Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 EYLÜL1992 PAZARTESİ
12 DIZIYAZI
Gandhi ölüm köprüsünden geçişini askıya alacak ve sonbir mesaj iletecektir:
Aldatıcılar kendilerini aldatırlar
Yazıınızın bu noktasına geldiğımıze
göre. son yıllarda, artık bütün Batı sol-
culannın bu ipek adamı cana yakın
bulduğunu da ilan etmeliyiz. Onun bir
merkeze, bir odağa bağlanma (centra-
lisation) düşüncesine karşı olmasını da
görmeziikten geimişler, doktrinlerinin
dinsel yanını bir kenara itelemişlerdir.
Şiddete yer vermeyen direnme kura-
mını da sonunda birçok aydın benim-
semiştir.,
Burada bir de, Gandhi'nin yaşamı-
nı, Hindistan'daki Hindularla Müslü-
manlann birbirlerine ayak oyunu çe-
virmelerini ortadan kaldırmaya ada-
dığını bir kez daha belirtmeliyiz. Onun
gerçek siyasal ereği ise Hindistan'daki
îngiliz sömürgeciliğine banş yolu ile
son vermekti. Zaman zaman oruç tu-
tacak, hapislerde yatacak, birçok sı-
kıntılar çekecek. ama sonunda amacı-
na ulaşacaktır.
Ve dostluk gerçekleşiyor
Evet. sonunda İngilizler Hindistan'ı
dövüşmeden bırakıp giderler. Yani
Hindistan'da 1947 yıhnda, biri Hindu,
öbürû Müslümanlann kurduğu iki ay-
n cumhuriyet, Îngiliz Imparatorluğu'-
nun yerine geçer. Hindular Hindistan,
Müslümanlar da Pakistan yurttaşı
adını alır.
Bu olaydan bir yıl öncesine değin
hiçbir gözlemci böyle bir şeyi aklına
getirmiyordu. Bu, biraz da Işçi Par-
tisi'nin İngiltere'nin başında olmasın-
dan ileri gelmiştir. Churchill'in başba-
kanhğındakı tutucu hükümet zama-
nında elbet böyle bir şey olamazdı.
VJandhi düşlerinin
sadece bir bölümünün
gerçekleştiğini
görebilmiştir. Hindistan
özgürlüğüne kavuşmuş,
ama bir arada yaşama
isteği masallarda
kalmıştır..
Şunu da unutmamalı ki, 1945'te.
Gandhi'nin kişisel etkisiyle, İngiltere"-
de Hindistan'ın özgürlüğünden yana
güçlü bir kamuoyu belirmiştir. Sonun-
da da fngiltere ile Hindistan iki dost
GANDHİ
y a d a
HİNT KİRAZININ
GÖLGESİNDE
SALÂH. BİRSEL
devlet olur. Bu da, Gandhi'nin yıllarca
savaşımını inatla, ama kinsiz olarak
yürütmesinden doğmuştur. Gelgele-
lim Hindularla Müslümanlar aynı
bayrak altında birleşememişlerdir.
Mahatma'ya göre bu bölünme tıpkı
bir canlı varlığın ikiye parçalanması
kadar acıdır. Ve de kabul edilemez. Bu
nedenle son nefesine değin iki toplumu
uzlaştırmaya çalışmıştır.
Diyeceğim, Gandhi düşlerinin sade-
ce bir bölüğünün gerçekleştiğini göre-
bilmiştir. Hindistan özgürlüğe kavuş-
muş, ama bir arada yaşama isteği
masallara kalmıştır.
Andre Gide, 22 Ocak 1948 günü
•günlüğüne şunlan yazıyordu:
- Gandhi'nin utkusu, batışla elde et-
tiği utku. bana tarihin en şaşırtıcı ola> -
lanndan biri gibi görünüyor. İki gün-
dür bizde konuk olan Pierre Hebert de
benim kadar coşkulu. Onunla konuyu
enine boyuna konuştuk.
Hıçkmklar, gözyaşlan
Sekiz gün sonra Gandhi'nin bağnaz
bir Hindu eliyle öldürülmesi üzerine
ise günlük (30 Ocak 1948) şöyle vay-
vaylıyordur:
- Bir Hintli, Gandhi'yi öldürmüş.
Pierre telefonla haber verdi. Daha iki
gün önce Gandhi'ye bir bomba da
atılmıştı. Bu mistik utku çok görkemli
bir şeydi. Umut edilmez bir şeydi. On-
da tinsel aşk ve şevk. kabalığa ve hoy-
ratlığa karşı sa>gılı bir üstünlük sağlı-
yordu. Bu insanüstü kişiye karşı
yüreğim hayranlıkla çarpıyor. Hıçkı-
nklarla dopdolu çarpıyor.
Burada Hint Kirazı Ağacı'nın Göl-
gesi yine kıpırdamaya başlayacaktır.
Gandhi de ölüm köprüsünden geçişini
bir an için askıya alacak ve bize son bir
mesaj iletecektir:
- Aldatıcılar eninde sonunda kendi-
lerini aldatmış olur.
(1) Manu'nun Yasa Kitabı: Hindis-
tan'ın kutsal kitaplanndan biridir.
Kitaptan Brahmanizm doktrini öğre-
nilebilir. Ari ırktan olan kimselerin
Ganj Vadisi'ne gelip yerleşmelerinden
başlayarak, zaman içinde gerçekleştir-
dikleri uygarlık üzerine de değerli bil-
giler vardır.
BtTTl
Torun Gandhi, 'Asya 'dan barışa katkı beklemeye kitnsenin hakkı olmadığı' inancında
Demokrasinin olmachğıyerdeterörvardır
MUSTAFA SAĞLAMER
BERN - "Gandhi'nin, düşünen in-
sanlar üstünde bıraktığı ahlaki etki,
kaba gücün gözde çok büyütüldüğü
günümüzde, göründüğünden daha
kalıcı olacağa benzer."
Bu, Albert Einstein'ın, Mahatma
Gandhi'nin özellikleriyle ilgili düşün-
celerinden yalnızca küçücük bir bö-
lüm...
Rajmohan Gandhi, tam 20.00'de
geliyor randevu yerine. Üzerindeki-
ler, gözlüğü hariç, TL hesabıyla
150-200 bini geçmez. Daha kapıdan
girerken, üzerinizde, birdaha siünme-
yecek bir etki bırakıyor.
Gazeteci, yazar ve Hindistan Sena-
tosu üyesi Rajmohan Gandhi, Ma-
hatma'nın, hanj o tilmde gördüğü-
müz minicik torununun aslı. Şimdi 57
yaşında. "Inanmak çok güç" bile di-
yemiyorsunuz. Çünkü böyle bir
adam, "Sözüme güvenmiyorlar" diye
kınlabilir. Bu soyluluk, Ingıliz Genel
Valisi'ne öykünmeyle kazanılmış de-
ğil besbelli. Einstein'ın da gözleminde
yeralan birGandhilik.
-Bay Gandhi; Hindistan ve öteki
Asya ülkeleri neden bir türlû huzura
kavuşamıyor?
"Özellikle siyasi kanşıklıklar ve ta-
bii terör, demokratik kurumlann ya
hiç olmaması. ya da zamanla zayıf
düşmesiyle ortâya çıkar. Bizler de-
mokrasiyi, tam anlamıyla bir türlü
yakalayamıyoruz."
-Böyle olunca da Asya'run, dünya
banşına katkısı söz konusu olamıyor.
"Zaten hiç kimsenin, özellikle de
güçlü devletlerin, Asya'nın katkısını
beklemeye hakkı yoktur. Asya'nın
sorunlanna eğilmedikçe, ne bekleye-
bilirsiniz ki?"
-Efendim; hızla pazar ekonomisine
geçen Asya ülkeleri, demokrasi ve iç
banşı da model olarak alabilir, üygu-
layabilir mi?
"Bir ülkeden buğday, optik alet,
makine alabilirsiniz. Bir günde yapa-
bilirsiniz bu işi. Ama demokrasiyi
kimse kimseye veremez. "
-Tarihe baküğunızda, bir çok ülke-
nin, demokrasiyi başka bir ülkeden
öğrendiğini görüyoruzama.
"Onlar, kendi yazdıklan tarihin ya-
nında, başkalannın yazdığı tarihi de
okumuş olan ınsanlann ülkesidir.
Bizlerin böyle bir şansı, ne yazık ki,
hiç bir zaman olmadı."
Gandhi (solda), "Başkalarmoı yazdığı tarihi de okumak gerekir" diyor.
-Sihler'le bu yüzden mi bir uzlaşma
sağlayamıyorsunuz? Yoksa asal sorun
onlardan mı kaynaklanıyor?
"SihJer, vaktiyle kendi topraklan-
na sahip olmuş, çok zeki, araştırmaa
ve onurlu kişilerdir. Belki de onlann
hak arama uğruna izledikleri yol.
Hintlileri de konuşan bir ulus olmak-
tan kurtanp, dinleyen bir ulus duru-
muna geü'rebilir."
-Yani Hintliler ve Sihler aynı çaü
altında bannabilirler mi?
"Her zaman, bir fazlasını bann-
dıracak yer, kesinlikle bulunur."
-Nüfusun başını ahp gittiği. insan-
lann ölmeyecek kadar bile yiyecek
bulamadığı ülkelerde, böyle bir şey
nasıl olabilir?
"Az önce de söyledim. Dinlemeyi
öğrenen toplumlar, karşıdakini daha
iyi görürler. Ünlü sözdür, bilirsiniz:
Bir parmağıyla komşusurrj gösteren-
ler, aynı anda üç parmaklanyla da
kendilerini gösterirler. Birini görme-
niz, göstermeniz, dinlemeniz, anla-
manız demek, sorunlann. yani hem
karşı tarafın. hem kendi sorunlannı-
zın daha iyi anlaşılması demektir.
Sorunu çözmek için de, her halde ön-
ce onu ortaya koymak gerekir."
IOBRISBARIŞHAREKÂTIVESONRASINDAMADALYONIJ1VDİĞERYÜZÜ ZÎYAMÜEZZÎNOĞLU
Kıbns'a HongKongmodeli biryaklaşım
Konunun bu yönü bir an için bir
tarafa bırakılsa bile böyle bir çözüm
ekonomik bakımdan da -en azından
o strada- geçerli göriinmüyordu.
Çünkü bu kuruluşlan işletecek ve
yönetecek ekonomik ve teknik biri-
kim olmadığı gibi, ciddi bir talep de
yoktu. Nitekim, harekâttan sonraki
yıllarda Türk sermaye ve teşebbüsü-
nün adaya gitmesini sağlamak için
bunca özendirid önlem alındığı hal-
de ne sonuç alındığı ortadadır. Sayın
yazann önerdiği bicimde bu tesisler
bir an önce işletilmek üzere özel şahıs
ve şirketlere dağıtılmak yoluna gidil-
miş olsaydı bir süre sonra belki de
bunlann sökülerek ada dışına ya da
bölge dışına taşındığına tanık ola-
caktık. O nedenledir ki, sözkonusu
kuruluşlann, Türkiye'de o alanda
uzmanlaşmış kuruluşlann gözeümi
altında envanterleri yapıldıktan son-
ra, bu kuruluşlarla Kuzey Kıbns
Türk yönetiminin birlikte oluştur-
duğu ortak şirketler eliyle işletilmele-
ri. o günün koşullan içinde en geçerli
yol olarak görülmüştür.
Sümerbank'm, yönetimle birlikte
oluşturduğu Kıbns Türk Sanayi
Holdingi işte bu amaçla kuruldu. Bu
sayede Rumlar tarafından terk edil-
miş sanayi tesislerinin varlığını koru-
mak mümkün olduğu gibi, bunlar-
dan bir bölümünün bir süre sonra
işletmeye acılması ve ürünlerinin pa-
zarlanması da bu sayede olmuştur.
Sanayi işletmeleriyle ilgili olarak
açıklanan nedenler, genelde terk
edilmiş turistik tesisler için de geçerli
bulunuyordu. O zaman yapılan en-
vanter çalışmasında, Maraş bölge-
sinde, her biri ortalama Hilton bü-
yüklüğünde 98 adet turistik tesis
bulunduğu tespit edilmişti. Bundan
on yedi yıl önce Türkiye'de turizm
sektörünün boyutlan düşünülecek
olursa öteki nedenler bir yana, bun-
lan doğrudan doğruya ya da dizide
önerildiği gibi bankalar aracıüğıyla
özel kişi ve kuruluşlara vererek işlet-
menin kolay olmayacağı açıktır. O
nedenledir ki. bu alanda o zaman de-
ğişik bir yaklaşım üzerindedurulmus
ve Maraş dışındaki tesisler Turizm
Bankası'yla yönetimin ortaklaşa
kurduklan bir şirket eliyle parça par-
ça işletmeye açılırken, çoğunluğu
yabancı sermaye iştirakli olan Maraş
tesislerinin de, bu bölge 'serbest böl-
ge' iian edilerek Kuzey Kıbns Türk
yönetiminin egemenlik ve gözetimi
altında topluca işletmeye acılması,
Koordinasyon Kurulu tarafından
yönetime önerilmişti. Ne var ki uzun
süre gündemde kaldığı halde bu öne-
ri karara bağlanamadı.
Bu konuda şunu da burada aynca
belirtmek isterim ki, o sırada, Anka-
ra Üniversitesi Siyasal Bilgıier Fa-
kültesi öğretim üyesi olan.merhum
arkadaşım Prof. Gündüz Ökçün ile
birlikte terk edilmiş tesislerle ilgili
olarak oluşturduğumuz bu modeli
sayın başbakanın onayına sunduğu-
muz zaman bunu gecici bir çözüm
olarak önermiştik ve Sayın Ecevit de,
Türkiye'de bugün uygulanan anlam-
da dışa açılmanın henüz gündemde
olmadığı o dönemde, bu görüşü be-
nimsemekle birlikte Kıbns'ta Hong
Kong modelinden eşinlenen bir yak-
laşımın yaran üzerinde durduğun-
dan, hazırlanan kalkınma planında
bu anlayış da ilke olarak aynca yer
almıştı.
Bu açıklamalardan sonra. dizide
terk edilmiş Rum tesislerinin işletil-
mesi ve Kıbns Koordinasyon Ku-
rulu'nun çalışmalan hakkında ileri
sürülen eleştirilerin ne ölçüde geçerli
olduğunu her şeyden önce sayın ya-
zann lakdirine sunmak ve konuyu
bir kez daha düşünmeye davet etmek
isterim. Geçmişte yararlı hizmetle-
riyle ülkemizin ekonomik kalkmma-
sına önemli katkıda bulunduklan
bilinen KİT'lerin -bazen haklı, bazen
de haksız bir biçimde- tümüyle kötü-
lendiği günümüzde on yedi yıl önce-
sine dönerek ve adada o sırada ege-
men olan koşullann özelliğini göz
ardı ederek, o zamanki uygulamalan
uluorta eleştirmenin ve o sırada bir
yıl kadar görev yapmış bir kimseyi,
ondan sonra on beş yıl boyunca sür-
dürülen uygulamalann sonucundan
sonımlu görmenin gerçekçi olmadığı
gibi insafla bağdaştınlacak bir yani
olmadığı da açıktır. Bir yönüyle bu
yaklaşım, kurgu filmlerinde olduğu
gibi, on yedi yıl önceki olaylan za-
man tünelinin bu ucuna çekerek yo-
rumlama ve irdeleme gibi bir uygula-
ma sergiliyor ki, bunun nedenini
anlamak da, anlatmak da çok güç-
tür.
Bu konuda akla gelebilecek izah
ve ihtimallerden biri bilgi eksikliği ya
da önyargı olabilirse de bunun geçer-
li olduğunu sanmıyorum. Dtzinin
tümü gözönünde tutulunca yalnız bu
konu değil, tüm öteki konularda da,
Banş Harekâü'ndan önce, harekât
sırasında ve ondan sonra alınan her
doğru karann ve elde edilen her ba-
şanrun sayın yazann önerdiği ya da
düşündüğü şey olduğu; yanlış olarak
nitelenen her karar ve uygulamanın
da, onun karşı çıktığı ya da onayı
alınmadan yapılmış olduğu gibi bir
sonuç ortaya çıkıyor ki bunun nasıJ
yonımlanacağını okurlara bırakmak
herhalde en doğru davranış olacak-
lır
SÜRECEK
ÇALIŞANLARIV SORULARI/SORUNLARI / YILMAZ ŞİPAL
Yıllık Izin Hakları
l Sorulanm ydlık ücretli izin üzerinedir.
Yıllık ücretli izin süreieri, işçinin aynı işyerinde çalıştığı sûrekr
için midir? Yoksa değişik işyerlerinde çalıştığı süreler icüı midir?
Ömeğin, 25 yıl bir işyerinde çalışan bir işçi, işyerini değiştirir-
se, yıllık ücretli izni yeniden 12 gûnden mi başlar?
12-20 yıl bir devlet daireande bir öğretmen görevinden ayrüır
ve bir işyerinde işci olarak çalışmaya başlarsa (SSK'va bağlı ola-
rak) yıllık ücretli izin hakkı, yine 12 gûnden mi başlayacaktır.
"İşçinin izin süresi, iznini kıülanacağı tarihteki kıdenune göre
saptanır" cümleni/i biraz daha açmaıuzı ve varsa kaynaklannı
da açıklamanızı beklerim.
A.E.
YANTT: Ülkemizde çabşanlann, çahştıklan süre-
lerdeki hak ve yükümlülükleri çeşitli yasalarla düzen-
lenmiştir. Bu yasalann önde gelenleri, 657 sayılı Dev-
let Memurlan Yasası, 1475 sayıh İş Yasası ve 854
sayılı Deniz İş Yasası'dır.
Bu yasalarda belirlenen yıllık ücretli izin haklan,
süre ve koşullar yönünden değişiktir.
657 sayıh Devlet Memurlan Yasası'nın 102. mad-
desine göre, "devlet memurlannın yılhk izin süresi
hizmeti 1 yıldan on yıla kadar (on yıl dahil) olanlar
için 20 gün, hizmeti on yıldan fazla olanlar için 30
gündür. Zorunlu hallerde bu sürelere gidiş ve dönüş
için en çok ikişergün eklenebilir."
Devlet memurlannın izin sürelerini belirleyen hizmetler nasıl
saptanacaktır? Bu sorunun yanıtı, Devlet Memurlan Yasası
Genel Tebliği Seri No: 62'de verilmiştir.
"1) Maddede geçen 'hizmet müddetleri* deyimi; emeklilik
hükümlerine tabi eylemli hizmet sürelerinin (18 yaşın üzerinde
sigorta primi ödemek suretiyleresmive özel sektörde geçen sü-
reler dahil) toplamını ifade etmektedir."
Devlet Memurlan Yasası, yıllık ücretli izin haklannı, özel ve
resmi sektör aynmı yapmaksıan, tüm çaüşma sürelerine göre
saptamaktadır.
854 sayılı Deniz İş Yasası'nın 40. maddesine göre, 'aynı işve-
ren emrinde veya aynı gemide bir takvim yılı içinde bir veya
birkaç hizmet aktine dayanarak en az altı ay çahşmış olan ge-
miadamı, yıllık ücretli izne hak kazanır.
İzin süresi, altı aydan bir yıla kadar hizmeti olan gemiadam-
lan için 15 gûnden ve bir yıl ve daha fazla hizmeti olanlar için
yılda bir aydan az olamaz."
1475 sayılı İş Yasası'nda ise yıllık izin süreieri şöyle belirlen-
mektedin
"İş Yasası kapsamına giren işyerlerinde çalışan işçüerden iş-
yerine girdiği gûnden başlayarak, deneme süresi de içinde ol-
mak üzere en az bir yıl çahşmış olanlara 'yılhk ücretli izin' veril-
mektedir. 'Yıllık ücretli izne' hak kazanmak için gerekli süre-
nin hesabında işçilerin, aynı işverenin bir veya çeşitli işyerlerin-
de çahştıklan süreler birleştirilerek göz önüne almır."
İş Yasası'nın 49. maddesi uyannca:
"Hizmet süresi:
a) Bir yıldan beş yıla kadar olanlara yılda 12 gün,
b) Beşyıldan fazla ve on beş yıldan az olanlara yılda 18 gün,
c) On beş yıl ve daha fazla olanlara yılda 24 gün, 'yıllık ücret-
li izin verilmektedir."
25.7.1972 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 14J5 sayıh İş
Yasası kapsamında çahşanlan ilgilendiren, "Yıllık Ücretli İzin
Yönetmelıği'nin 2. maddesinde "Yılhk izin süresinin hesabın-
da işçinin aynı işverene ait işyerlerinde çalıştığı süreler birleşti-
rilir" denilmekte ve bu konuda açıklama yapılmaktadır:
"Aynı bakanhğa bağh işyerleri ile aynı bakanlığa bağh tüzel
kişiliklerin işyerlerinde geçen süreler, ücretli izin hakkının he-
saplanmasından birleştirilerek göz önünde bulundurulur.
Kamu iktisadi teşebbüsleri ile özel kanun veya özel kanunla
verilmiş yetkiye dayanılarak kurulmuş banka, kuruluş veya
müesseselerin her birinin kendine bağh işyerlerinde geçen süre-
lerde, işçinin ücretli izin hakkının hesaplanmasında birleştirile-
rek göz önünde bulundurulur."
1475 sayılı İş Yasası ve Yılhk İzin Yönetmeliği'ndeki hü-
kümlerden anlaşıldığına göre bir işçi 25 yıl çalıştığı işyerinden
aynhp, bir başka işverenin işyerine girdiğinde, kıdemi sıfırlan-
makta, yeni işyerindeki kıdemi bir yılı doldurduğunda, hizmet
süresi "bir yıldan beş yıla kadar olanlara" uygulanan 12 gün-
lük yılhk ücretli izinden yararlanabilmektedir.
657 sayıh Devlet Memurlan Yasası kapsamında çalışan bir
öğretmen 20 yılhk bir hizmetten sonra, İş Yasası kapsamında
bir başka işe girdiğinde kıdemi yine sıfırlanmaktadır.
Oysa ki gerek kamu, gerekse özel sektörde sigortah çahşan-
lar, işyerinden aynhp, 657 sayılı Devlet Memurlan Yasası kap-
samında bir başka işte çalışmaya başladıklannda, sigorta
primi ödeyerek geçirdikleri sürelerin tümü, kıdemden sayıl-
makta ve yıllık izin süresinin saptanmasında göz önüne alın-
maktadır.
6
Eşim Yabancı Bir Ülke Vatandaşı'
: Eşün, yabancı bir ülke vatandaşı olup, 1980 yılından bu
yana Türkiye'de öğretmen olarak çauşmakta ve düzenli olarak
SSK'va sigorta primlerini ödemektedir.
Sigortalılığı 1968 yılında kenu. uuuaâıde başlamış. Eşimin bu
çauşmalannı SSK'ya borçlanarak, Türk vatandaşlanna taru-
nan, kadınlar için 20 yılda emeklilik hakkından yararlanmak
suretiyle emekfi olması mümkün müdür?
Bu mümkün değilse, Türkiye'de hangj şartlarda emekli olabi-
lir? M.K.
YANIT: 506 sayıh Sosyal Sigortalar Yasası'nın 3.
maddesi ile yabancı uyrukluJara Türkiye'de çahştık-
lan süreler için, sosyal güvenlik hakkı tanınmıştır. Bu
hak, zorunlu ve isteğe bağh olarak, iki ayn biçimde
kullanıhnaktadır.
"a) Malullük, yaşhhk ve ölüm sigortalan, bir işve-
ren emrinde çalışan ve Türk uyruklu ohnayan kimse-
lerden kurumdan yaalı istekte bulunanlar hakkında
ve istek tarihinden sonraki ay başmdan başlanarak
uygulanır."
Yasa, yabancı uyruklulann sosyal güvenlik uygula-
masını, malullük, yaşhhk ve ölüm sigortalan yönün-
den, isteğe bağlı olarak belirlemiştir. Diğer yönden, iş
kazalanyla meslek hastahklan, hastahk ve analık si-
gortalannın uygulanmasında yabana uyruklunun isteği aran-
maksızın sosyal güvenlikleri, "bir hizmet akdine dayanarak bir
veya birkaç işveren tarafından" çahştınlmalanyla başlamakta-
dır.
Türkiye'de Sosyal Sigortalar Yasası'nca emeklilik haklan,
sigortahhk süresi, prim ödeme gün sayısı ve yaş faktörleri göz
önüne alınarak sağlanmaktadır.
Sosyal Sigortalar Yasasrnın "Yaşhhk Ayhğından Yararlan-
ma Şartlan"na ilişkin 60. maddesinde emekliiik hakJan açık
olarak beürtihniştir.
Türk ya da yabancı uyruklu olup olmadığına bakılmaksızın,
sigortalının:
"b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş obnası, 15
yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 3600 gün yahut,
c) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmamış olmakla be-
raber, kadın ise 20, erkek ise 25 yıldan beri sigortah bulunması
ve en az 5000 gün,
Malullük, yaşhhk ve ölüm sigortalan primi ödemiş olması
şarttır."
Yasanın bu koşullanna göre:
1) Yabana uyruklu iseniz, yasanın öngördüğü 15 yılhk si-
gortahhk süresinin dolduğu 1995 yıhnda, 50 yaşını dolduruy or
ise, 3600 gün malullük, yaşhhk ve ölüm sigortalan primi öde-
miş her kadın sigortah gibi emekli olabilir ve kendisine yaşhhk
aylığı bağlanır.
2) Eşinizin doğum tarihi 1950'den sonraki yıllara rasthyorsa,
o zaman bir kadın sigortah olarak. 20 yılhk sigortahhk süresi-
nin dolduğu 2000 yıhnda, 5000 gün malullük, yaşhhk ve ölüm
sigortalan primi de ödemiş olması koşuluyla, 50 yaşın dolumu-
nu beklemeden emekli\Oİur ve kendisine yine yaşhhk ayhğı
bağlanır.
POLTIIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Dergilep Kapattdıkça..
Yıllanmış gazeteciler, gazete kapatılması karşısında ye-
ni önlemler almasını çok iyi bilirlerdi. Bunlann başında
Hüseyin Cahit Yalçın gelir. Üstat, Tanin kapatıldığı zaman
boş durmamış, hemen Renin'ini çıkarmış, Renin kapatılın-
ca da Senin'i çıkarmıştır. Bunlann izni çok önceden alındı-
ğı için çıkarılırken izin al/nmasına gerek duyulmamıştır.
istiklal Mahkemesi'ne verilen Hüseyin Cahit'e mahke-
me başkanı sormuş,
"Gazeteçıkarmak için parayı nereden buldunuz?"
"Sizden borç istesem vermez miydiniz?"
Gerçektert de çok satan Tanin için kimden para istese
bulabilir, herkes sermaye koyardı.
Gazetesi sık sık kapatılan, her kapatmada yenisini çıkar-
mak zorunda kalan gazetecilerden biri de Velit Ebuzziya'-
dır. llkin Tevhid-i Efkâr kapatılmış, yerine Tasvir-i Efkâr
çıkarılmıstır. O da kapatılınca yerini Tesfir-i Efkâr almıştır.
Elazığ İstiklal Mahkemesi'ne verilen Ebuzziya düşünce-
lerinden caymamıştır. Yirmiye yakın gazeteci arasında
mahkûm olan birkaç gazeteciden biridir.
Abdülhamit döneminde sadece iktidara değil, muhalif-
lere de çatmıştır. Bir yazısında şöyle çatar:
"Abdülhamit yönetiminin bu memlekete armağan ettigi
bir ahlaksızlık vardır, bunun adı gammazlıktır. Buna hafi-
yelik, jurnalcilik de diyebilirsiniz. Sultan Hamit bu ahlak-
sızlığı tam 33 yıl bir yılan yavrusu gibi beslemiştir. Sonra
özenle yetiştirdiği bu yılanı milletin temiz ahlakina salmış-
tır."
Hafiyelik, jurnalcilik boş durmamış, ondan sonraki dö-
nemlerde de geçerli olmuştur. Ebuzziya, "Cumhuriyet
döneminde de aynı ahlaksızlığı görüyoruz" diye yakınır.
Mustafa Kemal Paşa, Anadolu'da bir yandan düşmanla
çarpışırken, bir yandan da muhalif gazetecilerle uğraş-
mıştır. Bunlann başında Ali Kemal, Refii Cevat, Refik Halit
gelir.
Ali Kemal, bir yandan gazetecilik ederken, öte yandan
da kabinede içişleri Bakam'dır, üniversitede de dersler
verir.
Anadolu'da savaşanlarla çatışır, acı bir difle onlara ça-
tar, geçmişlerini ortaya dökmek ister. İşte Mustafa Kemal
Paşa için yazdıklarının bir parçası:
"... Mustafa Kemal'in hırsından başka düşüncesi yoktur.
Selanik yadigârı olduğunu öğrenmeyen kalmadı. Cephe-
lerde hizmeti arttıkça Pera Palas gibi yerlerde zevkleri de
arttı."
"Ali FuatPaşa'nın babası Hıristiyandan dönme Mehmet
Ali Paşa'dır, aslı Alman'dır."
Ali Kemal'in kendine gelince, bir îngiliz hanımla evlidir.
Bu kadından bir oğlu olmuştur. Torunu Stanley Johnson
adıyla parlamentoya girmiştir.
Gazete ve dergilerin her baskı döneminde kapandıkça
başka adlarla yayın alanına çıkmaları vardır. 46 demokra-
sisinden sonra böyle ad değiştirmelere rastlamışızdır.
Bunların başında, Sabahattin Ali ve Aziz Nesin'in çıkardık-
ları Marko Paşa gelir. Dergi çıktığında elli binlere varan
bir satışa ulaşmıştır. Buna dayanamayan siyasi iktidar ça-
reyi dergiyi kapatmada bulmuştur. Siyasi iktidar dergiyi
kapattıkça, dergi de, Malum Paşa gibi Merhum Paşa diye
çıkmıştır.
Bugün bile bazı dergiler hâlâ rahatyüzü görmüyor. Içle-
rinde gizliden gizliye kapatılanlar var. Açıktan öldürülen
gazetecilerin sayısı gün gectikçe artıyor.
Yıllardır verilmekte olan demokrasi kavgası bitmiyor.
Resmi ağızlar diledikleri kadar demokrasiden söz etsin-
ler, gazete, dergi kapatıldığı, gazeteci öldürüldüğü sürece
gerçek demokrasi çok uzaklardadır. Erişilmesi de hayli
zordur.
BULMACA
SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5
1/ Klavyeli ve telli
bir çalgı. 2/ Yılmaz
Güney'in bir fihni...
Boruları döndünne-
den eklemeyi sağla-
yan bağlantı parçası.
3/ Avrupa'da bir ül-
ke... Bir bağlaç. 4/
Yurdumuzda yaşa-
yan ve Utlısu kefalı
da denilen bir balık.
5/ Asya'da bir göl...
Su. 6/ Kesim hay-
vanlannın ticaretini
yapan kimse... Atla-
nn taşınması için ya-
pılmış kapah taşıma
aracı. 7/ Sahip... Eskiden Filistin
topraklarına verilen ad. 8/ Altmkö-
kü de denilen kustumcu bir kök...
Çin ve Japonya'da oynanan bir çe-
şit satranç. 9/ Ses kirişlerinin türlü
nedenlerle işleyememesi yüzünden
sesin kısılıp yok olması... Uluslara-
rası alanda karayoluyla yapılan mal
taşımacılığına ve bu iş için kullanı-
lan kamyona verilen ad.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Osmanh ordusunda öncülük görevi yapan seçkin süvari bü-
liği. 2/ Avrupa Topluluğu'nun ortak para birûni... Su düzeyüı-
deki sıra kayalar. 3/ Her biri başka perdede bir sıra kamış bo-
ğumundan yapılmış düdük... Italya'da bir ırmak. 4/ Yüksek ve
çevresi açık yer. 5/ Halk dilinde negatif fotoğrafa verilen ad...
Bir sözün onaylandığmı belirten sözcük. 6/ Bü" nota... llaç, de-
va.... Olumsuzluk belirten bir önek. 7/ II. Dünya Savaşı'nın
önemli çatışmalanna sahne olmuş bir Japon adası. 8/ Ispan-
yollann sevinç ünlemi... Şan, şöhret, ün. 9/ Yol kontrol ve ba-
kımı için demiryollannda kuüanılan küçük araba... Müstahkem
yer.
8
\&
KÜSAV
KÜLTÜR VE SANAT VARLIKLARINI
KORUMA VE TANTTMA VAKFI
2 - 8 KASIM 1992
VIII. Uluslararası
tstanbul Antika ve Dekoratif Sanat Fuar
&
MÜZAYEDESİ
için
eşya kabulüne 7 EylUI 1992 tarihinden itibaren
başlanacaktır.
Ekspertizler, Yabancı ve Türk uzmanlar tarafından
Vakıf merkezinde yapılacaktır.
Bu fuar, T.C. Ziraat Bankası'nın katkıiarıyla
gerçekleştirilecektir.
Geniş Bilgi İçin:
Tel: 260 77 00 - 260 52 66 Fax: 260 77 01
Sinanpaşa İş Merkezi. Kat: 3 No: 304 Has'Fınn Sk. No: 67
80690 Beşıktaş - Istanbul