Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 OCAK1993 PAZARTESİ
DIZIYAZI
Kim korkar
padyasyondan
ŞÜKRAN KETENCt
Felaket saklanacaaak;saklaVUZYÜ/.F.
umhuriyet
dosy;
ŞAVAŞ YIL|
[urkiye'de bakkaldan aldığımız çaylan Batı Berlin'de tahlil ettirdik
I Ölçülen çaylarda yüksek I Hangi tarihli çaydan, ne kadar I Yüksek radyasyonlu çayıni
_ oranda radyasyon çıktı I radyasyon çıkacağıpiyangogibi Msürekli içimi sağlığa zarark]
5 ARALIK 1986 - Türfciye'de radyasyon tahliii yaptırabilecek bir yer buiamadığımız için, yurtdtşma gitmek zonmda
kaldıktan ve yurtdışı tahlil sonuçlanyla yaym kampanyamızı başiattıktan sonra bile Türkiye'de bilimin sesi çıkmanuştı
Radyasyomı Âlmanya'da ölçtürdük
Devlet, Doğu Karadeniz yöresinde
kirliliğe yol açan, insan sağhğını tehdit
eden radyasyon yüklü bulutlan sakla-
makla kalmadt. Yüksek radyasyonlu
çayı bilc bıle halka içirdi. Çayda, fındık-
taki radyasyon anlaşılamasın diye YÖK
aracılığı ile üniversitelere araşürma, ya-
yın yasağı konuldu. Bizim bu nedenle
yuri dışında tahlil yaptırarak 5 aralık
1986'da başlattığımız, çayda yüksek
radyasyonu kanıtlayan yayınlann ardın-
dan da, radyasyonlu çay üretimi ve satışı
sürdürüldü. Arahksız süren bclgeli ya-
yınlanmız ve basının da katıldığı kam-
panyadan çok sonra ancak radyasyonlu
çaylar için imha karan verildi.
Çay-Kur'un clinde 1986 ürünü 145
bin ton yüksek radyasyonlu çay vardı.
flk üretim durdurma karan noktasına
gelindığinde elde 58 bin ton stok kalmış-
tı. Ondan sonra da kaçak çıkmış olmalı
ki bugünkü toprağa gömülü radyasyon-
lu çay stoğu 26 bin tona kadar inmiş bu-
lunuyor. Tamamı halka içınlen özel
sektör üretimini de katınca, 130 bin ton
kadar yüksek radyasyonlu çayı afiyetle
icmiş oluyoruz.
İşte dönemin Türkiye Atom
Encrjisi Kurumu Başkanı Prof. Ahmed
Yüksel Özemre'nin geçtiğimiz haftalar-
daki tartışmalar sirasında savunma adı-
na yaptığı yazılı açıklamamn ilgjli bölü-
mü aynen şöyle:
süt gibi çaydan daha fazla tüketilen bir
gıda maddesi için AT ülkelerinde hamile
kadınlar ve I yaşından küçük çocuklann
litre başına almalanna müsade edilen en
üst radyasyon sınındır."
Tabii bütün bu açıklamalar bugün
böyle yapılıyor. O tarihlerde biz ne Do-
ğu Karadeniz'i kirleten buluttan, ne de
bize radyasyonlu çay içirme karanndan
haberliydik. llk bilgilenme, ya da şpk
fındığımıza gelen ambargo ile oldu. Dı-
şarda yapılan ölçümlerde fındıklanmız-
da 600 bekercl üstünde, 1500'lere dogru
seyreden radyasyon çıkmıştı. Bu tür gj-
dalar için Avrupa'nın ithalatta koyduğu
sinır 600 bekereldi. tç kuUanımlannda,
hele de kirlenmemiş ürün bulmakta zor-
landıklannda bu sının da kısa dönemli
olarak aşıyorlardı. Fındık kilolarla ve
sürekli yenmediğine göre fazlaca bir teh-
like yoktu. Elbette bir ihracat sorunu
vardı. Fındıktaki kirlenmeyi yaz boyun-
ca haber yaptık, ancak bir karar ya da
yanıt niteliğinde ses alamadık.
Özemre'nin varsaytmınm aksine, Türk tophnmı, sütten çok çay içiyordu. Cs-
telik, sözde tecrit edildikleri yerierdeo, bazı açıkgözler tarafından 'her nasılsa'
almarak getirildiğini hesaba bile katmadan, sürekli içiyor, içiyordu.
Kasım ortalannda çayla ilgili asıl bü-
yük bomba patladı. Almanya'da satılan
Türk çaylannda 60 bin bekerelle ölçülen
yüksek miktarda radyasyon çıkmıştı.
Anlaşılan Çay-Kur yönetimi de üreti-
min ilk ayiannda radyasyonla ilgili uya-
nlmamış, daha kaliteü olsun diye mayıs
sürgünü ağırtıklı çaydan paketleme ya-
parak yurt dışına ihraç etmişti. Çünkü
Almanya haberinin ardından piyasadan
çay alıp özel tahlil yapan uzmanlar, olayı
bize duyurduklannda 25 bin- 45 bin be-
kerel arasında değişen ölçümlerde rad-
yasyon bulduklannı bildirdiler. Biz de
bu özel bilgileri kanıtlayabilmek için al-
dığımız örneklerle yurt dışırun yolunu
tuttuk. Türk kamu oyu bize radyasyon-
lu çay icınldığmı. Almanya'da yapürdı-
ğırnız ve piyasadan toplanmış çay örnek-
lerine dayalı tahlil sonuçlannı acıklama-
ya başladığımız ilki 5 aralık tarihli
yayınlarla öğrendi. özemre, yukardaki
açıklamasında harmanlamada 12.500
bekerellik bir üst sının tuturmaktan,
radyasyon miktannda insaflı davran-
maktan söz ediyor. Ancak bizim piyasa-
da toplattığımız çaylann analızınde 25
bin bekerele kadar varan radyasyon
miktarlan çıkmıştı. Anlaşılıyor ki bu in-
saflı gördüklcri sınır ölçüsünü de olayı
kamu oyuna yansıtmamızdan sonra uy-
gulamaya koymuş olmalılar.
Paru Jaha değerli
"1986 yılı ekim ayında Çay-Kur"un
depolannda 1985'den kalmış 55 bin ton
radyasyonsuz çay ile 1986 ürünü paket-
lenmeğe hazır ve 0 ile 89 bin bekerel dü-
zeyinde radyasyon içeren 145 bin ton çay
vardı. Türkiye'nin bir yıllık çay tüketimi
ise 115 bin ton olduğuna göre, sağduyu,
bu 55 bin ton radyasyonsuz çay ile yeni
ürünün radyasyonsuz ve en az radyas-
yonlu kısımlannı harmanlıyarak rad-
yasyon sağlığı açısmdan herhangi bir
zarara yol açmayacak şekilde 115 bin
ton çay elde etmeye amirdi."
Özemre. bunu nasıl yaptıklannı ise
şöyle anlatıyor:
"Bunun için TAEK, yetkisini kulla-
narak, çayın paketlenmesinden önoe
uygulanmak üzere bir "türetilmiş müda-
hafe seviyesi" üretti. Bu paketlenmiş
kuru çayın kilosunda en çok 12 bin 500
bekerel düzeyinde bir radyasyon bulun-
masına müsade ediyordu. Zira kuru çay
Türk usulü demlendiğınde. çayın demi-
nin bir litresinde 370 bekerel İcadar bir
radyasyon bulunmaktadır. Bu değer ise.
Yuptdışında
İ n g i I i zc e
nasıl öğrenilir?
FİGEN ATALAY
HÜRRİYETUYMAZ
-9-
British Council
denetimlî okullar
Hurtwood House
Holmbury St. Mary
Dorking,SurreyRH5 6NU
tel: 9.9.44483 27 74 16
faks: 9.9.44 483 26 75 86
Başvuru: K. R. B. Jackson
Haftahk kurs ücreti: 575
pound
Interlink School oj English
126 Richmond Park Road,
Boumemouth. BH8 8TH
tel: 9.9.44 202 29 09 83
faks: 9.9.44 202 29 11 41
Başvuru: James Milson
Haftahk kurs ücreti: 104-156
pound
Intemational College
7/9 Palace Gate, London W8 5LS
tel: 9.9.44 71 58194 85
faks: 9.9.44 715899406
Başvuru: Peter Templeton
Haftalık kurs ücreti: 120 pound
Intemational Community School
4 York Terrace East, Regent's
Park,
London, NW1 4PT
tel: 9.9.44 71 935 1206
faks: 9.9.44 71 935 79 15
Başvuru: Mr Russell David
Haftahk kurs ücreti: 157 pound
Intemational House Hastings
White Rock, Hastings,
EastSussex,TN341JY
tel: 9.9.44 424 72 01 00
faks: 9.9.44 424 72 03 23
Başvuru: Maurice Contin
Haftalık kurs ücreti: 115-200
pound
Intemational House Northumbria
14-18 Stowell Street,
Newcastle-upon-TyneNEl 4XO
tel: 9.9.44 91 232 95 51
faks: 9.9.4491 232 11 26
Başvuru: Ms Gill Mitchell
Haftahk kurs ücreti: 100.38-138.
25 pound
Doç. Arayıcrnın
telefondaki son sözü: Ne haliıı varsa gör
Gününü dün konuşurken
de anımsayamadık. Kasım
ortalannda bir sabahtı. Se-
miha'nın "Bütün gece be-
nım uykum kaçtı. Biraz da
sen uyuma" diyen sesi ile
uyandım. Arkadaşrm Semi-
ha. okur için bu konuda
önemli olan kimligi ile tst.
Cniv. Müh. Fak. Kimya
Mühendisliği Bölümü do-
çenti Semiha Arayıa. elle-
rindeki ve piyasadan topla-
dıklan çaylarda çok yüksek
oranlarda radyasyon bul-
duklannı, ancak üniversite
öğretim üyelerine araştırma
yapma ve açıklamamn ya-
saklandığını anlatıyordu.
"'Benden sorumluluk gitti.
ne yaparsan yap" sözleri ile
telefonu kapatıyordu.
Doç. Semiha Arayıa'dan
• Doç. Semiha
Arayıa'dan bugün
ancak adını da
açıklayarak, o tarihte
olanlan yazmak üzere.
anlatmasını
isteyebildim. Öyküsü
çok yalın, yeterince
açıkveİcısaydı...
bugün ancak adını da açık-
layarak, o tarihte olanlan
yazmak üzere anlatmasını
isteyebildim. öyküsü çok
yalın, yeterince acık ve kı-
saydı...
Aynı fakültenin kimya
bölümünden o tarihte araş-
tırma görevlisi olan Dr Gül-
ten Atun'a, bölüm başkanı
Prof. Sacide Baykut, bilgi-
lendirme anlamındaYÖK'-
ten gelmiş bir yazıh talimatı
okumuş. Hani son haftalar-
da çok tartışılan bilime Ka-
radeniz'de radyasyona iliş-
kin araştırma yapmayı
yasaklayan talimat. Rad-
yasyon bulutundan aylar
sonra YÖK'ten böyle bir ya-
saklamanın gelmiş olması-
nın anlammı tartışmışlar.
Yeni bilinmeyen özel bir du-
rum olması gerektiği sonu-
cuna varmışlar. Semiha
Arayıcı çocuklan ile birlıkle
tatilini Rize'de geçirmiş ol-
duğu için biraz daha fazla
kaygılanmış. Evinde Rize'ye
gıdenler için gelenek olan ve
dostlara dağıtılan özel pa-
ketlenmiş caylardan varmış.
Onlan tahlil etmeye karar
vermişler. 45 bin bekerete
varan yüksekradyasyonbu-
lunca ne yapacaklannı şaşır-
mışlar. Piyasadan çay ör-
nekleri almışlar. 1985 amba-
lajlılannda bile 10 bin
bekerel üzerinde, daha yük-
seklere de çıkan sonuçlar alı-
nıyormuş.
Durumu değerlendırmem
için bana bildiren Arayıcı ve
Atun'a teşekkür ederim.
Au pair'liğinfarklı bedelleriDoğan au pair acentesi, tngiltere'ye
yılda yaklaşık 50-60 kişi gönderiyor.
Adaylardan ise toplam 300 pound alı-
yor. Ccretin yüksek olduğu hatırlatıl-
dığında acehte sahibi Hüseyin Doğan,
gülerek "Ucuz etin yahnisi kötü olur.
Bizim hizmetimiz İcaliteli" diyor ve
şunlan söylüyor: " Au pairükte zaman
çok önemlidir. Başvuran kişiler bekle-
mek istemezler. Biz digerlerine göre
daha seri şekilde aile buluruz ve gön-
derdiğimiz kişilerin gidişlerinde a'dan
z'ye her şeyiyle ilgileniriz. Avrupa'da
Türk kızlanna talep var, ancak sizın
şahsi olarak çalıştığınız Ingiltere'dekı
acentelerinizı desteklemeniz gerekiyor;
yani belli bir komisyon ödemeniz gere-
kiyor ki. bu 25-100 sterlin arasında ola-
biliyor. Bizim milletımiz fakir olmasa.
benim bu ücreti 400 pounda çıkarmam
gerekiyor asbnda. Çünkü bizim işimiz,
gücümüz bu."
İngiltere'ye au pair gönderen acente
sahiplerinin arasında "deneyimli au
pairler" de bulunabiliyor. Artemis Au
Pair Acentesi sahibi Filiz Arslan da
bunlardan bin. tşletme Fakültesi me-
zunu olan Arslan, Ingiltere'de au pair
olarak bir buçuk yıl kalmış. Türkiye'ye
dönünce. uzun bir dönem iş aradıktan
sonra, böyle bir acente açmaya karar
vermiş. Şubat 1992'den bu yana tngil-
tere'ye 12 au pair gönderdiğjni belirten
Arslan. ücret konusunda şunlan anla-
tıyor:
"Adaylardan, gönderme ücreti ola-
rak 350 dolar ahyorum. 600 dolar alan-
lar da var. Masraflannız oluyor. Özel
evraklannıa özel bir kargoyla gönder-
meniz gerekiyor. buradan faks geçme-
niz gerekiyor. Şu an Ingiltere ile gün-
düz görüşme ücretinin bir dakikası 10
bin 500 lira civannda."
Arslan, temsilciligini yaptığı Jngil-
tere'deki au pair acentesine "aile buldu-
ğu için' belirli bir komisyon ödediğini
söylüyor:
" Tabii ki ödüyorv-', ama bu beh'rli
bir rakam değildir. Onlar kendiieri ai-
leden bir ücret abrlar, biz de burada
kendimiz adaydan bir ücret alınz.
Ama tabii aramızda yaptığimız gider-
• Türkiye'de bugün
İngiltere'ye au pair gönderen
acente sayisı 10 dolayında ve
bunlann her biri, adaylardan
farklı ücretleralıyor.
lerimiz de sözkonusu. Ne bileyim faks
yolluyoruz, onlar günde bir faks yol-
larken, biz tutup 5-6 tane yolluyoruz.
Biz herşeyimizi faksla yaptığimız halde
onlar posta ile yolluyorlar, ama ben
bunu manüklı buluyorum. Türkiye'de
koşullar o kadar güzel değil, ama Ingil-
tere'de durum daha da berbat."
Acentelerin çoğu, adaylardan aldık-
lan ücret konusunda bu tür gerekçeler
bulmaya çahşırken, bazılan da "Pıya-
sada au pair adayından en fazla ücret
alan acente" olmakla övünebiliyor.
Türkiye'de au pair'liği başlatan acente-
lerden Derin Lımited sahibi Adnan
Derin, başvuranlardan 850 mark al-
dıklannı belirterek, "Piyasada en pa-
halısı biziz; yalnız bizim hizmetimiz
diğerleriyle kıyaslanmaz" diyor. Bugü-
ne kadar basında yer alan "kasıtlı"
haberleri eteştiren Derin. daha sonra
da bu 850 marklık hızmetlerinin neler
olduğu konusunda, özetle şunlan söy-
lüyor:
"Bizim aracılığımızla giden kızımız
iki sene au pair'lik yapmak zorunda-
dır. Bu süre zarfında Londra'daki bü-
romuz emrindedir. Gidenlerin hepsi
gayet memnun dönmüştür. Zaten dön-
düğünde kendini yeterli görrnüyorsa,
sonraki gidişleri için ondan bir kuruş
para almayız. Dört kez üstüste gönder-
diğimiz kızlar var."
Ulkemizde yurtdışına au pair gön-
deren acenteler daha çok tstanbul,
Ankara ve Izmir'de toplanmış durum-
da. Bunlann önemli bir bölümünü ise,
yabana dil okullanmn Türkiye temsil-
ciüğini yapan acenteler oluşturuyor.
Au pair'liği yan iş olarak yapan bu
acentelerin yetkililerine göre, au pair'-
liğin kamuoyuna kötü bir bicimde su-
nulmasında, gecimini yalnızca au pair
göndererek sağlayan acentelerin bü-
yük payı var. Dahası, au pair acenteleri
bu nedenle gençlerden daha fazla ücret
alırken. kendiieri bunu bir yan iş ola-
rak yaptıklan için ücretleri daha düşük
tutabilıyorlar.
SÜRECEK
1986 yılı kasımmdaradyasyonluçay
olayına bulaşüğımızgünlerde içeriğini
öğrendiğimiz, ancak yazılı metnini yeni
edinebildiğimiz. bilime radyasyon
, üzerinde çalışma ve yayın yasağı getiren
emirname, zincirleme işletilmiş.
Önce Sanayi veTicaret Bakanlıği
14.8.1986 tarihli bir yaa ile YÖK'e
talimat vermiş. Aslında Bakanbk da,
Başbakanüğm 26.5.1986 tarihli
yazısına ve 29.5.1986 tarihli Türkiye
Radyasyon Güvenliği Komitesi'nin
kumlması karanna dayanıyormuş.
Buna göre;
a) Ulkemizde radyasyon ölçümleri,
lımıtleri, zararlı etkileri ve alınacak
önlemlere ilişkin kararlar, b) Dış
ticaretimizin radyasyondan
etkilenmemesi (özellikle gıda
maddelerinin)amacıyla yapılacak
işlemler.
c) Dış ülkelerde radyasyon güvenliği
konusunda alınan ve alınacak
önlemlerin izlenmesi, bu komitenin
görev kapsarru içine alınmış.
Zincirleme talimatlarla YÖK'ten
üniversitelere, onlardan fakültelere.
böiümlere ve en sonunda öğretim
üyelerine kadar ulaşan radyasyon
araştırma ve yayın yapma
yasaklamasının özellikle son paragrafı
çok ilginç. Aynen şu ifadelere yer
veriliyor
" Yaada aynca, Dışişleri Bakanlığı'nın
bir yazısına atıfla. Karadeniz'de
radyasyon seviyesini tespit etmek üzere
bazı üniversitelerin gerekli
koordinasyon ve ışbirliğine riayet
etmeyerek ölçümler yaptığı nın
anlaşıldığı belirtilmekte. Türkiye'de
radyasyon ölçümleri, sonuçlan ve
etkileriyle ilgili olarak "Türkjye
Radyasyon Güvenliği Komitesi"nin
bilgısi ve izni dışında herhangi bir yayın
yapılmaması, aynca bugüne kadar
yapılan ve yapılacak çalışmalarla ilgili
bilgi ve belgelerin söz konusu komiteye
bildirilmesi istenmektedir.
Bilgilerinizi ve gereğıni önemli rica
ederim."
Türkiye'de herhalde radyasyon kadar
tartışılması gereken aaklı bir tablo da,
tek başına bu zincirleme lalimaun
kendisi olabilir. 12 Eylül sonrasmın
ortamında, YÖK düzeninde bir siyasi
iktidar, zincirleme bir yazılı talimatla
bilimi susturabiliyor. Ülkeçapında
bilim, bilim ahlâkı, sorumluluğu iştt
böylesine bir talimatla
yok edilebiliyor.
Bilim adamlan buna boyun eğebiliyor.
Radyasyon gibi can alıcı ve dünya
kamuoyuna mai olmuş bir olayda,
gerçeklerin halktan sakjanmasmda,
ülkedeki bilim çevreleri
susturulabiliyor...
Türkiye'de radyasyon tahlili
yaptırabiiecek bir yer buiamadığımız
için, yurtdışına gitmek zorunda
kaldıktan ve yurtdışı
tahlil sonuçlan ile
^ayın kampanyamızı başlattıklan
sonra bile Türkiye'de bilimin sesi
çıkmamıştı. Bugün bile bilimden
bağımsız gür sesler çıktığını söyleme
şansımız yok. Olayın kamuoyuna mal
olmasından sonra birkaççatlak ses,
bugünlerde biraz daha fazla olmasına
karşın yine çatlak ses olarak
nitelendirilebilecek kadar azsayıda
bağımsız ses çıkabiliyor. Buda, 12
Eylûl'ünveYÖK'ün.
üniversitelerimizi, bilimi, bilim
adamını, nasıl kimliksiz hale
getirdiğinin aa, ancak tipik bir
göstergesi oluyor.
SÜRECEK
ATLASTAN NAZIM ÖZSOYLU:
Biziıııki tîcaret değil
Özsoylu: Başvuranlardan aldığmı-
zm % IO'UIHI İngilizlere ödüyoruz.
Biz daha çok yurtdışındaki eğıtim
okullanmn Türkiye acenteliğini yapı-
yor, yanı sıra au pair de gönderiyoruz.
Organizasyon ücreti olarak 250 sterlin
alıyoruz. 1990 sonundan bu yana
60-70 kişiyi gönderdik. Son aylarda
pek kayıt kabul etmiyoruz. İngiltere'-
deki acentelerle işbirliği içinde çabşı-
yoruz ve bize başvuran kişiden aldığı-
mız ücretin yüzde 10'unu bu acentele-
re ödüyoruz ki, bu da 30 sterlin ediyor.
Diğerleri bu komisyonu ödemiyor
ve "Siz veriyorsunuz, bizden de isti-
yorlar. Neden veriyorsunuz?" diyorlar
bize. Oysa biz, herhangi bir problem
çıkma ihtimaline karşı ödüyoruz bu
parayı. İngiltere'ye gidecek kişinin
menfaatine yönelik bağlayıcı bir ücret
olarak, bu işj ciddi yapsınlar, aileleri
iyi secsinler diye ödüyoruz.
Biz bu işi ticari amaçb yapmıyoruz.
Normalde yalnızca bu işi yapan acen-
teler, ticari amacı ön planda tutabili-
yorlar, ama bizim uzmanlık alanımız
yurt dışındaki eğkim okullanmn tem-
silciliği olduğu için, au pairlik işine pek
ticari bakamıyoruz.
Bizim de işimiz yalnızca au pair gön-
derrnek olsaydı, herhalde biz de onlar
gibi hissederdik kendimizi.
Yabancı düin gerekb'lik oluşu, kursi-
yerieri, onlar da yeni firmalan yarattı
Cülcin Taşkın / Cenctur
Denetiın olmazsa
herkes
bildiğini okur
İki ay öncesine kadar İngiltere'ye au
pair gönderiyorduk. Bu hizmet için
adaydan 400'ü peşin olmak üzere bir
milyon 400 bin lira ahyorduk. Aday-
lardan aldığımız ücret, piyasaya göre
düşüktü. Bunun nedenı. bizim sırfau
pair gönderen bir acente olmayışınuz.
Biz bunu bir yan iş olarak yaptığimız
için, hizmet daha ön planda geliyordu.
Çünkü bizim asıl işimiz. yabana dil
okullanmn temsilciliği. Çok fahiş bir
fıyat hiç olmadı bizde zaten. Diğer
acenteler, ücretlerinin yüksek olması-
nı. kendilerince hızb servis vermeleri-
nc, yani daha kısa sürede aile bulmala-
nna bağhyorlar. Bu sırada dedikleri
haberleşme giderleri daha fazla olabi-
lir. Ama yine de o kadar yüksek olma-
sının nedeni olamaz. Aslına bakarsa-
nız, biz de yalnızca au pair acentesi
olmuş olsaydık, belki bizde de öyle
olabilirdi. O tür acenteler, sadece bu
yoldan geçimlerini kazanıyorlar. Her-
hangi bir denetim olmadığı için de üc-
retleri istedikleri gibi belirliyorlar. Bir
kurümlaşma ve denetim olmadığı sü-
rece, herkes bildiğini okuyacaktır."
POLITIKA VE OTESI
MEHMEDKEMAL
Mnapenin BoyiL.Osmanlı aydınları istiyorlardı ki Yakova'da bulunan bir
Arnavut ile Necet'te bulunan bir Vahhabi'nin; Istanbul'da
bulunan bir efendi ile Yemen'de bulunan birZeydi'nin; Se-
lanik'te bulunan bir Yahudiyle Hicaz'da bulunan bir bede-
vinin; Konya'da bulunan bir Türk'le Süleymaniye'de bulu-
nan bir Kürt'ün, Adalarda bulunan bir Rum'la Van'da
bulunan bir Ermeni'nin politik ve sosyal görûşleri birleş-
sin... Merkezi otorite bunlar üstünde egemen olabilsin...
Meşrufyet yönetimi birleştirici olacağı yerde ayırıa ve
bölücü oldu. Trablusgarp, Balkan savaşı, Çanakkale mu-
harebesi Osmanlıyı kırdı. Osmanlı içindeki kavimler, un
surlar, azınlıklartoplanarnadı...
Birinci Oünya Savaşı özlemleri bitti. Ikinci Dünya Savaşı
özlemleri sonucunda başka parçalanmalar oldu. Sovyet-
ler Birliği Doğu Avrupa'yı günümüze kadar kaynaştırabil-
di. Tito Balkanlar'ı kurtarmıştı. Sovyetler Birliği'nin çökü-
şüyle dünya pek çok ayırımlara gebedir. Balkanlar, Kaf-
kaslar, Orta Asya'daki Türk devletleri darmadağındır.
Tito'nun ülkesi kaynıyor. Yeni birtanım getiremezsiniz, ne
olacağı belli değil!..
Amerikan Somali'yi doyuracağım derken, Sovyetler aç-
lıklarını haykırıyorlar. Birleşik Devleöer Topluluğu doyu-
munu Amerika'dan bekliyor. Bu karmaşanın sonu nereye
varacaktır? Enftasyona ekonomik terör diyorlar, ucu
Rusya'ya ulaşmıştır.
Beri yandan Avrupa Tek Pazar'a hazırlanıyor. Danimar-
ka, Almanya sınırındaki yazılannı kaldırıyor. Gümrük gö-
revlileri geri çekiliyor Giriş çıkışlar serbest... Pasaport
işlemiyor. Giriş çıkışlarda özel beyanname doldurulmu-
yor. Gümrüğe tabi mallar aranmıyor. Herkes istediği yer-
de iş tutacak, dükkân açacak, kimse "ne yapıyorsun" diye
sormayacak. Avrupa toptuluğunun nimetlerinden tek tek,
pazarlı olan herkes yararlanacak... Bir bizi almadılar Tek
Pazar'a, bir biz bu nimetlerden yararlanamıyoruz. Bu gi-
dişle yararlanacağımız da yok! Sınırlar gene bize kapalı,
bırakın pasaportla geçmeyi, hâlâ vize üstüne vize var, hâ-
lâ dışlanıyoruz.
Almanya'nın Bobingen kentinde Türklerle Almanlar gül
gibi yasarlarken bir minare yüzünden aralan açılmış.
Türkler bir cami yapmak isterlermiş, yapmışlar. Ardından
bir de minare yapmışlar. Almanlar kilisenin kulesinden
yüksek minare olmaz derlermiş. özgürlük, şu bu derken
minare işi epeyce büyümuş. Şimdi minareyi yıkacaklar-
mış. Türkler olmaz der, Almanlar olur derlermiş...
Avrupa, Tek Pazar'da birleşir, kaynaşırken bizimkiler
bir minare tutturmuşlar... Çözülüp dağılıyoruz.
Ortak Pazar, Avrupa Ekonomik Işbirliği, Tek Pazar...
Almanya'da önce bir cami, ardından bir minare... Mina-
renin uzunluğu can kulesinden uzun mu olsun?
Uzun mu, kısa mı? Çan kulesi mi, minare mi? Ya, böyle
işte!..
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA:
1/ Mozart'ın, Türk müzi-
ğinden etkilenerek beste-
lediği ilk operası... Du-
şünce 2/ Yaşar Kemal'in
bir romanı. 3/ Eski Mı-
sır'dh güneş tannsı... "Er-
gene'nin köprüsü/Susuz-
luktan bunalmış/Edirne,
—'si/ Eğilmiş su içmege"
(Kaygusuz Abdal). 4/
Halat ucu... İndiyum ele-
mentinin simgesı. 5/
Hayvanlan sokup kana-
tan bir tür sinek... Kayık-
ta dümeni kullanmak için düme-
nin baş tarafına takılan kol. 6/
Dar, uzun ve hafıf bir yanş kayı-
ğı... Kimi giysilerin bol olması için
yanlanna eklenen kumaş parçası.
7/ Tembelhk. 8/ Yapısına girdiği
sözcüğe olağanın üstünde fazlabk
anlamı katan yabancı önek... Dâ-
hi. 9/ Şarb, türkü... Baharatlı sir-
keye yaünlmış koyun etinden
yapılan şiş.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Ahmet Vefik Paşa'nın, Moliere'in "Le Mariage Force" adh
yapıündan uyarladığı komedya. 2/ Fasıla... Yatsı namaandan
sonra kılınan üç rekat rramaz. 3/ Köpek... Sağbk yönünden y<
pılan genel muayene. 4/ Ahır... Kokmuş hayyan ölüsü. 5/ Ya-
pılmış, gerçekleşmiş iş... Beyoglu semtine eskiden verilen ad. 6/
Iyilik, yardım. 7/ "frlanda Çumhuriyet Ordusu"... Hayat arka-
daşı... Toprağın nemi. 8/ Mardin'in bir ilçesi.. Bir sayı. 9/ Dü-
zenlı olarak ekim yapılan arazi... tki bonınun birbirine birleşti-
rildiği yer.
F
0
R
S
(v\
A
J
0
R
o
u
•X
R.
0
T
Ü
J
|
E
(C
E
M
O
•F
T•A_
H
Av
•
Â
&
\
•T
O
L
U
|
i
S
•P
I
B
\&
T
•
o
u
•E
D
i
T
e
Z
P.
—r—
1
A,
YURTDIŞINDA İNGİLİZCE en ucuz NASIL ÖĞRENİLİR?
En iyi metod AU PAIRIik yaparok çocuMa ve ebeveyntefiyte pratik.
lisan okulunda da teonk bilgı atarak öğrenilir.
Acente, uçcfc, vize, konut lonu ve okul dortH
990 pound le ki yi kalabinMz.
Genış Mgı için alo deyimz. 2M 53 42 - 26143 M
Derin LMŞa-MaztCTpofoSofc. 2/9tat>orwBtiyon (80700) >«}»)of/h>.
ADANA 4. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN İLANEN DAVETÎYE
DosyaNo: 1992/644,1992/650,1992/652,1992/653,1992/676,
1992/677,1992'694,1992/642
Davacı Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili Av. Saim
Inan tarafından davahlar Nevzat öykü, Mehmet SÖzer, E. Nur Kü-
tük. Nadide Kahvecioğlu, Muhammet Gürkan, Natiye Içöz, Ahmet
Şarkılar ve Sevinı Tuzlaş aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının
yapılan yargtlaması sırasında, verilen ara karan gereğince;
Davalılar adına davetiyenin tebbğ edilmediği, emniyetçe de adres-
len tespit edılemedığınden, adlanna ilanen davetiye çtkarülmasına
karar verilmış olmakla. adı geçen davalılann duruşmanın atılı olduğu
10.2.1993 günü saat 9"da duruşmada hanr bulunmalan veya kendile-
rini bir vekille temsil etürmeleri, aksi halde duruşmanın gıyaplannda
yapılarak karar verileceği hususu HUMK.'nun 509. 510'uncu mad-
deleri gereğince davetiye yerine kaim olmak üzere adı geçen davalıla-
ra ilanen tebliğ olunur. 24.12.1992
Basın: 17003
tLAN
SAKARYA3.ASLİYE
HUKUK MAHKEMESİ
DosyaNo: 1992/300
Davacı: KadirÇoban - Orta Mah. Çeşme Meydanı Cad. 56 - Ada-
pazan.
Davalı: Naziker Çoban - Madenli Köyü sakinlerinden Mehme
Bektaş yanında - Erbaa'Tokat
Dava: Boşanma
Davacı Kadir Çoban dilekçesinde davaiı eş Naziker Çoban'ın
1991 ekim ayı içerisinde izinsız olarak evi terk ettiğini, bugüne kadar
ızıne rastlanılmadığı. araştınlmasında Erbaa ilçesi Madenli Köyü sa-
kinlerinden Mehmet Bektaş'la kaçüğmı veiki çocuğunu bırakan. aile
düzeninin bozulmasma sebep veren eşinden boşanmasına karar veril-
mesini istemiştir.
Tüm aramalara rağmen davab Naziker Çoban adına duruşma gû-
nûnü içeren davetiye. adresinde bulunamaması nedeniyle tebliğ edile-
memiştir.
Davalı Naziker Çoban'ın duruşma günü olan 23.2.1993 günü saat
14.00'de mahkememizde hazır bulunması, dava ile ilgili delilleri mev-
cut ise delillerini ve tanıklannı bildirmesi ya kendini ya da vekil ile
temsil ettirmesi aksi takdirde duruşmanın gıyabmda görülüp bitirile-
ceği Tebligat Kanunu'nun 29. maddesi gereğince dava dilekçesi ve
duruşma günü davetiyesı yerine geçerlı olmak üzere ilan olunur.
Basın: 45106