27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 OCAK1993 PAZARTE$L 14 HABERLER RadyasyonskaııdalıAvrupa'da olsaydıııe olurdu? İngiltere \Hemen davaaglırEDİPEMİLÖYMEN LONDRA - Çernobil kazası ardından İngiltere'de yürürlüğe sokulan önlemler, kazadan bu yana 6,5 yıl geçmesine karşın sürüyor. Yüksek düzeyde rad- yasyondan etkilcndiği sapla- nan 161.600 hektar arazide hâlâ radyasyon ölçümü yapılı- yor. 757 ÇÜtKkte yetiştirilen küçük ve büyükbaş hayvanla- nn başka bölgelere nakledilme- ieri, kesilip yenılmelen hâlâ yasak. Hükümet, bu önlemlere karşıbk çıftçi ve besicilere 20 milyon sterlıne yakın (350 mil- yar lira) lazmınat ödedi. Tanm Bakanlığı, yetiştirilen hayvan başına 1.30 sterlin (17 bin lira) standart bır tazminat da öde- meyi sürdürüyor. Bakanhk, önlemlerin daha da süreccğini açikladı. jnjiltere'de bazı böl- geler Çernobil radyasyon bulu- tundan çok az, bazılan ise faz- lasıyla etkilenmişti. Bulutun etki alanına giren lskandinav ülkeleri, Almanya'nın güneyi, Fransa'nın Alp bölgesı, Isviçre, Kuzey Italya ve Yunanistan dı- şında Ingiltere'de de Kuzey İr- landa ve İskoçya ve yakınlan gibi dağbk kuzey bölgelerinde. Avrupa Topluluğu slandartlan üzennde radyasyon saptanmış- ü. İngiltere'de, ATnin öngör- düğü kilo başına 1.250 bekere- Jın üzerinde radyasyon sapta- nan bölgelerdeki hayvanlann kesilip yenilmeleri yasaklan- mıştı. Bu bölgelerdeki önlemle- rin halen sürmesınin nedeni, coğrafı koşullar: Çernobil rad- • Hükümetin aldığı önlemleri İşçi Partisi 1988'de yetersiz bulmuştu. Parti sözcüsü, Çernobil kazası ile alınan önlemler arasında 7 haftalık bir süre geçtiğini ve 50 bin baş hayvanın kesilip yenildiğini iddia etmişti. İşçi Partisi, davasında ısrar etse dava açılırdı. yasyonunun önemli öğesi caesi- um, kuru ve killi toprağa bulaş- tığı takdırdc emıliyor. Bitkilere ve hayvanlara geçme şansı bır süre sonra azalıyor. Oysa İngil- lere'dekı gibı dağbk, nemli ve yüksek alanlarda caesıum, lop- rağın organık katmanlannda sürekü kalıyor, hayvanlar otla- dıkça sıstemlerine ginyor. Bu nedenle hayvanlann kesilip ye- nilmeleri sakıncah. İngıliz hü- kümclinin sürdürdüğü önlem- ler nedeniylc İskoçya ve Galler bölgesi gibi lanm alanlannda düzinelerle çiftliğin de|eri düş- tü. Ülke ekonomisindeki gencl durgunluğun da etkisiyle bu yö- relerde çifthkler saülamaz hale geldi. Tanm Bakanlığı, sadece Çernobil kazasına ilişkin araş- lırma ve ölçümler ıçin yılda 1 milyon sierlın (130 milyar lira) harcıyor. Topraktaki caesiu- mun İcımyasal bakımdan "kınl- ması" amaayla bazı otlaklann "betonit" denilen killi toprakla örtülmcsine çalışıldı. Toprağa yer yer potasyum veya rubıdı- um katıldı. Yemlere, cacsiumu 'tutan' ve hayvana zarar vcr- mesinı önleyen bir tür ferrosi- yanür de katıldı. Ancak bu yöntemlerin hiç biri, sorunu te- melde çözecek nitclikte olmadı. Hükümetin aldığı önlemleri, ana muhalefel İşçi Partisi, 1988'dc yctersiz bulmuşlu. Par- tinin tanm sözcüsü, Çernobil kazası ile alınan önlemler ara- sında 7 haftalık bir süre geçtiği- ni, bu süredc 50 bin baş hayva- nın kesilip yenildiğini iddia etmişti. Konu, Avam Kama- rası'nda ele alındı. Tanm Baka- nı, alınan önlemleri aynnblı olarak anlaltı. işçi Partisi iddia- sında ısrar ctmedi. Konu ka- pandı. Eğer parti ısrar etseydi, Avam Kamarası'nda bir ko- misyon kurulur, yapacağı so- ruşlurmada eğer bakan, so- rumlular ya da hükümetin ihmalini saptarsa ve eğer yasa- lara aykın bir durum da varsa, konuyu başsavcılık ele alır ve dava açardı. Hukukun sadece kâğıt üzerinde ya da lafta değil, fıilcn ve güncel uygulamada da üstünlüğü ilkesinin ütızlikle uy- gulandığı İngiltere'de böyle bir durumda bakan ıslifa ederdi. Almanya Siyasikariyerleri sonaererdi• Eski bir bakan veya sonımJu, "Biz tehlikeyi bile bile gizledik" deseydi ne olurdu? Siyasi kariyerlerinin sona ermesi dışında mahkemelerce yüksek tazminat cezaianna çarptınlırdı. PİLEK ZAPTÇIOCLU BERLİN - Çernobil nüklccr santralından sızan radyasyc- nun Orta Avrupa'ya ulaşüğı bclırlcnincc Alman yelkililcrin ilk tcpkisi 'yatıştırma' olmuştu Ama her ne pahasına olursa ol- sun' dcğıldi, bu yatıştırma. Yet- kililcr zatcn, eğer kendileri radyasyon hakkında gerçeği söylemezlcrse, hükümet dışı dcrnck vc kurumlann halkı ay- dınlaima görcvini üslleneceğini bıliyorlardı O günlcn hatırlayanlar, hü- kümetin oncc 'panığc gcrck yok. herşey konttolaltında'de- diğini behrtiyor. Ama aradan kısa süre geçlikten sonra uz- manlar, çevre dernekleri, üni- versitclcr ve araşürma kurum- lan devreye giriyor. Almanya'- da zaten nükleer enerjiye ve atom silahlanna karşı geniş bir bilinç ve laban harekeli var. Bu hareket gayri resmi yollardan kcndı muhalcfclini ve ko- runma-bilgılcnme yönlemlerini örgütlüyor. Sonuçta devlete gö- rcvını yapmak kalıyor, her an denetlcndığinin vc yalan söyle- yemeyeceğinın bilincinde ola- rak. Çcrnobil'dcn sonra Al- manya'da eyalel hükümetlcri her bÖIgede radyasyondan en çok zarar gören ürünlerin liste- sini yayımlıyorlar. Her kentte gıda maddelcn üzerinde günlük ölçümler yapılıyor ve ölcümle- nn sonuçian o kentin yerel ga- zetesinde yayımlanıyor. Al- manya'da en çok krema rad- yasyondan etkileniyor. Radyoaktif otlarla beslenen ineklerin sütünden aynştınlan kaymak toplanarak özel depo- larda saklanmaya başlanıyor Yine radyasyon oranı yüksek manlar vb besinlerin saüşı ve dağıümı yasaklanıyor. Cerigdnderüdi w . - Tûrkiye'den çayın radyas- yonla yüklü olduğu da ilk kez Almanya'da ortaya çıkü. Tür- kiye'dcn iıhal edilen çay ve fın- dıkta yüksek radyasyon bulu- nunca, bunlann saüşı yasak- landı ve çaylar geri gönderildi Eğer eski bir bakan veya so- rumlu, "Biz tehlikeyi bile bile gizledik" deseydi ne olurdu? Si- yasi ve akadcmik kariyerlerin sona ermesi ve bu şahıslann bü- yük tepkiyle karşılanması dışın- da Alman mahkemelennde özel kişiler sayısız tazminat da- vası açar ve sorumlulann ceza- landınlması istenirdi. Radyasyonu 0k ysşayan ye yaşamlan boyunca bu izi «tamayacak ofauıbr hiç şöphesiz Çernobil çocuklan ob*cak»ŞimdUerde ülke ulke gezdınlıp muthı edflmekfetenenbu çocukJar yarın ne olacak sorusunu kaç kez sordular kim bOir.Bir süre öoce öUcenize de geten Çernobilzedeler çeşitli etkinükler ile tebessûmleri yüzlerinden eksik olmasın istendi.(Fotoğraf:Cumhuriyet) Prof.John Carswell'dan tarihi eser kaçakalığını önlemede farklı yöntem: Dkokııl öğrencilerindenyararlamn EDİPEMİLÖYMEN LONDRA-Sotheby's Müzayede Firması İs- lam Eserleri Bölümü Başkanı Profesör John Carswell Anadolu kaynakh çahntı ve kaçınlmış eserlerin kendi müzayedelerinde "bilerek" saül- masının kesinlikle mümkün olmadığıru söyledi. Çalıntı olduğu sonradan anlaşılan eserlerin de hemen peşine düşüldüğünü vurgulayan Prof. Carsvvell, Türkiye'nin tarihi eser kaçıkçılığını önlemede ilkokul öğrencilerinden yararlanması- nı önerdi. Prof. Carsvvell,"Cocuklara, kacak kazı yapanlan okul müdürüne haber vermesni söyleyin. Onlar herşeyden haberdardır" dedi. Türkiye'de Beycesultan'da yapılan kaalara bir ara kaülmış olan Prof. Carsvvell Cumhuri- yet'in sorulanru yanıüadı: - Müzayede tırmalan bazan, çalıntı eser sat- makla suçlanıyor. Bunun örneklen çok. Bazan hükümetler ışe kanşıyor ve satış aşamasına gel- miş eserlenn gen çekilmesıni bile talep ediyor. Bir müzayede firması, bir eserin çalıntı olduğu- nu nasıl anlamaz? Çalıntı parça Carswell- Bize saüş için eser getiren kişinin, malını satmaya hakkı vardır. Çalıntıysa bile bu- nu o aşamada bilmemiz mümkün olamaz. An- cak Sotheby's'de dünyanın önde gelen sanat tarihi uzmanlan var. Kendi alanımdan örnek vereyim: Bir Iznik çinisi önüme getinlse, ve bu, IstanbuFda bir camiden çahnmış olsa, hangi ca- minin hangı duvanndan çalındığını size söyleye- bilirim. - Üzerinde tartışma çıkan eserler, daha çok es- ki çağ eserleri oluyor. CannwO- Orta Doğu kaynaklı eski çağ eserle- rinde durum anlamak daha zor. Çûnkü bunlar toprak altında çıkıyor. Ya da çahnıyor. Böyle bir parçanın kaydının olmaa da gerekmez. lşte o zaman durunıunu anlamanuz çok zor. Eski çağ eserleri, Avrupa piyasasında taa 16. yüzyıl- dan beri dolaşıyor. - Siz dünya çapında bir firma olarak nasıl ön- lem ahyorsunuz? CarsweD- Sotheby's hiç bir ztman bilerek ve isteyerek çabntı bir parça satamaz. Piyasaya sür- meİc içın girişimde bulunamaz. İşimiz, güvene dayahdır. Güven kınldı mı saygınlığımız bir an- da tuzla buz olur. Ama elbet hata yapabiliriz. Bı durumda da iyi niyet yeterli obnaz. Onun içir hükümetlerle ışbirlifc sarttır Bunuhepsöyledik. Türkiye hükümeti örneğin, piyasaya çıkartıldı- ğını duyduğu çalıntı bir mab varsa bizi haberdar etmeü dedik. Ne zaman bir sauşa hazırlansak, Topkapı Sarayı'nı aradık Türkiye Kültür ve Dışişleri bakanfaklanna kata- loglanmızı gönderiyoruz. Bir aydan fazla bir süre ile bunlan inceleme fırsatı veriyonız. Bir ör- nek vereyim. Topkapı Sarayı'nda benzeri oklu- ğunu bildiğınuz 16. yüzyıldan kalma bir tablo elimize geçti. Satışla ilgili bölümün başı, Top- kapı'yı aradı. Tablovu tarif ctti, "Böyle bir tab lonuz var mıydı?" diye sordu. Yokmuş... Demek istediğim, elimizden geleni yapıyoruz. Ama kar- şıbğında ne görüyoruz? Türk basınında bizi uluslararası kacakçıhkla suçlayan yazılar çıkı- yor. Oysa hiç ilgimiz yok. Böyle bir şeye kalkışa- mayız. - Ancak, firmanız bazı çalıntı mallan da sat- madı değil. Özellikle Osmanlı sanatını ilgilendi- mız kişiden geri aldık. Ama bu arada 100 bin Sterlin zarara gırdik. Rodos'da dava açıldı. Ku- ran'lar halen kasamızda saklı. Davanın sonuç- lanmasını bekliyoruz. Buna göre Kuran'lan ade edeceğiz. - Eserin kaynağı iyice belliyse, yani kimlik tes- biti sağlam yapılabiliyorsa büyük bir sorun doğ- muyor. Bu iş içın ise, Türkiye'de de İngıltere'- dekı gibi bır Kayıp Eserler Kataloğu tutulması lazım, ya da Amerika'daki gibi yine bu tür eski eserlerin ızini sürecek bir vakıf kurulması lazım. Carswell- Bunun için bir örnek daha vereyim. 1988'de Baülı bir kolleksiyoncuya, o kadar da yüksek olmayan bir fıyata bir stela (yazılı taş) saüldı. Ancak sonradan Türkiye Hükümeti, bu- nun çalıntı olduğunu öne sürdü. Alan kişiyi ara- dık. Çok zor bulduk. Henüz geçtiğimiz aylarda. Geri istedik. Geri vermeye pek istekli görünme- di. Neden? Çünkü stela'nın gerçekten Tûrkiye'- den kacınldığını söylememiz yeterli değil. Alan • Türkiye'de Beycesultan'da yapılan kazılara katılan Sotheby's Müzayede Firması Islam Eserleri Bölümü Başkanı Prof.Carswell,çocuklann herşeyden haberder olduğunu vurgulayarak 'kaçakçılığın önlenmesi konusunda • onlardan yararlanın' dedi. • Kaçakcılıkla suçlanmalannın anlamsızolduğunu vurgulayan Prof.Carswell,müzayede lerinde Tûrkiye'den kaçak olarak gelen hiç bir eserin satıhnadığını söyle di.Carswell,ellerine geçen yeni bir malı satışa çıkarmadan önce Tûrk hükümetine kataloğgöndererekbilgiistediklerinide belirtti. ren parçalardı bunlar. çalınü olduklan saüldık- tan sonra anlaşıldı. Böyle durumlarda ne yapı- yorsunuz? Carswell- Rodos'dan elimize ulaşan Kuran'- lar en iyı örnek. Kataloğumuzda bunlann Ro- dos'daki Hafız Ahmet Ağa Vakfı'na ait olduğu- nu yazmışuk. Ancak bilmediğimiz, bu vakfın hala var olduğu idi. Biz, vakfın 1920'terdeTürk- Yunan şavaşı ardından yapılan anlaşmalar uya- nnca bittiğini varsaymıştık. Orada böyle biı vakfın hala olduğu, ve çok değerli yazmalann orada hala saklandığı, burada kimsenin aklın- dan geçmedı. Londra'da oluran Prenses Esra Jah vakfın mütevelli heyetindenmiş. Bizi uyardı. Ancak satış yapılmışü (26 Nisan 1991). Biri, ta- nesi 159 bin Sterüne, diğeri 104 bin Sterline. Kuran'lann çalıntı olduğunu anlayınca polisten de önce harekete geçtık ve Inıerpol'e bildirdik. Hırsıa buldular. Italyanmış. Uyuşturucu ka- çakçılığına da kanşmış biri. Kuran'lan, sattığV kişinin ikna olması gerek. Üstelik. stela'nın ça- lındığı hiç bir zaman bildinlmiş de dcğıldi. Tür- kiye Hükümeti'ne sorduk. Yanıt olarak, bir İsviçreli bılim adamının Avrupa'da yayınlanan bir makalesini gösterdiler. Bunda, stela'nın Frigya ürünü olduğu bildıriliyordu. Ama o ka- dar. Kanıt gerekir Çabndığmdan söz edilmiyordu. Türkiye Hükümeli'nin iddiası şuydu: Bu bir Frigya ste- lasıdır, dolayısıyla oraya aittir, iadesı gerekir. Bu iddia ile şunu demek istıyorladı adeta: Remb- randt'a ait bir tablo Hollanda'nın malıdır, Hol- landa'ya iadesi gerekir. Oysa bu, hukuki geçerli- ğı olan bir iddia değil. Bir yılı aşkın süredir Türkıye hükümeti'ne anlaünaya çahşıyoruz ki bu stela'nın çabntı olduğuna dair kanıt göster- mesi gerekir. Ben de çaündığına ınanmak iste- rim. buna hazınm. Ama kanıt gerek. Geçtiğimiz aylarda Kültür Bakanlığı Müzeler Genel Mü- dürlüğü'nden bir mektup aldık. Kütahya yakm- lannda bir köyden 5 köylünün yemınli ifadesi vardı. Stela'nın fotoğrafı da ekli. 1980 vılına ka- dar köy çeşmesının uzcnnde duruyormuş. Son- ra kaybolmuş. Şımdi, bu ifadeyi kabul etmemiz gerek. Eıtık de Ama bunu, satın alan kişiyegös- terdığimizdc bizc şöyle dedi: "İyi, o zaman bunu satın alın, sonra da Türkiye'ye iade edersiniz. - Yani eserlenn calınmasını önlemek içın iyi bir kayıi sistcmi şart. Kimliklerinı çıkanmak şarl. Amerika'daki IFAR gibi bir kunıluş Tür- kiye'ye yararlı olabılır mi? CarsweU- Elbette. Biz de Christie's firması, antikacılar, sıgoria şirkctleri, ve 1FAR ile elete verip "Uluslararası Sanat Eserleri Kayıp Kata- loğu"nu oluşturduk. Kayıp sanat eserleri aynn- tılı olarak buraya işleniyor ve aranması sırasm- da bu bilgiden yararlanılıyor. Birörnek vereyim: Kuveyt'in işgali sırasında buradaki özel kollek- siyonlardan bin lalan cdılmış. Sahibi Yasim Humeyzi, bize geldi vc Birleşmiş Milletler araa- lığı ile Irak'dan tazminat isteyebilmek için bize aynntılı bir lisle vcrdi. Elinde kataloglan var, fo- toğraflan var. Bunlara bakarak eserlerinın değe- rini saptamaya çahştık. Bir gün Ürdün'den bir parça geldi elimize. 17. yüzyıldan kalma bir şam- dan dıyordu antikacı. Bakuk kı değil. Çok daha eski. Elimizdeki bilgilerle karşılaşünnca, bunun Humeyzi kolleksiyonundan olduğunu anladık. Hukuk danışmanımız, ben, Humeyzi ve antika- a bir araya geldik ve parçayı sahibine verdik. Humeyzi kolleksiyonûnun çalındığını bilmesek, elimizde ipucu olmasa, katalog ya da aynnüiı tanıtma bılgısi olmasa, bize gelen bu parçayı da çok tarihi bir eser sayıp satışa çıkartırdık. Eserle- rin aynntıb btçimde tanıtılması gerekir. Resmini çekip, yanına "vazo" diye yazmak yaramaz. - Ya yasadışı kazılardan çıkartılanlar? Bunla- nn hiç bir kaydı yok. Bir şekilde müzayede piya- sasına çıkıyor ve saülıyor. Carswell- Benim bir fikrim var. Türkiye'de il- kokullar araabğı ile bir kampanya yapılmab. Çocuklara^denilmeli kı, "Eski eserler, bizim mi- rasımızdır. Tarlayı höyüğü kazıp da bir şeyler bulduğunu söyleyenlen, okul müdürünüze ha- ber venn." Böylece Türkiye'de ilkokul öğrenci- leri, gözlerini dört acarlar. Çocuklar, ne olup bittiğini daıma öğrenırier. Türkiye Hükümeti, bu konudagerekli yasaldüzenlemeyıyapmalıdır. yüce divandan kurtulamaz• Çok sayıda hemofililinin ölümüne neden olmuş "AIDS virüslü kan"ın niteliğinden haberdar olup da maddi gerekçelerlekullanımına engel olmamış sorumlular kim? Aralannda idari düzeydeki 3 doktoryargılanıpmahkûm oldu bile. MİŞELPERLMAN PARİS -1986 yılınıri 26 nisan cumaricsı gününc rastlayan ge- cc saat 01.23'lc meydana gelen "Çcrnobil faciası"nın nükleer bulutu Fransa'ya 1 vc 2 mayıs günlcn ulaştı. Ülkenin çcşitli yörelerinde nispclen hafıf radyasyon artışı- na neden olan bu olay# ilişkin bilgiler hakkında açıklama yapmakta adcta isteksiz dav- ranmış ızknimı vcren ılgıli mer- ciler. böylcsıne bir yaklaşım nedeniylc eleşürildi. Fakat olay, idari düzeyde kısıüı bır çcrçeve içıhdc kaldı. Nükleer "Çernobil bululu" bir veya birkaç bakana bulaş- saydı ne olurdu? Soruyu şimdı yöneltmek vc yanıünı vermek zor. Buna karşılık, uzun süre- dir, ülkenin gündemındekı "AIDS virüslü kan nakli" ola- yı, biri başbakan ikisi de bakan olmak üzcre, dönemin sosya'ist hükümetinin 3 üyesi için yüce divanda yargılanma işleminin başlalılmasına yol açtı I985'te Başbakan olan, şim- diki Sosyalist Parti lideri Lau- rcnt Fabius, Sosyal İşler Baka- nı Georgina Dufoix ve ona bağli Sağlık Bakanı Edmond Hene, çok uzun süren tarüş- malardan sonra Fransız parla- mentosu tarafından, yüce di- van süreci icine soknıbnuş bulunuyor. Normal mahkemc- ler larafından yargılanamayan bakanlann suç zanlısı obnalan halinde yüce divan'n karşısına çıkanlmalan gerckıyor. Ana- yasada saptanan usul böyle. Fakat, siyasal çevrelerin bunu elcştirdiği ve hükümet üyeleri- nin dc her vatandaş gibi normal mahkeme yoluyla yargılanmaa sistemini savunduğu da bir ger- çck. AIDSvirfisu Çok sayıda hemofılin ölümü- ne neden olmuş "AIDS virüslü kan"m niteliğinden haberdar olup da maddi gerekçelerle kul- lanımına engel olmamış sorum- lular kim? Aralanndan, idari düzeydeki 3 doktor yargılanıp mahkum oldu bile. Eski başba- kanlardan Fabius ile 2 bakanı Dufoix ve Hcrve'nin durum» ise yüce divan prosedürünün aşamasında belli olacak. Çün- kü millel meclisiyle senatodan oluşan Fransız parlamentosu- nun ortak karanndan sonra olay 5 Yargıtay üyesini kapsa- yan "soruşlurma komisyonu" tarafından incelenecck. CMUK çerçevesindeki incele- me sonucu, ya olası davanın açılmasına, yahut takipsizlik karan alınmasına doğnı gıdile- cek. Dava karan verildiği lak- dirde, 3 suçlu zanlısını, 12*sâ milletvekili, 12'si de senatör ol- mak üzere, toplam 24 parla- menierden oluşan yüce divan yargılayacak. SANTRALLARDA SIZINTI Avrupanükleer tehlike altında• Nükleersantrallarda bir yapım hatasının ortaya çıkması Batı Avrupa ülkelerini korkuttu. Basınçh su santrallannın dev çelik kubbelerinde çatlaklar meydana geldi. Bütün santrallann yenilenmesi için milyonlarca dolar harcanması gerekiyor. Haber Merkezi - Baü Av- rupa'nın nükleer santrallannda sızıntı söz konusu. Uzun za- mandır faalıyette olan nükleer santrallarda bir yapım hatası çatlaklara yol açtı. Bütün sant- rallann yenilenmesi için mil- yonlarca dolar harcanması gerekiyor. Bu dev faturayı, bü- yük bir olasılıkla elektriğe daha fazla para ödeyecek olan tüke- ticiler ödeyecek. The European gazetcsinin haberine göre basınçb su sant- rallannın (Pressunsed Water Reactor: PWR) dev çetik kub- belerinde çatlaklar belirmeye başladı. Dünyada en çok inşa edilmiş nükleer santral olan PWR'lardakj bu çatlak, radyo- aktif buhann ve suyun, siste- min öteki bölümlerine azması- na neden oluyor. Fransa'da Lyon yakınlanndaki bir sant- ralda. rutin bir kontrol sırasın- da alarmın harekete geçmesi sızıntıyı ortaya çıkardı. Kont- rol edilen Fransız santrallannın yansından fazlasında aşın pas- îanmanın yol açtığı sızıntıyla karşılaşıldı. Üç PWR'ı olan İsviçre'de ya- pılan kontrollerde, Beznau re- aktöründe aynı çatlak tespit edildi. Almanya'da. I4PWR'ın beşinde çatlak bulundu. Yedi PWR'ı olan İspanya ve Bel- çika'da, üç PWR'ı olan İsveç'- te, bir PWR'ı olan Hollanda'da kontroller sürdürülüyor. Dünyanın nükleer enerjiye en bağımh ülkesi olan ve elekt- rik enerjisinin yüzde 75'ini bu şekilde karşılayan Fransa'nın 56 santrabndan 52si PWR. Bu hafta yayımlanan bır raporda, bu reaktörleri banndıran kub- belerin coğunda çatlak olduğu belirtıliyor. Bundan yirmi yıl önce inşa edilen santrallarda kullanılan çelik-nikel alaşun şimdi çatbyor. lnconel 600 adh alaşun, yük- sek basınca, hatta patlamalara dayanıklı. Ama şimdi paslan- maya karşı yetersiz olduğu or- taya çıktı. Fransız hükümetine bağlı bilım adamlan, bazı nük- leer santrallann güvenlik nede- niyle tamamen kapatılabilece- ğini söylüyor. En kötü senaryo- ya göre çatlaklar kubbeyi iyice zayıflatırsa, kontrol çubuklan patlayarak reaktörü havaya uçurabilir. Ancak Fransız hü- kümeti yetkılileri, bu aşamaya gebnmeden önce santrallann kapatılacağını belirtiyor. Santrallan çahşüran Electri- cite de France (EDF) şırketınin bilim adamlan, Çernobil türü bir kaza tehlikesi olmadığmı. ancak yüz milyonlarca frank değerindeki onanmın hemen yapılması gerektiğini söylüyor. Her on yılda bir düzenli ola- rak nükleer santrallar kontrol edilmeseydi paslanma sorunu gözden kaçacaktı. Eylül 1991'- de Lyon'daki Bugey 3 santra- bnda szınünın belırlenmesin- den sonra, yetkililer 52 PWR'- da kontrollere başladı. Bugüne kadar çalışmalan tamamlanan 16 reakıörden 10'unda sızınü tespit edildi. Santrallan inşa eden Fransız nükleer enerji şirketi Framato- me, yeni kubbeler inşa etmenin üç yıl alacağını ve mabyetin her kubbe için 50 milyon Fransız Frangı (Yaklaşık 80 milyar TL) olacağını belirtiyor. Yalnızca kontroller için bugüne kadar 600 milyar liranın üzerinde pa- ra harcandı. Fransız nükleer fızikçi Moni- que Sene, "Nükleer enerjiye bağblığımız göz önüne abndı- ğında bu çok yakından izleme- miz gereken bir şey. Reaktörle- nn iç kısımlannda da çatlaklar bulundu, sızıntı daha kötü ol- madığı için şansbyız. Bu sant- rallan ayakta tutmanın maliye- tı o kadar yüksek ki bazı durumlarda yeni santral inşa etmek daha ucuza gelebilir" dı- yor. Bir kamu şirketi olan EDF, şimdiye kadar işi yavaştan aldı. Maliyetin yüksek olması ve olumsuz tepkilerden çekindiği için santrallann aynı alaşırp' inşa edibniş öteki bölümlen.. kontrol ettirmedi. Çevre Baka- nı Segolene Royale ve İçişleri Bakanı Domınıque Strauss- Kahn, gecikmelerden rahatsız olduklan için EDF'ye kontrol- lan hızlandırma emri verdikle- rini açıkladılar. Kamuoyundaki endişeler uluslararası nükleer santral en- düstrisini ciddi bir bıçımde ya- raladığı içın bu tür olaylar duyurulmamaya çalışıhyor. Son araştırmalara göre. Batı Avrupa'da. bugün yüzdc 31 olan nükleer encrjiden yarar- lanma oranı 2010 yılında yüzde 28'c inccck.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle