Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7ARAUK1993SALI CUMHURİYET SAYFA
DUNYADAN
Almanlar
duramıyor
Yolculuk tutkulannı
ne ekonomi, ne de
teröretkileyebildi
iSeto Jjork eimcs
F
rankfurt'ta yaşayan S. Ai-
lesi yılbaşında feci bir ha-
berle sarsıldı. Bir yakın ak-
rabaian, ABD'nin Miami eyale-
tınde taülini sürdürürken saldınya
uğramış ve öldürülmüştü. Adıru
vermek istemeyen Alman aile, bu
olay üzerine Amerika"ya yapmayı
planladıklan tatil programını iptal
ederek, daha güvenli bir yerde ta-
tillerini geçirmek istedi.
Ne var ki, korkunun kendilerini
yönlendirmesine izin vermek iste-
meyen S. Ailesi. sonradan eski
programlanna dönüş yaparak
ABD'ye gidip çeşitli kentleri gezdi.
İ
Gezginlik
merakı
Almanlar, dünyanın gezmeye en
meraklı ulusu. Seyahat amacıyla
yılda ortalama 40 milyar dolar
harcıyorlar. Dünyada hiçbir ulus.
seyahate Almanlar kadar para va-
tırrruyor. Amerikalılar, Almanlara
göre üç kat kalabalık olmalanna
karşın yılda 40 milyar dolarlık tatil
harcaması yapmıyor!
Pek çok Âlman. yılda 4 ile 6 haf-
talık bir tatil hakkından yararla-
nırken, çahştığı yerden de aynca
yüzlerce dolar tutannda "urlaubs-
geld" (tatil pnmi) alıyor
Alman kentlerinde her köşe ba-
şında bir seyahat acentesi yer alı-
yor. Yurtdışına çjkmamış bir Al-
man bulmak ise neredeyse ola-
naksız.
IMerakın
'kaşifi'
Almanlann seyahate olan mera-
kını ilk keşfeden, 300 yıl önce Karl
Baedecker adında bir yayınevı sa-
hibi olmuş. Önce Coblenz bölgesı
ıçin bir rehber çıkartan Baedecker,
sonradan Almanya'nm tüm kent-
leri ıçın benzer girişimde bulun-
muş.
Giderek şirketi büyûmüş ve bu-
gün rehber konusunda tartışmasız
en büyük yayınevlerinden bın ol-
muş.
Almanlar tatillerini geçirmek
ıçın genellikle Avrupa ülkelerini
tercih ediyorlar. ABD ve Kanada
tercihlerin yalruzca yüzde üçünü
oluşturuyor. Miami'deki şiddet
olaylan. bölgeye düzenlenen gezi-
len olumsuz etkiliyor.
Alman Seyahat Acenteleri Birli-
ği Başkanı Otto SchneJder, Al-
manlann güneşı sevdığini belirte-
rek "Florida, son öldürme olayla-
nndan önce Almanlann akın eftiği
bir tatil beldesiydi. Olaylar bir iki
yabancının öldüriilmesivle kapan-
saydı, iz bırakmadan unutulup gj-
derdi. Ancak cinayet ve yaralama
olaylan ne yazık ki devam ediyor"
dedi.
İlk olaylann duyulmasmdan
sonra yapılan iptaller, piyasanın
altını üstüne getirdi. öyle kı birkaç
gün içinde iptaller 5 bini aştı.
Schneider, Almanlann seyahat
anlayışının Amenkahlardan farklı
olduğunu belirterek aradaki farkı
şöyle dile getiriyor:
"Amerikalılar, yeni yerler gör-
roeye ve keşfetmeye meraklı. Deği-
şik yerier görmek uğnına her gece
farklı bir otelde kalnıav ı göze alabi-
Üyoriar. Oysa Almanlar tatilde din-
leıunek istiyor."
Dinlenme peşındekı Almanlar,
Kanarya Adalan ve Mayorka'yı
yeğliyor.
Bu iki tatil beldesinde otel ve res-
toranlar, Almanlann zevkine uy-
gun şekilde donanmış. Bar ve res-
toranlarda tüm Alman bıra
markalannı bulmak olası.
Stephen Kinzer
GATT, uygarhkiçinbüyük tehlike
Sadece artı değer bırakan malın hoş karşılandığı tüccar mantıklı toplumda, metalaşma kültüre dek uzanıyor
LEMONDE
diplomatique
T
üm gelişmeler kültürel alan-
daki metalaşmayı körüklü-
yor. Metalaşma kültürün
her alanıruda görülüyor. Edebiyat.
sınema ve televizyon bunu doğrulu-
yor. GATT bu gjdişaü yönlendiren
ve körükleyen en önemlı nedenler-
den birini oluşturuyor.
Yazar Alain Nadaut şöyle diyor:
"Bu şaşntKi tüccar toplum sadece
büyük bir hızla dolaşan malı, yani
geçtiği büyük yerde bir artı değer bı-
rakanını hoşgörüyor. Bu, tabü ki, an-
Iamsız > e boş olsalar bile tek görevieri
alun-satım dönüşümünü durmaksızın
beslemek ve geçişleri süresince yanı-
Itmak olan kültürel mallar için de ge-
çeriidir. Oysa ki. tek başlaruıa bu
nesnelerin ânlamı yok ve keümelerle,
renklerle. seslerle donatıimadıkça
hiçbir şe> ifade etmezler. Bunu bil-
mek ve buna karşı çıkmak sanatm
gururudur."
Bu, sınemada ve televizyonda ge-
çerli; yakında bir eser sadece fiyatı-
nın çağnşımıyla lartılacak. Fiİmin
sembolü, bütçesi olacak. Bunun en
güncel örneği Jurassic Park: Göste-
rime girdiği gün piyasaya çıkan
oyunlar. oyuncaklar ve diğer nesne-
lerle yüksek maliyetini kurtardı.
Daha 1930'larda Adams ve Hortei-
mer, bugün yaşadıklanmızm, "kül-
fürün metalaşması" olduğunu söyle-
mişdi
Bugün, Amerikan filmlerinin
dünyaya egemen olduğu ve. Avrupa
dahil. hiçbir ülkerun onlann üstün-
lüğünden kaçamadığı herkesin ka-
bul ettiği bir gerçek. Sanatsal an-
lamda film olmayan bu "ürünler"
diğer deneysel sanat ürünleri gibi
yapıtlara zarar vermekte. Bir fılmin
kalitesi artık seyirci sayısına göre be-
lirleniyor ve dünyadaki kültürü yö-
neten "yûksek muhasebetiler", ista-
tistikler yardımıyla. çaresı olmayan
bu durumun kaçımlmaz olduğuna
inandırmaya çahşıyor.
Çeşitlilık. tekbiçimleştıncı eğilim
tarafından bastınlırken, endüstri
kültürün içine ginyor. Endüstirinin
baa kurumlan fosilleşirken, otantik
eserlerin canh sorunsalhğı göz ardı
ediliyor. Neredeyse her şey. daha
şimdiden özgürlükleri ticari düşünce
özgürlüğüne ve jıırttaşlık hakkını
tüketicinin egemenliğjne indirge-
meye alışmış olan dünya pazannın,
yenı sırunnı genişletmesi için gerekli
olan ihtiyaçlar tarafından yönetili-
yor. Güncel uygulamalara bakıldı-
ğnda. dinlenenlenn her zaman aynı
sonuca ulaşüğını görebılinz.
Hiç kimse, bir fılmin, bir televiz-
yon programının, bir kitabın. bir
plağın satılması gerektiğini inkar et-
mivor. Ama aynı şey sağlık için de
geçerli. İlaç yapımlannı gösteren ki-
taplar saüliyor, ama hiç kimse sağlı-
ğın GATTa girmesini teklif etmi-
yor. Bunun içındir ki kimse sağlık
araçlannı metalaştınmayı düşünmü-
yor
ABD'de, yabancı filmler. sinema
işletmelennin cirolannda yüzde 1.
3'lük bir oran oluşturuyor. Amen-
kan sınema salonlannda Avrupa
filmlerinin yıllık girişi 45 fîlmken.
Avrupa sinemalannda Amerikan
filmlerinin yılhk girişi 362 fılme ula-
şıyor. Avrupa Topluluğu, televiz-
yonlannda. yılda 5 milyar saat
Amerikan filmleri izlerken. Ameri-
kan toplumu, Avrupa filmlerini sa-
dece 180 mılyon saat seyredıyor.
AET, Amerika'ya 250 milyon do-
larlık görsel-işitsel programlar ihraç
ederken, Amerikan üreticıleri 3.750
milyon dolarhk program ihraç edi-
yor. Örneğin Afrika'da. Burkına-
Faso'da 13. Fespaco'dan sonra Af-
rika sinemasının zengın yaratıcı gü-
cünü gören Burkinalılar, artık sade-
ce Amerikan filmlerine programlan-
mamış durumda. Doğu Avrupa'da
Amerikan filmlerinin varlığı tekel-
leşmiş durumda. Rusya. şu anda
Amerikan filmlerini bedava alıyor.
Yönetmen Pavel Lourguine filmleri-
nin hala daha satın almdığım söyle-
yebiliyor. Ancak oynatılmamak
üzere! Yakında Macar, Polonya, o
harika Gürcü, Çek sinemalannı bul-
mak için Diojen'in fenerine gereksi-
nim duyulacak.
Yaşamın bövle parçalara ayrılma-
sına" nasıl izin verilebilir? Nasıl
GATT'ın (burada sözkonusu olan
o) rekabete yanşı katarak, daha
doğru bir deyişlc. değiş-tokuşlara
(liberallerine bile) ekonomik savaşı
ekleyerek, bu durumu ağırlaştırma-
sını kabullenebiliriz?
Yakında Avrupa, Afrika, Latın
Amerika, Karaıbler. Asya bile bu
pazar ültimatomu karşısında geri
çekilmek zorunda kalacak! Sakın,
halklann zevkınden söz edıldiğıni
söylemeyin! Fılmlerin dağılımı öyle
bir şekilde yapılıyor kı ızleyiciler ya
bunlan kabullenecek ya da televız-
yonlannı kapatacak
Görüntü dün\ası. 3 büyük kutup
çevresinde dönüyor: Programlar
Kutbu (ABD). Elektronık Kutbu
(Japonya ve çe\resi) ve Avrupa
Kutbu kı kendısını ekleme ve dağı-
tım hizmetleriyle sınırlayıp sonun-
da. kendı kültürlennın çeşıtliliğıvie
zenginleşmiş. üretimlerini geliştire-
bilecek ve bunlann değiş-tokuşunu
kamçılayacakken. ihtirasını kısıt-
layarak pazarlann ilk ıkı bölümünü
almaya çalışmaya indirgedi. AET-
de görüntü üretiminin zaran çok
fazla (Görsel-işitsel porgramlarda
35.000 saat üretime karşılık 500.000
saat yayın) ve değiş-tokuşlar geriü-
yor.
Alman sineması nerede? İtalyan
sineması nerede? İngiliz sineması ne-
rede? Gerçek yaratıalar var tabü ki,
ancak genelde gerilemekte ve bu çok
ciddi boyutlarda. Çünkü Holderün"-
in dediği gibi hem "bize özgü olanı
öğrenmeye" hem de "yabancının de-
neyimine" gereksinimımiz var. İşte
GATT tüm bunlara darbe ındınyor
ve bunu iki şekilde yapıyor.
İlk önce, yazarlann manevı hak-
lannm, yani entelektüel etkinliğin
kalbinin ve de yorumculann türemiş
haklannın üstünü çizerek. daha son-
ra her hangi bir ülkenin başka her
herhangi bir ülkeyle işbirliği sayesin-
de her hangi bir kültürel ihşkiyi ko-
layiaştırmasırun mümkün olabilece-
ğinı ınkar ederek ve en sonunda, bir
ülkenin kültürel politikasının ta-
banını ortaya koyarak. Aynı ulusal
ışlemin imzalanmasıyla Amerikalı-
Iann. izleyıcilerin bıletlerinden alı-
nan yıllık vergiyi toplayabilecekleri-
ni ve böylece Fransız sinemasına
destek fonunun her an yok olabile-
ceğini acaba yeten kadar düşündük
mü?
İ
GATTa hayır
demek gerekiyor
Zihinsel serbestlik ve manevi ge-
reklik nedenıyle GATTa kesinlikle
"hayır" denmelidir. Nitekim.
ABD'nin. Kanada'nın veMeksıka-
nın birbkte yaptığı Kuzey Amerika
Serbest Ticaret Anlaşması'nda Ka-
nada, antlaşmaya kültürünün kaül-
mamasıru kabul ettirdi. GATTa ke-
sin bir "hayır" demekten başka çare
yok; çünkü kültürü böyle bir "mua-
meleye" alet ederek, ülkelerin veya
ülke gruplannın, büyük uluslararası
şirketlerin saldınlanna karşı çıkma
haklannı ellerinden alınz. Bugüne
kadar, eğer ülkelerin sıyasi ıradesı
varsa, reddetme olanağı da vardı.
Fransa, devlet liberalizminin geliş-
mesiyle bile bunu doğruluyor.
"GATTa Geçiş" ulusal devletlerin
ya da birleşik topluluklann. kültürel
ginşim devlerinın etkinliklerine kar-
şı gelememelenrun yasallaşmasıdır.
Jack Ralite
Ingüizhükümetiturizmönemsenriyortngiltere Turizm Kurumu'na göre
hükümet, turizm sektörünü
geliştirmek için yeterli çaba
göstermek bir yana, özellikle son
aldığı kararlarla ülkeye gelen
ziyaretçi sayısında önemli bir
düşüşe neden olabilir.
I
ngiltere Turizm Kurumu, hükümeti, tn-
rizm konusunda doğru düriist biranlayış
geliştiremediği ıçin sert bir dille eleştıri-
yor. Kunımun eleştirdiği hükümet kararlan
arasında şunlar yer alıyor: Yenı bütçe dü-
zenlemeleriyle birlikte havayolu ile ulaşıma
mali yük bindirilmesi: demıryollannın. şehi-
riçi otobüslenn özelleştirilmesi; Londra'daki
taksilere getirilen yeni düzenlemeler; Lond-
ra'dan Manş Tüneli'ne giden hızlı bir demir-
yolu hattının kurulmasında gecikmelen tu-
rizm hizmetlerindeki KDV'lenn öteki Avru-
pa ülkelerine göre daha yüksek olması ve tu-
rizm sembollerine yönelik tehditler.
Kurumun başkanı Antony Sell, yapüğı
açıklamada, hava ulaşımma bindirilen mali
yüke karşı United Kingdom Havayollan ve
tur operatörlenyle birlikte hareket edeceğini
söyledi. Sell, "Plan hazırlanırketi bize dantşan
olmadı. Söz konusu karar yürürlüğe girerse,
turizm, gelecekte yeni >eni vergüere de hazır-
lanmak zorunda kalacak. Bunun sonu nereye
varır, bilinmez'" şeklınde konuşuyor.
Sell, kurumun 1993-97 yıllan arası turizm
için yapılması gerekenlerle ilgili çıkardığı kı-
lavuzun ana hatlannı tarumlarken, hüküme-
tin gelecek yıllarda turizmin önemini daha iyi
kavraması gerektiğini belirtıyor. Turizm. ge-
çen yıl ülkenin gayri safi yurtiçi hasılasına
yüzde 4.5 oranında bir katİuda bulunurken.
1.5 milyon iş olanağı sağlamıştı.
Kurum, Ingiltere'nin. 1997"de 11 milyon
sterlın harcayacak olan 24 milyon denizaşın
tunsti çekebileceğini söylüyor. 1992 rakam-
lanna göre ülkeye gelen 18.5 milyon ziyaretçi
Londra'nın simgesi olan siyah taksileri ve kırmızı otobüsieri artık göremeyebilirsiniz.
8 milyar steıiin bıraktı.
Kuruma göre bu turizm patlaması, ancak
hükümetin tunzm sektörüne destek verme-
siyle gerçekleşebilir.
Sell, kırmızı otobüslerle siyah taksileri
Londra'nın tehdıt altındaki sembolleri sınıfı-
na sokuyor: Her ıkisi de, otobüslenn özelleş-
tirilmesi ve Londra taksilerinin yeniden dü-
zenlenmesınden sonra ortadan kaybolabilir.
Kurum, demiryollannda özelleştirmeye gi-
dilmesinin, 9 milyon denizaşın tunstin kul-
landığı pasolann ve Londra seyahat kartlan-
nın sonu olacağından da endişe ediyor.
Sell, savunma kesintileri yüzünden Buc-
kıngham Sâra>ı önündeki muhafızlanndaha
seyrek değiştirilmeye başlamasını da eleştın-
yor. Uzun yıllar Paris'te Thomas Cook'un iş-
letme müdürlüğünü üstlendıkten sonra bu
göreve >eni atanan Sell, hükümete, İngiltere'-
nin turizm konusunda Fransa. İspanya ve
İtalya gibi ülkelerle rekabet halınde olduğu-
nun kavratılması gerektiğini söylüyor: "Eğer
İngiltere'yi daha az çekici gösterirsek, bundan
öteki ülkeier karlı çıkacaktır."
Kurum. hükümetle başka alanlarda re-
form yapılaması gerektiği üzerinde görüşme-
ler yapmayı da planhyor. Sell. "Pazar günleri
dükkanlann açık olması. publann açık olduğu
saatlerin u/atılması. lokantalarda sabit flvatlı
mönülerin sunulması gibi birtakım toplumsal
reformlar yapılmazşa. ziyaretçi sayısı düşe-
cektir" diyor. Sell. İngıltere ve İskoçya"daki
saat düzenlemelerinin seçenekleri kısıtladığı-
nı düşünüv or: "Ziyaretçiler pazar öğle sonra-
lan pubları kapalı buluyor."
VTHE FVDEPEM)ENT
Türkiye: Kadın nereye koşuyor
"T~ T stüne dağlar gibi dosyalar ve
* I tüzük kitaplan yığıbmş ma-
^-^ saJarda çahşan kadınlardan
biri, "Zaten Türk erkekleri böyle
ağır bir işk haşa çıkamaz." dedi.
Genellikle de bunun doğru olduğunu
görüyoruz. Kadın işçi ve yöneticiler
Türk ekonomisi için giderek 'vazge-
çilmez' konuma yükseliyorlar.
Geçtiğımiz haziran ayrnda Tür-
kiye nin Müslüman, tutucu ve ataer-
kil toplumu. gözünü bile kırpmadan
Tansu Çiller'i başbakanhğa seçti.
Köy işlerine sıkışıp kalmış ya da ya-
şammı bir peçenin ardmda sürdüren
Türk kaduıı imajı, aslında Doğu 'nun
en Batılı ülkesi sayıian Türkiye'ye
ait olmayan son derece yanlış bir
imajdır.
Türk Hava Yollan'nm, İstanbul
merkez bürosunda da çok büyük ge-
lişmeleryaşanmış. Genel müdür yar-
dımcısı vefmans müdürimün yanısı-
ra iist düzey yöneticiler arasından 12
vadal3'ükadm. Türk Hava Yolları
Finans Müdürü llknur Ezgi, "1977'-
de bana önerilen tek iş sekreterBkti.
Bugün ise kadın olmanız hiç bir şey
fark ettirmiyor." diyor.
Ülkenin önde gelen siyaset bilim-
cilerinden ve Türkiye'dekikadın ha-
reketinin en önemli adlarından biri
olan Şirin Tekeü, "Cniversitelerin
bazı bölümkrindeki profesörlerin
yansı kadın. Bu, Avrupa'da rastlan-
mayan bir durum." dedi.
Eğitımli kadmlarm iyi ışler kap-
mak için erkeklerle bu denli haşarılı
bir şekilde rekabet edebilmelerine
pek çok neden gösieritiyor. Bunlar
arasında, hızlı kentleşmenin etkisiy-
le ülkedeki önvargıların gittikçe za-
yıflaması, İstanbul'da bir ailenin ge-
çinebilmesi için iki maaşa gereksi-
nim duyulması, e\ yardımcılarıntn
ücretinin düşük olması ve yardtma
hazır büyükannelerin varlığı geliyor.
I çıkarlan
Bazıları, erkeklerin farklı sınıflar-
dan erkeklerle çalışmaktansa, ken-
dileriyle aynı smıftan kadmlarla ça-
lışmayı tercih ettiklerini söylüyor.
Dığerleri ise kadmlarm zaten tarla-
da olsun, evde olsun yapılan işin asıl
yükünü sırtlamaya alışık olduklarmı
söylüyor.
Kadın hakları, İsviçre Medeni
Kammu nu kabul ederek yeni kuru-
lan Cumhuriyeti, Batılı kahplar içi-
ne sokmavı planJayan Mustafa Ke-
mal Atatürk tarafından 1926yüında
neredeyse bir gecede verildi.
Bunun sonucu olarak feminist ha-
reket ancak 80 'lerde hız kazanmaya
başladı. Geçen yıl, kadmlarm ev
dıştnda çalışabilmek için kocaları-
ndan izin almaları şartı gibi bir
başka öriimcek ağı ise iptal edilerek
temizlendi.
Ardından, erkekleri, ailenin yasal
resi olarak belirleyen maddenin de-
ğiştirilmesi için parlamentoyu zorla-
mak amaayla feministler, 100 bin
imza topladılar.
Ülkenin önemli kadın dergilerin-
den birindeyorumları yayımlanan ve
kendı halkla ilişkiler şirketini yöne-
ten bir iş kadını olan Leyla Alaton,
"Tûrkiye uç noktalarm ülkesi. Ka-
dtn bir başbakanımız var ancak bir
yandan da öpüldüklerinde bekareti-
ni kaybettiklerini sanan kıziardan
sözetSyoruz." dıvor.
istanbul un zengin yörelerinde
sıkça rasılandığı gibi Alaton un bü-
rosunda da neredeyse sadece kadm-
lar çalışıyor. Göze çarpan tek erkek
ise çalışanlarm "sultan "diye takıldı-
ğı şoför.
Tıpkı "Benim aHemde patron ko-
camdır "sözünü yinelemeyi ihmal et-
meyen Tansu Çiller gibi Güler Sa-
bancı dafeminist olmadığtnı belirtir-
ken gülerek en iyi annelik ızni en
kısasıdır diye ekliyor.
Sabancı. "Bu hala erkeklerin dün-
yası. Ancak kadudan istemeyen er-
kekler değil, onlann işlerini yapmak
istemeyen kadmlar. Hiçbir zaman
özel bir siyaset uygulamanvz gerek-
medi. Kadınlar erkeklerle eşit maaş
ahp ejit muameleye tabi tutuluyor-
lar. İ'stelik dünyanın diğer iastik şir-
ketleriyle karşılaştınldığımızda on-
lara oranla daha çok kadın çahştırı-
yoruz." dedi.
Ancak herşev tam anlamıyla ku-
sursuz değil. Köylü kadmlar, artık
çoğunluğu oluşturmuyorlar ancak
onlar da tıpkı köylü erkekler gibi
toplumsal gelişmeyi çok geriden izli-
yorlar. Kadmlar. öğrencı nüfusunun
üçte birini oluşturmalanna karşın
bunlann ancak yüzde 15ı \iiksek
öğretime devam edebilıyor. Eğitimi-
ni tamamlayanlardan ise sadece bir
kaçı gerçek yöneticilik konumlarına
getiriliyor.
I İslama feministler
çok eşliliğe karşı
Türk basmımn rengarenk
resimlerle süs/ü sayfalarııula yarı
çıplak fotomodtllerden ana kalan
yerlerde dayak \emış kadmlarm,
aşk intihurlarının ve namus
cinayetlerinin kanlı resimleriyer alı-
yor.
Türkiye 'deki islam yanlısı Refah
Partisi bile \ üzde 15 o'lan oy oranla-
rını artlırmak için FiHz Ergûn adın-
daki genç bir dişçiy i aralarma kattı.
Ancak Refah Parıi'\e girmesine
rağmen başörtüsü takmamasıyla ün
kuzanan Ergun'ün adı, gectiğinıiz
hafta içinde bir aşk skandalına ka-
rıştı.
Bu utanç yaşanmadan önce bile
partinm oylarını arttırma çabası,
aşırı tutucu kanadın dini inançlara
sıkı sıkıva lutunmaktan vazgeçme-
mesi nedenıyle pek bir sonuç verme-
mişti. Ancak tam da bu insanlarm
ortasmda yepyeni bir grup îslamcı
feminist ortaya çıkmaya başladı. Bu
yeni feministler çok yakında, İsla-
mm çokeşliliğe izin vermesi ve ka-
dmlarm şahitliğini erkeklerinkinin
yarısma bedel görmesi gibi nedenler
yüzünden sesleriniyükseltmeye baş-
layabilirler.
Bu kadmlar hala arkaplanda kal-
mayı yeğliyorlar. Refah Partisi lide-
rinin etrafmda sözü geçen biri olan
kızı, kendisiyle görüşülmesini iste-
medi
Ancak Şirin Tekeli, İslamcılar'm
yazdıkları makalelerde feminist
kaynaklardan gitgide daha çok yar-
arlanmaya başladıklarını helirtiyor.
Hugh Pope
5^THE INDEPENDENT
BaıtfiKKles
Yaasalım
yadaevlen!
• Asya'lı kadının yazgısı 20.
Yüzyırm sonunda da
değişemedi. Bangladeş'de
kökten dinciler feminist bir
kadın şair hakkında ölüm
fetvası çıkardılar. Teslima
Nesrin'in evlendirilmesinin
de kurtuluşu için bir çözüm
olabileceği de ileri sürüldü.
O
nce Teslima Nesrin'in ası-
lması gerektiğini söylediler.
Ardından, evliliğin onu
susturmak için daha iyi bir yol
olduğu karusına vardılar.
31 yaşındaki şair ve feminist
Nesrin, Bangladeş'in Salman
Rüşdü'sü olarak tanımlanıyor.
Çünkü onun hakkında da Rüşdü
gibi dine küfretmekten dolayı ölüm
fetvası çıkanlmış.
Ancak. Bangladeşli kadın ozanın
savaşı. sadece İslami köktenciliğe
karşı değil. O aynı zamanda Bangla-
deşb erkeklen kadını "peçe altında,
cahil bırakarak mutfağa tıkmak'ia
suçluyor.
Nesrin'in açık sözlülüğü pek çok
düşman kazanmasına neden olmuş.
Geçen hafta pazartesi günü
Dakka'da toplanan 5 bın aşın Müs-
lümanın trafiğı tıkayarak şairin ida-
mını talep etmelerine karşın. Nesrin
gene de saklanmayı reddediyor. Ka-
bul ettiği tek güvenlık önlemi, anne-
si ve kızkardeşleriyle oturduğu
Dakka'daki evinin dışında iki polis
memurunun beklemesi.
İçinde bulunduğu sıkıntı, ekım
ayında Muhammedin Müritleri adlı
bir dincı grubun Nesnn'in öldürül-
mesi ıçın çıkardığı fetva ve öldürene
vaad ettiği 850 dolarhk ödülden
kaynaklandı.
Ödül miktannın düşük olması ne-
denıyle henüz kimse Nesrin"i öldür-
meye kalkışmamış.
Romancı fmdad-ül-Hak Vtüan,
Teshma'nm eserleri iki özelliğe satnp:
Din ve cinsellik. Mollalar onun kita-
bnu kendilerine karşı neler söylediği-
ni öğrenmek için okuyorlar. İlk genç-
lik yaş grubundakiler ise Nesrin'in
kitaplarını bol miktarda cinsellikten
söz edildiği için okuyorlar" diyor.
Nesrin hakkındaki ölüm fetvası
ocak ayında yayımladığı Leyla adh
kitabından sonra çıkartıldı. Nesrin
romanında Bangladeşli Hindu aile-
lerin uğradığı baskılan anlatıyor.
Çok sayıda kansı ve bir düzine-
den fazla çocuğu olan bir Müslü-
man din adamının onun evlendiril-
mesini önermesi, kökten dincilerin
taküklerinde bir değişimi mi gösteri-
yor? Üç kez evlenmiş olan ve kan-
koca ilişkisinin efendi-köle ilişkisine
özdeş olduğunu düşünen Nesrin bu
öneriye henüz yanıt vermedi.
Tim McGirk
INDEPENÜENT