Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 ARALIK1993 PAZARTESİ
HABERLER
Iıısaııhakları=Çewelıakkı
Sendikal haklanna kavuşmak isteyen memurlar nasıl coplanıyorsa, toplumun içme suyuna da aynı şekilde zehir akıtılıyor...
OKTAY EKİNCİ
20. >üzyıhn şu son vıllannda baskılann,
işkencelenn. haksız muamelelenn, terö-
rün, özgürlük kısıtlamalannın.. kısaca "in-
san hakları ihlallerinin" artık son bulması
için. ne yapmak gerekır?
Bu sorunun yanıtını kısa bir alıntıyla
verelim: "Irk aynmııu, sömürgecilik ve di-
ğer eziyet çeşitleriıü, yabancı tahakkûmü-
nii destekleyen ve devamlı kılan politikalar
yasaktır ve kaldmlmalıdır."
Bu alıntı, siyasi bir programdan ya da
parti bildirgesınden değil. I948'de ilan
edilen İnsan Haklan Evrensel Beyanna-
mesinden ise hiçdeğil. 5 Hazıran I972'de
Stockholm'de yapılan Uluslararası Çevre
Konferansrnın ünlü Dünya Çevre Bildir-
gesi'nde, "İlkeler" bölümünün ılk mad-
desı bu vurgulamayı içeriyor. Ve yine aynı
maddenin girişinde; ırk aynmının. sömür-
geciliğin ve diğer eziyet çeşitlerinin. ya-
bancı tahakkümünün desteklendiğj ve de-
vamlı kılındığı politikalann neden yasak-
lanması ve kaldınlması gerektiği ise şöyle
belırtiliyor "İnsanın, şerefli ve huzuriu bir
hayata izin verecek kalitede bir çe\rede,
özgürlük, eşitlik >e elverişli hayat şartları
içinde yaşaması temel hakkıdır..."
Çevrenin korunmasının, insanoğlu ve
tüm canlılar için "yaşam kaynaklannın"
gözetilmesinin, doğa ve kültür mirasının
yaşaulması ve geliştirilmesınin.. ınsanoğlu-
nun esenliği ve halklann geleceğı için te-
mel bir "insan hakkı" olduğu. yaklaşık
yirmi yıl önce işte bu saptamalarla ilan
edildi. •
Dahası. yıne yirmi yıl önce, yani 1972
Dünya Çevre Bildirgesi"nde, yaşanıbr ve
korunmuş bir çevrenin 'insanoğlunun te-
Almanya'dakl tartısma
Insan haklan
hükümetkrin
insafinaku'iıkıhv nn?
AYDIN ENGtN
18 Ekim 1977 sabahı. Al-
manya'da Stammheirn Hapis-
hanesi'nin özel bölümündekı
hücrelerde Andreas Baader,
Gudrun Ensslin ve Jan Carl
Raspe'nin cesetleri bulundu.
Ülkenin en iyi korunan hapis-
hanesinde, ül'keyı yıllardır titre-
ten ünlü RAF (Kızılordu Frak-
siyonu) örgütünün üç lıderi. gö-
rünüşe göre, intihar etmişlerdı.
Bir önceki gece Almanya'nın
iyı eğıtilmiş antiterör tımî G-9.
Mogadışu Baskını'nı gercekleş-
tirmış ve yıllardır tek kişilik
hücrelerinde gergın bir bekleyış
içindeki Baader-Meinhof çete-
sinin lider ekibırun son kurtuluş
umutlan da kınlmıştı. İntihar
doğal bir sonuç abıydi.
Ama Baader. Ensslin ve Ras-
oe intihar fılan etmemışlerdı.
Oldürülmüşler; daha doğru bir
deyışle "tasfiye" edilmışlerdı
Alman Hükü'metı, olağanüstü
bir toplantıda "bir'' karar al-
rruşü ve karar yerine getırilmiş-
ti. Daha sonra hükümetin bu
u
özel" oturumunun tutanakla-
n en üst düzeyde "gjzlilik" kal-
kanıyla korundu. Ozel bır ya-
sayla bu tutanaklann 2010
vılına kadar açıklanması yasak-
landı.
RAF (Kızılordu Fraksiyo-
nu) terörü temel hatta tek ey-
lern biçimi olarak behrlemış.
ideolojik açıdan zayıf. politik
hedefleri çeuşik bir örgüttü. Bir
politik örgüt olarak tanınma
yönündeki bütün istem ve ey-
lemleri genış halk ve emekçi kit-
lelerinde hep yankısız kaldı.
Çok zengın bir tüketim toplu-
munun uvumsuz çocuklan ola-
rak nitelendiler. Bu uyumsuz
cocuklar adam öldürmeye.
bombalar patlatmaya. banka-
lar soymaya başlayınca da. top-
lumun onlara tanıdığı sınırlı
hoşgörü lükendı. "Tasfiye"
edüdikleri haben duyulunca da
ülke ayağa kalkmadı. İşçiler işi
bırakmadılar. Parlamentoda
özel oturumlar düzenlenmedı.
O yıllara ilişkin anılannda, bir
başka ünlü RAF militanı.
Christian Jahn. şöyle dıyordu:
" Andreas, Gudrun ve Jan-
Carl'm öldürülmeleri bLri yüre-
ğimizden vurdu. Ama yüreğimizi
kanatan, toplumun tepkısizliği
oldu. İnsanlann o gün, hiç bir şe>
otmamışcasına. işlerine gitmele-
ri, sokak şarkıcılannın hergün-
kü yerlerini almaları. okulu kı-
ran öğrencilerin parklarda do-
laşmalan... Oysa biz onlann
knrtuloşu için savaşıyorduk ve
ölüvorduk.
Christian Jahn'ın "sokaktaki
adam" için cizdığı tablo büyük
ölçüde doğruydu. Ancak üîke-
büyüğü Heinrich
yazıvordu:
"Stammheim'da
BöU şöyle
bir cinavet
işlendi. Bütün cinayetier gibi bu
körüdür. Stammheim'daki cina-
jeti de\ let işledi işte bu korkunç-
tur. 18 Ekim gününün ilk beş sa-
atı boyunca Almanya'da Ana-
yasa yürürlükten kaldınlmış, de-
mokrasi beş saat süreyle don-
durulmuştur. Bu darbedir. Hal-
ka karşı bir darbe..."
Kımı tutucu polıtıkacılann
"Ama RAF bir terör örgütüdür.
Onları onların silahları yla y anıt-
lamak..." fılan diye başlayan
savunmalar üretmeyi denedıler
ama bu tepkıyı büyütmekten
başka işe yararnadı.
Teröristlikleri tartışılmaz
olan. Alman halkından hiçbir
destek bulmavan RAF çetesı-
nın çekırdeğı tasfiye edilmışti.
Bu devlet eliyle gerçekleştıril-
mıştı.
Yargılanmalan sürüyordu
ve büyük olasılıkla yaşamboyu
hapis cezasına çarptınlacaktı-
lar Öldürüldüler.
\radan 16 uzun yıl geçtı. Do-
galolan 18 Ekim 1977gecesının
de unutulmasıydı. Ama öyle ol-
madı. Hemen her yıl, özellikle
18 Ekim günlen ülkenin en say-
gın gazeteleri, (tutucu Frank-
furter Allgemeinezeıtung dahil)
olaya sayîalar ayınyorlar. Ge-
cen >nl. yanılmıyorsak, Der Spi-
egel dergisinde yayınlanan bir
makale. sorunun insan haklaYı
açısından can alıcı yanını şöyle
vurauluyordu.
"Stammheim olayı, insan
hakları savunucularının gözünun
açıldığı bir olaydır. O güne dek
insan hakları için savaşun dev-
letten. hükümetlerden beklenen
kimi haklann kopanlmasına in-
dirgenmişti. En ufku geniş olan-
lar, sorunu Birleşmiş Milletler'e
aktarmay ı düşünebiliyorlardı.
Oysa yanılgı da işte tam bura-
daydı. Bir siyasal güç (yani bir
âyasal tercih) olarak hükumet-
lerin güvertcesine bağlanmış 'in-
san hakları'. temel bir yanlıştır.
Toplum insan haklarını bilince
çıkarmadıkça >e daha önemlisi
toplum bu amaçla örgütlenme-
dikce, insan hakları hükümetle-
rin insafina terkedilmiş demek-
tir. Stammheim olayı ise bu
hakkm kimseye, kendı oy >erdi-
ğimiz hükümete bile tcrkedilme-
yeceğini kamtlamıştır. Tasfiye
edilenlerin tartışmasız terörist >e
katil olmaları bu gerçeği hiç de-
ğiştirmiyor. Yann bir terörist
için değil, örneğin bir demokrat,
hükümetlerin hoşlanmadığı bir
demokrat için de bu kirli meka-
nizmanın işlemeyeçeğinin tek
giivencesi >ardır: Örgütlü top-
lum. Tepeden tırnağa, sokaktan.
mahalleye, köyden kente yatay
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı:
Çevrebir insanlıksorunudurETHEM TORUNOĞLU
Türkiye garip bir ülke... Türkiye'de
bazı gerçekler ve kavramlar yıllarca
yanlış ve taraflı yorumlanıp bu ko-
nulann üzerine ya hiç gidilmemiş ya
da bu konular, tutarsız ve gerçek du-
rumla ilişkisi olmayan yaklaşımlarla
yanlış politikalann uygulama alanı
olabilmiştir. Sonrasında ise, bu ger-
çekler bir anda keşfedilip devleün hi-
mayesi ve denetiminde, genelde "ulu-
sal menfaatler" çerçevesinde ve resmi
görüşün dışında hiçbir görüşe taham-
mülü olmayan bir anlayışla ve varsa
da resmi düşünce dışı görüşlerin (çeşit-
li araçlann menfaati ıle örneğin med-
ya") "soğurulması" ve etkisiz kılırunası
şeklinde bir seyir izlemiştir ve izlemek-
tedir de... İşte "çevre" olgusu da, bu
.ugünve'işler'bu
şekilde giderse
gelecekte çevre insanlık
sorunu haline
gelecektir. Bugün, yaşanabilir
bir çevre ve böyle bir çevrede
yaşama istenci. kısaca 'çevre
hakkf bir 'insan haıvkf olarak
geniş kabul görmektedir.
durumu sergileyen ilgjnç bır örnek
olarak görülebılır Türkiye'de önceleri
"lüks" olarak görülen çevre. '80'ler sü-
recınde ise kamuoyunda çokça
tartışılır hale gelmiştir.
Bu "değişinrde, "80'lerin "özgün
koşullarr'nın dışında her şeye ve her
değere karşın "kalkınma" anlayışının.
yarattığı tahribatın da etkisi vardır.
Ancak. sorunun kökten çözümüne
yönelik önemli adımlar da atıl-
mamıştır. varolan sistemin ve üretim-
tüketim sürecinın doğası gereği.. (Bu-
rada, yurttaşlann, çevreci derneklenn.
mesleîc örgütlerinin ve diğer olumlu gı-
nşimlerin. çevre adına her alanda sağ-
ladığı mütevazı başanlan ayn bir yer-
de değerlendirmek gerekiyor.)
Oysa ki bugün ve "işler" bu şekilde
giderse gelecekte çevre insanlık sorunu
haline gelecektir. Bugün. yaşanabilır
bir çevre ve böyle bir çevrede yaşama
istenci, kısaca "çevre hakkı" bir "ınsan
hakkı" olarak genış kabul görmekte-
dir. Çevre. UNESCO'nun insanlara-
rası dayanışma gereği garanti altına
alınmasını öngördüğü ve "üçüncü ku-
şak dayanışma haklan" dıye adlandır-
dığı yeni insan haklanndan bıri olmuş-
tur. Ancak, tüm bunlara rağmen Tür-
kıye'deki durum. hiç de iç açıcı değil-
Ümraniye'de çöp dağlan patlıyormuş
(dünyada ilk örnektir), kentler yaşanı-
lamaz, hava solunamaz, sular kullanı-
lamaz hale gelmiş, bunlardan vatan-
daşa ne?..
Ama çevre hakkı! Sağlıklı ve yaşa-
nabilir bir çevre!..
Bırakın şımdi romantizmi, kalkın-
manın karşısında mısıruz?
Ne yazık ki böyle bir süreç yıllardır
devam edıyor. Ülkedeki birçok olum-
suzluğun yanında bu gidişata da dur
diyebilmemiz ve kendi haklanmızı
kendimız yaratarak, sonra da bunlara
sahip çıkmak gerekiyor.
Nasıl mı?
Hazır bır reçetesi yok ama şunlar
söylenebılır: Türkiye'de değişim adına
her alanda bir erozyonun ve tahribaün
yaşandığı. "yeni dünya düzeni"nın ya
c
dır. Devleün politıkalan, kararlan ve
uygulamalan ile korunamayan. ak-
sıne hızla kırletılen ve tüketilen çevre;
bunun yanında özel sektör ve serma-
yenm gırişimleri ile vahşice tahrip edi-
İen çe\ resel değerler; kar hırsı ile beton
yığınına dönen, kimliksiz- kışiliksız.
soluk alınamayan kentler: kalkınma
uğruna -tüm sürdürülebılir kalkınma
söylemlerine rağmen- (sanayi için, tu-
rizm için) feda edilen tanm topraklan
ve ormanlar işte bu durum ve koşul-
larda yaşamaya mahkum edilmiş,
mahkum olmuş insanlar. o halde "çev-
re hakkı" denilince durup düşünmek
gerekiyor herhalde... Bu bağlamda
Semra Somersan "Türkiye'de Çevre ve
Siyaset" adlı kitabında şöyle diyor
"Devlet-çevTe-birey ilişkilerinde ga-
rip bir rol bölüşümü var. Devlet kirleti-
yor, özel sektör pisletiyor, ama birey-
lerden temizlik bekleniyor \e ülke çapı-
nda çevre temizliğinde en büyük rol bi-
reylere yükleniyor. Devlet, Askeri Ana-
yasası'nda vatandaşlarına bağışladığı
'sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkım' böyle uygulamaya koyuyor."
(s.39)
Evet. Türkiye bır ganp ülke. garip
bir ülke çünkü egemen anlayış. bu ül-
keye ne lazımsa biz yapanz ve biz geti-
ririz. felsefesine dayanmaktadır. Bu
temel "felsefe"nin çevre sorunsalını
kapsamaması ise herhalde düşünüle-
mezdi ve öyle de oldu. Sonuçta, devle-
lin yurttaştan ısteği "herkes evinin önü-
nü süpürse yeter" anlayışı çerçevesinde
bir cevrecilık. Yoksa Gökova. termik
santral yüzünden elden çıkıyormuş.
Akkuyu'da nükleer santral yapılırsa
bugünkü ve gelecek kuşaklann ya-
şamlan ve çevre tehdit altına girermiş.
fevre, UNESCO'nun
insanlararası
dayanışma gereği
garanti altına
alınmasını öngördüğü ve
'üçüncü kuşak dayanışma
haklan' diye adlandırdığı yeni
insan haklanndan biri
olmuştur..
da düzensizliğinin "açılımlarının" bu
erozyonu derinleştirdiğı bır dönemden
geçmekteyiz. Türkiye hızlı, çarpık ve
dışa bağımlı sanayileşme sürea ile sağ-
Iıksi7 kentleşmesi ıle ve bunlann öte-
sinde. ama aynı zamanda bunlann
tam da temel eksenınde yaşadığı de-
mokrasi sorunu ile olağandışı ışlerin
görüldüğû ve yaşandığı bir ülke. Tür-
kiye'de, bugün açhk ve bannma gibi
sorunlann önünde yaşama sorunu, bi-
reylenn yaşamını sürdürebilme soru-
nu temel sorun haline gelmiştir. Ve,
yine temel insan hakkı olan yaşama
hakkı. 2000'lerin eşiğinde dünyada ve
Türkiye'de hala gündemde. Hala in-
sanlar katlediliyor, öldürülüyor. Bu
noktada, sağlıklı bir çevrede yaşama
ıstencinı dile getirmek. belkı de zaman
zaman ve bazı koşullarda geçerli bir
kavram olmayabiliyor.
Ancak. her şeye rağmen insanlann
yaşadıklan ve karşı karşıya olduklan
sorunlar karşısında. bu sorunlanna
sahip çıkarak. her şeyden önemlisi de
bu sorunlar eksenınde oluşacak birlik-
telikler zemininde söz ve karar sahibı
olarak, insanlann insan haklan için,
yaşanabilir bir çevre istenci ve çevre
hakkı için önce "ben insanım" diyebil-
mesi gerekiyor herhalde...
mel insan haklanndan yararlanması ve hatta
hayatın kendisi için" gerekh olduğu kabul
edildi. (Md. 1 b)
Ne var ki, aradan geçen onca yıla karşın,
ne bu yaşamsal ılkelerin uygulanmasında
kahcı adımlar atılabildi; ne de 1948'de ilan
edilen insan haklan yetennce yaşama ka-
vuşturulabildi. Bugün. sendikal haklanna
kavuşmak isteyen memurlar coplanıyorsa,
toplumun içme suyuna da aynı şekilde ze-
hir akıtıhyor. Elmalı Barajf-
run devre dışı bırakılmasıyla,
çalışanlann haklannın veril-
memesi aynı temel nedene
dayanıyor. "Sömürged" an-
layış, çevreyi ve toplumu bir-
likte gözden çıkartıyor.
Yıne bugün, milliyetçi ve
şöven baskılar nasıl gözyaş-
lanna ve katlıamlara dönü-
şüyorsa, tanhsel mirasın ve
kültürün yok edilmesı de
ayru amaca hizmet ediyor.
Bosna-Hersek'te süregelen
"ırk ayrmii" çatışmalan. bir
halkın tüm geçmışını sılmek,
yani "geleceğini de yok et-
mek" niyetiyle, görkemli
Mostar Köprüsü'nü bile he-
def alabıliyor.
Benzer şekilde "yabancı ta-
hakkümü" de yıne yeryüzü-
nün birçok yöresini nasıl ate-
şe ve kana buluy orsa, aynı ta-
hakküm. doğayı ve kentleri
de yaşam kaynaklannı kuru-
tan bır betonlaşmaya tutsak
edıyor. İstanbul'un en güzel
ve en değerlı yeşil alanlan-
nda. tarihsel bahçelerinde ve
Boğazıçi kıyılannda yükse-
len "çevre hakkını" da göz
göre göre ıhlal ediyorlar. Ve
kent içinde "insanca" yaşa-
ma haklannı da...
Türkiye'deki "kent ve çev-
re yağması", her geçen yıl
yükselen ve neredeyse tüm
toplumsal yaşama egemen
olan "kirli" bırekonomik sü-
rece dönüşüyor. Bu yağ-
manın yarattığı kültür. poli-
tika ve hatta "dünya görüşü"
ise. halka karşı saygıyı ve ın-
sana olan sevgiyi. Park Otel'-
lerin. gecekondu mafyasının
ve "rant zenginlerinin" çö-
küntü kokan beklentileri uğ-
runa ayaklar altına alabifî-
yor...
İnsan haklannı: ve doğayı,
kültürü. çevreyi "birtikte" sa-
vunmak ve korumak, herdö-
nemden çok daha yaşamsal
bır sorumluluk olarak önem
kazanıyor.
1948'in 45. yıldönümünü,
1972nin "uyanlanyla" bir-
likte kavramak ve kutlamak
gerekiyor:
"İnsanlık ailesinin tüm
üyelerinin niteliğinde bulunan
onurunu ve eşit ve ayrılmaz
haklannı tanımak, dünyada
özgürlük, adalet ve bartşın te-
meüdir." (1948-İnsan Hak-
lan Evrenel BildırgesitGiriş
Bölümü)
Ve:
"Dünya üzerindeki her şe-
yin en değerlisi insandır. Çev-
renin korunması ve geliştiril-
mesi, bütün insanlann esenliği
için, bütün hükümetlerin göre-
vidir..." (1972-Dünya Çevre
Bildirgesı'2 madde)
Onseltercilıiıııiz fkıklı ama biz de insanızve luıklaıuıuz var
nin aydınfan Stammheim Ci- ve dikey, karmaşık bir örgütlen-
nayetı'ne duyarsız kalmadılar.
Bu en ünlü "j'argısız infaz''ı kı-
namakla da yetmmediler. Ülke
çapında (daha sonra Alman-
ya nın sınırlannı aşıp Avnapa'-
ya yayılacak olan) bır tartışma
başlattılar. Savaş sonrası Al-
man edebıyatırun -belki de- en
meler zinciriy le kendini sa\ unan,
haklannı savunan bir toplum..."
Der Spiegel dergisımn sapta-
ması, insan haklannı "İnsan
Haklan BakaniığVnın kurulup
kumlmadığı" tartışmalanna
hapseden Türkiye için anlamlı
ve önemli.
BEHZATŞAHÎN
YAHYA KOÇOĞLL
Apartmandan içeri girergirmez
baskı ve korku elle tutulur gibi
hıssedılıyor Karşılıklı daire ka-
pılannın hepsi demirden ve
hepsinin kilitlennin etrafında
kazmayla kırmaya çalışmanın
yarattığı tahnbat var. İçerdeki-
lerin, kalelerine kapanmış ve
sürekli savunma durumunda
olmak zorunda kaldıklan dü-
şüncesi uyanıyor. "Bu durumda
yaşanır mı?" diye düşünüyor in-
san. Bır av hayvanı gibi...
Taksım'in arka sokaklann-
dan birinde bulunan bu apart-
manın sakinleri, cinsel tercihle-
rinden ötürü toplum tarafın-
dan dışlanan. devlet güçleri ta-
rafından da sürekli kovalanan,
dayak atılan, gözaltında tutu-
lan insanlar. En genel tanımıyla
eşcinseller.
Deroet Demir, bir travestı.
Erkek vücudunda doğan De-
met Demır, duygulannın ka-
dınca olduğunu aklı ermeye
başladığında anladı İlk tepkile-
n de yıne bu zamanlarda, ço-
cukluk yıllannda almaya başla-
dı. Ailesi. komşulan onun kız
çocuklanna özgü tavırlannı
tepkiyle karşıladı 15-16 yaşla-
nnda artık duygulannı frenle-
yemez olmuştu. Aile alışır gibi
olsa da, çevrenin baskısı yüzün-
den onlar da bu durumu kabul-
lenmeye yanaşmadı. Demet
Demir. "Ailem fizüunesin diye
önce reddettiysem de, bu kez
r
ı
ı
I
I
I
I
I
I
İDAMLARA HAYIR !
"idon Cezası en za,<m en ınsanlık dışı er aşcgıb/ıcı c ' cezodır ' 9
v
r Sı.DcWıorr Bıldns'
Ulkenr.ızde 7 0 yıldır 5 8 8 kişi dam edildi 1 2Eviu;
renmı 17 voşmda^ ERDAL EREN 47gunde
" y a r g ü a y a r a k ' asmışh Bugun urgan SEYFEFİN UZUNDIZ ıçın vaglanıyo- Işkence gozalfmda
kaybetme yargısız ınfazlarla susturulamaycn msanlıgın ozguriuk çığiıgı ştnndı de ıaam sepHalonylo
sosturuimak ıstenıyor En kısa zamanda Ava,pa Inson Hcıklan Sczleşmes 6 NJo lu Ek P k ^
onaylanpcnd •
Ülkemızde bir daha darağacı kurulmasuı l
Av^eref TurpıtGulderen Baysunpıt(i^ı) Aviaata YÜCd.A'. Yun» fisajU Sursel PnlaıtgazetecOJıv Nuran AUhan/v A^kın
• Av.ARca DudarAvDojianErbaş K\- Salıh Bfjato^v.Gügiit tuKer Av Unset Yildınm.Av Avsel Tufluk.Aı Mehmel Anşın Av Metın
1
FUnrinaİLAtanur Gûneysu(eJ;ıt) Tekın Zeng[*#O Aîû Ttıprık efi; ı hL*«te Yanarfegıt)Ozcın Bıbr (ejtiL)Yusuf DojSaKdış
| hdnmı),IIker Dılıcan (ışp).Sabn Topçu {TÖwriS GülBşk ıSevfi Kelek(ışo).Husi«pıı Seyrek(sendıkao)jUı Gûnd»Sdu(ışq)..Sazmıve
A)run(^g) Hauct Soydan(ışg).Fatnıa
I uyesı) Av Bellus Ahı.Yasemın Ok ı
• Sagır<gazeıen) Ugur Oojan( öp ) Nı
ışçı tfm) Kanber YıldınnKışç) Muha
| (ışç).Mustafa Unlu(ı^ı).lsmaıl ~>i'
. Yıldinm(iKi) Anz Çulbadşg,
• Kayan^vAynur TuncelAv S«mı.i
• Çelehı.Av llkız Olulan Yelda
jf ümen Fe>7i«SluRıza Turgul (Selökız 14 UtŞb Bşk) AvCevnvc A\dın(lHD GYK
İSsİüier) Zehra S<ndan lüizetea) Ibrahım \lcvurek(fotı>grafçı)Alı Nkırin(siRorüa)^vsel
d { - Tekın 0;o{lu'unat egıDFusun Durna(o(Sr)A\ Ortıan Turallhsan Tnıral[(IGDAŞ
2 ışgHbraMm Qettfmuh)Scaht Oırav(ışlei[nea)jUınıet Sajjınç (işq).ba Imrak
-r Kazanaplıışçıj,Seınrj Ozıartfaıöh.lMdımtt Akdeknısven) Senera Esen(ı$p).Enm
4» fe)f,AM eraal 'iucei^rjtvfiı TuîelA*.öisan Guler Husevm Ozluıaş(nıuh). Ihrahım
hıŞh vonkrlfvesi^Ane S%B^sıHce\ırmen).D«nız TczıeHgaîeien)^\ Havdar
Ç g ^ Veşe Ozan(muh )Orhan Kahv»ji(u (uvınaUv Hulva \ural Ali Armuthı (ışo). Kıraz
BJÇKI, A>lbrahun Ince Zekıve Saltaş(â|r 1 Lemjjttun Dursunlofr )Efrul Salu^(ogr )Av Le\\ı Han Kh Rıza Yıldınm(l>ılgısayar ııpr )Menn
Gûngörtgrifiker) Av Muesser Baş.Av Stngnl Çı\ık Asım IhırdıKı^g) Kadnte SjdaklGençllk ve Spıır Ilçe MudlFırdevs Sankaya
(ö|r ).Kaınazan Snlmaztogr) Songıd Bal(ögr J.Omer Okke$«glu(ış<]).Hasaıı Btknışsu) BeMmc Alalay(()gr) iıemj Gurwıy(ojSr J.Baha Bal
(ögr).T«ran Ozmen(lşg) Mellem A\dın(harJıjci) Sjlıh Karagoz (muhaseb«:ı, Cevdeı Frkorkmazthiniacı) A\sun EMemz(o£r lOzgur
Cnşkun(öjr) Kcmal ÇankayıA Kemal Taka #1 Çakmakdıjr tSaüm Şahın(ojîr )Muael K.riiaı(ışg),Huse«n Kıran(ışg) Gurav ^jlıncak
(i«ı)JJaydar Erkol(ış<j)Ahmeı Avaıiogr 1 AlJte k.ap)an(w).Mustafa KDÇCOftBtofflİui'rıimaz BıUcı(ı«t).Mehroe[ Ardıç(ş<>f(ir)Mehmti
Çiftçı(ış<i).Recep ÇıUkheKışglSalım Ka\gıaz(ÇçıUCadrı K»«nan Ahnf€f"Koî*^tlşcı 1 Bfileat luyıkd(ojr) Hakan Sıra<<i5Çi)Asl»n
Yümazdşçı)Huseyın Yılnu (ışçı), Husevm Orrçtişp^ukid Fırat(ışa)Adıl ^nölfkiisoîHakan Pıırtakal(ışçı)Şenl Kınnj!lu((>gr).Nazan
Ûstün (ö|r). Av Kamil Tetan SurekYa5erain>
AydMfekr)NSu-ek(muhaseh*ıS).4taBet jHJEmWOGNI vav vonHvSevın Kjnalger
d l h d AhmelYılmaz(ışçı) MehmelAlpablan (^^2ube\dc (u.sapuw).Mlu^»Ş«H6)p)Oman Fanık Bek)vaaklı(ı>(i) Yalgn
şfl \teş(ışçı) Lutfiı YaiKartyu.Aii ^baiH^Mfc^fefahını ltuj6ğİMJJMegteJk>T4mub JTuncav Turkııfjludckrıısvcn)
I Ccnpz Aşkınafngr ),Ihrahitn KucU^(Tunı Bel Seu G n - E p L S c S M H M â b d H ^ H ^ H H B ^ e n B>k 1 Aü AvcHTunı Bel St-ıı (İMl'K
• üvrsD.IKıs Utuka)a(Tûm Be! Sen < mılu -,h sekrUrfan ErdeJH()0MHHBMHHPwmemur) Sahh Tekmılfışo) Av Ihrahım
Eİjûn,Av Nazıle TazegûUv Dılek Ayjaloş Ozen(ı$q)£serDumıaz(hıvıılof!) IHPobı (cıjtr ).Sonpıl üzkan(Ymno) Okav Gendnnmez
I (6Jr).Av Elkan Albavrak. Av Nurcan NaibanLAv Alı Durmuj.Av Hasan Gınl^v Vecıu Yılmaz. Av Savjş Ongu. Av Yurda|Ril Ongn Av Fikn
• DoJan,Av NJO Bınay^v Kelfş Ozturk Av Osraan Ergm Av Serap Kaya Av Mehrael \ ılnuzer^v H»jn Huscyın Evin Av Anf > alçınJVv Nun
• Taranjtabıa Guduk(ışıp) Sther Karaıaş. SNusrel Ozıurk(\avınaı Aslan Canofekıınoınıst) AvTuU\ Şfngun Aie>.Av vtusıafa
| AyTh.Carohm: 'Wılhınıs((>Jr » s ı a n e HaussertPSMsvıçrf SıısyalıM Panısı) A» Eren Keskın Emfl AlırtvjvıiKi) Musa KıMdış hekımı)llasan
Coşar Cemal Kar Av Zekı KIIK.AV Enpn Dcmır Av Havv j Karadaj ^ UHI( ('.enrtesnarı
L
•
İnsan HaklarıÖdiılü
Mumcu'nun ödülü kardeşine verildi
• Ödül dolayısıyla düzenlenen törende konuşan
Uğur Mumcu'nun ağabeyi Ceyhan Mumcu. bu tür
törenlerin acılarını azalttığını ve kardeşinin boş ye-
re ölmediğini söyledi. Ceyhan Mumcu'ya ödülü
veren Erdal İnönü de 'Onun fıkirleri, hayat şekli bi-
ze yol göstermeye devam ediyor' dedi.
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bü- v e r i n e
getirUeceği, bu cinayeti iş-
rosu) -Karşıyaka Beledıyesı ta-
rafından her yıl verilen İnsan
Haklan Ödülü bu yıl gazetemiz
çilerek İzrrur Devlet Opera ve
Balesi'nın gösterisı ızlendi.
Karşıyaka Belediye Başkanı
Cihan Tûrsen"ın yaptığı açış ko-
nuşmasının ardından Uğur
Mumcu belgeseh gosterildı. Tö-
reni izlemeye gelenlere İnsan
Haklan Evrensel Bildırisi ıle
baktım benim yaşamun alt-üst
oluyor. Aileme açık açık içinde
bulunduğum durumu anlattun ve
özgürlüğü seçtim" dıyor. Peki.
bu özgürlüğün bedeli? tşte o be-
del çok ağır.
"Travestilere kimse iş vermi-
yor. Bu nedenle de onlara tek se-
çenek kalıyor: Y'aşamlarını sür-
dürmek için fuhuş yapmak. Bu
da polisin sürekli baskısı de-
mek."
Demet Demir'in başmdan
gecenler, marjınal olarak görü-
len bu gruptaki herkesın yaşa-
mının bir parçası. Yasalara
göre eşcinsellik suç sayılmasa
da, polisin gözünde öyle değil.
Hemen her hafta yapılan ope-
rasyonlarda polis. eşcinsellerin
yaşadığı evlerin kapıîanm zorla
kınp içeri ginyor, dayak atıyor,
gözaltına alıp keyfi uygulama-
lara tabi tutuyor. Demet De-
o günlen şöyle anlatıyor'
diyerek kurtulduk. Cumartesi
girdiğimiz karakoldan çarşam-
ba günü çıktık. Çıkmca da tüm
bu olanları basına açıkladun, bir
dergide geniş şekilde yer aldı.
Dergi çıktıktan sonra Hortınn
beni y olda yakaladı ve homosek-
süel olduğum için götürmeye
kalktı. Ben de, Atatürk'ün çı-
kardığı Medeni Yasa'ya göre
bunun suç olmadığını söyledim.
Sen misin bunu söyleyen. Hor-
tum, 'Atatürk'e homoseksüel di-
yerek hakaret ettin' diyerek beni
içeri aldı. Gayrettepe Hırsızlık
Vlasası'nda işkence gördöm.
Daha sonra mahkemeye sevket-
tiler. Durumu anlatınca beraat
ettim. Bunun üzerine tekrar
savcıya götürüldüm, oradan da
başka bir mahkemeye. Bu mah-
keme tutuklama kararı verdi.
Cezaevine gönderildim. İHD
üyesi olduğum için, dernek
aracılığıyla durumu uluslararası
ııı>ı^vguıuwıı yyjjn. uıııuı.ıj ^1 AiavıııgiTia uuıuıııu uıu3iaıaı«aı
"Iki yıl önce kapımıza daya- insan haklan örgütlerine bildir-
nan polis, zorla içeri girip bizleri dim. Bir heyet geldi ve benimle
gözaltma aldı. O zaman Beyoğ-
lu Ekipler Amiri Horrum Süley -
nden daha güçlü olmadıklannı
yazan Lğur Mumcuya verildi ulusa,dünyaya>egençkuşakla-
Mumcu'nun ödülünü ağabeyi
Ceyhan Mumcu. SHP'nin
onursal genel başkanı ve İzmir
milletvekıh Erdal İnönü'den al-
dı. Törene SHP Genel Başkanı
Murat Karayalçın da katıldı.
Ceyhan M umcu. v erilen ödül
dolayısıyla düzenlenen törende
yaptığı konuşmada, bu tür tö-
renlerin acılannı azalttığını ve
kardeşinin boş yere ölmediğini
söyledi. Ceyhan Mumcu daha
sonra sözlennı şöyle sürdürdü:
"Bize verilen. ulusa verilen na-
mus ve onur borcunun mutlaka
kanıtlanacağı inancımızın en
büyük desteğidir bu ödül."
Inönü de ödülü Ceyhan
Mumcu'ya verirken. "Uğur
Mumcu'yu bir defa daha saygıy-
la, minnetle, rahmetle anıyoruz.
Onun fîkirleri, hayat şekli bize
yol göstermeye devam ediyor.
Onun katillerini bulma azmimi-
zin de devam cttiğini söylemek
istiyorum" dedi
İnsan Haklan Parkı'ndaki
anıta SHP Genel Başkanı Mu-
rat Karayalçın tarafından
Uğur Mumcu plaketi çakıldı.
Daha sonra nikah sarayına ge-
ğıtıldı.
Karşıyaka Belediyeşi'nce ve-
rilen İnsan Haklan Ödülü ge-
çen yıl yazar Ariz Nesin'e veril-
miştı.
TEMSILIVE
KATILIMÇI
DEMOKRASİNİN
KÖKENÎ
Doç.Dr.SamiSelçuk
30.000 (KDV içinde)
Çağdaş Yaymları Türkocağı Cad.
39-41 Cağaloğlu-İstanbul
ödemcii göoderitanez
man'dı (Llusoy). Karakolda bi/.i
sıra dayağma çekmeye başladı.
Sıra bana geldiğinde itiraz ettim.
bunu yapmaya hakkı olmadığını
söyledim. Daha çok dövdü. Iki
gün sonra avukatım geldi. Avu-
kat gelince daha da kızdı ve bizi
'maceraya* taktı. Yani, bölgede-
ki bütün karakolları dolaştırıp
güya güvenlik soruşturması yap-
tı. Her gittiğimiz karakolda is-
lemler çabuklaşsın diye rüşvet
veriyorduk. O zamanın parasıy-
la iki-üç yüz bin lira. kulaksız"-
da bir arkadaşımız iki polisle
cinsel ilişkide bulundu. Rüşvet
mahiyetinde. Bir başka karakol-
da da polisler bizimle cinsel iliş-
kide bülunmak için iyi davrandu
yeni ameliyat olduk, dikişliyiz,
konuştu. İlk mahkemede de be-
raat ettim. Daha sonra da işken-
ceyle ilgili tazminat da«ası açtım
ancak reddedildi. Karan temyi-
ze göndereceğiz."
Demet Demir, insanlann
kendilerine uzaydan gelmiş ya-
ratıklar gibi bakmalanndan
yakınıyor. Demet Demir, ın-
sanlara, "Travesti, transseksüel,
lezbiyen gibi üçüncü cinslerin de
birer insan olduğu. onlann da di-
ğer insanlaria aynı duygulan
hissettiği, bu nedenle diğer in-
sanlaria aynı haklara sahip ol-
duklan için ayrım yapdmaması
gerektiği" mesajıru veriyor.
Demet Harum tüm insanla-
nn haklanna saygı duyulmasını
istiyor ve ekliyor "Aİna, bizim
de aynı haklara sahip okhığu-
muz İütfen unutulmasm...'"