Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
tmtiyaz sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmeni: Özgen Acar •Genel
Yayın Koordinatörü: Hikmet Çetinkaya •Genel
Yayın Danışmanı: Orhan Erinç •Yaa-ışleri Mü-
dürleri: Aydın Engin. Cetal Başiangıç (Sorumlu) •
Haber Merkezi Müdürü: tpek ÇalısUr
• Görsel Yönetmen: Ali Acar • Düzenleme: tbrahim Yıldız AnkaraTemsılcisi. MusUfa Balbay •Haber Müdürü: Doğan Akın AtatürkBul- Miiessese Müdürü: ErolEritut •Koordinatör
• Dış Haberler: Ergun Bakı «İş - Ekonomi: Dinç Tayanç vanNo:125.Kat:4,Bakanlıklar-AnkaraTel:4195020(7Hat).Telex:42344.Fax: Ahmet Korutean «Muhasebe- Büfcnt Yeoer
• Yurt Haberlen: Mehmet Saraç • Makaleler: Sami Karaö- (4)4195027 •îzrnirTemsilcisr. Serdar Kmk, H Ziya Blv 1352 S.2;3 Tel:4411220
v
Telex: 52359. Fax: 4419117 «Adana Temsılcisi: Çetin Yiğeooğhı tnonu Cd. 119
S. No: 1 Kat: 1, Tel: 3522550-3522601-3522492, Telex: 62155, Fax: 3522570
ren •Spor:
YazKi
Abdfiikadir Yücelman •Düzeltme: AbduUah
• tdare: Hüseyin Gürer • tşlecme önder ÇeBk
• Bilgi-tşlem Na3 tnal •Bılgısavar Sisıem:
Mürivet Çöer • Reklam. Refca tşrtman
Yıymiıvaa vt Basm: Yenı Gun Haber Aıansı, Basın ve Yavıncılık A Ş
TürkocağıCad 39 41 Cagaloğlu34334tst PK 246İstanbulTel <0 212)5120505(20hat)Telex 22246,Fdx.(0 212)5138595 ::EKIM İmsak-4.50 Güneş:6 15 Öele: 11 54 İkındi: 14 52 Yatsı: 18 41
Kozmetik
sempozyumu
• Haber Merkezi-
Türkiye'de ilk kez bir
"kozmetik sempozyumu"
düzenleniyor. Anadolu
Üniversitesi Eczacılık
Fakültesi tarafından
düzenlenen "Birinci
Uluslararası Kozmetik
Sempozyumu" l-2Kasım
1993tanhlerinde
Eskişehir'de
gerçekleştirilecek.
Montpellier Üniversitesi
uluslararası ilişkiler Müdürü
Prof.Dr.JeanCastelde3
kasımda Anadolu
Üniversitesi'nde "güncd
eczaahk" konusunda bir
konferans verecek. Eczaahk
Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
K. HüsnüCanBaşer,
sempozyumla ilgik
haarlıklann 6 ayı aşkm bir
süreden beri devam ettiğjni
söyledi. Prof. Dr. Başer,
"Günlük yaşamımızın
önemli bir unsunı haline
gelen kozmeüğin
üretıminden tüketimine
değin çeşıtlı yönleri ile ele
almacaği sempozyuma yurt
dışında 5, yurt içinden de 4
bilim adamı konuşmacı
olarak katılacak"' dedi.
ElsanaUanmız
• ANKARA (ANKA)-
Kültür Bakanlığı
cumhuriyeün 70'inci yıh
nedeniyle düzenlenen
etkinlikleri yurtdışında
sürdürüyor. Kültür
Bakanlığı, Hagem ve Dosim
genel müdürlüklerirün
organizasyonu ile
Romanya'nın başkenti
Bükreş'te 26 ekim-6 kasım
günlerinde "'Geleneksel Türk
El Sanatlan" sergisi açacak.
Almanya. Hollanda ve
Polonya'yla da temasa
geçtiklerini belirten Halk
Kültürlerini Araşurma ve
Geliştirme Genel Müdürü
Yahya Aksoy, cunıhuriyetin
70"inci yıb nedeniyle
yurtdışında düzenlenecek
etkinliklerde, geleneksel
Türk el sanatlannın en güzel
örneklerinin Avrupa'da
sergileneceğini bildirdi.
Nikel alerji
yapıyop
• MEU-ISENBURG (AA) -
Göz kapaği iltihaplanmasına
çoğu kez takılan gözlüğün
neden olduğu behrlendi.
Almanya'nın Neu Isenburg
kentinde yayımlanan
Tabipler Gazetelesi'ndeki bir
haberde, hemen hemen tüm
gözlük çerçevelerinde
kullanılan nikelden
kaynaklanan alerjilerin göz
kapağı iltihaplanmasına yol
açtığı kaydedildi. Yalnızca
metal çerçevelerde değil,
plastik çerçevelerde de
çerçeveyi dayanıkh kılmak
amacıyla nikel alaşınrunın
yaygın bir biçimde
kullanıldığı belirtildi.
ÖmerŞerifyalnız
veparasız
• ATtNA(AA)-Sınema
tarihinin ölümsüz
fılmlerinden "Dr.
Jivago"nun yanı sıra
"Mayerling Faciası",
"Hırsızlar" ve"Komik
Kız"ın başrol oyuncusu
Mısırlı ünlü sanatçı Ömer
Şerif hem yalnız hem de
parasızkaldı. Beyazperdede
41. yılını tamamlayan 61
yaşındakı Şerif, aralannda
Barbara Streisand'ın da
bulunduğu sayısız kadınla
ilişki kurmasına rağmen
mutluluğu bir türlü
yakalayamadı. Kadınlann
hiçbir zaman kalbindeki
boşluğu dolduramadığmı ve
bugüne kadarki aşk
hayatında hayal
kınkhğından başka bir
duygu tatmadığını söyleyen
ünîü sanatçı, yalnızlığının
"Kadınlann kendisinden çok
filmlerde canlandırdığı
kahramanlara aşık
olmalanndan"
kaynaklandığıru savundu.
"Osmanlı"
tablosu satıldı
• LONDRA(AA)-
Türkiye'nin Amerika'ya
sattığı ilk ihraç ürünlerini
taşıyan ünlü "Osmanh"
yelkenli kargo gemisinin
tablosu. açık arttırmayla
20.125 sterline (400 milyon
lira) satıldı. Londra'daki
Sotheby's müzayede
salonunda düzenlenen açık
arttırmada 1851 yılında
ltalyan ressam Rafael
Corsini tarafından yapılan ve
"Osmanlı" kargo gemisinin
tzmırlımanında demirlemiş
bir halde canlandınldığı
tablo.adıaçıklanmayanbir
koleksiyoncuya satıldı.
Işadaııılanadaletegüveıııtıîyor
Türkiye Genç Işadamlan Derneği'nin raporunda mahkemelerdeki yükün yargıçlann kararlannı olumsuz etkilediği belirtiliyor
tstanbul Haber Servisi- Genç
işadamlan, yasal düzenlemeler,
işleyiş mekanizmasındaki ak-
sakhklar, fiziki ve teknik yeter-
sizhklerle mahkeme başına dü-
şen dava sayısının çokluğu ne-
deniyle verimli çahşamayan
adalet sistemine güvenmiyor.
Yargıç başına ortalama 1542
davanın düştüğü Türkiye'de,
dava dosyalannın yeterince in-
celenmeden karar verildiğine
inanan işadamlan, adalet sıste-
mini çabştırabilecek yeni dü-
zenlemelere gereksinim duyu-
yor.
Türkiye Genç İşadamlan
Derneği'nce gerçekleştirilen
"Türkiye'mn Önde Gelen So-
nınlanna Yaklaşunlan Adalet"
adb rapora göre ışadamlan,
adalet sisteminin iyı işlemediği-
ne inanıyor. Yasal düzenleme-
lerin eksik, çağdışı olması, işle-
yiş mekanizrnasının kurumla-
rarasındaki iletişimsizlik ve fî-
zıksel ve teknik yetersizliklerin
de bütçeden yüzde 1.6
oranında pay ayn-
Imasına bağlanıyor.
Raporda, mahkeme-
lerin işyükünün de
yargıçlann kararlannı
olumsuz etkilediği be-
lirtiliyor.
Yılda 1542 dava
Mahkemelere göre
yıllık dava sayısına yer
verilen ve iş. ticaret,
sulh hukuk, asliye hu-
kuk, sulh ceza, asliye
ceza ve ağır ceza mah-
kemelerinin incelendi-
ği raporda en fazla
davanın 3 bin 76 ile sulh hukuk
mahkemelerinde, en az davanın
da 97 ile ağir ceza mahkemele-
rinde olduğu bildiriliyor. Ceza
ve hukuk yargılaması vapan 7
mahkeme türünde yargıç başı-
na yılda ortalama bin 542 dava-
nın düştüğü saptamasınm bu-
Davamzın adil bir biçimde
sonuçlandığma inanıyor musiMiz?
Cevap
yok
'/o 13.11
Hakhnter dava dosyalarını yettriıca
incsleyerek karar veriyorlap an?
Hayır
98.36
lunduğu raporda, heryargıcın l
saat içinde 3 davayı incelediği
kaydediliyor.
Demek üyesi işadamlan ara-
sında yapılan ankette, işadam-
Iannın yüzde 60.66'sının dava-
sının adil bir biçimde sonuçlan-
dığına inanmadığı belirlendi.
Anketın ."hakimler dava dosya-
larını yeterince inceleyerek mi
karar veriyorlar" sorusuna. işa-
damlannın yüzde 98.36'sı hayır
yanıtıverdi.
Anketin hukuk sistemine ve
hukukçulara yönelik değerlen-
dirmeler bölümünde de adalet
sistemine hiç güvenmeyenlerin
oranı yüzde 32.79. güvenme-
yenlerin pranı yüzde 57.38 ola-
rak saptandı. "Hakimlere gûve-
nilip güvenilmediği" sorusuna,
işadamlannın yüzde 34.43'ü
güvenmedikleri şeklınde yanıt
verirken yüzde 27.87'si güven-
dikleri yanıtını verdi-
ler. Kararsızlann
oranı ise yüzde 31.15
olarak saptandı.
"Avukatlara güven
konusundaki" soruya
ise işadamlannın yüz-
de 39.34"ü güvendikle-
rini söylerken yüzde
34.43'ü güvenmedikle-
rini, yüzde 6.56'sı da
hiç güvenmedikleri
yanıünı verdiler.
"Savcılara güven ko-
nusunda" da güvensiz-
lik yüzde 27.87, hıç gü-
venmemek yüzde 6.56
oranlannı verdi. Ka-
rarsızlann oranı yüzde
44.26'yı gösterirken güvenenler
yüzde 21.31 oranında kaldı.
Raporda. mahkemelerde
karşılaşacağı sorunlar nedeniy-
le işadamlanndan yüzde 90.16*-
sırun'haklı olduğunu düşündü-
ğü halde' davacı olmayacaklan
saptamasında bulunulurken
yüzde 95.7'sinin adalet meka-
nizmasırun yeterli etkinlikte ça-
lışüğına inanmadığı ifade edil-
di.
Raporda "Dava Sonuçlanma
Oranı" başhklı bölümünde, yıl
içinde sonuçlanan davalann
toplam davalara oranı incele-
nirken davalann yüzde 30'-
unun sonraki yıla devTedildiği-
nedikkatçekildi.
"Düzenleme yapılsın"
Raporun öneriler bölümün-
de. adalet mekanizmasında iyi-
leştirme için karmaşık ve çağ-
daş olmayan yasalann değişti-
rilmesi, kurumsal ve fiziksel alt-
yapıdaki yetersizliklerin gideril-
mesi ve insan kaynaklannın
sayısal yetersizliğinin gideril-
mesi önerildi. Sorunlann çö-
zümlenmesi için yasal düzen-
leme yapılmasının da zorunlu
olduğu vurgulandı.
Türkiye'nin ilk oyuncak müzesini Ankara'da kuran Prof. Dr. Bekir Onur:
Oyuncakla oynamak cicldiiştivNESLtHAN
KAYSERtLİOĞLL
Oyuncaklar, renk renk. şekil
şekil, neşeli ve sevimli nesneler.
Çocukluğun, o sınır kural tanı-
maz, hayal edilen her şeyin
varolabildiği, ışıltıb ve kendine
özgü dünyasının vazgeçilmez
parçalan.
Tarihi, insanbğtn tarihi ka-
dar eski olan bu nesneleri
tanımayan, yaşamının bir dö-
neminde olsun onlara tutkuyla
bağlanmayan var mıdır?
Çocukluk döneminin naMİ
geçırildiğinin, insanın erişkinhk
dönemindeki yaşamında oy-
nadığı rolün öneminin anlaşı-
lmasının ardmdan oyuncak-
lann da asbnda oldukça önemli
nesneler olduklan fark edildi.
Dünyanın özellikle gelişmiş ül-
kelerinde oyuncaklar artık belb
kıstaslar göz önüne abnarak
üretiliyor.
Çocuğu ciddiye almak
Bu konuda belb bir eğitım
abnış kişiler, çocuğun psikoloji-
sine, hayal gücüne. zekasına,
hatta kültürel birikimine olum-
lu katkılar sağlayacak oyun-
caklar tasarbyorlar. Özel ola-
rak bu ış için kurulmuş araştı-
rma merkezlerinde, çocuklan
ciddiye alan büyükler cabşıyor-
lar. Ûlkemizde, yakın bir geç-
mişe kadar. belb kıstaslan göz
önüne alarak yeni oyuncaklar tasarla-
mak ve üretmek bir yana. üzerinde bile
düşünülmeyen bu nesnelerin birçok ül-
kede, şaşirtıa sayılarda müzeleri de var.
örnegin yalnızca tngiltere'de elliyi aşkın
oyuncak müzesi var. Hemen tüm Avru-
pa ülkelerinde, Amerika, Kanada.
Avustralya, Japonya ve Rusya gibi ül-
kelerde çok sayıda oyiincak müzeleri
bulunuyor.
"Çünkü bu ülkelerin hepsi, çocuğun
oyununu ve oyııncağını ciddi bir iş olarak
görüyorlar, çocuğu ciddive alıyorlar" di-
yor ülkemizin ilk ve tek oyuncak müze-
sinin kurucusu ve Ankara Üniversitesı
Eğitim Bibmleri Fakültesi öğretim üye-
lerinden Prof.Dr. Bekir Onur ve sözleri-
ni şöyle sürdürüyor:
"Aslında, oyunun ve oyuncağın, çocu-
ğun geüşimindeki önemi. Batı'da daha
18. yüzyılda fark edilmiştir. Biz şimdi bir
anlamda ikivilz yıllık rötarımızı kapat-
maya çalışıyoruz bu çalışmalarınuzla.
Mûzeınizi de bu amaçla kurduk."
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Fakültesi bünyesinde kurulan Oyuncak
Müzesi, her ne kadar geçen günlerde
baa gazete ve TV kanallannda yeni ku-
rulmuş gibi tanıüldıysa da yaklaşık üç
yıl önce kuruldu. Oyuncaklann, kültür
tarihi süreci içindeki yeri, yaptmı ve ko-
runması konulanna ışık tutacak örnek-
lerin sergilenmesıyle. gerçekleştirilecek
araştırmalara yardıma olmak amacıyla
kurulan müzede toplam 2 bin adet
oyuncak sergileniyor. Ülkemizin çeşıtli
yörelerinden toplanan, eski ve yeni ta-
rihb oyuncaklann bir arada görülebi-
leceği Oyuncak Müzesi'nde, antik
oyuncaklan ise büyütülmüş fotoğraflan
ve reprodüksiyonlan araabğıyla tanı-
mak mümkün. Beş ana kategoride sını-
flanan oyuncaklar arasında yabancı
oyuncaklar da yer abyor. Kışisel ya da
ticari amaçlarla yurtdışından getirtilmiş
olan bu oyuncaklardan bazılan müze-
nin en eski tarihb (1890) parçalanm
oluşturuyor.
Antik ve yabancı oyuncaklar dışında-
ki diğer üç kategoriyi, fabrikasyon. gele-
neksel ve yeni oyuncaklar oluşturuyor.
Ülkemizin hızlı değişim süreci içinde
kaybolma tehdidi altında bulunan gele-
neksel oyuncaklannı korumak. oyun-
cak aracıbğiyla sanayi, kültür ve eğitim
tarihi konulannda araştırma yapmak.
çocuklara tarih bilinci kazandırmak.
kuşaklar arasında ilişki kurul-
masma yardımcı olmak ve
oyuncağın önemıni vurgula-
mak amaçlanyla kurulan mü-
zenin. bibmsel işlevleri oldu-
ğundan söz eden Bekir Onur,
çocuk kültürüyle ilgili diğer ko-
nularda da araştırmalar yaptı-
klannı vurguluyor:
"Sözgelimi, toplumumuzda
çocuğa, oyuna, oyuncağa »erilen
yeri, bunun tarihscl gelişünini.
eğitsel >e psikolojik anlammı
araştırmaktayız. Örnegin. ilk
olarak bir oyuncak tarihi araş-
tırması yaptık. endüstriyel. folk-
lorik. hatta arkeolojik oyuncak-
lar üzerine. Ûlkemizde ilk kez
oyuncak tarihi ile ilgili yaymlan-
mız oldu. Oyunun ve oyuncağıa,
psikolojik ve eğitsel önemini
araştırdık, bu konudaki yayınla-
n topladık. Oyuncak müzesi
içinde, konuyla ilgilenen bütün
araştırmacılann yararlanabile-
ceği bir kitapiık oluşturduk. Ya-
bancı ovuncak müzelerinin he-
men hepsiyle haberleştik, bflgi ve
belge alışverişi > aptık."
Tek oyuncak müzesi
Türkiye'de Ankara'daki bu
müzenın dışında bir başka
oyuncak müzesi olmadığını bil-
diren Onur. bunun pek de
mümkün olmadığını belirtiyor.
Neden olarak da ûlkemizde
oyuncak koleksiyonculuğu gibi
bir alışkanlığın olmamasını
göstenyor: "Oysa bu tür müzeleri besle-
yen en önemti kaynak özel koleksiyon-
lardır. Batılı, oyııncağını saklıyor ve ku-
şaktan kuşağa aktanlmasını sağlıyor.
300 yıl boiunca bir bebek e\inin yeni ku-
şaklara aktanldığuiı göriiyonız. tlke-
mizde yakın >ıllara kadar o>uncağın
önemsenmedigini söyleyebiliriz. Oyunun
ve oyuncağın, çocuğun duygusal, zihinsel
ve toplumsal gelişimindeki rolü yeni yeni
fark edilmektedir. Biz bu konuda kamuo-
yunu aydınlatmayı. bilgi birikimini arttı-
raiayı amaçlayan çeşjtli çauşmalar yapı-
yoruz. Bu amaçla 'Psıkolojide Oyun
Araştırmalan' adı altında bir yfiksek li-
sans dersi bile actık. Bilimde. oyunla ve
oyuncakla ilgili araştırmalar genellikle
sanılanın çok daha üstünde. çok daha
ciddi araştırmalardır."
Geceyarısı ^KarakoPda çay içmek
• Basında gece çabşmak bazı
güçlükler taşımasına rağmen
zevklidir de. Hele bir de
Dolmabahçe Karakolu'na
gidilirse... Ashnda böyle bir
karakol yok. Gececilerin
kendi aralannda şifreli olarak
konuşma gereği
hissettiklennde veya çay
içmek istediklerinde gittiklen
malum yerdir Dounabahçe.
BÜLENTBtRİCİK
Gazeteci denibnce çoğu kışinin
aklına. sabah bürosuna gelip ha-
ber toplayan, fotoğraf çeken ve
elindeki haberi teslim ettıkten
sonra akşam evine dönen insan
tiplemesı gelır. Hatta bazılan. ga-
zetelerin ve televizyonlann yalnı-
zca gündüzleri çabşan insanlar
tarafından yayına hazırlandıklan
gibi bir yanılgıya da düşerler.
Oysa bu düşünce tamamen
yanlıştır. Akşamın o soğuk ve
korkunç yüzünü göstermesiyle
bırhkte değişik isimler. dcğışik
yüzler devralırlar basmdakı gece
nöbetinı. K.aranlığın çökmesiyle
birlikte nıce maceralar, nıce teh-
likeler beklemektedir onlan.
Kimi zaman cehennem sıcağını
anımsatan bir yangın, kimi za-
man onlarca insanın hayatını
kaybettiği bir kaza. kimi zaman
Gece muhabirieri her an bir olay çıkacaknuş gibi tetikte beklerler.
da ortalığı kan gölüne çeviren
trajik bir cinayet. basındaki gece
nöbetçilerinin en büyük meşga-
lesi olur çıkar. Her birinin ortak
amacı, en güzel haberi yazmak,
en güzel ve en hareketli görüntü-
yü yakalamak, sabah olunca da
eldeki malzemeyi iist'üne teslim
etmektır.
Basında gece çabşmak bazı
güçlükler taşımasına rağmen
zevklidir de. Hele bir de Dol-
mabahçe Karakolu'na gidilirse...
Aslında bövle bir karakol vok.
Dolmabahçe sahilinde bulunan
sabahçı büfesine bu adı takmış
gececiler. Kendi aralannda şifreli
olarak konuşma gereği hissettik-
lennde ya da buluşmak istedikle-
rinde "Dolmabahçe Karakol u,
malum yerde buluşalun" şeklınde
veriliyor randevular. Saatlerin
24.00'ü vurmasından sonra da
Babıali'nin gece kurmaylan
(Yeni deyişle İkitelli Camiası),
yavaş yavaş Dolmabahçe sahili-
ne düşmeye başlıyor. Hepsi birbi-
rinı tanıyor, hepsi gece çabşıyor.
hepsi de genç ve cesur. Televiz-
yonda ya da gazetede görev
yapsınlar, muhabır, foto muha-
biri ya da kameraman olsunlar.
onlar için fark etmiyor. Basında
bugünlerde süregelen kıyasıya
savaş ise onlan hiç mi hiç ilgılen-
dirmiyor. Ellerinden düşürme-
dikleri telsizleriyle. kameralanyla
ve fotoğraf makineleriyle adeta
dost gibiler. Kısacası basının gece
kurmaylannın Dolmabahçe'deki
üssünde. ortama dostluk rüzgar-
lan hakim. Dolmabahçe'de üs
kuran basın mensuplannın ken-
dilerine has bazı kurallan da var.
Orada diğer arkadaşlanna iş ge-
ciren (haber atlatmanın argosu)
kişıye pek ı\i gözle bakılmıyor.
Gecelen onlar için tek haber İcay-
nağı olan polis telsizine hep bir-
likte kulak veriliyor ve meydana
gelen olaylara hep birlikte gidili-
yor. Gececilerin Dolmabahçe'-
den görev otolanyla konvoy ha-
linde habere gıdişlen de izlenme-
ye değer bır olay doğrusu. Asa-
yişle ilgili herhangj bır olay pat-
İak verdiği zaman gececilerimiz,
koyu bir sohbetin sürdüğü or-
tamdan aniden sıynlıp. tam teç-
hızatlı askeri andınrcasına kame-
ra ve fotoğraf makinelerini kaptı-
klan gibi araçlara fırbyorlar.
Belki gidilen haber, saatlerini
alacaktır ama iş bitiminden sonra
dönülecek yer aynıdır: Dolma-
bahçe. 'malum jer.'
Daha sonrası ise rutin. Sıcak
çaylar icilirken hep birlikte olayın
kritiğı yapılır ve eldeki bilgiler or-
taya dökülür Bazen de ortalığı
bitmeyen bır 'Ben iyi çektim, sen
iyi çekemedin muhabbeti' alır yü-
rür. Dolmabahçe'nin şimdiye ka-
dar saymadığımız özelliklerinden
birisı de basın mensuplannın
büfeden ıçıiği çaylann ücrete tabi
olmayışı. Büfe sahibi Kemal
Ateş, gazetecilen çok sevdiği için
içilen çavlardan ücret aimıyor.
Yüzyühk dava
tathya bağhuuh
• Yüz yıllık mera davası, 1871 yıbnda Cesiın,
Ateş ve Baran aileleriyle, köy muhtarbğının Kayaaltı
köyünün 2 km. batısındaki Pazarcık mevkiinde
bulunan 456 dekarhk alanın paylaşımı nedeniyle
başladı. Günümüze kadar devam eden dava,
dünyarun en uzun süreli davalan arasında
gösteriliyordu.
SELAHATTİN ŞAHİN
NEVŞEHİR - Nevşehırın
Hacıbektaş ılçesıne bağlı Kaya-
alu köyünde tam 122 yıldan beri
devam eden mera davası taraf-
lann anlaşmalanyla sona erdi
Yüz yıllık mera davası. 1871
yılında Cesim, Ateş ve Baran ai-
leleriyle, köy muhtarbğının Ka-
yaaltı köyünün 2 km. batısında-
kı Pazarcık mevkiinde bulunan
456 dekarlık alanın paylaşımı
nedeniyle başladı. Günümüze
kadar devam eden dava, dün-
yanın en uzun süreli davalan
arasında gösteribyordu.
Kayaaltı köyü muhtan Bay-
ram tJnal, davanın bitişı ile üzer-
lerinden ağır bir \ükün
kalktığını söyleyerek "Her yıl en
azmdan 8-1Ö kez Nevşehir'deki
davalan takip ediyorduk.
Bırakın verdiğimiz yol masrafmı
bize açıkça bir küİfetti. Büyük
bir zorluk icerisindeydik. 122 yıl
süre ile ilk etapta kadılardan baş-
layan dava başta Hacıbektaş ol-
mak üzere Mucur. \\anos. Gül-
şehir ve son olarak da Nevşehir
mahkemelerinde görüldü. Cesim,
Ateş >e Baran ailelerinin ileri ge-
lenleri ile oturduk konuştuk.
Sonra da kö> Uırivar heyeti ola-
rak da>acı konumunda bulunan
muhtarhğımız ile da>alılar Ali
Cesim. Ali Baran >e Hasan Ateş
ile ve diğer aile büyükleri ile da-
vanın binrilmesi için bir karar
aldık. Söz konusu \erin 90 de-
karlık alanı yine bu 3 aile arası-
nda pay edilirken diğer bölümler
kö\ün ortak malları arasında de-
ğerlendirildi. Şimdi tüm köylü
hayvanını bu merada yayabile-
cek."
Asırhkdava
Hacıbektaş ilçesine yaklaşık
20 km uzaklıkta bulunan Ka-
yaalü köyü halkının tamamı ge-
çimini topraktan sağlıyor. 180
haneli köy. yaklaşık 1500'e
yakın bir nüfusa sahip. Meranın
gerek aileler ve gerekse köy
muhtarbği arasında pay edil-
mesi konusunda çıkan anlaş-
mazbğın temeli köy muhtan
Bayram Ünal'ın anlattığina gö-
re Osmanlı-Rus harbi öncesine
dayanıyor.
Baran, Cesim ve Ateş aileleri
Pazarcık mevkiindeki 456 de-
karlık bölümün kendilerine ait
olduğunu ileri sürüyorlar. Bu
arada muhtarbk ise bu arazinin
ekilip biçilebibr bir tanm arazisi
olmadığını, bu binmin otlaklık
olarak değerlendirilebıleceğini
ılen süriip köylülerin ortak ya-
rarlanma arazisi olduğu gerek-
çesıyle davacı konumuyla mah-
kemeye başvuruyor. Dava için
ilk müracaat Kayaaltı'nın o za-
man bağb bulunduğu merkez
şu anda Nevşehir'e bağlı Gülşe-
hir ılçesi. Kayaaltı Baran, Ce-
sim ve Ateş aileleri ile muh-
tarbk. kime ait olduğunun be-
brienmesi için soluğu Gülşehir
kadısında ahyorlar.
Yıllar geçiyor. sonuç abna-
mıyor. Bir ara tam karar abna-
caği sırada belgeleri kadıya gö-
türmekte olan posta araa so-
yuluyor ve tüm evraklar kaybo-
luyor. Sonrasında genç Türkiye
cumhunyeti kuraluyor. 1927"-
de mahkemede ilk karar çıkı-
yor, ama bir üst mahkemeye
yapılan itiraz sonrasında mah-
keme yeniden başlıyor. 1941.
1968, 1969, 1972 ve 1985 yılla-
nnda da süren davalar zaman
zaman taraflardan bin lehine
sonuçlanıyor Sonucun ardın-
dan da itirazlar geliyor.
Davalılann ortaya sürdükleri
tapuda bazı eksikbklerin olması
şahit ihtiyacını ortaya çıkan-
yor, ama köyde o yaşlarda in-
san bulunamadığı için dava bir
türlü sona ermiyor. Davanın bu
denli uzaması zaman zaman
husumete varan sonuçlar da
doğuruyor.
Kayaaltı köy muhtan Bay-
ram Ünal, "Dava ile ilgili olarak
biriken dosya \e belgeter şimdiye
kadar 3 çır*al oldu" diyor ve de-
vam edıyor: "Ben kendüni bil-
dim bOeli tüm köylü bu davayı
konuşur. berkes ezberieşmiştir
olaylan. Ama şuna şükrediyoruz
ki ailelerimiz arasında husumet
oldu. ama hiçbir kanlı olay ol-
madı."