Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 SURAT1993 PERSEMBE
DIZIYAZI
Ölenin arduıdan yazmak zor diyor Sami Gürtürk:
Sevgili öğrencim Uğur Mumcu. | 2 . • I 1
ok geçmeden Uğur Mum-
'lenın ardından yazmak
zor. Hele bu değerli insanın en
sevdiğinız öğrencılennizden bı-
riyse... 1950-1960 öğretım yılın-
da, Ankara Deneme Lisesı'nde
dersıne gırdiğim şınıflardan bi-
r.nın adı 6 Fen A idi. Dikkat et-
tım, bu sınıfın mümessili ders-
lere gelmıyor. onun görevini bir
başka öğrena yapıyordu. Ben-
se derslerin en az yansının sınıf-
ta öğrenılmesı gereküğıne inan-
dığım ıçın bütün öğrencilerin
sınıfta olmalannı isterdim her
zaman. Bu görüşumü sınıfa an-
latarak mümessillennın neden
gelmediğıni sordum. Arkadaş-
lan hasta olduğunu. ama ders-
len günu gününe ızledığini, her
gün okuia geliyormüşcasına
öğrenmekte olduğunu söyledi-
ler. Önce şaşırdım. sonra mut-
landım Ama az sonra adı Uğur
Mumcu olan bu çocuğu merak
etmeye başladım.
çcu iyıleştı ve derslere gelmeye-
başladı. Pek beUı etmemeye
özen göstererek onu ıncelemeye
çaîıştım. Son derece ciddı olma-
sı göze çarpan ilk belirgin özelli-
ği. Gözleri ışıl ışıl parlayan. 17
yaşında enerji dolu bır genç...
Daha sonraki aylar içerisinde
öğrencılerle ilgili konularda bıl-
gi alammam gerektığinde -o sı-
rada Md. yardımcısı olmuş-
tumn- hep Uğur'u çağınyor-
dum. Demek kı bana daha o za-
man fazlasıyla güven vermi^tı.
Başka bır deyişle ben onu tüm
Deneme Lısesı'nın mümessili
saymıştım.
Aradan yıllar geçtı. Uğur hu-
kukçu oldu Ama seçkin ve sa-
vaşaıı bır hukukçu. Derken 12
Mart giriımi ve Uğur 'Sakıncalı
Piyade' Onu artık iyıce merak
ediyordum. Avukat olan abla-
sının yazıhanesi Anafrtalar'-
daydı. Uğur hakkmdakı bilgile-
ri ondan alıyordum.
Bu arada şunu da açıklamam
gerekır: Bir öğretmen olarak kı-
mi öğrencilerimın, özellikle
Atatürkçü, ilenci öğrencileri-
"Şimdi soruyoruz, kimler öldürdü Uğur'u? Niçin
öldürdüler? Dünya onu' Yıhn HukukçusıT olarak
tanıdı diye mi? Ona 'İnsanlığa Hizmet ÖdüliT
verildi diye mi?, Atatürkçülüğü savunduğu için
mi? Ya da terörle, PKK ile savaştığı için mi?"
A R K A D A Ş L A R I
UĞUR MUMCU'yu
A N L A T I Y O R
min yaşamlannı izlemekten
kendimı alamıyorum. Bakan
olan. mılletvekıli secilen, genel
müdürlüğe yükselen öğrencile-
rim beni o denlı ılgılendirmiyor
çoğu zaman. Ama çabalanyla
topluma hizmet eden. eh kalem
tutan, ülkesi için kendını arka
plana bırakın öğrendlenm hep
ılgimin odak noktalannı oluş-
turmuştur. Yazar Sami Karaö-
ren. Muammer Aksoy'dan son-
ra Atatürkçü Düşünce Derneğı
başkanlığını üstlenen Prof. Ne-
jat Kaymaz, Prof. Arslan Başer
Kafaoğlu. İP liden Doğu Penn-
çek gıbı. Çünkü bir ülkeyı an-
cak bu tür değerler ılen götü-
rürler. İşte L'ğur Mumcu da
bunlardan biriydi.
kJon buluşmarruzda bir hayli
söyleştik. Bana sınıf arkadaşla-
nndan söz etti. Kimılerinin ad-
res ve telefonlannı yazıp verdi.
Aynlma zamanı gelmiştı. .Ama
şu soru>-u yöneltmekten kendı-
mi alamadım: "Bak Uğur, de-
dim, ben artık bir kasabalıyım.
TRT ve gazetelenn yazdıklan
dışında bir şey bilmiyorum. Oy-
sa sen Ankara'da. suyun başın-
da, politik olaylann kotanldığı
yerdesin. Söyle bana ne oluyo-
ruz? Türkiye nereye gidiyor?
Yanıtı şöyle oldu:
"Bakinız hocam, size çok yeni
bir olay anlatayım, sız, bır felse-
feci olarak, yorummunuzu
sapın. Geçenlerde beni Başba-
kanlığa çağırdılar. Yüksek de-
netleme kurulu gibi bir makam.
Gittim. Yedi kodaman bir bü-
yük masanın karşı ucuna otur-
muşlar Bana da saruk sandalye-
si gibi bir yer, bir koltuk ayırmı-
şlar. Başkanlan olduğu anlaşı-
lan ea göbeklisı konuyu açtı.
'Bakın Uğur Bey, sizi şunun
için çağırdık. Bugün Türkıye'-
de, hatta belki de bütün dünya-
da terör, eroin ve silah İca-
Uğur Mumcu'nun öldürulmesi, Atatürkçü düşünceye sahip küçük öğrencilerin belleklerinden silinme\ecek.
çakçılığı gibi konularda sizden
daha bilgılı insan yok. Onun
için lütfen bızi aydınlatın. Bu ış-
leri yapanlar kimlerdir?' "'Uğur
susmuş. Soruyu yinelemişler. O
yine susmuş. "Peki niye sus-
tun?" diye sordum. "Sustum
hocam. Çünkü oradaki yedi ki-
şıden dördü sorulan kişiler.
'"Peki nasıl çıktın işin içmden?"
Şöyle dedim: Ben, bu konular-
daki bilgılenmin tümünü ma-
kale ve kitaplanmda yazdım.
Onlar dışında söyleyebileceğim
tek sözcük yok. Dilersenız ki-
taplanmı ve yazılanmın birer
kopyasını size yollayabihnm."
Uğur. böylece o anı geçiştirmiş-
ti. Ama ya ılerisı? Dayana-
madım ve kaygımı dile getirdim
"Bunlar senı en kısa zamanda
kimvurduya getirirler evlat,
tedbirli ol." Durdu. düşüncü
sonra şu yanıtı verdi. "Beni öl-
dürmeye heves eden yalruz on-
lar değil hocam. Belkı de bağ-
naz ve gericiler, Atatürk düş-
manlan kaçakçılardan önce
davranacaklardır..."
y imdı soruyoruz kimler öl-
dürdü Uğur'.u?.Qahadaöoem-
Iîsı nıçı/f oldurduler? Dunya
onu 'Yıhn Hukukçusu' olarak
tanıdı diye mi? Ona 'İnsanlığa
Hizmet Ödülü' verildi diye mi?
Tükenmez bir enerjıyle demok-
rasiyı. insan haklannı ve özel-
likle laikliği, Atatürkçülüğü sa-
vunduğu içinmı? Ya da terörle,
PKK. ile savaştığı için mı? Şu bir
gerçek ki. Uğur eşıne az rast-
lamr bir savaşımcıydı. Satın alı-
namavan. bükülmeyen, ınanç-
lannın kavgasını veren. uy-
garlık uğruna savaşan bır ya-
zardı. Uğur'u öldürenler işte bu
konulardakı karşıtlandır.
Lise ârkaâaşı Prof. Önder Pekcan: Li..ı
.vMnviP3taroriB.i
,'i C
B!'fV*İ 0İI3 O V
î-
;
'.I:
stfl
1952 yılında Bahçelıevler'de
28 ve 29 sokaklann arasında
kalan arsadakı tek kaleye şut
atarak başladı dostluğumuz.
Galatasaray maçlanna gitmek-
ten özellikle büyük zevk duyar-
dık o yıllarda. Sonra Karakol
durağındakı ortaokul...
Uğur, mudür Sadet Göbelez
için; konuşma ve yazma yetene-
ğimi ilk ortaya çıkaran insan
derdi.
Hayatırun en zor anlannda
bile gülebilen. şakalar yaparak
etrafındakılen mutlu kılabılen
bir insandı Uğur. En büyük şa-
kalanndan biri de Deneme Li-
sesı son sınıfında kompoasyon
dersinden ikmale kalmam idi.
Bu günlerde şıir günlerini. mü-
nazaralan top oynamaya tercih
etmeye başlamıştı.
"1976, Uğur'un
meslek olarak en
verimli yıllannın
başlangıcı oldu.
Güldal onun için
huzur dolu bir
yuva, korkusuz
bir beraberlik ve
sapına kadar bir
arkadaşlık -
yarattı."
rağmen çalışmaya devam etti
ama her zaman Kemalizmin
Türkiye için tek yol olduğunu
savundu. Mehmet Alı Aybar'a
olan yakınlığı da, onun
bağımsız sosyalizmi savun-
masından dolayıdır. Ne zaman
İstanbul'a gelse beni Aybar'a
götürürdü.
Uğur'un en önemli yanı. ha-
kikatli olması idi. Yurtdışında
bulunduğum 1968-1974 yıllan-
nda beni ihmal etmedi. sürekli
mektuplar yazarak ondan kop-
mamamı sağladı. Bu mektuplar
onun karakterini ve o günlerin
koşullannı çok iyi yansıtıyor.
1970'ler, Uğur'un yazarhk
yeteneklerini mangal gibi yüre-
ği ile birleştirdiği yıllar oldu.
Türkıye'nin çarpık düzeni onu.
mesleğinin metodolojisini ya-
ratmaya zorladı. kendi kendini
eğilerek araştıncı gazetealiğe
bu yıllarda ulaştı.
1974'te Mümtaz Hoca'nın
katında. Uğur Alacakaptan'ın
mobilyalan ile beraber oturma-
ya başladık, ama onun kibar
yüreği ile bu katı, hapisten yeni
çıkmış bir emekli üsteğmene
devrettik.
1976, Uğur'un meslek olarak
en verimli yıllannın başlangıcı
oldu. Güldal onun için huzur
dolu bir yuva, korkusuz bir ba-
reberlik ve sapına kadar bir ar-
kadaşlık yarattı.
Uğur, Türkiye'nin en huzur-
suz ortamında tehditlere güle-
rek, alay ederek çalışmaya ve
üretmeye devam etti. Onun ve
Güldal'ın bir an olsun cesaret-
lerinin kınldığını veya umut-
suzluğa kapıldıklannı hatırla-
mıyorum.
Onlar için ölüm "nereden ge-
lirse gelsin hoş geldı sefa geldi"
idi. Yılmadılar. beraberce dos-
yalan didik didik edip. yeni
yazılar, kitaplar ürettiler.
Çocuklan çocuklanrruzla oy-
nadılar, beraberce eğitildiler.
Iğur, yanından aynlmadığı
ailesi ile 1993 yılbaşısını bızlerle
beraber geçirdi.
Yılbaşının ertesı günü bızım
evde babamın ve arkadas-
lannın Çanakkaie harbı sırasın-
da çekilmiş kalpakb resimlen
önünde durarak "Bana bak.
eğer ruh varsa (Güldal var di-
yor) bende bu Kuvacılardan bi-
rinin ruhu vardır herhalde"
dedi.
Ben şimdi buna daha kuvvet-
le inanıyorum. Bir kuv^aa gitti,
ama onun ruhu diğer bir kuv-
vacıya gecti.
' ğur siyasete ilk adımını
1960 Mayısında Deneme Lıse-
si bahçesınde bayrak törenı sı-
rasında Osman Paşa marşını
söyleyip bayrak açarak attı. 27
Mayıs devrimi onun için bir dü-
şünsel dönüşüm oldu. 21 Ma-
yıs'ı Uğur'un evinin çatısından
izledik.
Daha sonra ilk gazeteciliğıni
21 Mayıs mahkemelerini, mü-
kemmel hafızası ile bır teyp
bandı gibi izleyerek yaptı. Bü-
tün celseleri satır satır gazetesi-
ne aktardı.
İşte bu yıllarda İlhan Sel-
çuk'u, Gazı Osman Paşa Ma-
hallesi'nde bu evde beraber din-
ledik. Sonra Doğan Avcıoğlu
ile tanıştı. Yakm arkadaşımız
Uğur Yurdakul'un ablası Avcı-
oğlu ile evlendi. Bu vesile ile
Uğur, Doğan abisi ile tanıştı ve
sıyasi çizgisi bu tanışma ile çizil-
meye başladı.
Üğur her zaman Doğan abi
tarafmdan çok etkılendiğıni,
hatta ilk gazetecilik derslerini
ondan aldığını söylerdi Sosya-
list Kültür DerneğTndekı gün-
ler, Uğur'un Kuvay-ı Milliyeci-
liğıni ateşledi. Uğur, TİP vesos-
yalist harekete sempati duydu,
Mumcu siyasete ilk adımı 1960 mayısında attı. Daha sonra ilk gazeteciliğıni, 21 Mayıs mahkemelerini, mükemmel hafızası ile teyp bandı gibi izleyerek yaptı.
Cezaevi arkadaşı Ömer F. Ciravoğlu
'Sakıncalı PiyadeTelefon ettiğimde. "acaba tanır mı'" diye dü-
şünmüştüm. 12 Mart dönemınde Mamak'ta
ayru koğuşta hapis yatmıştık. Esprili kışilikleri-
mız, bizı yakınlaştırmışü. Havalandırma saatle-
rinde bırlikte volta atardık.
Sonralan değişık yerlerde, birkaç defa karşı-
laştık. Ayak üstü sohbetler yapıp. hal hatır sor-
duk.
Karşı karşıya gelsek, tanıyacağından kuş-
kum yok. Ama ismen hatırlayacak mıydı? Üs-
teliJc o kadar meşgul insan. Kafasmda binlerce
isim, yer, tarih. Daha ben "Hatırlayabildin mi
abi" sorusunu bitırmeden, 12 Mart günlerimıze
gönderme yaparak anımsadığını dile getirdi.
Çok sevinmiştim.
Hapishaneler. genellikle kasvetli, havası ağır
yerlerdır. Buralan neşelendirecek. hayaü biraz
daha dayanılır hale getirecek ihtiyaç çoktur. İş-
te Uğur, 12 Martta Mamak zındanını bızler
için çekilir hale sokan kişilerden biriydi. Üstelik
Mamak'ın en karanlık günlennde bunu yap-
mıştı. Bitmez tükenmez espri üretme >
r
eneği ile
bizleri hep güldürdü. Özellikle genç ve heyecan-
lı oluşumuzdan. farkında bıle olmadığımız sek-
ter yanlanmızı dalgaya abr, güldürür, düşün-
memizi sağlardj.
İnançlılığı da yüksek düzeyde onda tanıdım.
Kesinlikle doğru olduğuna inandığı şeylerden
taviz vermedi, vermezdi. 12 Martçılarla sonuna
kadar mücadele etti.
O dönemde bütün davalar polıtikti. En
küçük bır tavız vermek, kışıyi kolayca ögürlü-
ğüne kavuşturabiliyordu. Kendi davamızda
bunun onlarca örneğini görmüştük. Bu yolu
kesinlikle seçmedi. Bedelıni de her zaman öde-
di.
Hapisten çıkınca. yedeksubaylık hakkını
yaktılar. "Sakıncalı Piyade" oldu. Bunu bile
kuvvete dönüştürdü. Hep "bedel" ödedi. So-
nunda bedellerin en ağınnı. yaşamını.
Ne için? İnsanlık için güzellik için güzellikler
için. Hepimiz ıçın. İnsan haklan. demokrası ve
özgürlük savaşcısı sevgili Uğur. en büyük tesel-
limiz, bütün Türkiye'nin seni uğurlamak için
ayağa kalkması. Boşuna değilmiş emeklerin.
Senı gerçekten ve yürekten özleyeceğız.
(
Sakıncalı 'nın albayıSakıncalı Piyade'nin 97.
sayfası. Mehmet Arkış'ı
anlatıyor Uğur Mumcu.
Emekli AJbay Arkış'ı. Oğlu.
Osman. Deniz Gezrniş. Yusuf
Arslan ve Hüseyin İnan'la
bırlikte yargılanmış ve idama
mahkum edilmiştir. Ziyarete
gider oğlunu Arkış, Mamak
Cezaevi'ne. Birkaç kelıme
konuşur. muhtırayı eleştirdıği
sanılan bu birkaç kelime için de
Sıkıyönetim savcılığına ihbar
edilir. Tanıklan sonradan
bulunan bir ihbardır bu.
Cezaevinde görevlı askerler
taruk gösterilir. Arkış
tutuklarur.
Duruşmada. askerler bir türlü
dilleri dönüp de muhtıra
diyemezler. Yargıç. biraskere
sorar, "Sen duymuşsun, bu
sanık, neye küfretti? ". Asker,
"Muhtara" der, "Bizım
muhtara küfretti". Aradan
yıllar geçer, Arkış ve Mumcu,
taruşırlar.
72'de emekli olur, Arkış.
İstisnasız bütün darbelere
karşıdır. 1977'de."Bugünün
işkencelerinin gerçek sahıbi
emperyalizmin yerli
işbirlikçileri" dediği için
hakkında dava açılır. 1982'de
sonuçlanır. dava. Bır>il hapis
cezasıverirler.
Orhangazi cezaevinde yatar.
İdamdan kurtulan oğlu
Osman. bir gözü kör Berlın'e
yerleşir. Önce tabancasını
alırlar. ardından askeriyeye ait
sağlık kartını. Kansı Jale, bır
oğlu, bir kocası arasında
cezaevleri arasında dolaş-
maktan yorgun. Osman'ın
boşandığı kansından kendısine
kalan üççocuğuyla uğraş-
malarda kanser olur. ölür.
Bugün yaşamını özetlerken.
yakınmalardan uzak Arkış.
Uğur Mumcu'yla tanışmış
olmayı. yaşamının en güzel
günleri arasında sayıyor.
Olümünün acısının. eşı Jale'yi
yitırmış olmasının acısını bile
bastırdığını sövlüyor.
BİTTİ
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
"Şeytan Ayetleri"
Târöşması...
"Şeytan Ayetleri" yine günün konusu, konuya eğılir-
ken işı bilenlerinden öğrenmeyi yeğledim. En sağlıklı
kaynak, Turan Dursun'du. Turan Dursun, 19 Mart 1989
günlü "2000'e Doğru'dergisindeyayımladığı, sonradan
"Tabu Can Çekişıyor-Din Bu 1 " kitabına alınan yazısının
sonunda şöyle diyordu:
"K/sacası: 1- 'Şeytan Ayetleri' olayı gerçektir. Bunu
yok sayma çabaları da boşunadır 2- Dıyanet işleri Baş-
kanlığı en buyük Islam otoritelerince de sağlam kabul
edilen hadise dayalı ayetlerle destekli bu olayı yok say-
ma yenne ulkede kimseye yararı olmayan din terörünü
kınayıcı çabalara gırse çok daha yararlı bir tutum gos-
termiş olurdu. Çünkü gerçek olduğu halde bu olaya "ifti-
radır', 'dinsizlerin uydurmasıdır' bıçimindeki sözler,
cinayete azmettiren fetvalara çanak tutmaktan başka bir
şeye yaramaz.'
Turan Dursun, "Şimdi, olayın gerçekliğini dile getiren
kanıtları gorelim:" dedıkten sonra "Şeytan Ayetleri"
olayına değindiği, bu olayı dile getirdığı savunulan ayet-
leri inceliyor. "Hacc 'suresinin 52. ayetı ve izleyen ayet-
ler. Bu ayette. her peygamberin "okuduğu şey'e "şey-
tanın bir şeyler kattığı" ama "Tanrı'nın, şeytanın kattığı-
nı neshettiğı (hukumsuz bıraktığı) ve kendi ayetlerini
geçerlı-sağlam kıldığı" anlatılır Turan Dursun, şöyle di-
yor:
"Görülduğü gıbianlatım, Şeytan Ayetleri' diye bilinen
ayetlerin 'Kuran'a sokulup sonra çıkarıldığı, sokanın
şeytan, çıkaranın da Cebrail aracılığıyla Tanrı olduğu'
yolundaki ifadelere uygundur. Zaten, 'tefsirler' de bu-
nun için bu ayetleri, olayın yansıtıcısı olarak görurler.
52. ayetten sonraki ayetlerde de aynı olaya uygun anla-
tımlar bulurlar."
Isra suresinin 73-75 ayetleri ile bu ayetlerin anlamları
şöyle
"(Ey Muhammed!) Senı, sana vahyettiğimizden uzak-
laştınlıp daha başkasını ileri surerek bize ıftıra etmeye
sürüklüyorlardı neredeyse. O zaman seni dost bulacak-
lardı Eğer seni pekiştırmış olmasaydık, andolsun ki on-
lara eğilım gosteriyordun az kalsın. O zaman sana,
yaşamı da ölümü de kat kat azab biçiminde tattırırdık.
Sonra da bize karşı biryardımcı bulamazdın."
Turan Dursun, daha sonra ikı "hadis" örneği veriyor;
şöyle "Hadıs'"\ "Peygamber Mekke'de NECM suresini
okurken secde etti ve onunla bırlikte, -aldığı toprağı alnı-
na goturen yaşlı birinin dışında- Müslüman ve puta ta-
pan herkes SECDE etti'". Anlatan Peygamberin arkadaş-
larr Abdullah İbn Abbas, Abdullah ibn Mes'ud. KAY-
NAK. Buhâri (Bkz. Di. Baş. Yay., Tecrid, Hadis No: 555,
556) Tırmıziı ve öteki hadis. fıkıh kitapları.
Turan Dursun, şu sorulan soruyor 1- "Peygamberin
can düşmanı" diye nitelenen putataparlar nasıl oldu da
Peygamber'le bir araya gelebıldiler? 2- Putataparlar na-
sıl oldu da Peygamber'le bırlikte secde ettıler?
Bu soruların karşılığını bulabilmek için bundan sonra-
ki hadis iyi incelenme''idır
Hadis 2 "Peygamber Mekke'deyken, NECM suresini
okuyordu. Lat'ı, Uzzâ'yı ve bir oteki, üçüncü (put) olan
Menjît'ı gordunuz mü diyen yere gelince: Şeytan, Pey-
gamber"m diline şunu atıverdi (sokuşturdu):
işte bunlar, yüce turnaterdır (ğarânik). Şefaatleri de
elbetteki umulur.'
Bunun üzerine (putataparlar): 'Muhammed daha on-
ce değil, bugün tanrıçalarımızı iyi (sözlerle) andı!' dedi-
ler.
Yine bunun üzerine Peygamber secde etti ve onlar da
SECDE ettiler. İşte bu nedenle de Tanrı şu ayeti indirdi:
(Ey Muhammed!) Senden once hiçbir Peygamber
(Resul, nebı) yoktur ki şeytan onun okuduklan arasına,
(bir şeyler katıp) bırakmasm. Tanrı, şeytanın bıraktığını
bozar (kaldırır), kendi ayetlerini güçlendirir. Tanrı Bilen-
dır, Hıkmetli'dir." (Haccsuresi, ayet52)
Anlatan Peygamberin arkadaşları: Abdullah ibn Ab-
bas'ın da ıçinde bulunduğu bir topluluk .
Çok açıkça görülüyor ki: ikinci hadis, birinci hadisi ta-
mamlıyor. Daha doğrusu, ikısi aynı hadistir. Birincisi
eksik, ikincisi tamam. Ve çok açıkça şunların anlatıldığı
görülüyor: Putataparların Peygamberlerle bırlikte SEC-
DE etmelerinin nedeni: "Peygamberin üç putu (Lit'ı,
Uzza yı ve Menât'ı) oven sözlerle anması ve bunu 'âyet'
olarak okumasıdır."
Üç putu öven sözlerı "Peygamberin diline ayet olarak
sokan ŞEYTAN'dır.
Yani bu sözlerin oluşturduğu 'ayetler', Tanrı'nın ayet-
leri değil, Şeytanın ayetleri d/r
Şeytanın ayetleri' sonradan sureden çıkarılmıştır.
Hacc suresinin 52. ayetinde anlatılan da budur..."
Turan Dursun, 4 Eylül 1990'da istanbul'da evine gider-
ken öldürüldü. Vurulduktan sonra eve giden "2000'e
Doğru" muhabirleriyle, Turan Dursun'un yakınları, evin
polislerce duman edıldiğini, yatağın ikiye katlandığını
gördüler. Yatağın üzerine "Kutsal Teror Hizbullah" adlı
bir kitap konmuştu. Polisler arasında "Hızbullahçı" mı
vardı ne?
Turan Dursun, Salman Rüşdü'yü eleştirirdi yakınları-
na; özetle şöyle derdi:
- Onun amacı gerçeği açıklamak değil, romanının ya-
ratacağı sansasyonla para kazanmak. Iran'dan tepki
gelince geri adım attı, korkak, ürkek davrandı. Hem de
yetersiz, bilgisiz!
Salman Rüşdü'nün kitabını bilmiyoruz; Aziz Nesin ya-
yımlayınca öğreneceğiz. Bir şey bilınmeden nasıl de-
ğerlendırilebilir? İranlı yetkililerın, bir başka ülkenin
insanına "olüm" cezası biçmeleriyse, usla, insanlıkla
bağdaşacak bir şey değil...
Laiklikgibisi var mı?
BULMACA
SOLDANSAĞA:
1/ Melih Cevdet Andayın
bir romahı. 2/ Eskiden
şairlerin. kasıdelennde
övgüsünü yaptıklan kişi-
lerden aldıklan para va
da hediye... Olta ya da tu-
zağa konulan yem. 3/
Karagöz'ün başlığına ve-
rilen ad. 4/ Yapma. et-
me... Şöhret. 5/ Güney
Amenka'dakı dağ sırası-
nın adı... İhüras 6/ Ev-
ren... İskambil oyunla-
nnda kâğıt atma sırası. 7/
Uluslararası Tiyatro Enstitüsü'-
nün simgesı... Oğuz Kağan ile öz-
deşleştinlen Hun imparatoru. 8/
Tanmda kullanılan azotlu gübre..
Donuk renkli.9/ Nazi partısınin
hücum kıtasını simgeleyen harf-
ler... Meksika'ya özgü sert bır içki.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Resat Nuri Güntekin'in bir ro-
manı... Kök. asıl, temel. 2/ Isiak..
Nijerya'run para birimi. 3/ Kolay-
lıkla paraya çevrilebilme özelliğı
fazla olan varlıklar. 4/ Yıyecek. besın... Nikelin simgesi. 5/
Ayakkabı çekeceği... Eylemlen olumsuz yapmakta kullanılan
ek. 6/ Yenmek. 7/ Yurdumuzda turistık bır göl... Anadolu'da
kuruimuş eskı uygarlık. 8/ Kekemelik. 9/ Boğa güreşinde kulla-
nılan kırmızı kumaş parçası.