27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURIYET 4 EKİM1993 PAZARTESİ 8 DIŞ HABERLER SoyulmakistemeyenkuUanmasın AMLAR-KAMLAR ECMEL BARUTÇU EDtPEMtLÖYMEN LONDRA - Metro ve banliyö biletlerine yine zam geliyor. Yılbaşından itibaren geçerli olacakrmş yeni zamlar. Geçen günlerde açıklandığında. kamuoyunun tepkisi büyük oldu. Zaten 'dökülen' metro ve banliyö hizmetlerine, bir de zam. Sadecezam olsa neyse. baa hatlarda servisler kaldınlıyor, azaltılıyor, örneğın hafta sonlannda baa istasyonlarkapatılacak. Hizmetin, kendi kendini fınanse etmesı için çare: Halkı soyrnak. Soyulmak istemeyen bu hızmeti kullanmasın. Ya da otomobiline binsin. Otomobili de yoksa, pardon yani! Neden metro ve banliyö idaresi bır yandan zam yapıp, bir yandan hizmetı azalüyor? Çünkü Avrupada dev letten en az malı destek alan kamu taşımacılığı tngiltere'de. Mevcut zavallı sistemin bile işleyebilmesi. ancak halkın kesesine elini biraz daha sokmakla mümkün. Avrupa'nın diğer büyük kentlerinde, kent halkının iftihar ettiği bir kamu taşımaalığı varken, halkın kendisini özdeş saydığı bir metro-otobüs-banliyö hizmeti varken, Londra tam tersine. Büyük ölçüde kartpostallarda kalan çift katlı. arkası açık sahanlıklı otobüsler, güvenli metrolar, artık sadece turist avlamak için posterlerde kalıyor yavaş yavaş. Hükümet, acayip birsaplantı ile otobüs hizmetini de özelleştirmeye kararlı. Tıpkı demiryollannı özelleştirmeye kararlı olduğu gibi. Hem de kamuoyundan bu konuda sürekli tepki aldığı halde. Hem de iktidarcı ya da muhalefetçi bütün İNCİLTERE gazeteler, hükümeti bu konuda eleştirirken ve bu özelleştirme saplantısının, tıpkı 1989-90'daki Kelle Vergisi gibi kamuoyunda çok büyük bir tepkiye yol açacağı uyansı yaparken. Ama hükümet hernedense kararlı. Otobüsler rengarenk olacak. her önüne gelen, belli bir parayı bastıran. hat satın alacak ve otobüs işletecek. Demiryollan da öyle. Ama kamu yaranna değil elbet. Kendi yaranna. Çünkü Thatcher ne buyurmuştu? "Toplum yoktur, sadece tek tek birevler vardır." Geçen haftanın büyük tartışması, bu özelleştirme konusunda sürdü durdu. Buna birde Londra metro ve banliyö bilet zammı bindi. Bunun anlamı. gazete sütunlannda, gece yanlan radyo-televizyonlarda ardı gelmez tartışma programlannda özetlendı: Şehre otomobiliyle gelmek istemeyen kaç yüz bin kişi, metroya banliyöye binip cefa çekmek ve kaaklanmak yerine, otomobiliyle gelmeye kalkacak. Zaten şehir içi trafığı kaplumbağa hızıyla ilerliyor. Trafık iyice kilitlenecek. Zaten muazzam bir otopark sorunu var. Öyle zaten her yere, Türk usulü kaldınmlara, garaj çıkışlanna park edilemiyor, cezalar ağır. Kim, nereye, neyle, nasıl, ne zaman gıdecek ve gelecek? Istanbul'da her gün yaşanan trafık keşmekeşi ve rezilliği, bunu geçen yüzyılda metro ve banliyö ile çözmeye başlamış Londra'da yenıden mi yaşanmaya başlanacak? Pekiyi amaç nedir? Amaç, en klasik yöntemiyle piyasa ekonomisini uygulamak. Yani talep yoksa ya da azsa, arzı da o oranda sunmak. Kamu hizmeti halka değil, halk özel sektörün cüzdanına hizmet etmiş olacak. çünkü Avrupa'da kamu taşımaahğını üstlenen dığer devletler geri zekalı. Zürih'tekı mavi tramvaylara İsviçre hükümeti, 'geri zekalı' olduğu için mali destekte bulunuyor. Berlın'deki metroya da öyle. Zaten Almanlar da 'aptaldır'. Paris'in dillere destan metrosunda her yöne her yere aynı fiyatla gidilsın diye hükümet metroya destek verdiği için ayn bir 'geri zekalı". Bir tek İngilizler akıllı. 21. Yüzyıl eşiğıne gelindiğinde, yeniden 19. Yüzyıl türü kapitalist yöntemlere dönmekte ısrar ettikleri için. Nede olsa vahşikapitalizmin agababası onlar. Özelleştirme saplanüsnında... Devletteröristolaıııaz ALtKIŞLAK MADRİD - Terörist öldürür. Görevi öldürmektir. Kadınlaraçocuklara, sivillere alçakça saldınr. öldürür. Devletin güvenlik görevlilenne saidınr. devlete saldınr. Ama devlet, teröre aynı yöntemlerle karşılık vermez, çünkü devlet terörist değildır. Bunun böyle olduğunu ve de olması gerektiğını İspanya da kanıtladı. Son günlerde güvenhk güçleri bir sürü ETA militanı yakaladı. ETA, Bask özerkliğinin aynlıkçı terör örgütü, İspanya ETA'ya. yıllardır yüzlerce kurban verdi. Artık kanıksandı bile biraz. Saldınlar günlük gazetelerin bir köşesine sıkışıp kalıyor. Ne var kı geçen hafta tutuklanan ETA milıtanlarından ikisı polisin elinde ölünce ortalık ayağa kalkü. ETA sempatizanlan yürüyüşler düzenlediler: "Katil devJet!", "Işkenceci devlet" sloganlan atıldı. İçişleri Bakanı Jose Lııis Corcuera ise mecliste saatlerce savundu devleti. Milıtanlann ölümünde devletin sorumlu olduğu kanıtlarursa, tüm üst düzey yöneticileriyle birlikte, hemen istifa edeccğıni açıkladı. Ölen militanlardan birisi. Xabier, sorgulandığı binanın mıkincı katından İSPANYA 'atlanuştı' ya da 'arılmıştı.' Birkaç gün komada kaldıktan sonra. konusamadanöldü. Eeeroolis öldürmek isteseydi yedincı kattan atardı, niye ikincı kattan atstn kı? içişleri Bakanına göre polis Xabier'e 'saygılı' dav ranmış. Kelepçelerini çözmüş. Sonra. bir ara sorgulama odasında yalnız bile kalmış Xabier. Birde bir şişe bira içince. yüreklenmiş olmalı ki kaçmaya çahşrruş, pencereyi açmış ve atlamış aşağıya. Yine aynı günlerde bir başka militan, Miren Yancı, sorgulanmak için getinldıği Madnd'de öldü. Bu bayan militan, ET A'nın ıddiasına göre işkenceyle öldürülmüştü. Polisegöre ise, 'ecdiyle'ölmüştü. Öldüğü gün Miren artık zor nefes alıyordu. Polise göre tutuklandığında zaten hastaydı. Daha önce tutuklanan kocasının üzüntüsüyledeaşın miktarda sigara içmekteydi üstelik. Bir başka ETA militanı Maria Jose. 23 yerinde bereler. turuklu bulunuyor ETA"ya göredevlet işkence yapıyor: bunlar şöyle böyle bere değil. işkence izlen. Polise göre ise bereler tutuklanmazdan önce de vardı. Meksikalı 68'liler yine yürüdü tS derleri, 1968 olimpivat oyunlan öncesındeki protesto yürüyüşü sırasında katledilen arkadaş- larını anmak >e katliamı protesto etmek amacnla önceki gün yine >ürüdüler. Tlatelocko katli- amı sırasında askerlerin ateş açması sonucu yüzlerce öğrenci yaşamını yitiımişti. Önceki günkü v üriiyüş L ç Kûl tür meydanında başladı ve 25 j ıl önceki yürüy üş güzergâhı izlenerek sürdürüldü. Marchais militan kalacak FRANSA MİŞEL PERLMAN PARİS-"SonStaIinist dinozor" olarak tanımlanabilecek siyası hder. Fransız Komünist Partisı (FKP)GenelSekreten Georges Marchais 1994ün ocak ayında dizginleri bırakacağmı geçen günlerde açıkladı. Fransız siyasal arenasında son denlı popüler fakat sert ve gerici bir kişi olarak ün yapmış Marchais. nasıl yere serdi koca partiyi? Buna yanıt verebilmek için. FKPiçinde iktidara gelen Marchais liderliğinde FKP'nin oy potansiyelinin yüzde 21 'den yüzde 7"yedüştüğünü saptamak yeter. Ama nasıl oldu da onca yıl önder kalmayı becerdi bu politikacı? 1947"de, 27 yaşındayken üye olduğu parti içınde oldukça hızlı "tırmanış"ı ve daha sonrakı yıllarda pekişecek olan kesın karizması sayesinde elbette. En şiddetli rakiplen bile Marchais'ye adeta övgüler yağdırmışür. FKP lideri. parti liderliğini bırakmaktadır. ama milletvekilliği görevinde Ralacak. aynca doğal olarak, tabandaki bir militan gibi çalışmayı sürdürecektır. 73 yaşındaki Georges Marchais birkaç yıldır kalp hastasıydı. Geçenlerde de kalça ameliyaü geçirmişti. Düzeltebilip de Batırabilir de... Geçen hafta başında Türkiye-Rusya ilişkilerinde bek- lenmedik bir olay vuku buldu. Başbakan Tansu Çiller, bazılarınca zamansız olarak nitelenen Moskova ziyare- tinden yurda yeni dönmüştü ki Ankara'daki Rus Büyü- kelçisi Çemlşev Köşk'e çıkarak Sayın Cumhurbaş- kanımıza Rusya lideri Boris Yeltsin'in bir mesajını sun- du. Başkan Yeltsin, bu mesajında NATO ve eski Varşova Paktı üyesi ülkeler arasında imzalanmış olan Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması (AKKA) uyarınca Kafkaslar'da yapmaları gereken asker ve silah indirim- lerinden Rusya'nın muaf tutulmasını istedi. Böyle bir ta- lep aslında ikı blok arasında kuvvet dengesini daha alt sevıyede kurabilmek için yıllarca sarf edilen emekler ve karşılaşılan büyük güçlüklerin aşılması sonucu ortaya çıkarılmış olan yeni dengenin bozulmasını istemekten başka bir şey değildi. Rusya bunu Kafkaslar'da vuku bu- lan çatışmaların kendi güvenliğini tehlikeye soktuğu için istiyordu ve bu nedenle de bu gerekçede inandırıcı ola- mıyordu. Yeltsin'in mesajı Ankara ve NATO'da "kabul edile- mez" olarak nitelenirken Moskova'daki izvestia gaze- tesinin, Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı Batj Asya Daıresı Başkanı Bahtiyar Hakimov'un verdiği bir demece atfen, Sayın Cumhurbaşkanımızın Rusya Dev- let Başkanı'na "isteğini anlayışla karşıladığı" yolunda bir mektup gönderdığini yazması ortalığı karıştırdı. Be- reket versin Cumhurbaşkanlığı Basın Müşavirliği'nin yaptığı açıklama hızır gibi yetişti de zihinlerdeki kanşık- lık bu sayede duruldu. Açıklamada, Sayın Cumhurbaşkanımızın Rusya lide- rinin mesajına cevaben bir mektup göndermediği bildi- rildi. Aynca Sayın Süleyman Demirel in Yeltsin'in me- sajını getiren Rusya'nın Ankara Büyükelçisi'nekonunun inceleneceğini, ancak Rusya'nın Kafkasya'ya antlaşma- lar dışında asker yığmasının Rusya'nın güvelirliliğini sarsacağını ifade ettiği de açıklamada belirtildi. Öte yandan Moskovada da bir açıklama yapıldı. Rus- ya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Grigori Karasin, Sayın Cumhurbaşkanımızın Rusya lideri Yeltsınin AKKA ile il- gilı olarak kendisıne gönderdıği mesaja cevaben bir mektup gonderdiği yolunda Izvestia'da çıkan haberin "bir gazetecinin hayal ürünü olduğunu" bu açıklamada ifade etti. Böylece konu aydınlanmış oldu. Sayın Cumhurbaşka- nımızın Borıs Yeltsin'e mektup göndermediği belli oldu. Ama bu arada belli olmayan başka yönler de vardı. Moskova'dan yapılan açıklamada, "cevabi mektup gön- dehldiğine daır haber"\ekz\p edılıyordu, ama İzvestia'- da yer alan ifadelerın yalanlandığına dair bir haber yok- tu. Kısacası, Sayın Cumhurbaşkanımız ile Rusya'nın An- kara Büyükelçisı arasında mesajın tevdii sırasında ce- reyan eden görüşmelerde söylenen sözlerin büyükelçi tarafından Moskova'ya naklinden başka kullanılmış bir iletişim yolu yoktu. Moskova'daki büyükelçimız Ankara'- daki görüşmeden elbette hemen haberdar kılınmıştır ama, bu da orada kalır, çünkü onun da şu sırada yapaca- ğı bir şey yoktur. O zaman İzvestia'da çıkan ifadeler ne- reden kaynaklanmış olabılir ki? Nazarlar ister istemez Rus Büyükelçisi'ne yöneiiyo* diyor bazı arkadaşlar. Bir büyükelçinin görevi. yaptığı görüşmeleri mümkün olduğu kadar sadıkane şekilde hükümetine nakletmek- tir. Ufak da olsa esasa ilişkin bir unutkanlık veya yanlış bir ifade kullanılması ya da gayretkeşlik sonucu kendili- ğinden yapılan ilaveler ciddi ve deneyimli bir büyükelçi- nin yapabileceği şeyler değildir. O nedenle Büyükelçi Çernişev'in bu en yüksek seviyedeki önemli görüşmeyi Moskova'ya sadıkane şekilde nakletmek için büyük ihti- mam ve itina göstermekten geri kaldığını düşünemiyo- rum bile. Çünkü böyle önemli konularda sebep olunabi- lecek yanlış anlamaların ülkeler arasında gerginlik ve içinden çıkılması zor durumlar yaratabileceği bilinir. Bu olay üzerine bizim Dışişlerimizın bu konudaki ye- tenek ve sicilini benden soranlar oldu. Bildiğim ve gör- duğum kadarı ile birkaç istisna dışında Türk büyükelçile- rinin mesajlarının genellikle objektif ve sadık mesajlar olduğunu söyleyebilirim. Hatta bu konuda ilginç bir ör- nekbileverebilirim. 1965yılındaRumlar, Kıbrıs mesele- sinı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na götürüp Türk alayının Ada'dan çıkarılmasını istemeye hazırlandıkla- rında, böyle bir karar tasarısı karşısında Birleşmiş Mil- letler'e üye ülkelerin desteğini antlaşmalardan yana olan Türkiye lehine kullanmaları için bu ülkelerin mer- kezlerinde girişim yapmış ve dış teşkilatımızdan bu ko- nuda gelen cevapların bir çetelesini çıkarmıştık. Buna göre beş ulke bizi destekliyordu. Büyük çoğunluk aleyhi- mizde idi ve onun yarısına yakını da çekimser kalıyordu. Gerçekten de Genel Kurul'da yapılan oylamada beş oy alabilmiştik. Yani. büyükelçilerimizin her birinın nezdin- de bulunduğu ve akredite olduğu ülke dışişleri yetkilileri ile yaptıkları görüşmelerin içeriğini nakleden mesajlan gerçeği böylesine sadıkane şekilde aksettiriyordu. Kim- se şahsi endişe içinde değildi. Bu konuda diğer bir anım da eski Dışişleri Bakanların- dan rahmetli Hasan Esat Işık'a airtir. Kıbrıs konusunda Fransız hariciyesi nezdinde yaptırdığımız bir girişime cevaben, "Gittim, anlattım, ama ikna edebildiğimi san- mıyorum" diyecek kadar doğru yazardı. Yani, bir büyükelçi, ilişkileri düzeltebilir de batırabilir de. Isveç ilaçlaıı Sırplara gitti 1986 YIL! VE 86/10911 SAYILI BAKANLAR KURULU KARARINA GÖRE SİGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR GÜRHAN UÇKAN STOCKHOLM - Rusya'nın İsveç'ten ınsanal yardım olarak aldığı 150 milyon lira değerindeki ilaç hammaddesinin. St. Petersburg dışındakı Ekim adlı fabrikada astım ilacma çevrildikten sonra Bosna'daki Sırp birliklere satıldığı ortaya çıkü. 60 ton ilaç için Sırplar dolar ödediler. İsveç'in bölgesel kalkınma için ışbirliği amacıyla kurulmuş olan S1DA adlı yardım örgütü, Teofılin adlı hammaddeyi geçen yıl Çin'den satın aldı. Uzunsüre Ruslardan, yardımın alındığına dair ses çıkmayınca SIDA durumu araştırdı. Ekim fabrikasında astım ilacına çevrilen maddcnin, Rusya'daki eczaneleredağıtılmadığı şaptandı. İsveç'in St. Petersburgdaki başkonsolosu Sture Ştiernlöf,durumudoğruladı. İlaç bulmak için dolar gerektiğini de açıklayan başkonsolos, SIDA yardımının nereye gittiğjni kesin olarak ortaya çıkarmarun güç olduğunu söyledi. Öte yandan, Dagens Nyhetergazetesı v aptığı araştırmalar sonucu ılacı n. Bosna'da savaşan Sırp birliklerine •stimulans", yani merkezi sinir sıstemini uyancıolarak vcnldiğinisaptadı. Bazı durumlarda bu ilaç, gaz maskesi yerine de İSVEC kullanılabiliyor. İsveç'te geçen haftanın bir başka önemli gelişmesi de Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın bir günlük bir resmi ziyaret yapmasıydı. Başbakan Carl Büdt'in konuğu olarak gelen Mitterrand. AT içinde "büyük ülkc-küçük ülke" çekişmesi konusunda şöyle konuştu: '•Kiiçiik ülkelerin etkenüklerini azaltma peşinde değiliz. Ancak bü> ük ülkelerin etkenliğini de azaltmak istemiyonız." GATT ile AT arasındaki ilişkı, Bildt ve Mittcrrand'ın ortak basın toplantısında ana temaydı. Carl Bildt. GATTın yalruzca bir ekonomi örgütü olduğunu, AT gibi politik olmadığmı savundu. Mitterrand ise bu yıl sonuna dek GATT ekonomik anlaşmasının kesinleşmesi gerektiğini. ancak, ülkelerin ulusal çıkarlanndan ödün vermesi pahasına olmasırun beklenemeyeceğini vurguladı. Konuk başkan şöyle konuştu: "Fransa, A BD'dcn sonra dünyanın en büyük tanm ülkesi. Fransanın, kendi çiftçilerinin çıkannı savunması gayet doğal birgelişmedir."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle