23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SATFA CUMHURİYET 23ŞUBAT1993SAU OLAYLAR VE GORUŞLER Hava kirliliği, asityağışlarve ormanölümleri Hepimizin sağhğı ve yaşamı ile yakından ilgili olaylar için özellikle biliin adamlaranızın, inceleme ve araştırma süzgecinden geçmemiş bilgileri kamuoyunun aydmlatılmasında kullanmamalan en içten dileğimizdir. Pl-of.Dr. NECMETTİN ÇEPEL İÜ Orman Fakültesi Öğretim Üyesi B aşta İstanbul olmak üzere Bursa, Erzurum, Konya, İzmir ve Mani- sa gibi kentlerimizde, ocak ayının üçüncü haftasında hava kirlili- ğinin doruğa ulaştığı, çeşitli yayın or- ganlan tarafından alarm halinde ka- mu>adu>uruldu. Bu olay, televizyon, dergi, gazete ve benzeri yayın kuruluş- lan tarafından çeşitli yönleriyle ele alınıp toplumumuz aydınlatılmaya çahşildı. Insan sağlığıyla ilgili ve ya- şamsal düzeyde önemli bu ve benzeri olaylar hakkında kamuoyunu ay- dınlatan yayın organlanna ve bu hu- susta katkıda bulunan bilim adamlan- na şükran borçluyuz. Yalnız canhlann sağlık ve yaşamını çok yakından ilgi- lendıren konulann toplumumuza tanıtılmasında çok dikkatli olunması gerektiğine inanmaktayız. Bu hususla ilgili bazı düşüncelenmizin açıklanma- sında yarar görülmüştür. Yanlış bilgilendirmeye örnekîer Sonuç-neden ılişkılen bilimsel ola- rak henüz belirlenememiş konularda. özellikle bilim adamlanmızın hiçbir araştırma ve incelemeye dayanmadan televizyon ya da öbür yayın organla- nnda kesin yargılara dayanan bilgiler vermesinin çeşitli sakıncalan buîun- maktadır. Çünkü. bu şekildeki açıkla- malar. milyonlarca okuyucu ve izleyi- ciyi yanıltmakta, yanhş olarak yönlen- dirmektedir. Bu düşüncemiz, aşağıda verilen birkaç örnekle somutlaşünl- rruştır: • Bundan birkaç yıl önce, bir tele- vizyon ekibı ile Uludağ'a çıkan bir öğ- retim üyesi, Uludağ ormanlannın asit yağışlarla nasıl saranp solduğunu ve ölmek üzere bulunduğunu görün- tülerle açıkladı. Milyonlarca kişi de bu programı izledi. Bundan kısa bir süre sonra Uludağ'a çıkan bu satırlann ya- zan, bu zarann ormancılık biliminde 'geç donlar' olarak nitelenen ilkbahar donlanndan meydana geldığjni belir- leyip, renkli fotoğraflanyla bir meslek dergisinde yayımladı. • Yukandaki olayın benzeri Kaz- dağ göknarlan için de yayın yoluyla ve bir inceleme sonucu şeklinde kamuo- yuna duyuruldu. Bunun da gerçekleri aksettirmediği, bu ormanlarda yapı- lan basit gözlemlerle bile belirlenebil- miştir. • İstanbul çevresindeki karacam ağaçlandırmalannda görülen baa sür- günlerin saranp kuruması, yine bir bi- lim adamımız tarafından. dış ülkeler- den gelen hava kirliliği ve asit yağışla- ra dayandınldı. Bu konu, tarafimız- dan toprak asitliği ölçme ve iğne yapa- rak analizı ile araştınldı ve asit yağış- larla ilişkisi bulunamadı. Fakat has- talanma nedenini de belirleyemedik. Esas nedenin bir mantar hastahğı ol- duğunu soruşturmayla bir yabana profesörden öğrenebildim. Şu sıralarda televizyonda ve gazete- lerde Belgrad Ormanlan'ndaki ağaç- lann asit yağışlardan saranp solduğu, sonuç olarak asit yağışlann Belgrad Ormanlan'nı öldünmeye başladığı açıklanmaktadır. Hatta ülke dışına ta- şarak dış ülkelerde asit yağışlann or- manlan nasıl etkilediğı hakkında sayı- sal degerier verilmektedir. "İstanbuT- da Asit Yağmuru" başlığı aitında ga- zetelerde verilen bilgiler arasında aşağıda belirtilen bazılan üzerinde du- rulmasına gerek duyulmuştur: "Almanya'da Karaormanlar ve Bavyera Milli Parkı'nda ortaya çıkan felaketten sonra, asit yağmurun_ so- nuçlanna ^aldsterben'-'Orman Ölü- mü' adı takıldı." "Uzmanlar, Belgrad Ormanlan'na yağan asit yağmuru nedeniyle yaprak- larda kuruma başladığmı bildirdiler." "Maalesef bugüne kadar Türkiye'- de asit yağmuru ile ilgili detaylı bir ça- lışma yapılmadı İstanbul için tek bir çahşma dahi yok." Aydınlabcüığa yardım Bu bilgileri ya da yargılan tümüyle doğru olarak kabul etmek. ne yazık ki olanaklı değildir. Kamuoyunu aydın- latma ve yanlış anlamayı önleme bakı- mından bu hususta bazı bilgjlerin ve- nlmesi. yararlı hatta zorunlu görül- müştür. 1) Avrupa'da "Yeni Tür Orman Za- rarlan", ABD'de "Zamanımızın Or- man Ölümleri" denen olayın tek nede- ninin "asit yağışlar" olduğunu göste- ren tek bir araştırma sonucu yoktur. Federal Almanya Cumhunyeti'nde 1980'li yıllarda, bu konu ile ilgili ola- rak yapılan 450 tane araştırma projesi- nin 7 yıllık sonuçlan, Federal Alman- ya Orman Zararlan/Hava Kirliliği Daire Başkanlığı tarafından şu şekilde değerlendirilmiştir "Ekosistemlerin karmaşık yapı ve fonksiyonlan nede- niyle, yeni tür orman zararlan üzerin- de, özellikle biyotik ve abiyotik fak- törlerin ortak etkisi, temel neden ola- bilir." Bunun anlamı. yeni tür orman zararlannın nedeni. şimdiye kadarki araşlırma sonuclanna göre kesin ve analitik olarak ortaya çıkanla- mamıştır. Bunun için, hiçbir inceleme ve araştııma yapmadan, asit yağışla- nn onnanlan öldürdüğünü kesin ola- rak ifade etmek, en azından bir bilim adamı için söz konusu olmamalıdır. 2) Türkiye'de bugüne kadar asit yağmuruyla ilgili bir detayjı çahşma yapılmadığı, "istanbul için ise tek bir çahşma dahi yok" şeklinde bir bilim adamı tarafından beyanda bulunul- ması ve bunun yayın organlannda yaalması, gerçeği aksettirmediği gibi, en ufak bir inceleme ve soruşturma- dan bile yoksun olduğu için gerçekten üzücüdür. Eğeryazarl.Ü.Orman Fa- kültesi'ne bir telefon etseydi, bu konu- da en azından iki kapsamlı araştırma yapıldığını öğrenmiş olurdu. Bu araş- tırmalardan biri "Türkiye'de Doğayı Konıma Vakfı'nın" sağladığı maddi destek ile fakültemizin Toprak Bilimi ve Ekoloji Anabilim Dalı'nın üç öğre- tim üyesi tarafından yürütülmüş ve so- nuçlandınlmış asit yağışlann ölçümü ile ilgili bir proje olup. iki yıllık çahşma sonuçlan ve öneriler, destekleyen ku- ruluşa bir rapor halinde sunulmuş bu- lunmaktadır. Ikinci araştırma, aynı fakültenin Havza Amenajmanı Anabilim Dalı tarafından yürütülmekte olup bu ko- nudaki uluslararası projeler arasında yer almaktadır. Uzun vadeli olan bu projenin 3-5 yılhk çahşma sonuçlan dış ülkelerde de yayımlanmaktadır. 3) "Uzmanlar, Belgrad Ormanlan'- na yağan asit yağmur nedeniyle yap- raklarda kuruma başladığını bildirdi- ler" şeklindekı bilgiyi kullanmadan önce, bu uzmanın hangi araştırmaana dayanarak bu yargıya vardığı incelen- seydi daha gerçekçi bir yaklaşım olur- du. Çünkü bu gözlem, yakınlarda yapılmışsa, Belgrad Ormanlan, 'Geniş yapraklı ağaç türlennden oluşan bir orman' olduğu için şimdi üzerlerinde yaprak yok. Bu gözlem geçen yıllara dayansa bile, yaprak kuruması ve sa- rarmasının çok çeşitli nedenleri oldu- ğu için, bu hususta hangi araştırmaya ve hangi bulguya dayanıldığının kesin surette bilinmesine gereksinim bulun- maktadır. Sonuç Başlangıçta da açıklandıgı gibi bu yazmın amaa, toplumumuzun belirli bir konuda eksik ve hatalı bilgjlendiril- memesi gereğinin önemini dile getir- mektir. Bu nedenle hepimizin sağhğı ve yaşamı ile yakından ilgili olaylar için, özellikle bilim adamlanmızın, in- celeme ve araştırma süzgecinden geç- memiş bilgileri kamuoyunun aydınla- tılmasına kullanmamalan en içten di- leğimizdir. ARADABIR AHMET COŞAR Emekli Yargıîay Başkanı Siyasal Yozlaşma Bundan iki yüzyıl önce 1770li yıllarda ünlü Ingilizsiya- set adamı VVilliam Pift, sınırsız güç ve yetkinin yozlaşma- lara neden olacağını söylüyordu. Yaklaşık yüz yıl sonra 1887 yılında Lord Acdon, 'Mutlak güç, mutlak yozlaşma getirir' diyerek William Pitt'in görüşüne katıhyor. Ed- mund Burke de güç ve yetkinin sınırsız olmasının son derece tehlikeli olduğuna işaret ediyordu. Gerçekten de siyasal süreçte günümüzde görülen sı- nırsız güç ve yetkinin sonucu olarak çağdaş demokrasi- ler siyasal yozlaşma ile iç içe yaşamaktadırlar. Siyasal karar alma mekanizmasının işleyişinde ortaya çıkan de- ğişik türde siyasal yozlaşmalar, günümüzde çağdaş de- mokrasileri adeta tehdit etmektedir. Gerçek demokrasi, oy birliği demokrasisidir. Eski Yunan'da agoralarda (meydanlarda) halkın toplanarak politik karar alma sü- recinedoğrudan katılımı gerçek demokrasiyi ifade eder. Günümüzün çoğulcu, temsili demokrasi anlayışı, halkın temsilcilerini seçmesi ve onların alacağı kararlar çerçe- vesinde halkın yönetilmesini ifade eder. Kısaca güç ve yetki; oylama mekanizması ile vatandaşlarca sözümo- na milletin vekillerinedevredilmektedir. Milletin vekille- ri, milletin egemenlik hakkını ve kudretini temsil eden güç ve yetkileri istedikleri şekilde, daha doğru bir ifade ile keyfi bir şekilde kullanabilmektedirler. Işte siyasal yozlaşmanın ortaya çıkmasının temel nedeni budur. Seçmene, "siyasal iktidarın icraatından memnun kal- maz iseniz bir daha onlar için oyunuzu kullanmazsınız" denebilir. Fakat böyle düşünenlerin şu gerçeği gözardı etmemeleri gerekir. Hesapsız borçlanan kişi yükünü yalnızca kendisi çeker. Oysa politikacıların yeniden se- çilmeyi garantilemek için vergi dışı karşılıksız kaynakla- ra -örneğin borçlanma ve emisyon gibi- başvurmaları halinde bunun getireceğı olumsuz sonucu tüm toplum çeker. O halde toplumun, politikacıya devrettiği güç ve yetkiyi politikacının sorumsuzca kötüye kullanmasını ve suiistimal etmesini önlemesi gerekir. Bu da devredilen güç ve yetkinin sahib-i aslisi olan milletin; seçimle tem- silcilerine devrettiği güç ve yetkinin sınırını, çerçevesini, kapsamını, anayasal disiplin altına almak ve belirlemek suretiyle mümkündür. Siyasal yozlaşmayı önlemek için öncelikle siyasanın oynandığı zemini düzeltmek gerekir Başka bir söyleyiş- le siyasal kuralları ıslah etmek gerekir. Bir oyun, kural- ları ile belirlenir ve daha bir oyuna, ancak oyunun kural- larını değiştirmek suretiyle ulaşılır. Bireyin siyasal ve ekonomik hak ve özgürlükleri, ancak devletin siyasal hak ve yetkilerinin anayasal norrnlarla sınıriandınlması ile mümkündür. Ünlü düşünür Montesquieu'ye göre güç, gücü kontrol etmeyehizmetetmelidir. Kısacası mil- letin gücü, milletin vekillerinin gücünden daha fazla ve etkin olmalıdır. Her toplumda mutlaka az ve çok siyasal yozlaşma vardır. Ancak siyasal yozlaşmanın türleri ve boyutları toplumsal yapıya göre değişiklik gösterir. Sos- yal, siyasal, hukuksal ve ekonomik yapısı ve kurumları oluşmamış geleneksel toplumlarda siyasal yozlaşma daha çok görülen bir olgudur. Halk dilinde yolsuzluk, yağmacılık, yiyicilik, fırsatçılık, köşe dönücülük, soygunculuk, adam kayırma, torpil ve iltimas gibi kavramlarla ifade edilen konular bir tür pata- lojik, başka bir deyişle siyasal hastalıktır. Siyasal karar alma mekanizması nda rol alan aktörle- rin, örneğin seçmenlerin, politikacıların, bürokratlann, baskı ve çıkar gruplarının kendilerine özel çıkar sağla- mak için toplumda mevcut hukuksal, dinsel, ahlaksal ve kültürel değerleri tahrip etmelerinin adına 'siyasal yoz- laşma' denir. Siyasal yozlaşmanın günümüzde çağdaş demokrasileri tehdit ettikleri görülmektedir. Demokrasi- nin bu şekilde yozlaşması ya da yozlaştırılması toplu- mun demokrasiye olan inancını ve güvenini belli ölçüde sarsmaktadır. Ne var ki Alfred A. Smith'in "Demokrasi- nin bütün hastalıkları, daha fazla demokrasi ile tedavi edilebilir" sözünü akıldan çıkarmamak gerekir. Bu ise bir kültür ve eğitim işidir. OKURLARDAN Bu gidişle... Dundan 40-50 yıl önce kıraathanelervardı. Müşterilerinin okumalannı, aydınlanmalannı sağlamak için; gazete, dergi ve kitap bulunduran bu tür kıraathaneler yok olup gitmiştir. Okumaya düşman iktidarlar, gidcrck salt köşe dönme hastaliğını halka bulaştırdılar. Şimdilerde ncreye bakarsanız; bir spor tesisi, spor-toto, loto ya da at yanşlan bayii görürsünüz. Sokak ta dolaşan lotaryacılar, adım başı piyangocular, kazı kazanlar... Bu gidışlc toplumsal ılcrlcmc nasıl sağlanacak? Lütfcn söylcr misiniz? Ömer Nkla TARTIŞMA Topluma açık mektnp 0Şubatl993 tarihli gazetelerde yer alan haberde, Bahçelievler _ Belediye tanı ve Belediye Meclisi'nin, 'Rıfat Ilgaz Kültiire\i"nin adını, Necip Fazıl Kısakürek Kültürevi olarak değişrJrme kararı aldığını buruk bir üzüntü ile okuduk. Gerek Rıfat Ilgaz ve gerekse Necip Fazıl Kısakürek, Türk sanat ve edebiy atına büyük hizmetler vermiş. eserler kazandırmış, iz bırakmış sanatçılardır. Bir toplumun kültür düzeyi. bilim. sanat ve spora ve bıi dallarda kalıcı eserler vermiş insanlara verdiği değerle ölçülür. Bir kültür merkezine Rıfat Ilgaz adının verilmesi de toplumun bu şair ve y azara verdiği değerin göstergesidir. Basında yer alan beyanatta, "Kararı halkın verdiği' 1 ifade edüiyor. Ne yazık ki bu görüşe katıimıyoruz. 16 Ekim 1992 günü. adı geçen kültürevine "Rıfat Ilgaz" adını veren halk aynı de^il mi? Dört ay içinde ne değişmıştir? Bahçelievler halkı, topyekün göc edip. yerine bir halk mı gelmiştir? Yoksa Rıfat Ilgaz, bu dört aylık süre zarfında. mevcut halkın kendisi ile ilgili değer y argılarını degiştirecek ağır bir kusur mu işlemiştir? Hay ır. Bu dönem zarfında deşişen yegane şey, yerel siyasi ıktidardır. Bizlcr. özellikle kendisini siyasi bir akıma kanalize ebnemiş Türk böyükterinin (ki Rıfaz Ilgaz öyledir) adlannın sırf siyasi tercihlerle değiştirilmesine karşı> ız. Çünkü siy asi iktidarlar, siyasi tercihlere göre değişir. Oysa kültürümüze hizrnet vermiş insanlann eserleri de isimleri de kalıcıdır. Aksine bir düşünce, her yönetim değişikliğinde bıi tür cadde, sokak. spor ve kültür merkezi gibi yerlere verilen değerli sanat. edebiyat, bilim ve spor dalında ün yaprnış insanlann isimlerinin de değJştirilmesi alışkanlığını yaratır ki bu da Türk toplumunun vefa ve saygı duygulanyla bağdaşmaz ve topluma hizntet veren değerli insanları da rencide eder. Alınan kararda. "Rıfaz llgaz'm y aşıy or olması ve bundan sonra ne vapacağının belli olmaması" da bir gerekçe olarak gösterilmiştir. Bu görüşede katılmıvoruz. Eğer, toplum, sırf kendisine hi/met ettiği için bir insana değer veriyorsa, bunu, o insanın sonradan ne yapacağını bilmediği için saklamamalı, tam tersine o insanın sağlığında göstermeli, o insanla paylaşmaudır. Gidenin arkasından ağlamak. yakmmak yerine, bu hazzı o insana da tattırmak daha erdemli bir davranışdeğilnii? Bizler, değerli y azarımız Necip Fazıl Kısakürek'in adının bir kültür merkezine verilip, ansının y aşatılmasma kesinlikle karşı olmadığınız gibi tam tersine böv le bir etkinlikten büyük haz duyarız. Ancak bu yapılırken diğer bir değerli şair-yazanmızınisminaksa surette kaldırarak incitilmemesi, yeni yapılacak bir kültür birimine bu adın verilerek toplumun bu yazanmıza da olan saygı ve vefa dtrygulanmn dile getirilmesinin, daha zarif bir- davranış olabileceğini düşünüyoruz. Sizce de öyledeğil mi? Bahcelievler Belediye Başkanı ve Belediye MeclisPnden, yapdan baksızlık ve yanlışhğm düzelrilerek kültür evinin admm "Rrfat Ilgaz Külrürevi" olarak eski hale getirihnesini diliyor ve özellikle kendi hizmet dönemlerinde yapılacak başka bir kültür birimine de N ecip Fazıl Kısakürek admın venhnesi kararını alırlarsa, bu etkinlikten büvük bir muthıluk duvarak ifade etmek isteriz. Saygılarımızla. Av. Esen Batıtürk, YıMız Porsuk, Kamer Çankaya, Av.Mualla Bilge, Av. Zerrin Özdoganlar, Av. Salih Özdoğanlar, Söreyya Erten. g' I.- ;. (THE INDEPENDENT) 10 yıl sonra Türkiye 1 983yılında İzmir'de yapılan İktisat Kongresi'nde _ Saym Turgut Özal yaptığı açıhş konuşmasında Türkiye'nin 5-10 yıl içinde Avrupa'nın sayılı 10 ülkesi arasınagireceğini sık sık vurgulamış; aynı görüşü her hafta en az 3 kere televizyonlarda yıllar boyu tekrarlayıp durmuştur. Aradan lOyılgeçmesine rağmen bırakınızdünyanın sayılı 10 ülkesi arasına girmeyi, Türk ekonomisi dünya sıralamasında 38. sıradan 45. sıraya düşmüştür. Sayın Özal, Amerika dönüşünde yaplığı basın toplantısında "Türkiye başkanlık sistemine geçtiği takdirde 10 yıl içinde dünyanın sayılı 10 ülkesi arasına girer" demiştir. Devlet Bakanı Sayın Tansu Çiller geçen hafta Almanya'da yaptığı basın toplantısında Türkiye'nin lOyıl içinde dünyanın ekonomik bakımdan en güçlü 5 ülkesi arasına gireceğini, ülkelenn ismini de vererek müjdelemiştir. Bu müjdeye göre Amerika, Almanya, Fransa ve İngiltere'den sonra Türkiye gelecektir. Sayın Çiller kendisinin 2 şapkası olduğunu; şapkalardan birinin akademik, diğerinin politik olduğunu; kendisinin oanda kafasında bulunan şapkaya göre konuştuğunu ifade etmektedir. Anlaşılan Sayın Çiller'in bizim bilmediğimiz bir üçüncü, Zati Sungur şapkasının mevcut olduğu ve son beyanaünı başında bu şapka bulunduğu sırada yaptığı anlaşıimaktadır. Saym baylar, bayanlar, Abraham Lincoln'ün meşhur olmuş bir özdeyişi vardır: "Siz herkesi bazen; bazılannı her zaman aldatabilirsiniz, fakat herkesi her zaman aldatamazsımz." Modaya uyarak meraklılan için Ingjlizcesini de yazıyorum. " Youcan fool some of the people all of the times; all of the people some of the times but you can not fool all of the people all of the times"! Bir zamanlar "nurlu ufuklar" modası vardı. Şimdilerde 10 yıl içinde dünyanın en güçlü 5-10 devleti arasına girme modası çıktı. Sayın Aziz Nesin'in kulaklannı çınlatalım! Türk insanının aptal olduğu belki tartışılır, ama yıllardır aptal yerine konduğu tartışma götürmez. Nadir Ergenekon Dragos/İstanbul Siyasi parti başkanlanna açık mektup S ayın Aziz Nesin'in Salman Rüşdü'nün "Şeytan Ayetleri" adlı kitabını yayimlama girişiminden dolayt, İran mollalannca hakkında verilen ölüm fetvasına yönelik hiçbir tepkinizi görememiş olmaktan ötürü hayretler içinde olduğumuzu ifade etmek isteriz. Türkiye Cumhuriyeti'ni sizin mi yoksa İran mollalannınmı yöncttiğiru belgelemek açısından bu konudaki en açık tulumunuzu ortaya koymaya davet ediyoruz. Sayın Aziz Nesin'e yönelik en ufak bir saldınnın tüm sorumluluğunun sizc ail olduğunu, bu konudaki lepkisizliğınizin, ülkeyi sizin değil, İran mollalannın yönettiği kanaatinc varmamıza neden olacağını bilmeniziisteriz. Özellikle Refah Partisi Genel Başkanı Saym Necmettin Erbakan'ın sevgili Uğur Mumcu'nun katledilmesinden sonra sahte bir rapora dayanarak katillerin MOSSAD ajanlan olduğunu söylemek yerine. İran mollalannın gerek Salman Rüşdü gerekse Sayın Aziz Nesin'e ilişkin ölüm fetvalannı terörist bir eylem olarak algılayıp algılamadığını ortaya koymasının daha inandına, ınsan haklan açısından da herhaldeen az başörtüsünü savunmak kadar önemli olduğunu, bu konudaki tepkısizliğini, söz konusu fetvalan olumlamak şeklinde algılayacağımızı bildiririz. Yansı Sünni olmayan insanlardan alınan vergilerje varlığını koruyan Diyanet İşleri Başkanlığı da bu fetvalara ilişkin görüşünü açıklamalıdır. "Konuşan Türkiye"nin gereği budur. Bekliyoruz. ŞisAriş Ankara DUYURU Bu sayfada yayımlanmasını istediğiniz yazılar için şu noktalara özen gösterilmesini rica ediyoruz. Yazılar; • Çifî aralıkh, • Savfanın tek vüzime yazümalı, • "OLAYLAR VEGÖRÜŞLER"için600, • "ARADA BİR"sütununa 400, • "TAR TIŞMA " için 200 kelimeyi geçmemelidir. A yrıca açık adjadres ve telefon numaranızı mutlaka belirtmenizi bilgilerinize sunar, bu ölçülere ve şartlara uymayan yazıların yayım- lanamayacağını üzülerek duyururuz. PFNCERE Üreyip Türeyen?.. Ziya Paşa 1867 yılında Namık Kemal ile birlikte yurt dışına kaçmış, Paris'e gitmiş.. Niçin? Sorulur mu? 12 Eylül'de aydınlar neden Avrupa'nın çeşitli ülkelerine serpildiler? 19'uncu yüzyılın ikinci ya- rasında Abdülhamit istibdadından kaçan Ziya Paşa, Paris'ten Londra'ya geçmiş, ünlü dizelerini yazmış: Diyar-ı küfrü gezdim, beldeler kâşaneler gördüm Dolaştım mülk-ü Islamı bütün viraneler gördüm O dönemde bu gerçeği vurgulamak çok çarpıcı; bel'' ilk kez söyleniyor. Ziya Paşa'nın çoğu beyti gibi bu özdeyiş de aydınların diline uzun yıllar pelesenk oldu. Eskiden "Avrupa gör- müş adam "derlerdi, az çok yurtdışında yaşayan ayrıca- lık kazanırdı; yazar çizer takımı, yurtdışına gidip geldik- çe, Batı'nın üstünlüklerini sıralayıp yinelerdi: - Onlar Ay'a, biz yaya.. Ama sıktı artık.. Çoktan aşıldı bu tür yazılar ya da kıyaslamalar; çünkü Avrupa'da milyonlarca Türk yaşıyor, emekçi, Anadolu'- nun köyünden kalkıp Almanya'ya gidiyor, görsel iletişim çağı başladı, televizyon Bati'yı odamıza getiriyor, diyar-ı küfrün görüntülerini herkes izliyor, mülk-ü islamı da gö- rüyor... Aynca ukalalığa ne gerek var? • Eskiden ülkemizde 'ayaklı kütüphane' denilen bir tip vardı; daha da övmek için 'yedi tûla sahibi'diye vurgula- nırdı; bu her şeyi bilen adam' türünün çoktan çağdışına düştüğünü söylemeye gerek var mı? Eski 'üsted'lar artık 'kerameti kendilerinden menkul şeyh'\er g\b\d\r\er. Ya eski gençler? 1960larda sosyalizm modaydı, Sovyetler uzayda do- laşıyor, dünya politikasına gümbür gümbür ağırlığını koyuyordu. O yıllarda bumundan kıl aldırmayan bir sürü genç türedi, hepsi de ahkâm üstüne ahkâm kesiyorlar- dı... Kuram mı kuram, eylem mi eylem, yazı mı yazı, köfte- horların bilmediklerı yoktu... 1980'lerde neoliberalizm modası başladı, bu kez köf- tehorların hepsi yine en önde, kuram mı kuram, eylem mi eylem, köftehorların yine bilmedikleri yok... Yalnız durum biraz değişik; eskiden sosyalist olan gençler artık yaşlandılar, bu kez eylemlerini sokaklarda ve meydanlarda değil, holding babalarının sofralarınd? ve devlet büyüklerinin koltuklarının aitında yapıyorlar. Sermaye babaları bunları istediği gibi kullanıyor, iyi de para veriyor; eskiden paşa konaklarmda çanakyala- yıcılık yapanların yeni kuşağı türedi.. Tiksindirici bir görüntü.. Mide bulandırıyor.. • Sosyalizm, insanın insanı sömürmesine karşı çıkan dünya görüşüdür. Bir insanın sömürüye karşı çıkmasıyla sosyalist olma- sı anlamdaştır. Eğer haksızlığa karşıysan, bir toplumda hakça paylaşımdan yânaysan, sömürü düzenlerini de- ğiştirmeye yöneliksen, sosyalist olduğunu söyleyip övünmeye de gerek yok, insanlığını yerine getiriyorsun demektir; ama, bir toplumun köşedönücülükle yükselip mutlu olacağını savunuyorsan, diyecek bir şey yok.. Bugün Türkiye'deki rejiminadı 'parasal egemenlikiir, bu sürmeyecek.. Çünkü böyle bir yozlaşmanın ve pisliğin yaratacağı sonuç ortada: Terör, zulüm, işkence, rüşvet, hırsızlık, fu- huş, rezillik durup dururken mi üreyip türüyor? İnsanlann insanlaşmasına değil, hayvanlaşmasına yol açan düzenler hep yıkılmıştır. Çağdaş Türkiye'nin oluşumunda büyük katkıları olan Ord. Prof. Dr. HIFZIVELDET VELÎDEDEOĞLlPnu hep birlikte anmak için 26 Şubat 1993 Cuma günü, saat 16.30'da Cemal Reşit Rey Salonu'nda buluşalım. ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞt Katılanlar : Seyfi OKTAY (Adalet Bakanı) Prof. Dr. Nihal ULUOCAK Prof. Dr. Aydın AYBAY Prof. Dr. Necla ARAT Prof. Dr. Toktamış ATEŞ Şükran KETENCİ Gençliğin sesi Alptekin GÜNDÜZ Piyano dinletisi: Aydın KARLIBEL Dia Gösterisi: Velidedeoğlu'dan Anılar Sunan: Gülsen TUNCER VEFAT ve TEŞEKKUR Tanrı'dan hep istediği gibi, hiç çektirmeden ve her gelenine "Helallikte bulunup Bafra'nın Çakır Mahmut Caddesi'nden eski Şube üstündeki Asri Mezarlığa, Bahriyeli eşinin yanına taşınan sevgili annemiz CEMİLE KILJÇ'ın, son beş yılında tedavisini üstlenen, onu yaşatmak için elinden geleni yapan, iç hastalıkları uzmanı, kendisiyle övünç duyduğumuz değerli hemşehrimiz, Dr. ORHAN ÜNAL a cenaze törenine katılan dost, akraba ve arkadaşlarımız ile başta Istanbul'daki Bafralılar Demeği olmak üzere çelenk gonderen, telgraf ve telefonlarıyla bize teselli veren sevdıklerimize, en icterwteşekkürlerimizi sunarız. EVLATLARI: Hayriye YLMAZ, Erol ve Hasm KUÇ Düş Gezginleri Osman Çallı'nın fılm de yapılan bu öyküler kitabı Ümit Yayınalık (Ankara) yayınlan arasında çıktı. Tel: 9-4-419 38 27
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle