Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 MART 1993 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Entelijensiya
MELİH CEVDET ANDAY
PENCERE
B
ır ulkede aydınlann du-
rumıı ve luuımu. tarih
boyunca gittikçc urtan
bır oncnı ka/anınıştır.
Bunun lunhi yazılsa ne
lyi olurdıı! Yalnızca
kralların. padişahiarın başindan gc-
çcnlcn ckunak. gcçmişe ilı>kin dii-
şüncclcrimizi kısırbırakmaktadır. Her
loplumdu. her zaman hıraydınlar kat-
manı olmuş mudur'1
Bunun yamtını
bulmak ncrdcv^c olanaksı/dır dıvare-
ğim. Aneakokuma vazmanın gclişrniş
olduğu çağlarvc dönemlcr bı/c bu ko-
nuda \ardim cdcbilir.
Şimdı "aydın"' dıyoruz ya. eskiden
•'müncvver' dcrdik: A/crbaycan'da.
Özbckistun'da "ziyalı "diyorlar. Bun-
lann üçü dc cşanlamlıdır Avdınhğa
kavuşmuş olan. parlayan (ışıklı olan).
ziyası (ışığılolan. Demek aydın kişiyc
"karanlık" uvmuyor. Arapçada "ce-
halcı" karanlık dcmcklir. "cahil" iştc
oradan gelıvor. Muhanımcd pevgam-
bcrdcn öncckı dönemc "cahilıye dev-
ri" denmesi bundandır Karanîık içın-
dcki kişi: çevresini. dünvasinı. çağını
görmüyor. görcmiyor. Ondan bize nc
ivilik gelir kı!
Batıda çok kullanılan. bi/im dilimı-
zc dc girmış bulunan "cnicllcktücl"'
sözcüğüne gclınce. Batı dıllcrindc "in-
lcllccTlen kaynaklanıyor bu sö/cük.
Bi/dcki vcnı karşılığı "anlık." Prof.
Bcdia AkatMi. Felsefc Tcrinılcri Soz-
lüğü'nde "kavramlarla düşünme yeii-
si" anlamını \envor buna. Skolastik
fcl^efe: duyum. us Iratio) \c anlık içın-
de cn öncmli veri "anlık'"a verivordu.
çünkü idcaların bilgısınc aııcak onun-
la varılabileccğine ınanıyordu.
Enicllcklücl. yaygın anlamı ilc a-
hınscl çalışmayla uğraşan kişi demek-
tır. ideolojik bır ıçeriği yoktur: fakaı
Sartrc ona ahlaki bir nitclik katarak.
"ycni entellcktüel" kavramını ortaya
aımıştır. Bu kavram.Sov vcı Devrimi"-
ndcn sonra bcliren yenı bır aydın upi-
nı. radikal solu anlalır.
İştc burada o iinlü "enlelijcnsiya"
sözcüğü oriaya çıkıyor; Rusça'dan
bülün dünv a dıllcrine > ay ılmış bır söz-
cük. MetisYayınlanarasındabasıImış
Bons Kagarlıtskı'nin "Düşüncn Saz-
Iık-19I7Devrimi'ndenGünümüzeSov-
yct Dcvlcti vc Entellcktüeller" adlı ki-
tabından (Çcviren: Osman Akınhay)
şu satırları birlikle okuyalım:
"Rusça intelligent (aydın) sözcüğü.
bugün genclliklc Batıb "entelİektüJ" (in-
telleciual) sözcüğünün eşanlamlısı ola-
rak kullanılır. Bunun bırtakım lcmel-
lcri vardır: ama çıkış biçimıyle enicli-
jensiya (intelligcntsia) kavramı. "entel-
lekıüellcr" kavramının tam zıttıydı...
'Emelıjensiya'nın öncmli ayırt edıci
ö/ellıği neydi'.' Valnızca biçimscl ola-
rak zihınscl çalışmavla uğraşmak de-
ğıl. avnı zamanda Âvrupa külıürünc
duyuİan olağandışı bir ilgi. Ne var ki
bu tanımın bileeksik kaldığı görıilebi-
lir." Bu cksiği kapatırkcn yazar. bır
başka Rus düşünürünün şıı sözlcnni
clc alıvor:
"Ru1
» cniclijcnsiy ası nerdcvNC başın-
dan bcri yöneiim karşıııydı ve tarihscl
dc\ lctın karşısina hukuk kav ramını çı-
kanyordu."
Kagarliiski. Rus cntelıjensivaMnın
hayran olduğu Avrupa kültürünü ıs:
şö\lc lanımlıyor: "Laık. hümanisi \c
c\rcnsclci. dola\ısı\!a dcmokratık
Buraya kadar soylcncnlcrin. bızım
vakın tarihımizic kımi ko>utlukiarı
akla geııreceği dü^üniilcbilir. Bcncc
çok \crindc birçağrı^ım olur bu.
Şunu unuimamak gerekir ki. a\dın
sinıl'ın sadccc kalılmakla kalma\ıp
zorladığı bir e\lem olmalıdır toplum-
sal vcnilcşmc. Gcrçı halkın aydınlara
kulak vcrcrck. onların gösıcrdiğı \ol-
da c\lcmc geçiiğıni sö\lc\cbilmck ko-
lav dcğildir. Halk avdından ku^kula-
nır. çünküonuyukarı kat ki^isıolarak
görür \eorlak amaca yönclık loplum-
sal birlığin kurulmasının başkaca ıtici
güçlcri çıkar. Ama başan\a crmcsc dc
a\dın ba^kaldırısının hiçbir zaman
unutulmavacak. küçümscnmcşccck
bır \cri vardır tophımsal ılcrlcmcdc.
ctkisi zamanla onaya çıkar. Ayrıca
sö\lcmcyc gcrck >ok. gidişatın a>ır-
dında olmayan aydın takımınu "ay-
dın" nıtcmı uygun dü^nıcz. Bülün ül-
kclcrin tarıhlcrı. aydının oynadığı rol
açısından bir daha ya/ılsa ortaya çok
ilginç kımi gcrçeklcr çıkardı. Gcrçi
Rİıs dü^ünürlcnnin Büyiik Pcıro'yu
aydmlanma öncüsü Mi\malan. >uka-
rıdaki tanımlara görc çok ycrindcdir.
ama cniclijcnsiya \ct)şmcM;>di Rus
çağdaşkışması hangı gclişmc çizgisınc
varabilırdı1
Robcrı Manıran'ın söııciıcıhüındo
bir Fransız bilim kurulıınun ha/ırladı-
ğı Osmanlı İmparatorluğunun Tarihi
adlı yapılın ilk cildi Paris'lc 1984'da
basılmıştı vc biz bu geıyckicn ivgun
yapılın bu cildını. dcğcrli bilim adamı-
nıız Prof. Scrvcr Tanilli'nin çcvirisın-
dcn okumuştuk. Evrcnscl Külıürder-
gisinin mart sayisında. Osmanlı İmpa-
ratorluğu Tarihi'nin ikincı L'ildindc ycr
alan bir ıncclcme basılmıs. Bu ınccL'-
mcyi. o biiyük yapılın bilim kurukm-
da bulunan Sayın Paul Dunıonı kaL'-
nıc almış. Bu ya/ıdan. bugün clc
aldığımız konuyia ilgili gördüğüm ikı
parçavı okurlanma aklarmak isiıvo-
rum.
"Rcforrn girışimi. c>as olarak Sa-
ray'dan \c nczarcıhanclcnndcn gclır
gcrçi. ancak aydın sınıfı harckctsiz dc-
ğıldır. Tanzimal döncminin hirgösicr-
diği dc şu: Balı'dan alınmış cdcbi bı-
çimlcri -roman. liyatro. fclscfi dcnc-
mc. gazciccilik- yava^ ya\aş öğrcnip
onlara alışan vc bu açıklama araçları-
nı clcşlirmck. lariışmak. yonctıcılcrc
dcrs vcrmck. okuyuculan da bileilcn-
dirmck amacıyla kullanan bır cdcbı-
yatçı topluluğunun ortaya çıkı>ı. Bu
yazarların. sadccc kahvc dövücüsü-
nün hınk dcyicisi durumunda oldııkla-
rı akla gclcbilir. Ancak. hiçdc öy lc dc-
ğildir gcrçck. Rclbrm arabası ılcrliyor-
sa. onlann saycsindcdirdc bu. Balı uy-
garlığmı ö\üp yüccllmcktcki coşku-
lann. daha ccMir dcğişıkliklcri durma-
dan isıcyişlcrindcki aic^liliklc bir >cv-
lcri kınııldalıp harckctc gcçırmcdc
yardımcı olurlar iyidcn ivıyc.
Ycni intclligcnısia. I84ü'lı yıllardan
kalkarak geli^mcyc başlayan basinla.
ö/cllıklc bu yolla mcramını anlalır.
İmparaıorluğun cır.ik \c dinscl ccma-
atlarının çoğıınun kcndi gazclclcri
\ ardır. Çcşıtiı dılicrdc yayımlanan bu
gazcıclcr. aynı ilcrlcmc inancını dilc
gcıırip oğrcıir vc ay nı adalct \ c kardcş-
lık ülkiilcrinc çağrıda bulunurlar. Nc
\ ar kı. jurada burada. nıilliyciçılik ko-
kan. açıkça daha yıkıcı tcmalann giı-
gıdc filizlcndıği dc görülür: Ülkcnın
bir ucundan ötckinc. ycrli küllür vc
dıllcrdc bir ycnidcn doğu^un havarilc-
ri çoğalır: bıınlar. çcşilli halklann bir
ai.ıda bulıınduğucyalctlcrdc.ycrclöz-
giıilüklcro bir idan özcrkliğm ka-
bul cdılıp ycrlcşiınlmcsini isicmcyc
kadar gıdcccklcrdir."
Sayın Paul Dumoni'un Osmanlı cn-
tclıjcnsiyası içın yürüuüğü görüşlcr.
RUN cnıclijcnsiyası ilc Osmanlı cnıclı-
jansıvası arasında ko^uıluklarolduğu-
nu göstcrıyor. Aynca ^u da var: Dc-
mck bir cnıclijcnsiy a. clındcikıidarol-
madan da ıcplumu clkilcycbiliyor.
Bunun tck koşulu.cntclijcnsiyanınöz-
gür olmasıdır. Bağımsız olmayan en-
lclijansiya giiçsüz kalıyor.
Halk. cnıclijcnsiyayı anlıyor dcmck
islcmiyorum. fakat dcspot ikıidar on-
dan tclaşa düşüyor. Bu da kimi yeni-
liklcrin gclmcsini kolaylaşlmyor.
Aydın kaimanının loplum üzcrin-
dckiclkisi üstünesöylencccklcrelbetlc
bununla bitmcz Gcnc döncccğiz bu
konuya.
Düzcltmı: Gcçen luıfnı burada vazı-
nııııilk lüınıcsiıulcki'\srir/ı'iinıi".w:ai-
ğii "şiirkri" vc sondaki divan bevıinin
ikiıııidizcsindebulunan
ğti "sagur"olacuk.
ARADABIR
EROL BtLBtLİK
12MarfaGeliste.
Aradan bunca yıl geçtıkten sonra 12 Mart 1971 den ye-
niden söz etmenın anlamsızlığını savunanlar olacağı
rahatlıkla tahmin edılebılır.
Bu görüşte olanlar; o zamandan bu yana köprülerin
altından çok suların aktığını, o zaman diliminin çok geri-
lerde kaldığını, o dönemin yeteri kadar değerlendirildi-
ğini. artık o zaman dılimi içın bır son çizgi çizilmesi
gerektiğini savunacaklar ve 21 inci yüzyıla 7 yıl gibi kısa
bir süre kalmış olması nedeniyle arkamıza bakmaksızın
çok hızlı atılımlarda bulunmamızın önümüzdeki en
önemli sorun oiduğu duşüncesini öne süreceklerdir.
Oysa tarihsel bır dönem ne kadar iyi incelenmiş olursa
olsun, olayların gelişimi. yine de bu incelemelerin bazı
noktalarda eksik ve hatalı olabıleceğini ve bunların top-
luma çok pahalıya mal olabileceğini çoğu kez kanıtla-
mıstır.
"Türk toplumu ve onun demokratik gelişmesi, 27 Ma-
yıs 1960. 12 Mart 1971 ve 12 Eylul 1980 olayları ıle acaba
karşt Karşı'ya kalınmıştır" sorusu, bugüne değin
ıteri kadar cevaplandırılmamış bir soru olarak kalmış-
TARTIŞMA
Eğer bu hareketlerin her birinden gerekli dersler alın-
mış olsa idi. öbür hareketler belli periyodlarla böyle peş
peşe oluşabilir mıydi?
Yarın yine bu tür bir hareketle karşılaşıldığında, konu
yeniden gundeme gelmeyecek midir? Bu nedenle bu tür
hareketleri mümkun olduğu ölçüde önleyebilmek ama-
cıyla olayları en ince ayrıntılarına kadar korkusuzca in-
celemek ve eksiklikleri ortaya çıkarmak için dirençli
çaba harcamak perekmektedir.
Bilindiği gibi Kontrgerilla konusu ilk kez Erenköy iş-
kence köşkündekı işkencelerden sonra Türkiye günde-
mine girmıştir. Gerçekten köşkte sorguya alınanlar
karşılayıcıların ağızlarından Kontrgerilla karargahına
geldiniz" ifadesi ile ilk kez orada karşılaşmışlardır. Türk
kamuoyunda o günden bu yana Kontrgerilla konusu
gündemdeki yerini korumaya devam edegelmiştir. Bu-
gün de Güneydoğu olayları nedeniyle gündemdeki yeri-
ni korumaktadır. 20 yıldan bu yana da ilk kez Meclis
araştırması için gündeme alınmıştır.
Askeri darbe hazırlığına girişen üniformalılar, faali-
yetlerini yürütürlerken özellikle ikı önemli konuya son
derecedikkatetmektedirier. Bunlardan birincisi hazırlık
ve planlama aşamasında sadece üniformalıların yer al-
ması buna mukabil sıvillerin harekete sızmalarının ön-
lenmesidir. ikincisi ise faaliyetin: çekirdek kadroyu oluş-
turan üniformalılarca yürütülmesidir.
Bugün gayet açık bir şekilde anlaşılmaktadır ki 12
Mart 1971 hareketinin başlangıç aşamasından itibaren
üniformalılar arasına resmi ya da gayriresmı yollardan
Kontrgerillaya mensup üniformalılar sızmış ve hareketi
belki de tüm aşamalar)nda kendi taktik ve zamanlama
periyodları içinde gundemlerinde bulundurmaya çaba
göstermişlerdir. O günlerın koşulları altında Seferberlik
Tetkik Kurulu'nda görevli olmaiarına karşın Kontrgerilla
konusunda eğitım görmüş olan üniformalılar hazırlık
aşamasında sivil unsurlarla temaslan da sağlamaya
çalışmışlardır.
Seferberlik Tetkik Kurulu'nda görev alan ve Kontrge-
rilla konusunda yetıştirilmiş söz konusu üniformalıların,
genelde bir kuvvefe mensup 1953 çıkışlılar arasından
önemli bir grup oluşturdukları gözlenmektedir. 12 Mart
1971 öncesinde çoğunluğu binbaşı rütbesinde olan bu
üniformalıların içinde daha önce Seferberlik Tetkik Ku-
rulu'nda görev almış ve Kontrgerilla eğitimi görmüş
general ve albaylann da mevcut oldukları gözlenmekte-
dir. Bunlardan ölmüş olanların dışında halen orgeneral
rütbesiyle görev başında bulunanın mevcut olduğu bi-
linmektedir. 12 Mart 1971 öncesi hazırlık ve planlama
aşamalarındaki Kontrgerilla ile ilgili faaliyetlertümüyle
dikkatlerden kaçmış ya da kaçırılmıştır. Gerçekte; gerek
12 Mart 1971 ve gerekse 12 Eylül 1980 öncesi üniformalı-
lar ve sivil kesim içerisındeki Kontrgerilla mensuplan ve
faaliyetlerinin incelenmesi özgürlükçü demokrasimizin
esenliği açısından buyük yararlar sağlayacaktır. Devlet
yönetimindeki düzeyi ve konumu ne olursa olsun,
'Kontrgerilla yoktur ve olmamıştır" demek ancak parla-
mentonun yapacağı incelemelerden sonra inandırıcı
olabılir ve kamuoyunu tatmin edebilir.
OKURLARDAN
Ozel TV'ler kapansın
Oaşbakan Siilcynıan [)emırcl.'Hala\aptıklannıamaö/cl
TVIcrcdokunamadıklannı ö/cl radyolan kapatmanın ısc
kolay olduğunu onLın kapatacaklarını' söylcmiş
Müzikyavını yapnıaklan ba^ka birsiıçları vchükümctc
kar^ı siyası hırlavırlan olmayan o/cl radyolarycnnco/ci
TV'lcrı kapalmak daha doûru dcğıl nıı.'
Yoksa 5(X) L'ünün dı^lduğu ^ıı Niralarda yapacak daha
okınıltı b/rıcraa! biilanııyodarmr.'
Ahmtt Özdcmir
Deprem ve jeofîzik yazısına eleştiri
B
ir bilim adamı
her şcvdcn önce
nesnel olmalıdır.
Ncsnel olmak
demck. 'karşı
görüş'c
kallanabilmek
dcmcktir. Birbilınıadamının.
aynniılı bir bilimsel araştınna
yâ da herhangi bir konuda
toplumu bilgilendırmck için
yapacağı araşiırmada ilk
yapacağı ış kaynak taramadır.
Çünkü çağdaş ınsan şunu
anlar: "Hiçbirşcy gökıcn
zcmbtllcinmcz." Sayın Dr.
Şükrü Er^oy "dan bir bilim
adamı. bir nıühcndis olarak
bunubcklerdim. Düşüncclerini
kanıilay acak rcfcranslar ya da
benzer düşüncc içerisındc
olduğu insanlardan vcrcccği
örnctler olması gcrckirdı.
"Jeolojinin.jeofizik.jeokimya.
jeoistatistik.jcomckanik.
icoleknik vb. gibi all dallan
v ardır." Sanıyorum buna
valnızca Sayın Ersoy ınanıyor.
Çiinkü ben'hiçbir ya'bancı
yayındajcofıziğın. jeolojının bır
âlı dalı olduğu tanımına
rastlamadım. lnlernational
Dictionary ofCeophysics
(L'luslarası Jcofızik
Sözlüğül'nde Jeofızık. Fizik"in
bir daîı olarak kabuledilir:
"Jcofizık.veryuvannın
mcrkezindcn atmosfenn cn uç
köşclcrinc değin olgular v c
süreçlerlc ılişkili L ygulamalı
Fizik"ınbirdalıdır."
Sayın Ersoy'un gözündcn.
jcofiziğin bucn ıcmel sıvlüğü
kaçmış olabilir Ama
ülkcmi/dc bir jcolojı
profesörünün ha/ırladığı
Ycrbilimlcri Sö/lüğü'ndc ısc
jeofi/ik şöy lc lanınilanır:
"Jcofı/ık. yeryuvarlağınınyapı.
bilcşim \cgcli>imını incclcycn
bırbılimdir. Atmosferve
hıdrosfcr dc ıçındc olmak üzerc
verkürcsıylcuğraşangcnclfizik
koludur."'
Hcmcn ycri gelmışkcn
söy leyefim. jcofiziklcjeoloji
arasındaki fark. fizik ile kimya
arasındakifarkgıbıdir. İki
farklı bılım sö/ konusudur.
"Jcolojinın tam karşılığı
yerbilimıdır'demi'jsiniz. Düz
mantıkla kurulmuşyanlışbir
lümce. Günümüz bılımindcyer
bilimleri (Earth Sciences)
kavramı vardır ve bu hiçbir
zaman jeoloji sözcüğüyle
eşanlamlıdeğildir. Yukandaki
tümcenin doğrusu. "Jcolojı de
bir ycrbilimidir" biçimde
olması gcrekır. Jcofızık işte bu
anlamda bir yer bilimidir.
"Siz sadccc alciscl çalışmalar
yaparsınız" dcy ip zcminin (y a
da kaya orıamının) jcolojık
olarak tanınması için bilgi
birikiminin vedcncyımin
olması gerektiği üzerinde u/un
uzundurmuşsunuz. Bcn bu
açıklamanıza kar^ılıL jeoloji
mühendiM (jeologdeğil) ve
ülkcmızdc mühendısrık jeolojisi
disiplınin kurucusu Prof.Dr.
Kcniti! Erguvanlı'nın vcrdıği
vanılı vcrmeklcyetıncccğim:
"Mineralojik. pctrografik vc
jeolojik paramcirclcrgöz
onündeluıularakyapılan
ay nm \ e sınıflamalar çeşitli
mühcndislik i^lcrindc(inşaat.
kazı. madcn) maalescf pck
yararlıolmamaktadır. Bu
çalışmalar daha çok nileldir."
Yani. Erguvanlı Hoca şunu
dcmek istiyor: Kayacın ya da
mineralin obsidiyen olması.
kireçlaşı olması. onunjeolojik
tanımıdırveniteldir. Bir
mühendislik projesinde önemli
olan nicel özelliktir. o kavaan
v a da mineralin ya da
kaya zeminortâmlannın
y oğunluğu. esnckliği, iletkenliği
v b. gibi nicelıksel, ölçüleVıilen
(fizİKsel)özeliikleridir. Bunlar
ise yalnız ve yalnızca "aletsel
çalışmalarla" olasıdır. Jeofîzik
mühendislerinin zemini ya da
kaya ortamını incelcmekten
anîadığı budur.
L'nutulmamahdırki 1953
yıhndan beri ülkemizdejeofîzik
üzerinc uzmanlar ve jeofîzik
mühendislen yetişmektedir.
Kendi alanlanndaki bilgi ve
deneyimleri ile ulusal ve
uluslararası düzeyde çalışmalar
yapmaktadırlar. Sorun
"chliyeısiz yetkiler kapma"
uğraşısı gibi oldukça dar ve sığ
boyutta
değerlendirilmernelidir. Sorun.
ülkemızin jeofizikten ne ölçüde
yararlandığı yararlanacagı
sorunudur.
Ferhat Özçep
(Araştırma görevlisi)
Jeofızik Mühendisi
İ.Ü. Mühendislik Fak.
Jeofızik Müh. Böl.
Alü kaval, üstü şişhane•^stanbul
Belediyesi Şehir
Tiyatroları
Tiyatro
Araştırma
Laboratuvan
(TAL), Alman Kültür Merkezi
ve Tiyatro-Opera-Bale
V akfı'nııi (TOBA\) işbiriiğiyle
4-10mart tarihlt'ri arasında
TALstiidyolannda
gerçekleştirilen "Oyuncular,
rejisörler ve dramaturglar için
Animasyon Tiyatrosu" konulu
vrorkshop çalışmasına sonuna
kadar devam edeceğimi taahhüt
ederekkayıtyaptırdım>e
norkshopa katılan 40 kişi ile
birlikte yaratma çalışmalarına
başladım.
Berlin Güzel Sanatlar
Yüksekokulu Drama Pedagojisi
Ensritüsü'nden Prof.
Hans-Wolfgang Nickel >e Dr.
Dragmar Dörger'in
yönlendirmeleriy le de> am eden
atölv e çalışmasının ikinci
gününde TAL temsilcisi Beklan
Algan 40 kişilik kadronun 20'ye
indiriJeceğini, bunun için de
Animasyon Ti> atrosu'nu
uygulayacak, yaşatacak ve
sürdürecek insalarm tercihi ile
20 kişi ile de\ am edeceğini anons
etti?!
İtirazlar çare değildi ve kırmı/ı
yünörgü şapkadan 20 boş kağıdı
çeken kitle elendi \e vvorkshop
kalan 20 kişi ile devam etti.
VYorkshopa müsait olmayan bir
mekânda, konsanrrasyondan
uzak bir atmosferde, sonunu
getirebileceğim bir çalışmadan
bu şekilde elendiğim için
kendimi kınıyonım ve İ.B. Şehir
Tiyatrosu, İstanbul Alman
Kültür Merkez ve TOBA V'ı bu
çağdaş sanar etkinliğinden
dolayı öpüyonım.
ADNANTÖNEL
Hızlı Tren ve Boğaziçi'nden 3. Geçiş
NAPGenel
Başkanı Mcsut
^ ılmaz'ın.
gcçcnlerde
GIADüyelcrine
d i iğ
konfcransta
"Hızlı tren projesine takoz
ko> malıv ız. Ben bu hızlı trene
kafay ı taktım" açıklaması
basında yer aldı. Aynı habcrdc
Yılma/ın Gİ AD üyelcrini de
"tako/ ko\maya'"çağırdığı
bclıruldı. Herrien sonraki parti
grubu konuşmasında da "Hızlı
tren akılsız bir tercih" diy erck.
şimdılik sözü Say ın Dcmirel'c
gcıirdi. attı tutlu. Yankılan
u/un sürcccâc bcnzcr.
S;ıptamalann)izabartılıgıb!
görülsc dc kanıtlarımız şöv lc:
Islanbul Boğa/fna spcküiatif
amaçlı bırkaravolu köprüsü
daha girişimlerinin yıllarca
sürdürülmesi. Ankara-İsianbul
hızlı ircn vc tüpgeçış ıhalcsındc
"lüpgeçış"ıfadcMnin ıhalc
açıldıkian sonra meıinlcrdcn
çıkartılmasıskandalıyla
koalisyonhükümeıinin rıskc
cdilmış olması...
Konu Islanbul. heledc
İstanbul'un kcnlıçı ulaşımı
oluncasöylenecckçoksiv v . .
Ulaştırma Bakanlığı'nca
19,S5"te başlalılan "Istanhul
Kentsel l laşım Etüdü"
çalışmasında yer alan bılgilcrc
görc raylı tüpgcçıdın inşaal
sürcsi4yıl.malı>clı63~milyon
ABD Doları. la^ıyacağı yolcu
savısı. tçk yöndcsaatte ^0.000
kışıdır. İstanbul'un doğu-baıı
.ik^ııdakidcniiryolıı-iiMcnıinJ
vc nıcm>ya hizmeı vereccknr.
Maksımumeğımı "oOIT.S
olup. Boğaz laban koıunun
altında olduğu için siralcjik
yöndcııcmniyctiidır. Boğa/
akıniılarına hıç bırelkisi
olmayacaklır.
Ray !ı uip gcçiş'ın kcntiçi
ulaşima" oS5. uluslararası
laşimacılığa da "»15 hi/mct
cdeçeği. böy lccc dığcr Boğaz
geçişlcrini (I. ve Il.löprü)
oldukça rahatlalacağı. aynı
çalişmanın bilgileri içinde
.laponlarca önerilcn 3. Boğa/
Köprüsü (Harem-Sarayburnuı
için bakunlığa sunulan llzıbilııc
raporunda ycr alan bılgilcr v c
değcrlcndırmelerimiz ise şöy lc:
Karayolu köprüsunün inşaat
siiresı 6yıl. malıycıı ısc 1.2
milyarÂBD Doları. fışcrilli
olarak diışünülen bu köprüdcn
İ.sUınbul tratlğincgündc
120.000 araçkanşacak:uNielık
yolcu lalcbinin bulunmadığı
bölgclcrdcn geçtiğinden kcnıiçi
ulaşima hizmct etmeyecek.
Japonlann bu önerisinin iki
kaılı olarak. all kaitan
demiryolu geçirmelcri yada
sü/crsahın Boğaz'ınkuzevine
çckılmesı ılcbu
dcğcrlendirmclerdeğişmiyor.
Boğa/ raylı lüpgcçışinin.yolcu
laşıma kapasitesi yönünden 6
ikı 8 karayolu köprüsüne
Cjdeğer olduğu orıada.
Sahibinin sesi korosunun bir
rahatsızlığının da mcslek
odakınnın böylcsı ulusal
konularda görüş bildirmclcri
olduğu. bularlışmada bir kez
dahaortavaçıktı
Şener Özler
Mimar
Abdülselam Suvakçı
jnş. Müh.
Şipşak Fotoğraf L
Gazetelerde bir haber:
"Cumhurbaşkanı Özal, bayram namazını kıldığı Çam-
yuva Köyü Camisi'ne 100 dolar bağışta bulundu."
Olayın ayrıntısı:
Bayramı eşi Semra Özal'la birlikte Kemer'deki Sime-
na Tatil Koyü'nde geçiren Cumhurbaşkanı Özal, bay-
ram namazını kılmak için Çamyuva Köyü Camisi'ne
gitmış. İmam Mustafa Yıldıran, camiyi onarmak için yar-
dım istemiş. Özal, makam otomobiline binerken cüzda-
nından 100 dolar çıkarmış, İmam Yıldıran a yollamış.
•
Cumhurbaşkanı...
Amerikan Doları...
imam...
Cami...
Hepsini alt alta yaz...
Toplam çizgisini de çektikten sonra elde edeceğin so-
nuç "ibretlik" halimizin fotoğrafıdır.
Türkiye'de dolaşırken cebinde Türk Lirası değil Ame-
rikan Doları taşıyan ve kullanan bir cumhurbaşkanı,
Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı olabilir mi?
•
Amerikan Cumhurbaşkanı Bill Clinton. VVashington
yakınlarında bir köy kilisesine gidip dua ettikten sonra
kilisenin onarımı için yardım isteyen papaza 100 Türk Li-
rası verse, papaz efendi apışıp kalır:
- Ne parası bu?
-Türk...
- Ne işe yarar?
Bizim imam Mustafa Efendi ise 100 doları görünce hiç
şaşırmamış olmalıdır. Çünkü imamlarımızı da Ameri-
kan Dolan'na -moda deyimle- endeksledik.
Ekonomideki "Dolarizasyon" politikası -tövbe estağ-
furullah- Allahın evine kadar girdi.
•
Devletin Cumhurbaşkanı, ülkede dolaşırken, ulusal
para yerine Amerikan Dolan'nı kullanıyor
Niçin cebinde Amerikan Doları taşıyor Özal? Türk pa-
rasının hiç mi değeri kalmadı?
Evet, piyasaya bir süre önce çıkarılan 250 binlik bank-
notlar da artık yetmiyor. 500 binlik banknotlar da yetme-
yecek. yakında 1.000.000'luk banknotlar piyasaya çıka-
cak, bugün olmazsa yarın. herkes cebindeki banknotla
milyoneriiğini vurgulayacak...
Bir devletin cumhurbaşkanı da kendi yurdunda kendi
parasınıdışlarsa...
O ekonominin çekiver kuyruğunu..
•
Para, bir devletin egemenlik göstergesidir, her ülke-
nin iç piyasasında ulusal para geçerlidir; ulusal parası iç
piyasasında bile geçerli olmayan devletin cumhurbaş-
kanı olmak neye yarar? Sayın Cumhurbaşkanımız ne-
den Türkiye nin Amerikan sıstemı gibi eyaletlere ayrıl-
masını istiyor? Niçin ülkemizde Amerika'daki gibi "baş-
kanlık sistemi" geçerli olsun diye çabalıyor? Antalya'nın
Çamyuva Köyü Imamı Mustafa Efendiye Amerikan Do-
ları vermekle neyi amaçlıyor?
Denebilir ki:
- Hiçbir şey amaçlamıyor...
piabilir... Ancak başında bulunduğu devletin sınırları
içinde dolaşırken cüzdanında Amerikan Dolan'nı taşı-
yan bir cumhurbaşkanının vicdanında neyi taşıdığını bu
ülkenin halkına açıklaması gerekmez mi? Çünkü cüz-
dan ile vicdan arasında sıkı ilişkiler vardır.
Merhum Cemal Tunga ve merhume Naciye
Tunga'nın oğulları, merhume Hidayet Özdemir
ve Nezahat Tunga'nın sevgili ağabeyleri, Mustafa,
Aliye ve Görkem Özdemir'in dayıları, Saim ve
Eren Tunga'nın sevgili babaları, Türkân Uzel'in
eski hayat arkadaşı
DrJNİYAZİ
TUNGA'yı24 Mart 1993 gunü yitirdik. Aziz naaşı 26 Mart
1993 Cuma günü (bugün) öğle namazından
sonra Karacaahmet Şehitlik Camii'nden
kaldırılarak Karacaahmet Mezarlığf nda
toprağa verilecektir.
AİLESİ
VEMT VE BAŞSAĞUĞI
Vakfımızın kuruluşunda büyük
payı bulunan arkadaşımız,
dostumuz, ağabeyimiz, kardeşimiz,
danışma kurulu üyemiz,
güzel insan
DnNİYÂZİ
TUNGA>
yitirdik. Acımız büyüktür.
NAZIM HİKMET
KÜLTÜR ve SANAT \AKFI
"Dalını unutan bır kuş
kadar ahnganım" bugun
Yedi renk gökkuşaeının
aliından gecip
Yedi kat uçtu
Kuş mivali
havat
Dr. NURSEL CANBAY
>iıkraıı \ M Y K«t-mın VKIk\\. l ıııiı Bİf.KR. Sinan
Itl I)\K. Klil Kırıek. Bl DVk. Mııraı FIR VT. \.
Mııl.üıı MIUVI.. >l(ifi( OKB\V Knl.ı<;<ııı Ö/ME\.
O/Unı <>/\!K\. Kı-m/i >K\K\. K(»ja SH\R(.HI