Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT1993 PERŞEMBE
12 DIZI
Prof Uğur alacakaptan, fakültede dekanhğını yaptığı hücre arkadaşı Mumcu'yu anlattı
Cezaevîııi renklendiren insan
AJNKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇI
B
-5-
izi. mahkum edıp tu-
tukladılar. Cezaevine götürül-
dük. Baktım. Doğu Perinçek
Şaşırdı, bizi görünce. 'ne an-
yorsunuz" diye sordu. Tutuk-
landık. dedık. Çin kontenjanı
dolduğu için bizi Rusya sınınna
götürüyorlar."
Bu anının sahibi. Profesör
Uğur Alacakaptan. Uğur Mum-
cu ve anılar denildi mi. 12 Mart
döneminin koşullannı ve cezaev-
lerini konuşmak kaçınılmaz.
Ama önce tanışma. Uğur'u öğ-
renciliğinden biliyor Alacakap-
tan, kendisi o zamanlar doçent.
Yakınlık, asisian olduktan
sonraya denk geliyor. Alacakap-
tan, erken dekan olmuş, arkadaş-
lan arasında sıkıntılan oluyorza-
man zaman. En büyük yardımcı-
lan Adil Özkol ve Uğur Mumcu.
Solculann sağcılan döveceğin-
den haberleri olduğunda Mumcu
ve Özkol. dekan arabasıyla
kaçınyorlar sağalan. O sağcılar-
ki, 12 Mart sonrasının öncü muh-
birvetamklan.
Her zaman akılcılıktan yana.
vuralım-kıralımlardan uzak bir
Mumcu, Alacakaptan'ın sevdiği.
"Onun kadar vatanını. insanını
sevenı görm'edim. Kendisinden
baska herkese ilgi gösterirdi.
Nasıl ıçim yanıyor bılemezsiniz.
Hem kardeşım. hem oğlum gibi
sev dim. Bır Osmanlı efendisi gibi
saygılıydı da" dıyor.
JL lk gözaitına alınışla başlı-
yor, cezaevi anılanna Uğur
Alacakaptan. Elrom kaçınlın-
ca, Nihat Enrrûn emriyle gö-
zaitına alınır. pek çok kişi. Ara-
lannda dekanlar, profesörler
vardır. Prof. Alacakaptan da
bunlardan biri. İlhami Soysal,
Bdl-ıri Savcı. Uğur Mumcu,
Ad I Özkol. neredeyse bütün
üniversıte Mamak'ta. İlhami
Soysal. Mümtaz Şoysal, Uğur
Mumcu ve iki kişi daha bir ya-
taktalar. Biri hoduyor. Müm-
taz Stnsal. "Söyle şuna horla-
mayı kessin" diyor. Mumcu'ya.
Mumcu. karşıhk veriyor,
"Dekan sensin. sen söyle". Er-
tesi sabah hamam günü. İki
Uğur, bırlikte gidiyorlar.
Mumcu, esprisini patlatıyor.
"Aşın uçlartemizleniyor".
Terziodası
Ya cezaevindeki ilk gûn.
Daha ısim sorulmadan çağınlı-
yor berber. Saçlar kesiliyor.
ardından terzi odasına gönderi-
liyorlar. Terzı odası meşhur, iş-
kenceye gönderileceklerle gön-
derilmeyecekler orada aynlı-
yor. Alacakaptan'ın üzerinde
siyah bir palto. Mumcu'da ye-
dek subah giysisi. Terzi odasına
gıden yol boyunca Mumcu
kendisıne verilen komutlan ka-
bulediyor, "Dikaaaat, 11-1 nö-
betçisiyim, nöbetim esnasında
vukııaüm yoktur. komu-
tanım...'. İlk havalandırmaya
çıkanlış, Naam Hikmet'in di-
zelerini anımsatıyor, "Bugün
pazar, bugün beni ilk defa ha-
valandıımaya çıkardılar". Nec-
det isımlı bir çavuş bırakmıyor
peşlerini. altı gün boyunca, et-
raflannda. Sonradan öğreni-
yorlar, dövdürtmemek için
beklermiş Necdet Çavuş.
Bir bölümü Sakıncalı Piya-
de'de yer alan anılanndan İco-
pamıyor Prof. Alacakaptan.
Idamlık Süleyman'la Remzi,
avluda buz kırdırmalar. Ma-
OKULVEKURSU
ARKADAŞIÖZKOL
• İlhami Soysal, Bahri Savcı. Uğur
Mumcu, Adil Özkol, neredeyse bütün
üniversite Mamak'ta. İlhami Soysal.
Mümtaz Soysal, Uğur Mumcu ve iki kişi
daha biryataktalar. Biri horluyor.
Mümtaz Soysal, "Söyle şuna horlamayı
kessin" diyor, Mumcu'ya. Mumcu.
karşıhk veriyor,"Dekan sensin, sen
söyle".
A
u
A
R
Ğ
N
K A
UR
L
D A
MU
A T
ş
M
1
L
IC
Y
A
u
0
R
'y
1
u
R
mak'ın. içindeki daktilosun-
dan dolayı politbüro diye ad-
landırdıklan 12 nolu hücresi,
tahl^ebeklentisi.
M şte bu tahliye beklentisi
de yazılmadan geçilemeyecek-
lerden. Güvenılen bir sava var.
karan dosyaya koyacak, Saa-
dettin Üçüncüoğlu'na götürüp
kafasına vuracak. "Bövle dosya
mıolur"' Bırcumagünü, 14.30-
da karar açıklanacak. İki Uğur
konuşuyorlar. !4.40"da karan
öğrenir arkadaşlar. 15.20'de de
gelirler. kimse gelmezse iş yaltı
demektır. Tam 15.20'de kapı
acılır. Av.UrhanTosun. Tamam
der, tahliye. Koğuştaki diğer
gençler şapkalan fırlatır havaya
sevinçten. Askerler de Tosun'u
dövçrler evire çevire.
/hbarcı.CanÖzbey.MHP
takımından. Dosya incelenir-
ken. Sıkıyönetim Komu-
tanlığı'na yazılmış bir yazı görür
Uğur Alacakaptan,
"Adamımızdır. koruyun". Bel-
ge, mahkemeye sunulur ama
kimsenin umurunda değiliz.
Uğur Mumcu, etkileyici bir ko-
nuşma yapar. tahüyesıni isteye-
rek. Mahkeme heyeti, bir odaya
girer. karar zamanı. Tam bu sıra-
da hiç ilgisı olmadığı halde oda-
ya. şımdi HBB'nin yöneticılerin-
den olan Bülent Öztürkmen gırer
ve çıkar. tahliye isteği de reddedi-
lir.
Ünlü yoklamalar
Ençok nelere mi gülünür ce-
zaevinde? Yoklamalara. Müm-
taz Soysal, Alacakaptan'ın ha-
yatında tanıdığı en sulu insanlar-
dan biri. Yoklamada onun
karşısına düşmemek gerek.
Mumcu ise bir türlü hakım ola-
maz kendıne. gülme isteği gelin-
ce. Mumcu'nun cezaevine özgü
bir alışkanlığı da uyumak. Za-
manının büyük bölümünü
uyuyarak geçiriyor. Bir, mektup
geldiğinde. bir de günlük gazete-
leri okumak için uyanıyor. "Ne-
den. uyuyorsun oğlum " diye so-
ruyor Alacakaptan. "İnfazdan
yiyorıım hocam" diyor.
B ir akşam üzen. hava-
landınlmaya çıkanlıyor. iki
Uğur \e Adil Özkol. Haberleri
dinliyorlar radyodan. Önce hain-
ler listesi açıklanıyor. Üçünün de
ışmi listede. Ardından Ankara
Üniversitesi Senatosu'nun açı-
klaması, 'Sıkıyönetim Ko-
mutanlığı'nın aldığı bütün karar
ve uygulamalan onaylıyoruz".
En çok bu koyuyor. ağlıyorlar.
Ecevit'in uzun süren ilk başba-
kanlık dönemi. Terörle Müca-
dele Yasası hazırlansın istiyor.
Bir taslak hazırlanıyor, Alaca-
kaptan'dan da incelemesi iste-
niyor. Bir gece yıne ıki Uğur ve
Adil Özkol, yani bırkaç yıl son-
rasının vatan hainleri çalışıyor,
yasayı inceliyorlar. Bakıyorlar.
silah bulundurmanın oezası elli
bin lirayia. bir ay hapis. Az de-
niliyor. yüz bin lira olsun. Böyle
geçiyor yasa.
ü.ç arkadaş. Moskova'-
dalar. Astragan bir kalpak alı-
yor Uğur Mumcu. Otelin asan-
söründe Amenkalı ve Kanadalı
turıstlerlekarşılaşıyorlar."Beğen-
diniz mi?" diye soruyor Mumcu.
"îşte bunu takarak. Mustafa Ke-
mal. batı emperyalızmine karşı
mücadele verdi, ülkesinin
bağımsızlığını savundu". Nazım
Hikmet'in evine gidiliyor. Bır
radyo. sadece Türk radyosunu
alabilmek için güçlendirilmiş, hü-
zünleniyorlar. Hikmet'in her yaz,
Türkiye'y'e yakın sahillere gidip
karşı kıyılan seyrettiğıni duyun-
ca, daha da artıyor bu hüzün.
Ençok kimlere mi kızıyor, dö-
neklere. Hakim Saadettin Üçün-
cüoğlu sola. sosyal demokrasiye.
Ecevıt'e düşmanlığını çekinme-
den dile getinyorduruşmalarda.
1977 seçımlerine bır gün kala
Ankara'da miting var. Binlerce
kişi toplanmış bağınyorlar, "Baş-
bakan Ecevit". Kalabalık arası-
nda görüyorlar hakımı. Mumcu,
öfkeleniyor, •"Döveceğim bu he-
rifi". Alacakaptan, zor sakinleş-
tiriyor. Alacakaptan, biliyorki
sözünü budaktan esirgemeyen
Mumcu. kendisinin de bir yan-
lışını görse söyleyecek. hatta ya-
zacak.
Uğur Alacakaptan'la (sağda) hapisane arkadaşlığmdan, yol arkadaşlığına.
Kerim Afşar,can dostunu anlatırken, 'onun onurlu yolunda birlikte yürüyelim'diyor
Atatürk arkadaşun MıımcuKerim Afşar, kendi deyişiyle 'Mumcu', yu öfkelendiriyor, karaniık güçieri çileden
anlatıyon Kimi okul arkadaşıdır, kimi çıkarıyordû.
asker arkadaşı. Ama mumun ışık gûcü arttıkça artıyordu.
Mumcu benim Atatürk arkadaşmıdı. Ö> le ki artık Mumcu bile bunu
Sanırım dostluğumuz altmışb yılların öıdeyetniy ordu. kendisi için ne kadar
başlanna da> anıyor. tehlikeli olduğunu bile bile.
Ben27Mayıs
Devruiu"
>
nden sonra
Atatürk 'ün Büyük
Nutku'nu günümüz
Türkçesivle Ankara
Radyosu'nda okurken o
da önceleri Devrim.
Giderek toplumumuzun
gözü, kulağı, beyni,
vicdanı olan bu ışığı
taşıyamadık.
.Vluhsin Ertuğrul,
Muammer Aksoy, Nadir
Nadi'den sonra
kaybettiğim ödünsüz
Atatürk arkadaşun sevgili
Mumcu!
Kimsuçlu?
sonra Yön dergisinde ışımay a başlamtştı. KatiUer maşa, kiralık eller...
Sıksık Yön Dergisi'ni çık?ran rahmetli Asü suçlular?..
Doğan Avcıoğlu'nun bürosunda Atatürk ilke ve doTİmlerinden -özellikle
: karşılaşıyorduk. laiklik ilkesinden-durmadan ödün veren
Sonra Cumhuriyet'teki ydlar... gelmiş geçmiş tüm ikridarlar. partiler,
Ben, bilmem neden, Uğur Mumcu'ya hep liderter. bireyler, hepimiz...
Mumcu diy e hitap ettim. Giderek toplumumuzun gözü, kulağı,
Acaba bu mumcunun mumu bildiğimiz beyni, \icdanı olan bu ışığı taşıy amadık.
mumlardan değildi de ondan mı? Bu mum. Mumcu'y a ağıt y akışmıyor.
yalnız kendi dibini değil. çevresini aydınlatı- Ya/ıklanmak acımızı eksiltmiyor.
yordu. Erimiyor, büküunüyor, tükeıuniy or. Sadece cenazesinin ardından değil,
üfledikçe parlıyor, söndürmeye yeltendikçc ödünsüz Atatürkçü Mumcu'nun onurlu
gözleri kamaştırıy or, karanlıkta çaJtşanları yolunda hep birlikte yürüy elim. Mumcu'nun mumu, kendi dibini değil, etrafmı aydınlaüyordu...
Haksızhğın korkusuzsavaşçısıK
Xm.öşe grubundan değil, Adil
Özkot. Ama köşe grubunun gelen
geçen kızlara laf atan, ağaca çıkıp
kızlar geçerken önlerine atlayan de-
likanlılannı şnımsıyor. 1952'de
Bahçeüevler İlkokulu'na dönem
arası gelen nakiller arasında üçüncü
sınıftan bir öğrenci ilgi odağı olu-
yor. Solaklığı da şaka konusu ama
sözlü göndermelerin tümü kar-
şılığmı ahyor, sözünü sakınmıyor
bu yeni öğrenci. Kjsa zamanda da
Uğur Mumcu adı bütün okulu ku-
şatıyor.
Adil Özkol da bu kuşatmadan
nasibini alıyor ve yıllarca sürecek
dostluk böylece başbyor. Lisede
edebiyat bölümünü seçiyor Mum-
cu, ama bakıyorki köşeden arka-
daşlannın hepsi fen bölümünde.
Şube değiştiriyor, Adil Özkol'Ia
sınıf arkadaşlıklan da on beş günle
son buluyor. Ama üniversitede bu-
luşuluyor yeniden. aynı kürsüde
asistan da olunuyor. Eğitim Fakül-
tesi'yle Hukuk Fakültesi yanyana.
Özkol ve Mumcu öğrenciler henüz.
leri hüzünle seyreden, ihbarcılarla
kıyasıya tartışan bır Mumcu bu.
Zorlu ve Polatkan'ın idamlanna
çok üzülmesinin de tanığ Özkol. 22
Şubat ve 21 Mayıs darbe girişimle-
rini uzaktan izliyor. hükümete çok
kızmakla birlikte bu tür girişimleri
ciddi bulmu-
Talatyor
Aydemir'in
tüm suçu üst-
lenmesini be-
ğenıyor, adı
bir gümriik
yolsuzluğuna
kanşan mah-
keme üyesi-
ne, "Şerefli
bir subayı şe-
refsız bir ha-
kim yargı-
layamaz" de-
mesini unu-
tamıyor.
ç
ijiyasal
• Özkol, 27 Mayıs'ı
coşkuyla karştlayan
ve ömrü boyunca
savunan bir
Mumcu'yu
anımsıyor. Ama
evlerinden toplana .
Demokrat partilileri
hüzünle seyreden,
ihbarcılarla kıyasıya
tartışan bir Mumcu
bu.
saygın bulduğu bır ceza profesö-
rüydü. Bu nedenle Nihat Erim hü-
kümetine girmesini bile önerdiler,
reddetti. Yazdığı ders kitabından
dolayı tutuklanan Prof. Mümtaz
Soysal'ın vekaletini almıştı Uğur
Bey. Önce üç kanaldan haber yol-
landı. Derhal. Soy-
sal'ın avukatlığını bı-
rakmalıydı. Aldır-
mayıp, davayı so-
nuna kadar götür-
mesi Uğur'u çok et-
kiledi. -Üstelik Soy-
sal ıle önceden hıçbır
yakınlığı olmadığı
halde' diyordu.
MJ\\ bayram ak-
şarru aralannda
Mumcu'yia Özkol'-
un da aralannda bu-
lunduğu beş-altı ar-
kadaş, Ahmet Tah-
takılıç'ın Kızılay'-
daki evine giderler.
Son zamanlarda bi-
lanmıyor. 12 Mart'ın ilk günleri,
henüz cezaevinde koşullar pek sert
değil. Görüşler yüzyüze ve akraba-
larla sınırlandınlmıyor. Ziyaretçi-
lerle tutuklular büyük bir odada
toplanıyorlar. Mumcu ve Özkol
tanıtım görevini üstleniyorlar. Her
gelen ziyaretçıye, Soysal'ın da oda-
da bulunduğu söyleniyor ve geçmiş
olsun demesı isteniyor. Sonra da zi-
yaretçilenn arkasına geçilıp ho-
canın bol bol öpülen yüzü ve lafa
tutuluşu izleniyor. Hem hoca hem
d kilileri gülüyor.de kç/^il
a,zkol, Mumcu ve Alacakap-
tan, Moskova'ya gidiyorlar, yıl
1976. Nazım Hikmet'in mezannı
ziyaret ediyorlar. Mezartaşında
Naam'ın silueti. rüzgara doğru yü-
rüyor. Uzun uzun seyrediyor
Mumcu. Özkol'a soruyor,"Rüzgar
hem bildiğimiz rüzgar, hem de ruz-
i-gar deyişiyle. zaman demektir. Li-
sede okumuştuk. hatırlar mısın"?
Hatırlıyor, Özkol. "Nazım za-
marun üzerine rüzı^ . -...- jzgargıbiyürümüş..
Eğitim Fakültesi'nden bir profesör. yollan ayn ama TlP'e yönelik her r a z
gölgede kalmıştır Tahtakılıç. Oldü gitti, esinti hala duyuluvor'
arabasına binebilmek için Hukuk'- saldında, Emek Dergisi'neölümlen Partisinin liderliğine oynamasını is- diyor, "Bakalım biz bir^yaprak^pl-
kınayan zehır zemberek_ yazılar terler, onlar ve onlar gibi düşünen
de destekleyeceklerdir.
un önünden geçmek zorunda. Tu- „_._ ... ... . „ . . „ , .
valet penceresınden görüyorlar ho- yazıyor Mumcu. Özkol TIPyöneti- gençler
canın geçişini, eli burnunda. Bağın- "" •" —""—' *•*••—-••'"•• " D
- •*•-•-- •
yor ve kacıyorlar, "Burnunu kanştır-
ma". Hoca. sağına soluna bakını- tavır almasın". Umursamıyor. 12
' " Mart geliyor. yinesusmuyor Mum-
ası ya, uyanyor Mumcu'yu "Bu Tahtakılıç, büyük ilgi gösterir genç-
yazılardan dolay, sizinkıler, sana lere.Planlar.progfarnlaryap.br-
l " U 12 k birii k d i i i
İki dost Moskova'da. Yıl 1967.
ğ
yor. kimseler yok. Yan yana bütun
sımflann pencerelennden bağır-
mayı sürdürüyorlar. Hoca şaşkına
dönüyor, onu izleyen sesten. Elini
bumundan çekmeyi bile akıl edemi-
yor. Mumcu'y la, Özkol, günlerce
gülüyor, gülüyorlar.
Özkol, 27 Mayıs'ı coşkuyla karşı-
layan ve ömrü boyunca savynan bir
Mumcu'yu anımsıyor. Ama evle-
rinden toplanan Demokrat Partiü-
cu. Tutuklanıyor Prof. Üğur Ala-
cakaptan'la birlikte. Bir hatırlatma
yapıyor Özkol burada. "Uğur'un
Alacakaptan'a olan sevgisinin sa-
dece bu raslantısal birlikte tutuk-
lanmaktan kaynaklandığnı
sanmasınlar" dıyor,'"Asıl neden
başkadır. Alacakaptan'ın, 12 Mart
öncesi siyasal gruplaşmalanyla bir
ilgisi yoktu. Resmi çevTelerin de
ken, birisi kendisini tutamaz, pat-
latır kahkahayı. Ardına bakmadan
da çıkıp gider. Kısa bir sessizlikten
sonra onu diğerleri izler. Aradan
yıllar geçer," Tahtakılıç bizi görse
de tanımaz" dedikleri bir dönemde
Mümtaz Soysal'ın duruşmasında
karşılaşırlar. Parmağmı sallar Tah-
takılıç, "Sızi iyi hatırlıyorum".
Bu kez, cezaevinden bir anı.
Mümtaz Soysal, tanıdığı. tanı-
madığı erkeklerie öpüşmekten hoş-
sun kıpırdatabilecek mîyizT' Öz-
kol, soruyor bu kez,'" Tahminin ne-
dir?, ne yapabileceksin?" Çoğun-
lukla siyaset konuşan ya da gülen
nuşmalardan biridir bu. Kuman
sevmediği ve oynamadığı halde bir
Spor-Toto deyirniyle yanıtlıyor
Mumcu. "Sıfır, bir veya iki. Şimdi-
lik kolon boş".
.. "O gün boş kalan kolonu" diyor
Özkol, "Ankara'da ve Türkiye'de
yüzbinler doldurdu".
Yann:
Avnkat M. Emln Değer,
Prof Knter Atmç.
Uğur'u Turan Dursun
Karşıladı...
Melbourne'de Figen Haşimoğlu adında bir Cumhuriyet
okuru. "Mumcu Ailesine" iletilmek üzere şu dizeleri verdi.
Figen Haşımoğlunun dizelerını burayayazıyorum:
"Sevgıyi ölüme boğduramazlar/Silahla gerç&ği sustura-
mazlar/Mumcu'yu vuran zavallıcıklar/Karanlığın içinde
kaybolacaklar."
Avustralya'dan döndükten sonra, Figen Haşimoğlu iki
kez aradı telefonla. Birınde, sabahın erken saatiydi, orada
gece olmalı; ağlıyordu...
Figen Haşimoğlu, İngilizceöğretmeniyken Avustralya'ya
gitmişti. Eşi Ali Haşimoğlu'yla birlikte, orada birçorapfab-
rikasında çalışıyorlardı. Oğullarının adı Dinçer'di. Figen
Hanım, kızlık soyadını oğluna vermiştı, babasını yaşatmak
için...
Ben Avustralya'dan ayrıldıktan sonra, orada çıkan gaze-
telerin çeşitli yayınlarla Uğur'u andıklarını öğrendım. Tırtu-
cu basın, "dinci"\er, Uğur'dan yana bir şey yazar mı hiç?
Yazdıkları ya timsahın gözyaşlarıdır ya da "İyi oldu, kurtul-
duk!" demeye gelen tümceler.
Melbourne'de, Türkiye'den gelen Kürtlerin.Meclis önün-
de açlık grevleri vardı. Türkiye'de Kürtlere yapılan baskıla-
rı kınamak için açlık grevine gitmişlerdi. Akşam, Gürbüz
Koyunoğlu'nun çalıştırdığı "Tavema Halikamas'İa yemek
yiyorduk. Bu açlık grevinden söz ettiler. Kürtlerden biri,
Uğur Mumcu'nun öldürülmesiyle ilgili olarak:
- iyi oldu, hoşlandım! demiş.
Kuşkusuz, bunu söyleyen Uğur'u tanımıyordu. Arkadaş-
larıma:
- Açlık grevinin yapıldığı Meclıs binasının önüne gidelim!
dedim. Kimi, gitmek istemedi, benim de gitmemi istemi-
yorlardı...
Sonunda gitmeyi kararlaştırdık bir grup, açlık grevı ya-
pan Kürtlerın çadırlarına vardık. Arabadan indik. Kendimi
tanıttım:
- CumhuriyetGazetesi Yazarı Mustafa Ekmekçi yim ben!
Saat geceyarısına yaklaşıyordu; çevremizi aldılar açlık
gre/indeki gençler. Biri:
- Başınız sağolsun! dedi, Uğur Mumcu'nun ölümüne
üzüldük...
Bir Kürt kızı, Uğur Mumcu'nun öldürülmesine gösterilen
tepkinin, neden Musa Anter'de gösterilmediğini sordu.
Onu da yanıtladım; Anter için yazılar yazdığımızı söyledim.
Kürt halkmın başka, Apo'nun siyasetinin başka değerlendi-
rilmesi gerektığini de söyledim. Kendıleriyle de toplantı
yapmamı, konuşmamı istediler. Zamanımın olmadığını,
düzenlenen toplantılara katılabileceklerini bildirdim. Ayrıl-
dık. Uğur'a Kürtlerin kıyabilecekleri hiçbir zaman usumdan
geçmedı. "Dinci" kesim, cinayetlerde usa ilk gelenlerden-
di.
Uğur Mumcu, yalnız iş arkadaşı değil, duygulanmızı pav-
laştığımız gönüldeşimizdi de. Etle tırnak gibi olmuşuz yıl-
lardır. Kolay mı onun ölümü üstüne yazı yazmak? Nereden
başlarnalı? Annesi Nadire Hanım, biz çoluk-çocuk Ayvalık'-
larda, idareciler Kampı'nda dinlenırken, kesınlikle unut-
maz, bizlere bir "evyemeği" yedkmek isterdi. Uğur araba-
sıyla gelir:
- Annem sizin için yemek yaptı; haydi sizi götüreceğim,
derdi.
(J/der, Nadire Hanım 'ın dolmalarını, sarmalannı yerdik.
Ne candan insandı.
Uğur'un bır Jeyzeoğlu vardı, Muammer Gökkaya; benim
Konya Lisesi'nın orta kısmından sınıf arkadaşımdı. Muam-
mer'e. arkadaşları kısaltılmış adıyla "Mamca" derlerdi.
Uzunca boylu, yakışıklı bir arkadaş. Babası subaydı. Mu-
ammer, Kafkasyadan Şeyh Şamil'in torunlarından olduğu-
nu söyler, bununla övünürdü. ikimızin de kompozisyonu-
muz iyiydi. Onun, sinema önündeki çekirdekçiyi anlatan bir
kompozisyon ödevıni hiç unutmam. Oğretmenimiz Cevdet
Ekemen, sınıfta okumuştu. Cekirdekçi, bır yandan bağırı-
yordu:
- Sıcak sıcak, elleri yakıyor, çekirdekçi!
Muammer, sonra ayrıldı galiba, askeri okula gitti. Asker
sağın (doktor) oldu. Teğmenken, 1950li yıllarda, arkadaş-
larıyla Gölbaşı'na arabayla giderlerken trafik kazasında
ölmüş.
Uğur, bu teyzeoğlunu çok sever, ona "Muammer Abım"
derdi. Muammer'in çocukluk arkadaşı olmam, Uğur'da ayn
bir etki yaratırdı sanıyorum. Doğan Güreş de Muammer'in
arkadaşıymış; babaları akraba mı ne olurlarmış? Doğan
Güreş de benim gibi, Uğur'un annesi Nadire Hanım'm bö-
reklerinden, çöreklerınden yemiş. Güreş, Uğur'u çok se-
verdi: onu bir çeşit akraba sayardı. Ben buralarda yoktum,
cenazesinde saatlerce yürümüş...
Duygulanmızı bir yana bırakıp soğukkanlı düşünmenin
zamanı gelmiştir. Uğur'un da, Aksoy'un da, Üçok'un da,
Dursun'un da, Emeç'in de, Anter'in de katıllerini arayıp, bu-
lup çıkarmak, "gazeteciyim "dıyenlerin boyunlannın bor-
cudur. "Dinci "ler, suçluların telaşı içinde, kıvranıyorlar.
Şimdi hükümeti devirme hevesi içindedirler. Hükümetdev-
rilirse zaman kazanacaklardır. Yağma yok! Hükümet, SHP-
DYP ortaklığı bu deveyi güdecek; başka yolu yok! Cinayet-
lerin ışleyicilerini bulmadan bir yere gıdemezler...
Turan Dursun, 4 Eylül 1990'da öldürülmüştü. Turan Dur-
sun'un ölümü, iran'da radyolardan birinci haber olarak
verildi. Uğur Mumcu, 6 Eylül 1990 günlü Cumhuriyet'te Tu-
ran Dursun'la ilgili yazı yazdı. Turan Dursun, Türkiye'nin
"Salman Rüşdüsü" diye mi öldürüldü? Turan Dursun, Tür-
kiye'de "islam") bilimsel açıdan ele alıp ınceleyen, irdele-
yen bir aydın yazardı. Onun "Din Bu" dizisi, başucu kitabı
olarak okunmalı, okutulmalıdır. Turan Dursun'un öldürül-
mesi, Türk kamuoyunda da, dünya kamuoyunda da geçişti-
rilmek istendi, ama mızrak çuvala sığmadı. Uğur Mumcu'-
nun; Atatürkçü, laikliğe kendini adamış Uğur Mumcu gibi
bir aydının öldürülmesi bütün oyunları bozdu. Kendisinden
önce öldürülen, canlarını veren aydınlann tümü, Uğur'u çi-
çeklerle karşıladılar. Turan Dursun, karşılayanların en
önündeydi...
BULMACA
1 2 3 4
^.'- 7
SOLDANSAĞA:
1/ Abbas Sayar'ın bir ro-
maru. 2/ Kat kat çakıl ve
kumdan oluşmuş yer kıv-
nmı... Cıvata ve somun-
lardaki yiv. 3/ "—"da ka-
lanlar bu seyahatten
elemh'/Günlerce siyah uf-
ka bakar gözleri nemli"
fYahya Kemal)... Utanç
duyma. 4/ Bir kara taşıtı.
..Bir masal kuşu. 5/ Gü-
neydoğu Anadolu'da bir 8
akarsu. 6/ Apansız... Vü- Q
cuttaki AIDS viriisünü
saptamak için kullanılan test. 7/ 20
Ekim 1827'de Osmanlı donanma-
sının yenilgisiyle sonuçlanan deniz
savaşı. 8/ Tümör... AM Özgen-
türk'ün bir fılmi. 9/ Ek... Yabanıl
hayvan bannağı
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Ece Ayhan'ın, toplu şiirlerini
içeren bir yapıtı. 2/ Fınnda ekmek,
börek. çörek çevirrneye yarayan
bir tür kürek... Eski Mısır'da gü-
neş tannsı. 3/ Htzlı koşan bir deve
cinsi. 4/ Pamuk ya da ipekle dokunmuş bir kumaş çeşidi...
Fütüvvet şeyhi. 5/ Hararet... Binalann önlerinde üstü örtülü,
önü açık yer. 6/ Reçine... Küçük bal teknesi. 7/ "Yazıklar ol-
sun" anlamında kullanılan söz... Nijerya'nın para birimi. 8/
Uzak... Kilime benzer, renkli ve motifli uzun yolluk. 9/ Berabe-
rinde yağmur getirmeyen güçlü fırtına.