Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20NİSAN1993SALJ
12 DÎZİ YAZI
Mahkeme iki gündebitirildiI t •_• ^ - ^ netim-^adım vakıst.rrfıö Enver. Talat den, yola ç^kmadan önce 3 bin lira bor
TALAT PAŞA
DAVASI
Dilek
Zaptçıoglu
\Jldiirenin değil, öldürülenin
yargılanmasına dönüşen Talat
Paşa davasımn apar topar
bitirilmesinde Alman
Hü'kümeti'nin,Ermeni
tehcirindeAlmanya'nın
rolünün kurcalanabileceği
kaygısı eiken oldu
1
921 yılının haziran aymda Ber-
lin bütün dünyanın dikkatle-
nnı üzerine çeken bir duruş-
maya sahne oldu. Berlin
Üçüncü Eyalet Mahkemesi
salonlannda halkm arasından
seçilmiş on iki jüri üyesi sanık
sandalyesinde oturan Ertneni asıllı Son>-
raon Tehleryan hakkında karar verecek-
t!.
Tehleryan, cinayetten yargılanıyordu.
İttihat ve Terakki Cerniyeti'nin lider-
krinden eski Dahiüye Nazın ve Sadra-
zam Talat Paşa'yı duruşmadan üç ay
önce Berlin"de tabancayla vurarak öl-
dürmüştü. Talat Paşa'yı ensesınden vu-
rarak yere serdıkten sonra kendisıni ya-
kalayıp döven Almanlara "Ben Ermenı,
o Türk, bunun Almanya'ya zaran yok!"
dıye haykırmıştı. Tehleryan, "Talat Pa-
şa'yı öldürmüş olmam Almanya'yı ilgi-
İendirmez" diyordu.
Siyasi bir suikastın Alman adaletini il-
gilendirdiğı, yasalarla sabitti. Alman
Ceza Kanunu'na göre kasten adam öl-
dürmenin cezası ölümdü.
Ama Tehleryan Berlın'de.
yüzyılımızın en ilginç sıyası mahkemete-
nnden binnde beraat ettı.
Tehleryan'ı yargılamak için kurulan
mahkeme daha ilk dakıkalanndan ıtıba-
ren Talat Paşa'nın yargüandığı sıyası bir
fiatforma dönüştü. 1915 yılının Ermeni
tehciri ve kitlesel deportasyon sırasında
meydana gclen ölümler, o günlerin İçiş-
leri Bakanı Talat Paşa'nın "kasten işle-
diğı suç" kabul edildi. Savunma ma-
kamının getirttiğı tanıklar ve saruğın btz-
zat kendisi öylesine dehşet verici olaylar-
dan söz ettiler ki, Savcı'nın "Burada Ta-
lat Paşa yargılanmıyor" şeklindeki iti-
razlan kulakardı edildi.
Karmaşık bir siyasi suikast davası iki
günde alelacele sonuçlandınlıp rafa
kaldınldı.Soromon Tehleryan davası ta-
nhe "Talat Paşa Davası" olarak geçtı.
2-3 Haziran 1921'de Berün'degörülen
"Talat Paşa Davası"nın tam seyri neydi?
Sanık niçin serbest bırakıldj? Akli
dengesi yerinde değıl miydi?
Tek başına mı hareket etmişti? Suç or-
taklan var mıydı? Cinayet karannı da
kendisi rru vermiştı, yoksa başkalan
tarafından azmettirilmiş, hatta ki-
ralanmış mıydı?
Mahkeme niçın iki gûnde, apar topar
bitirilip rafa kaldınldı? Neden tanıklann
hepsi dinlenmedi; saruğın çelişkili ifade-
lennin üzerine neden gidilrnedi?
Davanm çabucak bitirilmesinde ki-
min çıkan vardı?
Tehleryan davası, yakın tarihimizin
önemlı sayfalanndan bırine ışık tutuyor.
Berlın'deki davada pek çok noktanın
karanlıkta kaldığını tutanaklardan ızli-
yoruz. !şte bu yüzdendir ki Talat Paşa'yı
kimin öldürttüğüne dair spekülasyon-
lann ardı arkası kesibnemişür.
öne sürülen tezlerin başında, "Tehler-
yan'ın tekil hareket eden Ermeru bir inti-
kamcı olmadığı ve Ingiliz gizli servisince
görevlendirildiği" iddiası vardır. Bu sava
ittihat ve Terakki'nın son Kâtib-i Umu-
mi'si, (Genel Sekreteri) Mithat Şükrü
Bleda başta olmak üzere bir dizi fıkir
adamımızda rastlıyomz. Buna göre Ta-
lat Paşa'nın 1921 yüı şubat ayında, öldü-
rülmeden birkaç hafta önce Almanya'da
İngiliz istıhbarat ajanı Herbert Aubrey
ile buluşup görüşmesı de "İngiliz Planı"-
nın parçasıydı. Bu söyleşiye ıleride de-
ğineceğiz.
Elbette Tehleryan'ın, ingiliz gjzlı ser-
visince Talat Paşa'yı ortadan kaldı-
rtmak için tutulan bir katil olduğu savını
ne o gûnlerde ne de bugün kanıtlamaya
imkân yoktur. Spekülasyonlar, doğalan
gereği ne kanıtlanabahr ne de çürûtüle-
bılir.
Ne var ki ebmizdeki dava tutanaklan,
Talat Paşa'nın "akli dengesi yerinde ol-
mayan bir Ermeni intikamcı" tarafı-
ndan değil de, önceden hazırlanmış bir
plan çerçevesinde öldürüldüğü yolunda-
ki kuşkulan kuvvetlendiriyor.
Dava tutanaklannı o gûnlerde Alman
basınmda yer alan bazı haberlerle birleş-
tirince şunu görmekteyiz: Cinayetten he-
men sonra polise başyuran görgû tanı-
klannın ifadeleri, katilin suç ortaklan ol-
duğuna işaret etmektedır. Aynı şekilde
Tehleryan'ın karakoldaki ve mahkeme
salonundaki ifadeleri çelişkili ve
inandıncıbktan uzaktır. Bilirkişiler,
Tehleryan'ın akli dengesi hakkında
farklı raporlar vermişler, görüş birliğine
varamamışlardır.
Katilin suç ortaklanna işaret eden
görgü tanıklannın ifadeleri mahkemede
kayda geçmedı. Aynı şekilde Tehler-
yan'ın çelişkili ifadeleri araştınhnadı.
Sanığın akli dengesinin ne durumda ol-
ünlü Alman Şarkıyatçılar tarafından or-
taya atıbnış tezlere rastladık. Alman
Şark uzmanlan, Ermenılerin deportas-
yonunu önceden tezleri arasına almı-
şlardı. tstanbul'dakı Alman askeri mis-
yonundan ûst rütbeli bir subay, "Ermeni
tehciri planlan Alman kökenlidir" de-
mışti. Bunlara burada aynntısıyla deği-
neceğiz.
Talat Paşa'dan sonra İttihat ve Terak-
ki Cemiyeti'nin önde gelenlerinden Dr.
Bahattin Şakir ve Cemal Azmi Bey de
Berlın'deöldürüldüler.Bucinayetler"fa-
ili meçhul" hanesıne yazıldı.
Soromon Tehleryan beraat ettikten
sonra Amerika Birleşik Devletleri'ne
yerleştı, evlendi; bir oğlu ve bir kızı oldu
ve 1960 yıhnda ABD'de, 64 yaşında öl-
dü.
Gazetecı tarihçi değil. Ama araştırma-
lanyla tarihçilerin üzerine eğilmesinde
fayda olan bazı konulan açığa çıkartabi-
netim") adıru yakıştırdığı Enver, Talat
ve Cemal paşalar gelmektedir. Cemi-
yetin Genel Merkez üyelerfhden Dr.
Nazrm, Dr. Bahattin Şakir ve Dr. Rusu-
hi'nin de tstanbul'da kalması sakıncalı
görülür.
Ermeniler Batı dünyasında, özellikle
savaşı kazanan Üçlü Ittifak'a mensup
tngiltere ve Fransa'da "1915 Ermeni
katliamlan" ile ilgili çok genış bir kamu-
oyu yaratmayı basarmışlardır. fstanbul
işgal alündayken İttihat ve Terakki li-
derlerinin yargdanıp ölüm cezasına
çarptınlmalan işten bile değildir. Cemi-
yete karşı iç muhalefetin sesi de savaşın
kaybedilmesinden sonra her zamankin-
den daha gür çıkmaktadır.
Talat Paşa ülkeyi terketmek istemez.
îttihatçılann çoğu gibi hayatını örgüt ve
siyasi çalışmayla özdeşleştirmiştır. Yurt
dışına kaçmayı içine sındiremez. Ama
kalacak olursa akıbet meçhuldür. So-
nunda "ortalık yatışana kadar" Alman-
ya'ya gitmeyi kabul eder.
Talat Paşa İstanbul'dan aynlmadan
önce yeni padişah Vahdettin'in kabine-
sinde kendı nüfuzunu kullanarak işbaşı-
na getirttiği hükümet reisi Ahmet tzzet
Paşa'ya bir veda mektubu yazar. 2 Teşn-
nisani 1334 (1918) tanhh ve Mehmet Ta-
lat imzab yazısında şöyle der:
"Bir müddet memleketin ecnebi nüfuz
ve tesiri alunda kalacağım anladım.
Buna rağmen memlekette kalmak ve
milletın muvacehesinde mahkeme ol-
mak fıkrinde idim. Bütün dostlanm
bunu atiye talik etmem için ısrar ettiler
(...) Bütün hayatı siyasiyemde hedefım
ŞSerlimr
Talat Paşa'yı ensesinden vurarak öldüren Ermeni asıllı katil
SoromonTetüeryan(altta) yakalandığında "Ben Ermeni o Türk,
bunun Almanya'ya zaran yok!"di\ e haykırmış,oiayı cinayetin
ertesi günü 16 mart 1921 çarşamba günkü sa yKmda "Berliner
Tageblatt" birinci sayfada manşetten "Talat Paşa
Beriin'deöWûrûWü"şekhnde vermişti.
duğu sorusu net olarak yanıtlanmadı.
Tehleryan'm savunmasıru üstlenen ünlü
avukatlar ve tanık koltuğunda oturan
Almanya'daki en büyük "Ermeni dost-
lan" davayı saruğın değıl, maktulün
yargılandığı bir platforma çekmeyi ba-
şardılar. Oysa bu dava. Talat Paşa'nın
Ermeni deportasyonlannda oynadığı
rolü ortaya çıkartmak için kurulmamıştı
ve bu amaca hızmet edecek durumda da
değildi.
Davanın iki günde çarçabuk bitiril-
mesinde Alman Dışışlen Bakanlığı'nın
gizli bir yazısı önemli rol oynadı. O gûn-
lerde Almanya'da "Ermeni sorunu"yla
ilgili tartışmalar, davanın seyrinı etkile-
di. Ahnan hükümeti, Talat Paşa Da-
vası'nın çabucak bitirümesıni ve "Erme-
ru tehcirinde Almanya'nın rolü"nün faz-
la kurcalanmamasını istemışü.
Peki teharde Almanya'nın rolü ney-
di?
Bu soruya yanıt ararken, daha Birinci
Dûnya Savaşı başlamadan önce bazı
lir. Talat Paşa suikastı ve Almanya'daki
Tehleryan davası. incelenmeye deger
bazı konulan tozlu arşiv raflanndan gûn
ışığına çıkartıyor.
İstanbul'dan Berün'e
dönüşü olmayanyolculuk
Yıl 1918. Osmanlı lmparatorluğu ve
İttihat Terakki Cemiyeti liderleri açısı-
ndan kara bir yıl. Almanya'nın kaza-
nacağı inancıyla girilen dünya savaşı
kaybedilmiş, memleket yabancı ordular
tarafından işgal edilmiş, koca bir impa-
ratorluk batmışür. İktidan elınde tutan
cemiyetın ileri gelenleri oturup "Ne yap-
malı?" sorusuna yanıt ararlar. Yapılabi-
lecek şeyler artık ıyke kısıtlıdır. örgütün
genel merkea. liderlenn ortalık durulup
memleket bir gün yiıbana ışgalalerden
annana kadar yurtdışına gitmclerine ka-
rar verir.
İstanbul'dan aynlacak olanlann başı-
nda Baü'nın "Triumvirat" ("Üçlü Yö-
memlekete fedakârane hızmet etmekti.
Memlekete karşı hesap vermek. muha-
keme edilerek tayin olunacak cezayı ke-
mali cesaretle çekmek istenm. Memle-
ketin ecnebi nüfuz tesırinden azade
kaldığı gün ilk telgrafınıza ıtaat edece-
ğim."
Talat Paşa, memleket yabancı ışgal-
den kurtulacağı gün geri dönme hedefiy-
le hazırhklannı yaptı. Padışahın hediye
ettiği bir otomobil ve her ay maaşından
yirmişer lira artürarak biriktırdiği 1600
lirası vardı. Buna, Çekmece dolaylan-
nda dört kişiyle ortaklaşa kiraladığı
Amındos Çifthği'nin devnnden edındiğı
geliri ekledı. Bu pararun bir kısmını yanı-
na alarak dönüşü olmayacak son yolcu-
luğuna çıktı.
O sıralarda üç paşanın Hazine'den 40
bin altınla sırra kadem bastığı söylentile-
ri dolaşıyordu. Oysa Talat Paşa'run Ber-
lin'dekı hayatı, para içınde yüzmediğini
gösteriyor. Enver Paşa'nın hiç parası ol-
madığı ve eski İzmir Valısi Rahmi Bey'-
den, yola çıkmadan önce 3 bin lira borç
aldığı bilinir. Paşalan tstanbul'dan
uğurlayan Mithat Şükrü Bleda, Cemal
Paşa'nın da hakkındaki iftiralara rağ-
men yanında sadece beş yüz lirayla
memleketten aynldığıru yazar.
Mithat Şükrû de Talat Paşa'nın arzu-
su üzerine kafileyle Berün'e gidecekken
son anda kansının Talat'ı ikna etmesi
üzerine tstanbul'da kalmış, sonra Mal-
ta'ya sürülmüştü. Arulannda "son gece'-
'yi. yani 1 Kasım 1918'i 2 kasıma bağla-
yan akşamı anlatırken İttihat ve Terak-
ki'nin ülkeyi terkeden bütün üyeleri adı-
na konuşur
"Hayallerimiz yıkılmış, ümitlerimiz
yıpranmıştı. Böylesıne karamsar bir ha-
leti ruhiye içinde yaşarken bir de memle-
ketten aynlma zorunluluğu çıkmıştı or-
taya..."
tşte bu karanhk nıh hali içınde Arna-
vutköy'de İhsan Namık Poroy yalısında
toplanan kafıle, geceyansından sonra is-
keleye yanaşan motora binip açıkta bek-
leyen Alman savaş gemisine çıkar. Al-
manlar önce Enver Paşa'run Kunıçeş-
me'deki yaLsına uğrâyıp onu al-
mışlardır. Hedef ilk önce Karadeniz'in
Odessa Limanı'dır, sonra da Berlin. "Bir
imparatorlugun çöküşü"nü iktidarday-
ken çaresiz seyreden eski Jön Tûrkler,
ışıklannı söndürmüş Alman motoruyla
İstanbul'a veda ederler.
tttihalçı liderlenn yurtdışına çtkışı
yurtta olay yarattı. İstanbul'u top nam-
lulannın menzilinde tutan tngilizler, pa-
şalann iadesı için hükümete baskı yap-
tılar.
HükümeUn başmdaki Ahmet Izzet
Paşa, İngılizlerin ve iç muhaiefetin
baskısıyla tttihat ve Terakki liderlerinin
Almanya'dan iadesini istedi. Berlin Se-
firi Rıfat Bey'e Alman Dışişlen Ba-
kanhğı'na iletilmek üzere bir nota gön-
derdi.
Alman Dışişlen Bakanhğı cevabi
yazısında Devletterarası Suçlulan tade
Antlaşması'na uyacağını taahhüt eder,
ama bu sözü hemen yenne getirmeye de
yanaşmaz. Talat Paşa ise kendıni Ber-
lin'de hiçbir şekilde "kaçak" veya "sür-
gün" gibi hıssetmemektedır. Berlin'e
vanr varmaz Rıfat Bey'e gitmiş; ül-
keden aynldıgına üzüldüğünü, "yollar
açılınca İstanbul'a dönecegini"* söyle-
miştir. Sefirin istanbul'a yolladığı mek-
tupta "Berlın'deki tebaa ve talebenin
şiddetle firariler aleyhinde" olduğu
kaydedilır. Kaydedilen savaşın ve içine
düşülen durumun sorumlusu olarak
görülen tttihatcılann tepki çekmesi do-
ğaldır.
Alman Dışişleri, Ahmet Izzet Paşa
hükümetinın iade talebine 22 Kasım
1918'de cevap verdi Bunda uluslara-
rası iade anlaşmasının yedinci maddesi-
ne göre Cemal Paşa'yı. Bedri, Nazim,
Azmi ve Bahattin Şakir beyleri iade et-
meyi kabul etti. Enver Paşa zaten Al-
manya'da değildi. Talat'a gelince, Al-
man Dışişlen şöyle diyordu:
"Şimdıki Osmanlı hükümetinin iyi
niyetini takdir ediyoruz. Fakat Talat,
vahşet eylemlerini kışkırtac^k ve teşvik
edecek bir kimse değildir. Para çalması
daimkânsız Aldı isesiyasi maksadasarf
için almıştır."
1918 yılının Kasım ayında Talat Pa-
şa"nın üzerine kol kanat geren; vahşet
eylemlerini kışkırtmışolmasını imkânsız
sayan Almanya, ikibuçuk yıl sonra,
1921 yıhnın Haziran ayında Berlin'deki
mahkemede paşanın katilini beraat et-
tirerek Talat'ı "Ermeni katliamlannın
suclusu" ilan edecekti.
Istanbul ve Berlin arasındaki iade
yazışmalan birkaç ay sürdü. Olay, so-
nunda Alman Dışişleri'nin 30 Nisan
1919 tarihli son yazıayla kapandı. Yaa-
da anlaşma uyannca iade tâlebinde bu-
lunan şahıslann suçunu kanıtlayıcı ev-
rakın en geç iki ay zarfında sunulmuş ol-
ması gerektığıne, aradan dört ay geçtiği
halde bu koşulun Istanbul tarafından
yerine getirilmediğıne dıkkat çekiliyor ve
"iade ıstemi hükmünü kaybetmiştir" de-
niyordu.
İstanbul'da kurulan Divan-ı Harb-i
Örfı (Sıkıyönetım Mahkemesi) Talat,
Enver ve Cemal paşalarla Dr. Naam'ı 5
Temmuz I919'da gıyaben ölüme
mahkûmetti. Mahkûmiyetkaranndage-
rekçe olarak beş nokta sıralanmıştı; bun-
lann başında Ermeru cinayetleri yer ab-
yordu.
TARIN: Talat Paş«*nın
Berlin Yılli
Çuıaı, sürgüıılemıomıaııa dönüştü. Merhaba
O N B İ N L E R
İÇİN YAZDI
Cesur insan, demokrasi yazılan
yazan da sendin. Karanlık göz-
ieri bozan da sendin. Nokta
nokta yazılar dizende sendin.
Uğurum benim Uğurum benım
MehroetBann
Bir mum daha söndü. Yazık,
ülkemizin şu karanlık gûnlerin-
de o kadar az mum vardı ki...
IvLSaKkTopçu
Sen hiçbir zaman ölmeyeceksin
çünkü dûşüncelerin bize ışık ve
yol açacak.
M. ,
Yiğit demokrasi savaşçıa, sen
ölrnedin. düşüncelenn her za-
man bize örnek olacak.
AyşeB.
Sevgili Uğur Mumcu, seni be-
deninle değil, yapüklannla ha-
tırlayacağız. Tıpkı Atatûrk'ü
hatırladığımız gibi...
Cenrife Şanubaş
Sevgili Uğur Mumcu, uğrunda
öldüğûn değerler uğruna müca-
dele edeceğiz, bu kaçımlmaz,
ama yinede hergün gazeteyi
ahp heyecanla köşene bakıp
kahrolacağız. Ben 12 Eyrülson-
rasında gençliğini yaşayan bir
insan olarak, laikliğe ve Ata-
türkçülüğe karşı yapılan müda-
halelere hep tepki duydum.
Ama, bu ilk tepkim ve son ol-
mayacak. Uğurlar olsun.
Hflai Ö.Knşcul
SevgıL Uğur Mumcu'ya lanet
olsun sana kıyan ellere ve o elle-
ri yöneten karanlık dûşüncele-
re. Çok öfkeliyim çok. Katiller
bulunacak ve hesap sorulacak-
ür. Rahat uyu. Bunu nereden
mi biüyorum? Bu cinayeti la-
netlemek için onbinlerce insa-
nın kendiliğjnden toplanmasın-
dan biliyorum.
KadirKnşcul
Sevgili Uğur Mumcu izinde yü-
rüyen arkadaşlanma ve Türk
toplumuna. Bu yolda ilerlemek
için yeni Uğur Mumcu'lann öl-
dürülmesine ve katledilmesine
gerek görmeyelim. Bu doğrul-
tuda ilerlemek için tüm Türk
halkj için elele ve omuz omuza
verelim. Ruhun şad olsun sev-
gili agabeyimiz. Her zaman
yanındayız ve sonuna kadar
Atatürkçüyüz. Seni seviyorum.
ŞûkranYıJdrm
Sevgili Uğur Mumcu, uğursuz
günleri yaşarken yıkılan bir ulu
çınann arkasından gözyaşı dö-
keceğımızi umunlar yaruldıkla-
nnı anladılar. Sen, yıkılan bir
ulu çınar değil, bızım gibi nice
sürgünleri doğuran bir "Ana çı-
nar"sm. Sürgûnlerin bir orma-
na dönüştü. Merhaba sanaü
Cafer Çoban
Söndürdük sandıklan mum
sönmedi, daha çok mumlar
alevlendi. Sen hiç unutulmaya-
caksın.
AK Rıza Şişman
Özgürlük düşüncesini ve inan-
cıru kahpece katlıamlar yapa-
nxk engelleyecekleriru sananlar
yanıhyorlar. Katiller döktük-
leri kan gölünde boğulacaklar-
dır. Dünyadakı tüm yazarlar
gibi Uğur abinin düşüncelerini
yaşıyacaksın.
Alican Durmuş
Sevgih Uğur Mumcu, biz de-
mokrasi savaşçılan olarak se-
nin izlediğin yolun daimi takip-
çisi olacağız. Senin katliamını
ve dıktatörlük kurma ahnıyet-
lerini şiddetle kınıyorum.
SedatŞ.
Sevgili Uğur Mumcu, senin gibi
cesur, senin gibi kendini halkı-
na ve Atatürk'e adamış değerli
bir insanın, insanlık dışı bir sui-
kaste ve böyle kalleşçesine öl-
dürûlmesini hazmedemiyorum.
Ve inamyorum ki Türk milleti-
de hazmetmeyecektir.
Murat MBirlıoğlu
Turan Dursun, Musa Anter,
Çetin Emeç, Bahriye Üçok.
Şimdi de Uğur Mumcu ve daha
nicelerinin gibi katilleri yine fai-
li meçhul. Bu acı günde güldür-
meyın benı DÖVLET baba.
Muzafler Oymak
"Ankara'nın taşına bak
Gözlerimın yaşına bak."
Uyan uyan Üğur ağabey
susmayacağız.
NccdelD.
SÜRECEK
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Tunus'taM BRyeniğL.
Kırklareli Cezaevi'nde, Bakanlar Kurulu'nun kararını
bekleyen Tunuslu Riyad Makluf'un savunmanı Burhan
Apaydın'ın Başbakan Süleyman Demirel'e yolladığı
"çok ivedi" faks-mektubu okuyordum. 18.3.1993 günlü
bu mektubunda Apaydın özetle şöyle diyordu:
"... Konuya dünkü gün muttali oldum. kişi halen Kırkla-
reli Cezaevi'nde tutukludur. Noterlik marifetiyle vekalet-
namesi dün çıkarıldı. Bugün dolayısıyla ilgilenmek iste-
diğimde, iade talebinin Bakanlar Kurulu'nca karara
bağlanmak üzere Adalet Bakanhğı 'na intikal ettirildiğini
ve dosyanın da gönderildiğini öğrendim. Dosyanın tü-
münü içeren fotokopilerini incelediğim zaman, hayret
ve dehşet içinde kaldım. Kişinin Kırklareli Sulh Ceza
Mahkemesi'nce gıyaben tutuklandığını ve tutuklamanın
vicahiye dahi çevrilmediğini ve savunmasının hiçbir su-
retle alınmadığını kesin olarak tespit ettim..."
Yıllann hukukçusu, savunmanı Burhan Apaydın, mek-
tubunda Başbakan Süleyman Bey'e, Avrupa Konseyi'-
nden, İnsan Haklan'ndan, imzaladığımız sözleşmeler-
den söz ediyor, "Gıyabi tutuklama kararı sonucunda bir
kişi tutuklanmış olsa dahi, derhal ve en kısa yoldan ha-
kim karşısına çıkarılmak gerekmektedir. Ayrıca savun-
ması alınmadan hiç kimse suçlanamaz" diyordu.
Burhan Apaydın, CMUK'ta yapılan son değişiklikleri
şöyle anımsatmaya çahşıyordu:
"CMUK'ta son yapılan değişiklik, İnsan Haklan'nı sa-
vunma hakkının kutsallığı yönünden korumaya yönelik
ve uluslararası taahhütlerimize uyma amacıyla yapıl-
mıştır. Sanık sorgulamasında, kendisine avukat bulun-
durmak isteyip istemediği dahi sanığa sorulmak gerek-
mektedir. Ayrıca sanık olan kişi ne ile suçlandığını
bilmelidir. Bu bildirim yapıldıktan sonra, savunması so-
rulmalıdır.
Kırklareli adliyesinin Sulh Ceza ve Asliye Ceza haki-
minden tutunuz, Ağır Ceza Mahkemesi'nin Başkan ve
üyeleri tarafından yukanda özünü belirttiğim ve sizce
malum olan ve hukuk devletinin temelini oluşturan ku-
rallar çiğnenmiştir..."
Burhan Apaydın, mektubunun sonunda, Bakanlar Ku-
rulu'na gelen dosyanın, sanığın savunması alınmak
üzere, Adalet Bakanlığı'na verilmesini istiyordu. Apay-
dın, Adalet Bakanı Seyfi Oktay'a da benzeri bir faks
mektubu geçiyor, aynı isteklerde bulunuyor, "bir hukuk
faciasının önlenmesini" diliyordu.
Seyfi Oktay, mahkemelerin kararlarını verdiklerini,
kendisince yapılacak bir şey olmadığını söylüyordu!
Olup bitenlerden Seyfi Oktay'ın da üzgün olduğu gözle-
niyordu...
Olayda, savunma hakkı kullanılmamışt, bu bir ger-
çekti. 17 yaşındaki gencin asıldığı 12 Eylül döneminden
ne denli uzaklaşabilmiştik? Savunma hakkı kullanılama-
dı derken, örneğin, Yargıtay yolunun işletilmediği, "ya-
zılı emir" yoluyla da Yargıtay yolunun açık tutulmasının
gerçekleşemediği apaçık ortadaydı. Haksızlıklar karşı-
sında herkes eli kolu bağlı kalsa bile basın kalmamalıy-
dı. Uğur Mumcu öldürülmemiş olsa da, bugün yaşasay-
dı, o da devrimci Ri^ad Makluf'un Tunus'a geri verilme-
sine karşı çıkar, Tunus'ta araştırmalar yapmaya girişir-
di. Riyad Makluf'un geri istenmesinin altında yatan
bityeniğini ortaya dökmek için neler yapmazdı Uğur...
tÜ güzel işbirliği yapardık gerçeği ortaya çıkarmak
için...
Geceleri uyku tutmadı; aksamüstieri yeni açılan resim
sergilerine gidemedim. Açılalı epeyce olan, Meşrutiyet
Caddesı'ndeki Iş Bankası Galerisi'ndekı "Cevat Dereli"
sergisini dolaştım ama, usum, düşüncem Tunuslu dev-
rimci Riyad Makluftaydı. Köy Enstitüleri üstüne tek satır
yazamıyordum!
Olaya basın oldukça geniş yer vermişti. "Tempo" der-
gisi, "Hürriyet", "Cumhuriyet" olayı işlemişler, güncel-
leştirmişlerdi. Riyad Makluf, 28 Aralık 1991'deTunustan
elini kolunu sallayarak çıkmış, Türk Hava Yollan'nın bir
uçağı ile aynı gün İstanbul'a gelmiş. BiryıldırTürkiye'de
yaşıyormuş. Riyad Makluf, 29 Ocak 1993 Cuma akşamı
-Uğur'un öldürülüşünden beş gün sonra- Fransa'ya sı-
ğınma amacıyla Türkiye'den karayoluyla ayrılırken,
Kapıkule'de yakalanıp Kırklareli Cezaevi'ne konmuş.
Riyad Makluf'la yapılan bir görüşmede, Makluf'un gaze-
tecinin sorulanna yanıüan özetle şöyle:
"- Tunus seni neden geri istiyor, suçun nedir?
- Beni asıl isteyen Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin
Ali.
- Cumhurbaşkanı Bin Ali seni neden istiyor? Türkiye'-
ye gönderilen iade tâlebinde soygunların faili olduğun
yazılı.
- Bu soygun olaylarını anlatacağım. Ama önce, Zeynel
Abidin Bin Ali beni iki sebeple geri istiyor. Birincisi dikta-
törlüğünü korumak için. Tunus, Tûrkiye gibi demokratik
bir ülke değil ve biz kendisine karşı bir hareket yapıyo-
ruz. Yani siyasi nedenle istiyor. Ikincisiyse, Bin Ali'nin
benle çok şahsi bir meselesi var.
- Nedir bu mesele?
- Bizim örgüt bu banka soygunlanna başladığı zaman
Bin Ali Emniyet Müdürüydü. Daha sonra Habip Burgiba
döneminde ıçişlerı Bakanı oldu. Şimdi de Cumhurbaş-
kanı. Ve Emniyet Müdürü olduğu dönemden itibaren,
örgütü yakalamakta başansız oldu. 1987 yıhnda Burgi-
ba, Içişleri Bakanı olan Abidin'i, bu işlerde başansız
oldu diye görevden almak üzereyken, Bin Ali bir darbe
gerçekleştirdi ve Burgiba'yı görevden indirdi. Sabah se-
kizde Bin Ali görevden alınacaktı, sabaha karşı beşte,
Burgiba sarayından alındı. Doktorlara rapor düzenlete-
rek Burgiba'nın bunadığı ve görevini yürütemeyeceği
söylendi..."
BULMACA
SOLDANSAĞA:
1/ tlhan Sdçuk'un bir ya-
pıü. 2/ Hattatlar tarafın-
dan kullanılan yan mat
bir kâğıt türü... Şarkı. 3/ o
"Bana derler — yükünü
sen götür / Benim yük gö-
türür dermanım mı var"
(Karacaoğlan)... Tıp di-
linde ıdrar salgısının azal- 6
masına verilen ad. 4/ j
Balkanlarda yaşayan ve
bir bölümü Tûrkiye'ye 8
göç eden Müslüman n
halk. 5/ Cüzamlı anla-
mında kullanılan sözcük... Bir cet-
vel türû. 6/ Bir nota... "Zinhar
eline virmen o kâflrin / Zira
görünce suretini putperest olur"
(Baki). 7/ Aü yönetmek için ağzı-
na takılan demir araç... İskambil-
de bir renk. 8/ Şekeri çok bir tür
yerelması... Iran'da tarihi bir kent.
9/ Tabldot sözcüğûnün karşıtı.
YUKARIDAN AŞAGlYA:
1/ Peride Cejâl'in bir öykü kitabı...
Baryumun simgesi. 2/ Yünden dö-
vülerek yapılan kahn ve kaba kumaş... Yasal. 3/ Güney Ame-
rika'daki bozkırlara verilen ad... Tavır, davraruş. 4/ Ateş... tlaç
vererek hastalığı iyi etmeye çalışmak. 5/ Bir Afrika ülkesi olan
Nijer'in başkenti... Uzaklık anlatmakta kullanılan söz. 6/ Bir
alay işareti. 7/ Halk dtlinde soğuk algınlığma verilen ad... Çer-
kezlerin ulusal destanı. 8/ Bir çoğul ekı... Yaprakian salata ola-
rak yenen baharlı bir bitki. 9/ Birim... İnce dantel.