18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 NİSAN1993 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI DÜNYADAN KISAKlgA Thames TV'de kilîtlenme • Ekonomi Servisi -Bağrmaz bır program yapım şirketi olan Thames TV'nin hisseleri. kunıluşun; yayıncılık, akaryakıt servisi ve yatınm bankacılığı gnıbu Pearson ile 'evleneceği' yolundaki haberler üzenne kılitlendi. Almanya greve doğpu • Ekonomi Senisi- Çelik, elektrik ve imalatsektörterinde çalışan eski Demokratik AJmanyalı işçilerin, Batılı işçiler ile ücret paritelerini belirleyecek sendika görüşmelerinden son anda çekilmeleri, Almanya'yı grev dalgasırun eşiğine getirdi. Demokratik Almanya'nın 'kilit sektörleri' olarak tarumlanan üç sektördeki anlaşmazhk karşısında, sendikalar: görüşmelerin uzaması yüzünden, işçilerin bugüne değin yüzde 21 ücret kaybına uğradıklan savıyla, greve gidebileceklerini açıkladılar. Rolls Royce'un önensi • EkoaonuServisi- İngiltere'nın havacılık sanayünde öndegelen motor üreticisi Rolls-Royce, AT-ABD görüşraelerinde 'sübvansiyonlann genişletilmesi' konusunun da gündeme getırilmesi çağnsı yaptı. ABD, Avrupaülan ürettikleri Airbus uçaklannı sübvansiyone ederek Amerikan Boeing fırmasına lcarşı haksız rekabete giri^mekle suçluyor ve misilleme tehtidinde bulunuyordu. Hong Kong sorunu ^ • Ekonomi Senfcâ-Çin, Hong Kong ekonomisi üzerindeki etkinliğini arttırmak konusunda, İngiltere'ye poliük baskı yapmaya başladı. Çin Başbakanı Li Peng, Hong Kong'un 'daha fazla demokraükleşme' yolunda attığı adımlann Çin-İngiliz tkaret ilişkilerini zedeleyebileceğıni ve kendilerinın 'gölge yönetim' kurmak zorunda kalabileceklerini belirtti. Buna karşılık Hong Kong Valisi Chris Patten. Singapur Radyosu'na yapüğı açıklamada Çin'in derdi. 1995'teki serbest seçimleri gölgelemekten başka birşcy Jegü' sözlerini kullandı. Cibakara doymadı • Ekonomi Servisi- İsviçre'nin önde gelen ilaçve kimyasal madde ûreticilerinden Ciba-Geigy'nin I992yıh vergilendirilmemiş kan, önceki yıla oranla yüzde 19 artarak l milyar dolara (9 trilyon 600 milyar lira) yükseldi. Disney'a Avrupa yaramadı • Ekooomi Servisi - Paris yakınlannda kurulan Euro Disney, kurucu gnıba yaramadı. Geçen yıl nisan ayında açılan Euro Disney'in, bir yıl içtnde 3 milyar 200 milyon dolarhk (yaİdaşık 28 trilyon lira) bir borç batağına sürükienmesi, kıınıculan telaşlandırdı. Euro Disney yönetimi 'yeni düzenlemeler ve secenekler konusunda uzun uzun dûşünmek zorundayız' açıklamasını yaptı. ÇinSeddi'ne rakip •EkooooiServisi -Çin'in, Tanm Havzası'nda petrol aranması için yabancı petrol şirketlerine yapüğı çağn, söz konusu şirketlerce 'çekinceyle' karşılamyor. Petrol şirketleri, Tanm Havzası'nda petrolün varbğının kesin olmadjğmı, petrol çıkartılsa bile yararlarulacağı bölgelere utaştınlması için, Alaska Boru Hattı'ndan daha uzun bir boru hatuna gercksinileceğini beiirtiyorlar. Verdiği kredileri karaborsaya kaptıran Batı kapitalizmi neye uğradığını şaşırdı Rıısya, Mafya'nın cirit alanı! MURAT ARIN Rusya'da Mafya cirit atı- yor. Ama bu Mafya bildiği- miz Sicilya Mafyası değil, öz be öz Rus Mafyasj. Sovyetler Birliği çökmeden önce de var olan, bugünkü kaos içinde iyi- ce palazlanan, üst düzey bü- rokratlan da içine alarak eko- nomiyi yöneten bir Mafya. Son bir aydır bütün gözler Rusya ûzerinde. îktidar kav- gası aru aruna izleniyor. Yelt- sin'in I99l'deki yükselişinin ardından bu kadar güçsüz kalmasının altında ekonomik nedenler yatıyor. Yeltsin eko- nomik re- formlan ger- çekleştirmek- te başansız oldu, ekono- mi tamamen çöktü, halk ayda yüzde 30-40'lara va- ran enflasyon karşısında eziliyor. Bugün Batı'nın Rus- ya'ya yardım yapma konu- sunda eli titri- yor. I989'dan bu yana Rus- ya'ya yak- laşık 90 mil- yar dolar yardım yaptı. Bunun 48 milyar do- lannı önemli bir bölümü, Rusya'nın Doğu Almanya 'dan çekilmesi karşılığında Almanya tarafı- ndan verildi. ABD'nin yardı- mlannın yalnızca 10 milyar dolar olduğu buna eklenırse Almanya'nın ne kadar büyük bir parayı akıttığı açık bir bi- çimde görülebiliyor. Rusya ve eski Sovyet Cum- huriyetleri'ne akıtılan bu 90 milyar dolar nereye gitti? Ekonomirün rayına oturtul- masına, halkın göreli olarak örnek yeterli. Geçen yıl The VVall Street Journal Europe'- da yer alan bir habere göre dünyanın önde gelen petrol ûreticilerinden biri olan Bağımsız Devletler Toplulu- ğu'nun üreüminin yüzde 30'u havaya uçuyor! Petrolün bir bölümü taşınırken tankerler yok oluyor, bir bölümü boru hattjndaki kaçaklardan yitip gidiyor! The European gazetesi ise Ermenistan'a 1988'deki dep- rem felaketinden sonra yardımın halka uiaşmamasını eski Sovyetler Birliği'ni ve Rusya'yı Mafya'nın yönetti- ğine bir kanıt olarak gösteriyor. Rusya'ya mal ve yiye- cek karabor- sada satışa sunuluyor. Geçen yıl başında Rusya'ya 24 milyar do- larhk yardım yapılacağın- dan çokça konuşuldu. Ancak bu- güne kadar bu yardımın ancak dörtte biri ulaştı. Aslında yardım kre- diler ve çe- şitli özel ant- laşmalar çer- çevesinde; doğrudan para yardımını pek kapsamı- yor. Para olarak verileoek bö- lüm ise Rusya, ekonomik re- formlan tam olarak uygula- yamadığı, öne sürülen koşul- lan yerine getirmediği için tu- tuluyor. Bu son gelişmeler sonrasın- da, Batı Rusya'da demokrasi- yi korumak için para musluk- lannı hemen açmak zorunda. 14-15 nisanda Tokyo'da yapı- lacak Yediler Grubu Ekono- bir aydır bütün gözJer Rusya ûzerinde. İktidar kavgası anı anına izleniyor. Yeltsin'in 1991'deki yükselişinin ardından bu kadar güçsüz kalmasının altında ekoribmik nedenler yatıyor. Yeltsin reformlan gerçekleştirmekte başansız oldu, halk ayda yüzde 30-40'lara varan enflasyon karşısında eziliyor. refahının artmasına bu para *nik Zirvesi'nde Rusya'nın re- yeterli değil miydi? Yapılan form planlannı destekleyen yardımlar ekonominin reha- bilitasyonuna değil, büyük öl- çüde aktı. alınması Mafya'nın kasalanna Artık Batı, bir avuç Rus'un fsviçre'deki banka he- saplannı kabartmak için para vermek istemiyor. Durumun ne kadar vahim olduğunu görmek için şu iki somut kararlar umuluyor. Ancak paranm bugüne ka- dar olduğu gibi fsviçre banka- lannda son bulmaması için bu kez yardımın doğrudan halkın eline ulaşacak yöntem- lerle yapılmasına dikkat edile- cek. Sovyetler f dehalkmııjikleşiyot' Halk, Rusya'da komünizm- den kapitaliz- megeçişin bedeüni ağır ödüyor. Enflasyon ayda yûzde 30-40'larda seyreder- ken halkın geiirierinde aynıölçüde • birartış oimuyor. Hattaocak 1992'de, dönemin Başbakanı Yegor Gaklar'ın fîv atlan serbest bırakmasından sonra, fiyatlann roket hjzında yfikseMiği, maaşlann yaya kaldığı sö> lenebüir. Rusy a'da sabit geiiri olan işçilerin, memurların durumu her geçen gün daha kötüleşiyor. I ne European gazetesinin bir haberine göre emekhler yaklaşıkbeş dolar (serbest kuragöre) ayhk alıyor. Yaşam standartlan ekonomiyle büiikte çökmüş dummda. Dükkanlar- dafıyatlar berhafta değişiyor. Artık maaşlarda da aynı yöntem izleniyor. Genelde aylık yerine haftalık ödemeler yapdıyor. Bankadan kredi aiabilen şansh insanlar ise bu parayı har vurup harman sa vuraoüiyor. Çünkü ydlık enflasyon yüzde 3500'ü buluyor, oysa banka yılda \ üzde 60 faiz alıyor. Bulaşanhastahk: Enflasyon Rusya'da enflasyon ayda yüzde 30-40'lara brmanınış buiunuyor. Aciiensıkı para politikalan çer- çevesûıde önlemkr almmazsa birkaçay içinde yüzde yüzlerin üzerine tırmanması bekkniyor. Rusya, i Tenunuz 1992'de sıkıbir para politikasıylabirlikte rublenin tepetaJdak gidişJni durdurmaya çalıştı. Ancak bir iki ay içinde ber şey eski tas eski hamam görüntü- süne büründü. Bunun temeUnde sanayinin çökmüş olması yatıyor. Merkez Bankası, komünist repnîden de> ralınan köhne Ruble Ruble'nin ABD Dolanna karş*değeri 200 400 600 800" Nisan 1991 Enflasyon Aylık artış oranlan 80% 6 0 % ~ 40% 20% Ocak 1991 iştetmeleri ayakta tutmakiçin roatbaasmı gecegûndfiz çauştu-ıyor. Rusya'nm KİTTerine akıtılan bu paralar , Batı'nmnalüt olarak yapacağı yardunlann önemli bölümünü tutmasına oeden oluyor. Geçen yıl, IMFve Dünya Bankası'nm mali yardsnı, 5 milyar dolar olması gerekirken 1 milyar dolarda kaldı.RuMeye isrjkrar kazandmhnası, için 4-6 milyar dolann yeterli olacağı savunuluyor. Ancak Merkez Bankası'nın karşdıksız para basmayı durdurması, bütçe açığı hedeflerinin tutturulması gerekiyor. 93 DUNYA EKONOMISENEBAKIŞ ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA Tünelin Ucunda Hala Bir Işık Yok! Dünya ekonomisi 1989'dan beri bir durgunluğun pençesinde. Bu, II. Dünya Savaşı'ndan bu yana en uzun ve sanayileşmiş ülkelerin arasında en eşzamanlı durgunluk o<du. 1992 yılı sonunda dünya eko- nomisinde bazı olumlu eğilimler görülmesine rağmen henüz, dur- gunluktan yakın zamanda çıkıla- cağını düşündürecek bir gelişme yok. Aksine, daha düne kadar enf- lasyonist tehlikelere karşı uyanık olunmasını savunan Samuel Brit- tan (Rnancial Times) gibi ekono- mistlerin şimdi genelleşmiş bir depresyon tehlikesinden bahset- meye başladıklanna bakılırsa du- rum oldukça vahim. ABD ekonomisi kararsız Hafta başında, 1992'nin IV. dört ayfık döneminde ABD ekonomisi- nin %47 büyümüş olduğu açıklandı. Aynı dönernde şirket karları da bek- lenmedik düzeyde yükselmiş gözü- küyordu. Ne var ki bundan sonra açıklanan göstergeler genel olarak aksi bir yöne işaret edecekti. Mart- ta, Tükettci Güveni ve Satın Alma Müdürleri endeksleri, yıl başından beri üçürtcü defa tekrar düştüler. Marnn son haftasında, yeni işsizle- rin sayısı beklenmedik şekilde 33.000 kişi arttı. Buna ek olarak Merck, Fokker, American Airlines, Delta Airlines ve United Airlines gibi şirketler toplam 10.000'in üs- tünde işçi çıkaracaklannı açıkladı- lar. ABD ekonomisinde prodüktivrte artmasına rağmen işsizlikte ciddi bir azalma olmaması yeniden yapı- lanmanın hala sürdüğünü ve karlılık artşının henüz daha yüksek yatınm, istihdam ve tüketici güveni- ne dönüşemediğini gösteriyor. Hem tüketici talebi hem de şirketie- rin beklentileri hala istikrarsız. Bu yüzden geleceği hala belirsiz. Bu koşullarda ABD ticaret sekreteri Ron Brovvn'un %4.7'lik büyüme hızına bakıp da "Anlamlı bir topar- lanmaya işaret ediyor" demesi bi- raz erken konmuş bir teşhis oldu. Bu yıl şirketlerin sermaye harca- malarının %4 gerilemesi beklenen Japonyada mart ayında sanayi üretiminin %1.9 artması kimseyi ümitlendirmedi. Bu artış nisan ayı- nda talebin artacağına ilişkin bir beklentinin ürünüydü ve devam et- mesi beklenmiyordu. Avrupa da başta Almanya olmak üzere, durgunluk derinleşmeye de- vam ediyor. Almanya'da sanayi üretimi ocak ayında tvr önceki yıla göre %10.2 ve şubat ayında da %11 geriledi. Almanya'da 1993 yılında sanayi üretiminin %7 gerilemesi bekleniyor. Isveç'te geçen yılın son de madenciler ve demiryolu işçile- rinin aynı gün yapılan grevlerine çok büyük katıltm oldu. italya'da üç büyük sendika konfederasyonu 4 saatlik bir protesto grevi çağnsı yaptı ve yağmura rağmen sokaklar- da büyük yürüyüşler oldu. Ekonomik durgunluk ve istik- rarsızlıktan son yıllarda pek etkilen- memiş olan Latin Amerika ve Gü- ney Asya'daki yeni sanayileşmiş ül- kelerde bu durumun değişmekte ol- duğuna dair göstergeler var. Latin Amerika'da ortalama eko- Avnıpalı işçiler suskunluğu terkettL Hafta içinde Almanya.'da 5 saate kadar genel grevİer düzenleyen işçiler,'Büyük şansa sabjp olduğu söylenen kuşağm hicbir şansı otmadığı görülüyor' yazîlı pankart lar taşıdılar. 3 ayında GSMH %3.6 geriledi. Ispanyada ocak ayında yıllık eko- nomik büyüme %0.1 gerilerken sa- nayi üretimi %8.8, yatnmlar da %6.7 düştü. Aynı dönemde kalya'- da sanayi üretimi bir önceki yıla göre %10.2 gerilemişti. Fransa'da durgunluğun etkisi ile bütçe açığı ve işsizlik artmaya devam etti. tşçiler ayakta Bütün bu gelişmelerin yanı sıra işçi kesimindeki suskunluk ve hare- ketsizliğin de dağılmaya başladı- ğını gösteren işaretler belirdi. Bu da tabii ki ekonomik toparlanmanm geleceği açısından pek iyi bir haber değildi. Hafta içinde Almanya'da, 200 şirketi kapsayan 1-5 saatlik pro- testo grevlerine 100.000'den fazla işçi katıldı. 90.000 çelik ve elektronik iscisi Bonn'da, hükümetı protesto gösterileri düzenlediler. Ingiltere- nomık büyüme 1991'de % 3.2'den 1992'de % 2.6'ya düştü. Bu arada bu ülkelerin cari açıkları da büyük ölçüde genişledi. Bu ülkeler, aynı Türkiye'de olduğu gibi döviz re- zervlerini ancak faizlerin ve ulusal paranm değerinin yüksek tutulması ile cezbedilen kısa vadeli sermaye hareketleri ile yüksek tutabildiler. Şimdi gözlemciler bu durumun daha fazla devam edemeyeceğini ve en ufak güven sarsıcı bir olayda kısa vadeli sermayenin kaçması ile bu ülkelerin yeni bir borç krizine dü- şeceği konusunda giderek birleşi- yorlar. 'Uzakdoğu'nun kaplanlarf da tehlike işaretleri veriyor. Tayvan'da sanayi üretimi ocakta bir önceki yıla göre %14 düştü. Çin'deki göz ka- maştırıcı büyümenin aynı anda fi- yatları ve işsizliği arttırdığı ve eko- nomiyi hızla ısıtmakta olduğu göz- leniyor. 1980'ler boyunca ortalama %8.7 büyüyen Güney Kore'de de büyüme hızı 1990dan beri düşüyor. Büyüme hızının 1992'de %4'ün bi- raz ûzerinde kalması bekleniyor. Kore'de işçi işçi sınıfının 1980'lerin sonunda ücrettaleplerini şiddetli ve uzun grevlerle dayatması ile ger- çek gelirler 1987'de %11.6,1988de %19.6 ve 1989'da %21 artmıştı. Ja- ponya'da da işsizliğe karşı diren- mek için yıllardan beri ilk defa sen- dikalar protesto çağrıları yapmaya başladılar. Hindistan'da ise ban- kacılık sektöründe bir milyondan fazla mavi yakalı işçi düşük ücretle- ri protesto etmek için bir günlük ba- şarılı bir grev sahneledi. Politika yokiuğu Bu koşullarda, IMF başta olmak üzere tüm uluslararası kuruluşlar G-7 ülkelerini bir işbirliği içinde ekonomilerini canlandırmaya çağırıyorlar. Samuel Brittan gibi ekonomistler biad edip "Keynesçi" olmaya başlıyorlar. Ama hükümet- ler ekonomileri canlandıracak ka- rarları alırken ya tereddüt ediyorlar (Almanya, Ingiltere) ya da çelişkili yollara gidiyorlar (ABD). Çünkü, bu- gün, Keynesçi ekonomik politikala- rın önünde iki ciddi engel var. • Japonya hariç diğer G-7 ülkele-. ri hem dış ticaret ve hem de bütçe açığı ile karşı karşıya. Bu yüzden, haklı olarak Keynesçi politikaların bütçe açıklarını ve faizleri daha da arttıracağından ve bir enflasyonist basınç yaratmasından endişe edi- yorlar. • Uluslararasılaşmanın bugünkü düzeyinde, ekonomi teşvik edildi- ğinde artacak olan talebin iç piya- sayı canlandıracağının garantisi yok. Aksine ithalatı arttırarak dış ti- caret açığını büyütmesi de müm- kün. Bunu engellemenin yolu ise korumacılık ve ticaret savaşları. Neticede ne Alman faizleri bekle- nen hızla düşüyor, ne ingiltere ve Avrupa ülkeleri rahatlıkla bir Key- nesyen tercih yapabiliyorlar. Ne de ABE>-AT-Japonya GATT görüşme- lerini birsonuca ulaştırabiliyor. Işte bu yüzden henüz tünelin ucunda bir ışık gözükmüyor. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Devler ve Cöceler Son yillann en belırleyici gelişrmı kuşkusuz küreselleş- medir. Özellikle ekonomik ve siyasal süreçlergiderek ar- tan bir oranda uluslararası bir nitelik kazanıyor. Bu sürecin, küreselleşmenin altyapısını sermayenin çokuluslu doğrultuda genişlemesi oluşturuyor. Sermayenin çokuluslu ortaklıklar eliyle yayılması son on yıl boyunca büyük bir ivme kazandı. Çokuluslu ortaklı- klann sınır ötesi yaürımları, bu dönemde, dünya üretimi- nin dört kat, dünya dış ticaretinin de üç katı dolayında artmış buiunuyor. Uluslararası veriler, günümüzde 35 bin dolayında çokuluslu ortaklık bulunduğunu ve bunların 170 bin dolayında kendilerine bağlı ortaklığı deneb'mlerin- de tuttuklarını gösteriyor. Sermaye engel tanımıyor; dünyayı kavrıyor. Teknoloji- ' nin bir kısım süreçlerde bölünebilir doğrultuda gelişmesi de küçük ve orta işletmelerin büyümesini, giderek çoku- luslulaşmasını sağlıyor. Ortaklıkların son yıllarda yoğun bir biçimde birleşme ve bütünleşmeleri de çokuluslu yarı- şta güç kazanma amacına dayanıyor. Çokuluslu ortakJ/klarla ılgili en son veriler bunlann bü- yumelerinin devingen bir özellik taşıdığını kanıtlıyor. Bü- yüklükte ilk sırayı alan yüz ortaklık gerçek birer ekonomik dev özelliği taşıyor. Örneğin en büyükleri ABD'nin Gene- ral Motors Ortakiığı nın yıllık satış tutan (1991 de), yak- laşık 124 milyar dolar ile Türkiye'nin toplam yıllık yurtiçi üretim değerine yakındı; çalışanlarının sayısı da 750 bin ile ülkemizin kamu ekonomik kuruluşlarının (KİT) toplam çalışanlanndan çoktu. Sanayi kuruluşu özelliği taşıyan en büyük yüz çokulus- lu ortaklığın 13ü kamu ekonomik girişımidir. Bunlann mülkiyeti ve yönetimi kamuya ya da kamu adına ilgili hü- kümete aittir. Bu yüzde 13 dolayındaki ağırlık, varlıklar, satışlar ve işgücü gibi öbür değişkenler için de geçerlidir denilebilir. İlk ya da en büyük çokuluslular arasırta girebilen kamu girişimlerinin beşi Fransa'nındır. Italya ve Ispanya ikişer ortaklığa sahiptir; birer ortaklık da Avusturya, Brezilya, Meksika ve Venezüela ya ka/ıyor 'İlk yüz'e girebilen özel Fransız ortaklıklarının sayısı üç; Italyan ortaklıklannın da ikkjir. Adı geçen öbür ülkelerin hiçbir özel ortaklığı ilk yüze giremiyor. Açıktır ki Türkiye ile benzer geiişme düzeyinde bulu- nan ülkeler; bunun da ötesınde sanayileşme sürecine ül- kemizden çok önceleri başlayan Fransa ve Italya gibi ül- keler; sermayenin uluslararasılaşmasında kamu girişim- ciliğinden etkin bir biçimde yararlanmak zorunda kal- maktadır. Sermaye sınır ötesi yabrımlara yöneliyor; küreselleşn yor, ülkeler bu sürece, bu her şeye egemen olan gidişe, kamu ve özel ayrımı yapmadan, tüm olanaklarını kullana- rak katılmaya uğraşıyor. • • • Türkiye ne mi yapıyor? Bu hafta başında yer aldığı gibi, PTT'nin, telefon ile ilgili ikinci T'sini yabancılara satarak ekonomisini kurtarmaya calışıyor. Bunun da ötesinde, PTT'nin ikinci T'sini yabancılara nasıl satacağının saptarv ması işini de yine yabancılara soruyor. PTT, özellikle son on yıl boyunca telefon alanındaki yo- ğun yanrımlarıyla, uluslararası teknolojik gelişmeleri, en aztndan yakalamaya çalışan kamu kuruluşlarından biri yadabirincisidir. Telefon ağı son aln yıl boyunca yüzde 15 dolayında bir büyüme göstermektedir, nüfus artışı ve kentleşme bu bü- yümenin belli bir süre daha süreceğini kanıtlıyor. Getece*- ğe yönelik kar beklentileri yabancılarm saldınsına yefl* ', yor. Geçen yıllarda. Netaş ve Teletaş özelleştjrmeleriyle PTT'nin yerli teknoloji alanındaki damarlan esasen kesil- miş buiunuyor. Oysa uluslararası teknoloji yanşında tele- fon ve buna ilişkin iletişim çok büyük bir önem taşıyor. Üstüne üstJük PTT Genel Müdürlüğü bir buçuk yıllık bir süredir vekil ileyürütülüyor. Kısaca, PTT örneğinin de kanıtladığı gibi, Türkiye, çok büyük kar olanakları ve geleceği olan bir birimi elden çı- karmaya uğraşıyor. Ve etkin çalıştrmıyor. Burada sorun mulkiyet tartjşması değikjir; KlT'nin et- kin ve verimli çalıştırılmasıdır. Yıllardır, KİTyönetimleri, tam bir bilinmezlik ve belirsiz- lik içinde tutuluyor; sisler içinde yaşıyor. Siyasal yönetj- me bağımlı ve çoğu gerçekten yetersiz KİT yönetimleri, kurumlarının bir an önce satalmasını bekleyen; yabrım ve üreöm programlan yapamayan bir konumda tutuluyor. Ulusal ekonomiye de, KlT'ine de yapılabilecek en büyük kötülük budur Türkiye, kamu ve özel mulkiyet taroşmalarının ötesin- de, sermayenin uluslararasılaşması ve teknolojinin üreti- mi süreçlerine ulusal bir programla katılmanın yollarını aramalıdır. Orta Asya'ya gidiş, günümüzde örs ve çekiçle oimuyor; üretim ve tekonolji ile oluyor. Avrupa'daki dört 'iş ünitesinin' fazlalık olduğu açıklandı IBM safra atıyor• Uzun süredir ekonomik bunalım yaşayan International Business Machines (IBM), kurtuluşu hem yönetim değişikliğinde, hem de Avrupa'da 'fazlalık' olduğunu açıkladığı üretim ürütelerirü elden çıkartmakta aramaya koyuldu. Ekonomi Servi- si-IBM, içinde bu- iunduğu ekono- mik bunalımdan kurtulabilmek için başkalık görevine 'tek ve tam yetkili' olarak Louis Gerstner'i geti- rirken Avrupa'daki dört üre- tim ünitesinin de 'fazlabk' ol- duğunu açıkladi. Fazlalık olduklan açıklanan dört ünite, yakın zamana de- ğin, IBM'in Avrupa'daki en iddialı ürünlerinı üreten birim- ler olarak biliniyordu. Ancak ekonomik bunahmdan kurtul- mak için her şeyi 'göze ahnış' bulunan IBM; Fransa, İngilte- re, fspanya ve İsveç'teki bu üniteleri de 'gözden çıkartmış' durumda. Topun ağzmdakiler IBM'in kurban etmeye ha- arlandığı dört üretim ünitessi de aslında uluslararası bir dev niteliğindeki şirketin, olağan koşullar altında kolay kola fe- da edemeyeceği birimler. Ne var ki IBM'in bugün yasadığı ortam, hiç de 'olağan' degil. Topun ağzındaki üretim üni- teleri ise şunlar: • Fransa'da: Büyük ana çerçeveler ile silikon çipler üre- ten Montpelier fabrikası, • tngfltere'de: Küçük bellek ünite- leri üreten Havant fabrikası, •Ispanya'da: Küçük çerçeveler üreten Valencia fab- rikası, • Isveç'te: Yazıa üreten JarfaUa fabrikası. IBM yönetimi, bu ünitelerin bağımsız şirketler' şeklinde çalıştınlmasından yana. Böy- lelikle belkı" zarardan kurtu- labilecekierine, hatta kariı du- ruma geçebileceklerine inanıh- yor. Ancak, uluslararası devin yeni Başkanı Gerstner'in 'ken- disinden önce' hazırlanan bu planı onaylayıp onaylamaya- cağı henüz bilinmiyo'r. İşin kö- tüsü, IBM'in kurtuluşu için daha cüretli' davranması bek- lenen Gerstner, bu beklentiyi boş çıkartmazsa dört ünitede- ki toplam 4 bin 867 işçinin ge- lecekleri de tehlikeye girecek. IBM, geçen hafta ABD'deki üretim üniteknnde 2 bin 600 işçinin işlerine son vermişti. Bu, şirketin 79 yıllık tarihinde- ki ilk 'nza dışı' işten çıkart- maydı. Şirketin, 1993 sonuna dek dünya çapında işten cı- kartmayı planladığı işçi sayısının 25 bin olduğu ve bun- lann lubınıninde Avrupa'dan kurban edileceği bilmiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle