Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 26 HAZİRAN1993 CUMARTESİ
Türk Pullan, Posta Tarihi Müzayedesi\ pazar günü İstanbul Sheraton Oteli'nde yapılacak
Pulculariçinheyecanlıgeçecek bir pazar
TÜRK POSTA TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ
Türk pullan
O
rtaçağ'dan beri yolların güvenli olmaması nedeniyle
mektuplann taşıma ücreti alıcı tarafından ödeniyordu.
Ucretın varış merkezinde odenmesi gönderilerin
dağıtımında kimi güçlükler yaratıyordu. Daha sonralan
posta puiuna öncülük eden ye mektuplara yapışık olma-
yan birtür bilet kullanılmaya başlandı. Ücretler artık postayı gönde-
ren tarafından ödeniyordu. Mektup ücretlerinın gonderıcı tarafından
odenmesı. işlemlerin postahanelerde yapılmasını gerektıriyor, bu
da kullanımı azaltıyordu. Daha sonra damgalı zarf ya da kağıt kul-
lanılmaya başlandı. Posta pulu ilk kez 1840da Ingilteredeçıkanldı.
Fransa'da 1848 yılında. Türkiye'de ise 1863de kullanılmaya baş-
landı Türkiye'de ilk posta pulu, bir ara Postahane-i Amire Nazırlığı
da yapan gazeteci Agah Efendi tarafından bastırıldı Ince bir kağıda
basılan bu pulun üzerinde donemin padışahı Abdülaziz'ın tuğrası ve
bir hilal içinde "Devlet-i Aliye-i Osmaniye" yazısı vardı. ilk Türk pulu
dikdörtgen biçiminde vedantelsizdı. 1865depulun üzerindeki motif
değiştirıldı, tuğra yerine ay-yıldız ve "Posta-i Devlet-i Osmaniye"
yazısı kondu. 1892de de pulun çevresi Türk motifleriyle süslendi
Türk-Yunan savaşının ardından (1898) kazanılan zafer dolayısıyla
Tesalya anma pullan serisi çıkanldı. Kenarları dantelli olan bu pul-
lar altıgen biçimindeydi. 1908yılında 2 Meşrutiyefin ılanı nedeniyle
dolaşıma çıkarılan pulun üzennde "Hatıra-ı Meşrutiyet" yazısı bulu-
nuyordu. Mehmet (Resat) V'in saltanat dönemınde (1909-1918) bu
padışahın imparatorluğun bazı illenne duzenledıği gezıler pullarda
sürsarj ile belirlendı.
Resımli ilk Turk pulu ise Edirne'nin işgalden kurtanlışı nedeniyle
1913debasıldı Bu pulun üzerindeSelimiyeCamisi'nin resmi bulu-
nuyordu Kurtuluş Savaşında Anadolu'da Ankara hükümeti kurul-
duktan (1920) sonra, önce Avrupa'da bastırılmış pullar ikiye bölüne-
rek kullanıma sokuldu, bu uygulama gereksinmeyi karşılamayınca
da sürşarj edilen tiyatro, donanma, Hicaz demiryolu. maliye pullan,
posta pulu olarak kullanıldı Gereksinme bu yolla da karşılanamayı-
nca Italya'da üzerinde "Kelime-i Tevhit" bulunan pullar bastırıldı.
Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasından sonra Lozan Banş Antlaş-
masının anısına bastırılan (1 Ocak 1924) pulun üzerinde Ataturk'un
resmi ve "Hatıra-i Pul" yazısı bulunuyordu. Bu pul; üzerinde, Ata-
türk'un resmi bulunan ilk puldur. önceleri pullar Avrupa'nın çeşitli
kentlennde bastınlırken, 1940lı yılların sonlarından başlanarak Tür-
kıye'deki basımevleri tarafından basıldı. Dünyadakı ilk kabartma
pulu, 1968 yılında Ankarada Ajans Türk Basımevi gerçekleştırdi.
DİLEK GtRGtN CAN
Türk pulculuğunun yavgınlaş-
ması ve gelişmesi için kurulan istan-
bul Filateli ve Kültür Merkezi'nın
(İSFİLA) düzenlediği "2. Türk Pul-
lan. Posta Tarihi ve Diğer Mater-
yaller Müzayedesi'nde. ünlü kolek-
siyonlardan. bazılan bilinen tek
parça niteliğinde olan. Osmanb.
Türk pullan, eski zarflar ve yabancı
pullar satışa sunulacak. Müzayede.
27 haziran pazar günü İstanbul She-
raton Oteli Balo Salonu'nda
gerçekleştirilecek.
En pahalı eser
Dünyaya açılma ve tanıtımı
sağlama düşüncesiyle, mark üzerin-
den yapılması kararlaştınlan satı-
şlarda en pahalı eser. 10 bın mark
bedelle açılacak (Osmanlı dönemı
1869 Duloz takse, kırmızı-kahve-
rengi, 20 para sürsarj ranverse,
koyu kahverengi 1 kuruş per pullu
BOLU). Yaklaşık 1200 materyalin
satışa sunulacağı müzayedede.
"'Cumhuriyet dönemi. 1930 tarihli,
dörtlüblok.damgasız komple seri",
Avrupa ülkelerinde çıkan özel pul-
lardan olan "1971 tarihli. tam taba-
ka. alt sıra komple kenar. dantelsiz
erörlü" ile "1977 tarihli, tam taba-
ka. sağ kenar komple. dantelsiz
erörlü" de 2 bin beşyüz mark mu-
ammen bedelle koleksiyonerlerin il-
gisine sunulacak.
İSFİLA'nın Yönetim Kurulu
üyesi Yaşar Temiz. amaçlannın,
para kazanmaktan çok Türkiye'de
pulculuğun gelişmesine hizrnet et-
mek olduğunu söylüyor. Pulculuk
konusunda materyal eksıkliğı oldu-
ğunu. katalog çıkartarak bu eksikli-
ği bir nebze olsun gıdermek ıstedik-
/ .
Müzayedede satışa çıkacak değerli pullardan biri.
lerini de belirtiyor. Müzayededeki
materyaller arasında, üzerlerindeki
pullarla birlikte sunulan eski zarflar
ve hatah pullar olduğunu da açvkla-
yan Temiz. özellikle hatalı pullann
pahalıya satıldığını ifade ediyor.
Burak Pul Evi'nin sahibi olan ve
1983 yıhndan bu yana yaklaşık 150
pul ve kartpostal müzayedesi dü-
zenleyen Temiz, "Pullann kıymeti-
nin en önemli göstergesi, az basılmış
oimalan. Bir de talep çoksa fıyat ıyi-
ce yükselir. Hatalı çıkan pullann
yanısıra özel damgalı pullar da pa-
hahdır" diyor.
Temiz, dünyada ilk posta pulu-
nun 1840'ta İngiltere'de
çıkanldığını, pul koleksiyonculuğu-
nun da bu tarihten hemen sonra
başladığını. Türkiye'de ise ilginin
yeni yeni arttığını söylüyor. 1863-
1941 yıllan arasında çıkan Osmanlı
\ eTürk pullannı kapsayan "Spesya-
lıze Türk Pullan Kataloğu" adlı bir
çalışması da olan Yaşar Temiz. "İlk
pullanmız Osmanlı döneminde
basılan 1863 tarihli tuğralı pullar.
Osmanlı pullan çok az basılmış. İlk
Ankara Hükümeti döneminde de
bazı taş baskı Osmanb pullanna
kaşe vurularak, pullar oluşturul-
muş. Cumhuriyet dönemindeki ilk
pullanmız da 5-10 bin tirajlı. Ve
bunlar çok kıymetli. Bizde pul tirajı
hep az olmuş. Bu da, değeri arttıran
en önemli unsur. Türkiye'de şu
anda çok güzel, nadir pullar var.
Başka bir ülkede bunlar çok büyük
paralara satıbr. Örneğin, 15 tane
olan Osmanlı dönemi pullan, bizde
100-150 milyon lira ediyorsa, Al-
manya'da milyarlar konuşur. Çün-
kü orada koleîcsiyon yapan çok. Al-
manya'da 10 milyon koleksiyoncu
stanbul Filateli
ve Kültür
Merkezi'nin (İSFİ
LA) düzenlediği
müzayedede 1167
eser, mark
karşılığında satışa
çıkacak. En pahalı
eser 10 bin mark
bedelle satışa
sunulacak.
var. Yani her evde bir koleksiyon
var diyebihriz. Bu 10 milyon içinde,
10 bini bile çok ciddi olarak bu işle
uğraşsa korkunç bir fıyat artışı olur.
Avrupa'da yalnızca pulun değil. her
şeyin koleksiyonunu yapıyorlar.
Ancak yine de pul, koleksiyon çeşit-
leri içinde en gelişmiş olanı. Kjymet-
11 bir pulun fıyatı 1 milyardolaraka-
dar çıkabiliyor" diyor. Çocuğuna
koleksiyon vapmak isterken pulcu-
luğa merak saran Yaşar Temiz,
önce işyennde. çevresmde bulabil-
diğı pullan. daha sonra PTTnin çı-
kardıklannı almaya başlamış. Daha
sonra pul dükkanlan olduğunu,
ardından da kataloglann varhğını
öğrenmiş. Bilgısı arttıkça koleksi-
yon yapma zevki ve merakı da
artmış. Türkıye'de pek katalog ol-
•mamasını, olanlann da dağılma-
masını. bu işi yapan dükkan sayısı-
nın az olmasını, Türkiye'nin pulcu-
luk konusundaki önemli eksiklikleri
olarak görihor.
İstanbul'da 30. Ankara'da 5-6,
İzmir'de ise 3-4 tane pul dükkanı
var. Ancak meraklı sayısı giderek
artıyor Yaşar Temiz' e göre. 10
yıldır yapılan müzavedelerin de
buna eıkısi olmuş. Yaşar Temiz,
PTTnin her yıl normal posta pulla-
nnın yanısıra. bir günün hatırası
için basürdığı özel pullara yoğun
ilgi olduğunu, çıkan yüzbinlerce
serinin bu merakblar tarafından
alındığını behrtiyor. "PTT, bu özel
pullan çıkardıktan 5-6 ay sonra,
elinde kalanlan imha ediyor. Bu da
değeri arttınyor" divor
Tüm pullann değeri var
Tüm pullann değeri var Yaşar
Temiz'e göre. Normal posta pul-
lannın da belli bir değer taşıdığını.
damgalı ya da damgasız olmasmın
önemli olmadığını söylüyor. '"Ama
fıyatlan farklıdır. Bazısı çok
basılmıştır. değeri azdır. Bazısı ise
az olduğundan daha çok değer
taşır" diyor. Mektuplann üzerinde-
ki pullan bıriktirerek koleksiyoncu-
luğa başlayan Yaşar Temiz, me-
rakhlanna bu işlemin nasıl yapıla-
cağını anlatıyor. "Pul, kenannda
zarf kalacak şekılde kesilir. Suya
atıhr Suda zarftan aynlan pul, çı-
kanldıktan sonra bir gazete
kağıdının ustüne yüzü arkaya gele-
cek şekılde bırakikr. Ardından da
bir kitabın arasında bir kaç saat
bekletilir. Pul. bu ışlem sonunda
veni gibı olur. Ancak şunu da hatı-
rlatmak gerekır kı, damgalı pullar
kesinlikle suya sokulmaz. Aynca
elle değil, maşayla tutulmalan gere-
kir."
e
Yusuf Usta'nınçeşm-i bülbülleriBEHZATŞAHtN
Bana Yusuf oğlu Yusuf Görrnüş
derler. Altmışüç yaşmdayım. On-
dört yaşındayken. dokuzyüzkırk-
dörtte girdım bu işe. Babam da bu-
rada ustaydı. O da dokuzyüzotuz-
beşte girmiş. Adı Yusuftu. benim
de Yusuf.
Bu sıcak çekilmez ama. bu mesle-
ği çok seviyorum. Camı seviyorum.
malzemeyi seviyorum. Bu sevgi ile
yıllardır güzel şeyler yaptık. Sıze şu-
nu söyleyeyim. bu çeşm-i bülbül ko-
nusunda; bizim ustalanmız, yanı bu
işi yüzelli sene evvel yapan usta-
lanmız. AUah onlardan razı olsun,
bize çok güzel eserler bırakmışlar.
Biz de dokuzyüzatmışdört senesin-
de, yöneticilerimızın teşvikıyle
çeşm-i bülbül yapmaya başladık. O
aradaki yüzelh sene çeşm-i bülbül
yapılmamış. Sadece müzelerde var-
dı.
Ha, bu çeşm-i bülbülün özelbği
mavi ve beyaz çubuklardan kurulu
bir kompozisyon olması. İki rengin
biraraya gclmesiyle çok güzel bir gö-
rünüş ortaya çıkıyor. Büyüklerimiz
derler ki, çeşm-ı bülbül, bülbülün
gözündeki renktir Bülbülün göz
rengi... Şiırler yazılmış bunun üstü-
ne, şarkılar düzenlenmiş. Bir de dü-
şünün ki, siz bunu işliyorsunuz. İşte
bu müthiş. Bunun hazzı bambaşka.
Bizburada
sadece çeşm-i bülbül
değil, dünya
piyasasmda
yapılmayan işleri de
yapıyoruz.Oval
vazolar, büyük nazar
boncuklan, hayvan
fıgürleri...
Bir de derler kı. çeşm-i bülbülü dT-
lerken ustanın kanı cama kanşırsa
değeri artar. Bunu kaleme böyle
alan kişilerin bence değeri çok fazla.
Her ne kadar kanımız kanşmıyorsa
da lenmiz. göznurumuz, emeğimiz
kanşıyor. Kan kadar değerli.
Bizim bünyemiz sünger gibi. Bin-
beşyüz derecelik fınnlann karşısın-
da çalışıyoruz. Günde on litre kadar
su içer, terle atanz. İşimiz sıcakla.
Ama ne olursa olsun, ben bir Yusuf
olarak camı çok seviyorum. Kanı-
mız da kanşsa. tenmiz de kanşsa bu
hale kadar geldik. Allah'a çok şükür
Çeşm-i bülbül: Mavi ve beyaz çubuklardan oluşan bir kompozisyon.
kırkdokuz senedir bu işi yapıyoruz
ve sıhhatimiz de yerinde. Arkamdan
gelen arkadaşlar da çok iyi. Onlar
da arkadaşlanna öğretecek. bu iş
böyle dönecek. İnkıta (kesinti) ol-
mamalı.
Paşabahçe olmasaydı bu iş biter-
di. Para ve imkân meselesi. Sanaü se-
ven yöneticilerimiz sayesinde yü-
rütüyoruz.
Çalıştığım ondört arkadaşıma
bakın. Yüz, insanın aynası derler ya.
bu çocuklara dikkat edin. hepsinin
yüzleri pınl pınl. Ara sıra kapışıyo-
ruz ama. iyi çocuklardır.
Biz burada sadece çeşm-i bülbül
değil, dünya piyasasmda yapılma-
yan işleri de yapıyoruz. Oval vazo-
lar. büyük nazar boncuklan, hay-
van fıgürleri. Bunlan renkli camla
değil. oksitlerle yapıyoruz. Yaratıa
olmak gerek. Birgün bir fılm seyre-
derken kadın artistin üzerinde kap-
lan postu gibi bir elbise vardı. Bunu
nasıl cama aktannm diye kafa pat-
lattım. Her sabah altıbuçukta gelı-
nm işe, gelirken de düşünüriim, bu-
gün daha iyi ne yapabilirim. diye.
Venedikliler'e çok iyi camcı, der-
ler. İnanın, bızım camcılığımız da
onlardan geri değil. Bizde propa-
ganda eksik. Yabancılar bizim ışle-
rimizden ajıp kendi memleketlerin-
de satıyor. İşlerimiz güzel yani.
Eğer bir Yusuf Usta olmuşsam,
usta diyorlarsa -ben kvndime usta
diyemiyorum. çünkü ustabğın. ya-
ratıcıbğın sonu yok- burada oldu.
Çok şükür severek yapıyoruz ve bu
hale geldik. Bana göre çeşm-ı bülbü-
lün asaleti var; her yerde-kullanıl-
mamalı. Yani bir çerezin. fıstığın
altında olmamalı. Mutena bir köşe-
de, üstünde çıçek olmab. Çeşm-i
bülbülü hep yukanda görmek isü-
yorum. Masa üstünde değil.
Yusuf Görmüş Usta. Türkiye Şi-
şe ve Cam Fabrikalan A.Ş. Paşa-
bahçe fabrikasının el sanatlan atel-
yesinde çalışıyor. Bir ara yok olma-
ya yüz tutan sanatı yeniden canlan-
dıran Yusuf Usta. bir cam aşığı. Do-
lomit. feldspat, soda. kalker. kum ve
katkı maddelerinın kanşımının
1500-1600 santigrat derecede entil-
mesiyle elde edilen hamura hayat
veriyor. Fınndan çıkan ateş toplar.
onun elinde şekillenıp çeşm-i bülbül
oluyor. Teknik, M.Ö. 3500-3000 yı-
llanndan bu yana kullanılan teknik.
5 bin yıldır neredeyse hiç değişme-
miş. Cama üfleyip. nefes katıyor, ter
katıyor. Hüner. yaratıcıhkla birleşı-
yor. sanat oluyor. Yusuf Görmüş 63 yaşında ve eski bir el sanatı olan cam işciliğini sürdürüyor. (FotoğraflarBEHZAT ŞAHİN)
Yetmişdördüncüilimiz "Parthenia" 3200yaşında
N
OKTAY EKİNCİ
Anük çağdaki adı Parthenia olan
ve İ.Ö. 1200 yıllanndan bu yana sı-
rasıyla Hitit, Pers, Hellenistık, Ro-
ma, Bizans ve Osmanh uygarlıklan-
na 'kent kültürüyle' katılan Bartın,
1991 vilından beri de Türkiye'nin
74 ili olmasınıncoşkusunuyaşıyor,
O nedenle, 'veni statüsüne yaraşır"
bir kimlik arayışını da gündemının
baş köşesinde tu.uyor.
Acaba Bartın. bir yandan bu gü-
zelbklerini tanıt;rkcn, öbür yandan
doğave kültür değerlerinı. Türkiye'-
nin artık hemen her köşesine el atan
'yağma ekonomisinden" koruyabi-
lecek mı?
Bu soru, geçen günlerde düzenle-
nen ' Bartın Çilek Festivali'nin ağır-
lık.lı konusu oldu. Şimdiye dek gün-
lük eğlencelerle yetinilen festıval,
Vali Ya^ıız Erkmen tarafından bu
yıl bir haftalık şenliğe dönüştürül-
müş. Asbnda Bartın. yeni bir kimlik
arayışına gereksinimı olmayacak
kadar güçlü bir yöresel kültüre sa-
hip. Bu kültürün mayasını, kente ve
bölgeye olağanüstü güzellıkle bir
doğal zenginbk kazandıran Bartın
Irmağı ile, yine aynı doğal çevreyle
eşsiz bir uyum gösteren 'sivil mimar-
lık geleneği' oluşturuyor. Bereket
kaynağı bir akarsu, yeşilin tüm ton-
lan ve tarihın 'yaşayan' tanıklan ah-
şap evler. üç bin yılhk uygarbklar bi-
rikimiyle bezenmiş bir gecmişle bir-
likte. Bartın'ın kişıliğini tamamlı-
yorlar. Yavuz Erkmen. "kaygı ve he-
deflerini' şöyle özetliyor:
"İlimızin en önemli iki güzelliği
ırmağımız ve eski evlerimizdir. Bar-
tın Innağı'nı yaşatmak için atıklar-
dan korumalıyız Tarihi evlerimızi
ve eski kent dokusunu y ok etmemek
için ise korumayı sokak ölçeğinde
ele almalıyız."
Bartın Irmağı, antik çağlardan bu
yana yöredekı ticari taşımacılığa
hizmet eden, aynı zamanda bir ula-
şım aracı. Ana'dolu'da bu tür nehir
taşımacılığına elverişli bir başka
akarsu pek yok. Yakın yıllara dek,
Karabük ve Safranbolu yöresinın
tüccarlan. mallannı teknclerle bu ır-
maktan Karadeniz'e taşımışlar.
Böylesi bir doğal olanak, yine yüz-
yıllar boyunca yöreye canlı bir tica-
ret yaşamı ve zengin uygarhklar ka-
zandırmış.Ne var kı Bartın Irmağı,
özellikle Kireç Fabrikası'nın atı-
klan yüzünden, şu son yıllarda hızla
dolmuş ve artık taşımacılığa hizmet
edemez olmuş.
Kentte böylesi bir çevre sorunu
yaşanırken. panelde söz alan Beledi-
ye Başkanı Oğuz Pir, Bartın'da eski
eser olarak korumaya alınan evlerin
'gereğinden çok fazJa' olmasından
yakınıyor. Başkan Pir'e göre sayılan
200'ü aşan tescilli tarihi yapüann en
çok 'on tanesi" belki korunmava de-
ğer. Gensi ise "vatandaşı mağdur et-
mekten' başka bir işe yaramıyor.
Anlaşılan, 74. ilimiz 'Parthenia'
ve bu tarihi kentın bulunduğu bölge
olan 'Paphlagonia'. 21. yüzyıla uy-
garbğını yıtirmeden ulaşabilmek
için bütün zamanlann en zorlu "ya-
şama savaşını" \erecek. Bu savaşta
yenik düşmemcsı için. tüm kultur ve
doğa dostlannın Bartın'daki "dire-
nışçilere" ellenni uzatmalan gereki-
vor. .
Muzır
Heykele
afyok
ÖMER YURTSEYTN
DENİZLİ-Denizb'den
Pamukkale'ye sürgüne
gönderilen muzır heykele 'af
yok. Hamamda çıplak olarak
yıkanan anne ve iki çocuğunu
sembolize eden heykel,
sürgünde 7. vılını doldurdu.
Göreve geldiğınde heykel için
"sürgün hayatı sona erecek"
diyen Belediye Başkanı Ab
Manm sonradan tutum
değiştirince umutlar boşa
gitmişoldu. l%7\nlında
dönemin belediye başkanı
Mehmet Candoğan tarafından
Nazillili bir heykeltraşa
yaptmlarak kenün en büyük
parkına konan heykel. 1986
yılında çıkanlan Küçükleri
Muzır Neşriyattan Koruma
Yasası'nın gazabınauğradı. 19
yıl boyunca Candoğan
Parkı'nı süsleyen ve neredeyse
Denızli'nin simgesi habne
gelen heykel, yasa çıktıktan
sonra muzır bulunarak park
düzenlemesi gerekçe gösterilip
Pamukkale'ye sürgüne
gönderildi. Dinci çevrelerin
etkisiyle bu karan alan
dönemin ANAP'lı belediye
başkanı Ziya Tıkıroğlu ise
kamuoyundan ve sanat
çevrelerinden büyük tepki
toplarruştı.
Sürgündeki heykel
1989 seçimlerinde SHP'den
belediye başkanı seçılen Ali
Manm ise. "Heykelin sürgün
hayatına son vereceğiz"
dıyerek, eserin yeniden kent
yaşamına kazandınlmasını
isteyenlerin gönlüne su serpti.
Ancak aradan 4 yıl geçmesine
karşın Manm, bu sözünü
unutup tutum değiştirince
umutlar da boşa gitmişoldu...
Bu gelişmelere tepkiler
sürüyor. Sanatsevcnler
Derneği Başkanı Işık Erdoğan,
"Dünyada ve Türkiye'de her
şey değişi) or. Ama sanata
bakış açımızda hâlâ
değişiklik yok. Bir sanat eserini
muzır bularak cezalandırmak
kadar komik bir şey olamaz"
dedi. MimarlarOdası Başkanı
Zeki Kaplan da. heykelin
sürgüne gönderilmesi kadar
sürgünde 7. yılını
doidurmasının da büyük bir
ayıp olduğunu söyledi.
Pamukkale'deki Bel-Tes
havuzlannın bahçesinde bir
köşeye terkedilen heykel, en
çok turistlerin ilgisini çekiyor.
Heykelin öyküsünü
dinledikten sonra
objektifımize poz veren îngiliz
hemşire Natalie Thomas (24),
"Türkiye'de birçok şeyin
değiştiğini duymuştum. Ancak
bu olayı duyunca çok şaşırdım.
Yabancı basın bu olayı öğrense
herhalde çok flaş bir haber
yapar Türkiye anlaşılan Batıb
olmak istiyor, ama Ortadoğulu
olmaktanbirtürlü
kurtulamıyor" diye konuştu.