Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 ARALJK1993 PAZARTESİ
12 DIZIYAZI
ğerli eşyalan ileparalanna
Romanya'dan çıkarken el koyulmuş,
yanlannda ancak yaşamsal eşyalan bıra-
kümıştı. Nasıl olsa gidecekleri yerde bunlara
gereksinimleri olmayacaktı. Çünkü onlar
'ölûm yolculan'ydı. Çoğu yaşamının
bahannda olan Yahudi sığınmacılar, tek bir
tuvaletten 'yararlanabiliyor' ve ancak gruplar
halinde, o da 15'er dakika olmak koşuluyla
güverteye çıkıp
' havalandınlıyorlar'dı...
aeminin hurda durumdaki
makineleri 'sözüm ona' onanlmıştı yola
çıkılmadan önce. Struma'nın kaptanı Emil
Paraschivesou, ölümünden beş gün önce
araştırmacı Maria Arsene'e yazdığı
mektupta şöylediyordu: "(•••) üç
makinasından biri çalışmıyordu ve
onanlması da olanaksızdı... Ne yazık ki
bunca insanın bu gemi ile denize açılmasına
engel olmak için ne yetkim ve
ne de olanağım vardı..."
Bölmeleri portakal sandıklanyla aynlmış tekne 250 kişilikti ,748'i biletli, 21 'i "kaçak' 769 'yolcu' tıkıştınlmıştı ve çoğu aç ve susuzdu
i
Yüzertabut'tayaşamsavaşı
Etiahu Hakim ve EüaİHi Bet Zouri niçin Lord
Moyne'u öldürmüşler ve bunun cezasını asıla-
rak ödemişlerdi? Olayın derinine inmeden bu
soruya verilecek yanıt. "ÖMürülen 764 Yahodi'-
nin öcûnü alraak için" olacak. Ama Struma ile
çıkılan bu ölüm yolculuğunu, bıraz olsun yakı-
ndan izleyebilirsek, bu Lord'un öldürülmesinin
aynı zamanda aylarca süren bır işkencenin de
hesabının sorulmasını amaçladığını görürüz.
Niçin Struma'nın baünlmasından Almanlar
değil de, İngilizler suçlanmışlardı sorusunun
yanıünı verebilmek için de önce Struma'yı ve
yolculannı tanımamız gerekiyor.
Çünkü, gemiler, öteki taşıtlara benzemezler,
çok başkadırlar. Adlan vardır insanlar gibi.
Yine, insanlann doğum ve ölüm tarihlerini be-
brleyen nüfus kütükleri gibi gemiler için de
kayıt tutulur. Yaptıklan iş, onlann da kişilikle-
rine damgasım vurur. Hatta. gemiler arasında
bir toplumsal sınıf ayınmcılığı bile görülür. Bir
kömür gemisi ile mavi yolculuğa çıkmış bir tek-
neyi bir yat limanında yan yana göremezsiniz.
Yolculan da başka başkadır gemilerin. Öylesi-
ne ki, yolculanna bakıp gemiyi, gemiye bakıp
yolculannı tanımlayabilirsiniz. Ne bir aşk ge-
misi ve ne de Nazi zulmünden, toplama kaınp-
lanndan, kitlesel ölümlerden kaçan Yahudile-
rin bindikleri bir gemi hiç mi hiç birbirine ben-
zemeZ.
O halde, 764 kişinin ölümündeki gizi sakla-
yan çok kilitli ve sımsıkı kapanmış kapının ilk
anahtan Stmma olmalı.
Gemi
£ 1 lkesinin Yahudileri üzerine yapüğı araştı-
• I rmalar ile tanınan Rumen gazeteci-yazar
U Maria Arsene'in Bükreş'te 1972'de ya-
yımlanan "Struma" adlı kitabında. değişik
yerlerde verdiği bilgilere göre; Panama
bandıralı olan Struma'nın boyu 46, genişliği ıse
5.70 metreydi. Makineleri, Benz firması ta-
rafmdan yapılmıştı. Ancak, bu makineler, Tu-
na'da batan bir başka gemiden sökülerek hur-
da olarak getirilmiş ve Struma'ya monte edil-
mişti. Harap bir durumdaydı. Sahibi, Bulgar
uyruklu Schlussckis gözükmekteydi; Ukray-
nalı olan 2. Kaptanı Lazzar da Bulgar uyruk-
luydu. Struma'nın Bükreş'te bağlı olduğu acen-
te, Compania Mediteranea de Vapores Limita-
da adını taşımaktaydı. Kâr etmek amacı ile Stru-
ma'nın bu son seferi için para yatıran kişinin
adı da, bir Yunanlı olan Pandelis idi.
Alman denizcilik dergisi "Marine-Rundsc-
hau"un 1983 Aralık aymda yayımlanan 12.
sayısında denizcilik tarihçisi Rene Greger, "Zur
Identitat einiger jödischer Flüchtlingsschiffe im
Sdıwarzen Meer" (Karadeniz'de Yahudi Ka-
çaklan Taşıyan Bazı Gemilerin Kımlikleri) adb
makalesinde ıse Geminin 14 Arahk 1940 tari-
hinden önce Struma adlı bir şirkete ait olduğu,
adını bu şırketten aldığını. bu tarihte el değiştir-
diğini, 15 Şubat 1941'de Dr. Baruh Konfıno ta-
ranndan satın alındığını, onun da Bulgar bay-
rağıru Panama bayrağı ile değiştirdiğini belirt-
mektedir. Daha sonra göreceğimiz gibi Konfı-
no, bu gibi yollarla sağjadığı 6 gemi ile 2.353
Yahudiyi Türkiye üzerinden kaçırmaya
çahşmış bir kişi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sağhksız koşullar
S
truma, İstanbul'a doğru yola çıktığında
gerrüde hekim, kurtarma botlan ve araç
gereçleri bulunmuyordu. Hekim,
yolcular arasından sağlanacaktı. Gemide su
depolan yetersizdi. Yiyecek stoku hemen
hemen hiç yoktu. Tuvalet gereksinimini
gidermek için yolcular uzun kuyruklar-
oluşturmak zorunda kalacaklardı. Gerçekte,
769 yolcu için 4 lavabo ve yalnızca 1 tuvalet
bulunmaktaydı.
Bir yük gemisi olarak Struma için Bulgar de-
nizcilik yetkililerince verilmiş 11 Ağustos 1941
tarihli ve 3204 sayılı "denize dverişÖik beJgesi"
bulunuyordu. Romanya'da gemide yolcu ta-
şınabilmesi için yapılan değişiklikten sonra ise
aynı belgeyi yaptığı ekspertiz sonucunda Ru-
men Amiral Lupu verdi. Struma'nın işletmecisi
gözüken Compania Mediteranea de Vapores
Limitada'nın 11883 1941 sayısına kaydedilen
başvurusu üzerine, geminin 748 yolcu alabile-
ceği Deniz Ticaret Komiseri Cezar Ioaniru'nun
12080/1941 sayılı yaası ile onaylanıp belırtildi.
Ne var ki. bu 748 sayısı, yolculann genişliği
65 cm. olan ve tahtadan yapılmış üçlü ranzalar-
da yatacakian göz önüne alınarak saptanmıştı.
Güvertenin küçüklüğü nedeniyle yol boyun-
ca yolcular günde ancak 15 dakika güverteye
sırayla çıkıp temiz hava alabileceklerdi.
İşte, ölümden kaçan 769 Yahudi, son kez de-
nize açılan bu gemi ile İstanbul'a gelmişlerdi.
Struma, insan taşımaya ve hele bu kadar çok
yolcuyu banndırmaya ve bu kadar çok yolcu ile
bir yerden bir yere gitmeye değil, su üstünde
bile kalmaya o denli elverişsız idi ki, o günün
koşullannda bile bu yolculuğu düzenleyenler-
den ve gazetelere ilan vererek yolcu toplayan-
lardan Pandelis çürük bır gemiye bu kadar çok
yolcu almak ve ölümlerine neden olmakla suç-
lanarak 1942 yılında Romanya'da yargılandı.
Ne ki, Struma'nın batma nedeninin çürüklük
değil fakat bir denizaltı tarafından torpillenme-
si olduğu gerekçesiyle beraat etti.
Beraat karannm bir başka gerekçesi de yol-
culann geminin dunımu ne olursa olsun
Pandelis'i Struma'nın denize açılması için zor-
lamış bulunmalanydı.
Bir tanık: Kaptan Emü Paraschivesou
1
965 yılında, Maria Arsene, "Struma" için
yürüttüğü araştırmalar sırasında Kaptan
Emil Paraschiresou'yu buldu. Bu kaptan Yolcular
Struma'nın yük gemisinden yolcu gemisine dö-
nüştürülmesi çalışmalannı denetlemesi için Ro-
men Yahudi Cemaati'nce görevlendirilmişti.
Arsene'in onu bulduğu sırada 82 yaşında olan
kaptan, Struma denize açılıncaya değin olan-
lan aynntılan ile anımsamaktaydı.
Paraschivesou'nun anlattığına göre; gemi,
Köstence'de onanlıp yolcu taşıyacak duruma
getirilmişti. Ama bu işte çalışan herkes Stnı-
ma'nın açık denize. hele bu kadar çok yolcu ile
açılmasının olanaksız olduğu kanısındaydı. Bu
yüzden de gerekli belgeler yetkililere rüşvet ve-
rilerek sağlanabilmışti (Sayfa 36-39). Uç Ru-
men kaptan ardı ardına Struma ile denize açı-
Imayıreddedecekve hatta lanıdıklan Yahudi-
leri bu gemiye binmemeleri için uyaracaklardı
(Sayfa 15).
Paraschivesou, Maria Arsene ile görüştükten
kısa bir süre sonra ona 28 Nisan 1965 tarihini
taşıyan bir mektup yazdı. Kaptan, bu mektu-
bunu ölümünden 5 gün önce imzalamış ve
mektup kansı tarafından postaya verilmişti.
Diyordu kı:
'"...(geminin içi portakal sandığı lahtalan ile
ilkel bir biçimde kaplanmış ve bunlann üzerine
kâğıt yapıştınlmıştı... En fazla 250 kişi taşıyabi-
lirdi ...Uç makinesinden biri çaiışmıyordu ve
onanlması da olanaksızdı... Ne yazık İci, bu 700
kişinin bu gemi ile denize açılmasına engel ol-
mak için ne yetkim ve ne de olanağım vardı..."
T
üm bu olumsuz koşullara karşın, 748 kişi
1000'er dolar (!) ödeyerek, 21 kişi de ka-
çak olarak ve gizlice Struma'ya bindi.
Yanlanna ancak taşıyabilecekleri kadar eşya
almalanna izin verilmişti. Gemiye binerken. bu
miktar 20 kg'ye indinldi. Gümrükten geçtikleri
sırada ıse değerlı eşya ve paralanna el konuldu.
Paraschivesou'nun bildirdiğıne göre yolcu-
lar, genelde; öğretim üyesi, öğretmen, öğrenci,
mimar, mühendis, edebiyatçı. sanatçı ve işa-
damı gibi kimselerdi. (Arsene, 70) çoğu. gere-
ken parayı bulmak için çok zorluk çekmışlerdi.
Hatta. evli genç bır çift, ıkı bilet için para bula-
madıklarından koca, Romanya'da kalmış ve
gemiye binememiş, yalnız kansı için bilet alina-
bilmişti. (Arsene. 123) Kimileri ıse sağlayabil-
dikleri para ancak çocuklan için veterli oldu-
ğundan. onlan olsun kurtarmak umudu ile ço-
cuklannı Struma'daki tanıdıklanna emanet et-
mişlerdi.
Paralan ve değerli eşyalan alınmış. aç, korku
içindeki ve çoğu çocuk ya da yaşamlannın ılk-
bahannda olan bu \olcular, 3 gıinlük biryolcu-
luktan sonra İstanbul'a gelebildiler.
Bu üç gün boyunca günde yalnız 15 dakika
temiz hava soluyarak, üst üste yığjlmış bir
durumda, çoğu kendilerine sıra gelmediği için
tuvalet gereksinmelerini kova ve benzeri
kaplan kullanıp gıdererek geçırmişlerdi. Bu
koşullarda İstanbul'da 70 . gün daha
bekletildiler. Bunlara bir de İstanbul'un o
rutubetli soğuğu eklenmişü.
71"inci gün topluca öldürüldüler!..
YARIN: ölümün kıymadığı
'tek' yolcu
ILAN
SERİK ASLÎYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1993/111 Esas
Davaa Senk Küçükbelkıs Köyü'nden Ahmet Zeki. Menekşe.
M.Kemal Akıl, M.Fahri Akıl, Hilmiye Yıldınm vekili Av. Asiye Çı-
tak larafından davalılar Kanncalı Köyü'nde Mehmet Ali Atalay
vansleri Osman Nuri Atala> vs aleyhine açılan ferağa icbar ve tapu
tescili davasının yapılan acık yargılaması sonunda verilen ara karan
gereğince: Davalılırdan Serik ilçesi, Kanncalı köyünden Ersan Ata-
lay. Ender Atalay, Muzaffer Atalav, Erdal Atalay, O.Nuri Atalay'ın
yapılan tûm araştırmalara rağmen adreslen belırlenemedjğinden, da-
valann murisi Mehmet Ali Atalay Kanncalı Köyü 12, 14, 15.21,24.
25, 33, 37, 52, 79, 83 ve 147 parsellerdeki hısselerinin ferağa icbar ve
tapu tescıl davasında bizzat haar bulunmalan veya kendılenni bir
vekille temsil ettirmeleri hususu tebligat duruşma günü olan 11.2.
1994 günü saat 09.35'te ilanen tebliğ yerine kaim olmak üzere tebliğ
olunur. 5.11.1993.
Basın: 53311
TOMARZA KADASTRO
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas: 1982 4
. Kararl992 20
Davaa İbrahim Bozatb. Ahmet İlhan ve arkadaşlan tarafından da-
valı Mehmet Kalenı ve Ahmet tlhan aleyhine (Tomarza ilçesi Pusatlı
köyûndeki 860 parsel sayılı taşınmaz hakkında) açılan tespite ıtiraz
davası sonuçlanmış ve venlen karar davacı ve davalı Ahmet İlhan ta-
rafından 20.11.1992 tarihli dilekçe ile temyiz edilmış, tüm araştırma-
lara rağmen davalı Mehmet Kalem mırasçılan (oğullan) Necmettın
M. Şükrü Kalem. oğlu f.Hakkı eşi Bilge ve çocuklan Hüseyin Saim.
Mehmet Arif ve Tuncay, oğlu Hüsevin eşi Fatma ile Hüseyin oğlu
Nail Cahıt Kalem'in adresleri tespit edılemediğinden ilanen tebfiğine
karar verilmiş olmakla:
İşbu temyiz dilekçesinın vukanda adı gecenlere ilanen teblıği ile
Tebligat Kanunu'nun 31. md.'si uyannca ılan tanhinden ıtibaren 15
gün sonra tebliğ cdilmiş sayılacağı. bu tanhten itibaren 15 gün içinde
temyiz dilekçesine cevap vermedikleri takdirde dosyamn Yargıtay'a
gönderileceği ilanen tebliğ olunur.
Basın: 53288
T.C.
YAHYALIASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
1992 236
Davaa: Karayollan Genel Müdürlüğü-Ankara
Vekili: Av. Hüseyin Gedik. Karayollan 6. Bölge Müdürlüğü-Kay-
sen
Davalılar: 1 - Fındık Gölcü, 2- Mehmet Gölcü. 3- Fatma Gölcü. 4-
Mustan Erdoğdu, 5- Ümmügülsüm Erdoğdu (Dolgun), 6- Dudu Er-
doğdu. 7- Ayşe Erdoğdu, 8- Mehmet Erdoğdu, 9- Mehmet Erdoğdu,
10- Osman Gölcü. 11- Osman Gölcü. 12- Hüseyin Gölcü, Hatice
Gölcü (Sakızlı). Yenice Mah.'sınden-Yahyalı
Dava: Cebri tescil
Yahyalı ilçesi Yenice mah.sinde ikameti olan ancak yapılan tüm
araştırmaiara rağmen açık adresi tesbıt edilemeyip dava dilekçesi teb-
bğ olmayan davalı Mehmet Erdoğdu>a dava dilekçesinin ilanen teb-
liğine karar verilmiş olup adı geçen davalının duruşmanın bırakıldığı
25.1.1994 günü saat 9.00da mahkememizde hazır bulunması veya
kendisini bir vekille temsil ettirmesı, aksi takdirde vokluğunuzda da-
vaya de\-am olup hüküm verileccği, duruşma günü ve dava dilekçesi-
nin tebliği yerine geçerlı olmak üzere ılan olunur.
Basın: 53317
POLİTİKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
Zamaıu Yakalamışken._
Nazım Hikmet, 1950yılından sonra bizdeki faşizm zin-
danından kurtulup Paris'e gidebildi. Paris'te AbkMn'e
sorar:
"Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?" di-
ye..
"Yapabilirim..."
"Hadiyap!..."
"Sen mutluluğu göster, ben de resmini yapayım.."
Mutluluk öylesine darmadağındır ki, ne Nazım Hikmet
mutluluğu gösterebilir, ne Abidin Dino resmini yapabilir.
Abidin Dino, Adana'da sürgündü, ben de Iskenderun
Kışlasfnda asker. O yıllarda tanıştık. ikinci Dünya Sava-
şı bitmek üzereydi. Sıkıyönetimin oraya buraya sürdük-
leri, İstanbul dan uzaklaştırdıkları, başlıca illerde topla-
nıyordu. Abidin de sürgün yeri olarak Adana'yı seçmisti.
Gözlerimden ötürü doktora görünmem gerekiyordu. Is-
kenderun Kışlası'ndan Adana Hastanesi'ne gönderdi-
ler. Adana'ya böyle geldim. Arif, Abidin, Ahmet Dinolar
Adana'daydılar.
1950den sonra Abidin Ankara'ya geldi. Paris'e git-
mek için pasaport istedi. Içişleri Bakanı Fevzi Lütfl Ka-
raosmanoğlu'ydu. Fevzi Lütfinin edebiyatçılığı vardı.
Dergâh dergisinde yazardı. Abidine pasaportun veril-
mesi için gerekli işlerin yapılmasını buyurdu. Ancak
kimi işgüzarlar. Abidin Dino tam yola çıkacağı sırada,
Yeşilköy Havaalam'nda engel oldular. Dostları bunu An-
kara'ya haber verdiler. Fevzi Lütfi'ye durum duyuruldu.
Abidin, engelleri aşarak dışarı çıkabildi.
Abidin'in Ses, Yığın, Küllük gibi dergileri çıkardığını
uzaktan izlemişimdir.
1955'lerde yolum Paris'e düşünce onu gördüm. Sen
Nehrı üstünde bir çatı katında atölyesi vardı. Hava so-
ğukçaydı, şömineyi yaktı, ısındık. Her yan, yerler, duvar-
lar resim doluydu.
Memleketten getirdiğim rakı şişelerinden birini aça-
rak Sen Nehri'ne doğru yudumladık.
Artık Paris'in verdiği özgürlüğe kavuşmuş, polis izle-
mesinden de, siyasal gözetimden de kurtulmuştu. Yılla-
rını Paris'te geçirecekti. Sorulduğunda. "Iki aşkım var"
diyordu. "Biri memleketim, ötekiParis".
1950den sonra Paris'te Türk ressamları bir koloni
oluşturacak kadar çoğalmışlardı. Daha önce gidenler-
den Fikret Mualla, Avni Arfoaş, Seiim Turan, Mübin
Orhan. Yolunuz düştüğünde bunları büyük bulvarların
kahvelerinde bulabilirdiniz. HeleSelek, bizim ressamla-
rın başlıca uğrağıydı.
Devlet, Abidin i hep dışlamıştı. Bu dışlama uzunca
sürmüştü. Ancak Paris'in sanat çevreleri Abidin'i be-
nimseyince resmi görüş de Abidine yaklaşmıştı. Tür-
kiye'deki yasak, Paris'te, Fransa'da sökmüyordu. Abi-
din Dino artık Paris'te bir Türk elçisiydi. Sanat uğruna
her şey ondan sorulurdu. Bir derdi olup da Paris'e dû-
şenlere çare Abidin'di.
Dostları arasında dünya çapında ressamlar, yazarlar,
politikacılar, bilım adamıarı vardı. Bizim büyükelçi gire-
mediği kapılara Abidin'in adını vererek ulaşabiliyordu.
Bunu açıkça belirtiyorlardı. Ama Ankara'nın cüce siya-
setçileri hâlâ bir yasak bölgeyle çevresini kuşatıyorlar-
dı. Bu, Korutürk'ün Cumhurbaşkanlığı'na kadar sürdü.
Çember kırıldığındaysa Abidin'in, resmi görüşün koru-
macılığına hiç ihtiyacı kalmamışt. "Birbahçeden öteki-
negeçer" gibiydi.
Son yıllarda yaşı epeyce ilerlemişti. Resim üstüne,.
heykel üstürre durmadan çalışıyordu. Arayı kapatma te-
laşı içindeydi. Sergilerin durmadan çoğalması bundan-
dı. Çizginin büyük ustası zamanı kovalıyordu. Zaman
yakalanabilir miydi? Abidin yakalamıştı.
BULMACA
1 2SOLDAN SAĞA:
1/ Beyanname. 2/ Bask
bolgesinin bağımsızlığı
için savaşım veren gizli
örgüt... Aynı adlı otun
kökünün öğütülmesiyle
yapılan ve suyla kanla-
rak tutkal gibi kullanıian
toz. 3/ Ağaç dallanndan
yapılan düdük... Oylum-
İu. 4/ Açık duran başpar-
mağın ucundan işaret
parmağının ucuna kadar 8
olan uzaklık... İki bonı-
nun birbirine birleştirildi-
ği yer. 5/ Kadınsı davranışlan olan
erkek. 6/ Güneydoğu Asya'da ya-
şayan bir maymun cinsi... Av-
rupa'da bir ırmak. 7/ "Kametine -
- - diyen gör ne uzun hayâl eder '
Her ki diler visâlini arzu-yi muhâl
eder" (Nesimi)... Hava ya da gaz
akımlan oluşturmakta İcullanıîan
aygıt. 8/ Dürüst, iyi ahlakb. 9/ Üs-
tü açılabilen otomobil
YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ev-
latlık olarak alınan ve ev işlerinde
çahştınlan kız. 2/ İtici neden. güdü...Toplan ateşlemek için ağız-
otunun konulduğu delik. 3/ Çanakkale'nin bir ilçesi. 4/ Bay-
rak >a da ışık gibi görsel işaretlerle haberleşme yöntemi. 5/
Yatak doldurmaya yarayan yün. pamuk, kıtık gibi şeyler... Ni-
kelin simgesi. 6/ Endonezya'nın plaka işareti... Hayvanlara
vurulan damga... Yer çatlağı. 7/ Bir renk... Yunan mitolojisin-
de güzel sanatlann dokuz perisinden biri. 8/ İrlanda Cumhuri-
yeti'nin resmi adı... Genişlik. 9/ Briçte, oyunculann birininelin-
de bir renkten hiç kâğıt olmaması... Demirin simgesi.
İLAN
PERŞEMBE ASLİYE HUKUK
ıMAHKEMESİ'NDEN
1993/12
Davaa MilliSavunma Bakanlığı vekili Av. Emel Yıldınm tarafın-
dan davalılar Ahmet Çandır, Kazım Çandır (ölü) Mehmet Çandır,
Abdulkadır Çandır ve Meletlioğlu Mehmet aleyhine açtığı tescil da-
vasırun mahkememızce yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara
karan gereğince:
Mahkememiz davalısı Perşembe ilçesi, Babalı mahallesinden Me-
letlioğlu Mehmet'in açık adresinin bılinmediğinden ilanen tebligat
yapılmasına karar verilmiş olup karar gereğince davalı Meletlioğlu
Mehmet'in duruşma günü 4.2 1994 günü saat 09.00'da yapılacak du-
ruşmada Perşembe Asliye Hukuk Mahkemesi salonunda hazır bu-
lunmanız. gelmediğinız takdirde vokluğunuzda karar verileceği
hususu tebliğ olunur. 30.11.1993
Basın: 53285
İLAN
SIVAS ASLİYE 3. HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1993'5-121
Davaa Aynur Gülen tarafından davalı Oktay Gülen aleyhine
mahkememize aqlan boşanma davasında. Sıvas Payabey Mah. Cilt
02902, sayfa: 30, kütük: 70'te nüfusa kayıtlı Hasan Tahsin ve Şaziye
oğlu 1963 d.lu Oktay Gülen ile Kadir ve Döndü kızı 1972 d.lu Aynur
Gülen'in boşanrnalanna karar verilmiş. davalı Oktay Gülen^in tebli-
gata yarar adresi tüm aramalara rağmen bulunamamış olduğundan,
davalı Oktay Gülen e karar tebliği yerine geçerlı olmak üzere ilanen
tebliğ olunur.
Basın: 53291
J