25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 28KASIM1993PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER şUğursuz "hayarieriniunutsunlar. Atatürk'üde, onun eşsizyapıtını da birgün yıkıp onlan ortadan kaldırabüeceklerini, bir gün bütün bu kutsaldeğerlerimizibizlere unutturabileceklerini "hayaT edenkr, elbette ki. yurt-ulus-tin bileşerüerinden oluşmuşbağdaşık bir bütünlekarşılaşacaklannı bümelive bu uğursuz"hayal'ierini unutmalıdırlar. ERTUĞRUL EFEOĞLU Yıldız Teknik Ünv. A tatürk ölmedı; çünkü o. "benim yapıtım" dedığı Büyük Millet Meclisf- nin simgelediği Cumhu- riyet'in içinde yaşıyor!.. Atatürk ölmeyecek; ', çünkü onun yapıtının çekirdeğini \ oluşturduğu Cumhuriyet, "sonsaza • dek yaşayacakUr"!.. ı Ulusal varlığımızın kavramsal bır ! djşavummu olan Cumhuriyet, dev bir | örgütlenme biçimı olarak nasıl tek tek j hepimızı içinde banndınyorsa, "Türk ' nlusunun hep içinde yaşatttğı Mustafa ', Kemal" de. somut bir örgüte dönüşen ; bu kavramın içinde doğal bir biçımde yaşamaktadır. Mustafa Kemal, ulusal düzlemde \ bütünlenişımtzın ana çekirdeğ olma niteliğinı taşıyan Büyük Millet Meclisı dışında, gerçekleştirilmiş olan bütün ' aülımlan, butün oluşumlan Türk ulu- ; sunun kendısinin başardığını. inanıl- tma2 bır biçımde üsteleyerek. bırçok • kez yinelemıştir. Bu atılımlar, bu olu- Işumlar içinde, onun, kendisiyle ılgilı \ olarak dennden duyumsadığı bincik jövünç, Türk ulusunun herhangi bir • üyesi olmaktan başka bir şey değildır. ! Boşunadeğildirondakibuüsteleyış. ; bu yineleyış. Bu alçakgönüllülük bo- Çlına defjldir. Tıpkı gizemei sezişın iM bûtün"ü kavrayışında olduğu gibı. ! Atatürk, sonsuzluğa ermeyi. "sonsuza 1 dek yaşayacak" olan Türkıye Cumhu- riyeti"nin "içinde erimek"te bulmuş- tur. Onun tini (ruhu) *'ya(Ht"ırun için- dedır demek az olur. Onun tini. "ya- pıt"ının "kendisTdır. bu "yaprt","bu nesne. onun kendi "özne"sidır demeli daha çok. Mustafa Kemal her ne kadar "Ben bir şey yapmadım" demiş, olsa da, bız- ler, bu çağdaş yapıtta, onun tininın "derin doku"sunu buluruz hep. Bu do- ku bizlere ınanç aşılamışür. Bızler bu dokuda kendimızı bulur, Mustafa Ke- marin tınıyle bu dokuda bütünleşjriz. Öndenyle böylesıne bütünleşen bir ulus görülmemiştir! Ne mutlu ona kı, "yenileşme yanhsT bu "an kütle", çağlar içindeki gefişimi- nın her yeni aşamasında, önderini de yüreginde taşıvacak. onu hıçbir za- man içinden çıkarmayacaktır. Çünkü o. "kalpleri kıntrak değil, kalpleri ka- zanarak egemenlik" kurmuş, yürekie- nmızdeki sarsılmaz yerini se\gj ile edinmiştir. Sevgı ıle kazanılmış yürek- ler sadıkürlar. unutmazlar! İnsana özgü bırer değer olarak, yer- yüzünde kalıcılığı olan ıkı gerçeklikten bın sevgı ise. öbürü de "büme"dir. Ve bilme, Türkiye Cumhunyetı'nin yurt- taşlan olarak, bizim hepimızın tözü- dür (ce\heridir). Bizdekı bu tözü bul- gulayıp onu bir mücevher gjbi işleyen Atatürk'e aynı zamanda bilme ıle bağlı olduğumuz için, bu bılmeye koşut ola- rak, onun kendısı de "sonsuza dek ya- şayacaktır". Bövlece. Atatürk için beslediğjmiz sevgjye dayalı inanç ile, kesinlık ka- zanmış ve temellendinlmış bılgı olarak "bflnıe"nin bırlikte oluşturduklan, karşıt ikı uçlu duyarlı denge, Ata- türk ü ölümsüz kılacak bir denklem oluşturur. Burada apaçık görülebile- ceği gibi, bu denklemin içinde, Ata- türk'ün ölümsüzlüğü ne salt sevgjye dayalı u inanç'*a ne de salt sorgulama ve araştırmaya dayalı "bilme"ye yasla- nır. öyle olsaydı eğer, inanç, günün binnde tümüyle içeriksiz bir öznelliğe kolayca dönüşebileceği için, Atatürk hem kendisine tapınılmaya hem de ar- dından "inkarcılık"la yok sayılmaya çok yatkın bir "put"a benzerdi. Ata- türk'ü kendisine tapırulmaktan, sonra da bir "put", bir Tann gibı yadsınıp atıbvermekten alıkoyan. denklemin öbür ucunda yer alan **bUme"dir. Ne var ki, salt "bihne"ye dayalı bir bağlanmadan ileri gelen ölümsüzlük de, insansal coşku ve titreşimden yok- sun kalacağı için, kuru ve ölgün bır "süreklflik"ten başka bir şey olmazdı. Aynca bu, Atatürk'ü içimizde günden güne daha da büyülten, daha da çoğal- tan heyecana hiç de denk düşmezdi. Hem sonra, süreklilik ölümsüzlük de- mek değjldir ki! Türk ulusu "elinde ve kafasmda (...) tuttuğu olumiu bilinTın "meşale"sıyle Atatürk'ü ve onun "biri öbürüne bağ- İT ılkelerinı ve eylemlennı anlayıp ta- mdıkça. sevgısinin öznellığini "bilme"- nın nesnelliğıyle dengelemekte ve böylece, hem kendisını hem de Ata- türk'ü ölümsüzlüğe ulaşuracak olan ünsel-düşünsel olgunluğa uzanmakta- dır. Bu olgunluk. Atatürk'ün kendisine Cumhunyetı yüceltme gorevını verdı- ğı gençhğin devimsellıği sayesinde, sü- rekli bir gelişim ve oluşum içinde bulu- nacağından, bir gün tükenip sona erecek bir ülkü de olmayacaktır. Son- suzluğa açılan bu olgunlaşma ülküsü. sona ermeyecek olan bır gençlik de- vımselliği ile, hem *'yapıt"ı hem de "yapı"yı kuran Atatürk'ü •'sonsuza dek" yaşatacaktır. Yapıt, nasıl hem nesne olarak ken- disini yaşatır hem de kendisinı kuran öznenin tinini ölümsüz kılarsa. Ata- türk'ün, "öz"ünü (essence) bir bütün olarak çok önceden yarattığı Cumhu- riyet adh "varoluş" da. kurucusunu, aynlmazlık bağıntısı gereğınce. kendî ıç dokusunda banndınr. "öz"ün "biçinı"le kurduğu bu bağ- lılaşım, ilkeleri ve kunıluşlanyla bir "butün'" olan Türkiye Cumhuriyetı'nı olduğu kadar. Türkiye Cumhuriyeli ık onu kuran Atatürk'ü de, derin bir "biriik" içinde tutar. Parçalanması ar- tık olanaksız olan bu "birtik", ancak tümüyle ortadan kaldınlmasıyla yok edilebileceğı için Atatürk'ü yok et- mek, onu unutturmak. ancak Türkiye Cumhuriyetı'nı ortadan kaldırmakla olanaklıdır. Oysa bu olanak, Türkiye Cumhunyeti'nin yetmiş yılhk tarihsel derinlığiyle şımdi artık çoktan olanak olmaktan çıkmış, bır "'ham hayal"e, bir "hayaJefe dönüşmüştür. Bu ne- denle, Atatürk'ü de, onun eşsız yapıtı- ru da bir gün yıkıp onlan ortadan kaldırabüeceklerini, bir gün butün bu kutsal değerlerimizi bizlere unuttura- bileceklerini "hayal" edenler. elbette kı. yurt-ulus-tin bıleşenlennden oluş- muş bağdaşık bır bütünle karşılaşa- caklannı bilmeli ve bu uğı rsuz "ha- yal"lerini unutmalıdırlar. Türkiye Cumhuriyeti'nin imgesi. denızlere uzanan o güzelım coğratya, ulusumuzun bütünlüğünü sımgeleyen o güzeller güzelı bayrak ve onlann üzerinde. ulusumuzun-yurdumuzun tini olan Atatürk'ün. bir ana baba gibi >akın. dost ve tarudık ımgesel yüzüyle bütünleşen, üç bileşenli bağdaşık bır ımgedir. Bır kağıdın ön yüzünü arka yüzünden nasıl ayıramazsak, bu üç bı- leşenden bınni ya da ikismi. öbürün- den, öbürlerinden ayıramayu. Bunlan bırbirinden ayırmaya kal- karsak. "biriik" içindeki bütün, tü- müyle parçalamp dağılır, yok olup gider. Bu yüzden, yurtlannı seven bü- tün insanlar gibi. bizler de bırer yurttaş olarak, Türkiye imgesindekı üç bile- şenden her birini, gözümüz gibı koru- malı, onlann her birini tek tek, insanı körleştiren öğretilere, inaklara: dinci sömürgenlere, her türlü bağnaza karşı titızlikle sakınmaUyız. Söz konusu olan. bızim, hepımizin '*öz"ü ve "varo- luş"udur çünkü. En kötü bir olasıbkla. çoğumuz bü- yük ölçüde bilisiz (cahil) bile olsak. en azından içgüdüsel bir yaşama dürtü- süyle *Saroluş**umuzu sürdüreceğimı- ze göre, hepimizin "ortak tin"i olan Cumhuriyet ülküsü ve o ülküyü bizle- re eşsız bır "yapıt" olarak armağan eden Atatürk, bizlerle ve gelecek ku- şaklarla birlikte "sonsuza dek" yaşa- yacaklardır. Kasım ayı, yalnızca "ölûmlü Musta- fa Kemal'"ı, bır "beden"i ehmizden ala- bılmıştır. Oysa onun, Atatürk'ün tini, Türkiye Cumhuriyeti'nde içkin (deru- ni) bir bicimde. "sonsuza dek yaşaya- caktır". O Cumhunyet nasıl bugüne dek hiç ölmedı ve hiçbır zaman ölme- vecekse. Atatürk de onunla birhkte. hiçbır zaman gerçek anlamda ölmedi. ölmeyecek! ARADABIR SACIT SOMEL Emekli Eki Diyanet İşlenmiz... Dıyanet Işleri Başkant Sayın Mehmet Nuri Yılmaz, makam arabasına kırmızı plaka verılmesinin bir prestij meselesi haline geldiğini söylemiş. "60 milyon insanın teveccüh gösterdiği bır makama layık olduğu değer ve- rilmelidir" demış. Diyanet Işleri Başkanlığı'nrn ve onun saygıdeğer baş- kanının ülkemizde büyük saygı ve sevgiye sahip olduk- larından kuşku yoktur. Yıne de bu yuksek makamın, yurttaşlarımızdan bir kısmının beklentilerine bugüne ka- dar yanıt vermediği ve zaman zaman eleştırileri üzerine çektiği bilinmektedir. Eleştiri konularına örnekler vere- lim: Bugün camilerımizde konuşmalar yapan bazı vaizle- rimızin ana konusu Atatürk düşmanlığıdır. Atatürk'ten Söz edHmediği zaman da dinle yakmdan uzaktan ilgisi oirriayan birtaktm hurafeler. dinsel bilgıler olarak öğre- tilrneye çalişılmaktadır. Bağnaz düşünceler aşılanarak değişik din ve mezheplere bağlı yurrtaşlarımız arasında düşmanlık yaratılmaktadır. Camiye giden vatandaşlarımızın, bazen orada yapı- lan yıkıcı telkinlere ya da akla-mantıka uymayan sözlere dayanamayarakvaazınortasındacamidenayrıldıklarını görüyoruz. Camilerdeki bu konuşmalar süredursun, bazı imam- larımız da, son bir yıl içinde, Atatürk reformlarına bağlı olduğu bilinen vatandaşlarımızın cenaze namazlarını kıldırmarnaya başlamışlar Soylemeye gerek yok, bu gi- bi olaylar aydın vatandaşlanmız arasında büyük üzüntü yaratmaktadır. Gerçı bu vaizlerin hepsinin de Sayın Mehmet Nun Yılmaz zamanında atanmadıkları bilin- mektedir Ama görevlerinden uzaklaştırılmaları müm- kündür. Diyanet işleri bütçesinın önümüzdeki yıl 4 trilyonu aşacağını gazetelerde okuduk. Bu paranın yüzde dok- sanından fazlası personel maaşlarına gidecekmiş." Camilerde zehir saçıp vatandaşı birbirine düşman eden, dinimize yakışmayan bilgisiz hocalara trilyonlar ödemeye gerek var mı? Diyanet Işlerine yöneltilen ıkinci eleştiri Alevi vatan- daşlarımızdan gelmektedir. Bu vatandaşlanmız, Diya- net Işleri'nin kendılerıne hiçbir ılgi göstermediğinden, kendilerinı Müslüman bile saymadığından yakınmakta, toplam nüfusumuzun üçte birini oluşturduklan için Diya- net Işleri bünyesinde temsıl edılmelerini dilemektedir- ler. Gerçekten de zaman zaman din adamlarının Alevi- ler aleyhinde konuşmalar yaptıklarına tanık oluyoruz. Geçenlerde toplanan Din Şurası'na da, Müslümanlığı bizden haylifarkiı şekilde algılayan bağnaz Vahabi dele- geleri davet edildikleri halde Alevi din adamlarımız çağ- rılmamışlardır Oysa onların datoplantının olumiu yolda ilerlemesine herhalde katkıları olabilirdi. Yurttaşlarımız arasında Alevi düşmanlığının gelişme- si de, önlenmesi de Diyanet Işleri Başkanlığı'nın alacağı tavra bağlıdır. Sıvas olaylarından sonra Içişleri Bakanlığımızm isteği ve Diyanet Işleri Başkanlığımızın emri üzerine, belirli bir cuma günü bütün camilerde insanlık sevgisinden ve hoşgörüden sbz eden hutbeler okunduğunu biliyoruz. Ancak bu hutbeler ne Içişleri Bakanlığımızm isteği üze- rine okunmalı idi, ne de tek bir cuma ile sınırlı kalmalıy- dı. Nefret yerine saygı, düşmanlık yerine sevgi ve iyi ahlak, din adamlarımızın bütün konuşmalarının anate- ması olmalıdır. Dinimızin gereği budur. Yeni Sıvas olay- larmın önlenmesinin çaresi de.. Dileğimiz, dinimizin çağdaş bır yorumunun yapılması gereğinden söz eden Sayın Mehmet Nun Yılmaz'ın bu konuları ele almasıdır TARTIŞMA Böyle demokrasi olmaz! irdevlet memuru olan SEKATeftis Kurulu Başkam Burhan Ö y basında yazı yazdığı gerekçesiyle görevınden alındığını. gazetelerde çıkan haberlerden hayretle öğrendik. Kendı kendimize sorduk. acaba Sn. Burhanözbey'in bılmedığimız başkaca suçu mu vardı da, o nedenle görevden alındı. Ama bu konuda bılgısı olacağını kabul etüğimiz bazı ilgililerden aldığırnız bılgiler çerçevesınde. Sn. Özbey'm yaa yazmaktan öte bir suçu yokmuş! Dev let memuru yurttaş değıl mi? Devletı yönetenlerin seçiminde"o>" hakkı yok mu? O halde neden görüşlerini. düşüncelerini açıkça söylemesın? Yıllarcayazması suç olmadı da, şımdı mi suç oldu? Genel bir değerlendirme yapıldığında. anlaşılıyorki Sn. Burhan Özbey'ın topluma ışık tutan yazılanndan ötürü. bir çaresıne bakılıp susturulması gerekıyordu. İstenen yapıldı ve SEKA Teftiş Kurulu Başkanı Burhan Özbey. öteki memurlara örnek ve ibret olsun diye görevinden alındı ve susturuldu 1 . Bu kutsal vatan görevıni yerine getıren. Sanayı veTicaret BakanlığYnm sayın müfettişini ve sayın bakanını kutluyoruz. Ama. şunu bılin kı, susturduğunuz birÖzbey,_ gıdecek, onun yerine beş Özbey gelecektır. HalitÖıtsaral PENCERE VEFATVE TEŞEKKÜR Değerli büyüğümüz, Cumhuriyet Gazetesi okuru, ŞAT ÖZKAYA'yı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Bu acı günümüzde bizleri yalnız bırakmayan tüm akraba, dost ve yakınlanmtza teşekkürü borç biliriz. AİLESİ Ruhunu Arayan Ulke... Ruhumuz başarıya öylesine susamış ki çölde susuz ka- lan bir yolcuya döndük. Kızgın güneş tepemizde... Yürüyoruz.. Gerçeği saptıran yanılsamalann tuzağına düşmekten nasıl sakınabilıriz? Bereketversin cim bom bom Galatasa- ray, ezik ruhumuzu kanatlandıran bırsevinci damarlarımı- za aşılıyor. Çoğu Latin Amerika ülkesi de nice zamandır ruhunu futbola satmadı mı?.. Hey gidi basarı ruhu. geldinse vuti.. Vâlâ Nurelön'in ruh üzerine bir şiiri. daha doğrusu teker- lemesi var. "Ruhiyat isterseniz buyurun eczaneye Naneruhu, kâfuru, hepsi de var. hem esans" Ofctay RKatyineliyor "Tanrı'nm katında dizi dizi insan ruhu Çocuk ruhu, ihtiyar ruhu fuzruhu, naneruhu, lokman ruhu" Ruhumuz başarıya öylesine susamış ki bir futbol maçırt- daki "zafer" 60 milyonluk Türkiye'yi ayağa kaldınyor ya da PKK'nın Almanya'da yasaklanmasını Başbakanımız "za- fer" diye niteleyebiliyor: sevinçten hep birlikte uçan halıya biniyoruz. • Bat'da PKK'nın terör örgütü sayılması, Fransa'da ve Al- manya'da bu yolda önlemler alınması, azımsanmayacak bir ilerlemedir; ama, aynı zamanda doğal sayılmalıdtr; çünkü uygar dünyada teröre karşı ışbirliği zorunlu değil mı!.. Almanya'nın PKK'yı barındırıp, gönendirip, özendirip, Türkiye'ye salması, düşundürücü bir özellik taşıyordu. Al- man Nazileri Almanya'da Türklere saldınp evlerinı ateşe verirken PKK'nın bu ülkede serbestçe örgütlenmesi, haraç çeteleri kurması, şiddet eylemlerinı tezgâhlaması, uyuştu- rucu trafiğınde önemli rol oynaması şaşırtıcıydı. Ne ıstiyordu Almanya?.. • Anadolu'dan Bab'ya bakan biz, sanıyoruz kı Almanya, Fransa, ingiltere gibi ülkeler ne istediklerini ne yaptklannı her zaman çok iyi biliyorlar... Bilıyorlar mı? "NPQ - Türkiye"dergisi son sayısını bu soruya ayırmış; derginin kapağında Almanya haritasının üzerine bir soru tümcesi yerleştirılmış: "Almanya nereye gidryor?.." Tuhaf gelebilir değil mi?.. Almanya gibi dünyanın ilk üç gucü arasına yerleşmiş bir dev nereye gıttiğini bilmez mi? Ancak Batı'nın eleştirel aklt, görünuşlerin ötesındekı sor- gulamaları sürekli gündemde tuttuğu için konuyutazeiiyor; Almanya'nın sorunu şoyle vurgulanıyor. 'Gustave Flaubert 'Geleceği düşünmek bize ıstırap veri- yor, geçmişse bizı geriye doğru çekiyor, işte bu yüzden yaşadığımız an elimizin altından kayıp gidiyor' demiştı. Al- manya'nın bugün başma gelen, böyle bir felç olma halı!... Yerden yere vurulan bir geçmişin günahıyla gelecek kötü günlehn kaygıst arasında bocalayan Almanya 'Yeni Dunya Düzeni' içinde dengesıni yitirdi. fnsanlığın belleğindeki kö- tu şeyler yuzunden küttürel mirasma sığınmaktan ödu pat~ layan Almanya, guvenebileceği tek ıstıkrar ve kimlik kay- nağtna, mark'a sımsıkı sarıhyor. Ama iyi yonetilen bir Bundesbank (Almanya Merkez Bankası) ne ölçude Avru- pa Birliği'ni sağlayabilirse, güvenilir bir para birimı de bir uiusa o olçüde itibar getirebilir. Almanya, birleşmesine rağmen, bugün hâlâ yarım bir utos, kendi kulturünde ika- • met edemeyen çok büyük bir ekonomik guç Eğer norma/e ' dönmuş bir Almanya isteniyorsa, dunya da Almanya'ya karşı normal davranmalıdır." • > • Her ulkenin derdi kendine göredir. Almanya da HHIer'in, gaz odalarında iki paralık ettiği ruhunu arıyor... Ya Türkiye 7 Almanya, ruhunu markın başarısında arıyorsa, biz de Galatasaray'ın başarısında arıyoruz. Eski tüfeklerden, HAYATİTÖZÜN'Ü (PatriotHayaü) kaybettik. Cenazesi 29.11.1993 pazartesi günü Pendik Çarşı Camii'nden ikindi namazı sonrası kaldırılıp Pendik Mezarhğı'nda toprağa verilecektir. AİLESİ rtASTİK SANATLAB DSIGİSİ KASIM - ARALIK SAYISI 11.SAYIÇIKTI •Georges Boudaille, Nejad Melıh Oevrım »Jean Bouret, Nejad ın Çıne Yaplığı Seyahat »Yahşi Baraz, Nejad Oevrım'le SOyleşı «Mehmet Ergüven; Kandınsky MeResmeYolculuk »H. Peter Schwerfel, Fırma Koleksıyonları "2 Bölum Alman Fırmalannın Koleksıyonları »Kemal Iskender, Sanat Tarıhı Ders lerı Ya Da Gunumuzdekı Şeklıyle Sanatın Anlamı •Kaya Ozsazgin; Orhan Pekerın Mektupiarı •Feriha Bûyükünal, Yapıtlannda Yaşayacaklar Sabrı Ber- kel ve Alı Avnı Çelebı nın Ardından «Abdülkadir Gûnyaz, Şenhklerden, Fuarlardan, Panayırlardan • Sezer Tansuğ; Sanat Fuan ndan Galen Manzara- ları »Seyyit Bozdoğan, Monefden Pıcasso ya Mo- rosow ve Schtschukın Koleksıyonu Sergısı »Sezer Tansuğ; Uluslararası Pazar Hedeflerınde «Sanat Fuarı nın Yankıları •Yarışmalar - Odüller »Galeri- ler «Açılacek Sergıler •Gûncel Sanat Haberlerı ALIN, OKUYUN, ABONE OLUN Seçkln Gazete Bayii ve Galerllerde Abdı Ipekçı Cad 48/1 80200 Teşvıkıye - İSTANBUL Tel (212) 2*1 04 58 - (212) 247 74 75 Fax- (212) 246 67 68
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle