"nden söz edi-
yor.
Bu arada Türk müziğini çc*k sevmiş
Puente. Beste repertuanna belki birde
'"İstanbul" eklenir: "Eve döner dön-
mez Türk ezgılerinden bır melodi seçip
biraz salsa'yla kanştırarak bir beste
yapacağım..."
'Mambo Kralı' TitoPuenteveAltın Adamlan,tadınadoyulmazbir virtüözlükgösterisi sundular
Dolunayla donanmış bir Havanageoesi
MEHMETULUĞ
'"Super star" kadrolar genelde bir
gösteriden öteye gidemezler; örneğin
futbolda dünya karmasının oynadığı
maçlarda. teknik beceri orneklerinin
dışında fazla bır futbol kalitesi bekle-
mek yanlış olur. "Star"muzisyenlerin
de kimı zaman biraraya gelerek çal-
malanndan (çoğu zaman tıcari kaygı-
lar peşinde olmakla beraber!)
doğan sonuç çoğunlukla fut-
boldaki duruma benzer: Be-
ceri vegüzel hareket bolluğu-
na karşın az mücadele ve he-
yecan! Herşeye rağmen dün-
ya karması Brezilyalı futbol-
culardan oluşuyorsa maç
gene de akrobotik hareketler-
\t renklenebilir. Cazda da La-
tin müzığin ustalannın bira-
raya gelmesi çok heyecan ve-
ricı olabilir; yeter kı ustalar
havaya girsinler.
Aşağı yukan bir yıl evvel
Tito Puente ve Altın Adam-
lan'ru Nevv York'un ünlü Blue Note
kulubünde kımıldamaya korkarcasına
sandalyelerinde bir put gibi oturan.
çoğunluğunu Japon turistlerin oluş-
turduğu bir ızleyici karşısında ızlerne
şansını bulmuştum. Zaten Blue Note"-
ın ahı gitmiş vahı kalmış: Bu kulüpte
caz dinlemek. dünya karması sevret-
mek gibi birşey, zamaru kısıtlı setlere
karşın yüksek fıyatlara dayanabilmek
her baba yiğidin harcı değil. O günkü
kadro da. salı akşamı İstanbul seyirci-
sinin karşısına çıkan kadrodan farklı
değildi: saksofonda James Moodynin
yerini Irakere'nin kuruculanndan Pa- çada büyük bir heyecan duyacağımı
quito D'Rivera ahnıştı. Mongo Santa- umuyordum. Altın Adamlar'ın ada-
maria ise progrâmdâ yer almakla be- fardan olduklannı unutarak ne kadar
raber o gece hastalığı dolayısıyla çal- da yanılmışım halbuki. James Moody
marnışü. Mongo Santamaria İstanbul dışında büyük çogunluğu Küba asıllı 9
konserinde de sahnede pek fazla yer müzisyenden oluşan bu topluluk,
almadı. Santamaria, 40"lı yıllann so-
nunda George Shearing orkestrasıyla
başlayan 50 yıllık müzikal serüvenin
ve ilerleyen yaşının etkisiyle artık sah-
Istanbul'un sıcak ve dolunayla donan-
mış yaz akşamında adeta Havana'-
daymışcasına çaldılar. Saksofonda Ja-
mes Moody, trompette Charlie Sepul-
Tho Puente'nin timballerinin kattığı
renk. ateş ve derinlikle seyirciyi yaka-
ladı ve bir daha yalruz bırakmadı.
Yıllardır birbirleriyle çalan Latin
müziğin ustalan. sanınm klasik bir
cazcı olan James Moddy'ı topluluğun
caz ruhunu pekiştırmenin yamsıra
ismi için yeğledıler. Sololannda Latin
müziğin ruhunu yakalamaktan uzak
kalan ve kanımca heyecanı düşüren
çalarak sahnede kaldı. Santamaria'-
nın kaüümıyla zaten dorukta olan he-
yecan daha da yükseldi, genellikle ne-
feslilerin sololanyla başlayan vurmalı
çalgılar savaşma dönüşmesı ve Tito
Puente'nin lıderliğindeki Latin müzi-
ğin Altın Adamlan'nın içiçe geçmiş
poliritmleri giderek artan bir tempoy-
la. Açıkhava Tiyatrosu'ndaki heyecan
arttıkça arttı.
Latin müziğinin en büyük ismi, Mambo Kralı Tito Puente'nin timballerinin kattığı renk, ateş ve derinlikle seyirciyi yakaladı ve bir daha yainız bırakmadı.
nede az ve öz kalmayı yeğliyor. O gece.
içerdeki dumanlı hava. dışardaki sert
New York soğuğunu pek aratmadı:
Sanatçılann hatasız sololanna rağ-
men, dar \e basık sahne müzisyenleri
adeta yuttu ve adeta bir klasik müzik
konseri ızlercesine pür dikkat oturan
seyirciye bir türlü ulaşamadı. Fazla
birşey beklemeden gıttiğim içın olsa
gerek. pek fazla canım sıkılmadı. Tito
Puente ve Altın Adamlan'nın sak ak-
şamki İstanbul konserine de bu dü-
şünceler beynimde dolanarak git-
meme rağmen. en azından bir kaç par-
>eda ve flütte Dave Valentin'den olu-
şan nefesliler bölümünün birbirinı ta-
kıp eden sololany la başlayan konserin
akibetı. daha ilk parçadan belirlendi:
Sololann ardındun başlayan ritm
atağı. usta piyanist Hilton Ruiz'in coş-
kulu desteğjyle bir anda atmosferi
ısıttı. Konser boyunca davulcu Igna-
cio Berroa ve kontrbasta Andy Gonza-
les'in sağladıklan tempo ve ntm. vur-
malı çalgılanndan büyük isımlerinden
biri olmaya aday, genç yetenek Gio-
vanni Hidalgo'nun kongalan ve Latin
müziğin en büyük ismi- Mambo kralı-
Moody. ne kadar zorladıvsa da Küba
rüzgarlannı estiremedı. Diğer nefesli
sazlarda yer alan Sepulveda ve Valen-
tin ise her anlamda mükemmeldıler.
Özellikle Dave Valenun'in flüt solo-
lanndaki romantizm ve yumuşaklık.
gerektiğinde aniden sertleşiyor ve ade-
ta bir ritm enstrümanıymış gibi vur-
malı çalgılara destek venyordu. Mon-
go Santamana sahneye bırkaç parça
sonra geldi, ilerleyen yaşına rağmen
dınç görünüşünü koruyabilen vurmalı
çalgılar ustası, kongalardakı yerini alı-
rken genç Hidalgo, bongo ve marakas
Konserin bitiminde ayaklanan se-
yircınin ısran sonucu 3 kez sahneye
geri gelen Altın Adamlar. Tito Puen-
te'nın en tanınmış bestelennden biri
olan "Oye Como Va"yı da ikınci geri
gelişlerinde seslendirdiİer. Üçüncü bis-
te nefesb bölümü sahne arkasında bı-
rakan Tito Puente. kongada Nidalgo
ve bongoda Santamana ıle birlikte
tadına doyulmaz bir virtüözlük göste-
risiyle konseri bıtirirken. seyircı de sof-
radan tadı damağında kalkmanın ver-
dığı bir haz ve doyumla geceyi nok-
talavarak evinin volunu tuttu.
Basa yeni tınılar kazandıran Eberhard Weber, bu akşam saksofoncu Jan Garbarek'le çalacak
Beştellegökkuşağıçizmek
SERHAN YEDİĞ
Müziğin belki de en talihsiz çalgılanndan
biri kontrbas. Yaklaşık dört y üz yıldır ınsan
duyarLhğına ses veriyor. Ancak hep çağlann
yıldız enstrümanlannın gölgesinde, gerilerde
biryerlerde kalmış.
Vazgecilmezliğinin bilincinden gelen bır al-
çakgönüllülükle olsa gerek, eşlikçı olmayı ka-
bullenmiş. Çalgının zaman içinde geçirdıği
değışim ve akord farkhhklanndan kafası
kanşan yirmincı yüzyıl müzikologlan, bas
dağannın birkaç beste ile sırurlı olduğunu bile
düşünmüşler.
Bas ıçin yanlan iki yüz koncerto var. Bun-
lardan kacına konser programlan içinde rast-
layabılıyoruz?
Son kırk yıl içinde kontrbasın birden şansı
açıldı. Klasik müzik mtkunlannın yüreklen-
dümesiyle onlarca yeni koncerto yazıldı. Vır-
tüözler teknik olanaklan gelıştırmeye çahştı-
lar. Ancak müziğini tok sesli. bılge çalgısına
diledığı özgürlüğü gerçek anlamıyla veren ca?
oldu
Charles Mingus'un elınde bir eşlikçı ol-
maktan kurtulup kcndı şarkısını söylemeye
başladı. Geleneksel urmoninın kı^ıtlamalan
kınlmıştı Sahnenin yıldızlan. pıyano, sakso-
fon. gitar ya da trompet cmektar eşlıkçınin
"eşit hak" talebine boyun cğmck zorunda
kaldı.
Derken caz dünyasından bir kıvılam gibi
geçen Jaco Pastorius geldi. Perdeleri söküp.
elektroniğin zenginliğıni ekleyerek geliştirdı
kendi basını. Son derece etkileyici. lirik. yenı
anlatım olanaklan sağlayan bir tınıydı Pasto-
ri us' un yakaladığı.
Otuz altı yaşında. cinayete kurban gittiğı
günlerde, Nevv York'un caz klüplerinde bası
ile bir buçuk saati bulan solo konserler ven-
yordu
Bir buçuk saat solo bas da dinlenir mı diye-
ceksiniz. Neden olmasın? Pastorius'un dediği
gıbı. basımzla vücudunuzun bır parçasıymı-
şcasına bütünleşırseniz şakır bile..
İşte bu akşamki konserde Jan Garbarek'e
Pastorius'un tanımladıgı türden bır bascı eş-
lik ediyor. Solo albümler kaydedebilecek ka-
dar yürekli. bır buçuk saatlık resıtaller vere-
bılecek kadar yetkin bir müzikçi.
Kırk yedı yıldır müzikle uğraşıyor Eber-
hard VVeber. İlk gözağnsı çello ve piyano. Bas
çalmasını kendi kendıne oğrenmış. Uzun
yılar müzik yan uğraşı olmuş. Otuz ıki yaşı-
nda reklamcılıktan ve sinemadan bunalıp
kendısinı tamamen müzığe adamış.
Müziği bır hobı olarak sürdürdüğügünler-
de treejazz.jazz rock ya da standartlan çalan
topluluklarda. aynı zaman dilimi ıçındc. yer
alması Weber'ın bugunkü anlatım zengınlıği-
nın temclını olu^turuyor.
1970'lcrın ba-jinda clcktrobasın ve kontr-
basın kısıilı <», ın.ıklarmı artıımak ıçin çaba
harcayan VVeber. çalgı yapımcılannın ve
elektronik uzmanlannın da yardımıyla kendi
basmı geliştirdı.
Gövdesiz akustik basa benzıyordu We-
ber'in tasanmı. Beş telı vardı ve gövdenin
akustik ışlevi elektronik devrelere yuklenmiş-
tı. Görüntüsü göz doldurmasa da tınısı ola-
ğanüstüydü. Ton zenginliğı artmış. calgının
rezonansı etkileyici boyutlara ulaşmıştı. Son
derece sıcak. biraz melankolik dinleyicmin
duyarhlığını elegeciren, dostça bir tıruydı ya-
kaîanan.
1974'te ilk yayımlanan albümü büyük ilgi
ıle karşılandı Âvrupa'da. Ödüller kazandı. O
tarihten bugüne dek kendi adına on albüm
yayımladı. Her albümü yeni bir arayışın urii-
nüydü. Parlak sololardan çok başanlı kom-
pozisyon üzennde > oğunlaşan Weber, müzi-
ğinde. Kuzey Avrupa kültürünün klasik mü-
ziğin ve caz geleneğınin belirgin izlen görül-
mekte.
Geniş kıtlelere seslenen konserlerde ku-
raldır. spotlar ve ılgiler her grup lıderlerinın
üzennde yoğunlaşır. Keittı Jarrett'ı dinlerken
kaçımız alçakgönüllü Gary Peacock'ın farkı-
na vardık, James Moody'nin arkasında çalan
Da>e Hoiland'ı hatırlıyor muyuz?
Bu akşam Açıkhava Tiyatrosu'nda Alman
basçı Eberhard VVeber sizler için gökkuşağı
çizecek. Sakın yıldızlardan gozünüz kamaş-
masın. Gökkuşağının mutluluğundan
payınızı almaya bakın.
Karatay müzesi onarıhyor
KONYA (AA) - Konya'da Kültür Bakanlığı'na bağlı
Karatay çinı eserleri müzesi onanlıyor. Konu ile ilgili bilgi
v eren müzeler müdürü Erdoğan Erol, onanm kapsamında
bu yıl, kubbe fenerinin ve beton dışlık pencerelerin
yapılacağını. minare kurşunlannın da yenileneceğini
söy ledi. Havalandırma amacıy la yapılan kubbe fenerinin
sirkülasyonu sağlayarak rutubeti önleyeceğini kaydeden
Erol, böylece müzede sergilenen çıni eserlenn de korunmuş
olacağını sözlerineekledi.
'Soruşturma'Romanya'da
sahneleniyor
BÜKREŞ (AA) - Türkiye'nin Brüksel Büyükelçisi Yddmm
Keskin tarafından yazılan "Soruştunna' adlı tiyatro oyunu,
Romanya'nınV'alahGiurgıu Tiyatrosu'nda sahnelendi.
\ioricaDinescutarafından Romenceyeçevrilenoyunun
Marcel Costea tarafından sahneye konulduğu. rolleri ise
Mirela Nicolau, Mircea Cretu v e George Pannescu'nun
paylaştıklan belirtıliyor. Ankara Devlet Tiyatrosu'nda da
oynanan ve TRT tarafından TV filmi halıne getırilen
"Soruştunna'da. sevgi arayan bir adamın düş kınklığı
yansıtıbyor. Oyıın. ilk olarak 1983 yılında Romenceye
çevrilmiş \e Orega Sanat Tiy atrosu'nda uzun süre
sahnelenmiştı. 1932'de. Erzıncan'da doğan Yıldınm
Keskin. Galatasaray Lısesi ve Lozan Hukuk Fakültesi'ni
bıtirdi. İlk öyküsü bir dergide yayimlandığı zaman 14
yaşında olan Keskın'in ilk romanı olan 'Bir Gecenin
Beyliği' 1957'deyayımlandı. Tut ki Öleceksın' isımli eseri,
Muhsin Ertuğrul tarafından, 1974'te ŞehirTiyatrolan'nda
oynatılan,'Akb Başında Bir Adam' ısimli oyunu ise
1978'de Dev let Tıyatrosunda sahnelenen Yıldınm Keskin,
bu eseri ile 1983 Korent Tiyatro Feşuvaü Ödülü'nü aldı.
1978'de Dışişleri Bakanlığı Kültür İşleri Genel Müdürlügü
yapan Keskin. Sofya. Brezilya ve Lizbon
Büyükelçiliklerindebulundu. 1991'denberi Brüksel
Büyükelçiliğı görevini sürdüren Yıldınm Keskin,dıplomasi
ve sanat çalışmalannı nasıl bağdaştırdığı sorusunu şöy le
cev aplandınyor: "Diplomat olmak. y azan hıç değilse dış
görevde ıken bazı yaşam sıkıntılanndan kurtanyor. Birde
belki bazı yazarlara bulunduklan cev reden kaçmak,
tekdüzelikten kurtulmak. başka ülkeler, başka insanlar
tanımak olanağı veriyor. Görüş açısını genişleterek değişik
bir yaşam deneyimi sağlıyor onlara." Büyükelçi Keskin'in
eserlen arasında 6 tiyatro oyunu. 1 hıkaye kitabı ve 1
romanbulunuyor
Stallone 'Rambo'imajını
sevmiyor
STRASBOÜRG (AA) - Rambo fllmlerinin ünlü yıldıa
Sylvester Stallone geçmişte çevirdiği bazı filmlerde poîıtık
amaçlar için kullaruldığıru söyledi. En son çevirdiği
'Cliffhanger" fılminin tanıtırru için geldiği Paris'te,
France-Soır gazetesine bir demeç veren ünlü sinema
sanatçısı, 'Superman rollerini sevmediğini, ancak bundan
daha önemlisi, Rambo ve Rocky fılmlerinde çizdiği
karakterlerin, politik amaçh olarak kullanılmasından
nefret ettiğinf söyledi. Rambo imajmı kırmak için komedi
fılmlerini denediğini hatırlatan Stallone, bu dalda kesinlikle
başanlı olamadığıru, bu yüzden tekrareski tarzına
döndügünü söyledi.
'Zile'de Roma döneminden
kalma lahit'
ZİLE (LBA) - Tokat'ın Zile ilçesınde yapılan inşaat kansı
sırasında. Roma dönemıne ait bır genç kız mezan bulundu.
Özelliğinı yitirmediği bildirilen lahit mezar arkeologlar
tarafından incelemeye alındı. Zıle'nin Cem Evler
mev kiinde yüriitülen inşaat kazısı sırasında ortaya
çıkartılan mezann yanında yıne Romahlardan kaldığı
tahmin edilen maden paralar ile süs eşyalanna da rastlandı.
15 asır öncesineaıt lahit ve tarihi eserlenn bulunduğu inşaat
kazısını durduran yetkililer, çıkan topraklann elenmesi
sonucu madeni paralar v e kemik kalıntılanna da
rastlandığı bildıriliyor. Zile Kaymakamı, konuyla ilgili
çalışmalann devam ettiğiru. bulunan genç kız mezannın
ini
1982'de Jan Garbarek'in grubuna katıldı Eberhard VVeber.
söyledi.
ClaudeVin ikiheykeliçahndı
Kültür Servisi- Camılle Claudel'in 2 bronz heykeli geçen
günlerde Poıtiers Güzel Sanatlar Müzesi'nden çalındı. 'La
valse' ve "L'abandon" adlannı taşıyan eserlen sanatçı. 1905
yılında yapmıştı. Sıkı güvenlik önlemlerine rağmen
hey kellenn çalınması şaşkınlıkla karşılandı. Heykellerin
binnın 45 ötekinin ise 46 cm olduklan açıklandı. Eserlerin
her biri 20'şer kilo ağırlığındaydı.
Varhk'tabuay
Kültür Servisi - Aylık edebiy at ve sanat dergisinin temmuz
sayısında çeşitli yazar ve eleştirmenlere "çağdaş Türk
edebiyatının oluşum ve gelişiminde en büyük pay sahibi
olduğuna inandığınız 5 şair. 5 öykücü. 5 romancı ve 5
eleştirmen-denemeci-incelemeci kimlerdir" sorusu
yöneltilerek bir soruşturma yapılmış. 32 yazar ve
eleştirmenin yarutladığı soruştunna sonuçlan yine Varhk
dergisinin 1967'deyapıtığı benzer bir soruşturma ile
karşılaştınlıyor. Bu sayıda aynca Yaşar Nabi Nayır
Gençlik Ödülü'nü şiir dalında kazanan Mesut Adnan ve
öykü dalında kazanan Ülkü Çadırcı ile söyleşileryerahyor.
Birçok şiir, öykü, incelemenin yer aldığı dergide Salah
Büsel'in "Şiırin İlkeleri", Ahmet Cemal'in "Hoşça kal eski
kent". Tank Dursun K'nın "Fazıl Hüsnü Dağlarca-
Dağlarca şıirin şairi" adlı yazjlan, Vüs'atO. Bener'in
"Nihavent saz semaisi" adlı öyküsü. Yüksel Pazarkaya'nın
"Cevdet Kudret anlatıyor" başhklı yazılan okunabiür.
"\ cru yapıtlarını anlatıyorlar" bölümünde ise Alpay
Kabacairnın"Türkiye'desiyasalcinayetler",Robert
Musil'ın " Yaşarken Açılan Miras", Roberto Arlt'ın " Yedi
Deliler'\Cezmi Ersöz'ün "Hayat biremrin varmı?" ve.
Şebnem Işigüzel'in "Hanene ay doğacak" adlı yapıtlan ele
alınıy or. L nsal Oskaj 'ın yazısı ıse "toleransın Onündeki
yenı duv arlar ya da post-industrial dönemin literati"leri
başlığını taşıyor.