25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1TEMM»JZ1993PERŞı OLAYLAR VE GORUŞLER Dünya Çevre Günüve Kentkınm Hem tek tek devletler. hem de son amaçlan insanlığa hizmet olması gereken uluslararası kuruluşlar, günümüzün ve yannın kuşaklanna karşı çok büyük bır sorumlulukla karşı karşıya bulunuyorlar. Prof. Dr. RUŞEN KELEŞ ısa bir süre önce UNESCO, Paris'te.sa- vaşın Saraybosna ve Mostar kentlerinde, ta- rih, doğa ve kültür de- ğlerini nasıl yok etti- ğini gösteren bir foıoğraf sergisi düzenledi. Sergiye Kentkınm (urbici- de) adı verilmişti. Nasıl soykınm (ge- nocide) sözcüğü. bir insan topluluğu- nun ulusal, budunsal. dinsel vb. nedenlerle yok edilmesini anlatıyorsa; kentkınm da, kent ve çevre değerleri- nin yok olup gitmesini simgeliyor. Dünya Çevre Günü'nün parlak tören- lerle kutlandığı bugünlerde böyle bir serginin dûzenlenmesi. UNESCO'- nun dünya kamuoyuna vermek istedi- ği çok anlamh bir ileti, bir sesleniştir. Bu serginin dûzenlenmesi için UNESCO'yu harekete geçiren eski Yugoslavyalı mimar ve kent plancıla- nnı kutlamak gerekir. UNESCO yet- kililerinden Sayın Said Zulfikann buna ilişkin çabalarını övgüyle anmak gerekir. Tarih de çevredir Bu sergi. batı ile doğunun. güneyle kuzeyin. Müslümanlıkla Hıristıyanlı- 6ın buluşıuğu topraklar üzerinde. köprülerin. camilerin, kiliselerin. ker- vansaraylann, çeşmelerin. okullann. tiyatrolann. hastane ve konaklann ye- rinde cam, taş. tuğla ve kiremit yıjan- lanndan başka bir şey kalmadığını açıkça oriaya koyuyor. İnsan yaşamı- nı ve insanhğın ortak kültür değcrlcri- ni hiçe sayacak kadar gözü dönmüş olanlar. mezarlıklan bile yakıp yık- mışlar. İnsanhğın gözîeri önünde, Mostar'da, Saraybosna'da, Dubrov- nik"te, Varazdin'de, beş yüz yıllık bir tarihin birimi olan yapıtlar teİcer teker roket ateşine ve top mermilerine hedef olmuş ve oluyorlar. Ortada bir insan- lık suçunun bulunduğu apaçık. İnsan- larla birlikte bir tarih de yıkılıp gidi- yor. Türlü ırk, din ve dil topluluklannın insanlığa beş yüzyılda kazandırmış ol- duğu değerlere nasıl kıyıldığını görün- ce, zengin ülkelerin çevre için göster- dikleri duyarlıhğın içtenliği konusun- da insanda kuşkular uyanıyor. Söyle- nenlerle yapılanlar arasında ne büyük çelişkiler bulunduğu. bir kez daha göz- ler önüne seriliyor. Geçmişte de, in- sanlık alemi bu içtensizliğin örnekleri- ni pek çok kez yaşamıştır. Ekonomik, siyasal ve askersel üs- tünlük yanşına giren büyük güçlerin sürekli çaüşma alanına dönüştürdük- leri Vietnam'da. çevrenin yıllarca, in- sanıyla birlikte acımasızca bombalan- dığına tanık olmadık mı? Daha çok yakınlarda. Ortadoğıfdaki egemen- İiklerini pekiştirebilmek için petrol kuyulannı bile bombalatan aynı güç- ler, Basra Körfezi kıyılannda her türlü canlı yaratığın kömürleşmesine seyircı kalmadılar mı? İnsan, doğa. tarih ve kültür varlıklannın geri gelmez bir bi- çimde yitip gitmesine yol açan çatış- malan başlatıp sürdürenler de acaba bu güçler değil mi? Bundan hiç kuşku duyulmasın. Bu devletlerin daha da zenginleşme hırslannın ve bencillikle- rinin kentkınmdaki önemli payını yadsımaya olanak kalmamıştır. İnsanhğın ortak sorumluluğu Zengin. sanayileşmiş, Batılı ülkeler kadar, onlann güdümündeki uluslara- rası kuruluşlar da, türlü nedenlerle bu tür olaylann önlenmesinde etkisiz ka- lıyorlar. Bunlan köriiklemek kadar. seyirci kalmanın da sorumluluk gerek- tirdiğini unutuyorlar. Kendi iç çelişki- len. kentkınmın etkinliğine dolaylı olarak katkı yapıyor. Ne büyük birçe- lişkidir ki. bir yandan. Birleşmiş Mil- letler Örgütü'ne bağlı UNEP (Birleş- miş Milletler Çevre İzlencesi) ve UNESCO. Avrupa Konseyi. Avrupa Topluluğu, Avrupa İktisadi Kalkın- ma ve İşbirliği Örgütü gibi uluslararası kuruluşlar, yoksul ülkelere. çevreyi korumak ve geliştirmek için öğütler verir, izlenceler önerirken. bir yandan da. yoksul topluluklar arasındaki ça- tışmalann sürmesine seyirci kalabil- mektedirler. Gerçi Avrupa Konseyi. Hırvatis- tan'da. Bosna-Hersek'te kültür kalıtı- nın uğradığı saldınyı yerinde incelet- mek üzere. bir yarkurul oluşturmuş- tur. Yarkurulun başkanı olan Colin Kaiser'in yazanağı (raporu). yöredeki kentkınrrun boyutlannı bütün çıplak- lığıyla ortaya koyuyor. Silahlı Çatış- malar Sırasında kültür Varlıklannın Korunmasına İlişkin 1954 tarihli La Haye Sözleşmesfnin açıkça çiğnendi- ğine. yazanakta yer verilmişti. Bu söz- leşmenın yenüenmesi için l/NESCO'- da başlatılan çalışmalann ise henüz sonuçlanmadığına dikkat çekiliyor. Oysa, Hazıran 1992"de Rio"da top- lanan ve Gündem 21'e imza koyan devletler. kalkınmanın, çevrenin ve banşın iç içe kavramlar olduğu düşün- cesinden yola çıkmışlardı. Aynı dev- letler, kent ve çevre değerleri bağla- mında. insanhğın geleceğine ilişkin sorumluluklannı dile getiren vaatleri- ni. Maastricht'te imzaladıklan Avrapa Birliği Antlaşması'na da koymuşlardı. Yeni Bir Avrupa İçin Paris Yasası adlı uluslararası belgede de. bu yükümlü- lüklerine yer vermekten geri kalma- mışlardı. Bugünkü görünüm. bu yükümlü- lüklerden hiçbirinin yerine getirilme- diğinin karutıdır. Denilebilir ki. onbin- lerce insan savaşta yaşamlarını yitirir- ken. erkek, kadın. genç. yaşlı veçocuk. milyonlarca kişi savaşın, acılann için- de kıvrarurken. kent. tarih ve çevre değerlenni korumanın sözü mü olur? Böyle bir tepki haklı olmakla birlikte. unutmamalıdır ki. söz konusu yöreler- de. tarihsel dokular içinde. tarih değeri olan yapılarda. ınsanlar tarihle iç içe yaşamaktadırlar. O yapıtlarla birlikte savaş. insanlann da yaşamına son ver- mek tedir. Bu nedenle. Colin Kaıser"le birlikte. bu koşullar altında bile. "kül- tür değerlerine ilgi duymanın utanıla- cak bir yanı olmadığını"" söyleyebili- riz. Kentkınmın sorumlusu. yalnız sa- vaşlar da değıl elbette. Kent. tarih. doğa ve kültür değerleri. savaşlar ka- dar kapitalist sıstemin kendisinden de darbe yiyor. Iki olay çoğu kez iç içedır: Bir süreden beri kimi çevreler. ideolo- jilerin artık son bulduğunu ısrarla vur- guluyorlar. Bu yanlı vurgulama, ger- çekte ideolojilerin son bulmadığının da açık bir kanıtıdır. Çünkü, son bul- duğunu söyledıkleri. son bulmasıru is- tedikleri, yalnız kapıtalizmındışındaki ideolojilerdir. Oysa, açıkça görülüyor ki geçen yıllarda Alman miman Lehmbrock'un. çağımızın kapitalist ve sanayi kentini kar-kent (profıtopolıs) olarak tanımlarken yaptığı gözlem, UNESCO'nun kentkınm kavramı ile hemen hemen özdeştir. Her ikisinde de. 20. yüzyılın teknosantrizminden kaynaklanan. insanı ve insancıllığı umursamayan. para kazanma hırsını rehber edinmiş bencil bir dünya görü- şünün yıkıcılığı, kapitalizmin gem vu- nılması güç başıboşluğu değişmez bir çizgidir. Sonuç Bu nedenlerle. her firsatta çevreden söz eden iç ve dış odaklann, canlı ve cansız çevreye yapılan saldınlann kay- naklanna tanı koyarken, çok daha bi- Hnçli davranmalan gerekir. Bosna- Hersek'te ya da başka yerlerde olup bitenleri. ülkemızde olduğu gibi. salt Türklük ve Müslümanlık açısından ele almayı yeğlemek doğru değildir. Konu, çok daha geniş bir bakış açısın- dan. çağdaş bir hümanizma anlayışı ile ele alınıp değerlendirilirse, sorum- luluğun nerede olduğu daha iyi anlaşı- lır. Bu çerçevede. hem tek tek devlet- ler. hem de son amaçlan insanlığa hizmet olması gereken uluslararası ku- ruluşlar. günümüzün ve yannın ku- şaklanna karşı çok büyük bir sorum- lulukla karşı karşıya bulunuyorlar. ARADABIR OKTAY EKÎNCİ Mimarlar Odası İstanbul Büvükkent Şııbesi Başkanı Ttant Ekonomisi' ve Mimarlık Günü Kültür Bakanlığı. 1993ü istanbul Yılı' olarak ilan etti- ğinde Sayın Fikri Sağlar bunun gerekçesini açıklarken şu saptamayı da yapmıştı: İstanbul un kültür kimliğini oluşturan tarihsel ve doğal zenginlikleri, rant ekonomi- sinin baskısı altında yok olma tehlikesiyle karşı karşıya- dır'. Bu gözlem, çevre değerlerinin neden korunamadığı konusunda, temel sorunu salt 'bilinç eksikliği' düzlemin- de görmeyi yeğleyen geleneksel devlet adamı tutumu- nun artık terk edildiğini göstermesi açısından da önem teşıyor. Çünkü gerçekten yaşanagelen süreç pek çok örnekle de kanıtlıyor ki, kentlerin yaşam zenginliklerini yok eden duyarsız yapılaşma. giderek 'bilinçli' bir kal- kınma politikasına dönûşen 'rant ekonorriisi'nden kay- naklanıyor. O nedenle Sayın Bakanın değerlendirmesi, 'ne yapılmair sorusuna de gerçekçi yanıtlar bulunabil- mesine olanak sağlıyor. Aslında bu süreç, salt ülkemiz için değil, pek çok geliş- mekte olan ülke için de geçerli olan evrensel bir sorun. Ekonomileri enflasyonun önlenemez yükseüşine 1 tut- sak edilen ülkelerde doğa ve tarih yağmasından elde edilen rantlar, sanayi ya da ticaret gibi 'rekabet riski' olan yatırımlardan çok daha büyük kazançlar getiriyor. Öyle olunca da, enflasyonun üzerinde bir gelir sağlaya- bilecek, 'güvenceli' işalanlan.gidereksanayicilerinbile yeâledikleri yan ekonomik faaliyetler' arasına giriyor. Orneğin Türkiye'de ve özellikle istanbul'da hemen tüm büyük sanayi ve ticaret kuruluşlarının, son yıllarda 'yazlık villa ve toplu konut' sektöründe de nam salmaya başlamaları, bu sürecin bizdeki yansıması. Plansızlık ve duyarsızlık gibi iki resmi' tut'jmumuz da bu sürece des- tek olunca, yine İstanbul'un korunması gereken tarım ve orman alanlan, SİT'leri ve hatta su havzaları; önce bura- larda ucuza arazi kapatıp, sonra da 'lüks' konutlar inşa ederek 'yeşil yaşam' adı altında pazarlayan firmaların yeni ve 'cazip' yatırım alanlarına dönüşüyor. Yüze yakın ülkeden yaklaşık bir milyon üyesi olan Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA), her yıl 1 temmuzda kutlanan Dünya Mimarlık Günü kapsamında 1992'nin gmdemini 'Sürdürülebilir Kalkınma için Mimarlık' ola- rak belirlemişti. UIA'nın bu gündemdeki amacı, tarihsel ve doğal de- ğeieri yok ederek kentleşmeye giderek alışan' ekono- mi erde, mimarlığın bu sürece karşı takınması gereken evensel tutumlarını tartışmaya açmak; geleceğin ya- şam kaynaklarının tüketilmeden ve kültürel kimliğe 'uyumlu olarak katılabilen' bir mimarlık eylemi için üye ülke mimarlarını göreve çağırmaktı. Simdi, 1 Temmuz 1993te, bu evrensel görevin ülke- miz açısından önemi, daha bir 'yaşamsal' olarak kendi- siri dayatıyor. Örneğin, yine son yıllarda gerçekleşen koruma proje- ler. arasında, tarihi köşkierin üzerlerine 'katçıkmak' hız- la yaygınlaşıyor. 'Çevrelerinde yüksek imar izni var' ge-ekçesiyle ve 'vatandaşı mağdur etmeme' gibi 'hü- minisf bir ilkeye dayanılarak izin verilen bu uygulama- lat, sonuçta kültür mirasının belge' değertni yokediyor, oraya çıkan ürünler ise tarihsel kimliği değil, geçmişe sa/gısızlığı simgeliyorlar. Eski eserlere bile 'arsa' gözüyle bakan bu tür uygula- mılarda en dramatik gelişme ise tarını Dinaya nasıl Kat çıhlabileceğinin 'bilimsel kariyer' konusu olmaya baş- lanası ve işin mimarlık eğitiminde doktora konusu' bile yaıılabilmesi. Uzmanlar artık tartışıyorlar; ilave katlar 'atta kalan' eski esere benzesin mi; yoksa ondan farklı bi cephe mimarisine mi sahip olsun diye! Elbette bu tar- tıma, eski evi apartmana dönüştüren yap-satçıyı ise hiç ilçlendirmiyor; o, rant ekonomisi'nin getireceği yarara bkıyor... 3u değerlendirmenin sınırlannı aşan daha pek çok önek, 1 Temmuz Dünya Mimarlık Günü'nün 1993'teki gndemini mimarlığın rant ekonomisine karşı kendisini svunması' olarak belirliyor. Eğer üniversitelerde, oda- Isda, koruma kurullarında, planlama birimlerinde, ba- knlıklarda, yerel yönetimlerde, kısaca mimarlığın yKümlülüklerini, uygulama alanlarını ve yöntemterini Uirleyen ilgili tüm kurumlarda, rant ekonomisinin bu tmanışına karşı güçlü bir 'duyarlılık cephesi' oluştura- «zsak, yakın gelecekte tüm çevre zenginliklerimizi yi- teceğimiz gibi, binlerce yıllık geleneği olan mimarhğı- rzı da kurda kuşa yem yapıp tarihten sileceğiz. Füm mimarları, ülkede haklı olarak 'uygar' bir mimar- Wüzeyi bekleyenleri ve özellikle de'çirkin' yapılaşma- cn ötürü sürekli mimarlara kızıp duran aydınlarımızı ve vtarlarımızı; bu köklü mesleğin evrensel dayanışma jnünde yağmaya ve duyarsızlığa karşı seslerini yük- Stmeye çağınyoruz. TARTIŞMA Doğalgazhlaştiramadıklannızdanım! ~^—- stanbul'un W doğaleaz projesi I tamamlandı." I Kurban • Bayramı öncesi -JL- gazetelerde okuduğumuz bu haber, kulağa ne denli hoş geliyordu. Demek artık bizdeotobüs duraklannda duyurulannı gördüğümüz "gençenerji"den yararlanabilecek, sayın büyüklerimizin dediği gibi kısa bir süre sonra ciğerlerimize temiz havaçekebilecekük. .... Buduyunı vedemeçlerin- f etkisiyledogar'gaza" • gelmemek olanaksızdı. Eh. kondi çapmda çevresine özen gösteren. çevre bilincine sahip bir insan olarak da doğalgaza gecmek istememizden daha doğal ne olabilirdi ki? Üstehk henüz toplumumuzda çevre bilinci yeterince olgunlaşmadığı için abonelik için kuyruğa girmek zorunda da değildim. Bütçemi sarsmayacak bir parayı abonelik için v atırmak yeterliydi. Ondan sonra gelsin "gençenerji" ve temizlensin çevre. Ama ne kazm ne de doğalgazın ayağı öyle döğild]. Abotıelîk başviirusuyaprrtaya gntiğimizde İGDÂŞ çalışanlannın dostça uyanlan üe karşılaştık. Projenin 1. bölümü tamamlanmıştı 2. bölümüne ise ne zaman başlanacağı belli değildi. Çünkü 1994"te yerel seçimler olacağı için belediye başkanlan seçim bölgelerindekazı yaptırarak eksi puan almak istemiyorlardı. Ne denli doğru olduğunu bilmediğim ve hiçbir hizmet anlayışına sığdıramadığım böyle bir gerekçe, beni soyadıma yakışmayacak birdavranışa itmedi. Yilmadım ve abone olma inadimı süfdürdüm. Ne zafnan başlarsa başlasin doğalgaza geçmek istediğimi ve bekleme süresi ne denli uzarsa uzasın gıkımı çıkarmayacağımı içeren bir sözleşme imzalamaya bile razı oldum. Ama yinede abone olamadım. Meğerse ve nehikmetse önümüzdeki. arkamızdakı, sağımızdaki. solumuzdaki tüm sokaklardan doğalgaz borulan geçtiği halde bizim sokak nasibini alamamış. Doğalgaz kazılan sırasında bağn yanlıp içine konan borular da meğerse İSKİ'nin su borulan imiş. Ne olacak şimdi? Ben hâlâ annemin enerjisini mi kuuanacağfrrtT' " " ' Zafer Yılmaz tstanbul "TÜRKİYE'DE URETILEN OTOMOBİLLER DEMODE" CAPITAL, Japon otomobil devi Toyota'nın Başkanı Soichiro Toyoda ile görüştü: • Sabancı ile ortak yatırım yapan Toyoda, Türkiye'de üretilen otomobilleri eleştirdi. İsadamlanbeni anlamaya başlalı" Öncütankacı Bufhan Kaaçam Hobt: Kendi yekenlini kendin yap Dünyo ekonoîrtsinde ctepîsm Toyota'nın Başkanı Shoichiro Toyoda'nın özel demeci: . . ÖTOMOBİLURİU TEMMUZ SAYISIBAYIHİZDE ABONE OLAN HERKESE 2 DISKET Captol'e abone olan herkese 115 temel istatistiğin yer aldığı 2 bilgisayar disketi. 225 bin lira değerindeki bu disketlerde, yıl yıl büyüme hızından enflasyona kadar aradığınız her bilgi var. Hürriyet DergıGrubu • Toyota piyasaya nasıl girecek? Hedefleri ne? YÖNETİCİLER NEREDE NE KADAR KAZANIYOR? • Temmuz ayında ekonomide sizi neler bekliyor? • "Işadamları beni anlamaya başladı" diyen Ecevit'in son şiiri. • Baba'dan Çiller'e kalan miras. KENDİYELKENlM KENDİN YAP • Nejat Eczacıbaşı emekli olmadı. • Öncii bankacı Burhan Karaçam'dan ilginç açıklamalar. • Cem Kozlu, beyin arıyor. • Yatınm araçlarının yaz nabzı. BRİÇ, SATRANÇ, OYUN SAYFALARI... PENCERE Anadolu İnsanının Boynuna Borç... Anadolu, dörtnala kopup Uzak Asya'dan Akdeniz'e kısrak başı gibi uzanan bu memleket, uygarlıkların taı sel zamanlarda birbirinin üstüne katlandığı, çeşitli inî topluluklannın iç içe yaşadığı bir coğrafya... Ayaklarımızın altındaki toprak gezegenimizin paha çilmez alanlarından biri. belki de birincisidir. Yeryuvarlağındabelleğimizeyerleşen büyük yarın dalar kuzeyden güneye sarkarken. Anadolu doğuc batıya uzanır. Toprağa kazmayı vurdun mu hangi çe ilişkin bir tarihsel esere rastlayacağını bilemezsin; di rin, dinlerin. halkların, mezheplerin harman edildiği ülkedir Anadolu... Butoprağın üstündeyaşayanlar, ayrıcalrtslı kişilerdi Yalnız İstanbul'da yedi kat uygarlığın andarıyla ha neşiryaşamak, yerküreninöteki insankannagörenel yük mutluluktur... Bu mutluluğun tadına varabilmek için uygarnk bilir ne erişmek gerekir. • Ne var ki bu ülkeyi sevenler, içimizden dışımızdan şatıldığımız kuşkusunu dataşırlar: -Rumlar... - Yunanlılar... - Ermeniler... - Araplar... -Kürtler... -Bulgarlar... Kıbrıs Rumlarıyla Yunanistan Yunanlıları; Suri Irak, İran KürtleriyleTürkiye Kürtleri; Amerikan, Frar veErmenistan ErmenileriyleTürkiyeErmenileri; lral< Suriye Araplarıyla Türkiye Arapları düşmanlarımız ı Düşmanlık duygusu bizden mi kaynaklanıyor? Yol onlann bakişlanndan mı yansıyor? Eğer onlardan y sıyorsa, daha arkadaki destekçileri kimler? Türkı dünyada düşmanlıkların hedef tahtasına mı dönüşmı Yoksa biz toplumsal paranoyanın eşiğinde miyiz? Bosna-Hersek'te yaşananlar, Azerbaycan'daki ça malar, Kıbrıs'taki deneyler, Güneydoğu'daki kışkırtr lar, Anadolu insanının gerçeklere dayalı bir kuşkı sürüklenmesine çanak tutuyor. Bulgaristan'daki Türl> rin drarnını birlikte yaşayalı çok olmadı; Boşnakların 1 gedyası din kavgasının çağımızda bile ne kadar acır sızlaşabileceğini gösteriji; Ermenilerle Azeriler aras daki kıyasıya çatışmalar korkuları besleyecek kuşkul yüreklere serpiyor; Ermeni terörü Los Angeles'tan b layıp Avrupa'ya yayılmıştı, kanlı eylemler son bulurt yerini Kürtçülerin terörüne bıraktı. Kıbrıs'taki güncel rilim, belleklere yazılı kanlı yılların yeniden canlanmî na yol açıyor. Anadolu, Anadolu'da bitmiyor.. Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasıyla yüklü geçm mizden Balkanlar'da, Kafkasyada, Ortadoğu'da so} lanamıyoruz ki dingin bir yaşamın dengeli erincir işimize gücümüze bakabilelim... Cumhuriyet devriminin temelini "Yurtta sulh, cihar sulh " diye attık, ama yetmiş yıl sonra bugün kuşatılr lık duygularının bunalımı benliğimizi sarıyor. Avrupa'da devletler bütünleşir ve sınırlar eritilirl çevremizi kuşatıp bizi baskı altına alan olumsuz ge meler, bölünüp parçalanmalar sürecinin yoğunlaşm. nı.vurguluyor. Bir sağduyu sahibi bu gerçekliği görrr likten geJebılir mi? Tarihin kan davalarmı, "Üçü Binyıl'a girmeye hazırlanan Anadolu halkına yükleı ye hazırlanan dış ve iç güçleri yok sayabilir miyiz? Anadolu'da yaşamanın mutluluğunu acıya. ked< hüzne, felakete dönüştürmek için vargüçleriyle çalış lara karşı bir banş seferberliğinln üütüniügunü ya mak zorundayız. Bu çaba. kökeni ne olursa olsun A dolu insanının boynuna borçtur. "Üçüncü Binyıl' a girerken kanlı çatışmaların kuyı na sürüklenirsek, tarihin lanetli sayfalarına yazılmal" kurtulamayız. BASINA VE KAMUOYUNA AÇIKLAMA DikilıFestıvali8. yılınagiriyor. i2Eylül'ünkaranlıkgünierınde kımızındemokrasiumudunun bir simgesi olarak başlayan'Deı rasi Yolunda" Kültürve Sanat Festivali, Türkiye'nin en Cıcraköşel den, insan hakları ve demokrasi yanlısı ve savunucusu herkesteı rekli destek ve katkıyı aldı. Dlkıli halkıdamisafiri vedostu herkesi rınabastı. 12 Eylül rejiminin adım adım iktidardan uzaklaşması vedemt tik mücadele araçlarının gelişmesi ile benzeri festival ve şenlikl' yaygınlaşmaya başladı. Bugün Türkiye'nin her yöresinden ayr de festivallerve şenlıkler devam eden demokrasi kavgasına kenc kılarını koymaya çalışıyorlar İlerici demokratları, barışlan yanaolan güçleri, insan hakları s nucularını tüm halkımızla birlikte kucaklayan bu tür etkinlikleri mokratikleşme uğraşlarına katkısı büyük oluyor Bu yıl da şenliğimizi daha üst. daha ileri bir düzlemde sürdü nin, niteliğini geliştirmenin araytşları içindeyiz. Bu doğrultuda diyemizfestivali geliştirme, zengınleştirmeetkinliğini ve katılırr tırma amaçlarınayönelik. ağırlığı yaz ayları olmak üzere tüm b yaymadüşüncesindedir. Burada temel hareketnoktamızşenli zin gelişmesine ve özüne uygun, yakışır zenginlikte ileriye taşı sıolacaktır Bu anlamda ilk denememizi bu yıl yapıyoruz ilk adımı 12-13 randagerçekleştirdiğimiz "Eğitim Şenliği" ile attık. Bunutem ağustos ve eylül aylarındadeğişiketkinliklerlesürdüreceğiz. i demokrasi, insan hakları, çevre, sanat, edebiyat, sağlık, gençli din, bilim temel konularımız olacaktır. Son olarak bizim için vazgeçilmez olan şunoktayıbelirtmekı rum. Festivalimiz yeni koşullara uygun bir anlayış ve biçimle s rülürken ödünsüz olarak ilerici, demokrat, barışçı ve insancıl ö koruyacaktır. Düşüncemizin demokrasi mücadelesine daha etkin katkı ko ğına, "Dikili'mize de daha yararlı olacağına inanıyoruz. Şenliklerimız ile ilgili tarihlerbelirlendiğindeduyuruyapılac Saygılarımızla OŞMAN ÖZGÜVEN DİKİLİ BELEDİYE BAŞKANI ILAN T.C. CEYHAN SULH HUKUK MAHKEME Sayı: 1993 20 Davacılar Ahmet Duran ve ark. vekilı Av. Çeün Şener ile da^ Sultan Yılmaz ve ark. arasındaki taksim davasımn yapılan açık laması sonunda: Tüm aramalara rağmen adresleri tespit edılemeyen Hürü G mir'e ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olup. işbu ilar düekçesi ve davetiye yerine gecmek üzere adı geçenin duruşmar, lı bulundueu 15.7.1993 günü saat 09.00'da haarbulunması ve 1 sini bir vekille lemsil etürmesi hususu Tebligat Kanununı maddesi uvannca tebliğ olunur. 10.6.1993 Basın: 49473 GÜ VENLİK GÖREVÜSİ ALINACAKTIR Lise mezunu, askerliğini komandoolarakyapmı yaşını geçmeyen adayların şahsen müracaat etrrv Adres: Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu-İstanbul PARLAMENTONUN BOYUTL^ Rahmi Kumaş 30.000 lira (KDV içinde)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle