Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 TEMMUZ1993 PERŞEMBE CUMHURİYET 2 SAYFA
KULTUR
İstanbul baleseveri Lar Lubovitch Dans Topluluğu'nu izlerken yadsınamaz bir gerçekle yüzleşti:
BalanchineetkisiveBejart'ınizleriJAK DELEON
Başlık yadırgatıcı gelebilir;
Lar Lutx»itch, Maurice Bejart
ve Georges Balanchine gıbi us-
talann adlannı harmanlayıp
değişik bir mühür oluşturmak
yanlış da gelebilir. Ama (ne ya-
ak kı) vadsınamaz bir gerçekle
yüzleştı İstanbul baleseveri, Lar
Lubovitch Dans Topluluğu'nu
izlerkeır Neo-klasik yapımlar-
da Balanchine etkisi. dans tiyat-
rosunda Bejart'ın izleri.
Nitelikli neo-klasik
Mozart'ın klarnet konçerto-
su üzenne kurgulanan "Konçer-
to 622", gerçekten nitelikli bir
yapım. Neo-klasik akımın sağ-
İam bir örneği olarak senliyor
gözler önüne. Öylesıne sağlam
ki. koreograf Lar Lubovitch
neo-klasisizm'ın kurucu ustası
ve devı Georges Balanchine'in
öğretısine tek tuğla eklemek.
"zahmetini" göstermiyor. Lu-
bovitchın neo-klasik akımınen
iyi öğretildıği kurum olan Juilli-
ard T)kulu'nda gördüğü eğiti-
min etkisi mi? Bıhnmez. Aynı
yanlışa (1970'lerin sonlannda
koreografhğa soyunan) Bary-
shniko> da düşüyor zaman za-
man: Amerikan Bale Tiyatro-
su'nda geçirdiği yıllann etkisi,
anında belli oluyor. Danscılar
sondereceyetkin.Özellikle"tek-
nik uyum" konusunda alkışlan-
maya değer bir "performans"
sergilediler.
Erotik değil, akrobatik
İki gece boyunca altı ayn ya-
pım sunan topluluğun en "*za-
yıf" gösterisiydı "Fandongo."
RavePin dünyaca ünlü (vedün-
ya güzeli) "Bolero"su dansa
nasıl uyarlannıamalı diye bir so-
ru sorulursa, yanıt olarak Lu-
bovitch'ın "Fandongo"sunu
izlemelı denm ben. Ravel'in vu-
rucu ritmi. giderek yükselen
tempo ve gerilim hiç (ama hiç)
yansımıyor koreografıye. Yu-
muşak ve "huzur dolu" bir aşk
öyküsü düzleminde süriip gi-
den dans. kimi noktada (ustaca
dans devmimleri aracılığıyla)
erotizmin kapılannı aralamaya
çalışıyor ama akrobatik olmak-
Lar Lubovitdı Dans Topluluğu, 'VVaitingforthe Sunrise' (Güneşin Ooğuşunu Beklerken) adlı çok renkli, dinamik ve sürükleyici yapımda.
tan öteye gjdemiyor. Gerçek
Ravelseverlere şu önerimiz ola-
cak. Bkz. Bejart'ın "'Bolero"su!
"Güneşin Doğuşunu Beklerken"
hoş bir yapun. Çok renkli, dina-
mik ve sürükleyici. Çağdaş ba-
lenin birçok öğesinden dem
vurduğu için de çok katmanlı.
1950'lerin ve 1960'lann "hit"
şarkılan msanı zaman zaman
hüzünlere sürüklüyor: koreog-
rafıdeki usta işi gülmece unsur-
lan da bu hüznü anında tebes-
süme tahvil ediyor. Akademık
olmayan, keyifli vakit geçirt-
mek için tasanmlanmış, danscı-
lann bireysel ustalığını sergile-
meye yönelik bir yapım "Güne-
şin Doğuşunu Beklerken".
"Adagiolar ve Halleluya" bö-
lümü için başka başlık bulmak
olanaksız. Mozart'ın müzıği
balcye uymaz coğunlukla. ne-
deni de hırcın. kaprisli ve fırtı-
nalı kişiliğinın bestelerine yan-
sıması olarak özetlenebilir. Bu
bölümde Lubovitch, Mozart'ın
üstüne bir neo-klasik bale tasa-
nmlamış ama (kulaklannızı tı-
kadığınızda) sessiz görüntünün
üzerine Bach müzığınin düştü-
ğünü düşlüyorsunuz. Dansçıla-
nn ustalığı. besteyle taban taba-
na ters düşen koreografiyi ya da
(koreografinin müzıkten daha
iyi olduğu düşünülürse) devi-
nimleri zorlayan Mozart'ı "kur-
tarmaya" yetmiyor.
Stravinsky'nın "Les Noces"
müziği (tüm Stravinsky müzik-
leri gibi) dans tiyatrosunun es-
tetiğine son derece uygun. Ken-
dıne özgü bir estetiktir dans ti-
yatrosununki; Stra\insky'yi de
(bu bağlamda) en iyi yorumla-
yan Maurice Bejart olmuştur
(İlkyaz Ayini. Ateş Kuşu, Les
Noces). Altı yapımın en güçlü-
sü Lar Lubovitch'in "Les No-
ces" balesi. İlk kez 13 Haziran
1923 tarihinde, Diaghilev Bale-
si tarafından Paris'te sahnele-
nen yapıt, eski bir Rus düğünü-
nü tablolar halinde anlatıyor:
Gelinin ve damadın kutsan-
ması, gelinin baba evinden yol-
cu edilişi, düğün şenliği. Bejart
tarafından 1962'de sahnelenen
yaptm, Lubovitch'in koreogra-
fısiyle 1976 yılında seyirciye su-
nuldu. tkisini de ızleyen bireleş-
tirmen olarak şu noktaya ra-
hatlıkla değinebilirim: Bejart'ın
ve Lubovitch'in koreografileri
güçlü ve özgün. Yine de Lar
Lubovitch (özellikle "kutsa-
ma" sahnesinde) Maurice Be-
jart'dan bol izdüşüm kullanı-
yor. Bu izdüşümler zaman za-
man yineleniyorsa da son bö-
lümde (gerdek gecesi) Lubo-
vitch yıne Lubovitch oluyor.
Sahneyi ikı "eve" bölmek de
"Les Noces"da daha önce gö-
rülmemiş bir uygulama.
Minimal müzik
"Marimba" aslında bir çağ-
daş bale-dans tiyatrosu sentezi.
Hipnotik koreografı kimi an
tekdüzeleşiyorsa da genelde ha-
reketli. Bu yapımın dikkate en
çok değer yanı, tüm.danscılann
"senkron \e uvumw
ustalığı. Ste-
ve Reich bu kez olağan çızgısı-
nin dışına çıkarak inarulmaz
monotonlukla bir beste sunmuş
dinleyiciye (ya da izleyiciye).
Festival yetkililerinden Arzu
Kocaer" minimal müzik" diyor
ama, ben bu tanımı kadı kızının
kusurlu burnuna estetik kılıf
uydurma çabası olarak görüyo-
rum! Dört dörtlük koreografiyi
ve tüm yapımlar boyunca yet-
kinliklerini sergileyen dansçılan
izlerken yine kulaklanmı
tıkadım ve (bu kez) Philip
Glass'ın müziğini düşündüm.
LAR LUBOVİTCH DANS
TOPLULUĞU YLA SÖYLEŞİ
Bedenarurh,
beyinarnrsızdır!
Lar Lubovitch Topluluğu 'nu diğer modern dans ünitelerinden ayı-
ran etmenler konusunda öncellkle şu gerçeği vurgulamak isteriz: Lar
Lubovitch Dans Topluluğu, devinim kavramını bir tablo olarak belir-
ler; süreklikımıldayan, boyutlan saptanmamış, renklerideğişken bir
suluboya tablo. Bu olguyu uzayda göriilen ışıklı resinüer olarak da
tanımlayahiliriz. Her dansçı başlı başına bir resimdir. Ayn resimkr
birleşir, uyum sağlanır ve tablo oluşturulur, tümel uyum söz konusu
burada. Bizi diğer topluluklardan ayıran anahtar sözcük de buâur:
Uyum. Önce dansçmm öz doğasında fkendi içinde) uyum, sonra
danscılar arasında uyum. Çoğu modern dans birimi uyumsuzluk pe-
şinde koşar; şövle ki, modern kavrammtn kural tanımazlığına sığına-
rak kimi ı erde çılgınlık boyutlanna varan koreograftk yöntemler geliş-
tirirler. Biz uyum ve mantık diyoruz.
Böylece Idüşünsel bağlamda) klasik bale öğretisineyaklaşıyoruz:
Yüzde yüz uyum ve estetik kusursuzluk. Kısıtlayıa değil mi bu yak-
laşım diyesorulabilir. örneklemek gerekirse Merce Cuminghamgibi
uslakır, modern danscıların kesinlikle klasik baleden uzak durmaları
gerektığine değinirler. Klasik balenin uyum veestetik konusunda içer-
diği aşırı kaygınm. modern danstn sınırsız özgürlüğüne 'dur' diyebile-
ceği düsüncesi tartışmaya açıktır doğalolarak. Merce Cunningham 'a
saygımız sonsuz,
ama görüşlerine
katılmıyoruz. Şunu
da şiddetle savunu-
\ oruz. Dansın her
türü (klasik bale,
tango, vals. caz, step
ve halk oyunları da-
hildiğerlerij sonker-
lede yararlıdır. Bir
dansçı için başka bir
dans türünü elinin
tersiyle kenara itmek
yanlışların en büyüğü olur. Felsefe gibidir dans: tümakımları bilmez-
seniz birinde uzmanlaşamazstnız. Klasik balenin tüm akademik dans
türleri (çağdaş bale, modern dans. dans tiyatrosu) için vazgeçilmez
bir eğitim yöntemi olduğunu özellikle vurgulamak isteriz. Klasik bale
eğttüni görmeyen bir dansçuun modem türde başarılı olabiteceğine
inanmak güç.
Söz akademizmden açılmısken. iki değişik kavram üzerinde du-
rahrrf Modem dans \e dans tiyatrosu. Aralanndakı ayınm konusun-
da kitaplar yazıldı, ama biz eıiketlere sığmmayt sevmiyoruz. Tarihçi-
ler ve eleştirmenler (kimi kuramaları izleyerek) kavramlar üretiyor-
lar. Peki modern dans ve dans tıyatrosu olguları vok mudur? Vardvr
tabii, ama bırinin nerede bitip diğerinin nerede başladığıru saptamak,
bu olguları yekdiğerinden koparıp ayn çeperlerle sınırlamak bize
vanlış geliyor. Kesişme alant kimi an dar. kimi an geniş olan iki daire
düşünehm. zaman zaman üst üste geldikleri bile oluyor, Rambert Ba-
lesi nde olduğugibi. Modern dansın ve dans tiyatrosunun kendi içinde
bile binbir türe ayrüdığı, bu türlerin ıhavada uçuşan çiçek tozları
gibi) karmaşıığı, daireden daireye geçtiğı düşünülürse, etikeılere da-
yalı uyrımı ılığm ne denli yanlış olduğu görülür.
Dansın evrensel dili deyimi ( va da kavramı) yadsınamaz birgerçe-
ği yansıtıyor. Sasıl kullanır Lar Lubovitch bu dili? Öyküsel (drama-
tik) baleyle nu. tümüyle etki tepki olgusuna yönelik ekspresyonist
<dışavurumcu) danslamı?
• Lar Lubovitch Dans
Topluluğu'ndan Lane Sayles
(başdansçı), Mia Babalis (prima
ballerina), John Dayger (prova
yönetmeni) tarzlannın
'ekspresyonist'(dışavurumcu)
dans olduğunu belirtiyorlar.
Bu soru çok soruldu, yanııları tartışmaya açıldı. Hemen söyleye-
lim, ekspresyonist dans bizim tarzımız. Çok katmanlı gerilim ve bu
i
gerilimden doğan bireysel elektrik olarak da laııımlanabüir bizim
dansımız. Izleviciye bir öykü ya da mesaj iletmektense, her izleyicinin
beyninde kendi öyküsûnüyazmasını. duyumsadığı mesajı almasını is-
teriz. Bir dansımızı bin kişi izliyorsa, birdanstan bin öykü ve bin mesaj
doğuyor demektir. Unutrnayın. Beden s m ı r l ı . b ^ !
İngiltere'de her yıl düzenlenen "Günümüz Sanatçılan" sergisi bu yıl, avangard sanata yeni bir şey getirmediği için düşkınkhğı yarattı
Beuys'un dediği gibi lıerkes bir sanatçıdır' ama...Kültür Servis» - İngiltere'de
her sene genç sanatçüan teşvik
amacıyla düzenlenen, "Günü-
müz Sanatçılan" sergisi, ilk kez
1947 yılında kraliçe tarafından
açılmıştı. Kraliçe. açıhştan son-
ra sergiyı gezmiş ve ikı tablo
satın almışu. Eleştirmenkr,
"Günümüz Sanatçılan 1993"
sergisinden ise değil kraliçenitt,
kimsenin bir şey almayacağı
konusunda hemfîkir.
Çoğu akademiden yeni me-
zun olan gençlerin yapıtlann-
dan oluşan sergi, "Yeni İngiliz
Sanatf ndan çok, sanat okulla-
nnın eğitim biçimini sergjler ni-
telikte. Örneğin sergide yer alan
Stuar Cumber'in "Külur Et-
mek" adlı video çalışması, bir-
biri ardına ekrana gelen sanat
öğrencilerinin yakın plan çe-
kimlerinden oluşuyor. Her bir
öğrenci, ekraru kapladığı bir,
iki saniyelik sürede, şok edici
olması beklenen bir küfür savu-
ruyor. Bu da anlık kişisel dışa-
vurumu teşvik etmek üzerine
kurulu olan çağdaş sanat eğjti-
minin hiç de sanıldığı kadar ya-
ratıcı sonuçlara yol açmadığını
karutlayan bir örnek sunuyor
seyredenlere: Anlık dışavurum-
lar hele de özellikle şok edici ve
sıradışı olmak amacını güden-
ler art arda sıralandığında ne
kadar sıradan ve birbirinin aynı
olduklan ortaya çıkıyor. Bu
acıdan "Küfür Etmek" adb
çahşma sanki serginin de özeti-
ni venyor.
Nasıl ki şok etmek amacıyla
küfür eden sanat öğrencilerinin
yüzleri birbirinin aynıyrnış gjbi
geliyorsa. sanat öğrencilerinin
ellerinden çıkma ve yine şok et-
meyı amaçlayan yapıtlar da ga-
leri duvarlannda arka arkaya
sıralanınca sıradan ve sıkıa bir
hale gelıyorlar. Joseph Beuys
"herkes bir sanatçıdır" sözüyle
ünlü olmuştu. Ancak eleştir-
menler "Günümüz Sanatçılan"
sergısini gezdikten sonra herkes
sanatçı olsa bile hiç değilse her-
kes sanatını sergilemesin diye
düşünmeye başladı. Avangard
sanat. adı üstünde öncü bir sa-
nattı. ama bu sergideki yapıtlar
oncülerinı \anlış anlamış taklit-
ler gibi. Bu gençler avangard
sanatm hiçbir sanat kaygısı
iyermeven vc sadece şaşırtıcı ol-
mayı amaçlıyan anlık fikirlerin
ininü olduğunu sanıyorlar
besbelli. Bu yüzden tümüyle
\eni ve yaratıcı olması gereken
t\angard sanat. eskinin kötü
bir taklidine. sıradan duygu-
Genç adam,' hayatta herşey birbiriyle ilintilidir. Sonın, btınu bilmek ve anlamakta', > aşlı adam 'bu nedir'. bir başka adam ise 'umutsuzum'.yaşlı kadın ise 'Regents Park'ı gerçekten çokseviyorum'diye yazmtş kağıda.
lann abartıb bir ifadesine dönü-
şüyor. Burada söz konusu olan
dışavurum değil, dikkatle hc-
saplanmış şaşırtmacalar. İşte
sergide yer alan baa örnekler:
Andrew Banmster'ın yapıü şiş-
man bir mumun etrafına dolan-
mış bir deri kemerden ibaret.
Bernadette Bentley'ınkı ise
kürk kaplı ve memeli dev bir fa-
sulye tanesi. Ian Pratt'ınki için-
de nasıl kullanılacağı konusun-
da açıklamalar bulunan bir pik-
nik sepeti. Eğer acıklamalara
uyulacak olursa dizleri ve dir-
sekleri üzerine çömelip birbi-
rine bağlanrnış iki kişi, "bin
yerken dığeri bakacak" biçim-
de piknik sepetindeki yiyecekle-
ri tüketebiliyor. Tüm bu neo-
sürrealist çahşmalann temel
amacı insanlan huzursuz ede-
rek burjuva geleneklerini sars-
mak ve sanatın sınırlannı zorla-
mak. Ancak artık 'çağımızda
burjuva geleneklerini tarihin
çöplüğüne gömmemiş bir sa-
natçı kalmadığı ve sanatm sınır-
lan olamayacağı artık en gele-
neksel kişilerce bile kabul edil-
diğinden, bu amaçlarla yola çı-
kanlann bir tıkanıklık yaşa-
malan kaçınılmaz görünüyor.
İ
Serginin en çok ilgi çcken ya-
pıtlanndan biri de Gillian Wea-
ring'ın "Başkalannın söyleme-
sini istediklerini söyleyen değil,
sizin söylemek istediğinizi söy-
leyen pankartlar" adını taşıyor.
Wearing, sokaktan geçen in-
sanlan durdurup ellerine boş
bir kâğıt ve bir kalem vermiş ve
içlerinden geleni yazmalannı
söylemiş sonra da bu kâğıtlan
tutarken fotoğraflannı çekmiş.
Genç bir adam "Hayatta her
şey birbiriyle ilintilidir. Sorun,
bunu bilmek ve anlamakta"
yazmış kâğıdına, yaşlı bir adam
ise "Bu nedir" diye soruyor. Sa-
natçı, bu soruyu varoluşsal bir
kaygı olarak algılamışsa da
pekâlâ adam "İnsanlara kâğıtlar
yazdınp fotoeraf çektirmek ne
oluyor" diye sormuş olabilır.
Son derece şık ve düzenli görü-
nen bir başka adam ise "Umut-
suzum" yazmış. sanki bu yapı-
tın tezatlar yaratmayı amaçla-
dığını büircesine. Parkta gezer-
ken durdurulmuş bir yaşlı
kadının yazısı ise en doğalı ve
en sevimlisi : "Regents Parkı
gerçekten çok seviyorum". We-
aring, bunun özgür konuşma
hakkmı kutlayan bir yapıt ol-
duğunu söylüyor ama klişelerle
düşünenlerin özgürce söylediği
sözlerin ilgi çekmediği de orta-
da. Üstelik tüm bu sözü edilen
yapıtlar, kendilerinden önce ge-
len avangard hareketin kul-
landığı biçimlere yeni bir şey
eklemiyor. Kısacası bu yılki
"Günümüz Sanatçılan" sergisi,
geçmişte kalan sanatçılann üze-
rine güncel bir şey eklemiyor.
21. ULUSLARARASI İSTANBUL FESTİVALİ
w
Karadeniz Oda Orkestrası Aya Irini'deKfiltnr Servia -21. Uluslararası îsUnbul
Festivali kapsammda bugün saat 18.30'da
Aya İrini'de şef Saim Akçtl yönetiminde Ka-
radeniz Oda Orkebtrası. soprano Fidan
Kassimovaya eşlik edecek.
Saat 21.30'da Atatürk Kültür Merkezi Bü-
yük Salon'da İstanbul Tcknik Üniversitesi
Mezunlan Türk Müziği Topluluğu. şef İnci
Çayıriı yönetiminde bir konser gerçekleştire-
cck.
Karadeniz Oda Orkestrası. Karadeniz
Ekonomik İşbirligi çerçevesinde 1992 yılında
Arnavutluk. Azerbaycan. Bulgaristan. Er-
menistan. Gürcistan, Moldova. Romanya,
Rusya, Ukrayna. Türkiye ve Yunarıistan'-
dan gclen müzisyenlerden kuruldu.
Bu projenin miman ve orkestranın şefi
Saim Akçıl 1959 yılında İstanbul Belediyesi
Konservatuvan Ekrem Zeki Ün keman bölü-
münü bilirdi.
Roma Santa Cecilia Konservatuvan'nda
Vittorio Emanuek ve Arrigo Pelliccia'nın ihti-
sas kurslanna katıldı.
1968 yılında Köln Devlet Müzik Yüksek
Okulu'ndan mezun oldu.
Sanat yuşamına Uluslararası Gençlik Or-
kestrası üyesi olarak başlayan Akçıl, Hagen
Şehır Orkestrası, Köln Oda Orkestralan.
Südvvesıdeutsche Filarmoni ve Friesland
Senfoni g'bi orkestralarda solıstlik ve şcflik
görevlerindc bulundu. Tibor Varga. Sorren-
to. Venedik-Vivaldi vc Varna uluslararası
festivallerine katılan sanatçı halcn MSÜ
Devlet Konservaimarı öğrevim Üyesi \c
Yaylıçalgılar <\na;>anat Dalı Başkanı'dır.
Azerbaycan devlet sanatçısı Kasbimo\a. Ga-
zihevof vc Moskova konscrvaiuvurlannın
keman ve şan bölümlcrini hıtırdı.
1972 yılında C'cnevrc l iuslaraıjM Sa i
Yanşmasfııdit gümüşmud.ıKti. r'^^'k Hol-
landa'da yapılan yanşmada ikincilik ve 1977
Viotti Uluslararası Yanşmasfnda altın ma-
dalya aldı.
Sanatçı orkestralar eşliğinde konserler ver-
diği gibi operalarda da rol aldı.
Sanatçılar bu gece verecekleri konserde
Bach. Pcrgolesi, Caccini, Haydn, PurcelL Ka-
\v" lchaikovsky'ninbesteleriniseslendi-