Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7EKİM1993PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Bazı üniversitelerin Demirel'e doktora unvanı vermesi, protestolara neden oluyor
DenurePe, bir 'onursal doktora
9
dalıa TOKTAMIŞATEŞ
ASUMAN ABACIOĞLU
İZMİR-Gazi Üniversitesi ve
İstanbul Üniversitesi'nde "dok-
tora" unvanı verilmesi, bu üni-
versitelerdeki bazı öğretim üye-
lerince protesto edilirken,
Cumhurbaşkanı Süleyman De-
mirel'e dün de Dokuz Eylül
Üniversitesi'nin açılış törenin-
de, "yıllardır yüldendiği devlet
görevindeki iistiin hizmetleri ve
ülkenin demokratikleşme süre-
cine yaptığı katkılar" nedeniyle
"onursal doktora" unvanı veri-
lerek, cübbe gıydirildi.
Dokuz Eylül Üniversitesi'nin
açılış töreninde konuşan Rek-
tör Prof. Dr. Namık Çevik de
öğretim elemanlannın ücretle-
rindeki yetersizlıği vurguladı.
Üniversitedeki bina ve labora-
tuvar yetersizliğine de değinen
Rektör Çevik, başansız öğren-
ciler için sık sık çıkanlan af ka-
nunlan uygulamasını da eleştir-
di.
Milli Eğitim Bakanı Nahit
Menteşe ise üniversite açılışlan
sırasında değinilen "öğretim
üyelerinin maaşlanıun düşüklü-
ğü" konusunda gerekli düzen-
lemelerin yapılması için Cum-
hurbaşkanı Demirel'in kendile-
rine direktif verdiğini bildirdi.
Menteşe, "Ben de dün akşam
Başbakania görüştüm. Bu hak-
sızhk ve y anJtşlıklar kısa zaman-
da giderilecektir" dedi. Üniver-
site açıbşlan sırasında sık sık
altyapı ve öğretim elemanı
eksıkliklerinin dile getirildiğini
belirten Cumhurbaşkanı De-
mirel de konuşmasında şunlan
söyledi:
"Ekakliklerimizi ne kadar ta-
mamlasak yine de mutlaka bir
eksiğinüz olacaktır. Ben, kendi-
mizi aldatalım demiyorum, ger-
çekleri ortaya koyalım. Ne
kendimizi kandıralun, ne de in-
kar edelim. Ne kadarsak o ka-
dar olalm" dedi.
Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel. 24 eylülden bu yana
dokuzuncu kez bir üniversite-
nin açılış töreninde konuştuğu-
nu anımsatarak, "Dile getirilen
eksiklikleri tamamlamak. önü-
müzdeki günlerin meselesidir.
Bütün problemleri çözebiliriz,
yeter ki Türkiye bütünlüğünü
kaybetmesin" dedi.
Geçen yıl kurulan Kınkkale
Üniversitesi'nde de birinci öğ-
retim jıhna bugün başlarula-
cak. Üniversitenin Fen-Edebi-
yat, Iktisadi ve İdari Bilimler.
Mühendislik Fakültesi ve Mes-
lek Yüksekokulu'nda toplam 2
bin 300 öğrencj.eğitim görecek.
Hacettepe Üniversitesi Tıp
Fakültesi ise 11 -16 ekim günleri
arasında 30. yıldönümünü. dü-
zenlenen bilimsel sempozyum-
lar, konferanslar, konser ve
sohbet toplantılanyla kutlaya-
cak. Kutlamalara, yurtdışında
çalışan Hacettepelılcr de katıla- Cumhurbaşkanı DemireL, dün Dokuz Eylül Üniversitesi'nde cübbe giydi. Demirel'e, ülkenin de-
cak. mokratikleşme sürecine katkdanndan dolayı 'onursal doktora' unvanı verildi.
Öğretimüyeleri: Bilim acbna yüz kızartıa bir durum
İstanbul Haber Servisi-tstanbul Üni-
versitesi'nden bir grup öğretim üyesi.
Cumhurbaşkanı Sfîleyman Demirel ve
eski YÖK Başkanı thsan Doğramacı'ya
"onursal doktora" unvanı verilmesine
sert tepkı gösterdi. Prof. Dr. Hasan
YazKi. Rektör Cem'i Demiroğlu'nun
1983'te de Kenan Evren'e doktora un-
vanı verdiğini anımsatarak "Bu, onur
sahibi İstanbul Üniversitesi öğretim üye-
sinin hazmedeceği bir olay değlldir" dedi.
"Onursal doktora" unvanının bilime
yaptığı katkılar nedeniyle kişilere veril-
mesi gerektiğirıi vurgulayan Prof. Dr.
Ayhan Aybay, "İnsanlara çok sevildiği,
yaşJandığı için doktora verilmez" dedi.
l.Ü.'nden bir grup öğretim üyesı
dün İstanbu! Tabip Odası'nda basın
toplantısı düzenledi. Yapılan açıklama-
da, İ.Ü. Rektörü Cem'i Demiroğlu'nun
sırasıyla Kenan EvTen'e, Turgut Ozal'a
ve Süleyman Demirel'e onursal doktora
unvanı verdiği belirtilerek, "Bu doktora-
lar dizisini onuriu bir şekilde savunmava
olanak yoktur" denildi. Siyasal Bilimler
Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ay-
han Aybay, "onursal doktora" un-
vanının verilmesinin kriterinin bilime
yaptığı katkı olduğunu belirtti. Aybay,
"Siyaset adamına finvan verilmesine
karşıyım. Özellikle o siyaset adamı. 50
üniversitenin makamlarınm >erilmesinde
yetkili bir yerde bulunuyorsa bu büsbütün
yanlıştır. Bizim yaşadığımız olay, Kenan
Evren'e verilen doktoradan beri böy ledir.
Bilim adma yüz kızartıcı bir olgudur "
diye konuştu. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fa-
kültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan
Yazıcı Evren'e doktara verilirken De-
miroğlu'nun yaptığı konuşmayı hatırla-
tarak, bunun, onur sahibi bir İstanbul
Üniversitesi öğretim üyesinın hazmede-
ceği olay olmadığını söyledi. İ.Ü. Ec-
zacılık Fakültesi öğretim üyesi Ayhan
L lubelen ise doktora unvanı vermenin
bir üniversite için son derece önemli ol-
duğunu, rastgele ünvan verilmesinin,
ünvanın önemini azaltacağını belirtti.
Büyükerşen
Açıköğretime
haksız eleştiri
yöneltiliyor
ESKİŞEHİR(Cumhuriyet)-
Prof. Dr.. Yıbuaz Büvükersen.
Anadolu Üniversitesi'nin "apk-
öğretim ağariıklı" bir üniversite
halinde yeniden düzenlenerek ye-
ni meslek branşlannda birimlere
kavuşturulmasıyla ikinci basa-
mak smavında yerleştirilemeyen
öğrencilere yükseköğrenim im-
kanı yaratılmasına bazı çevreler-
den gelen tepkilen "ibret verid"
olarak niteledi.
"Bizlerden yükseköğrenim ta-
lep edetı binlerce gencimize bu im-
kanı sağlamaıun, ülkemizde bazı
kimseterce suç saydacağı hjç
aklımıza gelmedi" diyen Prof.Dr.
Büyukerşen şunlan söyledi:
"Böyleane bir memleket so-
rununun çözümüne katkıda bo-
lunurken bize cesaret, destek ve
yardım termek dunımunda olan-
İar nerede ise idamımıza fet>a ve-
recekler. Açıkögretim sistemine,
on iki yıl sonra bugün haksız eleş-
tiriler yöneltenleri dikkaıle teşhis
ermemiz gerekir. Bunlann bir
kısmı çoctıklarının eğitimi için
yurtdışından özel mürebbiye getir-
ten bazı işadamlanyla bugüne de-
ğin ülkenin eğitim sorunlarına çö-
zünı getirmekten en başta sonımlu
olan bazı politikacılar, bürokrat-
lar ve maalcscf halkın sözcüsü ol-
maktan uzak bazı basın mensup-
lan ile çocuğunun böy le bir sonınu
olmayan tuzu kuru kimselerdir.
Bunlara, görevleri gençieri eğit-
mek, memleket sorunlarına çö-
züm bulup geliştirmek olduğu hal-
de "ısteme^ük'le bazı öğretim üye-
si arkadaşlanmın katıbnası ise
üzünrü ve hii/ün vericidir.
Bu kimseler şu sorulara cevap
vemıelidirler. Peki, bizlerden yük-
seköğretim isteyen bu gençtere
başka nasıl bir eğitim imkanı vere-
ceksiniz? Projeleriniz, önerileriniz
neterdir? Varsa bunlan nasıl ha-
yata geçireceksüıiz? "
29. ULUSAL PSİKİYATRİ KONGRESİ
ııı aıOV yalım
ERDAL ATABEK
Ya toplumlarhastahuursaBURSA - Prof.Dr. B. Gribo-
mont Belçikalı Konuşması "Pa-
nik bozukluğu" konusunda.
Günlük konuşma dilinde çok
kullandığımızbirsözcükolan "pa-
mk", asbnda eski Yunan mitolo-
jisine dayanıyor. Beklenmedik
korkulan verdiğine inanılan
Tann "Pan"dan kaynaklanan
"panik" sözcüğü, nedeni olma-
yan korkular için kullanılmış. Di-
limıze "panik yapmak", "panik
otaıak", "panikİemek" bıçımınde
gjren sözcüğün. ruh sağbğı açısı-
ndan önemi çok büyük. Bu has-
tahğı yaşayan kişinin sosyal ha-
yatı, çalışma hayatı. çevre ilişkile-
ri büyük ölçüde etkileniyor, deği-
şiyor. Onun için de çok önem ve-
rilmesi gereken, tedavi edilmesı gereken talık tanısı koydurur.
bir hastahk. Bu nöbetin gelmesi ve lOdakikaiçinde
Şu belirtiler, hastalığı anlatıyor: belirtilerin artması. çoğu kez hastalann
- Nefesin daralması ya da boğuluyor bir "kalp krizi" geçirmekte olduğu duy-
gibi olma. gusuna yol açar ve hasta bir hastaneye
- Çarpıntı ya da kalp hızında artma. koşar. "Panik krizi" geçtikten sonra has-
- Başdönmesi, düşecek ya da bayıla- ta, genel olarak bir doktora başvurur.
Bireylerin ruh sağlığı bozulursa nelerin yapılabileceği konuşulur-
ken, bir yandan da bunu düşündüm. Ya toplumlar hastalanırsa? Bu
durumun ölçüieri. analizleri. doktorlan neler, kimler? Enflasyonla.
terörle, rüşvetie, kamu kay naklannın fırsatçılara peşkeş cekilmesiy le
hastalanan toplumu kim tedavi edecek? Buna \erilecek yanıt "poİti-
ka" olacaktır. Politikalar \e politikacılar, her toplum için çok önemli-
dir, ama bizim toplumumuz için belki de olağanüstü önemli. Bir toplu-
mun yönetilmesi çok, ama çok önemli. Açık bir politika, dürüst bir
politika. içtenlikli bir politika, her rengi olan bir politika, bu toplum
için çok önemli. İktişim kanalları basm. radyo, televizyon her toplum
için önemli, ama bizim toplumamuz için belki de olağanüstü önemli.
Bir geçiş toplumunda, zayıflayan bünyeyi güçlendirecek araçlar.
sanıldığından daha büyük önem taşıyor. Beİki de her zamankinden da-
ha çok toplumsal sorumluiuğa gerek var.
Bencilliği öğretmeyeo birey olmaya, önem vermeliyiz. Bireyin öz-
gür düsüncesini. özgür davranışuıı destekleyen bir aile yaptsı kurmaya
çok önem vermeliyiz. İnsan yetilerini geliştiren, ortaya çıVaran, onu
kendi kararlarını verebilir duruma getiren. sorumluluk taşıyabilecek
duruma getiren bir aile eğitimine. bir okul eğitimine çok önem verme-
liyiz.
Bedence ve ruhça sağlıklı insanlar yetiştirmeye çok önem vermeli-
yiz. Birbirine karşı hoşgörülü olan, fanatizmi dtşlayan bir toplum
oluşturmaya çok önem vermeliyiz. Llusal Psikiyatri Kongresi, Genel
Kunılu'nda "Sıvas'ta yaşanan olaylan kınayan. toplumu bilim dışı
güçlerden medet umar duruma getirmeyi kınayan" kararlar aldı.
Bilime kulak vermeyi öğrenmeliyiz. Hiç unutmayalım ki. bilimi
kendine rehber edinmeyi başaramayan toplumlar, çaresiz bireyler
gibi cmlerden, büy ülerden, masallardan medet umar duruma gelecek-
tir. 21. yiizyılda, böyle topiumlara acıyan birilerini aramak boşuna
olacaktır.
cak gibi olma.
- Titreme, sarsılma.
- Terleme.
- Soluk kesilmesi.
- Bulantı ya da kann ağnsı.
- Çevreyi nesnel değerlendirme güçlü-
ğû-
- Uyuşmalar, kanncalanmalar.
- Ateş basması ya da ürpermeler.
- Göğüs ağnsı ya da göğüste sıkıntı
duygusu.
- ölüm korkusu.
ama bu doktor genellikle ruh hastalıklan
uzmanı değildir, iç hastalıklan uzmanı
ya da kardiyologdur. Fakat bir süre son-
ra "panik krizi" yeniden ortaya çıkar.
Kriz. genellikle hiç beklenmedik bir
anda, beklenmedik bir yerde ortaya
çıkar. Bu durumun özelliği, hastada kay-
gı yaratan nedenle karşılaşma sırasında
olmamasıdır. Hastanın kendisini çok ra-
hat bissettiği bir durumda ortaya
çıkması da aynca ürkütücü olur. Artık
bundan sonraki aşamada hasta, yeni
- Çıldıracağı ve elinde hiçbir şey ol- krizlerin gelebileceğini bilir ve bir "panik
madığı duygusu. korkusu" kendisini gösterir. Bu aşamada
Bunlann hepsi birden olmadan. ama çeşitli "fobiler" ortaya çıkar. Bunlann en
en az dört belirtinin olduğu olaylar. has- çok bilineni "agorafobi-alan korkusu"-
dur. Hasta bir alanı tek başına geçemez.
yalnız kalmaktan korkar. araba kullana-
maz, evde tek başına kalamaz, kimi za-
man banyoya bile yalnız giremez. Her an
kendisine kötü bir şey olacağı duy gusu-
nu içinden atamaz, ölüm korkusu duyar.
Artık çevre iüşkileri bozulmuştur, bir
yere gıtme sözü veremez, toplanülara
katılamaz. çalışma gücü kaybolmuştur.
Bu aşamadan sonra "sekonder depres-
yon" ortaya çıkar.
Hastanın iyileşme umudu yoktur,
kendi içine kapanmıştır, kendini suçla-
maya başlar. Çoğu kez cevresi de kendi-
sini suçlamaya eleştirmeye, "irade
zayıflığı içinde olduğunu" söylemeye baş-
lamışür. Çevresindekiler, hastanın
"zayrfkişjlikli" olduğunu, "olayı abartn-
ğmı", "ilgi çekmek istediğini", "vanında-
kilere eziyet etmek için vaptığınr", "rol
yaptığını" söylerler. Oysa "panik bozuk-
luğu" içindeki kişi. gerçekten çok büyük
bir sıkıntı içindedir. Eğer bozukluk za-
manında anlaşılıp tedavi edilmezse has-
ta, ölüm düsüncesini sık sık düşünür ve
gerçek bir intihar riski taşır. Bu hasta-
lann intihar girişimi % 20 oranındadır.
Yapılan bir çalışma, "panik bozukiuğu"-
nun ortalama 9.4 yıl devam ettiğıni, has-
talann % 83'ünün iş yaşamlannın kalite-
sinde panik ataklanna ya da fobilere
bağb olarak düşme olduğunu göstermiş-
tir. Hasta başına ortalama iş görememe
süresi 2.65 yıl olarak belirlenmiştir. Bu
süre içinde hastalann ortalama 44.413
dolar gelir kaybına uğradıklan belirtil-
miştir (Araştırmanın yapıldığı yıl 1987).
Hastalık genel olarak "önemli kayba yol
açan bir olayın tetiği çekriği" karmaşık
bir yapı taşır.
İnsanlann karşılaştığı çeşitli güçlükle-
re karşı, savunma mekanizmalannın
artık ise yaramadığı durumda, içinde
yerleşip büyüyen kaygılar hiç böyle bir
olayın nedeni sayılamayacak objelere
kayarak ortaya çıkar. O zaman da "orta-
da bir şey yokken" kişinin göster-
diği tepkiler anlaşılamaz. Ortaya
çıkan "fobi-korku" biçimleri de
çok çeşitlidir. Sürüngenler başta
olmak üzere hayvanlardan kork-
ma, yükseklik korkusu, kan gör-
me korkusu. enjeksiyon korkusu.
uçak korkusu, kapalı yer korku-
su. asansör korkusu, kanser kor-
kusu gibi çok çeşitli korkular. in-
sanın hayatını etkileyecek düzey-
lerde görülen korku tipleridir.
"Sosyal fobiler" denilen korku
türünde de çok önemli tepkiler
görülür, üstelik bunlann üzerin-
de fazla durulmaz da. Toplumu-
muzda çok görülen "dansa ilk
kalkan kişi ornıa" korkusu da
bunlardan bındır. "Başkaları ta-
rafmdan inceienebilecek durumda
kalmaktan korkma" diye nitele-
nebilecek bu tür korkular, topluluk
önünde konuşmayı engeller, başka-
lannın yanında yemek yerken boğula-
cak gibi olma duygusu verebilir, genel
tuvalette idrar yapamama, kendisine soru
sorulduğu zaman uygun bir yanıt vere-
meme, susup kalma ya da aptalca şeyler
söylemekten korkarken gerçekten de ap-
talca şeyler söyleme bu durumun ya-
rattığı sonuçlardır.
Neyse ki. "bozukluk" olsun, "kriz" ol-
sun, tedavi edilebilen durumlardır. Uy-
gun ilaç, uygun miktarda, uygun süreyle
kullanılarak aynca hastalaragerekli "psi-
koterapi" uygulanarak hastalık hemen
hemen bütünüyle ortadan kaldınlabilir.
Bütün sorun. bu hastalığın tedavisi sı-
rasında hastanın kendisinin ve yakı-
nlannın desteğini kazanabilmektir.
Özellikle hasta başlangıçta kendisinin
hiç iyileşmeyeceğı kanısını sık sık yineler.
Oysa, hastalık başanyla tedavi edilmek-
tedir.
Tasarruf Sahiplerine Duyuru
Türkiye îş Bankası A.Ş.
Uçüncü Yatırım Fonu
îçtüzük Değişikliği
Türkiye İş Bankası A.Ş. Üçüncu Yatınm Fonu tçtüzüğü Sermaye Piyasası Mevzuatı'ndaki
değişikliklere uyum sağlamak ve fon tulannı artırmak amacıyla yeniden düzenlenmiş ve
onay talebiyle Sermaye Piyasası Kurulu'na başvurulmuştur.
Îçtüzük değişikliğiyle birlikte,
I) Fon başlangıç tutarı 30 milyar TL'den 300 milyar TL'ye; pay sayısi da
3 milyondan 30 milyona yükseltilecek,
II) Fon A tipine dönüştürülecek.
III) Fon'un yabancı sermaye piyasası araçları ile altın ve diğer kıymelti madenlere
yatırım yapması olanağı sağlanacak,
IV) Fon portföyünden yedek akçe ayrılmasına olanak sağlanacak,
V) Katılma beigeleri işgünlerinde 8:30-9:30 ile 14:00-17:00 saatleri araMnda alınıp
satılmaya başlanacaktır.
ÜSKÜDAR ASLİYE1. HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 993/190
Davacı Meliha Yiğit vekili tarafından davalı Yücel Yiğit aley-
hine ıkame olunan boşanma davasının yapılan duruşmasında;
Fevzi Çakmak Mahallesi, Üçar Sokâk. Yuvam Apt. A Blok D. 9
Sefaköy. istanbul adresinde ikamet ettiğj bildirilen ve bu adresinden
kendisine tebligat yapılamayan, yapılan tebligatlar bila tebliğ iade
edilen. tebligata sarih açık adresi de zabıtaca tespit edilemeyen dava-
mıan davalısı Yücel Yiğjt'e ilanen tebligat yapılmasma karar verilmiş
olmakla:
Davah Yücel Yiğit'in durusma günü olan 25.10.1993 günü saat
10.30'da mahkememiz duruşma salonunda yapılacak duruşmada
hazır bulunması gerektiği veya kendisini bir vekille temsil etürmesi
gerektiği, aksi takdirde duruşmalann gıyabında devam edeceği ve
yokluğunda karar venleceğı hususu ilanen tebliğ olunur. 22.9.1993
Basm:10095
tVRİNDİSULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo: 1991/124
Davacı Hazine'yi temsilen İvrindi Mal Müdürlüğü vekili tara-
fından davalı Mustafa Gülcü aleyhıne mahkememızde açılan meni
müdahale ve tescil davasının yapılan yargılaması sırasında verilen ara
karan gereğince
Davalı 4. Levent Sanayii Mah. Yıldız Sok. No:4'te ikamet ettiği
bildirilen Mustafa Gülcü'nün tüm aramalara rağmen bulunarak da-
va dilekçesinin ve duruşma gününün tebliğı mümkün olmadığından
ilanen tebliğine karar venlmiş olmakla;
ışbu ılanın yayımlandığı tarihlen itıbaren davalının duruşma günü
olan 21.10.1993 günü saat 09.00"da mahk.ememizdeki duruşmasında
hazır bulunmasına. ya da kendisini bir yasal temsilci ile temsil cttir-
mesine. aksi takdirde duruşmanın yokluğunda yapılarak karar veri-
leceği hususu ilanen tebliğ olunur. 1 ~> 1993
CAFE / PUB / B»R
PERDELERİ
A Ç I Y O R
1. PERDE *
Qüne S h a k e s p e a r e ' l e
başlanıak isteyenlcr için
s a b a h servisi; sıcak
i ç e c e k l e r ve günlük
gazeteler.
2. PERDE 11 S
Shakespeare'in nıutfağında
size özel hazırtanmış nefis
bir öğle yemeği.
3. PERDE T '
Akşamûstû barında hafif
bir içki. keyifli sohbetler.
4. PERDE %»*
Akşam dostlarla butıışnıa.
5. PERDE t ^ V •
Mûzik, içki, cğlence...
Y c n i d o s t l u k l a r . . .
Vcdalaşnınlar... •Yarın aynı
ycrdc" sözlcri... Perde...
Shakrsltrarr'ılr filmak v<t da
(ılmaıııak... Ifle soruH bn...
Sıroselvıler 65-1 Toksım 293 22 05 pbı
7 flün / g t - c r g ü n d ü I
VardanNoktaBir toplumun değerler sistemini alt üst ederseniz, işte
böyle bir noktaya varırsınız. Çirkin bir rekabeti sakla-
mak için, on yıl önceki defterleri karıştırır, sanık ifadele-
rini şok edici kanıt olarak yutturmaya çalışır, yargısı sü-
ren hususlarda hakimlerden önce kararlar verirsiniz.
Pek çok arkadaşımız ve meslektaşımız yazılannda,
"Ne oldu bize?" diyorlar. "Nereye gidiyoruz?" diyorlar.
"Bu işin sonu nereye varacak?" diye endişeleniyorlar.
Aslında işin sonu görünmüştür. "Tufeyli burjuvazi"
olarak isimlendirdiğimiz, niteliksiz ve köksüz burjuva sı-
nıfımızın bir bölümü, pastadan daha büyük bir pay kap-
manın kavgasına girişmişlerdir. Aslında Türkiye'deki
getir paylaşımının bozukluğu, zaten pastanın büyük bir
bölümünün bunlara gitmesine neden olmaktadır. Ama
yetinememekte, doymamaktadırlar. Ve her zamanki
acımasızlıklarıyla ve en sert bir biçimde ve insanı utan-
dıracak bir seviyesizlikle kapışmışlardır.
Bu adamların tümünün, devlet protokollerinde yeri
vardır. Maçları şeref tribününden izlerler. Bunlan gör-
düğü zaman önünü ilikleyen kimi milletvekilleri vardır.
Hava limanlarında VIP salonlannda ağırlanırlar. Kendi-
lerinin ve çocuklarının düğünleri, siyasetçilerin boy gös-
terme arenasıdır. Nikah şahitliklerini, bakanlar, başba-
kanlar, cumhurbaşkanları yapar.
Bunlann yaşam standartları, Avrupa'da, Amerika'da
yaşayan burjuvaların altında değildir. Hatta üstündedir.
Bugün Amerika'da 1 milyon dolarlık evlerde oturan zen-
gin sayısı. Türkiye'de 1 milyar liralık evde oturan insan
sayisının çok altındadır. Sıfırdan başlayıp üç beş yılda
yüz milyarlar kazanmanın sırrını, hiçbir dürüst ve şerefli
akıl anlayamaz.
Yaşam biçimleriyle, giyim ve kuşamlarıyla, bir yan-
dan büyük bir görgüsüzlük sergilerler, bir yandan büyük
bir zenginlik. Çoğu zaman en pahalı şey neyse onu tüke-
tirler. Yakışsa da yakışmasa da...
Kendi çirkinliklerini marifetmişçesine sergilemek
amacıyla kurdukları yayın organları da vardır, kapıların-
da besledikleri gazetecileri de. "Cemiyet Haberleri"
başlığı altında, cemiyetin nasıl bir yüzkarası olduğunu
görüp öğrenebilirsiniz. Ve bunu "gündemde olmanın"
ölçüsü sayarak, çok önemserler. Birbirleriyle itişirler.
lyi günde her şey kendilerinindir. Ama sıkışık günler-
de bütün varlıkları "millisen/et" olur. Ağızlarını açtikları
zaman, "vatan, millet, Sakarya vb" gibisinden nutuklar
da atarlar. Ama vatanı satan da vatandaşı ezen de bun-
lardır.
Bunlar, Batılı buruva standartlarının gerisine düşmez-
ler. Isviçre'nin kumarhanelerinde de bulursunuz, Al-
manya'nın kaplıcalarında da, Fransız Riviyerası'nın lüks
villalarmda da. Yani Batılı bir sermayedar ne yaşıyorsa,
bunlar da aynı şeyi yaşarlar. Belki fazlaları vardır, ama
eksikleri yoktur.
Buna karşılık, emek kesiminde durum çok farklıdır.
Türkiye'de emeğini satarak ya da kiralayarak yaşayan
insanlar, Batılı emekçilerin standartlarının çok gerisin-
dedirler. Batı'daki bir işçinin, memurun yaşam standart-
larının yanına bile yanaşamazlar. Yaşadıklarını hayal
bile edemezler.
örneğin Türkiye'nin herhangi bir turistik yöresine git-
seniz ve tatil yapmakta olan genç bir insana ne iş yaptı-
ğını sorsanız, alacağınız yanıt çok şaşırücı olabilir. Bu
soruyu yönelteceğiniz Ingiliz kızı, Londra'da otobüs bi-
letçisi olabilir. Alman delikanlı, belki de maden işçisidir.,lf<
isveçli genç, ilkokul oğretmenidir. Fransız delikanlı ise
belki bir lokantada garsonluk yapmaktadır.
Ama Türkiye'de emekçiler, yurtdışında böylesi bir tatil
yapmayı hayal bile edemezler. Avrupalı bir sermayedar
için "normal" sayılabilecek her türlü tüketim, Türk ser-
mayedarı için de "normal"dir. Ama Avrupalı bir emekçi
için "normal" sayılabilecek şeyler, Türk emekçisi için,
ancak bir umut, ancak bir hayaldir.
Bu durum, elbette düzenin çarklannın çarpık dönme-
sinden ötürü ortaya çıkmaktadır. Elbette insanların de-
mokrasi içinde taleplerini dile getirmeleri engellendi-
ğinden, sorunlar büyümektedir. Ve insanlarımızın bü-
yük bir bölümü, gündelik ekmeğin kavgasının içindey-
ken, bir kısmı da açgözlü ve çirkin bir kavga sürdürmek-
tedir.
Türkiye, bu karanlık günleri elbette geride bırakacak-
tır. Elbette maddi ve manevi sömürüyü durduracaktır.
Ve o gün geldiğinde, bu çirkin insanlar, kaçacak delik
arayacaklardır Halkı dejenere etmek için ne mümkünse
yapanların, halkın kafasını karıştırarak sömürü düzenini
sürdürmek isteyenlerin, halkı birbirine düşürerek bun-
dan ikbal umanların sonu çok kötü olacaktır. Türkiye'de
elbette emeğin ve demokrasinin bayrağı yükselecek ve
bu çirkinlikler unutulacaktır.
Aziz Nesin'e onur ödülü
• Kültür Servisi - Tiyatro Eleştirmenleri Birliği (TEB) bu yıl
bir onur ödülü vermeyi oybirliğiyle kararlaştırdı ve ülkemizde
tiyatronun yaygmlaşmasına, gehşmesıne ve kıtlelerce
benimsenmesine olan katkılan. yaşamında ve
çalışmalanndaki sanatçı sorumluluğu nedeniyle Aziz Nesin'e
Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Onur Odülü verildi.
Tiyatro Eleştirmenleri Birliği (TEB) İstanbul ödülü; yapım ve
yorum bütünlüğündeki anlatım gücü, çağdaşlığı ve başansı
nedeniyle Genco Erkal'ın gerçekleştirdiği "Bir Delinin Hatıra
Defteri" adlı yapıtla Dostlar Tîyatrosu'na verildi.
1992-93 dönemi Tiyatro Eleştirmenleri Birliği(TEB) Ankara
Ödülü; Georg Büchner'in "Woyzeck" oyunundaki başanlı
yorumu nedenıy le Devlet Tiyatrolan Ankara Devlet Tiyatrosu
sanatçısı Erdal Küçükkömürcü ye ve oyun seçiminde gösterilen
titizlik, benimsenen yenilikçi yaklaşımlar, sanatçılar
arasındakı uyumlu birliktelik, yöre seyircisiyle kurulan sıcak
iletişim, yapılan süreli yayınlarla bölge tiyatrolan arasında
öne cıkan düzeyi nedeniyle Dev let Tiyatrolan Bursa Ahmet
Vefîk Paşa Tiyatrosu'na verildi.
Türkiye Musiki Eseri Sahipleri
• Kültür Servisi - Türkiye Musiki Eseri
Sahipleri Meslek Birliği(MESAM) ile Ahmet Şan arasında
stat konserlerinin telif haklan anlaşmazlığı dün taraflann
imzaladıklan birsözleşmeyleçözümlendı. Mövenpik Otel'de
dün gerçekleştirilen bir törenle MESAM Başkanı Yıldınm
Gürses ile Ahmet San arasında imzalanan anlaşmaya göre,
stat konserlerinden sağlanan hasılatın yüzde 2.5'i bundan
böyle MESAM'a verilecek. Törende bir konuşma yapan
Gürses, dünya standartlannda konserler düzenleyen Ahmet
San'm sonunda dünya teh'f standartlannı da kabul
edeceğinden hiç bir zaman şüphe duymadığını belirterek,
"Kardeş gibi el sıktşarak sorunlarımızı hallettik" dedi. Ahmet
San ise kendisine kanunda lüzumsuz haklar verildiğinı ama
dünya gerçeklerine göre bu haklanndan vazgeçerek, yeni bir
gider kalemini üstlenmekten memnun olduğunu belirtti.
Sözleşmenin imzalanmasından sonra Gürses. "dünyaya açdan
penceremiz" diye tanımladığı San'a bir de şükran plaketi verdi.
Maden işçilepi vezne kuypuğunda
• ANKARA (AA) - Etibank, Karadeniz Bakır Işletmeleri ve
Türkiye Demır Çelik İşletmeleri'nde çalışan yaklaşık 11 bin
işçi, toplusözleşme farklannın ödenmemesini protesto etmek
üzere bugün vezne kuyruğunda bekleme eylemi yapacaklar.
Türkiye Maden-İş Sendiİcası Genel Başkan Vekili Nevzat
Yavuz yaptığı açıklamada. toplusözleşme farklannı aylardır
alamayan sendika üyesi işcilerin bugün işi bırakarak
ücretlerini almak için vezneler önünde kuyruk
oluşturacaklanm söyledi.