Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26ŞUBAT1993CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
Geleneksel Kültür
Haftası
• ANKARA (AA) - Ankara
Üniversitesı'nin düzenlediği geleneksel
kültür haftası 5-11 nisan larihleri
arasında yapılacak. Bu yıl dördüncüsü
düzenlenecek geleneksel kültür
haftasmda, konser, panel, dinleti. scrgı.
gösteri, tiyatro. sinema, modern dans ve
satranç turnuvasıjgibı etkinlikler yer
alacak. Anakara Universıtesi öğrencileri
ve kurumlararası işbirliği çerçevesinde
^erçekleşitinlecek faaliyetler halka açık
ve ücretsiz olacak.
ADT'de Brecht günleri
• ADANA (AA) - Adana Devlet
Tiyatrosu'nun (ADT), çağdaş tiyatroya
emeği geçen sanatçılan tanıtmak
amacıyla başlattığı "Kültür Günleri "nin
ilki Bertolt Brecht'e aynldı. 25 şubat ite 1
mart 1993 tarihlen araşında,
Türk-Alman Kültürel İşbirliği
Derneğinin katkılanyla
gerçekleştırilecek "Brecht Günleri"nde,
sanatçının yaşamına aıtfilmlerve
fotoğraflarsergilenecek. şiırlerinden
oluşan bir de dinleti sunulacak.
SİNEMA ATILLÂ DORSAY
Başaranın yeni filmi
• İZMİR (AA) - Oscara aday gösterilen,
ancak değerlendirme dışı kalan "Piano
Piano Bacaksız" fılminin yönetmeni
Tunç Başaran, "Uçurtmayı
Vurmasınlar'dan sonra iİcınci kez bir
TürkfilmininOscar'a aday gösteriIdiğıne
dikkat çekerek, "Türk sineması artık
Avrupa'dasözsahibidir"dedı. Başaran,
Türk sinemasının içınde bulunduğu zor
koşullara karşın kendıni Avrupa"da
kabul ettirdiğini, ancak henüz bir sinema
yasasının çikanlmadığını. kültür
Bakanlığının bu konuda tutarsız
davrandığını söyledi. Tunç Başaran, bu
arada, senaryosu Macit Koper'e ait yeni
filmini de açıkladı. "Sen de Gitme
Tiriyandafilis" adını taşıyan fılmin
bütcesinin 11 milyar olarak belirlendiğini
söyleyen Başaran, fılmi Amerikalı bir
ortaklaçekeceğını açıkladı.
'Ankara'yı Seviyorum'
• ANKARA (ANK A)- Ankara
Buyükşehır Beledıyesi ile Türkiye Sınema
ve Audiovisuel Vakfı'nın (TÜRSAK)
ortaklaşa düzenlediği"Ankara 'yı
Seviyorum" konulu senaryo yanşmasına
30 nisana dek başvurulabilecek.
Ankara'nm başkent oluşunun 70'mci yıü
dolayısıyla düzenlenen yanşmaya
kaülacak yanşmaalann, senaryolannda
kentsel panorama ile kent kimliğı
görüntüsünü vurgulayarak, Ankara'yı
"başrol oyuncusu" olarak
değerlendirmeleri gerekiyor. Yanşma
sonunda birincıye 20, ikincıye 7 milyon.
üçüncüyede 5 milyon lira para ödülü
verilecek. BaşvurularTÜRSAK'a
yapılabilir.
Uğup Mumcu,
İnsancıl'da
• Kültür Servisi - Aylık kültür sanat
dergısi Insancıl'ın şubat savısırun kapağı
Uğur Mumcu'ya aynlmış. İnsancıl
Emekçılen imzasıyla çıkan yazıda,
insanın düşüncesinden dolayı
öldürülmeyeceği birdünyanın
kurulabilmesi ıçın birlik çağnsı yapıhyor.
Dcrgıdc. Cengiz Gundoğdu, Betül
Çotuksöken, Ioanna Kuçuradi, Arda
Denkel, İsmet Zeki Evüboğlu, Özkan
Manav, Ferda Ereren, Mauriche
Cornforth, Necmettin Bortecin, Sadık
Albayrak, Hıdır Geviş, Ayhan Hünalp,
HalisÖzdoyuran'ın yazılan. Osman
Bohılu, Hikrnet İnan, Adnan Yücel, Afşar
Timuçin, Ayhan Ergün, Vecihi Timuroğlu,
Bertolt Brecht,
Müfit Gürgün, Pier Paolo Pasolini,
Cenfgiz Doğu ve Berrin Taş'ın da şiirleri
yer abyor. fnsancırda Hayati Azim'ın de
bir öyküsü yer ahyor.
Siber'in suluboya
sergisî
•ANKARA (AA) - Mübeccei Siber'in
daha çok uzakdoğuyu konu alan
yapıtlanndan oluşan suluboya resim
sergısi, Türkiye İş Bankası Galerisi'nde 3
mart çarşamba günü açılacak.
Çalışmalannı Jakarta ve İstanbul'da
sürdüren sanatçının sergisi, 31 marta
kadar izlenebilir. Uzun yıllar ABD ve
uzakdoğu'da yaşayan sanatçı, buralarda
yağlıboya, heykel, suluboya ve pastel
çalışmalanyaptı. 1980-1993 tarihlen
arasında Türkiye, ABD ve Uzakdoğu'da
17 kişisel sergi açan ve birçok karma
sergiye katılan sanatçının eserleri, yurtiçi
ve dışında özel ve resmi koleksiyonlarda
bulunuyor.
Ankara Fîlm Festivali
•ANKARA (AA) - Bu yıl beşincısi
gerçekleştirilecek olan Ankara Film
Festivali'nde genye sayım başladı. Açıbşı
5 mart tarihinde yapılacak fesüvalde
gösterime girecekfilmlerinbiletleri 27
şubat cumartesi gününden iübaren satışa
sunulacak. Bu arada. festıval komitesi
seyirciye kolaylık açısından fılmlerin,
elektronik alt yaa tekniğiyle verilmesini
karalaştırdı. Fetivalde gösterilecek
yabancıfilmleriade edıleceğı için Türkçe
seslendirmenin mümkün olmadığı
bildirildi. Bu arada bilet satışlan 5 mart
tarihinekadar, Kızılırmak. Metropol ve
Kavaklıdere sinemalan gişelerinde
saülacak.
43. BERLİN ŞENLİGİNE GENEL BİR BAKIŞ...
'Baba'ların suskunluğu, Çiırin uyanışıAlmanya'nın artık 'müstakbel başkenti"
olan Berlin'de 43. kez yapılan film şenliği,
yine çok sayıda (1000'e yakın)filmingöste-
rildiği, binlerce gazetecinin izlediği gör-
kemîi bir şölen halinde geçti. Bu filmlerin
onda birini bile tümüyle izlemek olanaksız-
dı. Bız, hemen her yıl olduğu gibi, yanşmalı
bölümü ön plana alarak 50'ye yakın fılmi
izleyip, dünya sinemasının genel durumu
hakkında bir bilgi sahibi olmaya çalıştık.
Genel görünüm. dünya sinemasının çok
sayıda ve çoğu zaman hiç umulmadık or-
tak-yapımlarla aktif bir görünümde oldu-
ğu, ancak kalitenin aynı ölçüde yüksek ol-
madığıydı. Avrupa'nın parlak sinemalan
-Fransa, ftalya, Ingiltere- bu yıl şenlikteki
fılmleriyle tam bir düşkınklığı yaşattılar.
Yalnızca Fransa'dangelen görkemh belge-
sel "Saraybosna'nın Olümünden Bir Gün"
ve çeşitli mali kaynaklanna karşın, sonuç
olarak bir Fransız yapımı görüntüsünde
karşımıza gelen Emir Kusturica'nın son fıl-
mi 'Arizona Düşü", son derece önemli
yapımlardı. Kusturica'nın fılmi, içerdiği
yenileyici ve çarpıcı öğelerle, festivalde en
zengin hayalgücüne sahip filmlerin başı-
nda geliyor ve yeni bir sinema için zayıfla-
yan umutlanmıza bir ölçüde karşılık veri-
yordu.
Almanlann parlak yılı
Alman sineması. parlak bir yılında idi.
Resmi bölümde, biri yanşma dışı tam 3 Al-
man filmi vardı. Parlak bir güldürü olan
(ve daha önce sözünü ettiğimiz) 'Artık İyi
Çocuk Olmak Yok-Wir Können Auch
Anders'in yanı sıra savaştan sonra bir ih-
bar üzerine tutuklanarak yargılanan ve
hapsemahkûmedilenbirkadınınöyküsünü
anlatan "İhbarcı Kadın- Die Denunzi-
antin" ilginçti. Kendisi de bir ihbarcı olan
ve son aylarda Hıtler'e suikast düzenleyen
Carl Goerdeler adlı direniş liderini ihbar
ederek asılmasına neden olan Hejene
Schwarzel adlı kadının gerçek öyküsünü
anlatanfilm.özellikle baş oyuncusu Katha-
rina Thalbach'ın oyunuyla değerlenen, bel-
gesel tadında bir fılmdi.
Bir diğer film ise, tam olarak bir Alman-
Îngiliz-Fransız ortak-yapımı olarak karşı-
mıza gelen "Çimento Bahçe-The Cement
Garden" adlı yapımdı. Jane Birkin'in kar-
deşi olan ve daha önce ülkemizde "Ateşli
Sır-Burning Secret" adlıfilminiizledığjmiz
Andrevv Birkin'in yönettiği film, bir ro-
mandan yola çıkarak anne-babalan ölen 4
kardeşin, onlann vasiyeti üzerine birlikte
kabna savaşımlannı ve yaşamı öğrenmele-
rinin öyküsünü anlatıyordu.
Romanın belkemiğini oluşturan, en bü-
yük 2 kardeş arasında oluşan 'ensest'
olayını ise Birkin büyük bir dikkat ve özen-
le sinemalaştınyor. gencecik bir kızla oğ-
lanın "kardeşçe duygular"ın ötesıne geç-
melerini estetik bır tüJe sarmalayarak du-
yarlı bir sinemaya dönüştürüyordu. Bu ba-
şansı şenlikte Andrevv Birkin'e en iyi yö-
netmen olarak bır Gümüş Ayı kazandırdı.
Avrupa'nın diğer ülkeleri, sinemalannı
Afrikalı bir tûr serserinin öyküsünü anlatan belgesei tadındaki Idrissa Ouedraogo'nun filmi 'Samba Traore'Beriin'de ilgi topladı.
ayakta tuıma çabası ıçındeydiler. İspanya
"Altm Çağ-La BeUe Epoque" adlı filmde
popüler öğelerle donatılmış hafıf bir güldü-
rü sinemasının ardına sığınırken Hollanda
daha önce sözünü ettiğimiz psikolojik bir
gerilim fılmi olan Amerikanvari "thanet'le
yanşıyor, Norveç ise Kuzey Avrupa sine-
malannın biraz soğuk mükemmeliyetçilı-
ğini taşıyan "Telgrafçı" ile varüğını duyu-
ruyordu.
Kimi filmler ise şaşırtıcı ortak-yapım ça-
balanydı. Danimarkalı Morten Arnfred'in
yönettiği "Rus Şarkıcı", değişim son-
rasının Moskovası'nda geçen ve TV dizile-
rini anımsatan bir aşk ve casusluk fılmi>di
ve bir Danimarka-Rusya ortak yapımıydı.
"Sanfoka" adlıfilmise bir ABD-Almanya-
Gana ortak yapımı olarak çekilmiş ve Gü-
ney Afrika'nın sorunlannı bir gizem ve
folklor örtüsüyle sarmalayan başansız bır
denemeydi. Şenliği kapayan (ve göremedi-
ğımiz) Costa-Gavras filmi "Küçük Kıya-
met" ise bir Fransa-ttalya-Polonya ortak
yapımı olarak perdeye geldi. Görüldüğü
gibi, ulusal sinemalar artık çıkış yolunu bü-
yük ölçüde ortak yapımlarda arar hale gel-
mişlerdi.
Sosyalizm sonrasının fümleri
Değişim sonrası eski sos>aiist toplum-
larda olup bitenler, ilginç, acı yüklü, top-
En iyi oyuncu seçflen Denzel VVashiııgton
lumsal tepkileri sanat düzeyinde yansıtan
fılmlere yol açmıştı. Bunlann en ilginçlerin-
den biri olan Gürcü yönetmen Timur Bab-
luanTnin yönettiği "Uyananlann Güneşi",
doğrusu gizemli ve ginlmesi zor bir sinema
orneğıydi. Fareler üzennde yaptığı deney-
lerle kansere çare arayan. biraz "kacık" bir
doktorun ve ailesinin. günümüzün çöküş
içindeki bir eski sosyalıst toplumunda başı-
na gelenleri anlatan bu karamizah yüklü
film, içerdiği zekâ ve karamsarlık dozuyla
şaşırtıcı bir fılmdi. Ve şenlikten bir Jüri
Özel Ödülü afarak çıkü. Aynı lürdeki il-
ginç Rumen fılmi 'Evlilik Döşeği'nden
daha önce uzunca söz etmiştim.
Egzotik sinemalar ve Çin'in çıkışı
'Egzotik sinemalar', iyi-kötü sürprizler
getirdiler. Japon sinemasından gelen ve
1910'larda bır genelev kadınının acılı öy-
küsünü anlatan "Özlem-Yume No Onna"
adh film, Japon olmayan seyircinin ıçine
gırmesine olanak bulunmayan gizemli bir
kapab kutuydu. Afnka'daırgelen ve Bur-
kina Faso'nun Fransa-İsviçre ile yaptığı
bir ortak yapım olan; İdfftMPOuedntoge^
nun yönettiği "Samba Traore" ise Afrikalı
bir tür serserinin öyküsünü anlatan yalın
ve belgesei tadında bir fılmdi.
Uzak ülkeler sinemasından olumlu an-
lamda sürpriz yapan tek ülke ise Çin oldu.
Daha doğrusu, iki Çin: Çin Halk Cumhu-
riyeti ve Tayvan. Her 2 ülkeden gelen füm-
leri de size duyurmuştuk. Çin'den gelen
'Güzel Kokulu Ruhlar Gölünün Kadınla-
n", yalın bir öyküyü, Batılı için yeterince
değişik psikolojik sıçramalar ve görkemli
bir estetikle anlatan hoş bir yapımdı. Tay-
van'ın hafıf güldürüsü 'Düğün Şöleni' ise
gücünü, eşcmselliği çok doğal ve sıradan
bir olgu olarak alan şaşırtıcı öyküsünden
alıyordu. Bu 2 film, bu yıl Altın Ayı'yı
(Berlin'in tarihinde çok az görülmüş bıçim-
de) paylaşarak, Çin sinemasının gerçekten
de günümüzün en ilgjye değer yeni sinema-
sı olduğunu kanıtladılar. Evet, "Çin Uyanı-
yor'du ve bu, uluslararası siyasal konjonk-
türü olduğu gibi, sanat âlemini de etkile-
meye aday bır olaydı.
En iyi oyuncular ABD'den
Ve de, kuşkusuz "olmazsa olmaz" Ame-
rikan sineması. Bu yıl Berlin, her yıl oldu-
ğunun tersine, Oscar'lar için bir "vitrin" bi-
çıminde geçmedi. Oscar'ın en "baba"
adaylan Berlin'de yoktu. Onun için geri-
limü, adeta isterik bir Amerikan sineması
koşuşturmacası yerine, sakin ve ağtrbaşlı
bir seyir düzeni egemen oldu. İlginç yanla-
nna karşın çok önemli olmayan 'Hoffa' ve
'Toys' filmlerınin eleştirisini bu filmlerin
ülkemizde gösterilebilecekleri güne bıraka-
lım.
'Malcolm X', uzun uzun yazdığımız gibi,
şenliğin kuşkusuz en ilgiye değer Amerikan
filmivdi. Bir zenci lıdere adanmış bu ilk
Hollyvvood üstün-yapımı, karizmatik ve
etkib' bir liderin öyküsünü, pobtik yanını
biraz silerek, bir tür "kara mitos" yaratma-
nın peşine takılarak veren, ancak yine de
önemli bir fılmdi. Jonathan Kaplan'ın
'Aşk Tarlası' ise bir beyaz kadınla bir zenci
erkeğin aşk öyküsünü, 1960'lann Kennedy
cinayetlenyle sarsılan Amerikası'nın yüre-
ğine yerleştırmekle, yine dolaylı da olsa po-
btik bir sinema örneğı ortaya koymuştu.
Bu 2 film de Berlin'de ortak bir yazgıyı
paylaştılar. oyunculanna (Denzel VVas-
hington ve MkheUe PfeifTer) birer 'En İyi
Oyuncu Gümüş Ayısı' getirdiler.
Usta yönetmen Billy Wilder, sinemanın devi Gregory Peck ve 'King Kong'un 60. yılı
Berlin ŞenliğTııde üç ^kııteal caııavaı*Fransızlar ünlü, çok ünlü oyTinculara
"monstre sacre-kutsal canavar' derler, bi-
lirsiniz... İşte bu yıl Berlin, bu 'canavar'lar-
dan üçünün ziyaretine 'mazhar' oldu. Ve
ortahk birbirine girdi.
Bunlann en yaşlısı. Amerikan sineması-
nın yaşayan en büyük yönetmeni olan Billy
Wilder'di. Aslen Alman ve Berbnb olan
Wilder'e Berlin hep ilgi göstermişti. Birkaç
yıl öncede(galiba 1986'da) ustanın Berlin'-
de tüm fılmleriyle anıldığını anımsıyorum.
1906 doğumlu (demek ki bugün 90'ına
yaklaşmış) sanatçı. Berlin'in efsanevi stüd-
yolan Babelsberg'de, Almanya döneminde
senaryosunu yazdığı (ve Kurt Siodmak'ın
yönettiği) bir filmin yenilenmiş haüyle gös-
terisinde bulundu, şonra biz basına bir top-
lantıda seslendi. İlerleyen yaşına karşın
espri yüklü, konuşmayı seven, birçok şeyi
çok iyi anımsayan Wilder, bize Marilyn
Monroe'dan sessız Alman sinemasına.
Hollywood'un stüdyo sisterninden Audrey
Hepburn'a çok şeyden ve kişiden söz eden,
anekdotlarla yüklü bir konuşma yaptı, so-
rulan yarutladı.
Bir diğer sinema devi, sinemanın büyük
oyuncusu Gregory Peck'ti. O da adına ya-
pılan bir toplu-gösteri onuruna Beriin'e
geldi, sonfilmiolan ve Arthur Penn yöneti-
minde Lauren Bacall'la birbkte çevirdiği
'Portre'nin galasında bulundu (yaşbbk
üzerine hoş bir duygusal güldürü) ve bir
basın toplantısı yaptı. Bugün tam 77 yaşın-
BiHy W0der(Û5tte), Gregory Peck, Hitcbcock'un 'öldüren Hatmdar' filminde
da olan Peck'in zekâsı ve çağdaşlığı şaşırtı-
aydı. Hitcncock, Huston gibi yönetmenler-
le olan anılannı anlattı. günümüzün sine-
ması üzerine, hiç de olumsuz olmayan gö-
rüşlerini söyledi, tam bir alçakgönüllülük
örneği verdi. Örneğin yeni oyunculann.
kendi dönemlerinde, perdede hep aynı kişi-
liğı canlandıran starlara kıyasla çok daha
başanb olduğunu söyledi, bir zamanlar çe-
virdiği 'Korku Burnu' fılminin, Martin
Scorsese imzab yeni çevrimi hakkındaki
'tuzak soruyu" ise Scorsese'e ve yeni Holl-
ywood yönetmenler kuşağına olan hay ran-
bğını dile getirerek yarutladı. Peck, Holl-
ywood'un parlak döneminın hayatta kalan
sayılı adlanndan bıriydi ve onu yaşb. ama
dinç halinde görmek, kuşkusuz önemb bir
fırsat ve bir sinemasever için büyük keyifti.
Bu 'kutsal canavar'lann en genci ise kuş-
kusuz King Kong'du. Doğum tarihi 1933
idi: Gerçekten de, fantastik sinemanın ön-
cüierinden ve ikisi de kendi alanlannda bi-
rer dâhi olan Merian Cooper/Ernest Scho-
edsack'ın 1933'te çevirdıkleri "King
Kong"un, bu yıl tam 60. yıldönümü kutla-
nıyordu.Türününhâlâaşılmamışbır örneği
olan King Kong, bu vıldönümü şerefıne
Beriin'e çağnldı. Ve film, yenilenmiş. ona-
nbruş kopyasıyla ve özel bir galada festival
seyircisine sunuldu.
'King Kong', zamanın getirdiği kaçınıl-
mazbireskimeyekarşın.temeldehâlâayakta
duran bir yapımdı. \Villis O'Brien'in gö-
rüntü hileleriyle yüklü kamera çabşması,
Max Steiner'in müziği. Fay Fray ve Robert
Armstrong'un oyunlan, kendi içinde çok
tutarb bir atmosfere ulaşıyor ve fıbni, ger-
çekten kendi türünün bugün bile ilgiyle iz-
lenen ve pek aşılmamış bir yerine oturtu-
yordu. Basınla da konuşan (!) ve "Ben hâlâ
büyüğüm. Ne var ki artık filmler küçüldü"
diyen canavar, Berbn'de parlak bir yaşgü-
nü kutladı. Ve her yaştan sinemaseverin
özlem dolu alkışlannın sesi kulaklannda
olduğu halde Berlin'den aynldı!..
'Piano Piano Bacaksız'
Sıcacıkbir
Servisi - Türkiye'nin Oscar'a bu
yılki "aday adayı" filmi "Piano Piano Ba-
caksız", ABD'de Los Angeles Times gaze-
tesinde çıkan bır yazıda "sıcacık bir öykü,
sıcacık bir fibn" olarak nitelendirildi.
Yazar Kemal Demirel'in çocuklannı an-
lattığı kitabından Tunç Başaran'ın sinema-
ya uyarladığı "Piano Piano Bacaksız",
1940'b yıllarda eski bir İstanbul konaânda
yaşayan bir aileyı anlatıyor. FUm, Ikinci
Dünya Savaşı sürerken bu eski konakta
yoksul ailenin verdiği gecim savaşını küçük
bir çocuğun gözüyle aktanyor.
Başrollerinı Rutkay Aziz itc daha önce
yabancı film dalında İsviçre'ye bir Oscar
kazandıran "Umuda Yolculuk" fıbninde
de rol alan Emin Sivas'ın paylaştıklan fibn
için Los Angeles Times gazetesinde çıkan
yazıda, "Tunç Başaran'ın usta ve sıcak yö-
netimiyle perdeye gelen, kendine özgü bir
dünyayı yansıtan ama yine de bize hiç ya-
banalık hissettirmeyen bır film" denildi
*YıpranmışInsanlar'ınyürcğedokunanöyküsü
• Berlin'de yanşma dışı gösterilen genç yönetmen Beeban
Kidron'un ilk önemli fılmi 'Used People', yüreklerimizi
ısıttı. Shirley Mac Laine, Marcello Mastroianni ve Jessica
Tandy'nin önemli rolleri paylaştıklan film, aşkın yaşamı-
nda her döneminde gerçekleşebileceğini gösteriyordu.
Bertin'de yanşnu-dışı gösterilen bir Ameri-
kan fihn yüreklerimizi Lsıttı, bir tür yalın ve
gösterişsiz dnygusal sinemaya karşı olan özk-
mimizi giderdi. Genç bir (kadın) yönetmenin.
Beeban Kidron'un ilk önemli filmi olan "Used
People-Yıpranmış İnsanlar", bizleri 1969
ydında New York'un Queen semtindeki Yahu-
di çevresine götürüyordu.
Bu çevrede yaşayan ve kocasını 37 yıllık bir
beraberlikten sonra yitiren bir kadının (Shirley
Mac Laine) öyküsüydü bu... ^'aşlı annesi (Jes-
ska Tandy) re ikisi de sorunlu kızlanyla
(Kathy Bates ve Marcia Gay Harden) ottıran
kadın, daha kocııanın cenazesinin kaMınla-
cağı gün, kendisine "yanaşan" \e hayranlığmı
beiirten birisiyle karsılaşıyordu: Kocasının 20
yıllık arkadaşı olan bir İtalyan lokantacı
(Marcello Mastroianni) ttalyan kadına kur
yapıyor, 20 yıkhr kocasınm anlattıklarmdan
onım döşlerinde gördfiğümi söylüyor, onu Av-
rupa kökenli ince ve zarif bir "flört" atmosferi-
ne cekmeye calışıyordu. Ama, hem de o gele-
nekçi ve tutucu \İusevi çevresinde olacak şey
miydi bu?
Film, bize burnın pekala olabileceğini ve
aşkın, du> gusal bir bağldığm, yaşamın her dö-
neminde, ileri yaşlılıkta bile gerçekleşebilece-
ğini gösteriyordu. Bu tür Amerikan duygusal-
komedisinin genel hızaklanna pek düşmeyen,
duygusaütğını ta?e ve içten bir anlatımla denet-
leyebilen bu film, özellikle oyunculanndan da
büyük destek alan bir yeni "Kızarmtş Yeşil
Domatesler" sayılabilirdi. O filmin sıcaklığına
>e albenisine sahip olan "Yıpranmış İnsanlar"ı
sanırım ki yakında ülkemizde de izleyebilccc-
ğiz. Marcello Mastroianni
43. BERLİN ŞENLİĞİ
ÖDÜLLERİ:
Altın Aıı (en ivifılmj = "GüzelKokulu
Ruhlar Gölünün Kadmlan" (Çin Halk
Cumhuriyeti) ve Düğun ŞöJenT'(Tay>an)
, Gümüş Ayı (jüri özel ödulüj Emir Kus-
tarica "Arizona Düşü" (Fransa)
Gümüş A yı En İvı Yöneımen = Andrew
Birkin "Çimento Bahcem "(The Cement
Garden)
Gümüş A vı En İyi Oyuncular — Denzel
1TMMIILIIIII "Makohn X" ve Miriıefle
PfeifTer "Aşk Tarlası" (Love FieH)
Gümüş A yı Özel Ödûl = Timur BaMua-
ni "Uyananlann Günesi" (Gürcistan) ve
Idris Öuedraogo "Samba Traore" - (Bur-
kina Faso- Fransa- İsvicre)
Jüri, tsraillı Assi Dayan ve Alman Det-
lef Buck'a birer mansiyon verdi.
Mavi Melek - Avrupa Sinema ve TV
Akademtsi Büyük ödûJü = Jacques DoC-
lon "Genç VVertfaer" (Fransa)
Gören'inyeni
filmi'Amerikalı'
Kiütür Servisi -
Yönetmen Şerif
Gören'ın yeni fibni
"Amerikab", 20 yıl
Amerika'da ya-
şadıktan sonra Tür-
kiye'ye dönen zen-
gin bir işadamırun
uğradığı "kültür şo-
kunu" konu alıyor.
Ülkesinın "cağ at-
lamış" olduğunu farkeden işadamı, gide-
rek daha çok "Amerikan'laşan" topluma
uyum sağlayamıyor ve bunabma giriyor.
Günümüz Türkiye'sinden kesitler su-
nan filmde, başlıca rolleri Şener Şen ile
Lale Mansur paylaşıyorlar. Geçen yıl
Altın Portakal Fibn Festivab'nde en iyi
kadın oyuncu ödülünü kazanan Lale
Mansur, "Amerikalı"- filminde Şener
Şen'in yıllar sonra yeniden karşılaştığı
gençlik aşkını canlandınyor.
TikTİminInce
Gülü' başlıyor
Kültür Servisi - Yazar Adalet Ağaoğlu-
nun aynı adb romanından sinemaya
uyarlanan "Fikrimin İnce Gülü" fılminin
galası 1 mart pazartesı günü İstanbul'da
Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda ger-
çekleşürilecek. fiyasSalman'ın başrolünü
üstlendiği film, 5 mart cuma gününden
itibaren Beyoğlu Beyoğlu. Kadıköy
Moda ve Bakırköy Karya sinemalannda
gösterime girecek.
Türk-Fransız-Alman-İsviçre ortak
yapımı olan "Fikrimin İnce Gülü", ço-
cukluğu ve gençüği yoksulluk içinde ge-
çen, sonra bir yolunu bularak Almanya'-
ya işçi olarak giden 'gurbetçi Bayram'm
öyküsünü anlaüyor. Traji-komik filmde
Bayram'ı canlandıran llyas Salman'ın
yanı sıra Fransız oyuncular Valerie Le-
moine ve Micky Sebastian, Savaş Yurt-
taş, Menderes Samancılar, Serra Yılmaz,
Fiîiz Küçüktepe, Tuncay Akça, Saadet
Gürses ile İhan Baysal da rol abyor.
Çekimlerine 1987 yılında başlanan ve
13,5 milyar liraya malolan "Fikrimin
İnce Gülü"nün büyük bir bölümü E-5
karayolu ve Ankara-Polatlı dolaylannda
çekilmiş. Görüntü yönetmenbğini Orhan
Öğuzun üstlendiği filmde, gurbetçi Bay-
ram'm Almanya'dan Türkiye'ye dönüşü-
nü anlatan bölümlcr, özellikle ilginç. Bu
bölümde gerçekleştirilen özel "kaza çe-
kımleri" oldukça farklı tekniklerle çekil-
miş. "Fikrimin İnce Gülü"nün müziğini
ise, iki Ccsar ödüllü ünlü Franız besteci
Vladimir Cosma hazırlamış.