26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
'5HAZİRAN1993SALI CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Genel Müdürü Melih Özcan Fereli ile festival üzerine söyleşi 'DevletdairesiMeniminden kurtulmalıyız' N İLYASOĞLU - İstanbul Kesti>ali'nin 21. yılında bir iimlik değiştirme süreci, bir geçiş döne- ni yaşadığı gözlemleniyor. Sizin yeni ıtaıunış bir genel müdür olarak bu dö- leme katkuıız nedir? İstanbul Fesüvali bugüne kadar lep belli bir çızginin üstünde düzeyini corumuştur. Bundan ödün verilmeye- iektir. Kişilik değiştirmesi, kururasal tabuğunu değiştirmesi iki anlamda ele ıhnabilir: İdari ve sanatsal alan. /akfın bir kurum kimliği vardır. Onun şemsiyesi altında markalanmız »an İstanbul Festivali; Sinema, Tiyat- ro Festivalleri ve Bienal. Parasal açı- dan her birinin geliri aynı vakfin kese- snde birikir. genel müdür ve icra ku- rulu belli gereksinmelere göre dağıüm ;>apar. Örneğin ben işe başladığım 1 mart tarihinde henüz bu yılki Tiyatro Festivali'nin yapılması kesin değıldi. Bu fesıival yapılabildiyse ayn bir büt- ;esi olduğundan değil. bir kısmını ICültür Bakanlığı sirf tiyatroya har- cansın diye verdiğinden. diğeri de vakfın genel bütçesinden aktanldığı- ndan. Her festivalin başında bir yönet- ınen var. Vakfın başında bir genel mü- dür. onun rapor euığı bir icra kurulu \e dolayısıyla bir yöneüm kurulu var. Aynca her festivalin birkaç sanatçı- dan-eleştirmenden oluşan 'Teknik Sanat Danışma" kurullan var. So- nımluluk taşımayan, icraatçı görevleri olmayan, öneri geüren danışmanlar. Biz bu danışma kurullanna ilaveten bir genel _ damşman atamak ihtiyacı hissettik. İstanbul Festivali'nin ulusla- rarası kimliğe bürünmesine büyük katkısı olacak kişiyi bulduk: Sir John Tooley. Dünya üzerinde etkin bir isim. Sanatsal anlamda değil, işletmecilik konusunda bir imaj yaratmakta yaran olacak. - Türk izie>icisini ve bugüne kadar İstanbul'daki festivali ne kadar tanryor Sir John? Belki de adını hiç duymamıştı İstanbul Festivali'nin. Bu yıl yaşaya- rak tanıyacak. Şimdiye kadar çok ünlü isimler getirilmişse debazılan hâlâ tereddüt ediyor Türkiye'ye gelmek ko- nusunda. İşte Sir John'un kişisel dost- luğu ile Jessy Norraan'a telefon açıp "Jessy, bu festivale gelmeni ben istiyo- rum" demesi yetecek. - İdari acıdan ne yenilikler getirmeyi düşünüyorsunuz? Festivali, vakfı. üstü tozlu devlet da- iresi gibi çalışan izlenimden kurtar- mak istiyorum. Müşteriye hizmeti gö- türmek anlayışını kurmalıyız. Birişlet- me anlayışı ile ele almalıyız. - Göre've başladığınızda yapttğnuz bir açıklamada "Ben istanbul Festivali'ni kişiliksiz buluyorum" sözlerûüz eleşti- rilere hedef ofclu. Evet, ne kadar tanıyorsun ki, dedi- ler! Çünkü 18 yıldır İngiltere'de yaşa- maktayım. Sanat dünyasının içinde- yim üstelik. Philarmonia korosunda söylüyorum. Rastgele bir ortamda de- ğilim orada. Ve bugüne kadar İstan- bul Festivali'ni hiç duymadım. Demek ki ice dönük tamamen yerli seyirciye hizrnet etmekten öte gidememiş bir festival. Aydın Bey'in hızmetlerine ke- sinlikle haksızhk edilmesine göz yu- mamam. Başlangıç yılLnnı ben de ya- şadım. kültürel alanda çöl gibi bir ortama vaha gibi doğmuştu. Ve çok düzeyli olarak sürdü. Ama Londra'da herhangi bir hafta arası program et- kinlikleri dizisi halindeki listelerden öte gidemedi. Festival bundan öteye gitmeli. - Sizce uluslararası adını duyurabi- len, özeUiğL, kimliği olan bir festival tanımı yapar nusınız? Belli etkinlikler dizisini aşan bir olay. 21 yıl bitmiş. 4-5 yıl değil. Artık bu festivalin dünya müzik çevrelerinde çok iyi tanınan, belli nitehklerle özle- şen, biz zorlamadan. otomatik olarak dış başında yer alan bir festival olması gereğine inanıyorum. - Yani "İtzhak Perhnan İstanbul'da caldı" haberi yeriue "İstanbul Festiva- li'nde bu gece I. Perlman çalıyor" şek- linde! - Evet. Benim "festival" tanımıma gelince, belli temalann işlendiği. deği- şik yorumlann gözlenebıldiği, kültür ahşverişinin çok yoğunlaşüğı, sanatçı değiştiriminin sağlandığı bir platfor- mun oluştuğu, söyleşilerle, konferans- larla, sergilerle bütünleşen, şenlik ha- vasının yoğun bir şekilde yaşandığı. iz bırakan bir ortam olmalıdır. - İstanbul Festivali'ne, sözünü ettiği- niz kimliği kazandmnak için gûişimkr- de bulundunuz mu? İstanbulun istanbul olma özelliğin- den yola çıkmab diye düşünüyorum. Şehrin adının bir mistisizmi. seksapeli var. İstanbul'u bir müzik kenti olarak tanıtamıyorsak, bu bizim beceriksizli- bir ortak payda öngördük ve onun da belli bir teması oldu. Festival bazı yıllar opera ağırhklı olabilir. Bazı yıl, çok önceden duyurmak koşuluyla. belli bir konu. tema seçilip yorumcula- ra önerilir. 1994'ü Slav temalanna ayı- rmayı düşünüyoruz. Çek-Dvorak ağırhklı... Belli bir olgunluğa ulaşmışhğın rehavetini yaşama- malıyız. - Gelişmek için yenilikler ara- malıyız. - Uluslararası Festival takvimlerine geçebilmek, dış başında sesimizi duyur- mak için hangi girişimlerde bulundu- nuz? Duyuru mekanizması çok önemli. Belli yayın organlanndan gazetecileri davet ettik. Tabii bu yıl için çok geç kalmış olduk. Ama bir ısınma var. Epey kabul eden oldu. Basın konu- sundaki girişimlerimiz 94"de meyve verecek. BACA (British Accociation of Concert Agents) derneğinin dergi- sinde bizim için sayfa açıhyor. Bu kon- val yöneticisi olarak bu trafiği nasd dfi- zenİemeyi düşünüyorsunuz? Sanatsal kaygılar açısından prog- ramlamaya en az 18 ay öncesinden başlamak gerek. Ben göreve başladığı- mda 93'e hiç dokunmayacağım, 94'ün de taslak programı herhalde bitmiştir, diye geldim. Ancak biz Avrupa gibi uzun dönemli çalışmaya alışık değiliz. Onlar da bizi, bir festival bitince di- ğerinin haarlıklanna başlamamızla tanıyorar. Büyük acenteler şu an 96'- nın programlannı tamamhyor. Ben de ilk İcez onlarla 95-%"yı konuşmuş ol- dum. - Bir de dtşarda kim parlıyor. kim sö- nüyor, kimin kaşesi bir-iki > ıl içinde ar- tacak, kiminki revaçta obnayaok, şeklinde izleme yapmak gerekiyor. Ben şahsen dışanyı çok yakından izliyorum. Kimi hangi aşamada yaka- larsak tasarruf edebiliriz kaygısını gü- düyorum. Eğer Kirov gibi bir sanat- çıyı 1994'te getirebilirsek 97'ye oranla PORTREı MELİH ÖZCAN FERELİ Tenorbir genelmüdür İstanbul Kültür ve Sanat Vakjı Genel Müdürü Melih Özcan Fereli, 1948ydmda İstanbul'da doğdu. İs- tanbul Erkek Lisesi 'nden sonra, lise öğrenimini A FS bursiyeriolarak gittiği Amerika dakı Waynesboro Area High School'da tamamlayarak, 1966yılında mezım oldu. Dahasonra Robert Kolej'e devam eden Fereli. 1970yılında makina mühendisi olarak mezun oldu. Virgina Tech de üst lisans öğrenimini tamamladıktan sonra Lucas Industrıesşirketler grubunun Türkiye'dekiyönetim kadrosuna kalüdı. 1978 yüında aynı kurulusun Ingiltere 'dekimerkez yönetimine çağrılan Fereli. bufırmada çeşitli üst düzeyyöneticiliğigörevlerini üstlendı. Güzelsanaüarlayakmdan ilgilenen Melih Özcan Fereli. sanaısaluğraşılartnı klasik müzik dalmdayoğunlaştırmış. Dünyanın öndegelen kuruluslarından Philharmonia (London) 'nm korosunda tenor olarakyer alan ve aynı kurulusun Yönetim Kurulu nda dagörev üstlenen Fereli. 1985yüında. 13. Uluslararası İstanbulFestivali kapsamında. Aya İrini 'de. Haendel'in "MesihOratoryosu'nun Türkıye'de ilk seslendirilişinisağlamıştı. Stratejik plmtlama ve Pazarlama konularmda uznumlasan Fereli. İngilizce ve Almanca konuşuyor. ğhniz. Tarihi olduğu kadar güncel yö- nünü de birleştirmeliyiz. Saraylar (Tekfur Sarayı gibi) konser salonuna çevrümeli; kasırlar ve değişik köşeler- deki tarihi mekanlar oda müzikleri için kullanılmab. - İstanbuTun bu trafik kannaşasında tlinleyicinin oradan oraya koşuşturması da yoğunluğu dağıtmaz mı? Bir bakıma dağıtır. Bayreuth küçü- cük bir kenttir ve festival o dar ortam- da çok yoğun yaşanır. Ama İstanbul gibi şanslı bir kentte yaşıyorsak bu alanlan kullarup, dışardan gelecekJeri cezbetmeliyiz. - BeDi temalardan neyi kasdettiniz? Bakın, belli bir kişilik deyınce bu Si- nema Festivali'nde var artık. Bu yıl Ti- yatro Festivali'nde görselliğe dayalı ser ajanlan piyasavi ve sanatçılan yön- lendiriyorlar. Ben bu yıl onlann İcon- feransını izlcdim, sorular sorup, ken- dimi ve festivali tanıtmaya çalıştım. Konferansı düzenleyenlerden Interna- tional Art Manager'in editörü festiva- lin bir bölümünü izlemeye gelecek ve bütünüyle dergisine aktaracak. - Bugüne kadar böyle genel bir mer- keze üye değil miydik, tek tek mi ajan- larla çalışılıvordu? Genellikle tek ajanlarla çalışılıyor zaten. BACA Konferansı'na da birile- ri gitmiş gelmiş bizden. Ama Türkiye ile ilgili bilgi akışı sağlanmamış. - Artık biitün ünlü sanatçılar veya topluluklar giderek daha uzun vadade, ileri tarihlerde anlâşmalar imzalamak- ta. Bu onlann yaşam biçimi oldu. Festi- bir milyon dolar kâr ederiz inana- ndayız. Aldığı plak, video kontrat- lanru izlerseniz parlamakta olanlan yakalarsınız. Kimse kaşesinden ödün vermez, ancak erken davranırsanız. iş- leyeceğiniz temaya göre bir kişiliğiniz olduğunu duyurursanız ve turneleri yakalarsanız pek çok şeyi daha ucuza teminedebilirsiniz. Turneleri de 3 yıl önceden yakala- malısınjz. Belli eserleri turne progra- mına alıyor toplulukJar. Ontan çabşıp, önceden hazır ettikleri için aynca pro- va gerekmiyor. Eğer siz yeni bir eser çalmalannı talep edersenız maliyeti arttınrsınız. Örnegin bu yıl Pierre Bo- ulez'in yöneteceği Bahar A>ini, bir turne eseri. Ve Boulez de LSO ile şu sı- ralar turnede. - Bu yılki festhalde artık eski parlak günlerini yasamayan bir zamanların ünlülerivar:Ciccolini. Malcolm.\icto- ria de Los Angeles, John Baez gibi. Ciccolini, benim katkım. Son daki- kada bir boşluk oldu. Kcndisi bize başvurmuştu. İlk kez 73"te gelmiş, yir- mincı yılını kutlamak istiyormuş. İstanbul'a gelişinin. Bir veda. nostalji şeklinde düşündük. Joan Baez de Bos- na'daki konserini tekrarlamak istedi. Politik açıdan bizim de Bosna'ya katkımız olur dedik. Diğerleri benden önce planlanmış dinletiler. - Etkinlikler arasında bazı boşluklar var. Doldurulamaz mıydı? Orada benim müdahalem oldu. Bırakın. boş kalsın dedim. Festival esasında 6 haftaya yayılmak zorunda değil. Yoğun bir dönem,3-4 hafta ol- malıdır, bence. Flanders Festivali 6 şe- hirde 4 ay yaşanır. Atina işe 3 ay sürer. Ama İstanbul bu değil. Doluluk kaygısıyla nitelikten ödün vermemek gerek. Bundan böyle olayı kısa tut- mak amacındayız. Ama yıl içinde ser- piştirilmiş. festivale bağlı etkinlikler de düzenlenecek. Hele Ayazağa'daki kül- tür merkezimiz tamamlanınca mevsim boyu etkinlik olacak. - Festivalin kendîne özgü bütünlüğü zedelenmez mi? Tam lersine, 3-4 haftada odaklaşır. Sonra da belli mekanlar, kullanılıp yaygmlaştınlır. Bölük pörçük bir hava yaratmayacağız. Önümüzdeki yıl Efes Ântik Tiyatro'da bir sürprizimiz var! - "Caz" Festivali düşünülmüyor mu? Bugüne kadar avn bir festıval ola- rak düşünülmedi. Neden olmasın? Çoğu Amerikalı cazcı temmuz ayında Avrupa turnesine çıktığından daha •ucuza geliyor. İstanbul Festivali kapsamında yer alması bu nedenden. Yoksa eylül avnnda başlı başına bir "'Caz Festivali" olabilir. - Uzun zamandır İstanbul Festivali'- nde en ünlü Türk sanatçıları kir arada olmuyorlar. Bazı çevrelerde, Nejat Bey'in daha az adı duyulmuş sanatçı- larımızı festival ile orta>a çıkarmayı yeğlediği söyleniyor. Eğer uluslararası dinleyici getireceksek bizim de ulusla- rarası dergilerde adı çıkan, plaklan dt- şarda ödül alan sanatçılarunız yer al- mamalı mı? Nejat Bey, yönetim kurulu başkanı, kurucumuz ve önderimiz. Tabii ki fes- tivale bir bebeği gözü ile bakıyor, an- cak olayın politikasma kesinlikle kan- şmamaya özen gösterir. Böyle bir poli- tika güdülmekte ise teknik ve sanat kurulu danışmanlanndan gelmiştir. Ben. geçen hafta 1996 ıçın ünlü bir or- kestra eşliğinde Pekineller ı konuş- tum. Ben bu yıl için çok yabancıyım. r- Ne. nasıl seçilmiş bilemem. Ama ta- bii ki benim festivalim. Yine de sonuç- tan sorumluyum. Bundan böyle Türk sanatçılar için de festivalin bir plat- form olması başlıca kaygılanmızdan olacak. İlk kez 4 genç piyaniste bu or- tamda yer verildi bu yıl. Gelecek yıl kemancılara. sonra oda müziklerine... Böylece uluslararası değiştırim ve katılımla çeşitli uluslardan oluşacak genç kuanetler. kenteüer vs. çıkacak ortaya. - "Gençler dizisi'" sizin yenilikleriniz- den biri! Bana bu >ılki yenilikleriniz neler dendiğinde. elimde sihirli değnek yok ki, ben de bu festivalin yabancısıyım, izleyip. taruyacağım. yanıtını veriyo- rum. Ama gençler dizisi, telefonla re- zervasyon sistemi, ileriye yönelik an- laşmalar ve dış basınla yakın ilişkiye girme konusunda birtakım atılı- mlanm oldu. Şunu en çok vurgulmak istiyorum: Festivalimizin kimliğe kavuşması. uzun dönemli planlamanın fonksiyo- nu olacak. Uzun vade planlamasını gözardı edersck, etkinlikler dizisi ol- maktan öteve eidemez. lO.Kültür ve Sanat Festivali'ni düzenleyen Galatasaray Lisesi Organizasyon Komitesi: Gençlik, her türlü gündemi yakalamalı AZMt KARAVELt Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine... NâznnHikınethalaliselerdederskitap- lanna sokulmuyor ne gam... Kime ne bu ambargodan? Kimin umurunda, sür- mekte olan Nâzım vatandaşhğa alınsın mı abnmasın mı tartışmalan? Ambargo Galatasaray Lisesi 10. K.ültür ve Sanat Festivali'yle fıilen geçerliliğini kaybetmiş durumda. Festivalin amacını ortaya ko- yan Nâzım'm yukardaki dizelerini festi- val programının girişinde okuyup sakın şaşırmayın. Bir lise ölçütünde "festival'i değerlendirdiğinizde programın içeriği size çok daha şaşırücı gelecek. İşte bir- kaç örnek: "II. Cumhuriyet: Mirasın reddi mi?", "Fransa Denevimi ve Dünya Solunun Geleceği", "80'li Yıllardan Gü- nümüze Kültür Emperyalizmi" vs... Bu örneklere bakıp da sanatın gözardı edildiğini düşünmeyin. Klasik müzik- ten, Türkçe rock'a, sinema-tiyatrodan danslara kadar uzanan geniş bir yelpaze- de iki haftaya sığdınlmış. 55 etkinlik her yaştan kültürseveri Beyoğlu'nda bekli- yor. '10. Festival', Kültür BakanlığVnm maddi katkılanyla düzenleniyor. Prog- ram sorumluluğunun tamamıyla öğren- cilerde olduğu festivalde, okul idaresinin demokratık yaklaşımı organizasyonun gerçekleşmesinde önemli bir etken oluş- turmuş. Organizasyon Komitesi Başkanı Ser- «t Aksoyfestivalin temellerinin yıl sonu etkinliklen düşüncesinden hareketle 1983 yılına dayandığını, ancak o yıl Ga- latasaray Lisesi I. Kültür Şenliği adıyla dûzenlenen etkinliklerin aslında ilk ol- madığınm, tesadüf eseri sonradan an- laşıldığını söylüyor. 1973 tarihli ilk şölenbil- dirisindeki "Kültür Şö- leni'nin amacı Türkiye çapmda kültür hareketi- ne katkıda bulun- makür" cümlesinin alü- nda tanıdık bir imza var: Dönemin lise öğrencisi. günümüzün Kültür Ba- kanı Fıkri Sağfau-. 9 yıl 'Kültür Şenliği" olarak dûzenlenen et- kinlikler, ilk başlarda birkaç amatör çahşmayı kapsarken her yıl kendi- ni yenileme kaygısının ağırlığıyla 1992'de yan profesyonel bir konuma ^ îg » ^ uu t*oîes y.°; Öğrencüer, okul müdürü Prof.Dr. Erdoğan Teziç, tnci Yörükoğlu, Mahmut Ojman'la. nellık 93 başında çeşıth »" ' tartışmalara neden ol- isimler hemen dikkat çekiyor. Bu neden- muş. Organizasyon Komitesi'nden Tuna Kiremitçi, 'şenlik mi festival mi' so- rununu demokratik bir oylamayla çöz- düklerini belirtiyor. "Şenliğin 9 yıldır fi- nansmanını sağlayan Galatasaray Eği- tim Vakff ndan şenliğin festivale dönüş- mesi konusunda teklif geldi. Kısaca, profesyonelliğe gidelim mi şeklinde özet- lenebilecek tartışmalar, Kültür Kollan'- nın uzunca bjr süre başını ağnttı. Sonuç- ta yapılan oylamayla festival adıyla bir- likte profesyonellik anlayışı da benim- senmiş oldu." Bu noktada organizasyonu düzenle- yen gençlerde birtakım kaygılar oluşma- ya başlamış. Kimi çağınrsak daha çok ilgi çeker türünden sorular her şeyin önüne geçmeye başlaınış. Bu sorulann sonucu olarak programda kimi popüler le öğrenciler festivalin 'spekülatif ve viz- yonej' yönünün varlığını reddetmıyor- İar."Özellikle bu yıl Kültür Kollan'na karşı gelişen talep patlamasıyla birlikte büyüme kaçınılmaz oldu. Bu arada Ga- latasaray camiasının da özellikle yeni oluşturulan Üniversite nedeniyle bir- takım beklenüleri vardı. Camianın bü- yüklüğü her alanda ispatlanmalıydı. Bir de profesyonelleşince ister istemez spon- sor şırketİenn varlığı gerçeğiyle karşılaşı- yorsunuz. Bu bir noktada baskı unsuru olarak karşmıza cıkıyor. Kimi zaman popüler insanlan çağırdığımız doğru. Ancak yapılanlann popüler kültürün ürünleri olduğunu söyleyemeyiz." Aylar süren çahşmalann ürünü olan festivalin kimlere nasıl hıtap etmesi ge- rektiği ise son yıllann bir diğer tartışma konusu olmuş. "Şurası bir gerçek ki. li- selerarası birliğj kurmaya yönelik plat- form oluşturma amaanın geçerliliği artık kalmamış durumda. Bugün aydın kesime ulaşmak hedef haline geldi. Ger- çekleştirilen etkinlikler de zaten bu ger- çeğe yönelik durumda. Galatasaray Li- sesi Kültür Kollan'nm yapısı gereği olaylara klasik anlamda liseli gibi ba- kamıyoruz. Bu nedenle geçen yıl *post- modernizm seminerleri'nin ya da bu yıl gerçekleştirilen 'toplumlann insan ceza- landırma biçimleri' söyleşilerinin liseli kitleye yönelik olmadığmın bilincinde- yiz. Burada '80 sonrası edilgen bir konu- ma getirilen gençlik kesiminin düşünen, üreten bir kimliğe kavuşmasının, tüm bu konulan tartışan konuma gelmesinin ge- rekliliği kafamızda bir idealızm oluş- masına neden oluyor. Bize göre liseli in- san her türlü gündemi yakalamalı. Bu- gün gelinen aşamada liseli arkadaşlarla sağlıklı bir iletişim kurabildiğimiz söyle- nemez. Bazen kendi kendimizi mi tat- min edıyoruz türünden tartışmalaryapı- yoruz. Festivalin "80 sonrası özellikle gençlik kesiminde yaşanan politik. sa- natsal. kültürel ortamlann sorgulan- masına yönelik bir işlevinin olması gere- kiyor. Ve tabii ki öncelikle kuşağımıza karşı festivalin bir hesaplaşma yapması zorunluluk haline geldi. Geçtiğimiz yıl- lan sorgulamazsak yaptığımız şeylerin havada kalacağına inanıyonız." Her ne kadar ısrarla profesyonellikten söz edilse de organizasyona katılanlann amatör heyecanlannı yüzlerinden oku- mak çok da zor değil. Öğrenciler. kimi zaman organizasyonun aksamasıran da bu amatörlüğe bağlanması gerektiğini söylüyorlar. Galatasaray Lisesi Kültür Kollan elemanlan eksikliklerinin bilin- cinde özeleştirilerini yaparken, festivalin gelecek yıllarda artık nereye gideceğini de kestiremediklerini ifade ediyorlar. Gene de gelecek hedefleri gayet açık ve net: " Festivalin niteliğini bozmadan kendi kuşağımızm festivale sahip çıka- bilmesini sağlamak bundan sonraki he- defımiz olacak." Evet. Galatasaray Lisesi Kültür Kol- lan 7'den 77'ye herkesi bu 11 günlük Kültür Festivali'ne çağınyor. Her türlü eleştiriye açık olduklannı söyleyen oğ- rencilerin bu çağnsına cevap verenler. her şeyden önce öğrencilerin deyimiyle 'kaybolmuş gözüyle bakılan bir kuşağın" kimliğini bulma çabalannı görebilme olanağını elde edecekler. YücelErtenpuan verecek ANKARA (ANKA) - Devlet Tiyatrolan Genel Müdürü Yücel Erten,Almanya'nın Kuzey Ren-Vestfalyaeyaletinde başlayacakolan"YanşmalıTiyatrolarBuluşması"ndajüri üyesiolarakgörevyapacak. Devlet Tıyatrolan'ndanyapılan açıklamada.GenelMüdürYücelErten'in 11 -20haziran günleri arasında Almanya'nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaletindedüzenlenecekolan"'YanşmalıTiyatrolar Buluşmasf'najüriüyesiolarakdavetedildiğibildirildi. Mülheim, Köln, Dûsseldorf, Dortmund, Neuss, Wuppertal Krefeld,ObarhausenveEssentiyatrolannınkaülacağı yanşmada Yücel Erten'in yanı sıra Peter Palitzch, Friedrich Dieckrnann, Dieter Mendelssohn ve Dietmar Schmidt gibi ünlü rejisör ve yönetmenlerin görev alacağı belirtüdi. Samsun'da tiyatro S AMSUN (AA) - Başar Sabuncu'nun "Şerefıye' adlı oyunu Samsun'da sahnelenecek. Samsun Belediyesi Oda Tiyatrosu ovunculan tarafından 14 haziran tarihinde, Belediye Oda Tiyatrosu'nda sahnelenecek oyunun y önetmenlığini Ersin Erge yapıyor. Aile içi kuşak çatışmalannın anlatıldığı 2 perdelik trajik oyunun müzik düzenlemesi ise Murat Dölek'e ait. 'Sanatta ve Yaratıcı Süreçte Kültür Servisi- Galatasaray Lisesi 10. Kültür ve Sanat Festivali kapsamında bugün saat 12.00'de Tevfık Fikret Salonu'nda Ann Alagün bir piyano resitali verecek. Saat 13.00'te Sosyal Bilimler Laboratuvan'nda Galatasaray Lisesi Fotöğraf Kulübü'nün "Lucida" başlıkh saydam gösterisi gerçekleştirilecek. Tevfık Fikret Salonu'nda MimarSinan Üniversitesi Devlet Konservatuan öğrencileri saat 14'te Schubert'in, saat 15.00'te ise Schumann'ın yapıüannı scslcndirecek. Aynı yerde saat 16.00'da Carolin Ölçer ve Daron Ermen bir konser gerçekleştirecek. Sosyal Bilimler Laboratuvan'nda saat 17.00'de "Sanatta. Yaratıcı Süreçte Delilik" başlıkh bir söyleşi gerçekleştirilecek. SöyleşiyeOnıç Aruoba ve İskender Savaşır konuşmacı olarak katılacak. Saat 18.00'de Haydans topluluğu Tevfik Fikret Salonu'nda bir gösteri gerçekleştirecek. Saat 21.00'de Galatasaray Lisesi bahçesinde Alan Parker'ın "Commitments" isimli fılmi gösterilecek. İstanbulLisesVnde bugün Kültür Servisi - İstanbul Lisesi 3. Kültür Etkinliklen Haftası kapsamında bugün saat 10.00'da İstanbul Lisesi Tiyatro Grubu. Anton Çehov'un yazdığı ve İbrahim Yıİmaz'ın yönettıği "Sevgili Doktor" adlı oyunu sahneleyecek. Celal Ferdi Gökçay Salonu'nda saat 11 30daBedriBaykam, "Türkiye,ÇağdaşSanat,Çağdaş Toplum" başlıkh bir söyleşi gerçekleştirecek. İstanbul Lisesi Konferans Salonu'nda saat 13.45'te gazetemiz yazan İlhan Selçuk bir söyleşi gerçekleştirecek. Saat 19.00'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda "Erol Evgin ile Müzik" konseri verilecek. İzmir Operası ile Burgaz İZMİR (ANKA) - İzmir Devlet Opera ve Balesi ile Bulgaristan'ın Burgaz Devlet Opera ve Balesi yapılan bir anlaşma ile kardeş opera oldular. Her iki opera arasında imzalanan anlaşmaya göre İzmir Operasf run Burgaz'da, , Burgaz Operasf nın da Izmir'de konser vermesi kararlaştınldı. İzmir Opera ve Balesi, Verdi'nin "Macbeth" operasıru 29-31 mayısta Burgaz'da sahneledi. Burgaz Devlet Operası da 23-25 ekimde Izmir'de, Puccini'nin "La Boheme" operasmı sahneleyecek. Mete Akyol Hem Yaşadım Hem de Yazdım /Kültür Servisi - Gazeteci Mete Akyol'un "Hem Yaşadım Hem de Yazdım" adlı kitabı, Yıbnaz Yayınlan'ndan çıktı. " Adnan Merderes ve Garson Bendeniz", "Kadınlar Krah Süleyman demirel". "Talat Aydemir'e İsmet İnönü'den Babalık". "Kasım Gülek Ay'a Gidiyor", "Zeki Müren Körler Okulunda". "Bulgaristan Seferi", "Deniz Gezmiş ve Polis Müdürü Burun Buruna", "Meryem Ana'nın Resmi Karşısında" ve "Ben Gezideyken Bir Erkekle Yata. Kanmı Kutladım" gibi başlıklann yer aldığı kitabın önsözünde Akyol şöyle diyor: "Bu kitapta okuyacağınız yazılarla size iletmeye çahştığım olaylann tümünü. nefes nefese bir heyecan. doludizgin bir coşku, dörtnala bir tempo ve Everest yüceliğinde bir tatmin duygusu içinde yaşadım. İlginizi çekeceklerine inandığmı olaylann çoğunun başrolündeki kişiler, Türkiye'nin bugüne ^lmesinde önemli görevler üstlenen sonımlulanİır. Türk şiirinin kimliği • BERGAMA(AA)-57. Uluslararası Bergama Kermesi kapsamında Türk şiirinin kimliği tartışıldı. Bergama Belediyesi tarafından dûzenlenen kermes kapsamında "Şiirin Kimliği, Kimliğin Şiiri" konulu bir rjanel yapıldı. Panele şairler Ismet ÖzeK Ahmet Damar ve eleştirmen Mehmet H. Doğan katıldı. Paneli yöneten Mehmet Doğan, şiirin kimliğinin aranmasmda toplum ve onu yaratan kişilerin kimliğinden öteye gidilemeyeceğini belirterek. "Şiirin kimliğini ararken, onu yaratan insanı gözönünde tutmahyız. Şiirin ve şairin özgünlüğü de buradan kaynaklanıyor" dedi. Şair İsmet Özel ise şiirin diğer uğraşlardan aynlan bir özelliğjnin olduğunu, bu nedenle bir kimliği bulunması gerektiğini ifade ederek, şiirin, insanın dışavurumunun bir biçimi olduğunu söyledi. Şiirin dünyadan abnan izlenimlerin etkisinde olduğunu kaydeden Özel, şöyle konuştu: "Şiir. şiir olarak ortaya • çıktığında bizim insan olma vasfimızla çakışır. Şiirin kimliğini bilmemiz, vazgeçemeyeceğimiz bir söz alanını bulmamız demektir. Türkiye'de bürokrasi, her evrede kimlık kazanırken şiir buna yönelik bir itirazgeliştîrdi. Türk şiirinin içinde bulunduğu kriz, geleneksel yapının son kalıntılannın çözülmüş olmasıyla ilgiiidir" dedi. Şair Ahmet Damar da şairin tüm konulara sanıkbk yapüğını belirterek, "Şairin en önemli özelliği bağnnsız olmasıdır. Şair her zaman dar bir çerçevede kalmıştır. Ama medya ile birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz" şeklinde konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle