08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 OCAK1993 PAZARTESİ DIZIYAZI Kim korkar padyasyondan ŞÜKRAN KETENCt Felaket saklanacaaak;saklaVUZYÜ/.F. umhuriyet dosy; ŞAVAŞ YIL| [urkiye'de bakkaldan aldığımız çaylan Batı Berlin'de tahlil ettirdik I Ölçülen çaylarda yüksek I Hangi tarihli çaydan, ne kadar I Yüksek radyasyonlu çayıni _ oranda radyasyon çıktı I radyasyon çıkacağıpiyangogibi Msürekli içimi sağlığa zarark] 5 ARALIK 1986 - Türfciye'de radyasyon tahliii yaptırabilecek bir yer buiamadığımız için, yurtdtşma gitmek zonmda kaldıktan ve yurtdışı tahlil sonuçlanyla yaym kampanyamızı başiattıktan sonra bile Türkiye'de bilimin sesi çıkmanuştı Radyasyomı Âlmanya'da ölçtürdük Devlet, Doğu Karadeniz yöresinde kirliliğe yol açan, insan sağhğını tehdit eden radyasyon yüklü bulutlan sakla- makla kalmadt. Yüksek radyasyonlu çayı bilc bıle halka içirdi. Çayda, fındık- taki radyasyon anlaşılamasın diye YÖK aracılığı ile üniversitelere araşürma, ya- yın yasağı konuldu. Bizim bu nedenle yuri dışında tahlil yaptırarak 5 aralık 1986'da başlattığımız, çayda yüksek radyasyonu kanıtlayan yayınlann ardın- dan da, radyasyonlu çay üretimi ve satışı sürdürüldü. Arahksız süren bclgeli ya- yınlanmız ve basının da katıldığı kam- panyadan çok sonra ancak radyasyonlu çaylar için imha karan verildi. Çay-Kur'un clinde 1986 ürünü 145 bin ton yüksek radyasyonlu çay vardı. flk üretim durdurma karan noktasına gelindığinde elde 58 bin ton stok kalmış- tı. Ondan sonra da kaçak çıkmış olmalı ki bugünkü toprağa gömülü radyasyon- lu çay stoğu 26 bin tona kadar inmiş bu- lunuyor. Tamamı halka içınlen özel sektör üretimini de katınca, 130 bin ton kadar yüksek radyasyonlu çayı afiyetle icmiş oluyoruz. İşte dönemin Türkiye Atom Encrjisi Kurumu Başkanı Prof. Ahmed Yüksel Özemre'nin geçtiğimiz haftalar- daki tartışmalar sirasında savunma adı- na yaptığı yazılı açıklamamn ilgjli bölü- mü aynen şöyle: süt gibi çaydan daha fazla tüketilen bir gıda maddesi için AT ülkelerinde hamile kadınlar ve I yaşından küçük çocuklann litre başına almalanna müsade edilen en üst radyasyon sınındır." Tabii bütün bu açıklamalar bugün böyle yapılıyor. O tarihlerde biz ne Do- ğu Karadeniz'i kirleten buluttan, ne de bize radyasyonlu çay içirme karanndan haberliydik. llk bilgilenme, ya da şpk fındığımıza gelen ambargo ile oldu. Dı- şarda yapılan ölçümlerde fındıklanmız- da 600 bekercl üstünde, 1500'lere dogru seyreden radyasyon çıkmıştı. Bu tür gj- dalar için Avrupa'nın ithalatta koyduğu sinır 600 bekereldi. tç kuUanımlannda, hele de kirlenmemiş ürün bulmakta zor- landıklannda bu sının da kısa dönemli olarak aşıyorlardı. Fındık kilolarla ve sürekli yenmediğine göre fazlaca bir teh- like yoktu. Elbette bir ihracat sorunu vardı. Fındıktaki kirlenmeyi yaz boyun- ca haber yaptık, ancak bir karar ya da yanıt niteliğinde ses alamadık. Özemre'nin varsaytmınm aksine, Türk tophnmı, sütten çok çay içiyordu. Cs- telik, sözde tecrit edildikleri yerierdeo, bazı açıkgözler tarafından 'her nasılsa' almarak getirildiğini hesaba bile katmadan, sürekli içiyor, içiyordu. Kasım ortalannda çayla ilgili asıl bü- yük bomba patladı. Almanya'da satılan Türk çaylannda 60 bin bekerelle ölçülen yüksek miktarda radyasyon çıkmıştı. Anlaşılan Çay-Kur yönetimi de üreti- min ilk ayiannda radyasyonla ilgili uya- nlmamış, daha kaliteü olsun diye mayıs sürgünü ağırtıklı çaydan paketleme ya- parak yurt dışına ihraç etmişti. Çünkü Almanya haberinin ardından piyasadan çay alıp özel tahlil yapan uzmanlar, olayı bize duyurduklannda 25 bin- 45 bin be- kerel arasında değişen ölçümlerde rad- yasyon bulduklannı bildirdiler. Biz de bu özel bilgileri kanıtlayabilmek için al- dığımız örneklerle yurt dışırun yolunu tuttuk. Türk kamu oyu bize radyasyon- lu çay icınldığmı. Almanya'da yapürdı- ğırnız ve piyasadan toplanmış çay örnek- lerine dayalı tahlil sonuçlannı acıklama- ya başladığımız ilki 5 aralık tarihli yayınlarla öğrendi. özemre, yukardaki açıklamasında harmanlamada 12.500 bekerellik bir üst sının tuturmaktan, radyasyon miktannda insaflı davran- maktan söz ediyor. Ancak bizim piyasa- da toplattığımız çaylann analızınde 25 bin bekerele kadar varan radyasyon miktarlan çıkmıştı. Anlaşılıyor ki bu in- saflı gördüklcri sınır ölçüsünü de olayı kamu oyuna yansıtmamızdan sonra uy- gulamaya koymuş olmalılar. Paru Jaha değerli "1986 yılı ekim ayında Çay-Kur"un depolannda 1985'den kalmış 55 bin ton radyasyonsuz çay ile 1986 ürünü paket- lenmeğe hazır ve 0 ile 89 bin bekerel dü- zeyinde radyasyon içeren 145 bin ton çay vardı. Türkiye'nin bir yıllık çay tüketimi ise 115 bin ton olduğuna göre, sağduyu, bu 55 bin ton radyasyonsuz çay ile yeni ürünün radyasyonsuz ve en az radyas- yonlu kısımlannı harmanlıyarak rad- yasyon sağlığı açısmdan herhangi bir zarara yol açmayacak şekilde 115 bin ton çay elde etmeye amirdi." Özemre. bunu nasıl yaptıklannı ise şöyle anlatıyor: "Bunun için TAEK, yetkisini kulla- narak, çayın paketlenmesinden önoe uygulanmak üzere bir "türetilmiş müda- hafe seviyesi" üretti. Bu paketlenmiş kuru çayın kilosunda en çok 12 bin 500 bekerel düzeyinde bir radyasyon bulun- masına müsade ediyordu. Zira kuru çay Türk usulü demlendiğınde. çayın demi- nin bir litresinde 370 bekerel İcadar bir radyasyon bulunmaktadır. Bu değer ise. Yuptdışında İ n g i I i zc e nasıl öğrenilir? FİGEN ATALAY HÜRRİYETUYMAZ -9- British Council denetimlî okullar Hurtwood House Holmbury St. Mary Dorking,SurreyRH5 6NU tel: 9.9.44483 27 74 16 faks: 9.9.44 483 26 75 86 Başvuru: K. R. B. Jackson Haftahk kurs ücreti: 575 pound Interlink School oj English 126 Richmond Park Road, Boumemouth. BH8 8TH tel: 9.9.44 202 29 09 83 faks: 9.9.44 202 29 11 41 Başvuru: James Milson Haftahk kurs ücreti: 104-156 pound Intemational College 7/9 Palace Gate, London W8 5LS tel: 9.9.44 71 58194 85 faks: 9.9.44 715899406 Başvuru: Peter Templeton Haftalık kurs ücreti: 120 pound Intemational Community School 4 York Terrace East, Regent's Park, London, NW1 4PT tel: 9.9.44 71 935 1206 faks: 9.9.44 71 935 79 15 Başvuru: Mr Russell David Haftahk kurs ücreti: 157 pound Intemational House Hastings White Rock, Hastings, EastSussex,TN341JY tel: 9.9.44 424 72 01 00 faks: 9.9.44 424 72 03 23 Başvuru: Maurice Contin Haftalık kurs ücreti: 115-200 pound Intemational House Northumbria 14-18 Stowell Street, Newcastle-upon-TyneNEl 4XO tel: 9.9.44 91 232 95 51 faks: 9.9.4491 232 11 26 Başvuru: Ms Gill Mitchell Haftahk kurs ücreti: 100.38-138. 25 pound Doç. Arayıcrnın telefondaki son sözü: Ne haliıı varsa gör Gününü dün konuşurken de anımsayamadık. Kasım ortalannda bir sabahtı. Se- miha'nın "Bütün gece be- nım uykum kaçtı. Biraz da sen uyuma" diyen sesi ile uyandım. Arkadaşrm Semi- ha. okur için bu konuda önemli olan kimligi ile tst. Cniv. Müh. Fak. Kimya Mühendisliği Bölümü do- çenti Semiha Arayıa. elle- rindeki ve piyasadan topla- dıklan çaylarda çok yüksek oranlarda radyasyon bul- duklannı, ancak üniversite öğretim üyelerine araştırma yapma ve açıklamamn ya- saklandığını anlatıyordu. "'Benden sorumluluk gitti. ne yaparsan yap" sözleri ile telefonu kapatıyordu. Doç. Semiha Arayıa'dan • Doç. Semiha Arayıa'dan bugün ancak adını da açıklayarak, o tarihte olanlan yazmak üzere. anlatmasını isteyebildim. Öyküsü çok yalın, yeterince açıkveİcısaydı... bugün ancak adını da açık- layarak, o tarihte olanlan yazmak üzere anlatmasını isteyebildim. öyküsü çok yalın, yeterince acık ve kı- saydı... Aynı fakültenin kimya bölümünden o tarihte araş- tırma görevlisi olan Dr Gül- ten Atun'a, bölüm başkanı Prof. Sacide Baykut, bilgi- lendirme anlamındaYÖK'- ten gelmiş bir yazıh talimatı okumuş. Hani son haftalar- da çok tartışılan bilime Ka- radeniz'de radyasyona iliş- kin araştırma yapmayı yasaklayan talimat. Rad- yasyon bulutundan aylar sonra YÖK'ten böyle bir ya- saklamanın gelmiş olması- nın anlammı tartışmışlar. Yeni bilinmeyen özel bir du- rum olması gerektiği sonu- cuna varmışlar. Semiha Arayıcı çocuklan ile birlıkle tatilini Rize'de geçirmiş ol- duğu için biraz daha fazla kaygılanmış. Evinde Rize'ye gıdenler için gelenek olan ve dostlara dağıtılan özel pa- ketlenmiş caylardan varmış. Onlan tahlil etmeye karar vermişler. 45 bin bekerete varan yüksekradyasyonbu- lunca ne yapacaklannı şaşır- mışlar. Piyasadan çay ör- nekleri almışlar. 1985 amba- lajlılannda bile 10 bin bekerel üzerinde, daha yük- seklere de çıkan sonuçlar alı- nıyormuş. Durumu değerlendırmem için bana bildiren Arayıcı ve Atun'a teşekkür ederim. Au pair'liğinfarklı bedelleriDoğan au pair acentesi, tngiltere'ye yılda yaklaşık 50-60 kişi gönderiyor. Adaylardan ise toplam 300 pound alı- yor. Ccretin yüksek olduğu hatırlatıl- dığında acehte sahibi Hüseyin Doğan, gülerek "Ucuz etin yahnisi kötü olur. Bizim hizmetimiz İcaliteli" diyor ve şunlan söylüyor: " Au pairükte zaman çok önemlidir. Başvuran kişiler bekle- mek istemezler. Biz digerlerine göre daha seri şekilde aile buluruz ve gön- derdiğimiz kişilerin gidişlerinde a'dan z'ye her şeyiyle ilgileniriz. Avrupa'da Türk kızlanna talep var, ancak sizın şahsi olarak çalıştığınız Ingiltere'dekı acentelerinizı desteklemeniz gerekiyor; yani belli bir komisyon ödemeniz gere- kiyor ki. bu 25-100 sterlin arasında ola- biliyor. Bizim milletımiz fakir olmasa. benim bu ücreti 400 pounda çıkarmam gerekiyor asbnda. Çünkü bizim işimiz, gücümüz bu." İngiltere'ye au pair gönderen acente sahiplerinin arasında "deneyimli au pairler" de bulunabiliyor. Artemis Au Pair Acentesi sahibi Filiz Arslan da bunlardan bin. tşletme Fakültesi me- zunu olan Arslan, Ingiltere'de au pair olarak bir buçuk yıl kalmış. Türkiye'ye dönünce. uzun bir dönem iş aradıktan sonra, böyle bir acente açmaya karar vermiş. Şubat 1992'den bu yana tngil- tere'ye 12 au pair gönderdiğjni belirten Arslan. ücret konusunda şunlan anla- tıyor: "Adaylardan, gönderme ücreti ola- rak 350 dolar ahyorum. 600 dolar alan- lar da var. Masraflannız oluyor. Özel evraklannıa özel bir kargoyla gönder- meniz gerekiyor. buradan faks geçme- niz gerekiyor. Şu an Ingiltere ile gün- düz görüşme ücretinin bir dakikası 10 bin 500 lira civannda." Arslan, temsilciligini yaptığı Jngil- tere'deki au pair acentesine "aile buldu- ğu için' belirli bir komisyon ödediğini söylüyor: " Tabii ki ödüyorv-', ama bu beh'rli bir rakam değildir. Onlar kendiieri ai- leden bir ücret abrlar, biz de burada kendimiz adaydan bir ücret alınz. Ama tabii aramızda yaptığimız gider- • Türkiye'de bugün İngiltere'ye au pair gönderen acente sayisı 10 dolayında ve bunlann her biri, adaylardan farklı ücretleralıyor. lerimiz de sözkonusu. Ne bileyim faks yolluyoruz, onlar günde bir faks yol- larken, biz tutup 5-6 tane yolluyoruz. Biz herşeyimizi faksla yaptığimız halde onlar posta ile yolluyorlar, ama ben bunu manüklı buluyorum. Türkiye'de koşullar o kadar güzel değil, ama Ingil- tere'de durum daha da berbat." Acentelerin çoğu, adaylardan aldık- lan ücret konusunda bu tür gerekçeler bulmaya çahşırken, bazılan da "Pıya- sada au pair adayından en fazla ücret alan acente" olmakla övünebiliyor. Türkiye'de au pair'liği başlatan acente- lerden Derin Lımited sahibi Adnan Derin, başvuranlardan 850 mark al- dıklannı belirterek, "Piyasada en pa- halısı biziz; yalnız bizim hizmetimiz diğerleriyle kıyaslanmaz" diyor. Bugü- ne kadar basında yer alan "kasıtlı" haberleri eteştiren Derin. daha sonra da bu 850 marklık hızmetlerinin neler olduğu konusunda, özetle şunlan söy- lüyor: "Bizim aracılığımızla giden kızımız iki sene au pair'lik yapmak zorunda- dır. Bu süre zarfında Londra'daki bü- romuz emrindedir. Gidenlerin hepsi gayet memnun dönmüştür. Zaten dön- düğünde kendini yeterli görrnüyorsa, sonraki gidişleri için ondan bir kuruş para almayız. Dört kez üstüste gönder- diğimiz kızlar var." Ulkemizde yurtdışına au pair gön- deren acenteler daha çok tstanbul, Ankara ve Izmir'de toplanmış durum- da. Bunlann önemli bir bölümünü ise, yabana dil okullanmn Türkiye temsil- ciüğini yapan acenteler oluşturuyor. Au pair'liği yan iş olarak yapan bu acentelerin yetkililerine göre, au pair'- liğin kamuoyuna kötü bir bicimde su- nulmasında, gecimini yalnızca au pair göndererek sağlayan acentelerin bü- yük payı var. Dahası, au pair acenteleri bu nedenle gençlerden daha fazla ücret alırken. kendiieri bunu bir yan iş ola- rak yaptıklan için ücretleri daha düşük tutabilıyorlar. SÜRECEK 1986 yılı kasımmdaradyasyonluçay olayına bulaşüğımızgünlerde içeriğini öğrendiğimiz, ancak yazılı metnini yeni edinebildiğimiz. bilime radyasyon , üzerinde çalışma ve yayın yasağı getiren emirname, zincirleme işletilmiş. Önce Sanayi veTicaret Bakanlıği 14.8.1986 tarihli bir yaa ile YÖK'e talimat vermiş. Aslında Bakanbk da, Başbakanüğm 26.5.1986 tarihli yazısına ve 29.5.1986 tarihli Türkiye Radyasyon Güvenliği Komitesi'nin kumlması karanna dayanıyormuş. Buna göre; a) Ulkemizde radyasyon ölçümleri, lımıtleri, zararlı etkileri ve alınacak önlemlere ilişkin kararlar, b) Dış ticaretimizin radyasyondan etkilenmemesi (özellikle gıda maddelerinin)amacıyla yapılacak işlemler. c) Dış ülkelerde radyasyon güvenliği konusunda alınan ve alınacak önlemlerin izlenmesi, bu komitenin görev kapsarru içine alınmış. Zincirleme talimatlarla YÖK'ten üniversitelere, onlardan fakültelere. böiümlere ve en sonunda öğretim üyelerine kadar ulaşan radyasyon araştırma ve yayın yapma yasaklamasının özellikle son paragrafı çok ilginç. Aynen şu ifadelere yer veriliyor " Yaada aynca, Dışişleri Bakanlığı'nın bir yazısına atıfla. Karadeniz'de radyasyon seviyesini tespit etmek üzere bazı üniversitelerin gerekli koordinasyon ve ışbirliğine riayet etmeyerek ölçümler yaptığı nın anlaşıldığı belirtilmekte. Türkiye'de radyasyon ölçümleri, sonuçlan ve etkileriyle ilgili olarak "Türkjye Radyasyon Güvenliği Komitesi"nin bilgısi ve izni dışında herhangi bir yayın yapılmaması, aynca bugüne kadar yapılan ve yapılacak çalışmalarla ilgili bilgi ve belgelerin söz konusu komiteye bildirilmesi istenmektedir. Bilgilerinizi ve gereğıni önemli rica ederim." Türkiye'de herhalde radyasyon kadar tartışılması gereken aaklı bir tablo da, tek başına bu zincirleme lalimaun kendisi olabilir. 12 Eylül sonrasmın ortamında, YÖK düzeninde bir siyasi iktidar, zincirleme bir yazılı talimatla bilimi susturabiliyor. Ülkeçapında bilim, bilim ahlâkı, sorumluluğu iştt böylesine bir talimatla yok edilebiliyor. Bilim adamlan buna boyun eğebiliyor. Radyasyon gibi can alıcı ve dünya kamuoyuna mai olmuş bir olayda, gerçeklerin halktan sakjanmasmda, ülkedeki bilim çevreleri susturulabiliyor... Türkiye'de radyasyon tahlili yaptırabiiecek bir yer buiamadığımız için, yurtdışına gitmek zorunda kaldıktan ve yurtdışı tahlil sonuçlan ile ^ayın kampanyamızı başlattıklan sonra bile Türkiye'de bilimin sesi çıkmamıştı. Bugün bile bilimden bağımsız gür sesler çıktığını söyleme şansımız yok. Olayın kamuoyuna mal olmasından sonra birkaççatlak ses, bugünlerde biraz daha fazla olmasına karşın yine çatlak ses olarak nitelendirilebilecek kadar azsayıda bağımsız ses çıkabiliyor. Buda, 12 Eylûl'ünveYÖK'ün. üniversitelerimizi, bilimi, bilim adamını, nasıl kimliksiz hale getirdiğinin aa, ancak tipik bir göstergesi oluyor. SÜRECEK ATLASTAN NAZIM ÖZSOYLU: Biziıııki tîcaret değil Özsoylu: Başvuranlardan aldığmı- zm % IO'UIHI İngilizlere ödüyoruz. Biz daha çok yurtdışındaki eğıtim okullanmn Türkiye acenteliğini yapı- yor, yanı sıra au pair de gönderiyoruz. Organizasyon ücreti olarak 250 sterlin alıyoruz. 1990 sonundan bu yana 60-70 kişiyi gönderdik. Son aylarda pek kayıt kabul etmiyoruz. İngiltere'- deki acentelerle işbirliği içinde çabşı- yoruz ve bize başvuran kişiden aldığı- mız ücretin yüzde 10'unu bu acentele- re ödüyoruz ki, bu da 30 sterlin ediyor. Diğerleri bu komisyonu ödemiyor ve "Siz veriyorsunuz, bizden de isti- yorlar. Neden veriyorsunuz?" diyorlar bize. Oysa biz, herhangi bir problem çıkma ihtimaline karşı ödüyoruz bu parayı. İngiltere'ye gidecek kişinin menfaatine yönelik bağlayıcı bir ücret olarak, bu işj ciddi yapsınlar, aileleri iyi secsinler diye ödüyoruz. Biz bu işi ticari amaçb yapmıyoruz. Normalde yalnızca bu işi yapan acen- teler, ticari amacı ön planda tutabili- yorlar, ama bizim uzmanlık alanımız yurt dışındaki eğkim okullanmn tem- silciliği olduğu için, au pairlik işine pek ticari bakamıyoruz. Bizim de işimiz yalnızca au pair gön- derrnek olsaydı, herhalde biz de onlar gibi hissederdik kendimizi. Yabancı düin gerekb'lik oluşu, kursi- yerieri, onlar da yeni firmalan yarattı Cülcin Taşkın / Cenctur Denetiın olmazsa herkes bildiğini okur İki ay öncesine kadar İngiltere'ye au pair gönderiyorduk. Bu hizmet için adaydan 400'ü peşin olmak üzere bir milyon 400 bin lira ahyorduk. Aday- lardan aldığımız ücret, piyasaya göre düşüktü. Bunun nedenı. bizim sırfau pair gönderen bir acente olmayışınuz. Biz bunu bir yan iş olarak yaptığimız için, hizmet daha ön planda geliyordu. Çünkü bizim asıl işimiz. yabana dil okullanmn temsilciliği. Çok fahiş bir fıyat hiç olmadı bizde zaten. Diğer acenteler, ücretlerinin yüksek olması- nı. kendilerince hızb servis vermeleri- nc, yani daha kısa sürede aile bulmala- nna bağhyorlar. Bu sırada dedikleri haberleşme giderleri daha fazla olabi- lir. Ama yine de o kadar yüksek olma- sının nedeni olamaz. Aslına bakarsa- nız, biz de yalnızca au pair acentesi olmuş olsaydık, belki bizde de öyle olabilirdi. O tür acenteler, sadece bu yoldan geçimlerini kazanıyorlar. Her- hangi bir denetim olmadığı için de üc- retleri istedikleri gibi belirliyorlar. Bir kurümlaşma ve denetim olmadığı sü- rece, herkes bildiğini okuyacaktır." POLITIKA VE OTESI MEHMEDKEMAL Mnapenin BoyiL.Osmanlı aydınları istiyorlardı ki Yakova'da bulunan bir Arnavut ile Necet'te bulunan bir Vahhabi'nin; Istanbul'da bulunan bir efendi ile Yemen'de bulunan birZeydi'nin; Se- lanik'te bulunan bir Yahudiyle Hicaz'da bulunan bir bede- vinin; Konya'da bulunan bir Türk'le Süleymaniye'de bulu- nan bir Kürt'ün, Adalarda bulunan bir Rum'la Van'da bulunan bir Ermeni'nin politik ve sosyal görûşleri birleş- sin... Merkezi otorite bunlar üstünde egemen olabilsin... Meşrufyet yönetimi birleştirici olacağı yerde ayırıa ve bölücü oldu. Trablusgarp, Balkan savaşı, Çanakkale mu- harebesi Osmanlıyı kırdı. Osmanlı içindeki kavimler, un surlar, azınlıklartoplanarnadı... Birinci Oünya Savaşı özlemleri bitti. Ikinci Dünya Savaşı özlemleri sonucunda başka parçalanmalar oldu. Sovyet- ler Birliği Doğu Avrupa'yı günümüze kadar kaynaştırabil- di. Tito Balkanlar'ı kurtarmıştı. Sovyetler Birliği'nin çökü- şüyle dünya pek çok ayırımlara gebedir. Balkanlar, Kaf- kaslar, Orta Asya'daki Türk devletleri darmadağındır. Tito'nun ülkesi kaynıyor. Yeni birtanım getiremezsiniz, ne olacağı belli değil!.. Amerikan Somali'yi doyuracağım derken, Sovyetler aç- lıklarını haykırıyorlar. Birleşik Devleöer Topluluğu doyu- munu Amerika'dan bekliyor. Bu karmaşanın sonu nereye varacaktır? Enftasyona ekonomik terör diyorlar, ucu Rusya'ya ulaşmıştır. Beri yandan Avrupa Tek Pazar'a hazırlanıyor. Danimar- ka, Almanya sınırındaki yazılannı kaldırıyor. Gümrük gö- revlileri geri çekiliyor Giriş çıkışlar serbest... Pasaport işlemiyor. Giriş çıkışlarda özel beyanname doldurulmu- yor. Gümrüğe tabi mallar aranmıyor. Herkes istediği yer- de iş tutacak, dükkân açacak, kimse "ne yapıyorsun" diye sormayacak. Avrupa toptuluğunun nimetlerinden tek tek, pazarlı olan herkes yararlanacak... Bir bizi almadılar Tek Pazar'a, bir biz bu nimetlerden yararlanamıyoruz. Bu gi- dişle yararlanacağımız da yok! Sınırlar gene bize kapalı, bırakın pasaportla geçmeyi, hâlâ vize üstüne vize var, hâ- lâ dışlanıyoruz. Almanya'nın Bobingen kentinde Türklerle Almanlar gül gibi yasarlarken bir minare yüzünden aralan açılmış. Türkler bir cami yapmak isterlermiş, yapmışlar. Ardından bir de minare yapmışlar. Almanlar kilisenin kulesinden yüksek minare olmaz derlermiş. özgürlük, şu bu derken minare işi epeyce büyümuş. Şimdi minareyi yıkacaklar- mış. Türkler olmaz der, Almanlar olur derlermiş... Avrupa, Tek Pazar'da birleşir, kaynaşırken bizimkiler bir minare tutturmuşlar... Çözülüp dağılıyoruz. Ortak Pazar, Avrupa Ekonomik Işbirliği, Tek Pazar... Almanya'da önce bir cami, ardından bir minare... Mina- renin uzunluğu can kulesinden uzun mu olsun? Uzun mu, kısa mı? Çan kulesi mi, minare mi? Ya, böyle işte!.. BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA: 1/ Mozart'ın, Türk müzi- ğinden etkilenerek beste- lediği ilk operası... Du- şünce 2/ Yaşar Kemal'in bir romanı. 3/ Eski Mı- sır'dh güneş tannsı... "Er- gene'nin köprüsü/Susuz- luktan bunalmış/Edirne, —'si/ Eğilmiş su içmege" (Kaygusuz Abdal). 4/ Halat ucu... İndiyum ele- mentinin simgesı. 5/ Hayvanlan sokup kana- tan bir tür sinek... Kayık- ta dümeni kullanmak için düme- nin baş tarafına takılan kol. 6/ Dar, uzun ve hafıf bir yanş kayı- ğı... Kimi giysilerin bol olması için yanlanna eklenen kumaş parçası. 7/ Tembelhk. 8/ Yapısına girdiği sözcüğe olağanın üstünde fazlabk anlamı katan yabancı önek... Dâ- hi. 9/ Şarb, türkü... Baharatlı sir- keye yaünlmış koyun etinden yapılan şiş. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ahmet Vefik Paşa'nın, Moliere'in "Le Mariage Force" adh yapıündan uyarladığı komedya. 2/ Fasıla... Yatsı namaandan sonra kılınan üç rekat rramaz. 3/ Köpek... Sağbk yönünden y< pılan genel muayene. 4/ Ahır... Kokmuş hayyan ölüsü. 5/ Ya- pılmış, gerçekleşmiş iş... Beyoglu semtine eskiden verilen ad. 6/ Iyilik, yardım. 7/ "frlanda Çumhuriyet Ordusu"... Hayat arka- daşı... Toprağın nemi. 8/ Mardin'in bir ilçesi.. Bir sayı. 9/ Dü- zenlı olarak ekim yapılan arazi... tki bonınun birbirine birleşti- rildiği yer. F 0 R S (v\ A J 0 R o u •X R. 0 T Ü J | E (C E M O •F T•A_ H Av • Â & \ •T O L U | i S •P I B \& T • o u •E D i T e Z P. —r— 1 A, YURTDIŞINDA İNGİLİZCE en ucuz NASIL ÖĞRENİLİR? En iyi metod AU PAIRIik yaparok çocuMa ve ebeveyntefiyte pratik. lisan okulunda da teonk bilgı atarak öğrenilir. Acente, uçcfc, vize, konut lonu ve okul dortH 990 pound le ki yi kalabinMz. Genış Mgı için alo deyimz. 2M 53 42 - 26143 M Derin LMŞa-MaztCTpofoSofc. 2/9tat>orwBtiyon (80700) >«}»)of/h>. ADANA 4. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN İLANEN DAVETÎYE DosyaNo: 1992/644,1992/650,1992/652,1992/653,1992/676, 1992/677,1992'694,1992/642 Davacı Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili Av. Saim Inan tarafından davahlar Nevzat öykü, Mehmet SÖzer, E. Nur Kü- tük. Nadide Kahvecioğlu, Muhammet Gürkan, Natiye Içöz, Ahmet Şarkılar ve Sevinı Tuzlaş aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargtlaması sırasında, verilen ara karan gereğince; Davalılar adına davetiyenin tebbğ edilmediği, emniyetçe de adres- len tespit edılemedığınden, adlanna ilanen davetiye çtkarülmasına karar verilmış olmakla. adı geçen davalılann duruşmanın atılı olduğu 10.2.1993 günü saat 9"da duruşmada hanr bulunmalan veya kendile- rini bir vekille temsil etürmeleri, aksi halde duruşmanın gıyaplannda yapılarak karar verileceği hususu HUMK.'nun 509. 510'uncu mad- deleri gereğince davetiye yerine kaim olmak üzere adı geçen davalıla- ra ilanen tebliğ olunur. 24.12.1992 Basın: 17003 tLAN SAKARYA3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DosyaNo: 1992/300 Davacı: KadirÇoban - Orta Mah. Çeşme Meydanı Cad. 56 - Ada- pazan. Davalı: Naziker Çoban - Madenli Köyü sakinlerinden Mehme Bektaş yanında - Erbaa'Tokat Dava: Boşanma Davacı Kadir Çoban dilekçesinde davaiı eş Naziker Çoban'ın 1991 ekim ayı içerisinde izinsız olarak evi terk ettiğini, bugüne kadar ızıne rastlanılmadığı. araştınlmasında Erbaa ilçesi Madenli Köyü sa- kinlerinden Mehmet Bektaş'la kaçüğmı veiki çocuğunu bırakan. aile düzeninin bozulmasma sebep veren eşinden boşanmasına karar veril- mesini istemiştir. Tüm aramalara rağmen davab Naziker Çoban adına duruşma gû- nûnü içeren davetiye. adresinde bulunamaması nedeniyle tebliğ edile- memiştir. Davalı Naziker Çoban'ın duruşma günü olan 23.2.1993 günü saat 14.00'de mahkememizde hazır bulunması, dava ile ilgili delilleri mev- cut ise delillerini ve tanıklannı bildirmesi ya kendini ya da vekil ile temsil ettirmesi aksi takdirde duruşmanın gıyabmda görülüp bitirile- ceği Tebligat Kanunu'nun 29. maddesi gereğince dava dilekçesi ve duruşma günü davetiyesı yerine geçerlı olmak üzere ilan olunur. Basın: 45106
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle