Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SATFA CUMHURİYET 23ŞUBAT1993SAU
OLAYLAR VE GORUŞLER
Hava kirliliği, asityağışlarve ormanölümleri
Hepimizin sağhğı ve yaşamı ile yakından ilgili olaylar için özellikle
biliin adamlaranızın, inceleme ve araştırma süzgecinden geçmemiş
bilgileri kamuoyunun aydmlatılmasında kullanmamalan en
içten dileğimizdir.
Pl-of.Dr. NECMETTİN ÇEPEL İÜ Orman Fakültesi
Öğretim Üyesi
B
aşta İstanbul olmak
üzere Bursa, Erzurum,
Konya, İzmir ve Mani-
sa gibi kentlerimizde,
ocak ayının üçüncü
haftasında hava kirlili-
ğinin doruğa ulaştığı, çeşitli yayın or-
ganlan tarafından alarm halinde ka-
mu>adu>uruldu. Bu olay, televizyon,
dergi, gazete ve benzeri yayın kuruluş-
lan tarafından çeşitli yönleriyle ele
alınıp toplumumuz aydınlatılmaya
çahşildı. Insan sağlığıyla ilgili ve ya-
şamsal düzeyde önemli bu ve benzeri
olaylar hakkında kamuoyunu ay-
dınlatan yayın organlanna ve bu hu-
susta katkıda bulunan bilim adamlan-
na şükran borçluyuz. Yalnız canhlann
sağlık ve yaşamını çok yakından ilgi-
lendıren konulann toplumumuza
tanıtılmasında çok dikkatli olunması
gerektiğine inanmaktayız. Bu hususla
ilgili bazı düşüncelenmizin açıklanma-
sında yarar görülmüştür.
Yanlış bilgilendirmeye
örnekîer
Sonuç-neden ılişkılen bilimsel ola-
rak henüz belirlenememiş konularda.
özellikle bilim adamlanmızın hiçbir
araştırma ve incelemeye dayanmadan
televizyon ya da öbür yayın organla-
nnda kesin yargılara dayanan bilgiler
vermesinin çeşitli sakıncalan buîun-
maktadır. Çünkü. bu şekildeki açıkla-
malar. milyonlarca okuyucu ve izleyi-
ciyi yanıltmakta, yanhş olarak yönlen-
dirmektedir. Bu düşüncemiz, aşağıda
verilen birkaç örnekle somutlaşünl-
rruştır:
• Bundan birkaç yıl önce, bir tele-
vizyon ekibı ile Uludağ'a çıkan bir öğ-
retim üyesi, Uludağ ormanlannın asit
yağışlarla nasıl saranp solduğunu ve
ölmek üzere bulunduğunu görün-
tülerle açıkladı. Milyonlarca kişi de bu
programı izledi. Bundan kısa bir süre
sonra Uludağ'a çıkan bu satırlann ya-
zan, bu zarann ormancılık biliminde
'geç donlar' olarak nitelenen ilkbahar
donlanndan meydana geldığjni belir-
leyip, renkli fotoğraflanyla bir meslek
dergisinde yayımladı.
• Yukandaki olayın benzeri Kaz-
dağ göknarlan için de yayın yoluyla ve
bir inceleme sonucu şeklinde kamuo-
yuna duyuruldu. Bunun da gerçekleri
aksettirmediği, bu ormanlarda yapı-
lan basit gözlemlerle bile belirlenebil-
miştir.
• İstanbul çevresindeki karacam
ağaçlandırmalannda görülen baa sür-
günlerin saranp kuruması, yine bir bi-
lim adamımız tarafından. dış ülkeler-
den gelen hava kirliliği ve asit yağışla-
ra dayandınldı. Bu konu, tarafimız-
dan toprak asitliği ölçme ve iğne yapa-
rak analizı ile araştınldı ve asit yağış-
larla ilişkisi bulunamadı. Fakat has-
talanma nedenini de belirleyemedik.
Esas nedenin bir mantar hastahğı ol-
duğunu soruşturmayla bir yabana
profesörden öğrenebildim.
Şu sıralarda televizyonda ve gazete-
lerde Belgrad Ormanlan'ndaki ağaç-
lann asit yağışlardan saranp solduğu,
sonuç olarak asit yağışlann Belgrad
Ormanlan'nı öldünmeye başladığı
açıklanmaktadır. Hatta ülke dışına ta-
şarak dış ülkelerde asit yağışlann or-
manlan nasıl etkilediğı hakkında sayı-
sal degerier verilmektedir. "İstanbuT-
da Asit Yağmuru" başlığı aitında ga-
zetelerde verilen bilgiler arasında
aşağıda belirtilen bazılan üzerinde du-
rulmasına gerek duyulmuştur:
"Almanya'da Karaormanlar ve
Bavyera Milli Parkı'nda ortaya çıkan
felaketten sonra, asit yağmurun_ so-
nuçlanna ^aldsterben'-'Orman Ölü-
mü' adı takıldı."
"Uzmanlar, Belgrad Ormanlan'na
yağan asit yağmuru nedeniyle yaprak-
larda kuruma başladığmı bildirdiler."
"Maalesef bugüne kadar Türkiye'-
de asit yağmuru ile ilgili detaylı bir ça-
lışma yapılmadı İstanbul için tek
bir çahşma dahi yok."
Aydınlabcüığa yardım
Bu bilgileri ya da yargılan tümüyle
doğru olarak kabul etmek. ne yazık ki
olanaklı değildir. Kamuoyunu aydın-
latma ve yanlış anlamayı önleme bakı-
mından bu hususta bazı bilgjlerin ve-
nlmesi. yararlı hatta zorunlu görül-
müştür.
1) Avrupa'da "Yeni Tür Orman Za-
rarlan", ABD'de "Zamanımızın Or-
man Ölümleri" denen olayın tek nede-
ninin "asit yağışlar" olduğunu göste-
ren tek bir araştırma sonucu yoktur.
Federal Almanya Cumhunyeti'nde
1980'li yıllarda, bu konu ile ilgili ola-
rak yapılan 450 tane araştırma projesi-
nin 7 yıllık sonuçlan, Federal Alman-
ya Orman Zararlan/Hava Kirliliği
Daire Başkanlığı tarafından şu şekilde
değerlendirilmiştir "Ekosistemlerin
karmaşık yapı ve fonksiyonlan nede-
niyle, yeni tür orman zararlan üzerin-
de, özellikle biyotik ve abiyotik fak-
törlerin ortak etkisi, temel neden ola-
bilir." Bunun anlamı. yeni tür orman
zararlannın nedeni. şimdiye kadarki
araşlırma sonuclanna göre kesin ve
analitik olarak ortaya çıkanla-
mamıştır. Bunun için, hiçbir inceleme
ve araştııma yapmadan, asit yağışla-
nn onnanlan öldürdüğünü kesin ola-
rak ifade etmek, en azından bir bilim
adamı için söz konusu olmamalıdır.
2) Türkiye'de bugüne kadar asit
yağmuruyla ilgili bir detayjı çahşma
yapılmadığı, "istanbul için ise tek bir
çahşma dahi yok" şeklinde bir bilim
adamı tarafından beyanda bulunul-
ması ve bunun yayın organlannda
yaalması, gerçeği aksettirmediği gibi,
en ufak bir inceleme ve soruşturma-
dan bile yoksun olduğu için gerçekten
üzücüdür. Eğeryazarl.Ü.Orman Fa-
kültesi'ne bir telefon etseydi, bu konu-
da en azından iki kapsamlı araştırma
yapıldığını öğrenmiş olurdu. Bu araş-
tırmalardan biri "Türkiye'de Doğayı
Konıma Vakfı'nın" sağladığı maddi
destek ile fakültemizin Toprak Bilimi
ve Ekoloji Anabilim Dalı'nın üç öğre-
tim üyesi tarafından yürütülmüş ve so-
nuçlandınlmış asit yağışlann ölçümü
ile ilgili bir proje olup. iki yıllık çahşma
sonuçlan ve öneriler, destekleyen ku-
ruluşa bir rapor halinde sunulmuş bu-
lunmaktadır.
Ikinci araştırma, aynı fakültenin
Havza Amenajmanı Anabilim Dalı
tarafından yürütülmekte olup bu ko-
nudaki uluslararası projeler arasında
yer almaktadır. Uzun vadeli olan bu
projenin 3-5 yılhk çahşma sonuçlan
dış ülkelerde de yayımlanmaktadır.
3) "Uzmanlar, Belgrad Ormanlan'-
na yağan asit yağmur nedeniyle yap-
raklarda kuruma başladığını bildirdi-
ler" şeklindekı bilgiyi kullanmadan
önce, bu uzmanın hangi araştırmaana
dayanarak bu yargıya vardığı incelen-
seydi daha gerçekçi bir yaklaşım olur-
du. Çünkü bu gözlem, yakınlarda
yapılmışsa, Belgrad Ormanlan, 'Geniş
yapraklı ağaç türlennden oluşan bir
orman' olduğu için şimdi üzerlerinde
yaprak yok. Bu gözlem geçen yıllara
dayansa bile, yaprak kuruması ve sa-
rarmasının çok çeşitli nedenleri oldu-
ğu için, bu hususta hangi araştırmaya
ve hangi bulguya dayanıldığının kesin
surette bilinmesine gereksinim bulun-
maktadır.
Sonuç
Başlangıçta da açıklandıgı gibi bu
yazmın amaa, toplumumuzun belirli
bir konuda eksik ve hatalı bilgjlendiril-
memesi gereğinin önemini dile getir-
mektir. Bu nedenle hepimizin sağhğı
ve yaşamı ile yakından ilgili olaylar
için, özellikle bilim adamlanmızın, in-
celeme ve araştırma süzgecinden geç-
memiş bilgileri kamuoyunun aydınla-
tılmasına kullanmamalan en içten di-
leğimizdir.
ARADABIR
AHMET COŞAR
Emekli Yargıîay Başkanı
Siyasal Yozlaşma
Bundan iki yüzyıl önce 1770li yıllarda ünlü Ingilizsiya-
set adamı VVilliam Pift, sınırsız güç ve yetkinin yozlaşma-
lara neden olacağını söylüyordu. Yaklaşık yüz yıl sonra
1887 yılında Lord Acdon, 'Mutlak güç, mutlak yozlaşma
getirir' diyerek William Pitt'in görüşüne katıhyor. Ed-
mund Burke de güç ve yetkinin sınırsız olmasının son
derece tehlikeli olduğuna işaret ediyordu.
Gerçekten de siyasal süreçte günümüzde görülen sı-
nırsız güç ve yetkinin sonucu olarak çağdaş demokrasi-
ler siyasal yozlaşma ile iç içe yaşamaktadırlar. Siyasal
karar alma mekanizmasının işleyişinde ortaya çıkan de-
ğişik türde siyasal yozlaşmalar, günümüzde çağdaş de-
mokrasileri adeta tehdit etmektedir. Gerçek demokrasi,
oy birliği demokrasisidir. Eski Yunan'da agoralarda
(meydanlarda) halkın toplanarak politik karar alma sü-
recinedoğrudan katılımı gerçek demokrasiyi ifade eder.
Günümüzün çoğulcu, temsili demokrasi anlayışı, halkın
temsilcilerini seçmesi ve onların alacağı kararlar çerçe-
vesinde halkın yönetilmesini ifade eder. Kısaca güç ve
yetki; oylama mekanizması ile vatandaşlarca sözümo-
na milletin vekillerinedevredilmektedir. Milletin vekille-
ri, milletin egemenlik hakkını ve kudretini temsil eden
güç ve yetkileri istedikleri şekilde, daha doğru bir ifade
ile keyfi bir şekilde kullanabilmektedirler. Işte siyasal
yozlaşmanın ortaya çıkmasının temel nedeni budur.
Seçmene, "siyasal iktidarın icraatından memnun kal-
maz iseniz bir daha onlar için oyunuzu kullanmazsınız"
denebilir. Fakat böyle düşünenlerin şu gerçeği gözardı
etmemeleri gerekir. Hesapsız borçlanan kişi yükünü
yalnızca kendisi çeker. Oysa politikacıların yeniden se-
çilmeyi garantilemek için vergi dışı karşılıksız kaynakla-
ra -örneğin borçlanma ve emisyon gibi- başvurmaları
halinde bunun getireceğı olumsuz sonucu tüm toplum
çeker. O halde toplumun, politikacıya devrettiği güç ve
yetkiyi politikacının sorumsuzca kötüye kullanmasını ve
suiistimal etmesini önlemesi gerekir. Bu da devredilen
güç ve yetkinin sahib-i aslisi olan milletin; seçimle tem-
silcilerine devrettiği güç ve yetkinin sınırını, çerçevesini,
kapsamını, anayasal disiplin altına almak ve belirlemek
suretiyle mümkündür.
Siyasal yozlaşmayı önlemek için öncelikle siyasanın
oynandığı zemini düzeltmek gerekir Başka bir söyleyiş-
le siyasal kuralları ıslah etmek gerekir. Bir oyun, kural-
ları ile belirlenir ve daha bir oyuna, ancak oyunun kural-
larını değiştirmek suretiyle ulaşılır. Bireyin siyasal ve
ekonomik hak ve özgürlükleri, ancak devletin siyasal
hak ve yetkilerinin anayasal norrnlarla sınıriandınlması
ile mümkündür. Ünlü düşünür Montesquieu'ye göre
güç, gücü kontrol etmeyehizmetetmelidir. Kısacası mil-
letin gücü, milletin vekillerinin gücünden daha fazla ve
etkin olmalıdır. Her toplumda mutlaka az ve çok siyasal
yozlaşma vardır. Ancak siyasal yozlaşmanın türleri ve
boyutları toplumsal yapıya göre değişiklik gösterir. Sos-
yal, siyasal, hukuksal ve ekonomik yapısı ve kurumları
oluşmamış geleneksel toplumlarda siyasal yozlaşma
daha çok görülen bir olgudur.
Halk dilinde yolsuzluk, yağmacılık, yiyicilik, fırsatçılık,
köşe dönücülük, soygunculuk, adam kayırma, torpil ve
iltimas gibi kavramlarla ifade edilen konular bir tür pata-
lojik, başka bir deyişle siyasal hastalıktır.
Siyasal karar alma mekanizması nda rol alan aktörle-
rin, örneğin seçmenlerin, politikacıların, bürokratlann,
baskı ve çıkar gruplarının kendilerine özel çıkar sağla-
mak için toplumda mevcut hukuksal, dinsel, ahlaksal ve
kültürel değerleri tahrip etmelerinin adına 'siyasal yoz-
laşma' denir. Siyasal yozlaşmanın günümüzde çağdaş
demokrasileri tehdit ettikleri görülmektedir. Demokrasi-
nin bu şekilde yozlaşması ya da yozlaştırılması toplu-
mun demokrasiye olan inancını ve güvenini belli ölçüde
sarsmaktadır. Ne var ki Alfred A. Smith'in "Demokrasi-
nin bütün hastalıkları, daha fazla demokrasi ile tedavi
edilebilir" sözünü akıldan çıkarmamak gerekir. Bu ise
bir kültür ve eğitim işidir.
OKURLARDAN
Bu gidişle...
Dundan 40-50 yıl önce kıraathanelervardı. Müşterilerinin
okumalannı, aydınlanmalannı sağlamak için; gazete, dergi
ve kitap bulunduran bu tür kıraathaneler yok olup gitmiştir.
Okumaya düşman iktidarlar, gidcrck salt köşe dönme
hastaliğını halka bulaştırdılar.
Şimdilerde ncreye bakarsanız; bir spor tesisi, spor-toto, loto
ya da at yanşlan bayii görürsünüz. Sokak ta dolaşan
lotaryacılar, adım başı piyangocular, kazı kazanlar... Bu gidışlc
toplumsal ılcrlcmc nasıl sağlanacak? Lütfcn söylcr misiniz?
Ömer Nkla
TARTIŞMA
Topluma açık mektnp
0Şubatl993
tarihli
gazetelerde yer
alan haberde,
Bahçelievler
_ Belediye
tanı ve Belediye Meclisi'nin,
'Rıfat Ilgaz Kültiire\i"nin adını,
Necip Fazıl Kısakürek Kültürevi
olarak değişrJrme kararı aldığını
buruk bir üzüntü ile okuduk.
Gerek Rıfat Ilgaz ve gerekse
Necip Fazıl Kısakürek, Türk
sanat ve edebiy atına büyük
hizmetler vermiş. eserler
kazandırmış, iz bırakmış
sanatçılardır.
Bir toplumun kültür düzeyi.
bilim. sanat ve spora ve bıi
dallarda kalıcı eserler vermiş
insanlara verdiği değerle ölçülür.
Bir kültür merkezine Rıfat Ilgaz
adının verilmesi de toplumun bu
şair ve y azara verdiği değerin
göstergesidir.
Basında yer alan beyanatta,
"Kararı halkın verdiği'
1
ifade
edüiyor. Ne yazık ki bu görüşe
katıimıyoruz. 16 Ekim 1992
günü. adı geçen kültürevine
"Rıfat Ilgaz" adını veren halk
aynı de^il mi? Dört ay içinde ne
değişmıştir? Bahçelievler halkı,
topyekün göc edip. yerine bir
halk mı gelmiştir? Yoksa Rıfat
Ilgaz, bu dört aylık süre
zarfında. mevcut halkın kendisi
ile ilgili değer y argılarını
degiştirecek ağır bir kusur mu
işlemiştir? Hay ır. Bu dönem
zarfında deşişen yegane şey,
yerel siyasi ıktidardır.
Bizlcr. özellikle kendisini siyasi
bir akıma kanalize ebnemiş
Türk böyükterinin (ki Rıfaz
Ilgaz öyledir) adlannın sırf
siyasi tercihlerle değiştirilmesine
karşı> ız. Çünkü siy asi
iktidarlar, siyasi tercihlere göre
değişir. Oysa kültürümüze
hizrnet vermiş insanlann eserleri
de isimleri de kalıcıdır. Aksine
bir düşünce, her yönetim
değişikliğinde bıi tür cadde,
sokak. spor ve kültür merkezi
gibi yerlere verilen değerli sanat.
edebiyat, bilim ve spor dalında
ün yaprnış insanlann isimlerinin
de değJştirilmesi alışkanlığını
yaratır ki bu da Türk
toplumunun vefa ve saygı
duygulanyla bağdaşmaz ve
topluma hizntet veren değerli
insanları da rencide eder.
Alınan kararda. "Rıfaz llgaz'm
y aşıy or olması ve bundan sonra
ne vapacağının belli olmaması"
da bir gerekçe olarak
gösterilmiştir. Bu görüşede
katılmıvoruz. Eğer, toplum, sırf
kendisine hi/met ettiği için bir
insana değer veriyorsa, bunu, o
insanın sonradan ne yapacağını
bilmediği için saklamamalı, tam
tersine o insanın sağlığında
göstermeli, o insanla
paylaşmaudır. Gidenin
arkasından ağlamak. yakmmak
yerine, bu hazzı o insana da
tattırmak daha erdemli bir
davranışdeğilnii?
Bizler, değerli y azarımız Necip
Fazıl Kısakürek'in adının bir
kültür merkezine verilip,
ansının y aşatılmasma
kesinlikle karşı olmadığınız gibi
tam tersine böv le bir etkinlikten
büyük haz duyarız. Ancak bu
yapılırken diğer bir değerli
şair-yazanmızınisminaksa
surette kaldırarak
incitilmemesi, yeni yapılacak bir
kültür birimine bu adın verilerek
toplumun bu yazanmıza da olan
saygı ve vefa dtrygulanmn dile
getirilmesinin, daha zarif bir-
davranış olabileceğini
düşünüyoruz. Sizce de öyledeğil
mi?
Bahcelievler Belediye Başkanı
ve Belediye MeclisPnden,
yapdan baksızlık ve yanlışhğm
düzelrilerek kültür evinin admm
"Rrfat Ilgaz Külrürevi" olarak
eski hale getirihnesini diliyor ve
özellikle kendi hizmet
dönemlerinde yapılacak başka
bir kültür birimine de N ecip
Fazıl Kısakürek admın venhnesi
kararını alırlarsa, bu etkinlikten
büvük bir muthıluk duvarak
ifade etmek isteriz.
Saygılarımızla.
Av. Esen Batıtürk, YıMız
Porsuk, Kamer
Çankaya, Av.Mualla
Bilge, Av. Zerrin
Özdoganlar, Av. Salih
Özdoğanlar, Söreyya
Erten.
g'
I.- ;.
(THE INDEPENDENT)
10 yıl sonra Türkiye
1
983yılında
İzmir'de yapılan
İktisat
Kongresi'nde _
Saym Turgut Özal
yaptığı açıhş
konuşmasında Türkiye'nin
5-10 yıl içinde Avrupa'nın sayılı
10 ülkesi arasınagireceğini sık
sık vurgulamış; aynı görüşü her
hafta en az 3 kere
televizyonlarda yıllar boyu
tekrarlayıp durmuştur.
Aradan lOyılgeçmesine
rağmen bırakınızdünyanın
sayılı 10 ülkesi arasına girmeyi,
Türk ekonomisi dünya
sıralamasında 38. sıradan 45.
sıraya düşmüştür.
Sayın Özal, Amerika
dönüşünde yaplığı basın
toplantısında "Türkiye
başkanlık sistemine geçtiği
takdirde 10 yıl içinde dünyanın
sayılı 10 ülkesi arasına girer"
demiştir. Devlet Bakanı Sayın
Tansu Çiller geçen hafta
Almanya'da yaptığı basın
toplantısında Türkiye'nin lOyıl
içinde dünyanın ekonomik
bakımdan en güçlü 5 ülkesi
arasına gireceğini, ülkelenn
ismini de vererek
müjdelemiştir. Bu müjdeye
göre Amerika, Almanya,
Fransa ve İngiltere'den sonra
Türkiye gelecektir. Sayın Çiller
kendisinin 2 şapkası olduğunu;
şapkalardan birinin akademik,
diğerinin politik olduğunu;
kendisinin oanda kafasında
bulunan şapkaya göre
konuştuğunu ifade etmektedir.
Anlaşılan Sayın Çiller'in bizim
bilmediğimiz bir üçüncü, Zati
Sungur şapkasının mevcut
olduğu ve son beyanaünı
başında bu şapka bulunduğu
sırada yaptığı anlaşıimaktadır.
Saym baylar, bayanlar,
Abraham Lincoln'ün meşhur
olmuş bir özdeyişi vardır: "Siz
herkesi bazen; bazılannı her
zaman aldatabilirsiniz, fakat
herkesi her zaman
aldatamazsımz." Modaya
uyarak meraklılan için
Ingjlizcesini de yazıyorum.
" Youcan fool some of the
people all of the times; all of the
people some of the times but
you can not fool all of the
people all of the times"! Bir
zamanlar "nurlu ufuklar"
modası vardı. Şimdilerde 10 yıl
içinde dünyanın en güçlü 5-10
devleti arasına girme modası
çıktı. Sayın Aziz Nesin'in
kulaklannı çınlatalım! Türk
insanının aptal olduğu belki
tartışılır, ama yıllardır aptal
yerine konduğu tartışma
götürmez.
Nadir Ergenekon
Dragos/İstanbul
Siyasi parti başkanlanna açık mektup
S
ayın Aziz Nesin'in
Salman
Rüşdü'nün
"Şeytan Ayetleri"
adlı kitabını
yayimlama
girişiminden dolayt, İran
mollalannca hakkında verilen
ölüm fetvasına yönelik hiçbir
tepkinizi görememiş olmaktan
ötürü hayretler içinde
olduğumuzu ifade etmek
isteriz.
Türkiye Cumhuriyeti'ni sizin
mi yoksa İran mollalannınmı
yöncttiğiru belgelemek
açısından bu konudaki en açık
tulumunuzu ortaya koymaya
davet ediyoruz.
Sayın Aziz Nesin'e yönelik en
ufak bir saldınnın tüm
sorumluluğunun sizc ail
olduğunu, bu konudaki
lepkisizliğınizin, ülkeyi sizin
değil, İran mollalannın
yönettiği kanaatinc varmamıza
neden olacağını bilmeniziisteriz.
Özellikle Refah Partisi Genel
Başkanı Saym Necmettin
Erbakan'ın sevgili Uğur
Mumcu'nun katledilmesinden
sonra sahte bir rapora
dayanarak katillerin
MOSSAD ajanlan olduğunu
söylemek yerine. İran
mollalannın gerek Salman
Rüşdü gerekse Sayın Aziz
Nesin'e ilişkin ölüm fetvalannı
terörist bir eylem olarak
algılayıp algılamadığını ortaya
koymasının daha inandına,
ınsan haklan açısından da
herhaldeen az başörtüsünü
savunmak kadar önemli
olduğunu, bu konudaki
tepkısizliğini, söz konusu
fetvalan olumlamak şeklinde
algılayacağımızı bildiririz.
Yansı Sünni olmayan
insanlardan alınan vergilerje
varlığını koruyan Diyanet İşleri
Başkanlığı da bu fetvalara
ilişkin görüşünü açıklamalıdır.
"Konuşan Türkiye"nin gereği
budur. Bekliyoruz.
ŞisAriş Ankara
DUYURU
Bu sayfada yayımlanmasını istediğiniz yazılar için şu noktalara
özen gösterilmesini rica ediyoruz. Yazılar;
• Çifî aralıkh,
• Savfanın tek vüzime yazümalı,
• "OLAYLAR VEGÖRÜŞLER"için600,
• "ARADA BİR"sütununa 400,
• "TAR TIŞMA " için 200 kelimeyi geçmemelidir.
A yrıca açık adjadres ve telefon numaranızı mutlaka belirtmenizi
bilgilerinize sunar, bu ölçülere ve şartlara uymayan yazıların yayım-
lanamayacağını üzülerek duyururuz.
PFNCERE
Üreyip Türeyen?..
Ziya Paşa 1867 yılında Namık Kemal ile birlikte yurt
dışına kaçmış, Paris'e gitmiş..
Niçin?
Sorulur mu? 12 Eylül'de aydınlar neden Avrupa'nın
çeşitli ülkelerine serpildiler? 19'uncu yüzyılın ikinci ya-
rasında Abdülhamit istibdadından kaçan Ziya Paşa,
Paris'ten Londra'ya geçmiş, ünlü dizelerini yazmış:
Diyar-ı küfrü gezdim, beldeler kâşaneler gördüm
Dolaştım mülk-ü Islamı bütün viraneler gördüm
O dönemde bu gerçeği vurgulamak çok çarpıcı; bel''
ilk kez söyleniyor.
Ziya Paşa'nın çoğu beyti gibi bu özdeyiş de aydınların
diline uzun yıllar pelesenk oldu. Eskiden "Avrupa gör-
müş adam "derlerdi, az çok yurtdışında yaşayan ayrıca-
lık kazanırdı; yazar çizer takımı, yurtdışına gidip geldik-
çe, Batı'nın üstünlüklerini sıralayıp yinelerdi:
- Onlar Ay'a, biz yaya..
Ama sıktı artık..
Çoktan aşıldı bu tür yazılar ya da kıyaslamalar; çünkü
Avrupa'da milyonlarca Türk yaşıyor, emekçi, Anadolu'-
nun köyünden kalkıp Almanya'ya gidiyor, görsel iletişim
çağı başladı, televizyon Bati'yı odamıza getiriyor, diyar-ı
küfrün görüntülerini herkes izliyor, mülk-ü islamı da gö-
rüyor...
Aynca ukalalığa ne gerek var?
•
Eskiden ülkemizde 'ayaklı kütüphane' denilen bir tip
vardı; daha da övmek için 'yedi tûla sahibi'diye vurgula-
nırdı; bu her şeyi bilen adam' türünün çoktan çağdışına
düştüğünü söylemeye gerek var mı?
Eski 'üsted'lar artık 'kerameti kendilerinden menkul
şeyh'\er g\b\d\r\er.
Ya eski gençler?
1960larda sosyalizm modaydı, Sovyetler uzayda do-
laşıyor, dünya politikasına gümbür gümbür ağırlığını
koyuyordu. O yıllarda bumundan kıl aldırmayan bir sürü
genç türedi, hepsi de ahkâm üstüne ahkâm kesiyorlar-
dı...
Kuram mı kuram, eylem mi eylem, yazı mı yazı, köfte-
horların bilmediklerı yoktu...
1980'lerde neoliberalizm modası başladı, bu kez köf-
tehorların hepsi yine en önde, kuram mı kuram, eylem
mi eylem, köftehorların yine bilmedikleri yok...
Yalnız durum biraz değişik; eskiden sosyalist olan
gençler artık yaşlandılar, bu kez eylemlerini sokaklarda
ve meydanlarda değil, holding babalarının sofralarınd?
ve devlet büyüklerinin koltuklarının aitında yapıyorlar.
Sermaye babaları bunları istediği gibi kullanıyor, iyi
de para veriyor; eskiden paşa konaklarmda çanakyala-
yıcılık yapanların yeni kuşağı türedi..
Tiksindirici bir görüntü..
Mide bulandırıyor..
•
Sosyalizm, insanın insanı sömürmesine karşı çıkan
dünya görüşüdür.
Bir insanın sömürüye karşı çıkmasıyla sosyalist olma-
sı anlamdaştır. Eğer haksızlığa karşıysan, bir toplumda
hakça paylaşımdan yânaysan, sömürü düzenlerini de-
ğiştirmeye yöneliksen, sosyalist olduğunu söyleyip
övünmeye de gerek yok, insanlığını yerine getiriyorsun
demektir; ama, bir toplumun köşedönücülükle yükselip
mutlu olacağını savunuyorsan, diyecek bir şey yok..
Bugün Türkiye'deki rejiminadı 'parasal egemenlikiir,
bu sürmeyecek..
Çünkü böyle bir yozlaşmanın ve pisliğin yaratacağı
sonuç ortada: Terör, zulüm, işkence, rüşvet, hırsızlık, fu-
huş, rezillik durup dururken mi üreyip türüyor?
İnsanlann insanlaşmasına değil, hayvanlaşmasına
yol açan düzenler hep yıkılmıştır.
Çağdaş Türkiye'nin oluşumunda
büyük katkıları olan
Ord. Prof. Dr.
HIFZIVELDET
VELÎDEDEOĞLlPnu
hep birlikte anmak için
26 Şubat 1993 Cuma günü,
saat 16.30'da
Cemal Reşit Rey Salonu'nda
buluşalım.
ÇAĞDAŞ YAŞAMI
DESTEKLEME
DERNEĞt
Katılanlar : Seyfi OKTAY (Adalet Bakanı)
Prof. Dr. Nihal ULUOCAK
Prof. Dr. Aydın AYBAY
Prof. Dr. Necla ARAT
Prof. Dr. Toktamış ATEŞ
Şükran KETENCİ
Gençliğin sesi Alptekin GÜNDÜZ
Piyano dinletisi: Aydın KARLIBEL
Dia Gösterisi: Velidedeoğlu'dan Anılar
Sunan: Gülsen TUNCER
VEFAT ve TEŞEKKUR
Tanrı'dan hep istediği gibi, hiç çektirmeden ve her
gelenine "Helallikte bulunup Bafra'nın Çakır Mahmut
Caddesi'nden eski Şube üstündeki Asri Mezarlığa,
Bahriyeli eşinin yanına taşınan sevgili annemiz
CEMİLE KILJÇ'ın, son beş yılında tedavisini üstlenen,
onu yaşatmak için elinden geleni yapan, iç
hastalıkları uzmanı, kendisiyle övünç duyduğumuz
değerli hemşehrimiz,
Dr. ORHAN ÜNAL a
cenaze törenine katılan dost, akraba ve arkadaşlarımız
ile başta Istanbul'daki Bafralılar Demeği olmak üzere
çelenk gonderen, telgraf ve telefonlarıyla bize teselli
veren sevdıklerimize, en icterwteşekkürlerimizi sunarız.
EVLATLARI: Hayriye YLMAZ, Erol ve Hasm KUÇ
Düş Gezginleri
Osman Çallı'nın fılm de yapılan bu öyküler kitabı
Ümit Yayınalık (Ankara) yayınlan arasında çıktı.
Tel: 9-4-419 38 27