Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 EKİM1993 ÇARŞAMBA CUMHURİYET
ttolya
Hayalet
zenginlerin
adası
Capri
C
apri Adası, eskiden zengin
yerli ve yabancı turistlerin
tercih ettigi bir tatil
beldesiydi. Ancak îtalya'da son
günlerde gündemden düşmeyen
yolsuzluk veriişvetdavalan
nedeniyle, İtalyan zenginleri
kamuoyunun dikkatini
çekmemek için Capri'ye gidip.
eskisi gibi para harcayarruyor.
Capri'nin en işlek caddesi üzerinde
bir kuyumcu dükkanını işleten
Margherita Russo İtalya'da
süregelen ekonomik ve sosyal
yozlaşmanın Capri Adası'nın
esnafını fazla etkilemediğini ileri
sürüyor. Yabancı zenginlerin
eskisi gjbi gelmeye devam etüğını
belirterek, Yunanb ünlü
armatörlerin. zengin
Amerikalılann Mısırhlann ve
Arap şeyhlerinin, bu turistik
adada abşık olduklan lüks
yaşantıyı devam ettirdiklerini
söylüyor. Russo, İtalyanjet
sosyetesinin ise artık adaya ayak
atmadığını kaydediyor.
İtalyan zenginleri artık çılgınca
para harcamıyor. Gerekçelen
dikkat çekmemek. Ülkenin rüşvet
ve yolsuzluk iddialanyla
çalkalandığı birdönemde, ünlü
işadamlannm ve politikaalann
Capri'ye gelip boî keseden
harcama yapmalan tepki çekiyor.
1 Rüşvetin bir bölümü
| adada harcandı
Capri Adası, İtalya'nın rüşvet
skandalından önceki ve sonraki
durumunu çarpıa biçimde
yansıtan duyarlı bir bölge. Capri
Adası'nın gerçek nüfusu 12 bin
dolaylannda, bununla birlikte her
yıl 3 milyon turisti ağıriıyor.
Eskiden Capri Adası'na gelen
zenginler su gibi para harcayıp,
ipekli giysi ve mücevherler içinde,
ellerinde telsiz telefonlanyla
umursamazca ortalıkta
dolanırlardı. Şimdi, görünmez
adama ö'ykünerek, olabildiğince
sade bir biçimde yaşamaya
çalışıyorlar. Yirmi aydan beri
italyan yargı organlan.
politikacılann peşine düşerek
yasadışı eylemlerini gün ışığına
çıkartmaya uğraşıyor.
Politikacılann, işadamlanndan
aldıklan rüşvetleri kendi
partilerine aktarrnakla kalmayıp
özel yaşamlan için de
kullandıklan ortaya çıkıyor.
Rüşvetin bir kısmının Capri
Adası'nda lüks tüketim mallanna
yatınldığından kimsenin şüphesi
yok. Îtalya'da şu anda 3300 kişi
hakkında yasal soruşturma
açılmış. Yolsuzluk davalanna
konu olan miktar milyarfarca
dolan aşıyor. Francesco De
Lorenzo ve Paolo Cirino
Pomıcino gibi poliükacılar
haklannda öne sürülen
suçlamalann bir kısmıru kabul
etmiyor. Savcılann iddiasına göre
ilaç şirketlerinden para alan De
Lorenzo, ilaç fıyatlannın
yükseltilmesine göz yummuş.
Pomicino ise 1980'lerde
hükümetindeprem kurbanlanna
tahsis ettigi milyarlarca dolann
içinden bir miktannı kişisel
çıkarlan için kuUanmış. Napob
kentini temsilen meclise giren iki
politikacının da Capri Adasında
lüks villalan var. Capri'nin ünlü
otellerinden beş yıldızlı Quisisana
Oteli yöneticisi Ğianfranco
Morgano. turistlerin adaya salt
tatil yapmak için geldiğini,
işadamlannm ise politikacılann
peşine düşüp özel iş görüşmeleri
yapmak amacıyla geldiklerini
belirterek şöyle konuşuyor: "Bazı
işadamları kız arkadaşlarıyla
geliyor. Dünyanın her yerinde bu
türolaylaroluyor. Bakanların
peşinden Capri'ye gelen işadamları
büyük miktarlarda para harcıyor."
The New York Times
Alan Cowel
DÜNYADAN
Mucizenin sım teknolojiye yatınmI de yayımlanan raporunda, tek bir y mikrop, İspanyol, Amerikan ve Ka- mak yerine, günlerini Amerikahlaı
Sl)C JSftO jJOTK £ t i n i 0 "Asya modeli" olmamakla birlikte, I tolik kültürlerinin harmanlandığı la olan ticaret ilişkilerindeki zama
doğru uygulandığı ve çok uzun sür- t r âDOIlVâ dÖrt kâDİcHl H O Ü 2 K.OÜ2 Filipinler'e nasıl oldu da bulaşmadı? bombalanrun fitilini çıkarmava ca
E
konomistler ve politikacılar,
on yılı aşkın bir süredir Ja-
pon Denizi ile Güney Çin
Denizi'ne uzanan sular arasında ka-
lan bölgedekı gelişimlerin gizli for-
mülünü bulmaya çalışıyor.
Dünyanın hiçbir bölgesi, ne bu
kadar hızlı bir ekonomik kalkınma-
ya ne de eğitimden yaşam standart-
lanna dek uzanan geniş bir yelpaze-
de kayda değer bir gelişime tanıkhk
etti.
Ekonomik durgunluğa saplanmış
bir dünya Japonya, Hong Kong,
Tayvan. Sıngapur. Güney Kore ve
gjderek büyüyen ekonomileri ile
Güneydoğu Asya'run öteki ülkeleri-
nin deneyimlerinden nasıl bir ders
çıkarabilir?
Ashnda uzmanlar, bu soruya ger-
çekten bir yanıt arayıp aramadı-
klanndan uzunca bir süre emin ola-
madılar. Japonya Maliye Ba-
kanlığ'nda görevli olan Isao Kubo-
ta, neo-klasik ekonomistlerin. dev-
letin müdahale ettigi bir serbesi pa-
zann gerçekten işleyebileceği fıkrin-
den rahatsız olduğunu, bu nedenle
bölgedeki ülkelerin başanlannı ta-
mamen "konnTçyizın"e bağladı-
klannı söylüyor.
Dünya Bankasf nın, Asya Pasifık
hderlerinin gelecek ay Seattle'da dü-
zenleyeceği zirvenin hemen öncesin-
de yayımlanan raporunda, tek bir
'Asya modeli" olmamakla birlikte,
doğru uygulandığı ve çok uzun sür-
mediği takdirde. hükümet müdaha-
lesinin ve bazı endüstrilerin belirle-
nerek bunlara özel destek verilmesi-
nin genellikle işe yaradığı ileri sü-
rülüyor.
Rapor. endüstri politikası açısı-
ndan ilginç bir zamanda gündeme
geldi.
IJaponya aşın
korunacüıktan vazgeçiyor
Bu politikanın en sadık uygulayı-
cılanndan Japonya, sonunda üreti-
cileri tükeücilere İcarşı koruyan poli-
tikalardan vazgeçmeye çaiışıyor.
Tabii arkada bir yığın, aşın korun-
muş, rekabet yeteneği düşük ve yol-
suzluğa açık endüstri kolu bıraka-
rak.
Endüstri politikasının babası ola-
rak bilinen Naohiro Amaya "Japon-
lar şimdi de negatif endüstri politika-
sına gereksinim duyuyor" diyor.
Bu arada Amerika Birleşik Dev-
letleri de, Başkan BiD Clinton'ın se-
çim kampanyalan sırasında sözetti-
ği endüstri hamlelerine başlıyor. Ja-
ponya Uluslararası ve Ticaret ve
Endüstri Bakanlığı (MITI), yakıt-
tan tasarruf eden bir araba geliştiril-
mesi çerçevesinde üç büyük otomo-
bil üreticisjni biraraya getiren bir
projeyi açıkladı.
f
aponya, dört kaplan Hong Kong,
Singapur, Tayvan, Güney Kbre ve
Güneydoğu Asya'nın öteki ülkelerinin hızla
gelişmelerinin altında yatan sır,
teknolojiye verdikleri önem. Japonya'da,
endüstri programı çerçevesinde
eğitim ilkokuldan başlayarak büyük destek
görüyor.
Doğaldır ki Dünya Bankası en-
düstri politikası etrafında dönen
taruşmalarda kimseyi karşısına al-
mak istemiyor. Ancak hazırlanan
raporda, en önemli maddenin enf-
lasyon ve faiz oranlannı düşük tu-
tup, teknolojiye daha fazla yatınm
yapılması olduğu vurgulanıyor.
Japonya ve Güney Kore'de elde
edilen başanlı sonuçlar, ıstaüstikle-
re baskın çıkıyor. Yoksa hiçbir öz-
kaynağı olmayan Japonya, nasıl bir
gecede petrolden karetmesmi sağla-
yacak bir petrokimya endüstrisi ku-
rabilirdi ki? Amaya. bunun yolunu
"keşfettik" diyor.
IEğitime ilkokuldan
itibaren önem veriliyor
Rapora göre, endüstri politikalan
içinde en önemlilerinden biri, eldeki
ka>naklann önemli bir bölümünün
ilkokullara aynldığı eğitim.
Bundan başka. "yüksek perfor-
mans gösteren" sekiz Asya ülkesi de,
kamu evlerine ağırlık verip yoksul-
luğu ortadan kaldırarak zenginlığin
bölüşümünü güvence altına aldı. Se-
kiz ülke de lüks tüketim maddeleri-
ne ağır vergi koyarak halkı tasarru-
fa zorladı.
Kapladıklan alanlann küçük ol-
ması nedeniyle paranın ve mallann
serbestçe dolaşabildiği Hong Kong
ve Singapur dışında hepsi ithalata
birtakım kısıtlamalar getirerek yerli
endüstrivi korudu. Örneğin Seul'de.
bir Japon arabası satın alrna şansı-
nız yoktur.
Bu arada ekonomik gelişimde et-
nik ve kültürel yapının ne ölçüde et-
kili olduğu da tartışılıyor. Bütün bir
Güneydoğu Asya'yı kasıp kavuran
mikrop, İspanyol, Amerikan ve Ka-
tolik kültürlerinin harmanlandığı
Filipinler'e nasıl oldu da bulaşmadı?
ISoğuk Savaş sona erdi
yardunlar azaldı
Ancak Soğuk Savaş'ın sona er-
mesi, berabennde bu ülkeler için
bazı sorunlar da getirdi. Singapur
Başbakanı Goh Çok Tong "Soğuk
Savaş'ın bitmesiyle Batılı ülkelerin
Asya'yı güvenceye almalarının ya da
komünist olmayan detletleri destek-
lemek adına pazar açmalannın bir
anlamı kalmadı" diyor.
Asyalı ihracatçılar Batı'da eskisi
kadar hoş karşılanmıyor ve ABD
artık kendisini Asya'nın kapalı pa-
zarlanna katlanmak zorunda his-
setmiyor.
Banka raporu, Japonya'nın en-
düstri poiitikasının en başanlı yönü
üstünde duımuyor: Üç büyükler
benzeri araşürma ve geliştiıme kon-
sorsiyumlan. Ne ölçüde başanlı ola-
caklannı kesufmek kolay değil. ama
o kadar ucuza mal oluyorlar ki söz
konusu ülkeler çıkmaz sokakiara
dalmayı da göze alıyor.
Ancak bu konsorsiyumlar Japon
yaklaşımının son örnekleri olabilir.
Bugünlerde dünyayı MlTI'deki bir
masadan yönetmeye kalkışmak o
kadar zevkli bir ış sayılmaz: Bakan-
lık bürokratlan büyük bilgisayar
yongası (chip) projeleriyle uğraş-
mak yerine, günlerini Amerikahlar-
la olan ticaret ilişkilerindeki zaman
bombalannın fitilini çıkarmaya ca-
lışmakla geciriyor.
Japon ekonomisinde son günler-
de gerçekleştirilen değişimler, fiyat-
lan yüksek tutan ve pek çok endüst-
ri dalının kapısını Amerikalılarla
birlikte Japonlara da kapatan kısıt-
lamalan, yasalan ortadan kaldır-
mayı hedefliyor.
IKorumacıhk yozlaşmaya
neden oluyor
Endüstri politikasının taşımacı-
lık, inşaat gibi alanlara yarardan
çok zarar verdiği söylenebifir. Politi-
İcalar. verimlilik oranlannın düşme-
sine neden olurken, bu korunmuş
endüstrileri yozlaşma yatağı haline
getirdi.
Liberal Demokrat Parti'nin 38
yıllık ıküdanna son veren ve birbiri
ardı sıra patlak veren skandallann
ortak bir yönü vardı: Rekabet piya-
sasına yeni atılanlar, labirent gibi
düzenlenen belirsiz yasalann üstün-
den atlayabilmek için poliükacılan
parayia satın almıştı.
Japonya'dan çıkanlacak ders, en-
düstri politikasının mutlaka yanlış
sonuçlar doğurduğu değil (arada bir
tersi de söz konusu olabilir), ancak
bu politikanın uzun süre başanyla
yürütülebileceği.
David E. Sanger
DoğuAlmaniçinçocukeskimoda
€t Tfionlt
A
lmanya'nın birleşmesinin
üzerinden tam üç yıl geçti. Bu
tarihi birleşmenin getirdiği
ekonomik, politik ve toplumsal so-
runlar geçtiğimiz üç yıl içinde çö-
zümlendi mi? Uzun yıllar birbirle-
rinden ayn kalan ve farkb rejimlere
sahip olan Almanlar kaynaşü mı?
Dei Zeit haftahk dergisi bu soru-
lann cevaplannı almak için geniş
çaplı bir kamuoyu araştırması dü-
zenledi.
Kamuoyu araştırması eski Doğu
Almanlar'ın yüzde 67'sinin bugün-
kü yaşam koşullanndan memnun
olduğunu gösterirken. yüzde 84'-
ünün eski rejim komünizmin getir-
diği iş güvencesi ya da çocuklara ve-
rilen önem gibi değerlerin kaybol-
masına üzüldüğünü ortaya koyu-
yor.
I Doğu Almanya
I can çekişiyor
BerKn Duvan'nın yıkıbnasıyla baş-
layan büyük değişim, toplumsal ya-
şamı ve nüfus artışmı etkilemiş gö-
züküyor. Doğum oranmın yan yan-
ya dhüşmesi gelecek günler için duyu-
lan güvensizliği gösteriyor. Bazı böl-
gelerde düşüş yüzde 70'lere ulaşıyor.
Halkın yaş ortalaması yükselirİcen,
uzmanlar önümüzdekı yüzyılm
başında Doğu Almanya'da büyük
bir iş gücü eksikliğinin ortaya çıka-
cağını belirtiyor.
Demografi uzmanlan, Almanya
tarihinin en kötü günleri olan savaş
yıllannda ya da büyoik krizin yaşan-
dığı 1930'larda bile. doğum oranm-
daki düşüşün yüzde 25'i gecmediği-
ni belirtiyor. Berlin Duvan'nın yı-
kıldığı 1989'da 198 bin 922 bebek
dünyaya gözlerini açarken. 1991'de
107 bin 769 bebek dünyaya geldi.
1992 yılının sonuçlan daha kötü.
doğan bebek sayısı 100 binin altına
düştü.
1992 yılmın sonuçlan iç karart-
maya devam ediyor. Her bin kişi
için 12 doğum olan ortalama. Batı
Almanya'nınkinin yansmdan daha
fazla düşerek binde 5.3'e iniyor. Ka-
dınlann çocuk doğurma oranlann-
daki düşüşse şöyle: Her bin kadın
1759 çocuk dünyaya getirirken, bu-
gün her bin kadın sadece 770 çocuk
doğuruyor. Doğum ve ölümlerin
hesabı yapıldığında. Doğu Alman-
ya nüfusunun her yıl 95 bin kişi azal-
dığı görülüyor. Alman basının söy-
lediği gibi. "Doğu Almanya ölüyor".
Doğu Almanlann yaşadığı bu
İnglltere
Komünist rejimin sağladığı sosy al güvenceler artık olmadığı için Doğu Alman aileler çocuk sahibi ounak istemiyor.
olay Avrupa için yeni değil. Bunun
örnekleri daha önce Polonya'da.
Bulgaristan'da ve eski Çekoslavak-
ya'da da görüldü. Bu olay doğumu
teşvik eden politika güden rejimle-
rin değişrnesiyle beraber ortaya
çıkıyor.
I Komünizm sonrası
I sosyal güvence kalmadı
Komünizm zamanında çiftler
genç yaşta evlenerek çocuk sahibi
oluyordu. Böylelikle kısa bir süre
içinde bir lojmanda oturmalan ko-
laylaşıyordu. Yönetim aileleri koru-
mak için birçok önlem almıştı.
Kadınlann çoğu çalışıyordu, iş yer-
lerinde ve üniversitelerde kreş zo-
runluluğunun yanı sıra anne aday-
lan hamilelik dönemlerinde özenle
bakıhyor ve onlara doğum sonrası iş
bulnîa garantisi veriliyordu.
Ancak Almanya'nın birleşmesin-
den sonra, tüm bu koruyucu önlem-
ler kalktı ve çocuklu kadınlann iş
bulması zorlaştı. İşsizlik korkusu. fi-
yatlann yükselmesi doğrudan do-
ğum oranını etkiledi.
Bugün eski Doğu Almanya'daki
işsizlerin yüzde 60'ını oluşturan ka-
dınlar birleşmeden en çok etkilenen
kesimi oluşturuyor. Kadınlar artık
çocuk sahibi olmayı iş bulmaya bir
engel olarak görüyor. 25-30 yaşla-
nndaki birçok kadın, işverenleri
etküemek amacıyla tereddüt etme-
den kısırlaşmak için bıçak alüna
yatıyor.
Bunun en çarpıa örneklerinden
biri Magdebourg kasabasında yaşa-
nıyor. I989'da sadece 8 kısırlaşma
operasyonu yapılan kasabada
1992'de 1200 operasyon kayıtlara
geçti. Kayıtlara göre Almanya'nın
birleşmesi sonrasında çocuk düşür-
me sayısında da önemli bir artış gö-
rülüyor. Bugün bu sayı tekrar inişe
geçrniş gözüküyor. Doktorlar bu
düşüşü, kadınlann hamilelik önleyi-
cı haplar kullanmalanna bağlıyor.
IAkın akın
BahVa göç
Nüfus bilimciler, Doğu Alman-
ya'nın bugün yaşadığı gergin or-
tamdan çıkacağını ve önümüzdekı
bir kaç yıl içinde halkın evrimini ta-
mamlayıp Batı Almanya'nın sevi-
yesıne geleceğini düşünüyor. Bu ev-
rimin ya da değişimin doğrudan de-
ğerlerin ve değer yargılannın değişi-
miyle ilgisi var. Komünist rejime
oranla daha bireysel olan Doğu Al-
man halkı bunun tadını "çıkarmak
ıstiyor. Gençler 28-30 yaşlanna ka-
dar çocuk sahibi olmayı düşünme-
diklerini belirtiyor.
Eski Doğu Almanya"da doğum
oranının düşmesiyle başlayan nüfus
azalışını göçler de destekliyor. Yüz
binlerce Doğu Alman. Batı Alman-
ya'ya göç ediyor. Özellikle iyı eğıti-
me sahip olanlar yüksek ücretlerle iş
buluyor. Her yıl yüz bin kişinın göç
etmesi bekleniyor. bunun sonucun-
da, birkaç yıl sonra. Doğu Alman-
ya'dakı genç nüfusun oranı büyük
düşüşlerle karşı karşıya kalacak.
2000 yılına kadar Doğu Almanya'-
nın genç nüfusunun (20 yaş altı)
yüzde 25 oranında düşmesi. Batı Al-
manya'nınkinin de yüzde 10 oranı-
nda artması bekleniyor.
Doğu Almanya 1989'da 16 mil-
yon 600 bin olan nüfusu 1991'de 15
milyon 900 bine düştü ve bu eğilı-
min 2000 yılına kadar sürmesi bek-
leniyor. Uzmanlar bu düşüşe aynca
1 milyon 800 bin kişininde eklenme-
sinin beklendiğini belirtiyor. Nüfu-
sun hızla azalması için 2000 yılını
beklemeye gerek yok. Çünkü Doğu
Almanya'da, başkent dışında. 500
bin nüfusa sahip kent kalmadı.
Travestilerin
televizyon
kanalı
yaymda
LONDRA (AA) - Dünyanın
ilk travesti uydu televizyon
kanalının yılbaşından önce
İngiltere'deyayına başlayacağı
açıklandı. BerÜn'den Astra
uydusuyla İngiltere'yeyönelik
yayınlann haberler, haber
belgeselleri, fetişizmle ilgili canlı
oturumlar ve sansürsüz fılmlerden
oluşacağı bildirildi. Travest
telev izyon şirketinin, 10 yıl önce
geçirdiğiameliyatla kadın olan -
sözcüsü Anne Lloyd. kanalın ilk
yılı 500 bin sterlin zararla
kapatacağını, ancak iki yıl sonra
kar ve zarann eşit olacağını
tahmin ettiklerini söyledi.
Denemeyayınlannın 18 araîıkta
başlayacağını kaydeden üç çocuk
babası Anne LJoyd. programlarda
Bangkok ve Riode Janeirodaki
travesti gece kulüplerinden
görüntüleri de ekrana getireceğini,
başlangıçta en az 25 bin aboneye
sahip olacaklannı ifade etti.
Gabon
Cumhurbaşkanı
adaylarına
AIDStesti
LIBREVILLE(AA)-
Gabon'da aralık ayında
yapılması kararlaştınlan
cumhurbaşkanlığı seçimi için aday
olanlann önce sağlık
kontrolünden geçirileceğı ve
özellikle AIDS virüsü taşıdıklan
belirlenen ve kolesterolü yüksek
olanlann seçime katılamaya-
caklan bildirildi. Yayınlanan
bildiride. cumhurbaşkanlığı
adaylannı sağlık kontrolünden
gecirmek üzere iki askeri doktor ve
Libreville'dekı iki hastanenin
müdürlerinden oluşan bir
komisyon kurulduğu belirtildi.
Bildiriye göre. çeşitli tahliller için
adaylardan alınacak örneklerde
isim bulunmayacak ve rakam
konulacak. Aynca yapılacak kalp
ve damar tetkikleri ile röntgen
sonuçlan da toplanarak bu
komisyon tarafindan incelenecek.
Zengin ülkeninyoksullan arüyor
Amerika Birleşik Devletleri'nde yoksulluk
Yoksul Amerikalılann sayısı 1 milyon 200 bin arttı. 1992'de dört
kişilik bir aile için yoksulluk düzeyi 14 bin 335 dolann altıydı.
45
Yoksul insan—•-
sayısı (milyon)
10 —
Durgunluk dönemleri
„ beyaz jeritfs
göstorilmiştir.
'60
• I ' ' ' ' I ' ' ' ' I ' ' '
"65 " 7 0 7 5 •eo
1
! ' ' ' » ! ' !
85 "90 *K
ABD'de 37 milyon yoksul ya-
şam savaşı veriyor. ABD
Nüfus Sayım Bürosu'nun
bildırdiğine göre ABD'deki yoksul
sayısı gecen yıl 1 milyon 200 bin ar-
tarak 36 milyon 900 bine yükseldi.
Yoksullann sayısındaki bu artış, ge-
nel nüfusun artış hızının üç katına
ulaşıyor.
John F. Kennedy'nin başkan ol-
duğu 1962 yılında yoksullann genel
nüfusa oranı yüzde 21'di. Gecen yıl
aynı oran yüzde 14.5 olarak sap-
tandı.
Ekonomistler, yoksullann çoğal-
masını 1990 yılının temmuz ayından
1991 "in martına dek süregelen eko-
nomik durgunluğun ortaya
çıkarttığı işsizliğe bağlıyor.
Öte yandan, sağlık sigortası ol-
mayan Amerikalılann sayısı 2 mil-
yon artarak 37 milyon 400 bine
ulaştı. Başkan Bill Clinton basın
toplantılannda bu rakamlara deği-
nerek, kısa zamanda tüm Amerika-
lılann sağlık sigortasına kavuşa-
cağını ileri sürüyor.
Yoksulluk düzeyini gösteren ista-
tistikler, bu olguyla bağlantılı ola-
rak dığer ekonomik eğilimleri de
yansıtıyor. Örneğin gecen yıl işsizlik
yüzde 7.4'e ulaşarak, ekonomik
durgunluğun son bulduğu 1991
yılını bile geride bıraktı. 1991 'de iş-
sizjik yüzde 6.7'ydi.
Özet olarak, ABD'nin toplam nü-
fusu gecen yıl yüzde 1.1 oranında ar-
tarken, yoksul Amerikalılann sayısı
yüzde 3.3 oranında arttı.
Nüfus Sayım Bürosu, siyah Ame-
rikahlarda görülen hızlı yoksullaş-
mayı siyah ailelerdeki boşanma
sıkhğına bağlıyordu. Ancak geçen
yıl evli siyah grupta ortaya çıkan
yüksek yoksullaşma oranı bu savı
çürüttü. Geçen yıl, yıllık geliri 14 bin
335 dolann altındaki 4 kişilik bir aile
yoksul sınıfa dahil edildi.
The New York Tımes
İ