Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 OCAK1993 PAZARTE$L
14 HABERLER
RadyasyonskaııdalıAvrupa'da olsaydıııe olurdu?
İngiltere
\Hemen davaaglırEDİPEMİLÖYMEN
LONDRA - Çernobil kazası
ardından İngiltere'de yürürlüğe
sokulan önlemler, kazadan bu
yana 6,5 yıl geçmesine karşın
sürüyor. Yüksek düzeyde rad-
yasyondan etkilcndiği sapla-
nan 161.600 hektar arazide
hâlâ radyasyon ölçümü yapılı-
yor. 757 ÇÜtKkte yetiştirilen
küçük ve büyükbaş hayvanla-
nn başka bölgelere nakledilme-
ieri, kesilip yenılmelen hâlâ
yasak. Hükümet, bu önlemlere
karşıbk çıftçi ve besicilere 20
milyon sterlıne yakın (350 mil-
yar lira) lazmınat ödedi. Tanm
Bakanlığı, yetiştirilen hayvan
başına 1.30 sterlin (17 bin lira)
standart bır tazminat da öde-
meyi sürdürüyor. Bakanhk,
önlemlerin daha da süreccğini
açikladı. jnjiltere'de bazı böl-
geler Çernobil radyasyon bulu-
tundan çok az, bazılan ise faz-
lasıyla etkilenmişti. Bulutun
etki alanına giren lskandinav
ülkeleri, Almanya'nın güneyi,
Fransa'nın Alp bölgesı, Isviçre,
Kuzey Italya ve Yunanistan dı-
şında Ingiltere'de de Kuzey İr-
landa ve İskoçya ve yakınlan
gibi dağbk kuzey bölgelerinde.
Avrupa Topluluğu slandartlan
üzennde radyasyon saptanmış-
ü. İngiltere'de, ATnin öngör-
düğü kilo başına 1.250 bekere-
Jın üzerinde radyasyon sapta-
nan bölgelerdeki hayvanlann
kesilip yenilmeleri yasaklan-
mıştı. Bu bölgelerdeki önlemle-
rin halen sürmesınin nedeni,
coğrafı koşullar: Çernobil rad-
• Hükümetin aldığı önlemleri İşçi Partisi 1988'de yetersiz
bulmuştu. Parti sözcüsü, Çernobil kazası ile alınan önlemler
arasında 7 haftalık bir süre geçtiğini ve 50 bin baş hayvanın kesilip
yenildiğini iddia etmişti. İşçi Partisi, davasında ısrar etse dava
açılırdı.
yasyonunun önemli öğesi caesi-
um, kuru ve killi toprağa bulaş-
tığı takdırdc emıliyor. Bitkilere
ve hayvanlara geçme şansı bır
süre sonra azalıyor. Oysa İngil-
lere'dekı gibı dağbk, nemli ve
yüksek alanlarda caesıum, lop-
rağın organık katmanlannda
sürekü kalıyor, hayvanlar otla-
dıkça sıstemlerine ginyor. Bu
nedenle hayvanlann kesilip ye-
nilmeleri sakıncah. İngıliz hü-
kümclinin sürdürdüğü önlem-
ler nedeniylc İskoçya ve Galler
bölgesi gibi lanm alanlannda
düzinelerle çiftliğin de|eri düş-
tü. Ülke ekonomisindeki gencl
durgunluğun da etkisiyle bu yö-
relerde çifthkler saülamaz hale
geldi. Tanm Bakanlığı, sadece
Çernobil kazasına ilişkin araş-
lırma ve ölçümler ıçin yılda 1
milyon sierlın (130 milyar lira)
harcıyor. Topraktaki caesiu-
mun İcımyasal bakımdan "kınl-
ması" amaayla bazı otlaklann
"betonit" denilen killi toprakla
örtülmcsine çalışıldı. Toprağa
yer yer potasyum veya rubıdı-
um katıldı. Yemlere, cacsiumu
'tutan' ve hayvana zarar vcr-
mesinı önleyen bir tür ferrosi-
yanür de katıldı. Ancak bu
yöntemlerin hiç biri, sorunu te-
melde çözecek nitclikte olmadı.
Hükümetin aldığı önlemleri,
ana muhalefel İşçi Partisi,
1988'dc yctersiz bulmuşlu. Par-
tinin tanm sözcüsü, Çernobil
kazası ile alınan önlemler ara-
sında 7 haftalık bir süre geçtiği-
ni, bu süredc 50 bin baş hayva-
nın kesilip yenildiğini iddia
etmişti. Konu, Avam Kama-
rası'nda ele alındı. Tanm Baka-
nı, alınan önlemleri aynnblı
olarak anlaltı. işçi Partisi iddia-
sında ısrar ctmedi. Konu ka-
pandı.
Eğer parti ısrar etseydi,
Avam Kamarası'nda bir ko-
misyon kurulur, yapacağı so-
ruşlurmada eğer bakan, so-
rumlular ya da hükümetin
ihmalini saptarsa ve eğer yasa-
lara aykın bir durum da varsa,
konuyu başsavcılık ele alır ve
dava açardı. Hukukun sadece
kâğıt üzerinde ya da lafta değil,
fıilcn ve güncel uygulamada da
üstünlüğü ilkesinin ütızlikle uy-
gulandığı İngiltere'de böyle bir
durumda bakan ıslifa ederdi.
Almanya
Siyasikariyerleri
sonaererdi• Eski bir bakan veya sonımJu, "Biz tehlikeyi bile
bile gizledik" deseydi ne olurdu? Siyasi
kariyerlerinin sona ermesi dışında mahkemelerce
yüksek tazminat cezaianna çarptınlırdı.
PİLEK ZAPTÇIOCLU
BERLİN - Çernobil nüklccr
santralından sızan radyasyc-
nun Orta Avrupa'ya ulaşüğı
bclırlcnincc Alman yelkililcrin
ilk tcpkisi 'yatıştırma' olmuştu
Ama her ne pahasına olursa ol-
sun' dcğıldi, bu yatıştırma. Yet-
kililcr zatcn, eğer kendileri
radyasyon hakkında gerçeği
söylemezlcrse, hükümet dışı
dcrnck vc kurumlann halkı ay-
dınlaima görcvini üslleneceğini
bıliyorlardı
O günlcn hatırlayanlar, hü-
kümetin oncc 'panığc gcrck
yok. herşey konttolaltında'de-
diğini behrtiyor. Ama aradan
kısa süre geçlikten sonra uz-
manlar, çevre dernekleri, üni-
versitclcr ve araşürma kurum-
lan devreye giriyor. Almanya'-
da zaten nükleer enerjiye ve
atom silahlanna karşı geniş bir
bilinç ve laban harekeli var. Bu
hareket gayri resmi yollardan
kcndı muhalcfclini ve ko-
runma-bilgılcnme yönlemlerini
örgütlüyor. Sonuçta devlete gö-
rcvını yapmak kalıyor, her an
denetlcndığinin vc yalan söyle-
yemeyeceğinın bilincinde ola-
rak.
Çcrnobil'dcn sonra Al-
manya'da eyalel hükümetlcri
her bÖIgede radyasyondan en
çok zarar gören ürünlerin liste-
sini yayımlıyorlar. Her kentte
gıda maddelcn üzerinde günlük
ölçümler yapılıyor ve ölcümle-
nn sonuçian o kentin yerel ga-
zetesinde yayımlanıyor. Al-
manya'da en çok krema rad-
yasyondan etkileniyor.
Radyoaktif otlarla beslenen
ineklerin sütünden aynştınlan
kaymak toplanarak özel depo-
larda saklanmaya başlanıyor
Yine radyasyon oranı yüksek
manlar vb besinlerin saüşı ve
dağıümı yasaklanıyor.
Cerigdnderüdi w . -
Tûrkiye'den çayın radyas-
yonla yüklü olduğu da ilk kez
Almanya'da ortaya çıkü. Tür-
kiye'dcn iıhal edilen çay ve fın-
dıkta yüksek radyasyon bulu-
nunca, bunlann saüşı yasak-
landı ve çaylar geri gönderildi
Eğer eski bir bakan veya so-
rumlu, "Biz tehlikeyi bile bile
gizledik" deseydi ne olurdu? Si-
yasi ve akadcmik kariyerlerin
sona ermesi ve bu şahıslann bü-
yük tepkiyle karşılanması dışın-
da Alman mahkemelennde
özel kişiler sayısız tazminat da-
vası açar ve sorumlulann ceza-
landınlması istenirdi.
Radyasyonu 0k ysşayan ye yaşamlan boyunca bu izi «tamayacak ofauıbr hiç şöphesiz Çernobil çocuklan ob*cak»ŞimdUerde ülke
ulke gezdınlıp muthı edflmekfetenenbu çocukJar yarın ne olacak sorusunu kaç kez sordular kim bOir.Bir süre öoce öUcenize de
geten Çernobilzedeler çeşitli etkinükler ile tebessûmleri yüzlerinden eksik olmasın istendi.(Fotoğraf:Cumhuriyet)
Prof.John Carswell'dan tarihi eser kaçakalığını önlemede farklı yöntem:
Dkokııl öğrencilerindenyararlamn
EDİPEMİLÖYMEN
LONDRA-Sotheby's Müzayede Firması İs-
lam Eserleri Bölümü Başkanı Profesör John
Carswell Anadolu kaynakh çahntı ve kaçınlmış
eserlerin kendi müzayedelerinde "bilerek" saül-
masının kesinlikle mümkün olmadığıru söyledi.
Çalıntı olduğu sonradan anlaşılan eserlerin de
hemen peşine düşüldüğünü vurgulayan Prof.
Carsvvell, Türkiye'nin tarihi eser kaçıkçılığını
önlemede ilkokul öğrencilerinden yararlanması-
nı önerdi. Prof. Carsvvell,"Cocuklara, kacak
kazı yapanlan okul müdürüne haber vermesni
söyleyin. Onlar herşeyden haberdardır" dedi.
Türkiye'de Beycesultan'da yapılan kaalara
bir ara kaülmış olan Prof. Carsvvell Cumhuri-
yet'in sorulanru yanıüadı:
- Müzayede tırmalan bazan, çalıntı eser sat-
makla suçlanıyor. Bunun örneklen çok. Bazan
hükümetler ışe kanşıyor ve satış aşamasına gel-
miş eserlenn gen çekilmesıni bile talep ediyor.
Bir müzayede firması, bir eserin çalıntı olduğu-
nu nasıl anlamaz?
Çalıntı parça
Carswell- Bize saüş için eser getiren kişinin,
malını satmaya hakkı vardır. Çalıntıysa bile bu-
nu o aşamada bilmemiz mümkün olamaz. An-
cak Sotheby's'de dünyanın önde gelen sanat
tarihi uzmanlan var. Kendi alanımdan örnek
vereyim: Bir Iznik çinisi önüme getinlse, ve bu,
IstanbuFda bir camiden çahnmış olsa, hangi ca-
minin hangı duvanndan çalındığını size söyleye-
bilirim.
- Üzerinde tartışma çıkan eserler, daha çok es-
ki çağ eserleri oluyor.
CannwO- Orta Doğu kaynaklı eski çağ eserle-
rinde durum anlamak daha zor. Çûnkü bunlar
toprak altında çıkıyor. Ya da çahnıyor. Böyle
bir parçanın kaydının olmaa da gerekmez. lşte
o zaman durunıunu anlamanuz çok zor. Eski
çağ eserleri, Avrupa piyasasında taa 16. yüzyıl-
dan beri dolaşıyor.
- Siz dünya çapında bir firma olarak nasıl ön-
lem ahyorsunuz?
CarsweD- Sotheby's hiç bir ztman bilerek ve
isteyerek çabntı bir parça satamaz. Piyasaya sür-
meİc içın girişimde bulunamaz. İşimiz, güvene
dayahdır. Güven kınldı mı saygınlığımız bir an-
da tuzla buz olur. Ama elbet hata yapabiliriz. Bı
durumda da iyi niyet yeterli obnaz. Onun içir
hükümetlerle ışbirlifc sarttır Bunuhepsöyledik.
Türkiye hükümeti örneğin, piyasaya çıkartıldı-
ğını duyduğu çalıntı bir mab varsa bizi haberdar
etmeü dedik. Ne zaman bir sauşa hazırlansak,
Topkapı Sarayı'nı aradık
Türkiye Kültür ve Dışişleri bakanfaklanna kata-
loglanmızı gönderiyoruz. Bir aydan fazla bir
süre ile bunlan inceleme fırsatı veriyonız. Bir ör-
nek vereyim. Topkapı Sarayı'nda benzeri oklu-
ğunu bildiğınuz 16. yüzyıldan kalma bir tablo
elimize geçti. Satışla ilgili bölümün başı, Top-
kapı'yı aradı. Tablovu tarif ctti, "Böyle bir tab
lonuz var mıydı?" diye sordu. Yokmuş... Demek
istediğim, elimizden geleni yapıyoruz. Ama kar-
şıbğında ne görüyoruz? Türk basınında bizi
uluslararası kacakçıhkla suçlayan yazılar çıkı-
yor. Oysa hiç ilgimiz yok. Böyle bir şeye kalkışa-
mayız.
- Ancak, firmanız bazı çalıntı mallan da sat-
madı değil. Özellikle Osmanlı sanatını ilgilendi-
mız kişiden geri aldık. Ama bu arada 100 bin
Sterlin zarara gırdik. Rodos'da dava açıldı. Ku-
ran'lar halen kasamızda saklı. Davanın sonuç-
lanmasını bekliyoruz. Buna göre Kuran'lan
ade edeceğiz.
- Eserin kaynağı iyice belliyse, yani kimlik tes-
biti sağlam yapılabiliyorsa büyük bir sorun doğ-
muyor. Bu iş içın ise, Türkiye'de de İngıltere'-
dekı gibi bır Kayıp Eserler Kataloğu tutulması
lazım, ya da Amerika'daki gibi yine bu tür eski
eserlerin ızini sürecek bir vakıf kurulması lazım.
Carswell- Bunun için bir örnek daha vereyim.
1988'de Baülı bir kolleksiyoncuya, o kadar da
yüksek olmayan bir fıyata bir stela (yazılı taş)
saüldı. Ancak sonradan Türkiye Hükümeti, bu-
nun çalıntı olduğunu öne sürdü. Alan kişiyi ara-
dık. Çok zor bulduk. Henüz geçtiğimiz aylarda.
Geri istedik. Geri vermeye pek istekli görünme-
di. Neden? Çünkü stela'nın gerçekten Tûrkiye'-
den kacınldığını söylememiz yeterli değil. Alan
• Türkiye'de Beycesultan'da yapılan kazılara katılan Sotheby's Müzayede
Firması Islam Eserleri Bölümü Başkanı Prof.Carswell,çocuklann herşeyden
haberder olduğunu vurgulayarak 'kaçakçılığın önlenmesi konusunda •
onlardan yararlanın' dedi.
• Kaçakcılıkla suçlanmalannın anlamsızolduğunu vurgulayan
Prof.Carswell,müzayede lerinde Tûrkiye'den kaçak olarak gelen hiç bir eserin
satıhnadığını söyle di.Carswell,ellerine geçen yeni bir malı satışa çıkarmadan
önce Tûrk hükümetine kataloğgöndererekbilgiistediklerinide belirtti.
ren parçalardı bunlar. çalınü olduklan saüldık-
tan sonra anlaşıldı. Böyle durumlarda ne yapı-
yorsunuz?
Carswell- Rodos'dan elimize ulaşan Kuran'-
lar en iyı örnek. Kataloğumuzda bunlann Ro-
dos'daki Hafız Ahmet Ağa Vakfı'na ait olduğu-
nu yazmışuk. Ancak bilmediğimiz, bu vakfın
hala var olduğu idi. Biz, vakfın 1920'terdeTürk-
Yunan şavaşı ardından yapılan anlaşmalar uya-
nnca bittiğini varsaymıştık. Orada böyle biı
vakfın hala olduğu, ve çok değerli yazmalann
orada hala saklandığı, burada kimsenin aklın-
dan geçmedı. Londra'da oluran Prenses Esra
Jah vakfın mütevelli heyetindenmiş. Bizi uyardı.
Ancak satış yapılmışü (26 Nisan 1991). Biri, ta-
nesi 159 bin Sterüne, diğeri 104 bin Sterline.
Kuran'lann çalıntı olduğunu anlayınca polisten
de önce harekete geçtık ve Inıerpol'e bildirdik.
Hırsıa buldular. Italyanmış. Uyuşturucu ka-
çakçılığına da kanşmış biri. Kuran'lan, sattığV
kişinin ikna olması gerek. Üstelik. stela'nın ça-
lındığı hiç bir zaman bildinlmiş de dcğıldi. Tür-
kiye Hükümeti'ne sorduk. Yanıt olarak, bir
İsviçreli bılim adamının Avrupa'da yayınlanan
bir makalesini gösterdiler. Bunda, stela'nın
Frigya ürünü olduğu bildıriliyordu. Ama o ka-
dar.
Kanıt gerekir
Çabndığmdan söz edilmiyordu. Türkiye
Hükümeli'nin iddiası şuydu: Bu bir Frigya ste-
lasıdır, dolayısıyla oraya aittir, iadesı gerekir. Bu
iddia ile şunu demek istıyorladı adeta: Remb-
randt'a ait bir tablo Hollanda'nın malıdır, Hol-
landa'ya iadesi gerekir. Oysa bu, hukuki geçerli-
ğı olan bir iddia değil. Bir yılı aşkın süredir
Türkıye hükümeti'ne anlaünaya çahşıyoruz ki
bu stela'nın çabntı olduğuna dair kanıt göster-
mesi gerekir. Ben de çaündığına ınanmak iste-
rim. buna hazınm. Ama kanıt gerek. Geçtiğimiz
aylarda Kültür Bakanlığı Müzeler Genel Mü-
dürlüğü'nden bir mektup aldık. Kütahya yakm-
lannda bir köyden 5 köylünün yemınli ifadesi
vardı. Stela'nın fotoğrafı da ekli. 1980 vılına ka-
dar köy çeşmesının uzcnnde duruyormuş. Son-
ra kaybolmuş. Şımdi, bu ifadeyi kabul etmemiz
gerek. Eıtık de Ama bunu, satın alan kişiyegös-
terdığimizdc bizc şöyle dedi: "İyi, o zaman bunu
satın alın, sonra da Türkiye'ye iade edersiniz.
- Yani eserlenn calınmasını önlemek içın iyi
bir kayıi sistcmi şart. Kimliklerinı çıkanmak
şarl. Amerika'daki IFAR gibi bir kunıluş Tür-
kiye'ye yararlı olabılır mi?
CarsweU- Elbette. Biz de Christie's firması,
antikacılar, sıgoria şirkctleri, ve 1FAR ile elete
verip "Uluslararası Sanat Eserleri Kayıp Kata-
loğu"nu oluşturduk. Kayıp sanat eserleri aynn-
tılı olarak buraya işleniyor ve aranması sırasm-
da bu bilgiden yararlanılıyor. Birörnek vereyim:
Kuveyt'in işgali sırasında buradaki özel kollek-
siyonlardan bin lalan cdılmış. Sahibi Yasim
Humeyzi, bize geldi vc Birleşmiş Milletler araa-
lığı ile Irak'dan tazminat isteyebilmek için bize
aynntılı bir lisle vcrdi. Elinde kataloglan var, fo-
toğraflan var. Bunlara bakarak eserlerinın değe-
rini saptamaya çahştık. Bir gün Ürdün'den bir
parça geldi elimize. 17. yüzyıldan kalma bir şam-
dan dıyordu antikacı. Bakuk kı değil. Çok daha
eski. Elimizdeki bilgilerle karşılaşünnca, bunun
Humeyzi kolleksiyonundan olduğunu anladık.
Hukuk danışmanımız, ben, Humeyzi ve antika-
a bir araya geldik ve parçayı sahibine verdik.
Humeyzi kolleksiyonûnun çalındığını bilmesek,
elimizde ipucu olmasa, katalog ya da aynnüiı
tanıtma bılgısi olmasa, bize gelen bu parçayı da
çok tarihi bir eser sayıp satışa çıkartırdık. Eserle-
rin aynntıb btçimde tanıtılması gerekir. Resmini
çekip, yanına "vazo" diye yazmak yaramaz.
- Ya yasadışı kazılardan çıkartılanlar? Bunla-
nn hiç bir kaydı yok. Bir şekilde müzayede piya-
sasına çıkıyor ve saülıyor.
Carswell- Benim bir fikrim var. Türkiye'de il-
kokullar araabğı ile bir kampanya yapılmab.
Çocuklara^denilmeli kı, "Eski eserler, bizim mi-
rasımızdır. Tarlayı höyüğü kazıp da bir şeyler
bulduğunu söyleyenlen, okul müdürünüze ha-
ber venn." Böylece Türkiye'de ilkokul öğrenci-
leri, gözlerini dört acarlar. Çocuklar, ne olup
bittiğini daıma öğrenırier. Türkiye Hükümeti,
bu konudagerekli yasaldüzenlemeyıyapmalıdır.
yüce divandan
kurtulamaz• Çok sayıda hemofililinin ölümüne neden olmuş
"AIDS virüslü kan"ın niteliğinden haberdar olup
da maddi gerekçelerlekullanımına engel olmamış
sorumlular kim? Aralannda idari düzeydeki 3
doktoryargılanıpmahkûm oldu bile.
MİŞELPERLMAN
PARİS -1986 yılınıri 26 nisan
cumaricsı gününc rastlayan ge-
cc saat 01.23'lc meydana gelen
"Çcrnobil faciası"nın nükleer
bulutu Fransa'ya 1 vc 2 mayıs
günlcn ulaştı.
Ülkenin çcşitli yörelerinde
nispclen hafıf radyasyon artışı-
na neden olan bu olay# ilişkin
bilgiler hakkında açıklama
yapmakta adcta isteksiz dav-
ranmış ızknimı vcren ılgıli mer-
ciler. böylcsıne bir yaklaşım
nedeniylc eleşürildi. Fakat
olay, idari düzeyde kısıüı bır
çcrçeve içıhdc kaldı.
Nükleer "Çernobil bululu"
bir veya birkaç bakana bulaş-
saydı ne olurdu? Soruyu şimdı
yöneltmek vc yanıünı vermek
zor. Buna karşılık, uzun süre-
dir, ülkenin gündemındekı
"AIDS virüslü kan nakli" ola-
yı, biri başbakan ikisi de bakan
olmak üzcre, dönemin sosya'ist
hükümetinin 3 üyesi için yüce
divanda yargılanma işleminin
başlalılmasına yol açtı
I985'te Başbakan olan, şim-
diki Sosyalist Parti lideri Lau-
rcnt Fabius, Sosyal İşler Baka-
nı Georgina Dufoix ve ona
bağli Sağlık Bakanı Edmond
Hene, çok uzun süren tarüş-
malardan sonra Fransız parla-
mentosu tarafından, yüce di-
van süreci icine soknıbnuş
bulunuyor. Normal mahkemc-
ler larafından yargılanamayan
bakanlann suç zanlısı obnalan
halinde yüce divan'n karşısına
çıkanlmalan gerckıyor. Ana-
yasada saptanan usul böyle.
Fakat, siyasal çevrelerin bunu
elcştirdiği ve hükümet üyeleri-
nin dc her vatandaş gibi normal
mahkeme yoluyla yargılanmaa
sistemini savunduğu da bir ger-
çck.
AIDSvirfisu
Çok sayıda hemofılin ölümü-
ne neden olmuş "AIDS virüslü
kan"m niteliğinden haberdar
olup da maddi gerekçelerle kul-
lanımına engel olmamış sorum-
lular kim? Aralanndan, idari
düzeydeki 3 doktor yargılanıp
mahkum oldu bile. Eski başba-
kanlardan Fabius ile 2 bakanı
Dufoix ve Hcrve'nin durum»
ise yüce divan prosedürünün
aşamasında belli olacak. Çün-
kü millel meclisiyle senatodan
oluşan Fransız parlamentosu-
nun ortak karanndan sonra
olay 5 Yargıtay üyesini kapsa-
yan "soruşlurma komisyonu"
tarafından incelenecck.
CMUK çerçevesindeki incele-
me sonucu, ya olası davanın
açılmasına, yahut takipsizlik
karan alınmasına doğnı gıdile-
cek. Dava karan verildiği lak-
dirde, 3 suçlu zanlısını, 12*sâ
milletvekili, 12'si de senatör ol-
mak üzere, toplam 24 parla-
menierden oluşan yüce divan
yargılayacak.
SANTRALLARDA SIZINTI
Avrupanükleer
tehlike altında• Nükleersantrallarda bir yapım hatasının ortaya
çıkması Batı Avrupa ülkelerini korkuttu. Basınçh
su santrallannın dev çelik kubbelerinde çatlaklar
meydana geldi. Bütün santrallann yenilenmesi için
milyonlarca dolar harcanması gerekiyor.
Haber Merkezi - Baü Av-
rupa'nın nükleer santrallannda
sızıntı söz konusu. Uzun za-
mandır faalıyette olan nükleer
santrallarda bir yapım hatası
çatlaklara yol açtı. Bütün sant-
rallann yenilenmesi için mil-
yonlarca dolar harcanması
gerekiyor. Bu dev faturayı, bü-
yük bir olasılıkla elektriğe daha
fazla para ödeyecek olan tüke-
ticiler ödeyecek.
The European gazetcsinin
haberine göre basınçb su sant-
rallannın (Pressunsed Water
Reactor: PWR) dev çetik kub-
belerinde çatlaklar belirmeye
başladı. Dünyada en çok inşa
edilmiş nükleer santral olan
PWR'lardakj bu çatlak, radyo-
aktif buhann ve suyun, siste-
min öteki bölümlerine azması-
na neden oluyor. Fransa'da
Lyon yakınlanndaki bir sant-
ralda. rutin bir kontrol sırasın-
da alarmın harekete geçmesi
sızıntıyı ortaya çıkardı. Kont-
rol edilen Fransız santrallannın
yansından fazlasında aşın pas-
îanmanın yol açtığı sızıntıyla
karşılaşıldı.
Üç PWR'ı olan İsviçre'de ya-
pılan kontrollerde, Beznau re-
aktöründe aynı çatlak tespit
edildi. Almanya'da. I4PWR'ın
beşinde çatlak bulundu. Yedi
PWR'ı olan İspanya ve Bel-
çika'da, üç PWR'ı olan İsveç'-
te, bir PWR'ı olan Hollanda'da
kontroller sürdürülüyor.
Dünyanın nükleer enerjiye
en bağımh ülkesi olan ve elekt-
rik enerjisinin yüzde 75'ini bu
şekilde karşılayan Fransa'nın
56 santrabndan 52si PWR. Bu
hafta yayımlanan bır raporda,
bu reaktörleri banndıran kub-
belerin coğunda çatlak olduğu
belirtıliyor. Bundan yirmi yıl
önce inşa edilen santrallarda
kullanılan çelik-nikel alaşun
şimdi çatbyor.
lnconel 600 adh alaşun, yük-
sek basınca, hatta patlamalara
dayanıklı. Ama şimdi paslan-
maya karşı yetersiz olduğu or-
taya çıktı. Fransız hükümetine
bağlı bilım adamlan, bazı nük-
leer santrallann güvenlik nede-
niyle tamamen kapatılabilece-
ğini söylüyor. En kötü senaryo-
ya göre çatlaklar kubbeyi iyice
zayıflatırsa, kontrol çubuklan
patlayarak reaktörü havaya
uçurabilir. Ancak Fransız hü-
kümeti yetkılileri, bu aşamaya
gebnmeden önce santrallann
kapatılacağını belirtiyor.
Santrallan çahşüran Electri-
cite de France (EDF) şırketınin
bilim adamlan, Çernobil türü
bir kaza tehlikesi olmadığmı.
ancak yüz milyonlarca frank
değerindeki onanmın hemen
yapılması gerektiğini söylüyor.
Her on yılda bir düzenli ola-
rak nükleer santrallar kontrol
edilmeseydi paslanma sorunu
gözden kaçacaktı. Eylül 1991'-
de Lyon'daki Bugey 3 santra-
bnda szınünın belırlenmesin-
den sonra, yetkililer 52 PWR'-
da kontrollere başladı. Bugüne
kadar çalışmalan tamamlanan
16 reakıörden 10'unda sızınü
tespit edildi.
Santrallan inşa eden Fransız
nükleer enerji şirketi Framato-
me, yeni kubbeler inşa etmenin
üç yıl alacağını ve mabyetin her
kubbe için 50 milyon Fransız
Frangı (Yaklaşık 80 milyar TL)
olacağını belirtiyor. Yalnızca
kontroller için bugüne kadar
600 milyar liranın üzerinde pa-
ra harcandı.
Fransız nükleer fızikçi Moni-
que Sene, "Nükleer enerjiye
bağblığımız göz önüne abndı-
ğında bu çok yakından izleme-
miz gereken bir şey. Reaktörle-
nn iç kısımlannda da çatlaklar
bulundu, sızıntı daha kötü ol-
madığı için şansbyız. Bu sant-
rallan ayakta tutmanın maliye-
tı o kadar yüksek ki bazı
durumlarda yeni santral inşa
etmek daha ucuza gelebilir" dı-
yor.
Bir kamu şirketi olan EDF,
şimdiye kadar işi yavaştan aldı.
Maliyetin yüksek olması ve
olumsuz tepkilerden çekindiği
için santrallann aynı alaşırp'
inşa edibniş öteki bölümlen..
kontrol ettirmedi. Çevre Baka-
nı Segolene Royale ve İçişleri
Bakanı Domınıque Strauss-
Kahn, gecikmelerden rahatsız
olduklan için EDF'ye kontrol-
lan hızlandırma emri verdikle-
rini açıkladılar.
Kamuoyundaki endişeler
uluslararası nükleer santral en-
düstrisini ciddi bir bıçımde ya-
raladığı içın bu tür olaylar
duyurulmamaya çalışıhyor.
Son araştırmalara göre. Batı
Avrupa'da. bugün yüzdc 31
olan nükleer encrjiden yarar-
lanma oranı 2010 yılında yüzde
28'c inccck.