25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 26 HAZİRAN1993 CUMARTESİ Türk Pullan, Posta Tarihi Müzayedesi\ pazar günü İstanbul Sheraton Oteli'nde yapılacak Pulculariçinheyecanlıgeçecek bir pazar TÜRK POSTA TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ Türk pullan O rtaçağ'dan beri yolların güvenli olmaması nedeniyle mektuplann taşıma ücreti alıcı tarafından ödeniyordu. Ucretın varış merkezinde odenmesi gönderilerin dağıtımında kimi güçlükler yaratıyordu. Daha sonralan posta puiuna öncülük eden ye mektuplara yapışık olma- yan birtür bilet kullanılmaya başlandı. Ücretler artık postayı gönde- ren tarafından ödeniyordu. Mektup ücretlerinın gonderıcı tarafından odenmesı. işlemlerin postahanelerde yapılmasını gerektıriyor, bu da kullanımı azaltıyordu. Daha sonra damgalı zarf ya da kağıt kul- lanılmaya başlandı. Posta pulu ilk kez 1840da Ingilteredeçıkanldı. Fransa'da 1848 yılında. Türkiye'de ise 1863de kullanılmaya baş- landı Türkiye'de ilk posta pulu, bir ara Postahane-i Amire Nazırlığı da yapan gazeteci Agah Efendi tarafından bastırıldı Ince bir kağıda basılan bu pulun üzerinde donemin padışahı Abdülaziz'ın tuğrası ve bir hilal içinde "Devlet-i Aliye-i Osmaniye" yazısı vardı. ilk Türk pulu dikdörtgen biçiminde vedantelsizdı. 1865depulun üzerindeki motif değiştirıldı, tuğra yerine ay-yıldız ve "Posta-i Devlet-i Osmaniye" yazısı kondu. 1892de de pulun çevresi Türk motifleriyle süslendi Türk-Yunan savaşının ardından (1898) kazanılan zafer dolayısıyla Tesalya anma pullan serisi çıkanldı. Kenarları dantelli olan bu pul- lar altıgen biçimindeydi. 1908yılında 2 Meşrutiyefin ılanı nedeniyle dolaşıma çıkarılan pulun üzennde "Hatıra-ı Meşrutiyet" yazısı bulu- nuyordu. Mehmet (Resat) V'in saltanat dönemınde (1909-1918) bu padışahın imparatorluğun bazı illenne duzenledıği gezıler pullarda sürsarj ile belirlendı. Resımli ilk Turk pulu ise Edirne'nin işgalden kurtanlışı nedeniyle 1913debasıldı Bu pulun üzerindeSelimiyeCamisi'nin resmi bulu- nuyordu Kurtuluş Savaşında Anadolu'da Ankara hükümeti kurul- duktan (1920) sonra, önce Avrupa'da bastırılmış pullar ikiye bölüne- rek kullanıma sokuldu, bu uygulama gereksinmeyi karşılamayınca da sürşarj edilen tiyatro, donanma, Hicaz demiryolu. maliye pullan, posta pulu olarak kullanıldı Gereksinme bu yolla da karşılanamayı- nca Italya'da üzerinde "Kelime-i Tevhit" bulunan pullar bastırıldı. Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasından sonra Lozan Banş Antlaş- masının anısına bastırılan (1 Ocak 1924) pulun üzerinde Ataturk'un resmi ve "Hatıra-i Pul" yazısı bulunuyordu. Bu pul; üzerinde, Ata- türk'un resmi bulunan ilk puldur. önceleri pullar Avrupa'nın çeşitli kentlennde bastınlırken, 1940lı yılların sonlarından başlanarak Tür- kıye'deki basımevleri tarafından basıldı. Dünyadakı ilk kabartma pulu, 1968 yılında Ankarada Ajans Türk Basımevi gerçekleştırdi. DİLEK GtRGtN CAN Türk pulculuğunun yavgınlaş- ması ve gelişmesi için kurulan istan- bul Filateli ve Kültür Merkezi'nın (İSFİLA) düzenlediği "2. Türk Pul- lan. Posta Tarihi ve Diğer Mater- yaller Müzayedesi'nde. ünlü kolek- siyonlardan. bazılan bilinen tek parça niteliğinde olan. Osmanb. Türk pullan, eski zarflar ve yabancı pullar satışa sunulacak. Müzayede. 27 haziran pazar günü İstanbul She- raton Oteli Balo Salonu'nda gerçekleştirilecek. En pahalı eser Dünyaya açılma ve tanıtımı sağlama düşüncesiyle, mark üzerin- den yapılması kararlaştınlan satı- şlarda en pahalı eser. 10 bın mark bedelle açılacak (Osmanlı dönemı 1869 Duloz takse, kırmızı-kahve- rengi, 20 para sürsarj ranverse, koyu kahverengi 1 kuruş per pullu BOLU). Yaklaşık 1200 materyalin satışa sunulacağı müzayedede. "'Cumhuriyet dönemi. 1930 tarihli, dörtlüblok.damgasız komple seri", Avrupa ülkelerinde çıkan özel pul- lardan olan "1971 tarihli. tam taba- ka. alt sıra komple kenar. dantelsiz erörlü" ile "1977 tarihli, tam taba- ka. sağ kenar komple. dantelsiz erörlü" de 2 bin beşyüz mark mu- ammen bedelle koleksiyonerlerin il- gisine sunulacak. İSFİLA'nın Yönetim Kurulu üyesi Yaşar Temiz. amaçlannın, para kazanmaktan çok Türkiye'de pulculuğun gelişmesine hizrnet et- mek olduğunu söylüyor. Pulculuk konusunda materyal eksıkliğı oldu- ğunu. katalog çıkartarak bu eksikli- ği bir nebze olsun gıdermek ıstedik- / . Müzayedede satışa çıkacak değerli pullardan biri. lerini de belirtiyor. Müzayededeki materyaller arasında, üzerlerindeki pullarla birlikte sunulan eski zarflar ve hatah pullar olduğunu da açvkla- yan Temiz. özellikle hatalı pullann pahalıya satıldığını ifade ediyor. Burak Pul Evi'nin sahibi olan ve 1983 yıhndan bu yana yaklaşık 150 pul ve kartpostal müzayedesi dü- zenleyen Temiz, "Pullann kıymeti- nin en önemli göstergesi, az basılmış oimalan. Bir de talep çoksa fıyat ıyi- ce yükselir. Hatalı çıkan pullann yanısıra özel damgalı pullar da pa- hahdır" diyor. Temiz, dünyada ilk posta pulu- nun 1840'ta İngiltere'de çıkanldığını, pul koleksiyonculuğu- nun da bu tarihten hemen sonra başladığını. Türkiye'de ise ilginin yeni yeni arttığını söylüyor. 1863- 1941 yıllan arasında çıkan Osmanlı \ eTürk pullannı kapsayan "Spesya- lıze Türk Pullan Kataloğu" adlı bir çalışması da olan Yaşar Temiz. "İlk pullanmız Osmanlı döneminde basılan 1863 tarihli tuğralı pullar. Osmanlı pullan çok az basılmış. İlk Ankara Hükümeti döneminde de bazı taş baskı Osmanb pullanna kaşe vurularak, pullar oluşturul- muş. Cumhuriyet dönemindeki ilk pullanmız da 5-10 bin tirajlı. Ve bunlar çok kıymetli. Bizde pul tirajı hep az olmuş. Bu da, değeri arttıran en önemli unsur. Türkiye'de şu anda çok güzel, nadir pullar var. Başka bir ülkede bunlar çok büyük paralara satıbr. Örneğin, 15 tane olan Osmanlı dönemi pullan, bizde 100-150 milyon lira ediyorsa, Al- manya'da milyarlar konuşur. Çün- kü orada koleîcsiyon yapan çok. Al- manya'da 10 milyon koleksiyoncu stanbul Filateli ve Kültür Merkezi'nin (İSFİ LA) düzenlediği müzayedede 1167 eser, mark karşılığında satışa çıkacak. En pahalı eser 10 bin mark bedelle satışa sunulacak. var. Yani her evde bir koleksiyon var diyebihriz. Bu 10 milyon içinde, 10 bini bile çok ciddi olarak bu işle uğraşsa korkunç bir fıyat artışı olur. Avrupa'da yalnızca pulun değil. her şeyin koleksiyonunu yapıyorlar. Ancak yine de pul, koleksiyon çeşit- leri içinde en gelişmiş olanı. Kjymet- 11 bir pulun fıyatı 1 milyardolaraka- dar çıkabiliyor" diyor. Çocuğuna koleksiyon vapmak isterken pulcu- luğa merak saran Yaşar Temiz, önce işyennde. çevresmde bulabil- diğı pullan. daha sonra PTTnin çı- kardıklannı almaya başlamış. Daha sonra pul dükkanlan olduğunu, ardından da kataloglann varhğını öğrenmiş. Bilgısı arttıkça koleksi- yon yapma zevki ve merakı da artmış. Türkıye'de pek katalog ol- •mamasını, olanlann da dağılma- masını. bu işi yapan dükkan sayısı- nın az olmasını, Türkiye'nin pulcu- luk konusundaki önemli eksiklikleri olarak görihor. İstanbul'da 30. Ankara'da 5-6, İzmir'de ise 3-4 tane pul dükkanı var. Ancak meraklı sayısı giderek artıyor Yaşar Temiz' e göre. 10 yıldır yapılan müzavedelerin de buna eıkısi olmuş. Yaşar Temiz, PTTnin her yıl normal posta pulla- nnın yanısıra. bir günün hatırası için basürdığı özel pullara yoğun ilgi olduğunu, çıkan yüzbinlerce serinin bu merakblar tarafından alındığını behrtiyor. "PTT, bu özel pullan çıkardıktan 5-6 ay sonra, elinde kalanlan imha ediyor. Bu da değeri arttınyor" divor Tüm pullann değeri var Tüm pullann değeri var Yaşar Temiz'e göre. Normal posta pul- lannın da belli bir değer taşıdığını. damgalı ya da damgasız olmasmın önemli olmadığını söylüyor. '"Ama fıyatlan farklıdır. Bazısı çok basılmıştır. değeri azdır. Bazısı ise az olduğundan daha çok değer taşır" diyor. Mektuplann üzerinde- ki pullan bıriktirerek koleksiyoncu- luğa başlayan Yaşar Temiz, me- rakhlanna bu işlemin nasıl yapıla- cağını anlatıyor. "Pul, kenannda zarf kalacak şekılde kesilir. Suya atıhr Suda zarftan aynlan pul, çı- kanldıktan sonra bir gazete kağıdının ustüne yüzü arkaya gele- cek şekılde bırakikr. Ardından da bir kitabın arasında bir kaç saat bekletilir. Pul. bu ışlem sonunda veni gibı olur. Ancak şunu da hatı- rlatmak gerekır kı, damgalı pullar kesinlikle suya sokulmaz. Aynca elle değil, maşayla tutulmalan gere- kir." e Yusuf Usta'nınçeşm-i bülbülleriBEHZATŞAHtN Bana Yusuf oğlu Yusuf Görrnüş derler. Altmışüç yaşmdayım. On- dört yaşındayken. dokuzyüzkırk- dörtte girdım bu işe. Babam da bu- rada ustaydı. O da dokuzyüzotuz- beşte girmiş. Adı Yusuftu. benim de Yusuf. Bu sıcak çekilmez ama. bu mesle- ği çok seviyorum. Camı seviyorum. malzemeyi seviyorum. Bu sevgi ile yıllardır güzel şeyler yaptık. Sıze şu- nu söyleyeyim. bu çeşm-i bülbül ko- nusunda; bizim ustalanmız, yanı bu işi yüzelli sene evvel yapan usta- lanmız. AUah onlardan razı olsun, bize çok güzel eserler bırakmışlar. Biz de dokuzyüzatmışdört senesin- de, yöneticilerimızın teşvikıyle çeşm-i bülbül yapmaya başladık. O aradaki yüzelh sene çeşm-i bülbül yapılmamış. Sadece müzelerde var- dı. Ha, bu çeşm-i bülbülün özelbği mavi ve beyaz çubuklardan kurulu bir kompozisyon olması. İki rengin biraraya gclmesiyle çok güzel bir gö- rünüş ortaya çıkıyor. Büyüklerimiz derler ki, çeşm-ı bülbül, bülbülün gözündeki renktir Bülbülün göz rengi... Şiırler yazılmış bunun üstü- ne, şarkılar düzenlenmiş. Bir de dü- şünün ki, siz bunu işliyorsunuz. İşte bu müthiş. Bunun hazzı bambaşka. Bizburada sadece çeşm-i bülbül değil, dünya piyasasmda yapılmayan işleri de yapıyoruz.Oval vazolar, büyük nazar boncuklan, hayvan fıgürleri... Bir de derler kı. çeşm-i bülbülü dT- lerken ustanın kanı cama kanşırsa değeri artar. Bunu kaleme böyle alan kişilerin bence değeri çok fazla. Her ne kadar kanımız kanşmıyorsa da lenmiz. göznurumuz, emeğimiz kanşıyor. Kan kadar değerli. Bizim bünyemiz sünger gibi. Bin- beşyüz derecelik fınnlann karşısın- da çalışıyoruz. Günde on litre kadar su içer, terle atanz. İşimiz sıcakla. Ama ne olursa olsun, ben bir Yusuf olarak camı çok seviyorum. Kanı- mız da kanşsa. tenmiz de kanşsa bu hale kadar geldik. Allah'a çok şükür Çeşm-i bülbül: Mavi ve beyaz çubuklardan oluşan bir kompozisyon. kırkdokuz senedir bu işi yapıyoruz ve sıhhatimiz de yerinde. Arkamdan gelen arkadaşlar da çok iyi. Onlar da arkadaşlanna öğretecek. bu iş böyle dönecek. İnkıta (kesinti) ol- mamalı. Paşabahçe olmasaydı bu iş biter- di. Para ve imkân meselesi. Sanaü se- ven yöneticilerimiz sayesinde yü- rütüyoruz. Çalıştığım ondört arkadaşıma bakın. Yüz, insanın aynası derler ya. bu çocuklara dikkat edin. hepsinin yüzleri pınl pınl. Ara sıra kapışıyo- ruz ama. iyi çocuklardır. Biz burada sadece çeşm-i bülbül değil, dünya piyasasmda yapılma- yan işleri de yapıyoruz. Oval vazo- lar. büyük nazar boncuklan, hay- van fıgürleri. Bunlan renkli camla değil. oksitlerle yapıyoruz. Yaratıa olmak gerek. Birgün bir fılm seyre- derken kadın artistin üzerinde kap- lan postu gibi bir elbise vardı. Bunu nasıl cama aktannm diye kafa pat- lattım. Her sabah altıbuçukta gelı- nm işe, gelirken de düşünüriim, bu- gün daha iyi ne yapabilirim. diye. Venedikliler'e çok iyi camcı, der- ler. İnanın, bızım camcılığımız da onlardan geri değil. Bizde propa- ganda eksik. Yabancılar bizim ışle- rimizden ajıp kendi memleketlerin- de satıyor. İşlerimiz güzel yani. Eğer bir Yusuf Usta olmuşsam, usta diyorlarsa -ben kvndime usta diyemiyorum. çünkü ustabğın. ya- ratıcıbğın sonu yok- burada oldu. Çok şükür severek yapıyoruz ve bu hale geldik. Bana göre çeşm-ı bülbü- lün asaleti var; her yerde-kullanıl- mamalı. Yani bir çerezin. fıstığın altında olmamalı. Mutena bir köşe- de, üstünde çıçek olmab. Çeşm-i bülbülü hep yukanda görmek isü- yorum. Masa üstünde değil. Yusuf Görmüş Usta. Türkiye Şi- şe ve Cam Fabrikalan A.Ş. Paşa- bahçe fabrikasının el sanatlan atel- yesinde çalışıyor. Bir ara yok olma- ya yüz tutan sanatı yeniden canlan- dıran Yusuf Usta. bir cam aşığı. Do- lomit. feldspat, soda. kalker. kum ve katkı maddelerinın kanşımının 1500-1600 santigrat derecede entil- mesiyle elde edilen hamura hayat veriyor. Fınndan çıkan ateş toplar. onun elinde şekillenıp çeşm-i bülbül oluyor. Teknik, M.Ö. 3500-3000 yı- llanndan bu yana kullanılan teknik. 5 bin yıldır neredeyse hiç değişme- miş. Cama üfleyip. nefes katıyor, ter katıyor. Hüner. yaratıcıhkla birleşı- yor. sanat oluyor. Yusuf Görmüş 63 yaşında ve eski bir el sanatı olan cam işciliğini sürdürüyor. (FotoğraflarBEHZAT ŞAHİN) Yetmişdördüncüilimiz "Parthenia" 3200yaşında N OKTAY EKİNCİ Anük çağdaki adı Parthenia olan ve İ.Ö. 1200 yıllanndan bu yana sı- rasıyla Hitit, Pers, Hellenistık, Ro- ma, Bizans ve Osmanh uygarlıklan- na 'kent kültürüyle' katılan Bartın, 1991 vilından beri de Türkiye'nin 74 ili olmasınıncoşkusunuyaşıyor, O nedenle, 'veni statüsüne yaraşır" bir kimlik arayışını da gündemının baş köşesinde tu.uyor. Acaba Bartın. bir yandan bu gü- zelbklerini tanıt;rkcn, öbür yandan doğave kültür değerlerinı. Türkiye'- nin artık hemen her köşesine el atan 'yağma ekonomisinden" koruyabi- lecek mı? Bu soru, geçen günlerde düzenle- nen ' Bartın Çilek Festivali'nin ağır- lık.lı konusu oldu. Şimdiye dek gün- lük eğlencelerle yetinilen festıval, Vali Ya^ıız Erkmen tarafından bu yıl bir haftalık şenliğe dönüştürül- müş. Asbnda Bartın. yeni bir kimlik arayışına gereksinimı olmayacak kadar güçlü bir yöresel kültüre sa- hip. Bu kültürün mayasını, kente ve bölgeye olağanüstü güzellıkle bir doğal zenginbk kazandıran Bartın Irmağı ile, yine aynı doğal çevreyle eşsiz bir uyum gösteren 'sivil mimar- lık geleneği' oluşturuyor. Bereket kaynağı bir akarsu, yeşilin tüm ton- lan ve tarihın 'yaşayan' tanıklan ah- şap evler. üç bin yılhk uygarbklar bi- rikimiyle bezenmiş bir gecmişle bir- likte. Bartın'ın kişıliğini tamamlı- yorlar. Yavuz Erkmen. "kaygı ve he- deflerini' şöyle özetliyor: "İlimızin en önemli iki güzelliği ırmağımız ve eski evlerimizdir. Bar- tın Innağı'nı yaşatmak için atıklar- dan korumalıyız Tarihi evlerimızi ve eski kent dokusunu y ok etmemek için ise korumayı sokak ölçeğinde ele almalıyız." Bartın Irmağı, antik çağlardan bu yana yöredekı ticari taşımacılığa hizmet eden, aynı zamanda bir ula- şım aracı. Ana'dolu'da bu tür nehir taşımacılığına elverişli bir başka akarsu pek yok. Yakın yıllara dek, Karabük ve Safranbolu yöresinın tüccarlan. mallannı teknclerle bu ır- maktan Karadeniz'e taşımışlar. Böylesi bir doğal olanak, yine yüz- yıllar boyunca yöreye canlı bir tica- ret yaşamı ve zengin uygarhklar ka- zandırmış.Ne var kı Bartın Irmağı, özellikle Kireç Fabrikası'nın atı- klan yüzünden, şu son yıllarda hızla dolmuş ve artık taşımacılığa hizmet edemez olmuş. Kentte böylesi bir çevre sorunu yaşanırken. panelde söz alan Beledi- ye Başkanı Oğuz Pir, Bartın'da eski eser olarak korumaya alınan evlerin 'gereğinden çok fazJa' olmasından yakınıyor. Başkan Pir'e göre sayılan 200'ü aşan tescilli tarihi yapüann en çok 'on tanesi" belki korunmava de- ğer. Gensi ise "vatandaşı mağdur et- mekten' başka bir işe yaramıyor. Anlaşılan, 74. ilimiz 'Parthenia' ve bu tarihi kentın bulunduğu bölge olan 'Paphlagonia'. 21. yüzyıla uy- garbğını yıtirmeden ulaşabilmek için bütün zamanlann en zorlu "ya- şama savaşını" \erecek. Bu savaşta yenik düşmemcsı için. tüm kultur ve doğa dostlannın Bartın'daki "dire- nışçilere" ellenni uzatmalan gereki- vor. . Muzır Heykele afyok ÖMER YURTSEYTN DENİZLİ-Denizb'den Pamukkale'ye sürgüne gönderilen muzır heykele 'af yok. Hamamda çıplak olarak yıkanan anne ve iki çocuğunu sembolize eden heykel, sürgünde 7. vılını doldurdu. Göreve geldiğınde heykel için "sürgün hayatı sona erecek" diyen Belediye Başkanı Ab Manm sonradan tutum değiştirince umutlar boşa gitmişoldu. l%7\nlında dönemin belediye başkanı Mehmet Candoğan tarafından Nazillili bir heykeltraşa yaptmlarak kenün en büyük parkına konan heykel. 1986 yılında çıkanlan Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Yasası'nın gazabınauğradı. 19 yıl boyunca Candoğan Parkı'nı süsleyen ve neredeyse Denızli'nin simgesi habne gelen heykel, yasa çıktıktan sonra muzır bulunarak park düzenlemesi gerekçe gösterilip Pamukkale'ye sürgüne gönderildi. Dinci çevrelerin etkisiyle bu karan alan dönemin ANAP'lı belediye başkanı Ziya Tıkıroğlu ise kamuoyundan ve sanat çevrelerinden büyük tepki toplarruştı. Sürgündeki heykel 1989 seçimlerinde SHP'den belediye başkanı seçılen Ali Manm ise. "Heykelin sürgün hayatına son vereceğiz" dıyerek, eserin yeniden kent yaşamına kazandınlmasını isteyenlerin gönlüne su serpti. Ancak aradan 4 yıl geçmesine karşın Manm, bu sözünü unutup tutum değiştirince umutlar da boşa gitmişoldu... Bu gelişmelere tepkiler sürüyor. Sanatsevcnler Derneği Başkanı Işık Erdoğan, "Dünyada ve Türkiye'de her şey değişi) or. Ama sanata bakış açımızda hâlâ değişiklik yok. Bir sanat eserini muzır bularak cezalandırmak kadar komik bir şey olamaz" dedi. MimarlarOdası Başkanı Zeki Kaplan da. heykelin sürgüne gönderilmesi kadar sürgünde 7. yılını doidurmasının da büyük bir ayıp olduğunu söyledi. Pamukkale'deki Bel-Tes havuzlannın bahçesinde bir köşeye terkedilen heykel, en çok turistlerin ilgisini çekiyor. Heykelin öyküsünü dinledikten sonra objektifımize poz veren îngiliz hemşire Natalie Thomas (24), "Türkiye'de birçok şeyin değiştiğini duymuştum. Ancak bu olayı duyunca çok şaşırdım. Yabancı basın bu olayı öğrense herhalde çok flaş bir haber yapar Türkiye anlaşılan Batıb olmak istiyor, ama Ortadoğulu olmaktanbirtürlü kurtulamıyor" diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle