25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28KASIM1993PAZAR HABERLER Yılmaz, Çiller'i1 gölge gibi' izliyor • ANKARA (UB A) - AN AP Genel Başkanı Mesut Yılmaz bir yandan Başbakan Tansu Çiller'i adım adım izlerken öte yandan 'köstebekleri" aracılığıyla Başbakan in her hareketini kontrol etmeye çalışıyor. Yılmaz, görevlendirdiği 'köstebekler' aracılığı ile Başbakan Çiller'in kaüldığı bütün toplanülarda yapüğı konuşmalan banda kaydettiriyor ve Çiller'in konuşmalannı dinleyip, ona göre yanıt veriyor. Yılmaz, bunun son örneğini, Başbakan Çiller'in 4 kasımda Istanbul'da yaptığı basın toplantısı ile 16 kasım günü DYP grubundaki konuşmalarda söylediği sözteri belgeleyerek ortaya koydu. 'Köstebekleri' çok sıkı çalışan Yılmaz, Çiller'in tstanbul'daki basın toplantısında Demırerin PKK'nın ateşkesini kabul ettiği yolundaki sözlerinin Başbakanlık tarafından deşifre edilmiş metnini ele geçirdi. Yılmaz, aynı sözleri DYP grubunda da söyleyen Çiller'in bu konuşmasını da kasete aldırdı ve her ikisini de daha sonra kullandı. "Basın ve toplum sustunulacak" • ADANA (Cumhuriyet Güney İlleri Bürosu) - Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Şube Başkanı Avukat Fahri Doğan, Terörle Mücadele Yasası'nda yapılmak istenen değişikliklerin amacının 'Silahlı mücadeleyi ezmek değil. demokratik haklan kısmak olduğunu' ileri sûrdü. ÇHD Şube Başkanı Fahri Doğan. gelişen bazı olaylann bahane edilip demokratik haklann kısıtlanmasını doğru bulmadıklanm vurguladı. Terör yasası değişikliği ve idam cezalannın intaz edilmek istenmesinin sadece silahlı mücadeleyi ezmeye yönelik olmadığı görûşünü savunan Fahri Doğan, şunlan söyledi:" Amaçlan, ülkede yükselen ekonomik, demokratik hak mücadelesini, geniş halk yığmlannın. işçilerin, memurlann sınıfsal mücadelesini geriye atmakür. Demokratik kitle örgütleri. sendikalar. siyasi partiler ve basın ûzerine getirilen kısıtlamalar toplumun demokraıik sesini kısmaya yöneliktir. Bu yasa ile konuşma özgürlüğü. düşünce özgürlüğü kısıtlanmayacak, tamamen ortadan kalkacaktır. RPr ABD'nin elçisinden pahatsc • ANKARA (AA) - RP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Tekdal. partisinin giderek güçlendiğini ıfade ederek "RP'lılerinsanlığın kurtuluşu için değişrneyen gerçekleri ortaya getiriyor" dedi. RP il başkanlan ve il müfettişleri aylık olağan toplantısı bugün genel merkez binasmda yapıldı. Toplantıda konuşan RP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Tekdal. RPnin giderek güçlendiğini. kendi ikbalini savunan insanlann akın akın partiye katıldıgmı söyledi. Bundan bazı kişilerin telaşlandığını öne süren Tekdal. ABD'nin Ankara Büyükelçisi'nin de bu kişiler arasında yer aldığını ve partisine karşı olumsuz tavır sergilediğini öne sürdü. Tekdal. Dışişleri Bakanlığı'nın bu kişiyi Türkiye'nin iç işlerine kanşmaması yönünde uyaımasını istedi. Taner'den Çiller'e teşekkür • ANKARA (ANKA)- Çevre Bakanlığı bütçesinin Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülmesine başlandı. ANAP İstanbul Milletvekili Güneş Taner. Almanya'da PKKnın yasaklanması için Başbakan Çiller'e yürüttüğü çalışmalardan dolayı teşekkür etti ve iki yıldır hükümetin ilk kez bir çivi çaktığmı söyledi. Çevre Bakanlığı bütçesi görüşülürken konuşan Güneş Taner, Avrupa'nın PKK'ya yönelik tavırlanru ve son olarak Almanya'nın yasaklama karanndaki başansından dolayı Başbakan Tansu Çiller'e teşekkür ettiğini belirterek " Ûlke için hayırlı bir iş yaptı. İlk kez iki yıldır bir çivi çakıldı. Biz ülkemiz için hizmet eden herkesi takdir ederiz. İki senede bir değil, her zaman böyle olaylar yaşanmasını bekliyoruz" dedi. Kitabıkıntarmasavaşı Kitaba terör aracı olarak bakılamayacağını söyleyen Bakan Kahraman, terör yasasına eklenen maddenin çıkarılması için milletvekillerini yardıma çağırdı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - İn- san Haklanndan Sorumlu Devlet Ba- kanı Mehmet Kahraman, Terörle Mü- cadele Yasası'nda değişiklik öngören tasanyla ilgili tartışmaîarda. "kitap" unsunınun gözardı edildiğini bildirerek "Kültürel gelişmeye, düşüncenin açıklan- masına yasak geliyor. Kitabı kurtara- lım" dedi. Kahraman, milletvekillerini bu konuda duyarlı olmaya çağırdı. • İnsan Haklanndan Sorumlu Devlet Bakanı Kahraman, Terörle Mücadele Yasa Tasansı'na eklenen "mevkute niteliğinde bulunmayan basılı eserler" deyiminin düşüncenin açıklanması yolunu tümüyle ortadan kaîdırdığını bildirdi. Kahraman, "Düşünce nasıl açıklanacak?" dedi. Krizi aşma formûlfi Hükümette bunalıma neden olan "la- iklik krizTnin aşılmasının mümkün ol- duğunu belırten Kahraman, yürürlük- teki yasanın birincı maddesinde laiklik unsurunun bulunduğuna, ancak aykın hareketlere verilecek cezanın belirtilme- dığıne dikkat çekerek "8. madde krizi, birinci maddeye cezai yaptırımlar konu- larak aşılabilir ya da 8. madde tanımla- ma yapılmaksızın şiddet unsuruyla bir- likte cezalan düzenler" dedi. Kahra- man, TCKnın kaldınlan 163. maddesi- nin geri getirildiğı şeklindeki değerlen- dirmelere katılmadığını bildirdi ve hem düşünce, hem de inanç özgürlüğünü sa- vunduklannı vurguladı. Kahraman. Cumhuriyet'in konuyla ilgili sorulannı yanıtlarken laiklik tartış- malan sırasında, kitabı terör araa ola- rak gören düzenlemenin gözden kaçtı- ğını, Adalet Komisyonu'nda tasanya eklenen "mevkute niteliğinde bulunma- yan basılı eserler" deyiminin, kitaptan broşüre, pankarttan ses ve görüntü ka- setine kadar bütün kültür ürünlerini kapsadığınj söyledi. Tasannın yasalaş- ması durumunda. düşüncenin açıklan- ması ve ifade edilmesi özgürlüğünün tü- müyle ortadan kaldınlacağını vurgu- layan Kahraman, "Bu fıkra, kitabın yanı sıra bilimsel çalışmaları, tezleri, bro- şûrleri. araştırmaları. ses >e görüntü ka- setierini, afişleri. hatta partilerin pan- kartlannı da kapsamaktadır. Düşünce ve inancı sözle ifade edebilirsiniz. vazıyla açıklarsınız. Bu fıkra yasalaşırsa düşün- ce nasıl açıklanacak? Bu kültürel geliş- meyi önleyiei bir düzenlemedir" dedi. Hükümetin benimsediği tasanda bu fıkranın bulunmadığmı bildiren ve mil- letvekillerini hükümet tasansına sahip çıkmayaçağıran Kahraman, kitabın'te- rör aracı" olarak görülemeyeceğini be- lirtti. Kahraman, bu konuda SHP grup yö- neticilerini uyardığmı da bildirerek "Ki- taba yasağı kaldırdığımızı söylüyoruz, bunu demokratikleşmenin önemli bir adı- mı sayıyoruz, ancak yeni yasaklar getiri- yoruz. Bunu hiçbir arkadaşunın kabul edeceğini sanmıyorum" dıve konuştu Kahraman. "mevkute niteliğinde bu- lunmayan basılı eserler" fıkrasının Ana- yasa Mahkemesı'nce iptal edildiğini de anımsatarak anayasaya aykın bulunan bir fıkranın yeniden yasaya ekleneme- yeceğini söyledi. Anayasa Mahkemesi'- nin gerekçeli ıptal karannın gözönünde bulundurulmasını isteyen Kahraman, yasak kapsamını genişletmenin bir an- lamının olmadığını vurguladı ve "Ana- yasaya aykın bu fıkra tasandan çıkarıl- malıdır. TBMM Plan ve Bütçe Komisyo- nu üyelerivle tüm millervekili arkadaşla- nmı bu konuda duyarlı olmaya çağınyo- nım. Bunu bir SHP'li olarak değil, dc- mokrasiyi savunan bir hukukçu olarak anunsatmak isthorum" dıye konuştu. Krizin aşılması yöntemi Devlet Bakanı Mehmet Kahraman, koalisvonda bunahma neden olan "la- iklik krizf'nin aşılabileceğini de belirte- rek bunun için şu yöntemi önerdi: "Yürürlükteki Terörle Mücadele Ya- sası'nın 1. maddesinde terörün tanımı yapıhrken cumhuriyetin laik duzeninin değiştirilmesine yönelik eylemler de sayı- lıyor. Ancak bunun için yaptınm getiril- miyor. Bu maddeye cezai yaptırımlar ko- nuîursa sorun aşıîır ve 8. maddeye gerek kalmaz. Ya da 8. maddeye şiddet, cebir, baskı. tehdit, > ıldırma gibi unsurlarla uy- gulanacak cezalar \azılır, sorun yine aşılır. Bö>lece hem inancı ifade hem de düşünceyi açıklama özgürlüğü açısından bir sıkıntı kalmaz. Konunun siyasi malze- me olarak kullanıJması da engellenmiş olur. Şiddeti, tebdidi hiç kimse tasvip et- mez. Düşünce, inanç \e banş ortamında özgürce ifade edilebilmeb'dir. Suç ve ceza şiddetJe birlikte olmalıdır." Kağıthane Direnen işçilere Divriği'den yardmıgeldi İstanbul Haber Servisi - Div- riği Belediye Başkanı Muhar- rem Yağbâsan ve Divriği'deki çeşitli kuruluşlann temsilcileri. Kağıthane Belediyesi tarafın- dan 11 ay önce işten çıkanlan işçıleri ziyaret ettiler. Divriği heyeti. direnişçi işçilere 72 mil- yon lira para ve iki çuval pirinç yardımında bulundu. Divriği'den gelen heyet, Ka- ğıthane Belediyesi önünde dire- nişçi işçilerin sloganlanyla kar- şılândı. "Hakhya, kazanaca- ğız", "Kazanan biz olacağa" sloganlannı atan işçiler, Di\- riği'den gelen grupla birleşerek direnişin sürdürüldüğü lokale kadar \r ürüdüler. Divriği heyeti adına konuşan Maden İş Sen- dikası Divriği Şube Başkanı Murtaza Yıldınm. 340 Kağıt- hane işçisinin yaklaşık 1 yıldır açlığa. yoksulluğa karşı müca- delesini sürdürdüğünü anım- sattı. Kendilennin Divriği ma- den işçileri, belediye başkanının Divriği halkı adına, Kağıthane işçileriyle dayanışmak için bin küometreden geldiklerini ifade eden Yıldınm. "Kağıthane işci- lerini sokağa atan zihniyet, hepi- mizin içinden parçalann yandığı Sıvas Vladımak Oteli'ni yakan zihniyettir" dedi. Direnişin sürdürüldüğü bina çevresinde önlem alan poiis,ziyarettensonra binayıboşalttı. (Fotoğrat. "ı AHYA KOÇOGLU) Karayalçın, 37 kişinin yakılarak öldürülmesini, 'insanlık ayıbı ve barbarlık' olarak niteledi SHP, Sıvas davasınakatılıııak istedi GÖKSEL POL4T ANKAR.4 -SHP Genel Baş- kanı ve Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın. Sıvas'ta 37 kişinin yakılarak öldürüldüğü olaylardan SHP'nin de zarar gördüğünü belirterek partisi- nin. bu olaylarla ilgili davalara müdahil olarak katılması için Ankara Devlet Güvenlik Mah- kemesi'ne (DGM) başvurdu. Karayalçın, SHP Hukuk Müşaviri Avukat Şerif Fele- koğlu araahğıyla önceki gün Ankara Devlet Güvenlik Mah- kemesi (DGM) Başkanlığı'na verdiği djlekçede, SHP'nin laik ve demokratik düzenin kurucu- • SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, partisi adına Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne yaptığı başvuruda. SHP'nin laik ve demokratik düzenin kurucusu ve güvencesi bir parti olarak Sıvas olaylanndan zarar gördüğünü ve bu nedenle davaya müdahil olarak katılmaları için karar verümesini istedi. su ve güvencesi bir parti oldu- ğunu vurgulayarak sanıklann, "laik ve demokratik düzeni şid- det ve zor kullanarak değiştir- me\i ve TBMM'yi zorla görevi- ni yapmaktan alıkoymak suçla- nnı işlediğini" belirtti. "SHP, laik ve domakratik dü- zene karşı olan bu şiddet eyle- minden ve vatandaşlarımızm ya- şam hakkına olan saldından za- rar gönnüştür" diyen Kara- yalçın, "insanlık ayıbı ve bar- barhk" olarak nitelediği katlia- mın, uygarolsun olmasın hiçbir insanın kabul edemeyeceği bir olay olduğunu söyledi. Kara- yalçın, SHP adına yaptığı baş- vuruda. şu görüşleri dile getirdi: "Sanıklar, çağımızda insanlık ayıbı tanımlamasıvla bile tanım- lanamayacak şiddet eylemleri>- le 37 güzel insanı, diri diri jaka- rak öldürmekle suçlanmaktadır- lar. Bu, korkunç bir ola> dır. L'y - gar olsun, ounasm hiçbir insamn insan olarak kabul edemeyeceği bir olaydır. Hiçbir inanç ve dü- şünce böyle bir barbarlığı kabul etmez. Başkasına düşüncenizi zorla kabul ettiremezsiniz. Sanıklar ayrıca laik ve de- mokratik düzenin şiddet ve zor kullanarak değiştirümesi ve TBMM'yi zorla görevini yap- maktan alıkoymak suçlarını iş- lemişlerdir. V'ideo bant kayıtla- rındaki 'Bırakın cehennem ate- şinde yansınlar' gibi konuş- malar inanılacak gibi değildir. SHP laik ve demokratik dü- zenin kurucusu ve güvencesi olan bir parti olarak. laik ve demok- ratik düzene karşı olan bu şiddet ev leminden ve \ atandaşlanmızın yaşam hakkına olan saldından zarar görmüştür. Bu nedenle de davaya müdahil olarak katıl- mak istemektedir." Kara\alçın, bu nedenlerle SHP'nin davaya müdahil ola- rak katılması yönünde karar alınmasını istedi. DGM'nın. Karayalçın"ın bu isteminı. önü- müzdeki duruşmada karara bağlaması bekleniyor. Sıvas davasına 3 Ocak 1994 tarihinde Ankara'da devam edilecek. HAFTAYABAKIS AHMET TANER KIŞLALI Mesut Yıhnaz'ın •Çağdaş'l!) Yüzû_. Asık bir suratla ağır ağır konuşarak 'ciddi'devlet ada- mı olunmaz! Modaya uygun pahalı şeyler giyip, sol üst cebine mendil koymakla da 'çağdaş olunmaz! 'Ciddi' devlet adamı, kısa vadeli 'ucuz' çıkarlar uğru- na, devletin geleceğini tehlikeye atabilecek adımlar at- maz. Muhalefette de olsa, kendisini yarının iktidarı ola- rak görür ve devletin sorumluluğunu sırtında hisseder... 'Çağdaş 'siyaset adamı ise 'demokratik yaşam biçimi- ni' korumayı en öncelikli görev sayar. Laikliği kabul et- memiş Müslüman toplumların, demokrasiye ve çağa ni- çin uzak kaldıklannın bilincindedir. Bütün Arap ülkele- rinin, küçücük İsrail'in ancak yüzde 4'ü kadar bilim üre- tebilmelerinden üzüntü duyar... 'Ciddiyet' ve 'çağdaşlık' insanın görüntüsünde değil, davranışlarında ve o davranışlara yön veren kafanın içinde olmalıdır!.. ••• ANAP'ın sayın önderi, ilk büyük yanlışını 'terör' konu- sunda yaptı. Bir süre önce toplumda şok etkisi yaratan terörist kıyımlar sırasındakı tutumu, 'ciddi' devlet adamı niteliği ile bağdaşmıyordu. Verdiği demeçier, devleti yıpratıcı, teröre karşı sava- şım verenlere olumsuz etki yapıcı, teröristin hedeflediği psikolojik ortamın yaratılmasına katkıda bulunucu nite- likte idi. Adeta -iktidarı yıpratacak bir fırsat yakaiadığı için- memnun olmuş gibiydi! Sayın Mesut Yılmaz, bu kez de 'laiklik' konusunda benzer bir tutum içinde. Laiklik karşıtı eylemlerin Terör Yasası kapsamından çıkarılmasına etkin' destek verdi. Koalisyonun bu ne- denle yıkılmanoktasınagelmesini ise büyük bir 'mesut'- lukla karşılayacağını saklamadı.. Böylece bazı davranışlarının bir 'rastlantı' olmadığı ortaya çıktı. Örneğin, Mılli Eğitim Bakanlığı'nın şeriatçı- lara tesliminde büyük katkıları olmuş bir eski bakanı, şimdi de 'hararetle' koruyup kollaması gibi.. ••• Devletin, seçerek, parasını ödeyerek, Almanya'ya gönderdiği çok sayıdakı imamlann çoğunluğu kadın eli sıkmıyorlar.. Bu imamlardan -hem de ilahiyat 'master'\ olan- birta- nesi. vıdeo ile saptanmış bir konuşmasında şöyle diyor: Kanuni Sultan Süleyman zamanında Fransa 'da disko- lar açılmıştı. Kanuni hemen Fransa Kralı'na sert bir mektup yolladı. Eğer onları hemen kapatmazsan, ordu- mu toplayıp geliyorum' dedi. Aceie kapatmak zorunda kaldılar." 'Taraf dergisi, geçen ayki sayısında şunları yazıyor: "Şanlı Sıvas kıyamı yaygınlaşarak devam edecektir. Sı- vaslı kardeşlerimize destek olmak ve onların yaktığı meşaleyi yurdun her tarafına taşımak boynumuzun bor- cudur. O gün Sıvas'ta olmamanın telafisi, 29 Ekim'de her tarafta olmaktır. Cumhuriyet devriminin hesabı so- rulacaktır.' Ve 'Müslüman Gençlik' Murath'da bildiri dağıtıyor: "Atatürkçü kâfirleri Sıvas'taki gibi yakalım demiyoruz, ama bu cezayı hepsinin hak ettikleri hakikattir.." Işte devleti temsil eden 'ılımlı ve bilgiii'(\) din adamla- rı... işte Mesut Bey vebenzerierinin 'etfr/n'desteğisaye- sinde Terör Yasası kapsamına girmekten kurtarılmak istenen ıltmstz'\ar.. DYP'ye girmeden önce 'laiklik elden gidiyor' diye kı- yameti koparan Sayın Bedrettin Dalan; laikliğin kendi partisinin iktidarmda 'emin ellerde' olduğunu gördüğü için mi susuyor? Atatürkçü Işın Çelebi dostumuz, acaba Mesut Bey'in yanında çok 'mesut' olduğu için mi, laiklik karşıtı tırma- nış karşısında hiç endişeduymuyor? Bir din devletinin toplumun iyiliğine olacağına inanan- lara sözüm yok! Saygım var... Ama tersine inandıkları halde. suskun kalanları kını- yorum. 'Laiklik' uğruna gerekirse koalisyonu bozmayı göze alabilen Sayın Karayalçın ı ise alkışlıyorum... Unutmayalım ki. bugün susanların, yarın konuşmaya ne haklan ne de olanakları kalabilir!.. ••• Demokrasinin kökeninde 'farklı olana hoşgörü' vardır. Ve bu hoşgörü, farklı düşünceye hoşgörü' ile başlar. Bir toplumda ne kadar düşünce özgürlüğü varsa, o ka- dar da demokrasi var demektir. Ama 'özgürlüğü yok etme özgürlüğü' yoktur! Bir kişinin 'tekil' olarak düşüncesini açıklaması baş- kadır... O düşüncenin 'örgütlü've 'sistemli'^ olarak, toplu- ma kabul ettirilmesi için çaba gösterilmesi başkadır.. Laiklik karşıtları özgürlük istemiyorlar; kendilerinden farklı düşünenlerin özgürlüklerini ellerinden almak isti- yorlar! Bu gerçeği görmezden gelenlerin ödeyecekleri 'öe- del' çok ağır olur. ANAPkararnamesiiptal ANKARA (ANKA) - DYP-SHP koalisyon hükümeü döneminde 18 KHK"yı iptal ettiren ANAP'ın iktidardayken çıkardığı memurlann özlük haklannı düzenleyen KHK'sma ilişkin Anayasa Mahkemesi'nin iptal gerekçesi, 1.5 yıl gecikmey le yay ımlandı. ANAP iktidannın 9 Nisan 1990'da çıkardığı memurlarvediğerkamu görev lilerinin özlük haklannı yeniden düzenleyen kanun hükmünde kararnamenin iptaline ilişkin 5 Şubat 1992 günlü karan Resmı Gazete'de yayımlanarak \ ürürlüğe girdi. SHP'nin ana muhalefet partisi sıfatıyla yaptığı başvuru üzerine ahnan iptal karan, KHK'nındayandığıyetki kararnamesinin mahkemece daha önce iptal edılmesine dayandınldı. Demokratik Sol Parti GenelBaşkanı Bülent Ecevit Cumhuriyet eyazdı (2) Tehlikelerkapıda, ama görecekgöz yok...Bu seçımlerin çoğu da Güneydoğu Anadolu'da yapılacaktır: ve yine PKK baskısı altında. büyük olasıhkla şimdiki DEP milletvekillerinden daha hırslı bölücüler. daha hınçlı PKK'alarTBMM'ye gireceklerdir. İçimizdeki bazı ihanet yuvalanyla dışardaki belli güçler de bu sonucu. Türkiye'nin bölünmesi için bir "referandum" gibi değerlendireceklerdir. Ben bu tehlikeyi, daha sekiz ay önce, anayasa değişıklıkleri için TBMM Başkanı Sayın Cindoruk'un düzenledıği toplantıda. bütün parti liderlerinin önünde belirttim. sözlerimi tutanağa geçirttim. Çaresini de gösterdim. Ara seçim, nısbi temsil sisteminin mantığına aykın olduğu için bu sistemin uygulandığı ülkelerden çoğunda ara seçim yapılmaz; boşalan milletvekillikleri aynı partilerden yedeklerle veya başka üyelerle doldurulur. Bunu hatırlatarak anayasadan ara seçimle ilgili maddenin çıkanlmasını önerdim. Ara seçim, nisbi temsilin mantığına şu nedenle aykındır: Diyelim ki 6 milletvekili çıkaran bir bölgede A partisi 5 milletvekilliği, B partisi de 1 milletvekilliği kazanmış! Fakat B partisinin tek milletvekilliği boşahrsa ara seçim yapıldığında. o milletvekilliği, hak edilmediği halde, A partisine gjder. Sözünü ettiğjm sekiz ay önceki toplantıda bunlan da anlattım. Ama başka hiçbir parti lideri benim uyanmı ve önerimi önemsemedi. O yüzden şimdi bu konuda da büyük bir tehlike kapımızagelipdayandı. Fakat hükümette de DSP dışındaki partilerde de hâlâ bir kıpırdanma yok. Bu arada hükümet ne yapıyor? Güneydoğu'da güvenlik sağlama ko- nusunu. Meclis'teki partilerle değil, Güney- doğu Anadolu'dan getirttiği aşiret reisleriyle göriişüyor. Bölgenin güvenliği, zaten, köy koruculuğu yoluyla, bir ölçüde aşiret reisle- rine ve büyük toprak ağalanna havale ediı- mişti. Şimdi bu feodal güçlerin güvenliğe katkısı büsbütün arttınlmak isteniyor. O>- sa köy koruculuğu denemesinden bir sonuç alınamadığı bellı. Bir devletin başta gelenış- levi yurttaşlann güvenliğini sağlamaktır. Devlet bu ışlevinı devlet dışındaki güçlere aktardı mı halkın gözünde tüm güvenibrliği- ni yitirir. hatta "devlet" olmaktan çıkar. Osmanlı İmparatorluğu'nun çözülme aşa- masında. Sultan Abdülhamit. çaresizlikten. Güneydoğu Anadolu'nun güvenlığjni teo- dal güçlere kurdurulan "Hamidiye Alaylan" na devretmiştı. Bunun sonucu olarak da feodal yapı büsbütün kökleşmişti. Üstelik güvenlik açısından umulan sonuç da sağla- namamıştı. Demokratik Sol Parti'nin gö- rüşüne göre. Güneydoğu Anadolu sorunu- nun dış kaynaklan bir yana. içimizdeki kaynaği, bölgenin feodal yapısıdır. Bu feo- dal yapı sürdükçe. ne halk özgürleşebilir. ne demokrasi işle\ebilir, ne kalkınma sağlana- bilir. ne de devîet devletliğini gösterebilir. Doğal sürecin işlemesine fırsat verilse. hele gerçek bir toprak rclormu da yapılsa, Gü- neydoğu Anadolu'nun feodal yapısı kendili- ğinden çözülürdü. Ama devlet buna Osman- lı döneminde de, Cumhuriyet döneminde de fırsat vermemiştir. Çok partili demokrasiye geçildikten sonra bile, çoğu partiler, tek tek secmenlerle ilgılenecek yerde. feodal güçlere dayanma. örgütlerinı onlara kurdurtma, oy- lannı onlara toplatma kolayalığmı seçmişlerdır. Köy koruculuğundan beklenen yarar sâğlanmadıgı halde. şimdi devlet, güvenlik işîevini daha da büyük ölçüde feodal güçlere aktarmakla, Güneydoğu'da büsbütün havlu atmış oluyor. Bu durumda halk devlete nasıl güvensin?... Bir yandan bölücü terör örgütü- nün bir yandan da feodal güçlerin baskısı arasında kalan halk, ister istemez, birinden binne teslim oluyor ve teslim olmak zorunda kaldıkça da dev lete küsüyor. Köy koruculu- ğunun yeni uygulanmaya başladığı sırada, Güneydoğu'daki köylülerin bana söylediği bir sözü şimdi bir kez de ben haykırma gere- ğıni duyuorum: "Devlet devletliğini bilmeli- dir!" Devlet devletliğini bilmez oldu mu mil- letın başına neler gelebileceği artık açık seçik görülmüş olmalıdır. Ama. galiba, devleti yö- netenlerde. Mevlana'nın dediğı gibi, "göre cek göz yok". -BİTTİ-
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle