Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 NİSAN1993 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
Türk aydınlanması'nın ışıklan: Köy Enstitüleri
K endimizin kurduğu, amadeğerini bilmeyerek yine
kendimizin yıktığı bu kurumlann değerini başkalan çok iyi
kavramjşlar ve 196O'lı yıllarda Köy Enstitüleri, UNESCO
tarafından, geri kalmış ülkelere örnek alınması gereken bir
eğitin modeli olarak sunulmuştur.
OKTAY GÖKDEMİR Dokuz Eylül Üni. Eğitim Fak.
yılhk okullar olduğundan bu okullara
devam eden çocuklar normal beş sınıf-
h ilkokulu da bitirememiş oluyorlardı.
O yıllarda Tûrkiye nüfusunun yüzde
81'inin kırsal alanda yaşadığı ve yak-
laşık 40 bin köyûn 31 bininde okul
olmadığı düşünülecek olursa buralar-
da görevlendirilecek tam 40 bin öğret-
mene gereksinim vardı (1).
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Ha-
san Âli Yücel ve Enstitûlerin gerçek
miman tsmail Hakkı Tonguç önderli-
ğinde dünya pedagoji ansiklopedileri-
ne, "Türk buluşu kurumlar" olarak
geçecek Köy Enstitüleriyle, köy ve
köy çocuklannın eğıtimı sonınuna
çağdaş bir yöntemle yaklaşılıyor, pe-
dagojik açıdan "iş içinde iş için eğitim"
ilkesi benimseniyordu. Anadolu'daki
21 adet Köy Enstitûsü'nde çağdaş bir
yöntemle tohumlan atılan ve kısa za-
manda fıüzlenen binlerce kır çiçeği ile
Anadolu köylüsüne ve çocuklanna,
çevrelennde gelışen olaylann farkına
varmak, dünyayı tanımak olanağı
sağlanmış oluyordu. Enstitülerde sa-
dece köyün öğretroen sorunu çözüm-
lenrniyor, aynı zamanda köye, öğret-
menin kişiliğinde tanmsal ekonomi-
nin uygulamalannı ve sorunlannı çok
T
ûrk eğitim sisteminin en
seçkin denemelerinden
biri olan Köy Enstitüleri
bundan tam 53 yü önce,
17 Nisan 1940'ta kurul-
dular. Yüzyıllar boyu
asker ve vergi kaynağı olarak görülen,
sipahi ve rnültezim baskıayla kendi
topratlannda adeta bir köle durumu-
na düşürüJen Türk köylüsü, Atatürk'-
ün halkçılık ilkesi doğrultusunda
Halkevleri ve Halkodalan denemele-
rinden sonra, Köy Enstitüleri kanalı
aracılığıyla içinde bulunduğu bu ka-
ranbk ortamdan çıkma şansı elde edi-
yordu.
Gerçekten de 17 Nisan 1940'ta
TBMM'de görüşülen ve kabul edilen
Köy Enstitüleri Kanunu'nun gerekçe-
sinde 1935 nüfus sayımı verileri ele alı-
narak Türkiye'de erkeklerin yüzde
23.3'ünün ve kadınlann yüzde 8.2'-
sının okuma yazma bildiği; bu orarun,
nüfusu on binden aşağı yerlerde tor>
lam yüzde 10.7, yukan yerlerde ise
yüzde 40.3 olduğu belirtiliyordu. ll-
köğretım çağmdaki çocuklann kent ve
kasabalarda yüzde 80'i okula giderken
bu oran köykrde yüzde 26 idi. Köy
okullanrun büyük bir çoğunluğu üç
yakından büen, köydeki feodal üretim
ilişkilerini kökünden değiştirecek ta-
nmcı, duvar ustası, marangoz ve de-
mirci de gönderiliyordu.
En demokratik kuruluşlar
BöyleJikJe yeniden doğuşu (röne-
sansı) olmayan, yani skolastiğin dar ve
"kalıplaşmış oenderesinden düşünce
özgürlüğünün, düşünce enginliğirun
ve yaratıalığının zaferini duyumsama-
mış, ortaçağın durağan (statik) sosyal
ve ekonomik çevrelerini kınp, XIX.
yüzyılın dinamik endüstri devrimini
yaşamamış uluslann gerilik, ilkellik,
zavalhhk ve sefalet karşısındaki bir
"haysiyet direnmesi" olan Kema-
lizm'in (2) aydınlanma felsefesinin
ışıklan olan Köy Enstitüleri, 1952-
1953 ders yılı başına kadar; yani döne-
min siyasal iktidan tarafından kapatıl-
malanna değin bu amaca uygun ola-
rak görevlerini eksiksiz olarak yerine
getirmeye çalışmışlardır.
İş içinde iş için eğitim yaklaşımınin
yani sıra eğitim tarihimizin en demok-
ratik kuruluşlan olarak da karşımıza
çıkan enstitûlerin kitaplıklannı 1940'-
ta MEB tarafından Türkçeye çevrilen
E>ünya Klasikleri ile çeşitli eserler dol-
duruyor, sürekli okuyup araşüran ve
sorgulayan bir öğrend tipi, demokra-
tik eğitim anlayışırun da kendisine sağ-
ladığı olanakla, gerektiğınde müdürü-
nü, öğretmenini eleştirmekten çekin-
miyordu. Böylesine demokratik bir
anlayışla yetişen enstitülü öğrenci;
atandığı köyde de gördüğü tüm ak-
saklıklan açık yüreklilikle eleştiriyor
ve sorguluyordu. 1940'hyıUannbaşın-
da İsmet fnönü'lü CHP iktidannın
mutlaka uygulama alanına koymak
istediği Toprak Reformu \£asası'nın
sağbkb bir şekilde kırsal alanda ger-
çekleşmesinde başta rol oynaması dü-
şünülen enstitülü öğretmenler, bu
amaçla modern tanm yöntemlerini
köyde ilk kez uygulama alanına ko-
yarlarken, kısa zamanda karşılannda
köyün geleneksel çıkar çevrelerini bul-
makla gecikmemişlerdir.
1946'dan itibaren çok partili parla-
menter rejime geçilen Türkiye'de gele-
neksel çıkar gruplan, kendijerinin kır-
sal alandaki çıkar ilişkilerini zedeleyen
en önemü ö|e olarak Köy Enstitüleri-
ni ve enstitülü öğretmenleri görmeye
başlamışlar, ilk eleştirilerini enstitülü-
ler üzerinde yoğunlaştırrruşlardır.
Enstitülerde komünizm propagandas
yapıldığını. kız ve erkek öğrencilerin
uygunsuz durumlarda eğitim gördük-
leri şavmı işleyerek bu karalamalarla
enstıtuknn yapılannı ve ışleyışlennı
bozmak istemişlerdir. Bu baskılar ge-
rekli sonucu yaratmakta gecikmemiş;
1948 yılından itibaren kuramsal (teo-
rik) kültürderslerinin yanısıra uygula-
malı olarak yapılan tanm dersleri
ortadan kaldınJmış ve tanm dersleri
de kuramsal duruma getinlmiştir.
Milli Eğitim Bakanı Hasan AÜ Yücel
görevden alınarak (ki, H.Â. Yücel gö-
revden alınmadan önce kendisi aynl-
mış, bakanbğa gıtmemeye başlamıştı)
onun yerine, CHP içindeki tutucu mu-
halefetin önde gelen adlanndan Sıvas
Milletvekili Reşat Şemsettin Sirer,
Eğitim Bakanlığına atanmışür. Köy-
deki feodal üretim jlişkilerinin sürme-
sinden yana olan, toprak reformu
tasansını içlerine sındiremeyen bu
gruplara karşı CHP içjndeki radikal
kanat gerekli tepkiyi gösteremeyince
1950'den sonra DP iktidan dönemin-
de enstitüler üzerindeki baskılar gıde-
rek yoğunlaşmış ve enstitüler 1952-53
ders yılı başında kapaülarak normal
öğretmen liselerinedönüştürülmüşler-
dir.
Bu'Aydınlanma'ya saygı
Kendimizin kurduğu, ama değerini
bilmeyerek yine kendimizin yıktığı bu
kurumlann değerini başkalan çok iyi
kavramışlar ve 1960'b yıllarda Köy
Enstitüleri, UNESCO tarafından, geri
kalmış ülkelere örnek alınması gere-
ken bir eğitim modeli olarak sunuJ-
muştur. Enstitüleri ortadan kaldıran
zihniyet ise Atatürk'ün "eğitim birli-
ği" ilkesinin icıni boşaltarak, ilköğre-
timden yükseköğretime vanncaya
kadar din ile bilimi uzlaşurmaya çalı-
şarak sayılan çığ gibi büyüyen imam
hatip liseleri acarak amacına ulaşmış-
tır.
öğrencilerin deyişiyle "Tonguç
Baba"nın attığı tohumlarla yeşeren ve
hiç solmayacak olan binlerce kır çiçe-
ğini ve onlan yetiştiren Türk Aydın-
lanması'nın ışıklan Köy Enstitülerini,
kuruluşlannın 53. yılında saygıyla anı-
yonız.
(1) CemttRoçak. TürkiyedeMilliŞe/Döne-
mi.Ankara 1986, s. 238
(2) Vedat Neden Tör, Atatürk'ün Yabnzlığı.
Auuürkçüh* Nedir?Istanbui 1983. s. 106
ARADABIR
TURAN ALTÜNTAŞ
Emekli öğretmen
UusaDığı Yok Sayan™
Bir ulusun tarih, dil, sanat bilincinj yozlaştıran emper-
yalizmin işbirlikçileri, çıkarları gereği o ulusun kültürü-
nü de yozlaşorırlar. Kültür yozlaşması bireyi bifinç sap-
masına görürür. Türlü-çeşitli iletişim araçlarıyla yapay
bilince sürüklenen birey, doğru anlama algılama, de-
ğerlendirmeden uzak düşer. Bilinc işlevsiz kalır. işlev-
siz kalan bifinç geriler ve sonuçta bilirtç sapması dediği-
miz kültür yozlaşmasına neden olur.
Kültür yozlaşmasıyla bilinç sapmasına uğramış top-
lumlar bencil, duyarsız, umutsuz, örgütsüz yığınları
oluşturur. Tüm degerleri yapay, taklitçi bir tutumla ele
alırlar. llgileri kökensiz, ulusallığı yok sayan bu bireyler
müzikte popçu, sporda karateci, giyim-kuşamları çok
yıldızlı Amerikan bayrağı gibidir.
Kapitalizmin sınıflı toplumlarından yana olanlar, in-
sanlığın sonradan var ettiği değerlere karşı oldular. Irv
sana özgü düşünmeyi, örgütlenmeyi engellediler. Dü-
şûnen, yaratan insana iyi gözle bakmadılar. Insanı böle-
rek duygusuz bireyler yarattılar. Aşırı derecedeki işbö-
lümü ve teknolojik yararlar nedeniyle, üretilen ürün ser-
mayenin elinde, emeğe karşı, bir güç olarak birikirken;
emekçinin emegi kendine yabancılaştı. Kültür insan
içindir. İnsan ise emeğiyle vardır. Emek kendine ya-
bancılaşmışsa, kültür yozlaşması başlamış demektir.
Bu bilinç sapması insanın nasıl düşüneceği, nasıl yaşa-
yacağını izlenceleyerek (programlayarak) saptar. Bire-
yin özgürce hareket etmesini engeller.
Kültür yozlaşmasıyla bilinç sapmasına uğramış in-
san, sınıflı toplum düzeninin bilinçsiz oyuncağı duru-
mundadır. Bu tür ulusal kimliğini, kültürünü yitirmiş in-
sanda davranış bozuklukları görülür. Kumar, alkol,
uyuşturucu madde, seks, yaşantılarının ilgi alanıdır. Bi-
limle, sanatla, kültürle ilgilenmezler Yılda birkaç kitap,
ayda bir dergi, günde bir gazete okumazlar. Başkalan
tarafından kurulan bilinçleri, kendi özvarlıklannayaban-
cılaştığı için, kültür tarağında bezleri yoktur. Kültürsüz-
lük sayrılığına yakalanan bu insanlar, sayrılığının ayır-
dında olmayan insanfardır. Işin zor yani da burada olsa
gerek.
Yozlaşmamak, yabancılaşmamak için ne yapmalı?
Bir anahtarı olmamakla birlikte. öneri olarak bazı şey-
ler söylenebilir: Okuma alışkanlığı edinerek neyi okuya-
cağımızı saptamalıyız. Ama, çok okumalıyız. Dilimizdeki
sözcükleri seçerek kullanmaltyız. Emeğiyle geçinen
halkla, köylümüzle ilişkilerimizi sürdürmeliyiz. Anamızı,
babamızı, komşulanmızı unutmamalıyız. Işeğitiminden
geçmiş insanlarla konuşmalıyız. Ulusal olduğu kadar,
evrensel kültüre, sanata, bilime ilgi duymalıyiz. Etkile-
şimden yana olup, taklitçilikten sakınmalıyız. Her şey-
den önce, kültür yozlaşmasına hayır demek için, niyet
etmeli, tavır almaiıyız.
Insanı hiçleyen, yozlaştıran her davranışın, iletişim
aracının karşısında olmalıyız. En yalın biçimde çevre-
mizdeki insanlara anlatmalı, ulusumuzun değerferinde,
insanlık dünyasından kopmadan; kendi ulusal kimliği-
mizi korumalıyız.
Karl Marks, "Kültür, doğanınyaratrıklarına karşılık, in-
sanın yaratğı her şeydir" diyor. Doğanın yarartıgı yeşili
koruyalım... İnsanın yarattığı degerleri de yozlaştırma-
yalım.
OKÜRLARDAN
Özelradyolar açılmasın!
JCJvet, bir çoğunuza bu başlığın ters geleceğini biliyorum.
Ancak bu olaylann gelişimi sonucunda gözîemlediğim bazı
gerçekler bu kesin yargıyı edinmemi sağladı.
Radyolaraçılmasın çüriü; buradyolaruzun bir süredir
iizinsiz ve hiç bir telif hakkı ödemeden her türlü rnüzık
jparçasını yayınlamaktadırlar ve bu dunım dünyarun hiç bir
lyerinde bu derece sorumsuzca kullanılmamaktadır. Aynca
•buradyolannaldıklan milyoniarca liralık reklama rağmen
ihiç vergi vermemeleri bir vatandaş olarak hakkımın
yenmesidir.
Bunun yanında yurdumuzun çeşitli bölgelerinde ortaya
çıkan (bazı çevrelerin desteklediği) radyolar ise tamamen
ülke bütünlüğüne, laiküğe, kısacası, Türkiye
Cumhuriyeti'ne karşı propagandaya yönelmişlerdi.
Koalisyonun önceden bu tehJikeyi göremeyişi birhata
olabilir fakat, 'zarann neresinden dönülse İcardır' hesabıyla
genelgenin çıkanlmasının zorunlu olduğu bir gerçektir.
Sonuç olarak; radyolann kapatılmasını demokrasiyle
bağdaştıramayanlar, koalisyonun antidemokratik
olduğunu savunanlar kendilerinin ne kadar demokratik
olduklannı hiç düşündülermi acaba?
Düşünemezler...Çünkü, onlaryalnızca kazançlannı
düşüneceklerdir. Bence, bütün yasal düzenlemeler
yapılıncaya, yani hiç bir kimsenin hakkının yenilmeyeceği
ana kadar özel radyolar açılmamalıdir...
Ertan Karahan
Üniversite öğrencisi/Adapazan
TARTTŞMA
Bilimsel yönetim gereksinimiA BDDışışleri
^k Bakan
/ m yardımalanndan
Z J M VVillardL.
/ ^ Thorp'un,
-A. JL.azgelışmış
ülkelerin vönetimi hakkındaki
savlannı hep anımsanm.
Ne diyordu VVillard L. Thorp?
"Azgelişmış bir ülke çok kez
azgeuşmiş bir hükümete
saEiptir. Bununla şunu
kastediyorum: Böyle bir
hükümet personeb seçmek ve
yetiştirmek için etkili bir
personel rejiminden
yoksundur. Sağlam bir vergi
pobtikasından yoksundur.
Bakanhklar arasında
sorumluluğu açık bir şekilde
dağıtan hükümet
kuruluşundan yoksundur."
ABD'lı VVillard L. Thorp'un bu
saylan içinde yer alan personel
rejimı ye vergi politikasıru
ülkemiz açışından kısaca
incelersek: ÜUcemizde bilimsel
yönetime fazla önem
verilmediği için çağdaş bir
personel rejiminden yoksun
olduğumuz. buna bağh olarak
iyi yetişmiş personel sayısırun
az olduğu, aynı şekilde etkin bir
vergi pobtikamızın da
bulunmayışı nedeniyle vergi ve
vergi niteliğindeki gebrlerin
ulusal geb're oranı olarak
tanımlanan vergi yükünün AT
ülkelerinegöreaz oranda
arttığı, örnek olarak, 1982'de
%16"danl99rde%17've
yükseldiği, bu oranlan AT
ülkeleriylekryaslarsak, 1980'de
ortalama %25,9 olan bu oranın
1989'da %28,6'ya yükseldiği
görûlmektedir.
lşte bu ve buna benzerçıkan ya
da çıkabilecek sorunlann, uzun
vadede bilimsel yöntemlerie
çözülebilmesi için kendi
yapırnıza uygun çağdaş bir
yönetim biçiminin oluşmasına
ıvedi gereksinim
duyulmaktadır. Bugûn
çağımızda çağdaş yönetime
büyük önem verilmektedir.
Tüm deyletler yönetimin
verimliliğj üzerinde durmak ve
verimlilifın arttınmasına değin
çözgeler (çareler) aramaya
çaüşmaktadıriar.
Gelın, azgelişmişlik ve
istikrarsızbk koşullannın _
egemen olduğu ülkemızm,
çağdaş birdüzeye ulaşabihnesi
için, kalkınmarun temel
öğelerinden biri olan bilimsel
yönetimin varbgınıve *
oluşmaanı, parti savlannı bir
yana bırakarak tüm
parlamenterler, bibm adamlan,
bürokratlar ve aydın kisilerce,
demokratik sistem içinde
tartışarak kendi yapırnıza
uygun bir yönetim biçimiıü
oluşturalun. Unutmayahmki
vüce Ata'mızın "Hayatta en
hakiki mürşit Uimdir"
görüşünü belb günlerde değü,
tüm yaşam boyunca devam
ettirelim.
EnderKaraca
Laiklik adına, işgüzarlık etmeyiniz!
,^^^>A azetemizin 12
W \ Martl993
m tarihlirııma
• • günkü
^L m "Tartışma"
^ ^ t e ü ^ ^ köşesinde
Ahmet Sönmez imzab "Çağ
Aüamanın Davulcası" adb yazı
ilgimiçekti.
Hür ve demokrat, laik bir
cumhuriyet olmamızın verdiği
ve daha da özgür düşüncelenn
tartışılabildıeı özgür ve
demokratik bir Türkiye hep
özlemimiz olmuştur. Ancak,
eldeki ımkânlan kullanmak.
daha iyileştirmek yine bizlerin
büinçb istemleri ile olacaktır.
Bu mimar olduğunu
öğrendiğirniz, aydın tabir
edebileceğimiz arkadaşımızm
istemleri hakb olabilir
kendince. Ancak
unutulmamalı ki Türkiye
%90'ı Müslüman ve Turk bir
ülkedir. Burayı, Asya ve
Avrupa ile topraklan sırurdiye,
ne ıngiltere ne de Jtalya gibi
Hıristiyan bir devletle ne de
radikal Islamcı İran gibi bir
devletle kanştırmamahdır.
Bu aydın sıfatı ile tartışma acan
arkadaşımızm, aydınlığı
kendine mimar unvanından
fîîiyorsarunm. Bilindiği üzere
n. Sönmez, sizin 1991-92-93
yıllan arasında, yetkili
makamlarcaitirazıruz, Diyanet
İşleri'ne önerileriniz, laikbkten
ne anladığınızın göstergesi.
Laik birdevletin, din ve vicdan
hürriyetine müdahale
etmeyeceğini samnm bu vesile
ile öğrenmek zahmetine
katlanırsınız. Müslüman
mahallesinde salyangoz satma
çabalanmz boşuna.
PENCERE
Madem bu ülkede
yaşıyorsunuz, bu ülke
ınsanlanna saygıb olunuz, sizin
"Yirmi kişj sahura kalkacak
diye yüz kışinin davul zoruyla
uyandınbnası" küçümsemeniz
gerçek değil. Bu ülkede tersine
durum söz konusu, yani T0 kişi
için değil 100 kişi için davul
calar. Çalmaya devam etneb ve
de edecektir. Jfaponya,
geleneklerini bırakıp damı
devrim yaratıyor, Ingiltere
geleneklerini bırakıp da mı çağ
atbyor?.. Buralarda çağdaş ve
Anlamak Zor!ünyanm en
büyük şairi
Nazım Hikmet.
Çağdaş
olduğunu
savunan bir
ülkede kitaplan bugün hala
yasak.
Peki Nazım nicin yasak!
- Amerikan mandacıbğını
savunanlara karsı çıkıp
bağımsız bir Türkiye'yi
savunduğu için mi?
- Açlann olmadığı, herkesin
doyması gerektiği, çabşmadan
milyonlar kazanmanın, çalışanı
sömürmekten dola>ı
kaynaklandığıru söylediği için
mi?
- Kadınlann da bir insan
olduğunu, sofradaki yerinin
öküzümüzden sonra gelmemesi
gerektiğini, onlann da üretime
kaübp çağdaş yaşamdan
yararlanmalannı savunduğu
ıçinmi?
- Kurtuluş Savaşı'nı şürlerinde
en güzel yazıp gerçek birTürk
şairi olduğunu kanıtladığı için
mi?
Kızım seni...A BOhükümeti
y ^ Türkiye ile
ğ ^ Ermenistan
LmJ^. arasında iyi
ğ ^ibşkilerartsın
•A. JHkigtiyormuş ve bu
konuda Türk hükümeüne
baskı yaprnaktaymış.
Türkiye nin Ermenistan'a
elektnk verdiği ve tahıl ürünleri
sattığrnı biliyoruz. Türk
hükümeti ınsanlanna AZLZ
Nesin gözüyle baküğında,
zulalı işleri kimsenin
bilmedığini zannetmektedir.
Halbukı bunlan duymayan
sağırsultan bile kalmadı. ABD
hükümetinin son istemi ise
yardımlan karayolu
kullanarak yapmamızmış.
Türk hükümeti bu istemi de
"Rici ederim, sözü mü olur?"
demokratik ülkeler.
Sizin de düşüncelerinize saygım
var, ancak düşünmeden
yazdığınızı veya uyku
fnahmurluğu ile davulcuya
kızıp kaleme sanldı&nıa
sanıyorum. Çünkü laiklik
hassas bir konu olup size
katılmak demek, devleti sanki
djni denetleyen, müdahaleeden
bir anlayış içine sokmak demek
olup bizim anladığımız laik
devıet anlayışından
uzaklaşmak, Atatürk'ün
anlatüğı laiklikten uzaklaşmak
- Bu vatanın kimsenin çiftbği
ohnadığını söylediği için mı?
- Çahşandan yana tawr koyîıp,
sömürüye karşı çıktığı için mı?
- Berkeley gibi idealist
düşüncenin metafızik
olduğunu, oysa dünyasal
yaşamın bir gerçek olduğunu
söylediği için mi?
Peki soruyorum? Bir ülkenin
bağımsız olmasını istemek,
insanın insan gibi yaşamasını
savunmak, sömürüye ve
çabşmadan zengin olan
sülüklere karşı çıkmak, Türk
diyerek kabul etmiş. Peki
hükümetimz içinde birTann
kulununaklına,"Bu
Ermenistan daha yakın bir
zamana kadar ASALA'ya arka
çıkıyordu" diye gelmez mi?
ABD hükümeti simdi de Bay
öcalan'a arka çıkıyonmuş."Bu
adamla anlaşın, yoksa sizı gidi
siziler!" diyecekmiş. Başımızda
biliyorsunuz bir Baba var. Yani
demektir. Bu nedenle de devlet
yetkilileri ve Diyanet İşleri de
bu görüşten hareketle sizin
isterninizi gerçekleştiremez.
Aksi takdirde laikbk zedelenir,
radikal İslamcılannekmeğine
yağ sürülür. Hatta, sizin bu
yazmızı okuyan birçok kişi de
aynı kanıdadır; ancak sizin gibi
düşünenlerin de olduğu bir
gerçek. Ama bunlar çok şükür
sizin abarttığınız çoğunlukta
değil.
MehmetPortakal
dibni herkesin anlayacağı bir
şekilde kullanmak, kendi
dünya görüşünü savunmak suç
mudur?
Neyazık ki, bugün hala bu
düşüncede olardann bizleri
yönettiği bir ülkede yaşıyoruz.
Dünyarun sahip çıktığı büyük
bir şairin ülkemizde hala yasak
olması. çağdaşbk adına utanç
verici bir olay. Kendine aydın
nitelemesini veren herkesı bu
duruma duyariı obnaya
çağınyorum.
Süfeymajı Zaman
ABD isteyecek Baba mı
yapmayacak?
Baba seni Ermenistan'a
yereyim mi? İsterirn ABD,
istenm. Baba seni Öcalan'a
vereyim mi?Isterim ABD,
isterim.
Ne Amerika'ymış bubeabi!
Mete Apak
17Msan
>
mEvpens8liğL
Emekli öğretmen Mahmut Aydemir "gizli şair" Saba-
hattin Eyuboğlu'nun 'KöyEnstitüleri'üzerine biryazısını
göndermiş. Eyuboğlu, Köy Enstitüleri'ne vurgundu, halk
adamıydı; bütün zamanların gizemini halkın içerdiğini
düşünürdü, 26 yıl önce yazdığı şu yazıyı birlikte okuya-
lım:
"... Bizim yurdumuzun hemen her yerinde nisan ayı
kutsal bilinir. Nisan ayında toprak ürperir çünkü, umut-
lar sonradan savrulup gitse de. Hele on yedi nisanda bir
uğultu gelir toprağın derinliklerinden. Masallardaki ye-
şil yaprak çıkargibi oluryeryüzüne karanlık kuyulardan,
kabaran sularla. Yeşil yaprağı görünce korkmayacak-
sın, der masal; korktun mu taş kesilirsin. On yedi nisan-
da bir müjde şimşeği parlayıp söner; mutsuzlar mutlu
düşler görür; toprak, uğrunda ölen, üstünde çalışan yok-
sullara gülümser; yılanlar, çıyanlar, sülükler, keneler
yoktur o gün görünürde. On yedi nisanda yer demir gök
bakır değildir henüz; Yasar Kemal'in, Fakir Baykurt'un
köy analan acı karamsarlıklarından sıyrılıp ağayı muh-
tarı, imam/ ve kaderi bir başka gözle ve daha az kuşkuy-
la görürler. On yedi nisanda insan insanı sömürmez
oluverir birden; özgürlük soyut bir ülkü, bir palavra ot-
maktan çıkıp, büyük çoğunluğun, okuma hakkı, kömürü
topraktan çıkaranlarm kömürle ısınma hakkı olur; esitlik
Sivas'ın Sivralan köyündeki Aşık Veysel'in belki çok
akıllı kıztyla, Istanbui'un Büyükada'sındaki tüccar Vey-
sel'in belki çok akılsızkızının aynı yükselme olanaklarını
bulmalan anlamına gelir o gün. Mevlana ile Yunus, Baki
ile Karacaoğlan, Şeyh Galip ile Muhyf, Orhan Veli ile
Başaran kol kola girerler, köylü kentli bir uğurda savaşır
on yedi nisanda. Bir yaman imece kurulur ki o gün
Edirne 'yle Erzurum ilk kez el ele verir; horon, halay, bar,
zeybek yeni Türklye'nln ortak harman yerinde oynanır;
o gün türkülerin her türlüsü hep birlikte alaturkaya düş-
meden söylenir, Ruhi Su koro başı olrnuş gibi."
1967 yılında "Mavi Kara'da çıkan bu metnin başına
"şiir-yazı" sözcüğü konmuş...
17 Nisan'ın güzel bir yorumu..
Belki de 17 Nisan'ın neden son bulmadığına, bitmedi-
ğine, tükenmediğine itişkin en gerçekçt açıklama..
•
Köy Enstitüleri 17 Nisan 1940'ta kuruldu.
Kuruluş amacı çok alçakgönüllüydü: Köy okullanna
öğretmen ve eğitmen yetiştirmek, yöre kalkınmasında
etkin bir görev üstlenmekle yükümlüydü enstitüler...
Köy Enstitüleri'ne köy okullarını bitiren çocuklar alını-
yor, beş yıl öğrenim görüyorlardı, 1946ya değin yakla-
şık 5500 öğretmen, 8700 eğitmen, 500 sağlık memuru
yetişti; bu kadarı da yetti, Köy Enstitüleri'nin 21'inci yüz-
yıla kadar uzanması için...
Neden?
Sabahattin Eyuboğlu bu 'neden'i şiirsel bir dille yanıt-
lıyor: o şiirin ardında zehir zemberek gerçekler yatmak-
tadır; Mevlana ile Yunus, Karacaoğlan ile Orhan Veli bir
araya gelirler, 1940'ta eğitimcilerin kanına girerek Köy
Enstitülerini kurarlar; öyle bir kurarlar ki "17 Nisanda
insan insanı sömürmez olur, kömürü topraktan çıkaran-
larm kömürle ısınma hakkı olur"; Köy Enstitüleri, "eği-
timde iş, işte eğitim" kuralına göre işlerlik kazanır; her
bilginin yaşamla alışverişi sınanır; okul hem içe, hem
di^a dönüktür; köyde hizmet, kooperatif, işlik, ev, ne var-
sa Köy Enstitüleri'nin kapsamı içindedir; kurulu düzenin
bozulmasını istemeyenleri hemen kaygılı bir soru sar-
mıştır:
- Ne oluyoruz?
Köy Enstitüleri, tutucu ve gericilerin siyasal iktidarda
ağır basmalarıyla yok edildi.
Ama bu yok ediliş neye yarar ki? Yunus günümüzde
yaşamıyor mu? Şeyh Bedrettin yaşamıyor mu? Namık
Kemal, Şinasi, Tevfik Fikret, Nazım Hikmet, Mustafa Ne-
cati, Hasan Âli, Tonguç yaşamıyorlar mı? Köy Enstitüle-
ri, Türkiye'nin uygarlık yolundaki büyük atılımlarından
birinin anıt gibi ülkenin orta yerine dikildi; artk yıkıla-
maz.
Köy Enstitüsü kültürü köyü aştyordu..
Kenti deaşıyordu..
Yerelin saydamlaşmasına dönük evrensel kültürün
benimsenmesi, ne belli bir zamanın takvimine sığabilir;
ne de bir mekânın köyöne, ya da kentine!..
Evrensel ufukludur...
17 Nisan ı kutiuyoruz.
Değerli şairimiz, onur üyemiz
CAHÎT KÜLEBl'nin eşi, sevgili öğretmenimiz
SÜHEYLA
KÜLEBİ'ııin
ölümü nedeniyle acıları paylaşıyoruz.
EDEBtYATÇILAR DERNEĞİ
TÜRKİYE'DCİLKKEZ
KOLTORİMEGESİ
KARTAL VE FOÇA BELEOİYELERİ EL ELE...
"ÇAĞDAŞ EĞİTİM VE KÖY ENSTİTÜLERİ"
Etkinlıklerimize katılmanızı bekliyoruz...
MEHMET ALİ BÜKLÜ NİHAT DtRlM
Kartal Belediye Ba^kanı Foça Belediye Ba«kam
İZLENCE
Kartal Belediyesi etkinlikleri 17 Nisan 1993 Cumartesi
Sosyal Güvenlik ve ÇaJışma Bakanı
Sn. MEHMET MOĞULTAVın
ve Devlet Bakanı
Sn. ERMAN ŞAHtV'in katüımlanyla...
10JO 17 Nisan Halk Kütüphanesi açılışı (Havuzlu Park yani Kartal sahi-
ü)
11.00 Hapining canlı sergi (Hasan Ali Yücel Kültttr Merkezi)
11.15 Hasan Ali Yücel Halk Kütüphanesi açılısı (Hasan Ali Yücel Kültür
Merkezi)
11J0 Köy Enstitüsü Marşı ve türküler, halkoyunlan (Hasan Ali Yücel
Kültür Merkezi)
11.40 l.Hakkı Tonguç lşliği kurs mezunlan diplcma töreni (Hasan Ali
Yücel Kültür Merkezi)
12.00 "ÇAÛDAŞ EĞİTİM VE KÖY ENSTİTÜLERİ" (Hasan AJi Yücel
Kültür Merkezi)
PANEL - Yöneten: Sami Karaören
Katılanlar: Uğur Mumcu. Mahmut Makal, lalip Apaydm, Ali
Bozkurt, Mehmet Başaran, Prof. Dr. Toktamıs Ateş, Vedat Günyol
20M KÖY ENSTİTÜLERİ IŞIĞINDA EDEBÎYATIMIZ (Hasan Ali Yü-
cel Kültür Merkezi)
Sunan: Metin Gdkyokus
Katılanlar \fedat Günyol, Mahmut Makal, Talip Apaydm, Ali Yüce,
Can Yücel, Mehmet Başaran, Sami Karadren (öykü, siir, anılar).
Hüseyin Başaran (Müzik)
POÇA BELEDİYKSİ ETKlNIİKLERt 18 MSAN 1993
12.00 Uğur Mumcu Parkı açılı; töreni (Fbça giriş)
U J 0 ÇAĞDAŞ ECİTIM VE KÖY ENSTİTÜLERİ (Belediye Sineması)
Panel - Yöneten: Celal Ülgen
Katılanlar: UJSur Mumcu, Mahmut Makal, Talip Apaydm, Ali Boz-
kurt, Mehmet Başaran, Vedat Günyol, Prof. Dr. Tbktamış Ateş
15.00 Ferit Oğuz Bayır Düşün ve Sanat ödulu Töreni (Belediye Sineması)
15.20 Hüseyin Başaran (Müzik) (Belediye Sineması)