20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 ARALIK1993 PAZARTESİ HABERLER Iıısaııhakları=Çewelıakkı Sendikal haklanna kavuşmak isteyen memurlar nasıl coplanıyorsa, toplumun içme suyuna da aynı şekilde zehir akıtılıyor... OKTAY EKİNCİ 20. >üzyıhn şu son vıllannda baskılann, işkencelenn. haksız muamelelenn, terö- rün, özgürlük kısıtlamalannın.. kısaca "in- san hakları ihlallerinin" artık son bulması için. ne yapmak gerekır? Bu sorunun yanıtını kısa bir alıntıyla verelim: "Irk aynmııu, sömürgecilik ve di- ğer eziyet çeşitleriıü, yabancı tahakkûmü- nii destekleyen ve devamlı kılan politikalar yasaktır ve kaldmlmalıdır." Bu alıntı, siyasi bir programdan ya da parti bildirgesınden değil. I948'de ilan edilen İnsan Haklan Evrensel Beyanna- mesinden ise hiçdeğil. 5 Hazıran I972'de Stockholm'de yapılan Uluslararası Çevre Konferansrnın ünlü Dünya Çevre Bildir- gesi'nde, "İlkeler" bölümünün ılk mad- desı bu vurgulamayı içeriyor. Ve yine aynı maddenin girişinde; ırk aynmının. sömür- geciliğin ve diğer eziyet çeşitlerinin. ya- bancı tahakkümünün desteklendiğj ve de- vamlı kılındığı politikalann neden yasak- lanması ve kaldınlması gerektiği ise şöyle belırtiliyor "İnsanın, şerefli ve huzuriu bir hayata izin verecek kalitede bir çe\rede, özgürlük, eşitlik >e elverişli hayat şartları içinde yaşaması temel hakkıdır..." Çevrenin korunmasının, insanoğlu ve tüm canlılar için "yaşam kaynaklannın" gözetilmesinin, doğa ve kültür mirasının yaşaulması ve geliştirilmesınin.. ınsanoğlu- nun esenliği ve halklann geleceğı için te- mel bir "insan hakkı" olduğu. yaklaşık yirmi yıl önce işte bu saptamalarla ilan edildi. • Dahası. yıne yirmi yıl önce, yani 1972 Dünya Çevre Bildirgesi"nde, yaşanıbr ve korunmuş bir çevrenin 'insanoğlunun te- Almanya'dakl tartısma Insan haklan hükümetkrin insafinaku'iıkıhv nn? AYDIN ENGtN 18 Ekim 1977 sabahı. Al- manya'da Stammheirn Hapis- hanesi'nin özel bölümündekı hücrelerde Andreas Baader, Gudrun Ensslin ve Jan Carl Raspe'nin cesetleri bulundu. Ülkenin en iyi korunan hapis- hanesinde, ül'keyı yıllardır titre- ten ünlü RAF (Kızılordu Frak- siyonu) örgütünün üç lıderi. gö- rünüşe göre, intihar etmişlerdı. Bir önceki gece Almanya'nın iyı eğıtilmiş antiterör tımî G-9. Mogadışu Baskını'nı gercekleş- tirmış ve yıllardır tek kişilik hücrelerinde gergın bir bekleyış içindeki Baader-Meinhof çete- sinin lider ekibırun son kurtuluş umutlan da kınlmıştı. İntihar doğal bir sonuç abıydi. Ama Baader. Ensslin ve Ras- oe intihar fılan etmemışlerdı. Oldürülmüşler; daha doğru bir deyışle "tasfiye" edilmışlerdı Alman Hükü'metı, olağanüstü bir toplantıda "bir'' karar al- rruşü ve karar yerine getırilmiş- ti. Daha sonra hükümetin bu u özel" oturumunun tutanakla- n en üst düzeyde "gjzlilik" kal- kanıyla korundu. Ozel bır ya- sayla bu tutanaklann 2010 vılına kadar açıklanması yasak- landı. RAF (Kızılordu Fraksiyo- nu) terörü temel hatta tek ey- lern biçimi olarak behrlemış. ideolojik açıdan zayıf. politik hedefleri çeuşik bir örgüttü. Bir politik örgüt olarak tanınma yönündeki bütün istem ve ey- lemleri genış halk ve emekçi kit- lelerinde hep yankısız kaldı. Çok zengın bir tüketim toplu- munun uvumsuz çocuklan ola- rak nitelendiler. Bu uyumsuz cocuklar adam öldürmeye. bombalar patlatmaya. banka- lar soymaya başlayınca da. top- lumun onlara tanıdığı sınırlı hoşgörü lükendı. "Tasfiye" edüdikleri haben duyulunca da ülke ayağa kalkmadı. İşçiler işi bırakmadılar. Parlamentoda özel oturumlar düzenlenmedı. O yıllara ilişkin anılannda, bir başka ünlü RAF militanı. Christian Jahn. şöyle dıyordu: " Andreas, Gudrun ve Jan- Carl'm öldürülmeleri bLri yüre- ğimizden vurdu. Ama yüreğimizi kanatan, toplumun tepkısizliği oldu. İnsanlann o gün, hiç bir şe> otmamışcasına. işlerine gitmele- ri, sokak şarkıcılannın hergün- kü yerlerini almaları. okulu kı- ran öğrencilerin parklarda do- laşmalan... Oysa biz onlann knrtuloşu için savaşıyorduk ve ölüvorduk. Christian Jahn'ın "sokaktaki adam" için cizdığı tablo büyük ölçüde doğruydu. Ancak üîke- büyüğü Heinrich yazıvordu: "Stammheim'da BöU şöyle bir cinavet işlendi. Bütün cinayetier gibi bu körüdür. Stammheim'daki cina- jeti de\ let işledi işte bu korkunç- tur. 18 Ekim gününün ilk beş sa- atı boyunca Almanya'da Ana- yasa yürürlükten kaldınlmış, de- mokrasi beş saat süreyle don- durulmuştur. Bu darbedir. Hal- ka karşı bir darbe..." Kımı tutucu polıtıkacılann "Ama RAF bir terör örgütüdür. Onları onların silahları yla y anıt- lamak..." fılan diye başlayan savunmalar üretmeyi denedıler ama bu tepkıyı büyütmekten başka işe yararnadı. Teröristlikleri tartışılmaz olan. Alman halkından hiçbir destek bulmavan RAF çetesı- nın çekırdeğı tasfiye edilmışti. Bu devlet eliyle gerçekleştıril- mıştı. Yargılanmalan sürüyordu ve büyük olasılıkla yaşamboyu hapis cezasına çarptınlacaktı- lar Öldürüldüler. \radan 16 uzun yıl geçtı. Do- galolan 18 Ekim 1977gecesının de unutulmasıydı. Ama öyle ol- madı. Hemen her yıl, özellikle 18 Ekim günlen ülkenin en say- gın gazeteleri, (tutucu Frank- furter Allgemeinezeıtung dahil) olaya sayîalar ayınyorlar. Ge- cen >nl. yanılmıyorsak, Der Spi- egel dergisinde yayınlanan bir makale. sorunun insan haklaYı açısından can alıcı yanını şöyle vurauluyordu. "Stammheim olayı, insan hakları savunucularının gözünun açıldığı bir olaydır. O güne dek insan hakları için savaşun dev- letten. hükümetlerden beklenen kimi haklann kopanlmasına in- dirgenmişti. En ufku geniş olan- lar, sorunu Birleşmiş Milletler'e aktarmay ı düşünebiliyorlardı. Oysa yanılgı da işte tam bura- daydı. Bir siyasal güç (yani bir âyasal tercih) olarak hükumet- lerin güvertcesine bağlanmış 'in- san hakları'. temel bir yanlıştır. Toplum insan haklarını bilince çıkarmadıkça >e daha önemlisi toplum bu amaçla örgütlenme- dikce, insan hakları hükümetle- rin insafina terkedilmiş demek- tir. Stammheim olayı ise bu hakkm kimseye, kendı oy >erdi- ğimiz hükümete bile tcrkedilme- yeceğini kamtlamıştır. Tasfiye edilenlerin tartışmasız terörist >e katil olmaları bu gerçeği hiç de- ğiştirmiyor. Yann bir terörist için değil, örneğin bir demokrat, hükümetlerin hoşlanmadığı bir demokrat için de bu kirli meka- nizmanın işlemeyeçeğinin tek giivencesi >ardır: Örgütlü top- lum. Tepeden tırnağa, sokaktan. mahalleye, köyden kente yatay TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı: Çevrebir insanlıksorunudurETHEM TORUNOĞLU Türkiye garip bir ülke... Türkiye'de bazı gerçekler ve kavramlar yıllarca yanlış ve taraflı yorumlanıp bu ko- nulann üzerine ya hiç gidilmemiş ya da bu konular, tutarsız ve gerçek du- rumla ilişkisi olmayan yaklaşımlarla yanlış politikalann uygulama alanı olabilmiştir. Sonrasında ise, bu ger- çekler bir anda keşfedilip devleün hi- mayesi ve denetiminde, genelde "ulu- sal menfaatler" çerçevesinde ve resmi görüşün dışında hiçbir görüşe taham- mülü olmayan bir anlayışla ve varsa da resmi düşünce dışı görüşlerin (çeşit- li araçlann menfaati ıle örneğin med- ya") "soğurulması" ve etkisiz kılırunası şeklinde bir seyir izlemiştir ve izlemek- tedir de... İşte "çevre" olgusu da, bu .ugünve'işler'bu şekilde giderse gelecekte çevre insanlık sorunu haline gelecektir. Bugün, yaşanabilir bir çevre ve böyle bir çevrede yaşama istenci. kısaca 'çevre hakkf bir 'insan haıvkf olarak geniş kabul görmektedir. durumu sergileyen ilgjnç bır örnek olarak görülebılır Türkiye'de önceleri "lüks" olarak görülen çevre. '80'ler sü- recınde ise kamuoyunda çokça tartışılır hale gelmiştir. Bu "değişinrde, "80'lerin "özgün koşullarr'nın dışında her şeye ve her değere karşın "kalkınma" anlayışının. yarattığı tahribatın da etkisi vardır. Ancak. sorunun kökten çözümüne yönelik önemli adımlar da atıl- mamıştır. varolan sistemin ve üretim- tüketim sürecinın doğası gereği.. (Bu- rada, yurttaşlann, çevreci derneklenn. mesleîc örgütlerinin ve diğer olumlu gı- nşimlerin. çevre adına her alanda sağ- ladığı mütevazı başanlan ayn bir yer- de değerlendirmek gerekiyor.) Oysa ki bugün ve "işler" bu şekilde giderse gelecekte çevre insanlık sorunu haline gelecektir. Bugün. yaşanabilır bir çevre ve böyle bir çevrede yaşama istenci, kısaca "çevre hakkı" bir "ınsan hakkı" olarak genış kabul görmekte- dir. Çevre. UNESCO'nun insanlara- rası dayanışma gereği garanti altına alınmasını öngördüğü ve "üçüncü ku- şak dayanışma haklan" dıye adlandır- dığı yeni insan haklanndan bıri olmuş- tur. Ancak, tüm bunlara rağmen Tür- kıye'deki durum. hiç de iç açıcı değil- Ümraniye'de çöp dağlan patlıyormuş (dünyada ilk örnektir), kentler yaşanı- lamaz, hava solunamaz, sular kullanı- lamaz hale gelmiş, bunlardan vatan- daşa ne?.. Ama çevre hakkı! Sağlıklı ve yaşa- nabilir bir çevre!.. Bırakın şımdi romantizmi, kalkın- manın karşısında mısıruz? Ne yazık ki böyle bir süreç yıllardır devam edıyor. Ülkedeki birçok olum- suzluğun yanında bu gidişata da dur diyebilmemiz ve kendi haklanmızı kendimız yaratarak, sonra da bunlara sahip çıkmak gerekiyor. Nasıl mı? Hazır bır reçetesi yok ama şunlar söylenebılır: Türkiye'de değişim adına her alanda bir erozyonun ve tahribaün yaşandığı. "yeni dünya düzeni"nın ya c dır. Devleün politıkalan, kararlan ve uygulamalan ile korunamayan. ak- sıne hızla kırletılen ve tüketilen çevre; bunun yanında özel sektör ve serma- yenm gırişimleri ile vahşice tahrip edi- İen çe\ resel değerler; kar hırsı ile beton yığınına dönen, kimliksiz- kışiliksız. soluk alınamayan kentler: kalkınma uğruna -tüm sürdürülebılir kalkınma söylemlerine rağmen- (sanayi için, tu- rizm için) feda edilen tanm topraklan ve ormanlar işte bu durum ve koşul- larda yaşamaya mahkum edilmiş, mahkum olmuş insanlar. o halde "çev- re hakkı" denilince durup düşünmek gerekiyor herhalde... Bu bağlamda Semra Somersan "Türkiye'de Çevre ve Siyaset" adlı kitabında şöyle diyor "Devlet-çevTe-birey ilişkilerinde ga- rip bir rol bölüşümü var. Devlet kirleti- yor, özel sektör pisletiyor, ama birey- lerden temizlik bekleniyor \e ülke çapı- nda çevre temizliğinde en büyük rol bi- reylere yükleniyor. Devlet, Askeri Ana- yasası'nda vatandaşlarına bağışladığı 'sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkım' böyle uygulamaya koyuyor." (s.39) Evet. Türkiye bır ganp ülke. garip bir ülke çünkü egemen anlayış. bu ül- keye ne lazımsa biz yapanz ve biz geti- ririz. felsefesine dayanmaktadır. Bu temel "felsefe"nin çevre sorunsalını kapsamaması ise herhalde düşünüle- mezdi ve öyle de oldu. Sonuçta, devle- lin yurttaştan ısteği "herkes evinin önü- nü süpürse yeter" anlayışı çerçevesinde bir cevrecilık. Yoksa Gökova. termik santral yüzünden elden çıkıyormuş. Akkuyu'da nükleer santral yapılırsa bugünkü ve gelecek kuşaklann ya- şamlan ve çevre tehdit altına girermiş. fevre, UNESCO'nun insanlararası dayanışma gereği garanti altına alınmasını öngördüğü ve 'üçüncü kuşak dayanışma haklan' diye adlandırdığı yeni insan haklanndan biri olmuştur.. da düzensizliğinin "açılımlarının" bu erozyonu derinleştirdiğı bır dönemden geçmekteyiz. Türkiye hızlı, çarpık ve dışa bağımlı sanayileşme sürea ile sağ- Iıksi7 kentleşmesi ıle ve bunlann öte- sinde. ama aynı zamanda bunlann tam da temel eksenınde yaşadığı de- mokrasi sorunu ile olağandışı ışlerin görüldüğû ve yaşandığı bir ülke. Tür- kiye'de, bugün açhk ve bannma gibi sorunlann önünde yaşama sorunu, bi- reylenn yaşamını sürdürebilme soru- nu temel sorun haline gelmiştir. Ve, yine temel insan hakkı olan yaşama hakkı. 2000'lerin eşiğinde dünyada ve Türkiye'de hala gündemde. Hala in- sanlar katlediliyor, öldürülüyor. Bu noktada, sağlıklı bir çevrede yaşama ıstencinı dile getirmek. belkı de zaman zaman ve bazı koşullarda geçerli bir kavram olmayabiliyor. Ancak. her şeye rağmen insanlann yaşadıklan ve karşı karşıya olduklan sorunlar karşısında. bu sorunlanna sahip çıkarak. her şeyden önemlisi de bu sorunlar eksenınde oluşacak birlik- telikler zemininde söz ve karar sahibı olarak, insanlann insan haklan için, yaşanabilir bir çevre istenci ve çevre hakkı için önce "ben insanım" diyebil- mesi gerekiyor herhalde... mel insan haklanndan yararlanması ve hatta hayatın kendisi için" gerekh olduğu kabul edildi. (Md. 1 b) Ne var ki, aradan geçen onca yıla karşın, ne bu yaşamsal ılkelerin uygulanmasında kahcı adımlar atılabildi; ne de 1948'de ilan edilen insan haklan yetennce yaşama ka- vuşturulabildi. Bugün. sendikal haklanna kavuşmak isteyen memurlar coplanıyorsa, toplumun içme suyuna da aynı şekilde ze- hir akıtıhyor. Elmalı Barajf- run devre dışı bırakılmasıyla, çalışanlann haklannın veril- memesi aynı temel nedene dayanıyor. "Sömürged" an- layış, çevreyi ve toplumu bir- likte gözden çıkartıyor. Yıne bugün, milliyetçi ve şöven baskılar nasıl gözyaş- lanna ve katlıamlara dönü- şüyorsa, tanhsel mirasın ve kültürün yok edilmesı de ayru amaca hizmet ediyor. Bosna-Hersek'te süregelen "ırk ayrmii" çatışmalan. bir halkın tüm geçmışını sılmek, yani "geleceğini de yok et- mek" niyetiyle, görkemli Mostar Köprüsü'nü bile he- def alabıliyor. Benzer şekilde "yabancı ta- hakkümü" de yıne yeryüzü- nün birçok yöresini nasıl ate- şe ve kana buluy orsa, aynı ta- hakküm. doğayı ve kentleri de yaşam kaynaklannı kuru- tan bır betonlaşmaya tutsak edıyor. İstanbul'un en güzel ve en değerlı yeşil alanlan- nda. tarihsel bahçelerinde ve Boğazıçi kıyılannda yükse- len "çevre hakkını" da göz göre göre ıhlal ediyorlar. Ve kent içinde "insanca" yaşa- ma haklannı da... Türkiye'deki "kent ve çev- re yağması", her geçen yıl yükselen ve neredeyse tüm toplumsal yaşama egemen olan "kirli" bırekonomik sü- rece dönüşüyor. Bu yağ- manın yarattığı kültür. poli- tika ve hatta "dünya görüşü" ise. halka karşı saygıyı ve ın- sana olan sevgiyi. Park Otel'- lerin. gecekondu mafyasının ve "rant zenginlerinin" çö- küntü kokan beklentileri uğ- runa ayaklar altına alabifî- yor... İnsan haklannı: ve doğayı, kültürü. çevreyi "birtikte" sa- vunmak ve korumak, herdö- nemden çok daha yaşamsal bır sorumluluk olarak önem kazanıyor. 1948'in 45. yıldönümünü, 1972nin "uyanlanyla" bir- likte kavramak ve kutlamak gerekiyor: "İnsanlık ailesinin tüm üyelerinin niteliğinde bulunan onurunu ve eşit ve ayrılmaz haklannı tanımak, dünyada özgürlük, adalet ve bartşın te- meüdir." (1948-İnsan Hak- lan Evrenel BildırgesitGiriş Bölümü) Ve: "Dünya üzerindeki her şe- yin en değerlisi insandır. Çev- renin korunması ve geliştiril- mesi, bütün insanlann esenliği için, bütün hükümetlerin göre- vidir..." (1972-Dünya Çevre Bildirgesı'2 madde) Onseltercilıiıııiz fkıklı ama biz de insanızve luıklaıuıuz var nin aydınfan Stammheim Ci- ve dikey, karmaşık bir örgütlen- nayetı'ne duyarsız kalmadılar. Bu en ünlü "j'argısız infaz''ı kı- namakla da yetmmediler. Ülke çapında (daha sonra Alman- ya nın sınırlannı aşıp Avnapa'- ya yayılacak olan) bır tartışma başlattılar. Savaş sonrası Al- man edebıyatırun -belki de- en meler zinciriy le kendini sa\ unan, haklannı savunan bir toplum..." Der Spiegel dergisımn sapta- ması, insan haklannı "İnsan Haklan BakaniığVnın kurulup kumlmadığı" tartışmalanna hapseden Türkiye için anlamlı ve önemli. BEHZATŞAHÎN YAHYA KOÇOĞLL Apartmandan içeri girergirmez baskı ve korku elle tutulur gibi hıssedılıyor Karşılıklı daire ka- pılannın hepsi demirden ve hepsinin kilitlennin etrafında kazmayla kırmaya çalışmanın yarattığı tahnbat var. İçerdeki- lerin, kalelerine kapanmış ve sürekli savunma durumunda olmak zorunda kaldıklan dü- şüncesi uyanıyor. "Bu durumda yaşanır mı?" diye düşünüyor in- san. Bır av hayvanı gibi... Taksım'in arka sokaklann- dan birinde bulunan bu apart- manın sakinleri, cinsel tercihle- rinden ötürü toplum tarafın- dan dışlanan. devlet güçleri ta- rafından da sürekli kovalanan, dayak atılan, gözaltında tutu- lan insanlar. En genel tanımıyla eşcinseller. Deroet Demir, bir travestı. Erkek vücudunda doğan De- met Demır, duygulannın ka- dınca olduğunu aklı ermeye başladığında anladı İlk tepkile- n de yıne bu zamanlarda, ço- cukluk yıllannda almaya başla- dı. Ailesi. komşulan onun kız çocuklanna özgü tavırlannı tepkiyle karşıladı 15-16 yaşla- nnda artık duygulannı frenle- yemez olmuştu. Aile alışır gibi olsa da, çevrenin baskısı yüzün- den onlar da bu durumu kabul- lenmeye yanaşmadı. Demet Demir. "Ailem fizüunesin diye önce reddettiysem de, bu kez r ı ı I I I I I I İDAMLARA HAYIR ! "idon Cezası en za,<m en ınsanlık dışı er aşcgıb/ıcı c ' cezodır ' 9 v r Sı.DcWıorr Bıldns' Ulkenr.ızde 7 0 yıldır 5 8 8 kişi dam edildi 1 2Eviu; renmı 17 voşmda^ ERDAL EREN 47gunde " y a r g ü a y a r a k ' asmışh Bugun urgan SEYFEFİN UZUNDIZ ıçın vaglanıyo- Işkence gozalfmda kaybetme yargısız ınfazlarla susturulamaycn msanlıgın ozguriuk çığiıgı ştnndı de ıaam sepHalonylo sosturuimak ıstenıyor En kısa zamanda Ava,pa Inson Hcıklan Sczleşmes 6 NJo lu Ek P k ^ onaylanpcnd • Ülkemızde bir daha darağacı kurulmasuı l Av^eref TurpıtGulderen Baysunpıt(i^ı) Aviaata YÜCd.A'. Yun» fisajU Sursel PnlaıtgazetecOJıv Nuran AUhan/v A^kın • Av.ARca DudarAvDojianErbaş K\- Salıh Bfjato^v.Gügiit tuKer Av Unset Yildınm.Av Avsel Tufluk.Aı Mehmel Anşın Av Metın 1 FUnrinaİLAtanur Gûneysu(eJ;ıt) Tekın Zeng[*#O Aîû Ttıprık efi; ı hL*«te Yanarfegıt)Ozcın Bıbr (ejtiL)Yusuf DojSaKdış | hdnmı),IIker Dılıcan (ışp).Sabn Topçu {TÖwriS GülBşk ıSevfi Kelek(ışo).Husi«pıı Seyrek(sendıkao)jUı Gûnd»Sdu(ışq)..Sazmıve A)run(^g) Hauct Soydan(ışg).Fatnıa I uyesı) Av Bellus Ahı.Yasemın Ok ı • Sagır<gazeıen) Ugur Oojan( öp ) Nı ışçı tfm) Kanber YıldınnKışç) Muha | (ışç).Mustafa Unlu(ı^ı).lsmaıl ~>i' . Yıldinm(iKi) Anz Çulbadşg, • Kayan^vAynur TuncelAv S«mı.i • Çelehı.Av llkız Olulan Yelda jf ümen Fe>7i«SluRıza Turgul (Selökız 14 UtŞb Bşk) AvCevnvc A\dın(lHD GYK İSsİüier) Zehra S<ndan lüizetea) Ibrahım \lcvurek(fotı>grafçı)Alı Nkırin(siRorüa)^vsel d { - Tekın 0;o{lu'unat egıDFusun Durna(o(Sr)A\ Ortıan Turallhsan Tnıral[(IGDAŞ 2 ışgHbraMm Qettfmuh)Scaht Oırav(ışlei[nea)jUınıet Sajjınç (işq).ba Imrak -r Kazanaplıışçıj,Seınrj Ozıartfaıöh.lMdımtt Akdeknısven) Senera Esen(ı$p).Enm 4» fe)f,AM eraal 'iucei^rjtvfiı TuîelA*.öisan Guler Husevm Ozluıaş(nıuh). Ihrahım hıŞh vonkrlfvesi^Ane S%B^sıHce\ırmen).D«nız TczıeHgaîeien)^\ Havdar Ç g ^ Veşe Ozan(muh )Orhan Kahv»ji(u (uvınaUv Hulva \ural Ali Armuthı (ışo). Kıraz BJÇKI, A>lbrahun Ince Zekıve Saltaş(â|r 1 Lemjjttun Dursunlofr )Efrul Salu^(ogr )Av Le\\ı Han Kh Rıza Yıldınm(l>ılgısayar ııpr )Menn Gûngörtgrifiker) Av Muesser Baş.Av Stngnl Çı\ık Asım IhırdıKı^g) Kadnte SjdaklGençllk ve Spıır Ilçe MudlFırdevs Sankaya (ö|r ).Kaınazan Snlmaztogr) Songıd Bal(ögr J.Omer Okke$«glu(ış<]).Hasaıı Btknışsu) BeMmc Alalay(()gr) iıemj Gurwıy(ojSr J.Baha Bal (ögr).T«ran Ozmen(lşg) Mellem A\dın(harJıjci) Sjlıh Karagoz (muhaseb«:ı, Cevdeı Frkorkmazthiniacı) A\sun EMemz(o£r lOzgur Cnşkun(öjr) Kcmal ÇankayıA Kemal Taka #1 Çakmakdıjr tSaüm Şahın(ojîr )Muael K.riiaı(ışg),Huse«n Kıran(ışg) Gurav ^jlıncak (i«ı)JJaydar Erkol(ış<j)Ahmeı Avaıiogr 1 AlJte k.ap)an(w).Mustafa KDÇCOftBtofflİui'rıimaz BıUcı(ı«t).Mehroe[ Ardıç(ş<>f(ir)Mehmti Çiftçı(ış<i).Recep ÇıUkheKışglSalım Ka\gıaz(ÇçıUCadrı K»«nan Ahnf€f"Koî*^tlşcı 1 Bfileat luyıkd(ojr) Hakan Sıra<<i5Çi)Asl»n Yümazdşçı)Huseyın Yılnu (ışçı), Husevm Orrçtişp^ukid Fırat(ışa)Adıl ^nölfkiisoîHakan Pıırtakal(ışçı)Şenl Kınnj!lu((>gr).Nazan Ûstün (ö|r). Av Kamil Tetan SurekYa5erain> AydMfekr)NSu-ek(muhaseh*ıS).4taBet jHJEmWOGNI vav vonHvSevın Kjnalger d l h d AhmelYılmaz(ışçı) MehmelAlpablan (^^2ube\dc (u.sapuw).Mlu^»Ş«H6)p)Oman Fanık Bek)vaaklı(ı>(i) Yalgn şfl \teş(ışçı) Lutfiı YaiKartyu.Aii ^baiH^Mfc^fefahını ltuj6ğİMJJMegteJk>T4mub JTuncav Turkııfjludckrıısvcn) I Ccnpz Aşkınafngr ),Ihrahitn KucU^(Tunı Bel Seu G n - E p L S c S M H M â b d H ^ H ^ H H B ^ e n B>k 1 Aü AvcHTunı Bel St-ıı (İMl'K • üvrsD.IKıs Utuka)a(Tûm Be! Sen < mılu -,h sekrUrfan ErdeJH()0MHHBMHHPwmemur) Sahh Tekmılfışo) Av Ihrahım Eİjûn,Av Nazıle TazegûUv Dılek Ayjaloş Ozen(ı$q)£serDumıaz(hıvıılof!) IHPobı (cıjtr ).Sonpıl üzkan(Ymno) Okav Gendnnmez I (6Jr).Av Elkan Albavrak. Av Nurcan NaibanLAv Alı Durmuj.Av Hasan Gınl^v Vecıu Yılmaz. Av Savjş Ongu. Av Yurda|Ril Ongn Av Fikn • DoJan,Av NJO Bınay^v Kelfş Ozturk Av Osraan Ergm Av Serap Kaya Av Mehrael \ ılnuzer^v H»jn Huscyın Evin Av Anf > alçınJVv Nun • Taranjtabıa Guduk(ışıp) Sther Karaıaş. SNusrel Ozıurk(\avınaı Aslan Canofekıınoınıst) AvTuU\ Şfngun Aie>.Av vtusıafa | AyTh.Carohm: 'Wılhınıs((>Jr » s ı a n e HaussertPSMsvıçrf SıısyalıM Panısı) A» Eren Keskın Emfl AlırtvjvıiKi) Musa KıMdış hekımı)llasan Coşar Cemal Kar Av Zekı KIIK.AV Enpn Dcmır Av Havv j Karadaj ^ UHI( ('.enrtesnarı L • İnsan HaklarıÖdiılü Mumcu'nun ödülü kardeşine verildi • Ödül dolayısıyla düzenlenen törende konuşan Uğur Mumcu'nun ağabeyi Ceyhan Mumcu. bu tür törenlerin acılarını azalttığını ve kardeşinin boş ye- re ölmediğini söyledi. Ceyhan Mumcu'ya ödülü veren Erdal İnönü de 'Onun fıkirleri, hayat şekli bi- ze yol göstermeye devam ediyor' dedi. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bü- v e r i n e getirUeceği, bu cinayeti iş- rosu) -Karşıyaka Beledıyesı ta- rafından her yıl verilen İnsan Haklan Ödülü bu yıl gazetemiz çilerek İzrrur Devlet Opera ve Balesi'nın gösterisı ızlendi. Karşıyaka Belediye Başkanı Cihan Tûrsen"ın yaptığı açış ko- nuşmasının ardından Uğur Mumcu belgeseh gosterildı. Tö- reni izlemeye gelenlere İnsan Haklan Evrensel Bildırisi ıle baktım benim yaşamun alt-üst oluyor. Aileme açık açık içinde bulunduğum durumu anlattun ve özgürlüğü seçtim" dıyor. Peki. bu özgürlüğün bedeli? tşte o be- del çok ağır. "Travestilere kimse iş vermi- yor. Bu nedenle de onlara tek se- çenek kalıyor: Y'aşamlarını sür- dürmek için fuhuş yapmak. Bu da polisin sürekli baskısı de- mek." Demet Demir'in başmdan gecenler, marjınal olarak görü- len bu gruptaki herkesın yaşa- mının bir parçası. Yasalara göre eşcinsellik suç sayılmasa da, polisin gözünde öyle değil. Hemen her hafta yapılan ope- rasyonlarda polis. eşcinsellerin yaşadığı evlerin kapıîanm zorla kınp içeri ginyor, dayak atıyor, gözaltına alıp keyfi uygulama- lara tabi tutuyor. Demet De- o günlen şöyle anlatıyor' diyerek kurtulduk. Cumartesi girdiğimiz karakoldan çarşam- ba günü çıktık. Çıkmca da tüm bu olanları basına açıkladun, bir dergide geniş şekilde yer aldı. Dergi çıktıktan sonra Hortınn beni y olda yakaladı ve homosek- süel olduğum için götürmeye kalktı. Ben de, Atatürk'ün çı- kardığı Medeni Yasa'ya göre bunun suç olmadığını söyledim. Sen misin bunu söyleyen. Hor- tum, 'Atatürk'e homoseksüel di- yerek hakaret ettin' diyerek beni içeri aldı. Gayrettepe Hırsızlık Vlasası'nda işkence gördöm. Daha sonra mahkemeye sevket- tiler. Durumu anlatınca beraat ettim. Bunun üzerine tekrar savcıya götürüldüm, oradan da başka bir mahkemeye. Bu mah- keme tutuklama kararı verdi. Cezaevine gönderildim. İHD üyesi olduğum için, dernek aracılığıyla durumu uluslararası ııı>ı^vguıuwıı yyjjn. uıııuı.ıj ^1 AiavıııgiTia uuıuıııu uıu3iaıaı«aı "Iki yıl önce kapımıza daya- insan haklan örgütlerine bildir- nan polis, zorla içeri girip bizleri dim. Bir heyet geldi ve benimle gözaltma aldı. O zaman Beyoğ- lu Ekipler Amiri Horrum Süley - nden daha güçlü olmadıklannı yazan Lğur Mumcuya verildi ulusa,dünyaya>egençkuşakla- Mumcu'nun ödülünü ağabeyi Ceyhan Mumcu. SHP'nin onursal genel başkanı ve İzmir milletvekıh Erdal İnönü'den al- dı. Törene SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın da katıldı. Ceyhan M umcu. v erilen ödül dolayısıyla düzenlenen törende yaptığı konuşmada, bu tür tö- renlerin acılannı azalttığını ve kardeşinin boş yere ölmediğini söyledi. Ceyhan Mumcu daha sonra sözlennı şöyle sürdürdü: "Bize verilen. ulusa verilen na- mus ve onur borcunun mutlaka kanıtlanacağı inancımızın en büyük desteğidir bu ödül." Inönü de ödülü Ceyhan Mumcu'ya verirken. "Uğur Mumcu'yu bir defa daha saygıy- la, minnetle, rahmetle anıyoruz. Onun fîkirleri, hayat şekli bize yol göstermeye devam ediyor. Onun katillerini bulma azmimi- zin de devam cttiğini söylemek istiyorum" dedi İnsan Haklan Parkı'ndaki anıta SHP Genel Başkanı Mu- rat Karayalçın tarafından Uğur Mumcu plaketi çakıldı. Daha sonra nikah sarayına ge- ğıtıldı. Karşıyaka Belediyeşi'nce ve- rilen İnsan Haklan Ödülü ge- çen yıl yazar Ariz Nesin'e veril- miştı. TEMSILIVE KATILIMÇI DEMOKRASİNİN KÖKENÎ Doç.Dr.SamiSelçuk 30.000 (KDV içinde) Çağdaş Yaymları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İstanbul ödemcii göoderitanez man'dı (Llusoy). Karakolda bi/.i sıra dayağma çekmeye başladı. Sıra bana geldiğinde itiraz ettim. bunu yapmaya hakkı olmadığını söyledim. Daha çok dövdü. Iki gün sonra avukatım geldi. Avu- kat gelince daha da kızdı ve bizi 'maceraya* taktı. Yani, bölgede- ki bütün karakolları dolaştırıp güya güvenlik soruşturması yap- tı. Her gittiğimiz karakolda is- lemler çabuklaşsın diye rüşvet veriyorduk. O zamanın parasıy- la iki-üç yüz bin lira. kulaksız"- da bir arkadaşımız iki polisle cinsel ilişkide bulundu. Rüşvet mahiyetinde. Bir başka karakol- da da polisler bizimle cinsel iliş- kide bülunmak için iyi davrandu yeni ameliyat olduk, dikişliyiz, konuştu. İlk mahkemede de be- raat ettim. Daha sonra da işken- ceyle ilgili tazminat da«ası açtım ancak reddedildi. Karan temyi- ze göndereceğiz." Demet Demir, insanlann kendilerine uzaydan gelmiş ya- ratıklar gibi bakmalanndan yakınıyor. Demet Demir, ın- sanlara, "Travesti, transseksüel, lezbiyen gibi üçüncü cinslerin de birer insan olduğu. onlann da di- ğer insanlaria aynı duygulan hissettiği, bu nedenle diğer in- sanlaria aynı haklara sahip ol- duklan için ayrım yapdmaması gerektiği" mesajıru veriyor. Demet Harum tüm insanla- nn haklanna saygı duyulmasını istiyor ve ekliyor "Aİna, bizim de aynı haklara sahip okhığu- muz İütfen unutulmasm...'"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle