Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5KASIM1993CUMA
12 DIZIYAZI
.-_. -7-
29 Eylül I990'da SHP'nin alüna ola-
ğanüstü kurultayı son derece gergin bir
hayada başlıyordu.
İnönü. Atatürk Spor Salonu'nu dol-
duran delegelere "Beni bu kez genel baş-
kan seçerseniz, artık genel başkaniığı bı-
rakmam" diyordu. Gerçekten de o ku-
rultayda 405*e karşı 504 oyta İnönü yine
genel başkandı.
Baykal'la karşı karşıya geldiğı ilk ku-
rultayda gösterdiği performans ne-
deniyle "O arfak politikacı" dedirtiyor-
du kendisine.
Metin Toker, Milliyet gazetesındeki
köşesinde şöyle anlatıyordu kurultaylar
sonrasıda Inönü'yü : "Demek ki insan
hep buram buram politika kokmuş bir
evde büyümiişse, onu derin \e geniş bir
küftürie yoğurmuşsa. ince bir istihzayı
kendisine karşı bile kulianıyorsa, bir mis-
yon sahibi olduğuna samimiyette
inandrğında ve Sevgili Kemai Satır'ın
meşhur ettiği deyimle 'ihürası aklını iki
parmak geçmediği' hakle çok tecrübeli
ve ovunbaz bilinenleri suya götürüp susuz
getirir..."
Ezeli rekabet!
Ve gerçekten de o tarihten sonra 27
Temmuz 1991 ve 25 Ocak 1992'de, İnö-
nü. Baykal'la iki kez daha karşı karşıya
gelecek ve kazanacaktı.
O denli iddiasız görünmesine, sık sık
gûven tazeleme ihtiyacı hissetmesine
karşın, örgüt ortadan ikiye aynlmış bir
görüntüdeyken. neden partiyi Deniz
Baykal'a bırakmayı kabuUenmemişti
Erdal İnönü. Hem de 27 Temmuz
1991'de 3. Olağan Kongrede yalnızca
27 oy farkla. üçüncü turda alabilmişli
kurultayı.
Neden Erdal İnönü bu konuda bu
denlı ısrarh davranmışü.
Kendisi şöyle anlatıyor:
"Şüphesiz sorumluluk taşıyor insan
genel başkan olunca. Gördüğü bir yan-
hşı, bir olumsuzluğu göre göre kabul et-
mesine imkan yok. Gördüğüm tavıriany-
ta, zor dönemlerde. sorumluluk atmak is-
temeyen bir insan partinin başına geçer-
se, o partiye >e memlekete yararlı bir ge-
fişme olrnaz. Bir süre iyi olur belki ama,
zor bir dönem, kritik bir dönem geldiğin-
de gereken yapıunayınca bundan zarar
görür parti de ülke de. Çünkü gene bu
toplumsal olaylarda, topluluğun getirdiği
büyük bir güç >ar. Bu gücün belli bir yer-
de kendisini göstermesi gerekiyor. Gös-
termezse, bütün emek boşa gtöiyor. Ve
bir daha düzeltilene kadar. bir sûrü za-
man geçiyor. Onun için Sayın Baykaiia
girdiğim genel başkanlık yarışiannda
söylediğim oydu. Böyle kritik donemler-
de sorumluluk almayan bir ta>Ti oMuğu-
nu farketmiştim.
Bazı insanlar zor dönetrüerden geçer-
ken şöyle düşünüyorlar.
'Bu zor dönemde halkın hoşuna gi-
decek gelişmeyi yapmak hemen hemen
imkansız. Ne yaparsanız halk memnun
olmayacak. Bu dönemde iktidara gel-
mek-şart da değil. Başkası bu zorluklar-
la uğraşsın. Elbet bir biçimde biter,on-
dan sonra daha rahat bir dönemde
yaptığımız çalışmadan olumlu puan
alınz."
Partiyi korumak için sorumluluk al-
mak istememiş olabilirter. Ama ben böy-
le birşey se/.dim. Bir iki oiay oldu. Orda
gördüm ki, böyle bir temayül var. Bu te-
mayül yanlış bir temayül. Parti tabii ki
kendini koruyacak ama, partinin amacı
iktidara geuriek ve ntemlekete hizmet et-
mek. Zoıiuk varken o zorluğu başkasına
bırakıp geri çekilirseniz, parti olarak
amacınızı unutmuş olursunuz...."
İnönü, 1990'dakı kurultaydan baş-
layarak, Baykal ve yanhlannı dargrup-
çulukla ve parti içi demokrasiyi ihlal et-
mekle suçluyordu. "Sonın parti içi de-
mokra.sktir. Sonınun kaynağı dar kadro-
cu. klikçi, hizipçi anlayışür..." diyordu
sık sık..
Baykalcılar dışlanıyor
Ancak. ÖYP-SHP koalisyonu gün-
deme geldiğinde bakanlar kurulunu
oluştururken Baykal yanlılanndan
kimseyı kabineye almıyordu. Bu tavn
şaşkınlıkla karşılanıyordu hem parti
içinde hem kamuoyunda.
Bir Ismail Cem'in bir Ertuğrul Gö-
nay'm bir Kemal Anadol'un, Baykal'ın
yamnda yer alması nedeniyle Kabine'-
de yer alrnaması hem şaşırtıyor hem de
kızdınyordu.
İnönü'yü destekleyenler arasında bıle
"Şimdi, kabuHenmek lazım İsmail Cem.
Bakan olma niteliklerine sahip olanlann
başında geliyordu..." dıyenlerin sayısı az
değildi.
inönü neden böyle bir yol seçmişti?
SHP'nin yalnız başına ya da hükü-
met ortağı olarak kuracağı bir hükü-
mette, bakan olma niteliği taşıyan pek
çok kişi neden görmemezlıkten gelın-
mişti?
Sadece Baykal'a vakın olanlar değil.
Ercan Karakaş gibi înönü'ye çok yakın
olmayanlar da kabine dışı kalmışü.
Bu soruyu da şöyle yanıtlıyor İnönü:
"Bu yanhş bir eleştiri ama tamamiyle
önemli bir konu. Bu bir hizip meselesi. Bu
yüzden de ben Say ın Bay kal'ın başa geç-
memesi için çok uğraştım mücadelemiz-
de. Veyataut da şöyle konuşay ım; Bir hiz-
bin variığina karşı uğraştım. Ben o za-
man da bunun bir hastahk olduğunu söy-
lemiştim. Hatta o arkadaşlarım da bana
kızdılar 'bize hasta diyorsun' dediler. Bu
başka bir şey. o insanlar tek tek çok iyi
insanlar. hiçbiri hasta filan değil. Hepsi
çok deney imli insanlar, değerli insanlar.
YURDAGÜL EfiKOCA
"îhtirası, aklını iki parmak geçmeyen"
bir politikacıydı artık Erdal Bey...
"Buram buram politika kokan bir evde
büyümenin" ve "en ince istihzayı bile
kendine karşı kullanabilmenin"
meyvalarını topluyordu...
Tarîhsel uzlaşmaAma bir hizip teşkil ettikleri zaman
durum değişiyor. Çünkü o hizbin variığı
parti içinde ayn bir oluşum meydana ge-
tiriyor. Bu oluşum beraber davranıyor.
Mesela resmi toplantılardan önce bir
araya geliyorlar. mesela Parti Meclisi
topİanrtsından önce bir araya geliyorlar
ve Parti Mecb'sfnde nasıl davranacak-
lanna karar veriyorlar. O zaman orada
konuşulan konular, konulann içeriği
açtsından ele alınmıyor.
Bu konuda alınacak ka-
rar, bu oluşumu. bu hizbi
daha iyi dunıma getirir
mi getirmez mi? Bu
önemli oluyor. Ona göre
karar veriyorlar. Öyie
olunca da partinin çıkan
biraz geride kalıyor.
Bazen o hizbin çıkan,
partinin çıkanyla uyuşu-
yor. Mesela 89 yerel se-
çimlerinde uyuştu. Çünkü, Sayın Baykal
genel sekreterdi, istedikleri insanlan be-
lediyelerde istedikleri yerlere aday diye
gösteriyorlardı.Bu şekllde büyük 'başan
sağladık. Ama bu çok nadir oluyor. Buna
bağlanmak normal değil. Çünkü partinin
kendi politikası >ar. Bu politika durur-
ken hizbin politikasına uyar mı uymaz mı
diye düşünmeye hakkınız yok. Hele hü-
bırakın dedim. Siz hizbin artık ol-
madığjnı ilan edin, kişiliğinizle en yük-
sek görevlere gelirsiniz" dedim. Mesefc
buydu."
Sadece 89 sandalye
20 Ekim 1991 genel seçimlerinde de
SHP büyük bir başan kazanamıyordu.
DYP 177, ANAP 115 milletvekilliği ka-
1991 seçimlerinde başansız kaldı SHP... Ama
'tek başına' iktidar olabilecek oyu alan parti de
yoktu... Ve tarihsel uzlaşma gerçekleşti.
Demirel'in başbakanhğındaki DYP-SHP
Koalisyonu'nda Erdal Bey'e düşen görev
başbakan yardımcılığı olacaktı.
zanırken SHP'nin Meclis'teki sandalye
sayısı 89'da kalıyordu. Süleyman Demi-
rel hükümetı kurmakla görevlendinli-
yor ve SHP- DYP koalisyonu "Demok-
ratikleşme misyonuyla" aynı yılın
Kasım ayında iktidara geliyordu.
Tarihi uzlaşma iktidannın Başba-
kan'ı Demirel. Başbakan Yardımcısı ise
İnönü'vdü.
uyumlu tavirlanyla gideriliyordu hükü-
raette. Zaten tnönü'nün genel başkanlı-
ktan aynlacağı haberi duyulduğunda
da yapılan ilk yorum "Bundan böyle hü-
künvetteki uyumun bozulacağuSHP-
DYP koalisyonunun dağılacağı" yolun-
daydı. İnönü. hükümetteki uzlaşman
yaklaşırm nedeniyle çokça eleştiriliyor-
du. Solu sağa yaklaşurdığı. iki ana akım
arasmdaki farklılıklann SHP'nin koa-
lisyondaki konumu nede-
niyle giderek ortadan
kalktığı söylenirken, tarihi
uzlaşmadan yana olanlar
İnönü'yü takdirle karşıb-
yordu. İnönü koalisyonu
ve koalisyondaki tavnnı
şöyle açıkbyor:
"Şüphesiz henüz prog-
ramımı/da olan pek çok şeyi
gerçekleştirmedik. Ama
gercekleştirdiklerimiz de
var. Ben koalisyondan ülkenin yarar gör-
düğüne inanıyorum. Bir defa, ülke zor
dönemde hükümetsiz kaunadı >e hükü-
mette çok yararlı işler yaptı. Demok-
ratikleşrne yolunda adımlar atıldı. Daha
çobuk ounasını istiyoruz ama daha ço-
buk nasıl olacak. Biz koalisyona girme-
seydik, bunlar daha çabuk öhır muydu?
Anayasayı değiştireceğiz diye yola
başkaru Özal'ın ölümünden sonra De-
mirel'in aday gösterileceği anlaşıldığı-
nda İnönü öncelen bunu doğru bul-
madığını açıklıyor ancak bir süre sonra
da Demirerin cumhurbaşkanlığmı des-
tekleyeceğini belirtiyordu...
Başta eskı CHP'liler olmak üzere en
yakınlan bile Erdal Inönü'nün bu
tavnnı eleştiriyordu.
Suçlamalar arasında "Babasına iha-
net ettiği" bile vardı. Ancak bütün bu
eleştirileri o günlerde her zamanki sus-
kunluğuyla karşılıyordu...
Nihayet 16 Mayis 1993'de Demirel,
SHP'nin oylanyla Türkiye Cumhuri-
yeti'nin dokuzuncu cumhurbaşkanı
olarak Çankaya'ya çıkıyordu.
En iytsi oydu
Neden böyle bir şey yapmıştı İnönü?
Onu bunca ağır eleştiriyı göğüslemeye
ıten neydi?
"O zaman yapılacak en iyi şey oydu.
Kimseye karşı geçmişten gelen bir komp-
leksim yok. Biz koalisyondayız. KoabV
yonda Başbakan olarak sayın Demirel'le
çalışıyoruz, işbirliği yapıyonız. Şimdi o
kendi partisinin adayı olarak Cumhur-
başkanı olmak (sriyor. Ve buna koalis-
yondaki hareketleri açısından karşı
Hiçbir dtşsaJ baskı" olmaksızın Denürei ik İnönü. D^T-SHP Koalisyonu'nu kunıyorlar. Umubnadık biçimde uyumlu giden koalisy onun ortaklanndan
Demirel siyasal tutkunun son basamağı olan Cumhurbaşkanlığrna çıkacak. inönü ise alçakgönullûlüğün sonömeğini >ercrck koltuğunu bırakacaktır.
kümete geldiğiniz zaman.
Zaten iki partiden meydana gelen bir
hükümet, bir de iki parti içinde bir hizbin
düşüncelerini taşımaya çalrşırsa, hükü-
met işini y apamaz. O yüzden de o ekipten
kimsey i hükümete önermedim. Hükümet
ciddi kararlar alırken hangi görüşle o ka-
rarı alıvor? Hükümetin ortak kararı,
partinin ortak kararı diye mi o karan ab-
yor yoksa hizbin çıkarı diye mi alıyor. O
zaman olmaz. Dvvlet hiz-
meti yaparken bir de ufak
bir gnıbun çıkarını düşünen
bir insanı oraya koya-
mazsınız. Arkadaşun bana
diyor ki "Hayır ben artık
öyle düşünmeyeceğim'
Ama bana öyle bir irimat
gelmedi ki. Çünkü her za-
man o grupla birlikte dav-
randtğını gördüm. Ve ken-
dilerine söyledim: 'Sizin
üstün nitelikleriniz kay-
boluyor. Hizip içinde davrandığınız za-
man sizi kendi kişiliklerinizle değil,
hizbin elemanlan olarak görüyoruz.
Dolayısıyla da, size tahammül ediyoruz
demokrasi adına ama size önemli göre\
vermemeye çalışıyoruz. Çünkü o önem-
li görevi yaparken kimin çıkannı dü-
şündüğünüz belli değil. Başbakan'da da
bu intiba olacaktır, bende bu intiba ola-
caktır. Bu yüzden hükümette size görev
veremeyiz. Bu da kışisel mesele değil.
Onun için ben kendilerine 'Bu hizbi
SHP-DYP iktidannın 20 kasımda
kurulan ortakhğmdan başlayarak 16
Mayıs 1993'de Demirel Çankaya'ya çı-
kana kadar geçen sürede, İnönü ile De-
mirel koalisyondaki iki ayn partinin
hem de iki ayn ideolojiye sahip iki ayn
partinin genel başkanından çok. ayn
parti içinde yer alan ve son derece
uyumlu çalışan bir ekip görüntüsü çiz-
diler bunda da İnönü'nün uyumlu kişi-
Erdal Bey, 10 yıl boyunca öyle ya da böyle
damgasını vurduğu Türk siyasi yaşamından
aynhrken. kendi partilileri kadar,
DYP'lileri de üzdü. Çünkü onlar,
koalisyonun sürmesinde İnönü'nün
gösterdiği özveri ve olgunluğun en iyi
ayrımında olanlardı...
liğinin etkisi hiç tarüşılmadı.
Demirel'in memleketi Isparta İnö-
nü'yü fahri hemşehri ilan ederken, genel
başkanlık koltuğunu bıraktığı için
gözyaşı dökenler arasında DYP'li ba-
kanlar. il başkanlan. partililer bulunu-
yordu. SHP'nin programında yer alan
ve uzlaşma hükümetinin programına \e
protokolüne de geçirilen iş yaşamı ve
demokratikleşmeyle ilgili pek çok konu
DYP'lilenn direnciyle karşılaşuğında,
ortaya çıkan kriz yine İnönü'nün
çıktık. Anayasa taslağı hazırladık. Hazı-
Hadığımız taslakta yeni bir anayasa içe-
riği var. Ve bunu anlatarak seçimde pro-
poganda yaptik. Ben 20 Ekim'den önce
anayasayı nasıl değiştireceğimizi halka
anlatmıştun. Ancak bize verilen oy buna
yetmiyordu. DYP'yc verflen oy da buna
yetmiyordu. İkimiz bir araya gekliğinde
de buna yetmiyordu. BırakalunkoaSsyo-
nu, AN.ÂFla DYP'yi bir araya getirdiği-
mizde anayasayı bizim is-
tediğimiz şekilde değişti-
recekler mi? Memurlara
sendika hakkını sonunda
verebildik. Ama bunu kul-
lanma şeklini getirecek
yasayı toplu sörieşmesiyie
bazı hallerde greviyle
bunu bizden başkası ge-
tirebilir mi? Bizim bunlar
olmuyor diye bırakmamız
bunları değiştirmeyecek.
Şimdi. biz şimdi muha-
lefete gecelim uğraşalım, uğraşalım, önü-
müzdeki seçimlerde tek başımıza iktida-
ra gelelim. Ama bunu kim garanti ediyor.
Biz zaten muhaleferteydik. L'ğraştık bu
kadar yaptik. Bunu beğenmiyoruz, daha
iyisini yapahm... Yapahm da. oraya kadar
bir şeyler y apacaksak onları niye y apma-
yahm. Bizim şimdi iktidarda o'lmamız
bundan sonraki seçimlerdeki şansumzı
ortadan kaldırmıyor ki."
İnonu, belki de en fazla Demirel'i
Köşk'e taşıdığında eleştirildi. Cumhur-
çıkmanın hiç bir gerekçesi yok. Tersine
koalisyondan birinin çıkması, koaUsyo-
nun çıkaruıadır. 'Geçmişte o partiyle
karşı karşıyaydınız' dendi. Doğru ama
onu aştık \e koafeyonu kurduk. Benim
bir itirazım vardı onu da o zaman söyle-
dim. Bu anay asa metnine göre hükümet
başkanuun cumhurbaşkanından çok
daha fazla yetkisi olduğunu bfliyorum.
Onun için gerçekten yönetmek feteyen
birinin başbakanlığı bırakması bu anaya-
sanın ruhuna aykırı. Ama başka bir şey
daha var. Türkiye'de cumhurbaşkanlığı
manevi nüfuzu çok yüksek bir mevki diye
bakılıyor. Her siyasetçi bir gün Cumhur-
başkanı olmay ı hay alinde taşıyor. Oray a
geçtiğinde etkisinin azalacağını görse de
halk nazarında öyle olmadığuıı düşünü-
yor. Ve cumhurbaşkanı olmay ı siyasetin
en yüksek payesine \arnuş olmak diye
görüyor.."
Hala tartışıhyor
Çok şey söylendi O'na dair. Bugün.
sosyal demokrat çevrelerde adını bile
duymak istemeyen de \ar, İnönü adı
geçtiğinde "Unutulmaz bir genel baş-
kandı" diyen de...Belki de "Kimdi İnö-
nü?" sorusunu yanıtlamak için Türki-
ye'nin son on yıllık siyasi ortamını iyi
anlamak gerekiyor...
BİTTİ
DİYARBAKIR 4. ASLİYE CEZA
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1991/867
Karar No: 1992/37
Kilit kırmak suretiyle hırsızlık ve hırsızhk mabnı büerek satın al-
mak suçundan Diyarbakır ili Bismil ilçesi Isapınar Köyü nüfusuna
kayıtlı Kâzırn ve Serpıl oğlu 1977 d.lu, sanık Mehmet Balık hakkında
mahkememize açılan kamu davasının yapılan açık yargılaması so-
nunda;
Sanık Mehmet Balık'ınTCK'nın 492/1,523,2253 S.Y. 12,2,TCK.
59, 647 S.Y. 4 1. 5. 6. maddeleri uyannca verilip tecil edilen 500 000
TL ağır para cezasına ilişkin hüküm, yapılan tüm aramalara rağmen
sanığa tebliğ edılemediğinden,
7201 sayılı yasanın 28, 29, 30 ve 31. maddeleri gereğince hükmün
İstanbul Basın İlan Kurumu'nca ve Diyarbakır Basın İlan Kurumu
Şubesi'nce 'gazetede ilanına", 7201 S Y.'nın 29,2. maddesi uyannca
ilan metninin bir örneğinin mahkeme divanhanesıne asılmasına ka-
rar verilmekle, ilanın yapıldığı günü takip eden 15 günlük yasal süre
zarfında temyiz yoluna başvurulmadığı takdirde. kesinleşeceği ilan
0 İ U n u r
Basm. 44036
T.C.
BAYBURT ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo-1992727
Karar No: 1992 218
Davacı DSİ Genel Müdürlüğü vekili Av Hikmet Bekar tarafın-
dan davalılar Bayburt Y. Kırzı köyünden Kanime Kaya. Sahure
Kaya ve 3 arkadaşlan aleyhine mahkememizde açmış olduklan tescil
davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda verilen
karar.
Bayburt ili Arpalı köyü. 3 ada, 58 parsel no.lu taşınmazın 125 m2
'-
lik kısmının 87.500 TL bedelle DSİ Genel Müdürlüğü lehine tapuya
tesciline. 200.000 TL vekâlet ücreti ile 247.400 TL yargılama gıderle-
rinin davalılardan alınarak davacı idareye verilmesine dair karar.
Bayburt Aydınlepe ilçesi Y. Kırzı köyünden Kanime Kaya ile Sa-
hure Kaya'nın tüm aramalara rağmen adresleri tespit edilip karar
tebliğe venlemedığinden ilanen tebligine karar verilmiş olup, işbu ila-
nın yayımlandığı tanhten ıtıbaren 15 gün ıcensinde temyiz etmedikle-
ri takdirde karann kesinleştırilerek infaz edileceğı ilanen tebliğ olu-
n U r
' Basın: 52223
İLAN
T.C.
BANDIRMA 2. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ
Sayı: 1992,370
1993-251
Davaa Bandırma Belediyesı vekili tarafından davalı Hafize Kaya
aleyhine açılan tapuda şerh kaldınlması davasının yapılan duruşma-
sında:
Mahkememiz tarafından 23.9.1993 tarih ve 1992/370 esas,
1993 0.51 karar sayılı ilamı ile sabit olan işbu davanın kabülü ile Ban-
dırma ilçesi, 17 Eylül Mahallesi. ada 713. parsel 108'de beyanlar ha-
nesinde bulunan, üzerindekı ev Kadir kızı Hafize Kaya'ya aıttir şek-
lindeki kısrrun kaldınlmasına, alınması gereklı harç tutan 90.000 TL
olup peşın alınan 25.000 TL'nin mahsubu ile eksik 65.000 TL'nin da-
valıdan alıranasına, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden
300.000TL vekâlet ücreti ve902.900TLnın davalıdan alınarak da-
vacıya verilmesine dair davaa vekilinın yüzüne karşı davalırun yoklu-
ğunda kanun yollan açık olmak üzere karar verildi. 23.9.1993
Basın: 52242
ANKARA/AIVKA
MOSERREF HEKIMOCLU
Yan YanaProtokolde patlama var! Cumhurbaşkanı Demirel ve
eşinin konukları Çankaya Köşkü'nün yeni salonuna da
sığmadı! Cumhuriyet Bayramı nedeniyle düzenlenen üç
resmikabule üç bin kişi çağnlıyor. Her akşam bin kişi,
ama salonlar yine dar geliyor! Yeni yapıyı tüm konuklar
ilgiyle seyrediyor elbet. öyküsü hayli ilginç. Sayın Ev-
ren'in Cumhurbaşkanlığı döneminde başladı yapımı,
Sayın özal bitirilmesini çok istedi, bitmedi. Sayın Demi-
rel'in Cumhurbaşkanlığına rastladı açıhşı.
Ben ikinci akşam gittim Çankaya'ya. Kapıdan girince
şaşırdım biraz. Kocaman mumlar, çiçekler, kurdelelerle
Cumhurbaşkanı'nın 29 Ekim nedeniyle düzenlediği res-
mikabule değil, bir düğüne gelmiş gibi oldum. Görüntü
hayli arabesk. Tavandaki ışıklar göz kamaştırıyor, ko-
nuklar yıldız kümesine girmiş gibi. Yıldızlann altında
kimler parlıyor derseniz yabancı diplomatlar, eski ve
yeni politikacılar, üst düzey kamu görevlileri ve gazete-
ciler. Kimi çok şık, örneğin yabancı elçiler, erkekler
smokinli, kadınlar uzun etekli. Komutanlar parlak ünifor-
malarıyla Cumhuriyet Bayramı'na yaraşır saygı içinde.
Ama kimi konuklar çağrı kartlarına bakmamış gibi! Ara-
da başörtülüler, sıkma başlılar da var! 70. yılına ulaşan
Cumhuriyetimizin kaçıncı kuşağı bu genç kadınlar. Geç-
miş yıldönümlerinde rastlanmazdı bu tür konuklara.
Konukların konusu da değişiyor giderek. İlk on yıllar-
da Çankaya Köşkü'nde neler konuşulurdu kimbitir, ko-
nular nasıl coşkulanır, onurlanırdı. Bu yıldönümünün
ortak bir konusu var, Güneydoğu'da yaşanan olaylar.
Ben de Genelkurmay Başkanı ile konuştum bir süre. Or-
general Güreş açıksözlü bir asker, eleştiriye, tartışma-
ya da açık bir kişi. Doğu'da son yolculuğundan kimi izle-
nimlerini gözleri parlayarak aktarıyor, halkın sağduyu-
suna umutla bakıyor. Doğru politikalar oluşabilirse
halkın sağduyusuna hepimiz umutla bakarız değil mi?
Şimdi politika değil laf üretiliyor daha çok! ingiliz büyü-
kelçisi Sir Goulden, Meclis Başkan Yardımcılarından
SHP'Iİ Kamer Genç ile konuşuyor kalabalıkta. Kamer
Genç çok gergin, yumruklama olayını yalanlıyor, olayın
kışkırtmacılardan kaynaklandığını söylüyor! Nahit Men-
teşe ile konuşuyoruz bir an. içışleri Bakanlığı'nda neler
yapabileceğini soranlar var. En azından Gazioğlu'nun
yaptıklarını yapmaz, diyor kimi kişiler. Peki, Nevzat
Ayaz ne yapacak Milli Eğitim Bakanlığı'nda? Teröristle-
rin öldürdüğü öğretmenler bıçak gibi saplanıyor konuş-
malara. Küçük öğrenciler ne olacak, okulsuz, öğretmen-
siz karanlığa mı gömülecek? Yatılı bölge okulları açılır-
sa sorun çözümlenebilir belki. Her soruna çözüm
bulmak zorunluğu var. SHP Genel Başkanı Murat Kara-
yalçın'ı görüyorum kalabalıkta. Kimi politikacılar. "sev-
giden saygıdan" söz etmesini yadırgıyor, ama gerçekçe
yaklaşım bu değil mi? Yüzyılların ötesinden yan yana,
can cana geldik biz. Kurtuluş Savaşımız'la çizilen sınır-
larda Kürt kökenlilerin de kanı var. Çocukluğumda ba-
bamın küçük dayısından dinlerdim, Izmir'e bıyığı terle-
memiş bir "küçük zabit" olarak giriyor Mazhar Dayı.
Yanında da Taşo var! Sonra neler oldu! Şeyhlik, ağalık
düzeni gelişti giderek. O düzen değişseydi bu ortama
varır mıydık acaba? O düzen değişmedi, tersine siyasal
çıkarlarını o düzeni koruyarak sağladı belli çevreler. Ça-
baları bugüne dek sürdü. Karşı çabalar da karalandı!
önce TİP'in Urfa milletvekili, sonra da parti başkanı Be-
htee Boran'ın "halklara özgürlük" sözünü anımsıyo-
rum, ne büyük tepki yarattı. Bugün neler söyleniyor.
Behice Boran da mezarında nasıl gülümsüyorkimbilir!'
Çankaya Köşkü'nde neler anımsıyorum! 1961 Anaya-
sası'nı yaşamımızda hissetseydik olaylar bu boyuta va-
rır mıydı, diye düşünüyorum. Örneğin toprak reformu,
eğitimde fırsat eşitliği gerçekleşseydi, birçok gerçek de-
ğişmez miydi acaba? Gerçekler değişmedi. Anayasa
değişti! Somürü düzenini destekleyenler halkı sevdikle-
rini söyleyebilir mi? SHP Genel Başkanı sevgiden, say-
gıdan söz ediyor, ama bu sözlerin içeriği de açıklanmalı
bence. Kalıcı çözüm yöntemleri, inandırıcı politikalar bir
an önce oluşmalı. Nasıl derseniz, başlamış bulunuyor!
Tartışarak biçimlenecek. Bu sorunu yalnız Doğu kökenli
milletvekillerinin tartışması da yetersiz geliyor bana.
Tüm partiler, parlamento dışı kuruluşlar, kurumlar da
tartışmaya katılmalı, bu çıkmazı, karanlığı aşmak için
herkes ışığını katmalı. Tüm görüşler, öneriler enine bo-
yunasergilenmeli, biçimlenmeli.
Gün geçmiyor, hatta saat başı kara bir öyküyle kararı-
yor yüreğimiz. Ülkemizin bir bölgesinde kanlı olaylar
yaşanırken, köşenizde rahat olabilir misiniz? Lokmanız
düğümlenmez mi boğazınızda? Geceleriniz uzamaz,
uykunuz bölünmez mi? Güneşi utançla selamlamaz mı-
sınız? Kurşunlanan bebeleri silebilir misiniz? Açmadan
solan çiçekler gibi o bebeler, dünyayı görmeden kapanı-
yor gözleri.
Kapayan eller hiç titremiyor!
Terörün boyutları çokacımasız, ama barışın boyutuna
ulaşamaz değil mi? Her ulusun tarihinde acı deneyler,
kan ve gözyaşı üreten iç ve dış etkenler var, yan yana
yaşayanlar karşı karşıya gelir, sevgi solar, insanlar ya-
bancılaşır birbirine. Acı faturalar ödenir, o acı birikimler
olumlu ürünler verir sonra. Biz de bu dönemi aşacağız
elbet. Aşmak zorundayız. Güç birliğiyle, sevgiyle, umut-
la aşacağız yokuşları.
Karşı karşıya değil, yan yana.
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Paçavra tabanlı ve ör-
me konçlu bir çeşit ayak-
kabı. 2/ Gözleri görme-
yen... Bir organı su vere-
rek yıkayıp temizleme. 3/
Bir çeşit kekik... Boru se-
si. 4/ Kekemelik, pepe-
melik. 5/ Türk müziğınde
bir makam.. Tantal ele-
mentinin simgesi. 6/ Çin-
geneler'i oluşturan üç
gruptan birinin üyelerine
verilen ad... Daire biçi-
minde tabanı ve tepe
noktasında birleşen eğık kenarlan
olan geometrik şekil. 7/ Padişahla-
nn ve yüksek dereceli devlet görev-
lilerinın giydiği kolsuz ve geniş
yakah kürk. 8/ Birsorusözü... Ste-
ven Spidberg'in tanınmış bir fil-
mi... Tekstilde kullanılan. çok ince
çelik iğnelerle donatılmış küçük
tarak. 9/ Kâğıtlan bir arada tut-
maya yarar madeni çengel... Son
derece kavgaa olan gözde bir ak-
varyum bahğı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Güreşecek pehlivanlan yüksek sesle izleyicilere tanıtan ve
dualannı okuyarak onlan alana süren kimse... Olumsuzluk be-
lirten bir önek. 2/ Dolayh olarak anlatma... Bir çeşit füze. 3/
Kimi bölgelerde kadınlann sokağa çıkarken manto üstüne ör-
tündükleri işlemeli geniş örtü. 4/ Sessiz, uslu... Kimi giysilenn
bol olması için yanlanna eklenen kumaş parçası. 5/ Yabanıl in-
cir ağaana ve bu ağaçlarda döllenmeyi sağlayan sineğe verilen
ad... Tabaka. 6/ En uzun koşu dalı. 7/ Konut... Tîryaki Hasan
Paşa'run Avustııryalılar'a karşı savunduğu kale. 8/ Tanntanı-
maz... Alkolsüz içki, meşrubat. 9/ Çok sert ve tutarsız hareket-
lerde bulunan akıl hastası... Bir göz rengi.