Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 NİSAN1993 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
DÜNYADAN
KISAKlgA
Thames TV'de
kilîtlenme
• Ekonomi Servisi -Bağrmaz
bır program yapım şirketi olan
Thames TV'nin hisseleri.
kunıluşun; yayıncılık,
akaryakıt servisi ve yatınm
bankacılığı gnıbu Pearson ile
'evleneceği' yolundaki
haberler üzenne kılitlendi.
Almanya greve
doğpu
• Ekonomi Senisi- Çelik,
elektrik ve imalatsektörterinde
çalışan eski Demokratik
AJmanyalı işçilerin, Batılı
işçiler ile ücret paritelerini
belirleyecek sendika
görüşmelerinden son anda
çekilmeleri, Almanya'yı grev
dalgasırun eşiğine getirdi.
Demokratik Almanya'nın
'kilit sektörleri' olarak
tarumlanan üç sektördeki
anlaşmazhk karşısında,
sendikalar: görüşmelerin
uzaması yüzünden, işçilerin
bugüne değin yüzde 21 ücret
kaybına uğradıklan savıyla,
greve gidebileceklerini
açıkladılar.
Rolls Royce'un
önensi
• EkoaonuServisi-
İngiltere'nın havacılık
sanayünde öndegelen motor
üreticisi Rolls-Royce,
AT-ABD görüşraelerinde
'sübvansiyonlann
genişletilmesi' konusunun da
gündeme getırilmesi çağnsı
yaptı. ABD, Avrupaülan
ürettikleri Airbus uçaklannı
sübvansiyone ederek
Amerikan Boeing fırmasına
lcarşı haksız rekabete
giri^mekle suçluyor ve
misilleme tehtidinde
bulunuyordu.
Hong Kong
sorunu ^
• Ekonomi Senfcâ-Çin,
Hong Kong ekonomisi
üzerindeki etkinliğini
arttırmak konusunda,
İngiltere'ye poliük baskı
yapmaya başladı. Çin
Başbakanı Li Peng, Hong
Kong'un 'daha fazla
demokraükleşme' yolunda
attığı adımlann Çin-İngiliz
tkaret ilişkilerini
zedeleyebileceğıni ve
kendilerinın 'gölge yönetim'
kurmak zorunda
kalabileceklerini belirtti.
Buna karşılık Hong Kong
Valisi Chris Patten. Singapur
Radyosu'na yapüğı
açıklamada Çin'in derdi.
1995'teki serbest seçimleri
gölgelemekten başka birşcy
Jegü' sözlerini kullandı.
Cibakara
doymadı
• Ekonomi Servisi-
İsviçre'nin önde gelen ilaçve
kimyasal madde
ûreticilerinden
Ciba-Geigy'nin I992yıh
vergilendirilmemiş kan,
önceki yıla oranla yüzde 19
artarak l milyar dolara (9
trilyon 600 milyar lira)
yükseldi.
Disney'a Avrupa
yaramadı
• Ekooomi Servisi - Paris
yakınlannda kurulan Euro
Disney, kurucu gnıba
yaramadı. Geçen yıl nisan
ayında açılan Euro
Disney'in, bir yıl içtnde 3
milyar 200 milyon dolarhk
(yaİdaşık 28 trilyon lira) bir
borç batağına sürükienmesi,
kıınıculan telaşlandırdı.
Euro Disney yönetimi 'yeni
düzenlemeler ve secenekler
konusunda uzun uzun
dûşünmek zorundayız'
açıklamasını yaptı.
ÇinSeddi'ne
rakip
•EkooooiServisi -Çin'in,
Tanm Havzası'nda petrol
aranması için yabancı petrol
şirketlerine yapüğı çağn, söz
konusu şirketlerce 'çekinceyle'
karşılamyor. Petrol şirketleri,
Tanm Havzası'nda petrolün
varbğının kesin olmadjğmı,
petrol çıkartılsa bile
yararlarulacağı bölgelere
utaştınlması için, Alaska Boru
Hattı'ndan daha uzun bir boru
hatuna gercksinileceğini
beiirtiyorlar.
Verdiği kredileri karaborsaya kaptıran Batı kapitalizmi neye uğradığını şaşırdı
Rıısya, Mafya'nın cirit alanı!
MURAT ARIN
Rusya'da Mafya cirit atı-
yor. Ama bu Mafya bildiği-
miz Sicilya Mafyası değil, öz
be öz Rus Mafyasj. Sovyetler
Birliği çökmeden önce de var
olan, bugünkü kaos içinde iyi-
ce palazlanan, üst düzey bü-
rokratlan da içine alarak eko-
nomiyi yöneten bir Mafya.
Son bir aydır bütün gözler
Rusya ûzerinde. îktidar kav-
gası aru aruna izleniyor. Yelt-
sin'in I99l'deki yükselişinin
ardından bu kadar güçsüz
kalmasının altında ekonomik
nedenler yatıyor. Yeltsin eko-
nomik re-
formlan ger-
çekleştirmek-
te başansız
oldu, ekono-
mi tamamen
çöktü, halk
ayda yüzde
30-40'lara va-
ran enflasyon
karşısında
eziliyor.
Bugün
Batı'nın Rus-
ya'ya yardım
yapma konu-
sunda eli titri-
yor. I989'dan
bu yana Rus-
ya'ya yak-
laşık 90 mil-
yar dolar
yardım yaptı.
Bunun 48
milyar do-
lannı önemli
bir bölümü,
Rusya'nın
Doğu Almanya 'dan çekilmesi
karşılığında Almanya tarafı-
ndan verildi. ABD'nin yardı-
mlannın yalnızca 10 milyar
dolar olduğu buna eklenırse
Almanya'nın ne kadar büyük
bir parayı akıttığı açık bir bi-
çimde görülebiliyor.
Rusya ve eski Sovyet Cum-
huriyetleri'ne akıtılan bu 90
milyar dolar nereye gitti?
Ekonomirün rayına oturtul-
masına, halkın göreli olarak
örnek yeterli. Geçen yıl The
VVall Street Journal Europe'-
da yer alan bir habere göre
dünyanın önde gelen petrol
ûreticilerinden biri olan
Bağımsız Devletler Toplulu-
ğu'nun üreüminin yüzde 30'u
havaya uçuyor! Petrolün bir
bölümü taşınırken tankerler
yok oluyor, bir bölümü boru
hattjndaki kaçaklardan yitip
gidiyor!
The European gazetesi ise
Ermenistan'a 1988'deki dep-
rem felaketinden sonra
yardımın halka uiaşmamasını
eski Sovyetler Birliği'ni ve
Rusya'yı Mafya'nın yönetti-
ğine bir
kanıt olarak
gösteriyor.
Rusya'ya
mal ve yiye-
cek karabor-
sada satışa
sunuluyor.
Geçen yıl
başında
Rusya'ya 24
milyar do-
larhk yardım
yapılacağın-
dan çokça
konuşuldu.
Ancak bu-
güne kadar
bu yardımın
ancak dörtte
biri ulaştı.
Aslında
yardım kre-
diler ve çe-
şitli özel ant-
laşmalar çer-
çevesinde;
doğrudan
para yardımını pek kapsamı-
yor. Para olarak verileoek bö-
lüm ise Rusya, ekonomik re-
formlan tam olarak uygula-
yamadığı, öne sürülen koşul-
lan yerine getirmediği için tu-
tuluyor.
Bu son gelişmeler sonrasın-
da, Batı Rusya'da demokrasi-
yi korumak için para musluk-
lannı hemen açmak zorunda.
14-15 nisanda Tokyo'da yapı-
lacak Yediler Grubu Ekono-
bir aydır bütün
gözJer Rusya
ûzerinde. İktidar
kavgası anı anına
izleniyor. Yeltsin'in
1991'deki
yükselişinin ardından
bu kadar güçsüz
kalmasının altında
ekoribmik nedenler
yatıyor. Yeltsin
reformlan
gerçekleştirmekte
başansız oldu, halk
ayda yüzde
30-40'lara varan
enflasyon karşısında
eziliyor.
refahının artmasına bu para *nik Zirvesi'nde Rusya'nın re-
yeterli değil miydi? Yapılan form planlannı destekleyen
yardımlar ekonominin reha-
bilitasyonuna değil, büyük öl-
çüde
aktı.
alınması
Mafya'nın kasalanna
Artık Batı, bir avuç
Rus'un fsviçre'deki banka he-
saplannı kabartmak için para
vermek istemiyor.
Durumun ne kadar vahim
olduğunu görmek için şu iki
somut kararlar
umuluyor.
Ancak paranm bugüne ka-
dar olduğu gibi fsviçre banka-
lannda son bulmaması için bu
kez yardımın doğrudan
halkın eline ulaşacak yöntem-
lerle yapılmasına dikkat edile-
cek.
Sovyetler
f
dehalkmııjikleşiyot'
Halk,
Rusya'da
komünizm-
den
kapitaliz-
megeçişin
bedeüni
ağır
ödüyor.
Enflasyon
ayda yûzde
30-40'larda
seyreder-
ken halkın
geiirierinde
aynıölçüde
• birartış
oimuyor.
Hattaocak
1992'de,
dönemin Başbakanı Yegor Gaklar'ın
fîv atlan serbest bırakmasından sonra,
fiyatlann roket hjzında yfikseMiği, maaşlann
yaya kaldığı sö> lenebüir.
Rusy a'da sabit geiiri olan işçilerin,
memurların durumu her geçen gün daha
kötüleşiyor. I ne European gazetesinin bir
haberine
göre
emekhler
yaklaşıkbeş
dolar
(serbest
kuragöre)
ayhk alıyor.
Yaşam
standartlan
ekonomiyle
büiikte
çökmüş
dummda.
Dükkanlar-
dafıyatlar
berhafta
değişiyor.
Artık
maaşlarda
da aynı yöntem izleniyor. Genelde aylık
yerine haftalık ödemeler yapdıyor.
Bankadan kredi aiabilen şansh insanlar ise
bu parayı har vurup harman sa vuraoüiyor.
Çünkü ydlık enflasyon yüzde 3500'ü
buluyor, oysa banka yılda \ üzde 60 faiz
alıyor.
Bulaşanhastahk: Enflasyon
Rusya'da
enflasyon
ayda yüzde
30-40'lara
brmanınış
buiunuyor.
Aciiensıkı
para
politikalan
çer-
çevesûıde
önlemkr
almmazsa
birkaçay
içinde
yüzde
yüzlerin
üzerine
tırmanması
bekkniyor.
Rusya, i
Tenunuz
1992'de
sıkıbir
para
politikasıylabirlikte rublenin tepetaJdak
gidişJni durdurmaya çalıştı. Ancak bir iki ay
içinde ber şey eski tas eski hamam görüntü-
süne büründü. Bunun temeUnde sanayinin
çökmüş olması yatıyor. Merkez Bankası,
komünist repnîden de> ralınan köhne
Ruble
Ruble'nin ABD Dolanna karş*değeri
200
400
600
800"
Nisan 1991
Enflasyon
Aylık artış oranlan
80%
6 0 % ~
40%
20%
Ocak 1991
iştetmeleri
ayakta
tutmakiçin
roatbaasmı
gecegûndfiz
çauştu-ıyor.
Rusya'nm
KİTTerine
akıtılan bu
paralar ,
Batı'nmnalüt
olarak
yapacağı
yardunlann
önemli
bölümünü
tutmasına
oeden oluyor.
Geçen yıl,
IMFve
Dünya
Bankası'nm
mali yardsnı,
5 milyar dolar
olması
gerekirken 1 milyar dolarda kaldı.RuMeye
isrjkrar kazandmhnası, için 4-6 milyar
dolann yeterli olacağı savunuluyor. Ancak
Merkez Bankası'nın karşdıksız para
basmayı durdurması, bütçe açığı hedeflerinin
tutturulması gerekiyor.
93
DUNYA EKONOMISENEBAKIŞ
ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA
Tünelin Ucunda Hala Bir Işık Yok!
Dünya ekonomisi 1989'dan beri
bir durgunluğun pençesinde. Bu, II.
Dünya Savaşı'ndan bu yana en
uzun ve sanayileşmiş ülkelerin
arasında en eşzamanlı durgunluk
o<du. 1992 yılı sonunda dünya eko-
nomisinde bazı olumlu eğilimler
görülmesine rağmen henüz, dur-
gunluktan yakın zamanda çıkıla-
cağını düşündürecek bir gelişme
yok. Aksine, daha düne kadar enf-
lasyonist tehlikelere karşı uyanık
olunmasını savunan Samuel Brit-
tan (Rnancial Times) gibi ekono-
mistlerin şimdi genelleşmiş bir
depresyon tehlikesinden bahset-
meye başladıklanna bakılırsa du-
rum oldukça vahim.
ABD ekonomisi kararsız
Hafta başında, 1992'nin IV. dört
ayfık döneminde ABD ekonomisi-
nin %47 büyümüş olduğu açıklandı.
Aynı dönernde şirket karları da bek-
lenmedik düzeyde yükselmiş gözü-
küyordu. Ne var ki bundan sonra
açıklanan göstergeler genel olarak
aksi bir yöne işaret edecekti. Mart-
ta, Tükettci Güveni ve Satın Alma
Müdürleri endeksleri, yıl başından
beri üçürtcü defa tekrar düştüler.
Marnn son haftasında, yeni işsizle-
rin sayısı beklenmedik şekilde
33.000 kişi arttı. Buna ek olarak
Merck, Fokker, American Airlines,
Delta Airlines ve United Airlines
gibi şirketler toplam 10.000'in üs-
tünde işçi çıkaracaklannı açıkladı-
lar. ABD ekonomisinde prodüktivrte
artmasına rağmen işsizlikte ciddi
bir azalma olmaması yeniden yapı-
lanmanın hala sürdüğünü ve
karlılık artşının henüz daha yüksek
yatınm, istihdam ve tüketici güveni-
ne dönüşemediğini gösteriyor.
Hem tüketici talebi hem de şirketie-
rin beklentileri hala istikrarsız. Bu
yüzden geleceği hala belirsiz. Bu
koşullarda ABD ticaret sekreteri
Ron Brovvn'un %4.7'lik büyüme
hızına bakıp da "Anlamlı bir topar-
lanmaya işaret ediyor" demesi bi-
raz erken konmuş bir teşhis oldu.
Bu yıl şirketlerin sermaye harca-
malarının %4 gerilemesi beklenen
Japonyada mart ayında sanayi
üretiminin %1.9 artması kimseyi
ümitlendirmedi. Bu artış nisan ayı-
nda talebin artacağına ilişkin bir
beklentinin ürünüydü ve devam et-
mesi beklenmiyordu.
Avrupa da başta Almanya olmak
üzere, durgunluk derinleşmeye de-
vam ediyor. Almanya'da sanayi
üretimi ocak ayında tvr önceki yıla
göre %10.2 ve şubat ayında da %11
geriledi. Almanya'da 1993 yılında
sanayi üretiminin %7 gerilemesi
bekleniyor. Isveç'te geçen yılın son
de madenciler ve demiryolu işçile-
rinin aynı gün yapılan grevlerine
çok büyük katıltm oldu. italya'da üç
büyük sendika konfederasyonu 4
saatlik bir protesto grevi çağnsı
yaptı ve yağmura rağmen sokaklar-
da büyük yürüyüşler oldu.
Ekonomik durgunluk ve istik-
rarsızlıktan son yıllarda pek etkilen-
memiş olan Latin Amerika ve Gü-
ney Asya'daki yeni sanayileşmiş ül-
kelerde bu durumun değişmekte ol-
duğuna dair göstergeler var.
Latin Amerika'da ortalama eko-
Avnıpalı işçiler suskunluğu terkettL Hafta içinde Almanya.'da 5 saate kadar
genel grevİer düzenleyen işçiler,'Büyük şansa sabjp olduğu söylenen kuşağm
hicbir şansı otmadığı görülüyor' yazîlı pankart lar taşıdılar.
3 ayında GSMH %3.6 geriledi.
Ispanyada ocak ayında yıllık eko-
nomik büyüme %0.1 gerilerken sa-
nayi üretimi %8.8, yatnmlar da
%6.7 düştü. Aynı dönemde kalya'-
da sanayi üretimi bir önceki yıla
göre %10.2 gerilemişti. Fransa'da
durgunluğun etkisi ile bütçe açığı ve
işsizlik artmaya devam etti.
tşçiler ayakta
Bütün bu gelişmelerin yanı sıra
işçi kesimindeki suskunluk ve hare-
ketsizliğin de dağılmaya başladı-
ğını gösteren işaretler belirdi. Bu
da tabii ki ekonomik toparlanmanm
geleceği açısından pek iyi bir haber
değildi. Hafta içinde Almanya'da,
200 şirketi kapsayan 1-5 saatlik pro-
testo grevlerine 100.000'den fazla
işçi katıldı. 90.000 çelik ve elektronik
iscisi Bonn'da, hükümetı protesto
gösterileri düzenlediler. Ingiltere-
nomık büyüme 1991'de % 3.2'den
1992'de % 2.6'ya düştü. Bu arada
bu ülkelerin cari açıkları da büyük
ölçüde genişledi. Bu ülkeler, aynı
Türkiye'de olduğu gibi döviz re-
zervlerini ancak faizlerin ve ulusal
paranm değerinin yüksek tutulması
ile cezbedilen kısa vadeli sermaye
hareketleri ile yüksek tutabildiler.
Şimdi gözlemciler bu durumun
daha fazla devam edemeyeceğini
ve en ufak güven sarsıcı bir olayda
kısa vadeli sermayenin kaçması ile
bu ülkelerin yeni bir borç krizine dü-
şeceği konusunda giderek birleşi-
yorlar.
'Uzakdoğu'nun kaplanlarf da
tehlike işaretleri veriyor. Tayvan'da
sanayi üretimi ocakta bir önceki yıla
göre %14 düştü. Çin'deki göz ka-
maştırıcı büyümenin aynı anda fi-
yatları ve işsizliği arttırdığı ve eko-
nomiyi hızla ısıtmakta olduğu göz-
leniyor. 1980'ler boyunca ortalama
%8.7 büyüyen Güney Kore'de de
büyüme hızı 1990dan beri düşüyor.
Büyüme hızının 1992'de %4'ün bi-
raz ûzerinde kalması bekleniyor.
Kore'de işçi işçi sınıfının 1980'lerin
sonunda ücrettaleplerini şiddetli ve
uzun grevlerle dayatması ile ger-
çek gelirler 1987'de %11.6,1988de
%19.6 ve 1989'da %21 artmıştı. Ja-
ponya'da da işsizliğe karşı diren-
mek için yıllardan beri ilk defa sen-
dikalar protesto çağrıları yapmaya
başladılar. Hindistan'da ise ban-
kacılık sektöründe bir milyondan
fazla mavi yakalı işçi düşük ücretle-
ri protesto etmek için bir günlük ba-
şarılı bir grev sahneledi.
Politika yokiuğu
Bu koşullarda, IMF başta olmak
üzere tüm uluslararası kuruluşlar
G-7 ülkelerini bir işbirliği içinde
ekonomilerini canlandırmaya
çağırıyorlar. Samuel Brittan gibi
ekonomistler biad edip "Keynesçi"
olmaya başlıyorlar. Ama hükümet-
ler ekonomileri canlandıracak ka-
rarları alırken ya tereddüt ediyorlar
(Almanya, Ingiltere) ya da çelişkili
yollara gidiyorlar (ABD). Çünkü, bu-
gün, Keynesçi ekonomik politikala-
rın önünde iki ciddi engel var.
• Japonya hariç diğer G-7 ülkele-.
ri hem dış ticaret ve hem de bütçe
açığı ile karşı karşıya. Bu yüzden,
haklı olarak Keynesçi politikaların
bütçe açıklarını ve faizleri daha da
arttıracağından ve bir enflasyonist
basınç yaratmasından endişe edi-
yorlar.
• Uluslararasılaşmanın bugünkü
düzeyinde, ekonomi teşvik edildi-
ğinde artacak olan talebin iç piya-
sayı canlandıracağının garantisi
yok. Aksine ithalatı arttırarak dış ti-
caret açığını büyütmesi de müm-
kün. Bunu engellemenin yolu ise
korumacılık ve ticaret savaşları.
Neticede ne Alman faizleri bekle-
nen hızla düşüyor, ne ingiltere ve
Avrupa ülkeleri rahatlıkla bir Key-
nesyen tercih yapabiliyorlar. Ne de
ABE>-AT-Japonya GATT görüşme-
lerini birsonuca ulaştırabiliyor. Işte
bu yüzden henüz tünelin ucunda bir
ışık gözükmüyor.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Devler ve Cöceler
Son yillann en belırleyici gelişrmı kuşkusuz küreselleş-
medir. Özellikle ekonomik ve siyasal süreçlergiderek ar-
tan bir oranda uluslararası bir nitelik kazanıyor.
Bu sürecin, küreselleşmenin altyapısını sermayenin
çokuluslu doğrultuda genişlemesi oluşturuyor.
Sermayenin çokuluslu ortaklıklar eliyle yayılması son
on yıl boyunca büyük bir ivme kazandı. Çokuluslu ortaklı-
klann sınır ötesi yaürımları, bu dönemde, dünya üretimi-
nin dört kat, dünya dış ticaretinin de üç katı dolayında
artmış buiunuyor. Uluslararası veriler, günümüzde 35 bin
dolayında çokuluslu ortaklık bulunduğunu ve bunların
170 bin dolayında kendilerine bağlı ortaklığı deneb'mlerin-
de tuttuklarını gösteriyor.
Sermaye engel tanımıyor; dünyayı kavrıyor. Teknoloji-
' nin bir kısım süreçlerde bölünebilir doğrultuda gelişmesi
de küçük ve orta işletmelerin büyümesini, giderek çoku-
luslulaşmasını sağlıyor. Ortaklıkların son yıllarda yoğun
bir biçimde birleşme ve bütünleşmeleri de çokuluslu yarı-
şta güç kazanma amacına dayanıyor.
Çokuluslu ortakJ/klarla ılgili en son veriler bunlann bü-
yumelerinin devingen bir özellik taşıdığını kanıtlıyor. Bü-
yüklükte ilk sırayı alan yüz ortaklık gerçek birer ekonomik
dev özelliği taşıyor. Örneğin en büyükleri ABD'nin Gene-
ral Motors Ortakiığı nın yıllık satış tutan (1991 de), yak-
laşık 124 milyar dolar ile Türkiye'nin toplam yıllık yurtiçi
üretim değerine yakındı; çalışanlarının sayısı da 750 bin
ile ülkemizin kamu ekonomik kuruluşlarının (KİT) toplam
çalışanlanndan çoktu.
Sanayi kuruluşu özelliği taşıyan en büyük yüz çokulus-
lu ortaklığın 13ü kamu ekonomik girişımidir. Bunlann
mülkiyeti ve yönetimi kamuya ya da kamu adına ilgili hü-
kümete aittir. Bu yüzde 13 dolayındaki ağırlık, varlıklar,
satışlar ve işgücü gibi öbür değişkenler için de geçerlidir
denilebilir.
İlk ya da en büyük çokuluslular arasırta girebilen kamu
girişimlerinin beşi Fransa'nındır. Italya ve Ispanya ikişer
ortaklığa sahiptir; birer ortaklık da Avusturya, Brezilya,
Meksika ve Venezüela ya ka/ıyor 'İlk yüz'e girebilen özel
Fransız ortaklıklarının sayısı üç; Italyan ortaklıklannın da
ikkjir. Adı geçen öbür ülkelerin hiçbir özel ortaklığı ilk
yüze giremiyor.
Açıktır ki Türkiye ile benzer geiişme düzeyinde bulu-
nan ülkeler; bunun da ötesınde sanayileşme sürecine ül-
kemizden çok önceleri başlayan Fransa ve Italya gibi ül-
keler; sermayenin uluslararasılaşmasında kamu girişim-
ciliğinden etkin bir biçimde yararlanmak zorunda kal-
maktadır.
Sermaye sınır ötesi yabrımlara yöneliyor; küreselleşn
yor, ülkeler bu sürece, bu her şeye egemen olan gidişe,
kamu ve özel ayrımı yapmadan, tüm olanaklarını kullana-
rak katılmaya uğraşıyor.
• • •
Türkiye ne mi yapıyor? Bu hafta başında yer aldığı gibi,
PTT'nin, telefon ile ilgili ikinci T'sini yabancılara satarak
ekonomisini kurtarmaya calışıyor. Bunun da ötesinde,
PTT'nin ikinci T'sini yabancılara nasıl satacağının saptarv
ması işini de yine yabancılara soruyor.
PTT, özellikle son on yıl boyunca telefon alanındaki yo-
ğun yanrımlarıyla, uluslararası teknolojik gelişmeleri, en
aztndan yakalamaya çalışan kamu kuruluşlarından biri
yadabirincisidir.
Telefon ağı son aln yıl boyunca yüzde 15 dolayında bir
büyüme göstermektedir, nüfus artışı ve kentleşme bu bü-
yümenin belli bir süre daha süreceğini kanıtlıyor. Getece*-
ğe yönelik kar beklentileri yabancılarm saldınsına yefl* ',
yor.
Geçen yıllarda. Netaş ve Teletaş özelleştjrmeleriyle
PTT'nin yerli teknoloji alanındaki damarlan esasen kesil-
miş buiunuyor. Oysa uluslararası teknoloji yanşında tele-
fon ve buna ilişkin iletişim çok büyük bir önem taşıyor.
Üstüne üstJük PTT Genel Müdürlüğü bir buçuk yıllık bir
süredir vekil ileyürütülüyor.
Kısaca, PTT örneğinin de kanıtladığı gibi, Türkiye, çok
büyük kar olanakları ve geleceği olan bir birimi elden çı-
karmaya uğraşıyor. Ve etkin çalıştrmıyor.
Burada sorun mulkiyet tartjşması değikjir; KlT'nin et-
kin ve verimli çalıştırılmasıdır.
Yıllardır, KİTyönetimleri, tam bir bilinmezlik ve belirsiz-
lik içinde tutuluyor; sisler içinde yaşıyor. Siyasal yönetj-
me bağımlı ve çoğu gerçekten yetersiz KİT yönetimleri,
kurumlarının bir an önce satalmasını bekleyen; yabrım ve
üreöm programlan yapamayan bir konumda tutuluyor.
Ulusal ekonomiye de, KlT'ine de yapılabilecek en büyük
kötülük budur
Türkiye, kamu ve özel mulkiyet taroşmalarının ötesin-
de, sermayenin uluslararasılaşması ve teknolojinin üreti-
mi süreçlerine ulusal bir programla katılmanın yollarını
aramalıdır. Orta Asya'ya gidiş, günümüzde örs ve çekiçle
oimuyor; üretim ve tekonolji ile oluyor.
Avrupa'daki dört 'iş ünitesinin'
fazlalık olduğu açıklandı
IBM safra atıyor• Uzun süredir ekonomik bunalım yaşayan
International Business Machines (IBM), kurtuluşu
hem yönetim değişikliğinde, hem de Avrupa'da
'fazlalık' olduğunu açıkladığı üretim ürütelerirü elden
çıkartmakta aramaya koyuldu.
Ekonomi Servi-
si-IBM, içinde bu-
iunduğu ekono-
mik bunalımdan
kurtulabilmek için
başkalık görevine
'tek ve tam yetkili'
olarak Louis Gerstner'i geti-
rirken Avrupa'daki dört üre-
tim ünitesinin de 'fazlabk' ol-
duğunu açıkladi.
Fazlalık olduklan açıklanan
dört ünite, yakın zamana de-
ğin, IBM'in Avrupa'daki en
iddialı ürünlerinı üreten birim-
ler olarak biliniyordu. Ancak
ekonomik bunahmdan kurtul-
mak için her şeyi 'göze ahnış'
bulunan IBM; Fransa, İngilte-
re, fspanya ve İsveç'teki bu
üniteleri de 'gözden çıkartmış'
durumda.
Topun ağzmdakiler
IBM'in kurban etmeye ha-
arlandığı dört üretim ünitessi
de aslında uluslararası bir dev
niteliğindeki şirketin, olağan
koşullar altında kolay kola fe-
da edemeyeceği birimler. Ne
var ki IBM'in bugün yasadığı
ortam, hiç de 'olağan' degil.
Topun ağzındaki üretim üni-
teleri ise şunlar:
• Fransa'da: Büyük ana
çerçeveler ile silikon çipler üre-
ten Montpelier fabrikası,
• tngfltere'de:
Küçük bellek ünite-
leri üreten Havant
fabrikası,
•Ispanya'da:
Küçük çerçeveler
üreten Valencia fab-
rikası,
• Isveç'te: Yazıa üreten
JarfaUa fabrikası.
IBM yönetimi, bu ünitelerin
bağımsız şirketler' şeklinde
çalıştınlmasından yana. Böy-
lelikle belkı" zarardan kurtu-
labilecekierine, hatta kariı du-
ruma geçebileceklerine inanıh-
yor. Ancak, uluslararası devin
yeni Başkanı Gerstner'in 'ken-
disinden önce' hazırlanan bu
planı onaylayıp onaylamaya-
cağı henüz bilinmiyo'r. İşin kö-
tüsü, IBM'in kurtuluşu için
daha cüretli' davranması bek-
lenen Gerstner, bu beklentiyi
boş çıkartmazsa dört ünitede-
ki toplam 4 bin 867 işçinin ge-
lecekleri de tehlikeye girecek.
IBM, geçen hafta ABD'deki
üretim üniteknnde 2 bin 600
işçinin işlerine son vermişti.
Bu, şirketin 79 yıllık tarihinde-
ki ilk 'nza dışı' işten çıkart-
maydı. Şirketin, 1993 sonuna
dek dünya çapında işten cı-
kartmayı planladığı işçi
sayısının 25 bin olduğu ve bun-
lann lubınıninde Avrupa'dan
kurban edileceği bilmiyor.