Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 28KASIM1993PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
şUğursuz "hayarieriniunutsunlar.
Atatürk'üde, onun eşsizyapıtını da birgün yıkıp onlan ortadan
kaldırabüeceklerini, bir gün bütün bu kutsaldeğerlerimizibizlere
unutturabileceklerini "hayaT edenkr, elbette ki. yurt-ulus-tin
bileşerüerinden oluşmuşbağdaşık bir bütünlekarşılaşacaklannı
bümelive bu uğursuz"hayal'ierini unutmalıdırlar.
ERTUĞRUL EFEOĞLU Yıldız Teknik Ünv.
A
tatürk ölmedı; çünkü o.
"benim yapıtım" dedığı
Büyük Millet Meclisf-
nin simgelediği Cumhu-
riyet'in içinde yaşıyor!..
Atatürk ölmeyecek;
', çünkü onun yapıtının çekirdeğini
\ oluşturduğu Cumhuriyet, "sonsaza
• dek yaşayacakUr"!..
ı Ulusal varlığımızın kavramsal bır
! djşavummu olan Cumhuriyet, dev bir
| örgütlenme biçimı olarak nasıl tek tek
j hepimızı içinde banndınyorsa, "Türk
' nlusunun hep içinde yaşatttğı Mustafa
', Kemal" de. somut bir örgüte dönüşen
; bu kavramın içinde doğal bir biçımde
yaşamaktadır.
Mustafa Kemal, ulusal düzlemde
\ bütünlenişımtzın ana çekirdeğ olma
niteliğinı taşıyan Büyük Millet Meclisı
dışında, gerçekleştirilmiş olan bütün
' aülımlan, butün oluşumlan Türk ulu-
; sunun kendısinin başardığını. inanıl-
tma2 bır biçımde üsteleyerek. bırçok
• kez yinelemıştir. Bu atılımlar, bu olu-
Işumlar içinde, onun, kendisiyle ılgilı
\ olarak dennden duyumsadığı bincik
jövünç, Türk ulusunun herhangi bir
• üyesi olmaktan başka bir şey değildır.
! Boşunadeğildirondakibuüsteleyış.
; bu yineleyış. Bu alçakgönüllülük bo-
Çlına defjldir. Tıpkı gizemei sezişın
iM
bûtün"ü kavrayışında olduğu gibı.
! Atatürk, sonsuzluğa ermeyi. "sonsuza
1
dek yaşayacak" olan Türkıye Cumhu-
riyeti"nin "içinde erimek"te bulmuş-
tur. Onun tini (ruhu) *'ya(Ht"ırun için-
dedır demek az olur. Onun tini. "ya-
pıt"ının "kendisTdır. bu "yaprt","bu
nesne. onun kendi "özne"sidır demeli
daha çok.
Mustafa Kemal her ne kadar "Ben
bir şey yapmadım" demiş, olsa da, bız-
ler, bu çağdaş yapıtta, onun tininın
"derin doku"sunu buluruz hep. Bu do-
ku bizlere ınanç aşılamışür. Bızler bu
dokuda kendimızı bulur, Mustafa Ke-
marin tınıyle bu dokuda bütünleşjriz.
Öndenyle böylesıne bütünleşen bir
ulus görülmemiştir!
Ne mutlu ona kı, "yenileşme yanhsT
bu "an kütle", çağlar içindeki gefişimi-
nın her yeni aşamasında, önderini de
yüreginde taşıvacak. onu hıçbir za-
man içinden çıkarmayacaktır. Çünkü
o. "kalpleri kıntrak değil, kalpleri ka-
zanarak egemenlik" kurmuş, yürekie-
nmızdeki sarsılmaz yerini se\gj ile
edinmiştir. Sevgı ıle kazanılmış yürek-
ler sadıkürlar. unutmazlar!
İnsana özgü bırer değer olarak, yer-
yüzünde kalıcılığı olan ıkı gerçeklikten
bın sevgı ise. öbürü de "büme"dir. Ve
bilme, Türkiye Cumhunyetı'nin yurt-
taşlan olarak, bizim hepimızın tözü-
dür (ce\heridir). Bizdekı bu tözü bul-
gulayıp onu bir mücevher gjbi işleyen
Atatürk'e aynı zamanda bilme ıle bağlı
olduğumuz için, bu bılmeye koşut ola-
rak, onun kendısı de "sonsuza dek ya-
şayacaktır".
Bövlece. Atatürk için beslediğjmiz
sevgjye dayalı inanç ile, kesinlık ka-
zanmış ve temellendinlmış bılgı olarak
"bflnıe"nin bırlikte oluşturduklan,
karşıt ikı uçlu duyarlı denge, Ata-
türk ü ölümsüz kılacak bir denklem
oluşturur. Burada apaçık görülebile-
ceği gibi, bu denklemin içinde, Ata-
türk'ün ölümsüzlüğü ne salt sevgjye
dayalı u
inanç'*a ne de salt sorgulama
ve araştırmaya dayalı "bilme"ye yasla-
nır. öyle olsaydı eğer, inanç, günün
binnde tümüyle içeriksiz bir öznelliğe
kolayca dönüşebileceği için, Atatürk
hem kendisine tapınılmaya hem de ar-
dından "inkarcılık"la yok sayılmaya
çok yatkın bir "put"a benzerdi. Ata-
türk'ü kendisine tapırulmaktan, sonra
da bir "put", bir Tann gibı yadsınıp
atıbvermekten alıkoyan. denklemin
öbür ucunda yer alan **bUme"dir.
Ne var ki, salt "bihne"ye dayalı bir
bağlanmadan ileri gelen ölümsüzlük
de, insansal coşku ve titreşimden yok-
sun kalacağı için, kuru ve ölgün bır
"süreklflik"ten başka bir şey olmazdı.
Aynca bu, Atatürk'ü içimizde günden
güne daha da büyülten, daha da çoğal-
tan heyecana hiç de denk düşmezdi.
Hem sonra, süreklilik ölümsüzlük de-
mek değjldir ki!
Türk ulusu "elinde ve kafasmda (...)
tuttuğu olumiu bilinTın "meşale"sıyle
Atatürk'ü ve onun "biri öbürüne bağ-
İT ılkelerinı ve eylemlennı anlayıp ta-
mdıkça. sevgısinin öznellığini "bilme"-
nın nesnelliğıyle dengelemekte ve
böylece, hem kendisını hem de Ata-
türk'ü ölümsüzlüğe ulaşuracak olan
ünsel-düşünsel olgunluğa uzanmakta-
dır.
Bu olgunluk. Atatürk'ün kendisine
Cumhunyetı yüceltme gorevını verdı-
ğı gençhğin devimsellıği sayesinde, sü-
rekli bir gelişim ve oluşum içinde bulu-
nacağından, bir gün tükenip sona
erecek bir ülkü de olmayacaktır. Son-
suzluğa açılan bu olgunlaşma ülküsü.
sona ermeyecek olan bır gençlik de-
vımselliği ile, hem *'yapıt"ı hem de
"yapı"yı kuran Atatürk'ü •'sonsuza
dek" yaşatacaktır.
Yapıt, nasıl hem nesne olarak ken-
disini yaşatır hem de kendisinı kuran
öznenin tinini ölümsüz kılarsa. Ata-
türk'ün, "öz"ünü (essence) bir bütün
olarak çok önceden yarattığı Cumhu-
riyet adh "varoluş" da. kurucusunu,
aynlmazlık bağıntısı gereğınce. kendî
ıç dokusunda banndınr.
"öz"ün "biçinı"le kurduğu bu bağ-
lılaşım, ilkeleri ve kunıluşlanyla bir
"butün'" olan Türkiye Cumhuriyetı'nı
olduğu kadar. Türkiye Cumhuriyeli
ık onu kuran Atatürk'ü de, derin bir
"biriik" içinde tutar. Parçalanması ar-
tık olanaksız olan bu "birtik", ancak
tümüyle ortadan kaldınlmasıyla yok
edilebileceğı için Atatürk'ü yok et-
mek, onu unutturmak. ancak Türkiye
Cumhuriyetı'nı ortadan kaldırmakla
olanaklıdır. Oysa bu olanak, Türkiye
Cumhunyeti'nin yetmiş yılhk tarihsel
derinlığiyle şımdi artık çoktan olanak
olmaktan çıkmış, bır "'ham hayal"e,
bir "hayaJefe dönüşmüştür. Bu ne-
denle, Atatürk'ü de, onun eşsız yapıtı-
ru da bir gün yıkıp onlan ortadan
kaldırabüeceklerini, bir gün butün bu
kutsal değerlerimizi bizlere unuttura-
bileceklerini "hayal" edenler. elbette
kı. yurt-ulus-tin bıleşenlennden oluş-
muş bağdaşık bır bütünle karşılaşa-
caklannı bilmeli ve bu uğı rsuz "ha-
yal"lerini unutmalıdırlar.
Türkiye Cumhuriyeti'nin imgesi.
denızlere uzanan o güzelım coğratya,
ulusumuzun bütünlüğünü sımgeleyen
o güzeller güzelı bayrak ve onlann
üzerinde. ulusumuzun-yurdumuzun
tini olan Atatürk'ün. bir ana baba gibi
>akın. dost ve tarudık ımgesel yüzüyle
bütünleşen, üç bileşenli bağdaşık bır
ımgedir. Bır kağıdın ön yüzünü arka
yüzünden nasıl ayıramazsak, bu üç bı-
leşenden bınni ya da ikismi. öbürün-
den, öbürlerinden ayıramayu.
Bunlan bırbirinden ayırmaya kal-
karsak. "biriik" içindeki bütün, tü-
müyle parçalamp dağılır, yok olup
gider. Bu yüzden, yurtlannı seven bü-
tün insanlar gibi. bizler de bırer yurttaş
olarak, Türkiye imgesindekı üç bile-
şenden her birini, gözümüz gibı koru-
malı, onlann her birini tek tek, insanı
körleştiren öğretilere, inaklara: dinci
sömürgenlere, her türlü bağnaza karşı
titızlikle sakınmaUyız. Söz konusu
olan. bızim, hepımizin '*öz"ü ve "varo-
luş"udur çünkü.
En kötü bir olasıbkla. çoğumuz bü-
yük ölçüde bilisiz (cahil) bile olsak. en
azından içgüdüsel bir yaşama dürtü-
süyle *Saroluş**umuzu sürdüreceğimı-
ze göre, hepimizin "ortak tin"i olan
Cumhuriyet ülküsü ve o ülküyü bizle-
re eşsız bır "yapıt" olarak armağan
eden Atatürk, bizlerle ve gelecek ku-
şaklarla birlikte "sonsuza dek" yaşa-
yacaklardır.
Kasım ayı, yalnızca "ölûmlü Musta-
fa Kemal'"ı, bır "beden"i ehmizden ala-
bılmıştır. Oysa onun, Atatürk'ün tini,
Türkiye Cumhuriyeti'nde içkin (deru-
ni) bir bicimde. "sonsuza dek yaşaya-
caktır". O Cumhunyet nasıl bugüne
dek hiç ölmedı ve hiçbır zaman ölme-
vecekse. Atatürk de onunla birhkte.
hiçbır zaman gerçek anlamda ölmedi.
ölmeyecek!
ARADABIR
SACIT SOMEL Emekli Eki
Diyanet İşlenmiz...
Dıyanet Işleri Başkant Sayın Mehmet Nuri Yılmaz,
makam arabasına kırmızı plaka verılmesinin bir prestij
meselesi haline geldiğini söylemiş. "60 milyon insanın
teveccüh gösterdiği bır makama layık olduğu değer ve-
rilmelidir" demış.
Diyanet Işleri Başkanlığı'nrn ve onun saygıdeğer baş-
kanının ülkemizde büyük saygı ve sevgiye sahip olduk-
larından kuşku yoktur. Yıne de bu yuksek makamın,
yurttaşlarımızdan bir kısmının beklentilerine bugüne ka-
dar yanıt vermediği ve zaman zaman eleştırileri üzerine
çektiği bilinmektedir. Eleştiri konularına örnekler vere-
lim:
Bugün camilerımizde konuşmalar yapan bazı vaizle-
rimızin ana konusu Atatürk düşmanlığıdır. Atatürk'ten
Söz edHmediği zaman da dinle yakmdan uzaktan ilgisi
oirriayan birtaktm hurafeler. dinsel bilgıler olarak öğre-
tilrneye çalişılmaktadır. Bağnaz düşünceler aşılanarak
değişik din ve mezheplere bağlı yurrtaşlarımız arasında
düşmanlık yaratılmaktadır.
Camiye giden vatandaşlarımızın, bazen orada yapı-
lan yıkıcı telkinlere ya da akla-mantıka uymayan sözlere
dayanamayarakvaazınortasındacamidenayrıldıklarını
görüyoruz.
Camilerdeki bu konuşmalar süredursun, bazı imam-
larımız da, son bir yıl içinde, Atatürk reformlarına bağlı
olduğu bilinen vatandaşlarımızın cenaze namazlarını
kıldırmarnaya başlamışlar Soylemeye gerek yok, bu gi-
bi olaylar aydın vatandaşlanmız arasında büyük üzüntü
yaratmaktadır. Gerçı bu vaizlerin hepsinin de Sayın
Mehmet Nun Yılmaz zamanında atanmadıkları bilin-
mektedir Ama görevlerinden uzaklaştırılmaları müm-
kündür.
Diyanet işleri bütçesinın önümüzdeki yıl 4 trilyonu
aşacağını gazetelerde okuduk. Bu paranın yüzde dok-
sanından fazlası personel maaşlarına gidecekmiş."
Camilerde zehir saçıp vatandaşı birbirine düşman
eden, dinimize yakışmayan bilgisiz hocalara trilyonlar
ödemeye gerek var mı?
Diyanet Işlerine yöneltilen ıkinci eleştiri Alevi vatan-
daşlarımızdan gelmektedir. Bu vatandaşlanmız, Diya-
net Işleri'nin kendılerıne hiçbir ılgi göstermediğinden,
kendilerinı Müslüman bile saymadığından yakınmakta,
toplam nüfusumuzun üçte birini oluşturduklan için Diya-
net Işleri bünyesinde temsıl edılmelerini dilemektedir-
ler. Gerçekten de zaman zaman din adamlarının Alevi-
ler aleyhinde konuşmalar yaptıklarına tanık oluyoruz.
Geçenlerde toplanan Din Şurası'na da, Müslümanlığı
bizden haylifarkiı şekilde algılayan bağnaz Vahabi dele-
geleri davet edildikleri halde Alevi din adamlarımız çağ-
rılmamışlardır Oysa onların datoplantının olumiu yolda
ilerlemesine herhalde katkıları olabilirdi.
Yurttaşlarımız arasında Alevi düşmanlığının gelişme-
si de, önlenmesi de Diyanet Işleri Başkanlığı'nın alacağı
tavra bağlıdır.
Sıvas olaylarından sonra Içişleri Bakanlığımızm isteği
ve Diyanet Işleri Başkanlığımızın emri üzerine, belirli bir
cuma günü bütün camilerde insanlık sevgisinden ve
hoşgörüden sbz eden hutbeler okunduğunu biliyoruz.
Ancak bu hutbeler ne Içişleri Bakanlığımızm isteği üze-
rine okunmalı idi, ne de tek bir cuma ile sınırlı kalmalıy-
dı. Nefret yerine saygı, düşmanlık yerine sevgi ve iyi
ahlak, din adamlarımızın bütün konuşmalarının anate-
ması olmalıdır. Dinimızin gereği budur. Yeni Sıvas olay-
larmın önlenmesinin çaresi de.. Dileğimiz, dinimizin
çağdaş bır yorumunun yapılması gereğinden söz eden
Sayın Mehmet Nun Yılmaz'ın bu konuları ele almasıdır
TARTIŞMA
Böyle demokrasi olmaz!
irdevlet
memuru olan
SEKATeftis
Kurulu Başkam
Burhan
Ö y
basında yazı yazdığı
gerekçesiyle görevınden
alındığını. gazetelerde çıkan
haberlerden hayretle öğrendik.
Kendı kendimize sorduk.
acaba Sn. Burhanözbey'in
bılmedığimız başkaca suçu mu
vardı da, o nedenle görevden
alındı. Ama bu konuda bılgısı
olacağını kabul etüğimiz bazı
ilgililerden aldığırnız bılgiler
çerçevesınde. Sn. Özbey'm yaa
yazmaktan öte bir suçu
yokmuş!
Dev let memuru yurttaş değıl
mi? Devletı yönetenlerin
seçiminde"o>" hakkı yok mu?
O halde neden görüşlerini.
düşüncelerini açıkça
söylemesın? Yıllarcayazması suç
olmadı da, şımdı mi suç oldu?
Genel bir değerlendirme
yapıldığında. anlaşılıyorki Sn.
Burhan Özbey'ın topluma ışık
tutan yazılanndan ötürü. bir
çaresıne bakılıp susturulması
gerekıyordu. İstenen yapıldı ve
SEKA Teftiş Kurulu Başkanı
Burhan Özbey. öteki
memurlara örnek ve ibret olsun
diye görevinden alındı ve
susturuldu
1
.
Bu kutsal vatan görevıni yerine
getıren. Sanayı veTicaret
BakanlığYnm sayın müfettişini
ve sayın bakanını kutluyoruz.
Ama. şunu bılin kı,
susturduğunuz birÖzbey,_
gıdecek, onun yerine beş Özbey
gelecektır.
HalitÖıtsaral
PENCERE
VEFATVE
TEŞEKKÜR
Değerli büyüğümüz,
Cumhuriyet Gazetesi okuru,
ŞAT
ÖZKAYA'yı
kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Bu acı
günümüzde bizleri yalnız bırakmayan tüm
akraba, dost ve yakınlanmtza teşekkürü borç
biliriz.
AİLESİ
Ruhunu Arayan Ulke...
Ruhumuz başarıya öylesine susamış ki çölde susuz ka-
lan bir yolcuya döndük.
Kızgın güneş tepemizde...
Yürüyoruz..
Gerçeği saptıran yanılsamalann tuzağına düşmekten
nasıl sakınabilıriz? Bereketversin cim bom bom Galatasa-
ray, ezik ruhumuzu kanatlandıran bırsevinci damarlarımı-
za aşılıyor. Çoğu Latin Amerika ülkesi de nice zamandır
ruhunu futbola satmadı mı?..
Hey gidi basarı ruhu. geldinse vuti..
Vâlâ Nurelön'in ruh üzerine bir şiiri. daha doğrusu teker-
lemesi var.
"Ruhiyat isterseniz buyurun eczaneye
Naneruhu, kâfuru, hepsi de var. hem esans"
Ofctay RKatyineliyor
"Tanrı'nm katında dizi dizi insan ruhu
Çocuk ruhu, ihtiyar ruhu
fuzruhu, naneruhu, lokman ruhu"
Ruhumuz başarıya öylesine susamış ki bir futbol maçırt-
daki "zafer" 60 milyonluk Türkiye'yi ayağa kaldınyor ya da
PKK'nın Almanya'da yasaklanmasını Başbakanımız "za-
fer" diye niteleyebiliyor: sevinçten hep birlikte uçan halıya
biniyoruz.
•
Bat'da PKK'nın terör örgütü sayılması, Fransa'da ve Al-
manya'da bu yolda önlemler alınması, azımsanmayacak
bir ilerlemedir; ama, aynı zamanda doğal sayılmalıdtr;
çünkü uygar dünyada teröre karşı ışbirliği zorunlu değil
mı!..
Almanya'nın PKK'yı barındırıp, gönendirip, özendirip,
Türkiye'ye salması, düşundürücü bir özellik taşıyordu. Al-
man Nazileri Almanya'da Türklere saldınp evlerinı ateşe
verirken PKK'nın bu ülkede serbestçe örgütlenmesi, haraç
çeteleri kurması, şiddet eylemlerinı tezgâhlaması, uyuştu-
rucu trafiğınde önemli rol oynaması şaşırtıcıydı.
Ne ıstiyordu Almanya?..
•
Anadolu'dan Bab'ya bakan biz, sanıyoruz kı Almanya,
Fransa, ingiltere gibi ülkeler ne istediklerini ne yaptklannı
her zaman çok iyi biliyorlar...
Bilıyorlar mı?
"NPQ - Türkiye"dergisi son sayısını bu soruya ayırmış;
derginin kapağında Almanya haritasının üzerine bir soru
tümcesi yerleştirılmış:
"Almanya nereye gidryor?.."
Tuhaf gelebilir değil mi?.. Almanya gibi dünyanın ilk üç
gucü arasına yerleşmiş bir dev nereye gıttiğini bilmez mi?
Ancak Batı'nın eleştirel aklt, görünuşlerin ötesındekı sor-
gulamaları sürekli gündemde tuttuğu için konuyutazeiiyor;
Almanya'nın sorunu şoyle vurgulanıyor.
'Gustave Flaubert 'Geleceği düşünmek bize ıstırap veri-
yor, geçmişse bizı geriye doğru çekiyor, işte bu yüzden
yaşadığımız an elimizin altından kayıp gidiyor' demiştı. Al-
manya'nın bugün başma gelen, böyle bir felç olma halı!...
Yerden yere vurulan bir geçmişin günahıyla gelecek kötü
günlehn kaygıst arasında bocalayan Almanya 'Yeni Dunya
Düzeni' içinde dengesıni yitirdi. fnsanlığın belleğindeki kö-
tu şeyler yuzunden küttürel mirasma sığınmaktan ödu pat~
layan Almanya, guvenebileceği tek ıstıkrar ve kimlik kay-
nağtna, mark'a sımsıkı sarıhyor. Ama iyi yonetilen bir
Bundesbank (Almanya Merkez Bankası) ne ölçude Avru-
pa Birliği'ni sağlayabilirse, güvenilir bir para birimı de bir
uiusa o olçüde itibar getirebilir. Almanya, birleşmesine
rağmen, bugün hâlâ yarım bir utos, kendi kulturünde ika- •
met edemeyen çok büyük bir ekonomik guç Eğer norma/e '
dönmuş bir Almanya isteniyorsa, dunya da Almanya'ya
karşı normal davranmalıdır." • >
•
Her ulkenin derdi kendine göredir. Almanya da HHIer'in,
gaz odalarında iki paralık ettiği ruhunu arıyor...
Ya Türkiye
7
Almanya, ruhunu markın başarısında arıyorsa, biz de
Galatasaray'ın başarısında arıyoruz.
Eski tüfeklerden,
HAYATİTÖZÜN'Ü
(PatriotHayaü)
kaybettik. Cenazesi 29.11.1993
pazartesi günü Pendik Çarşı
Camii'nden ikindi namazı sonrası
kaldırılıp Pendik Mezarhğı'nda
toprağa verilecektir.
AİLESİ
rtASTİK SANATLAB DSIGİSİ
KASIM - ARALIK SAYISI
11.SAYIÇIKTI
•Georges Boudaille, Nejad Melıh Oevrım »Jean
Bouret, Nejad ın Çıne Yaplığı Seyahat »Yahşi
Baraz, Nejad Oevrım'le SOyleşı «Mehmet Ergüven;
Kandınsky MeResmeYolculuk »H. Peter Schwerfel,
Fırma Koleksıyonları "2 Bölum Alman Fırmalannın
Koleksıyonları »Kemal Iskender, Sanat Tarıhı Ders
lerı Ya Da Gunumuzdekı Şeklıyle Sanatın Anlamı
•Kaya Ozsazgin; Orhan Pekerın Mektupiarı •Feriha
Bûyükünal, Yapıtlannda Yaşayacaklar Sabrı Ber-
kel ve Alı Avnı Çelebı nın Ardından «Abdülkadir
Gûnyaz, Şenhklerden, Fuarlardan, Panayırlardan
• Sezer Tansuğ; Sanat Fuan ndan Galen Manzara-
ları »Seyyit Bozdoğan, Monefden Pıcasso ya Mo-
rosow ve Schtschukın Koleksıyonu Sergısı »Sezer
Tansuğ; Uluslararası Pazar Hedeflerınde «Sanat
Fuarı nın Yankıları •Yarışmalar - Odüller »Galeri-
ler «Açılacek Sergıler •Gûncel Sanat Haberlerı
ALIN, OKUYUN, ABONE OLUN
Seçkln Gazete Bayii ve Galerllerde
Abdı Ipekçı Cad 48/1 80200 Teşvıkıye - İSTANBUL
Tel (212) 2*1 04 58 - (212) 247 74 75 Fax- (212) 246 67 68