18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5\YFA CUMHURİYET 27 ŞUBAT1993 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Kıbns için yeni adımlar atmak... Tirkiyeve KKTCartık. "birada-ikidevlet" politikasınadönmeli ve hem fiilen bu yolda ekonomik ve politik adımlar atmalı. hem de bu gerçeği Güvenlik Konseyi üyelerine en üst düzeyde kararlı bir bgmde anlatmaya başlamalıdıriar. Prof. Dr. EROL MANİSALI K ıbns"taki Rum seçim- lcri. uyuşmazlığın csasını ctkilememekle birlikte. saklanan ba- zı gcrçcklcrin orlaya dökülmesi açısından önem taşıyor. Klendes. kcndi partısi yanında. Türklerc hak tanımayan ra- dilal parıilcr ile kilısc ve EOKA'nın desteğini alarak Rum kcsiminin baş- kanlık kolluğuna oturmuştur. Açık bir şekilde Rum vanlısı olan Gali fikir- lerdizisi. yeni iktidar tarafından kabul ed lmcmcktedir. Klerides. seçiMikten soıra da. Rum l lusal Konse> i kararla- rına bağlı kalacağını \e bu nedenle, fi- kirler dizisini kabul edemeyeceğini açıklamıştır. Rum L lusal Konseyi ilgili kararında, 'adanın bir Rum adası oldu- ğunu \e a\n Türk \arlığının kabul edi- lemeyeceğini, uzun tadede, silahla da ofca. anıaca ulaşılacağını' net bir biçim- dc ortaya koynuıştur. KL'ridos. Türk ve Rum laraflan ara- sında. görüşmclerdc aynlık yürüten konularda da şu görüşlcrc sahiptir: -Türkler. siyasalolarak. Rumlarlaeşit kabul edilcmcz. - İki bölgclilik olmaz. Rumlar Türk bolgclcrinc verleşmelıdır. - Türkive"nin tck başına müdahale hakkı olamaz. Kkridesin ortaya koyduğu görüşler ve onu iktidara getircn cephenin tuıu- mu. Türklerc ancak azınlık hakkı ve- rcn özclliklcrc sahiptir." Klerides, se- çim sonrasında yaptığı açıklamada aynen şumı söylüyor: "Kederasyon ide- aİ bir çö/üm değildir. Ancak adada. Türklerin yürütmüş oldukları fiili bir durum vardır. Bu dunıından kurtulmak için bizim ıstediğimiz özelliklere sahip bir fedenısyonu savunabiliriz." İstediği federasvon ise Türkleri azınlık statü- sûnde kabul eden bir federasyondur. Vasiliu da Klendes ve destckçileri ile aynı görüşc siihipii. Ancak. gerçck gö- rüşlcrini gizleyerck. istediklen hedefr götürebilecck ara formüller" peşinde Tdi. Bu ara formüller. görünüşte. Türklerc eşitc yakın bir statü kazandı- racak. ancak zaman içinde Türkler adım adım gcriletilccek ve fıilen azın- lık stalüsüncindirileceklcrdi. Bu formül. ABD ve İngiltere tarafın- dan desleklenmişti Türkiyede de ABD ve AT ile Kıbns uyuşmaziığı ba- kımından başının ağnmasını ısteme- ven hükümeıler ve liderlcr. bu Ibrmü- le. bilerek ya da bilmcyerek vaklaşma- va basjamışlardı. Hatta bazı siyasal İiderler. Kıbns uvuşmazlığını bu for- müllccözmüş ıktidarlarolarak ABD'- p.ıp. sempatisini ka/anma varı^ına ~girmi$lerdir. Rum tarafındaki sccımlcr bülün mas- kelerin düşmesine ve gerçeğin geniş kıtleler tarafından daha anlaşılır duru- ma gelmesine yol açtı. Oriava artık gızlenemeyccek kadar çıkan gerçck şudur: 1) Rum tarafı Türkleri azınlık olarak görmektedir. Fedcrasvonu kabul et- mış görünenler de Rumlann egemen olacağı ünıter bır devlet vapısını ön- görmektedirler. Türklerle Rumlann. kendi bölgelerinde. siyasal olarak eşit yaşamalan kabul edilmemektedır. 2) Federasyon. adada Rum denetimi- ni ekonomik. politik ve askeri olarak saelamada. sadece bir sıçrama tahtası- dır. 3) l960anlaşmasında olduğu gibi Tür- kiye"nin tek başına müdahale hakkını. Vasiliu dahil. hiç kimse kabu! etme- mektedir. Yani. yapav bir fcderasyon- da. Rumlar fıili durum yaraıtıklan zaman Türkiye'nin eli kolu bağlanmış olacaktır. Şimdi Klerides, bazı dış basküan kulla- narak ve süahlanmayı sürdürerek Türk tarafını zorla geriletme amacı gütmek- tedir. Rum tarafını AT'ye üye vaparak, AT'nin desteğini doğrudan doğrm a al- maya çalışacaktır. Butün bu gerçekler ortadayken. Türkivc'nin ve KKTC'ninhâlâ. bizfc- dcrasvon isliyoruz. uvuşmazlık BM'- de çözülür şeklinde bir politikayı sür- dürmesinin hiçbir anlamı kalmamış- tır. Yinc bazı çev reler Ankara'da bazı ülkelcrc scmpatik görünmek dü^ünce- si ve baskı gelir korkusu ile 'aman biz eski politika): «ürdüreliın, böyletikle başımız az ağrır, Ankara'ya baskı gel- mez. suçu karş> tarafa daha rahat ata- biliriz; ayrıca. baştan beri söyiediğimiz federasyon politikasından dönmemiş oluru/" şeklinde. giinü geçiren ve so- rumluluktan kaçan bir yaklaşımı savu- nabilirler. Ama bu yolun geçer yol olmadığını, 789 sayılı karara gelinceye kadar anlamaları gerekirdi. Rum tarafı gcrçek anlamda bir fede- rasyon istemcz ve onu bır sıçrama tah- tası olarak kullanmak isterken Tür- kive'nin fedenısyonu savunması, Türkiye"yi daha büyük çıkmazlann ve baskılann içine sokar. Bugüne kadar olan gelişmeler. bunu açık bir şekilde ortaya koymuştur. Türkiye ve KKTC artık, 'bir ada-iki devlet' politikasına dönmeli ve hem fıi- len bu yolda ekonomik ve politik adım- lar atmalı, hem de bu gerçeği Güvenlik Konseyi üyelerine en üst düzeyde karar- lı bir biçimde anlatmava başlamalıdır- iar. KKTC'nin ekonomik olarak güçlen- mesi ve ba/ı ülkeler tarafından tanın- ması için 'bugüne kadar kaçınılan giri- şimlerden artık korkmamak, kaçma- mak* gerekir. ABD'ye, KKTCnin tanınmasına karşı çıkmamasmın ne- denleri anlatümalı ve artık Türkiye'nin politikasınm bu yönde olacağı açıklan- maİKİır. ABD'nin bu ynklaşıma karşı 'hayır' demek için sağlam ve gerçckçi gcrckçesi yoktur. Özellıklc, Rum tara- fının tutumu ortadayken. KKTCnin tanınması ve ekonomik olarak güçlcnmesi için •öncclikli vc ağırlıklı bir biçimde uygulama başla- tılmalıdır.' Ankara hükümetteri KKTCnin ta- nınması komısunda bugüne kadar ağır- lıklarmı kesinlikle ortaya koymamış- lardır. KKTC'yi ziyaret etmek isteyen bazı yabancı devlet adamlarmın bu zi- yaretlerine iyi gözle bakılmamış, hatta engellemeler yapılmıştır. Son yıllarda bunun somut örneklerini. üzülerek gördük. Artık bu tutum vc politika değişme- lidir. Hükümet, KKTCnin, Türkiye ve kendisi için çok önemli ve öncdikli bir konu olduğunu, samimi bir şekilde orta- ya koymak ve ispat etmek zonındadır. Ankara'da dış baskı korkusunu üzeri- mizden atamadığımız sürece, olumlu geUşme sağlanamaz. Rum tarafındaki son secimlenn or- taya net bir şekilde çıkardığı. artık gız- lenmesı olanaksız gerçekler doğrultu- sunda Türkiye, cesur ve kararlı hare- ket etmek zorundadır. Bu yapılamaz- sa. hükümet edenler bunun tarihsel sonımluluğunu üstlenmek ve ödemek zorunda kalacaklardır. PENCERE ARADABIR ŞEVKET ÇORBACIOĞLU TMBD-Mer. Yön Kurulu Üvesi 25. ve26.CHP Kupultayı'mn Önemi Kuva-yı Milliye ruhu ile kurulmuş, Anadolu ve Rumeli Müdafaayi Hukuk Cemiyeti (ARMHC); Kurtuluş Savaşı sonrası, ulusal egemenliğin inşası için gerekli siyasal örgüt gereksinmesı olarak düşünülmüş ve belli bir sü- reçten sonra CHP adını almıştır. ARMHC'nin kurulduğu Sıvas Kongresi de (4 Eylül 1919) CHP'nin ilk kurultayı sayılmıştır. Anlaşıldığı gibi Misak-ı Milli sahibi CHP; dev- let, cumhuriyet ve demokrasi geleneginin otuşum ö'zü- nü, Kuva-yı Milliye ruhu ile yogrulmuş "Kurtuluş Sa- vaşı'nın Silahlı Direniş Örgütü" ARMHC'den almaktadır. İlk Kurultay'da (4 Eylül 1919) ve son yapılan yirmi be- şinci Kurultay'da (9 Eylül 1992)söylenenleri karşılaşhrır- sak CHP'nin; devlet, cumhuriyet ve demokrasi geleneği- ntn oluşum özünü hâlâ yakalamaya çalıştığını görürüz. İlk ve son kurultayda aynı istemler dile getirilmiştir. Evet: Ulusal egemenliğin halk tarafından uygulanmasına ön- cülük edileceği,demokratik yasaların her şeyin üstünde tutulacağı ve toplumsal iç içeliğin sağlanarak toplumsal dengelerin sağlanacağı savlarına; yirmi beşinci kurul- tayda, sadece CHP'nin yenileşme süreci ile çağdaş programların üretilip çağdaş Türkiye'nin yaratılacağı savları eklenmiş. İlk Kurultay'dan son kurultaya tam 73 yıl geçmiş. Bu süreçte hiçbir şeyin değiştirilemediği, kısırdöngü içinde aynı savlarla; istenilen boyutta ilkeli bir somuta gidile- mediğini üzülerek söyleyebiliriz. CHP'nin tarihsel süreci içinde parti içi muhalefetin ku- rumsallaşarak, parti kimliğini yok edip gruplaşma kimli- ği ile parti içi politikasınm çağdaş gelişım sürecinı en- gellemesi. kısırdöngünün süreklilik kazanmasına neden oldu Buradaki açmaza neden, çok sayıdaki bi- reysel doğruların genel doğrular önünde gitmesidir. özellikle 1960'lar sonrasının gruplaşması 1970'ler son- rası başlayan ve halen sürmekte olan günümüzdeki bö- lünme sayrılığının kaynağı oldu. Dileğimiz odur ki yirmi altıncı CHP kurultayı bölünme- nin son durağı, ilkeli birleştiricilikle, çağdaş yenileşme ve yapılaşma hareketinin ilk ve son durağı olsun... Işte burada, belli bir hizbe adını koymuş Sayın Bay- kal'ın vereceği imaj ve yaratacağı ilkeli birleştiricilik ol- gusu çok önemlidir. Sayın Baykal, hizbi kurumsallaştırıp partileştirmiştir. Hem de devlet ve cumhuriyet kurma misyonunu "Misak-ı Milli Yapılanması İçinde" tarihsel süreçleme ile başarıyla yerine getirmeye çalışmış CHP'nin dördüncü Genel Başkanı seçilerek. Buna lider bazında dördüncü büyük misyon da diyebiliriz. Özlem yüklü tabanın istemlerine, oluşan koşullarda yanıt verebilmek pek de kolay bir şey olmasa gerek. Bu bağlamda yeni başlatılacak sürecin çok ağır biryük geti- receği muhakkak. Sayın Baykal, bu yükü salt kendi doğ- ruları ile taşımaya kalkarsa geçmişteki olumsuzlukları yinelemekten başka bir şey yapmamış olur. Sosyal demokrat yapılanmada yaşanan kaosun, ilkeli bütünlüğe dönüştürülebilmesi için politika yapan ya da yapmaya çalışanların üstlendikleri misyonlarını çağdaş ilkelerle donatmaları gerekmektedir. özellikle lider ko- numundakiler, kendilerini vefa borcu ödemeliğinden ve çıkarsallıktan öncelikle soyutlamalıdır. Böylesi oluşum üretken ve yetenekli kimliklerin de katılımını sağlaya- caktır. Çünkü çağdaş programların oluşumu; yetenekli, üretken kimliklerin katılımı ile gerçekleşebilir diyorum. OKURLARDAN Görevden Alındık! Cumhuriyetçi. laik, Atatürkçü, tam bağımsız Türkiye özlemiyle yanan, gerçek demokrasinin yılmaz savunucusu Uğur Mumcu"ya son görevımizi yaptık.. Üsküdarlı dcmokralik solcular olarak. Hernamuslu ve gerçek aydının yapması gercktiği gibi.. İlçe yönctimindcn bu nedenie alındık. "Tüzük gcreği" dediler. varsın desinler. Bu hareket. asgari müştereklerde birlcşmc vc tavır koymaydı. Tüm aydınlar ve solculann yapması gerektiği gibi. Görevden alındık, ne gam... Asılgörev şimdi başlıyor. Bağımsız,cumhuriyetçi, laik, özgür ve demokrat Türkiye için cl cle. gönül gönülc. Tüm aydın güçler birlikte. Bunda hoş göriilmeyccek vcanlaşılmayacak bir şey yok; ne düşiinülürscdüijünülsün... Av. Sadi Hasan Ayna DSP Vsküdar İiçe Yönetim Eski Üyesi TARTTŞMA Kargalan kovmak için!.. ğur Mumcu"nun öldürülmesin- den sonra, yüzbinlerce insan sokaklaTda "Ankara'nın taşına bak" türküsünü hep birlikte söyledik. Türkülerimiz tükcnmez bizim!.. Şimdi bir başkasını söylemenin tam zamanı: "'llgaz Anadolu'nun sen y üce bir dağısın..." "Kaldır başını kan uykulardan Böyleyürck böyleaiardamar Atmaz olsun Sesolışıkol yumrukol Karayellerbaşına indirmeden çatını Sel sıılan bastığın toprağı dönüm dönüm Alıpgöıürmeden büvük denizlere Çabukol."' Bahçeliev ler Belcdiyesi ışıktan daha "'çabuk" olmak isterccsine yukandaki dizelerin şairi Rıfaz İlgaz'ın adını taşıyan kültürevinin tabelasını "•Necip Fazıl Kısakürek" olarak değiştirmiştir. Necip Fazıl Kısakürek adına yeni bir kültürevi yapmak için küreklere sanlmak yerine. hazır olan bir kültürevinin tabelasının asıldığı duvara bir iki dakıkahğına rnerdiven dayayarak '"kültürhizmeti" sunafı Bahçeliev ler Belediye Başkanı Muzafer Doğan'dan. yerel yönetim politikasmı sergilediği "tabela"yi ışıklandırmasını bekliyoruz!.. Sayın Doğan. söz konusu değişiklik karannı halkın verdiğini söylüyor. Bu açıklamadan sonra kimi arabalann arka camlanna •"HakimiyetHalkındır" sözünün yapıştınlmasını beklemek tabü ki hayal olur!.. Kitapfuarlannda Rİfat Hgaz'dan birimza alabilmek için kuyruklarda bekleyenler. "Hababam Sınıfı"nı izlemek için tiyatro ve sinema salonlannı dolduranlar. müzikailerde alkış tutanlar. yurdun hcr köşcsınde televizyonun karşısına koşanfar: Sayın Doğan"ın "halk" kavramındayer almıyormu? "Rıfat ilgaz'ın yaşıyorolması ve bundan sonra ne Sonun başlangıa V ^B uzun bir yoldur. • -^-Geleceği ^ft H görebilmek bir X ^ kehanetdejşildir çünkü nereden, nasıl gektiğmi çünkü nereden. nasıl geldiğini bilen, varacağı konumu da olabileceğine en v akın kertede görebilir. Tarihin bilinmesi bu açıdan önemlidir. TSK üzerinde oluşfurulmaya çalışılanlar sanki tarihimizden pek birdeneyim kazanamadığımızı gösteriyor... Yasalaşmış olsun ya da olmasın bu önemli değil. Önemli olan, tarihten ders alınmadığmı kanıtlamak isterceşine ortaya atılan tasarılardır. İlkin, jandarma subay larının atamalannın > aliler tarafından yapılması gündeme geldi. Bu, ordunun içine siyaseti sokmaktan başka bir olgu değildir. Jandarma Gücii. İçişlerine bagttdır ancak bu gücü oluşturan kişiler orduya bağlıdır. Sivil kunımlarda yapılan atamaların siyasetle içiçe olduğu bilinirken. ordu için de aynı y önterni uy gulamak, ordunun içine siyaseti sokmaktır. Ordu, tüm kurumlardan a v rı olmak zorundadır. Osmanlı'nın son dönemi ve Balkan Savaşlan belleklerimizdedir. Tarih, süregelen > e süregidecek olan bir gerçektir; benzer j anlışlar, benzer zararları getirecektir... Tartışma konusu olan bir öbür konuysa imam-hatipçıkışlıların Harp Okulları'na girmesini sağlayacak bir oluşum. Laiklik, neredeyse tüm kunımlarda yokedilmiştir; din, Meclis'e girmiştir; devlet. laikliğini kaybetmiştir;egitim,laikUğini koruyamamıstır; laikliği savunanlar dinsiz diye nitelenmektedir; gcreksinimin çok üzerinde din adamı yenştirilmektedir, dört yön Kuran kurslarıyla dolmaktadır... Laiklik, dine düşmanlık değildir; laiklik, insaıüann din yoluyla sömüriilmelerine karşı yapacağının belli olmaması" gerekçesinin arkasına sığınan Bahçelievler Belediye Başkanı "saygı" kavrarnını da zedelcmektedir. Sayın Doğanın bu değerlendirmesi bayramlarda ve belirli eünlerde büyükleri ziyaret geleneğini gelmckrir. Türkiye'de, baktığımız her yönde din sömürgenlerini görmek olasıdır. Sızılamaımş olan tek kurum TSK'dır. Yapılan caltsmalar gelecek üzerinedir ve aşamalı bir izlencenin ilk adımlarıdır. l vumayalım; imam-subay kavramına eşitli olarak ve sıcak bakmak, on-on beş > ıl sonramızj gölgelemektedir. Söz konusu mantığa göreziyaretler yalnızca mezarlîklara vapılmalıdır. Çünkü yaşayan insanlann "ne yapacağı' belli değildir!.. Görüldüğü gibi ne yamndan ele alsanız yanlışlıeı ortaya çıkan "tabela" değışikliğini'n akılcı biraçıklaması yoktur. Oı'amaz da!..Sanatçılann. edebiyatçılann yapıtlan tartışmaya, eleştinye her zaman açıktır. Ama bu tartışmalar Sayın Doğan'ın yaptığı gibi bir kültürevinin tabelasında değil. içindeki salonlarda yapılmalıdır. kültürevlerinin "kül evi"ne dönüşmesi türünden vanlışlıklara sessiz kalmamalıyLZ. Bahçelievlerdeki yangın, Rıfat llgaz adının kültürevine gen verilmesi, Necip Fazıl Kısakürek adına da yeni bir kültürevi yapılmasıyla söndürülebilir. Ama buişi gerçekleştirmek, çağdaş itfaiye arabalannın görevidir. Tulumbacı takımının değil!.. Sanata. edebiyata karşı duyarlı olan her insan, söz konusu değişikliğe tepki gösterrnelidir. Hepımiz"Kel Mahmut"un öğrencileri değil miyiz?.. Rıfaz llgaz üstümüze mezarcılann attığı ölü topraeından nasıl kurtuîacağımızı "Aydın mısın" adlı şiirindedilegetiriyor: "Yollar kesilmiş alanlar sanlmış,' Tel öreüler çevirmiş yöreni / Fınl fırıl alıcı kuşlar tepende ' Benden geçti mi demek istiyorsun; Açiki kolunu iki yanına / Korkuluk ol." Evet! hiçdeğilseiki koluınuzu iki yana açıp korkuluk olalım Küçük Mustafa'ya kargalan kovrna savaşmda yardımcı olabilmek için!.. Sunay Akın bir iç savaşa hazırlamaktır. İlk krvıkımın, ordunun içinde çıkacağı da kaçınılmazdır. Aydınlık bir geleceği umut ediyorsak, orduyu siy asetten de, laiklik karşıtlığından da uzak tutmak zonındayız. Tarih, bunun getireceklerini "sonun başlangjcı"' diye tüm acıklığıyla havkırmaktadır... VarolGönaç Yangınımıseyrediyorsunuz? B ir yıl daha geride kaldı. Bir yaş daha büyüdük. yüzümüzdeki çizgilerbirazdaha derinleşti... Delikanlı çağımızdaki hızımız yavaş yavaş crimcye başladı. Toplumsal statüler, konfoımizm daha ağır basmaya başladı. Cebimizdckidolarvemarklar dcğerlcndi. Yastık altında. koTumuzda, gerdanımızda koruduğumuzaltınlarbir öncekiyılıkatladı. Ozon tabakası. Körfez yangını. Çernobil, cerattalar. yunus balıklan ile uğraşan çevreciler beyinlerdeki yakılmayı,çöküşü nasıl önleyecekler? Boğazdaki koyunlan, PETşişelen kaîasına takan [>oğancan Akyürek, beyin kirienmesinin önüne geçcbılecek projeler üretebiîiyormu? Kapalı mekanlarda sigara içilmeyecek miş(!)... Yasa teklifı kabul edilmişTBMM'de... Gülerim.. Kızmcaçevresine küfreden, yürüdûğü yollara balgamla tüküren magandalar olduğu sürece. sen istersigarayı yasaklaister yasaklama... Sağlık Bakanı. Kültür Bakanı. Çevre Bakanı. Devlet Bakanlan, Başbakan. Bu toplumsal dejenerasyonu önlemek için çaba gösteriyor. bütçeden fon ayınyor musunuz? Toplum çöküyor. siz hala birbirinizi yiyorsunuz: "500 gün doldu. hayır efendim dolmadı." YoksaNeron'amı özeniyorsunuz? Lirinizle yangını mı seyrediyorsunuz? Stj.Av. Hakan Önen DUYURU Bu sayfada yayımlamnasmı istediğiniz yazılar için şu noktalara özen gösterilmesini rica edivoruz. Yazılar; • Çift aralıkh, • Savfanın tek vüzüne vazümah, • "ÖLA YLAR VE GÖRÜŞLER" için 600, • "ARADA BİR"sütununa 400, • "TARTIŞMA "için 200kelimeyigeçmemelidir. Ayrıca açık ad/adres ve telefon numaranızı mutlaka belirtmenizi bilgilerinize sunar, bu ölçülere ve şartlara uymayanyazılarm yayım- lanamayacağmı üzülerek duyururuz. Nevvton'un Bması... Masallar nasıl biter: "Gökten üç kırmızı elma duştü: biri sana, biri bana, bi- ri de masalcı babaya..." Elma yalnız masallarda anılmaz, söylencelerden de eksik olmaz; çocukluğumuzdan beri işittiğimiz "Kızıl Elma "nınyanı sıraiki ünlü elma daha var: Nevvton'un elması.. Havva'nınelması.. ' Nevvton, çok gertç yaşta Cambridge Üniversitesi'ndt parlamış. 1665teLondra'yı büyükvebasalgını kasıpka- vurunca, Cambridge kapatılmış; Nevvton doğduyu yere, taşraya dönmüş; elma bahçelerinde dalga geçerken, ol- gun elmaların ağaçlardan toprağa düştüğünü izliyor- muş ki birden yerçekimi yasası'nı buluvermiş.. Doğru mu bu söylence, yakıştırma mı?.. Tartışılır.. Havva'nın elması, Nevvton'unkinden ünlüdür. Hazreti Muhammet, bir hadisinde, Havva'nın Adem'in kaburga kemiğinden yaratıldığınt belirtir Erkeğin üstünlüğü böy- lece vurgulanıyor; Kutsal Kitaba göre Adem ile Havva, cennette güzel güzel yaşarken niçin kovuluyorlar? Hav- va, Adem'e "ilk günah"meyvesi olarakelmayı sunmadı mı? Türkçesi, kadın erkeği daha cennetteyken baştan çt- kardı. Nevvton'un elması, yerçekimi yasasını vurguluyor; Havva'nın elması, cinsel çekimin meyvesidir. • Aşağılanma; kadın için Havvadan başlıyor, tarih bo- yunca sürüyor ve günümüze geliyor.. Kadın günahla ânlamdaş... Şeriata göre kadın ikinci sınıf yaratıktır, sakıncalıdır; örtünecek, başını bile açmayacak, çuvala girip dolaşa- cak... Başını açtı mı? Günah!.. Iran ya da Suudi Arabistan gibi ülkelerde kadının du- rumu beterden beter.. Türkiye şimdi şeriatçılar marifetiyle kadına saldmnın sıcak günlerini yaşıyor. Ortada çözülmesi gereken bir çapraz var; bütün dünyada kadın-erkek eşitliğinin sava- şımı tüm enlemleri ve boylamları kapsarken, Ortadoğu'- da tersine bir gidişin bayrağını irtica dalgalandırıyor. Kadınımızın bir noktada bilinçlenmesi gerekiyor: La- ikliğe saldırı, kadına saldırıdır. Eğer bir gün Anadolu'da din devleti kurulursa kadın, insanlığından uzaklaştırılacak, ikinci sınıf yaratık olarak bu dünyada cehennemini yaşayacak. Kadının özgürleş- mesi, erkekle birlikte insanlaşması anlamına geliyor ki ancak laik devlet yaşamında bu süreç yaşanabilir. • Peki, kadının insanlaşması ne demek? Ülkemizde iki kutup arasında, bir oraya bir buraya savrulan kadın nasıl insanlaşacak? Bağnazlığın karanlığında bilinçsizliğin çukuruna dü- şen kadını soyup arabesk kapitalizmin serbest piyasa- sında mal gibi pazara çıkarmak da insanlığa yakışır mı? Ha kara çarşafa girmişsin, erkeğin buyruğu altında köle gibi yaşıyorsun; ha soyunup vücudunu pazarlamaya kalkışmışsın, bir meta' olup çıkmışsın!.. Kadını parasal egemenliğin borsasına endeksleyen sözde liberal dün- ya görüşü, insan onuruna ters düşmüyor mu? «Anadolu kadını iki arada birderede kalmak tehlikesiy- le burun burunadır. Hem kendi yazgısını hem de yaşadı- ğımız toplumun geleceğini belirlemek bakımından, 21'- inci yüzyıla girerken tarihsel bir seçim yapmak zorunda. • Elma gizemli bir meyvedir; 'KızılElma'ya ulaşmak sa- nıldığınca kolay değil.. Havva'nın elması söylencelerde kaldı, inançların dışı- na çıkamaz, akıl ve bilim dışında oluşan vicdan alanına tohumu ekilir, meyvesi yenir. Ya Nevvton'un elması? Bilim yasalarını vurguladığı için çağımıza en çok yakı- şanı Nevvton'un elmasıdır. Yüreğimizde sevgi Gözümüzde yaş Canımızda cansın. Her bahar yeniden gelen Her bahan yeniden getiren Yavrum Seninle dolu, Seninle gururluyuz ANNEN VE KARDEŞLERÎN Sevgili UĞUR MUMCU, seni konıyamadık ama, yaktığın ışıkla Atatürk'un izinde yılmadan yürüyeceğimizi bildirir, hatıran önünde saygıyla eğiliriz. PERTEVNTVAL LlSESt ÖCRETMENLERİ Zeki Özdemir, Avnur Keçeci, Macide Çankaya, Nihat Akıncı, Cezmi Atakalp, Nusret Önal, Erol S«n, Yener Avşar, Erdoğan Doganay, Emel Coşknntnna, Lcman Erkaan, Mahfns Tan, thsan Saka, Oeman Ba«ar Bağımsızlık-Demokrasi-Özgürlük ve Laik Cumhuriyet düşüncelerini yılmadan savunan UĞURMUMaPyu öldürerek toplumu sindireceğini sanan bir avuç zavallıya yanıtımızdır: Savunduğu değerleri sonuna kadar savunacağımıza söz veriyoruz. ANKARA AYRANQIİSES! ÖĞRETMENLERİ S.Akçar, A.Akı, F.Akın. N.AItuıu S.Ahuğ, N.AlpasUn, F.Aşık, U.Atalay Ş.Atmaca, İ.Aydın, M.ATCI, G.Ay<k>f4n, G.Bakır, S.Baçk«y«, A.Bozkort, CCan. R.Cebel, S.Cunok, H.Cofkm, H.Çaynak, N.DağyıMız. B.Danışman, M.Defer, BJKknM», S.Doğan, S.Dündar, A.B. Erdal, A.EnienL, G.Erek, S.Erinç, N.Gediz, A.G^lgtlioğJu, M.Göngör. P.Güro», S.Hamanv, C.IIunan, N.tçeo, T.İlyaaoğulUn, t.tnan, T.Kalkano, A.Kapulu, N.Karmgüllü. H.Krmal, Z.KılıçooğtiL, M.Köjrden, T.Kömbaloğlu. Ş.Körkçâ, K.Meriç, Ş.Muftu, L.Nortnan, I.Ogat, F.Onureal, C.öğün, Ü.Özbek, H.özdemir, H.Ouör, ö.ösdaL N.Öpınar, D.Pektaş, V.Sancar, K.Saraçoğhı, KjaTo, P.Sayiç, Y.Sûrer, Ü.Tecim, A.Trkin, H.Tekynct, A.Toy, S.Tümer, S.Unl, F.Ç.I tku, H.T.Varol, Z.¥alçu, S.YahnpaU, A.C.Yeti9,B.YııHadöo
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle