04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 AĞUSTOS1992 PAZAR 16 HABERLEREV DEVAMI Köle tioareti Türkiye'de MBaştarafi I. Sayfada run yeni köle işçılen genç Rus, Rumen ve Polonyalılar, yasa- dışı yollarla lstanbul'un inşa- atiannda amelelik yapıyorlar. Türkiye"ye kamyonlarla so- kuiuyor, pasaportlan ellcrin- den alınıyor ve organizatörfe- re belli bır komisyon ödedik- ten sonra yerel amelelere oranJa 3 katı düşük ücretlerle çahştınbyorlar. Bugüne dek İstanbul'a yak- Jaşık 5 bin Doğu Avrupab gel- miş bulunuyor ve önümüzdeki aylarda iki katına çıkması bekleniyor. Köle işçiler, gazete ilanlan ve Türk işverenler adına çalı- şan acenıeler aracılığıyla işe alıruyor. İşçileri Türkiye'ye çeken etkenler ise kendi ülke- lerinde bulunmayan iş ola- naklan ve döviz. Türkiye'ye geldiklerinde kcndilerini 'insan pazarlan'n da buluyorlar. Buralarda diş- leri ve kaslan incelenerek sağ- lık denetiminden geçiriliyor- lar. Çarpıcı bir iktisadi canlan- ma süreci yaşayan Türkiye, yabancı ziyaretçilere hiçbir kı- sıtlama getirmediği için eski 'Dcmir Perde' ülkeleri için en gözde emek pazan niteliğinde. Kaderin garip bir cilvesi olarak, pazar, köle işçilerin, Türkiye'ye birkaç yıl önce yer- leşmiş vatandaşlannca işletili- yor. Türkiye'de kol emekçisinin ortalama günlük kazancı 80-100 bin TL arasında. Dogu Avurupalı işçiler ise 30 bin TL ancak kazanabiliyor. Vasıfsız işçi çalışürması. emek gücünü yıUarca Almanya'ya ihraç et- miş Türkiye için kaderin garip bir cilvesi. İşçiler arasında iiniversite mezunlan da var, kimileri ise becerilerini ülkelerinde pazar- layamayan kişiler. Doğu Av- rupa'da enflasyon öylesine yüksek ki örnek olarak bir öğ- retmenin geçinmesi olanaksız. 28 yaşındaki Rumen Manole Viorel, İstanbul'a 45 gün önce gelmiş ve geldiğinden beri bir kez olsun yıkanamamış. Ge- celeri, çahşuğı inşaatın çatı- sında böcek ve fareler arasın- da uyumaya çalışıyor ama yine de kendini "şansb" sayı- yor: 'Ben Bükreş'te öğretmen- dim. Maaşımla. ailemi geçin- diremiyordum. Buradaki çahşma koşullannı biliyor- dum ama dört bir yanımda böcekler ve fareler cirit atar- ken uyumakta zorianıyonun. Acenteler. işcilerin istedik- lerinde Türkiye'den aynlma- sını engellemek amaayla pa- saportlannı ahyorlar. Bir diğer Rumen, Petre Florin (20) ise Çaresiz çahşıyorum' diyor. '14 saat çabşarak geçen günler ve uykusuz geceleri ar- ük kaldıramıyorum. Işvereni- miz, pasaportumuzu aldı ve 'tş bitene kadar da vermem' diyor. Bu yüzden kalıp çahş- maktan başka çarem yok.' Türkiye'de üslenen Doğu Avrupalı acenteler. Ruslan sı- nır ötesine gönderdikleri araç- larla Trabzon'a getirtiyor. Rumen ve Polonyalılar ise kamyonlarla geliyor. Başka çareleri kalmadığı için göç etmek zorunda kalan insanlann gıtüği her yerde on- lan sömürecek insanlann çık- ması doğaldır. Yalnız İstan- bul'a özgü bir olgu değil bu, ltalya, Fransa ve Ispanya'da da Kuzey Afrikab ırgatlar, tekstil endüstrisinin en ağır iş- lerinde çahştınlıyor.' G U N C E L CÜNEYT ARCAYÜREK AL- ET Hovagimy^?. Rutiin dunvjda tr. fPfjhur marwi r ' m C L A V . . R İ E D E P A R 1 S ın miccrdcM Mı«n kcucrlcn Ml\TK Şık. r.h-; ve ' ııhbi cn *or. \ ITKMM h*nr vc V ı*m«r ırr.a ».^r'c'.c" k'o.jcier için zrnpn t)....:ar f'fkirtîıfı i(,;r, C L A V E A İ L vc OCL'I.TA nnû.ı OILİE B^r.icjcricr 60 YIL ONCE Cumhuriyet Muhafaza teşkilatı 9ACUSTOS1932 Cenup hudutlannda olduğu gibi Adalardenizi sahillerindeki gümrük muhafaza teşkilatı da bu sene askeri kıtalar halinde tensik edilmiştir. Zabit, askerve sivil muhafaza memurlanndan mürekkep olan bu muhafaza teşkilatına mensup olanlann cûmlesi yeniçıkan kıyafet kararnamesi' mucibince tamamen ordu kıyafetini ve rütbe salahiyetlerini taşıyacaklardır Zabitlerin yaka ve şapkalannda rütbe işaretleri altında açık yeşil zemin üzerinde açık lacivert kumaş bulunacak, efrat ile muhafaza memurlan da yaka ve şapkalannda aynı renkten çuha taşıyacaklardır. Muhafaza memurlannın sağ yakalannda san madenden M harfi ve sol tarafında da bolük numarası yaab olacak, muhafaza askerlerinin sağ yakalannda A ve solunda da bölük numarası bulunacaktır. Zabitlerin şapkalan ordu zabitlerinin giydikleri şapkanın aynıdır. Askerlerle muhafaza memurlanrun şapkalan jandarma şapkası şeldinde olup şapkanın önünde yuvarlak bir yeşil zemin üzerinde lacivert çuha bulunacaktır. Şapkalarda, yaan enseyi ve yanlan güneşten, kışın da kulaklan soğuktan muhafaza edecek ilaveler vardır. Gümrük muhafaza umum kumandanı Seyfi Paşa Istanbul'daki kara ve deniz muhafaza teşkilaünı yeni kanunlann ve yeni vaziyetlerin icaplanna göre tadil için teşkilatına devam etmektedir. Mumaileyh Trakya hudutlannda Muariz körfezini tetkik ve Marmara sahillerindeki muhafaza teşkilaünı teftiş ederek dün İstanbul'a dönmüştür. Haberaldığımıza göre bu teftiş ve tetkiklerin esas noktalan şunlardır: Muhafaza kuvvetlerini lüzumsuz görünen yazı işlerinden ve dağmıklıktan kurtararak kaçakçılığın asıl membalanna ve şebekelerine karşı toplamak, onlan asıl vazifeleri üzerinde çalıştırmak, bu suretle gümrük mıntakalannda hudut ve sahillerde hem devlet varidatını layıkile korumak ve hem de ticari muamelata, eşya ve yolcu nakliyaüna daha çabuk, daha düzgün bir şekil vermektir. SÖKE İCRA VE tFLAS MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN Esas no: 1991/2819 Borçlu: Şuayip Can mirasçısı- Ali Can- Bedrettin Sitnavi Sk. 13-7 Yavuz Selim Fatih istanbuJ Alacakh Halil Morel vekili avukat Hatice Vaez Garagaji tarafın- dan İş Bankası A. Ş. Yavuz Selim Şubesi'nin PF 736675 nolu 11.700.000.-TL. bedelli ve yine aynı bankanın PF 736676 nolu 27.500.000.-TL. bedelli çeklere istinaden toplam 48.909.961.-TL. ala- cağın takip masraflan, vekalet ücreti, % 54 faizi ile birlikte Cahsili hakkında yapılan icra takibinde örnek 163 ödeme emri yukanda ya- zılı adresinize tebliğe gönderilmiş ise de adresi terk etmiş olmamz ne- deniyle tebligat bila tebliğ geri çevrilmiştir. Zabıtaca yaptırılan tahkikatta adresinin tesbiti mümkün olmadı- ğından ödeme emrinin 7201 say.U Tebligat Kanunu'nun 28. ve mü- teakip maddelerine göre kanuni süreye 15 gün ilavesi suretiyle ilanen tebliğine karar verilmiştir. Yukarıda yazılı borç ve masraflan işbu Ödeme emrinin gazetede ilan tarihinden ilibaren 25 gün içinde ödemeniz, takibin dayanağı senet kambiyo senedi niteliğinde değilse 20 gün içinde mercie şikayet et- meniz, borçlu olmadığınız veya borcun itfa ve imhal edildiği veya alacağın zaman aşımma uğradığı hakkında itirazınız varsa sebeple- rini 20 gün içinde tetkik merciine bir dilekçe ile bildirerek itirazını- zın kabulüne dair bir karar getinnediğimz takdirde cebri icraya devam olunacağı, itiraz edilmediği veya borç ödenmediği takdirde 25 gün içinde tİK'nun 74. maddesi gereğince mal beyanında bulunmanız, bu- lunmazsanız hapisle tazyik olunacağınız, hiçbir mal beyanında bu- lunmaz veya hakikate aykırı beyanda bulunursanız hapisle cezalandırılacağınız ihtar olunur. . Basın: 34026 . Demirel: 2. Cumhuriyet tarbsması anlamsızHükümetin 250. gününü henüz aştığı şu günlerde Baş- bakan Süleyman Demirel siyaset gündeminden eksik olmayan, üzerinde sürekli tartışılan konulardaki sorulara açık seçik ve ilginç yanıtlar verdi. Örneğin, 2. cumhuriyet Demirel'e göre, " entelektüel bir zihin cimnastiği. Türkiye bu devirleri çoktan aşmış. Kimile- ri başka ülkelere imreniyor." örneğin YÖK. Dün seçilen rektörler üniversite reform yasasıyla " bir günde gidecek" ve çok daha önemlisi Baş- bakan'a göre, "bugüne kadar olan muameleler keenlem- yani geçersiz, olmamış" sayılacak. Örneğin, demokratikleşmede gecikme mi ? Hayır! Ve bütün ilginç yanıtlarıyla bir geceyarısı söyleşisindeki satırlar şöyle: Zlhin cimnastiği -Ikinci cumhuriyet tartışılıyor. Bugüne kadar bu konuya pek girmediniz. Ikinci cumhuriyet tartışmalarına ve konu- ya nasıl baktığınızı açıklayabilir misiniz? DEMİREL- Zaman zaman bu tartışma Türkiye'de yapılır. 27 Mayıs 1960'tan sonra da ikinci cumhuriyet sözleri edil- miştir. Aslında bence çok anlamı olan bir tartışma değildir. Hele bugün için hiçbir anlamı yok. Kimseye de bir faydası yok. Bir nevi entelektüel zihin' cimnastiğidir. Mesele, cumhuriyetin birincisi, ikincisi me- selesi değildir. Cumhuriyetin ebediliğidir, bir. ikincisi, cumhuriyetin demokratik bir nitelik kazanmasıdır. Yani cumhuriyet tabiriyle her şey hallolmuyor. Gerçek cumhu • riyet! Olay odur. Gerçek cumhuriyet halk hâkimiyetinin bulunduğu yöne- timdir, halkın hür olduğu, serbestçe kendisini yönetecek- leri sectiği veya görevden uzaklaştırdığı bir rejimin adıdır. Eğer cumhuriyetçi yoksa, cumhuriyet kelimesinin bir anla- mı yoktur. Türkiye bence bu devirleri aşmıştır. -Tabii tartışılabilir, tartış- j % maya bir şey demiyorum ama içi olan bir tartışma de- I » W > - l\ ğildir. Böyle bir tartışmada i *dfc* Z**" 1 yer almak da istemiyorum. Neyi tartışıyorsunuz ? Eğer Türkiye Cumhuriyeti'ne daha çok demokratik nitelik kazan- dırmak istiyorsanız, buna mani olan kimse yok. Şimdi her- kes söylesin, daha ne yapalım da cumhuriyet daha çok demokratik bir hüviyet kazansm. Ama belki bundan evvel- ki çeşitli zamanlarda kâğıt üzerinde çok şey vardı. Bunun bir kısmı uygulamada vardı, bir kısmı yoktu. Oysa bugün uygulamada çok şey var. Türkiye'de açık rejim var, her şey konuşuluyor ve herşeyin konuşulmasını da istiyoruz. -Ama galiba kurumları yeni baştan değiştirmek, sil baş- tan yapmak diye algılanıyor? DEMıREL- Ama, yine o bir anayasa sorunu. Biz zaten 82 Anayasası'nın tepeden tırnağa değişmesi gerektiğini sa- vunarak geldik. Bunda da kim neyi istiyorsa ortaya koyma- sı lazım. Kuvvetler ayrımına dayalı bir rejim var Türkiye'- de. Bu rejim aslında parlamento hükürneti öngörür. Yani halkın sectiği bir parlamentonun güveninedayalı bir hükü- met. Eğer ikinci cumhuriyetten Türkiye'nin 83 rejiminden kur- tulduğu, gerçek demokrasiye yöneldiği gibi hususlar kas- tediliyorsa, bence başına sayı koymaya lüzum yok. Bunlar birtakım imrenmelerdir. Fransa'da, 1., 2. cumhu- riyet, nihayet de Gaulle'ün ilan ettiği 5. cumhuriyet. Türkiye, bunca yıl içerisinde çeşitli aşamalardan geçti. BelKi öğreneceği kadar bile öğrenemedi, ama çok şey öğ- rendi. Sanıyorum 1992 dünyasında Türkiye'nin en önemli ka- zançlarından birisi bütün bu zaman içerisinde inişiyleçıkı- şıyla çok şey öğrenmiş olması ve demokrasi faturasını ağır da olsa ödemiş bulunmasıdır. -Değişik öngörüşler, örneğin yeni bir anayasayla fede- rasyon, konfederasyon arayışları olabilir mi ? DEMİREL- Türkiye'nin böyle bir şeye ihtiyacı yok. Türki- ye üniter devleti koruyacaktır. Üniter devleti korumadığı takdirde, durup durduğu yerde kendi başına iş çıkarır. Tür- kiye derde, sıkıntıya susamış olamaz. Kendi başına kendi eliyle çorap örer durumda olamaz. Türkiye şartlarında bakın, çok çeşitli etnik kökenlerden gelen insanlann bulunduğu, adeta bir Osmanlı mozayiği- nin var olduğu ülkede cumhuriyet aslında bir nevi çimento olmuştur. Bu, ne kadar demokratikleşırse, Türkiye birliği o kadar güçlenir. Yani Türkiye'nin birliğini zarara sokacak şeyleri değil, güçlendirecek şeyleri aramak lazımdır. Demokratikleşmedekl gecikme -Biraz önce başka bir konuyu açıklarken demokratikleş- meye değindiniz. Hükümetin kurulduğundan bu yana demokratikleşmeye candan ve gönülden bağlılığını göste- ren işaretler ahnıyor. Ancak demokratikleşmenin ağır git- tiği ya da yürümediği gibi eleştiriler de görülüyor. Meclisi ay sonunda toplayacaksınız, belki bazı yasalar geçecek. Acaba bir yandan yasalar açısından ya da anayasa soru- nu açısından demokratikleşmeyi hızlandırabilir misiniz ? DEMİREL- Şimdi zaman zaman bu tartışmalaryapılıyor. Orta yerde bir koalisyon hûkümeti var. Senelerce birbirine karşı olmuş iki büyük parti ülkenin büyük sorunları etrafın- da bir araya gelmişler. Bu büyük sorunlar aslında beş ka- tegoride toplanabilir. Bunlardan bir tanesi 83 rejiminin tortulannın silinerek demokratikleşmedir. İkincisi bu terör belası. Bunu tesirsiz hale getirmek. Üçüncüsü enflasyonu kontrol altına alıp ekonomiyi yeni baştan rayına oturtmak ve Türkiye'yi büyümeye doğru yönlendirmek. Dördüncü- sü, eğitime yeni bir şekil vermek. Beşincisi de sağlık hiz- metlerine yeni bir şekil vermek. Ve nihayet altıncısı diyebi- leceğimiz devlet hayatının ve toplum hayatının her kesimi- ne yenilik getirmek. Bunlar büyük hedeflerdir. Şimdi bu hükümet daha sekiz ayını yeni doldurdu. Sekiz aylık bir hükümetten bunların tümünü niye yapmadın diye ona eleştiri yağdırmak bence insafla bağdaşmaz. Bu hedeflere varıldığı zaman zaten hükümetin görevi biter. Bu hedeflere varılacak. Yalnız bu doğrultuda önemli adımlar atılmıştır. Hepsi için söylüyo- rum, önemli adımlar atılmıştır. Yalnız demokratikleşme dediğin zaman, bunun şartları nedir? Birincisi halkın ço- ğunluğuna dayanan bir parlamento ve parlamento içinde- ki çoğunluğa dayanan bir hükümet. Çünkü 1991 Türkiyesi'n- de halkın yüzde 20 oyuna dayanan bir hükümet vardır. Bunun sona ermiş olması ve halkın aşağı yukarı yüzde 50'- sine yakın bir oya dayanan ve 7 haziran seçimlerinde de görü|müştür ki popülarite itibarıyla halkın yüzde 60'ına da- yanan bir hükümet vardır. Bu hükümet her işi açıklıkla yapacağını iddia etmiş ve şimdi açıklıkla yapıyor. Demok- ratikleşmenin birinci şartı bu. İki, bu hükümet gelmiş dev- letin kapılarını ardına kadar açmıştır. Bu kapıdan içeri girenin işi görülüyor anlamında söylemiyorum. Işinin gö- rülüp gerülmemesi ayrı meseledir. işin ; n görülüp görül- memesir.de.. Adamın işi dediği şeyde ne kadar haklıdır. Ve istediği şey ne kadar doğrudur. Hakiı veya doğru olsa bile o anda yerine getirilebilir mi? Ayrıca, hiç kimse sanma- sın ki Türkiye'de kırtasiyecilik, bürokratikengellertümüyle ortadan kalkmıştır. Bu da bir mücadeledir. Ama bu hükü- met bu bürokratik engelleri ve kırtasiyeciliği ortadan kal- dırmak için de bir mücadeleye girmiştir. israfsa Türkiye'de hâlâ israf vardır. Bunlar gerek kırtasiyecilik, gerek israf, gerekse devletin işleyişindeki ağırlık... Bunlar akşamdan sabaha çözülecek şeyler değildir. Bunlar bir devletin, bizim devletin hastalıklarıdır. Bu has- talıklarla mücadeleye koyulmuş olmak bile demokratik- leşmeye yönelmedir. Şimdi, bu hükümet gelmiştir, hasta- ne kapılarını herkese açmıştır. Ve elinden gelen bütün imkânlarla halkla devleti kucaklaştırmıştır. Alacak borç hesaplarını tasfiye etmiş ve yeni baştan bir defter açmıştır. Bu defterin üzerinde gitmektedir. Bunun dışında dedikleri- ni yapıyor hükümet. Yani demokratikleşme dendiği vakit, bir anayasa düzenlemesi birinci şarttır. Anayasa düzenle- mesinde zaten siyasi partiler on maddesinde mutabık kal- mış. Bu anayasa düzenlemesini meclisin önüne götürme- ye karar vermiş fakat diğer siyasi partileri bir araya getir- mek suretiyle kapsamlı konsensüs aramaya girişmiş. Ondan dolayı bu anayasanın meclise verilmesi bu döne- mekalmıştır. - Verilecek mi bu dönem? DEMİREL- Tabii, tabii hazır metinler.^ -Çıkar mı bu dönemde ? DEMİREL- Tabii bizim gücümüz yeter onu çıkarma- ya. Şimdi demokratikleşmede ikinci olay haberleşme- ye getirilecek olan yenileşmedir. Yani televizyon üze- rindeki reform hareketidir. Devletin radyo televizyonu- nu daha iyi düzene koymak ve televizyon tekelini devletin elinden almak. -Burada bir şey var. Televizyon tekelini devletin elinden alalım ama yeni yeni özel televizyonlar çıkıyor. Bunları zaptı rapta alacak bir düzenleme de gerekmez mi ? DEMİREL- Aslında bu televizyonların hepsi anayasaya aykırıdır. Çünkü anayasa televizyonu devlet kurar diyor. Hepsi anayasaya aykırıdır. Fakat de factodur. Fiilidir. Bu fiili durumu legalize etmek bakımından, hazırlıklar yapıl- mış, aşağı yukarı meclisin önüne gidilebilecek duruma gelinmiştir. Yani bunu yaparken de gayet tabii dünyanın en uygar memleketlerindetelevizyonun üzerine getirilmiş olan düzenleme neyse o bizim ülkemizde de olacaktır. Bunun da tasarısı hazırdır. Ve meclis açıldıktan sonra meclisin önüne konacaktır. Şimdi karakolların şeffaflaştırılması olayı bizim'vaatleri- mizden birisidir. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu tasa- rısı içinde yer almıştır. Aslında demokratikleşmenin bel kemiği de o kanundur. Yani adaletin daha süratle yerine getirilebilmesi ve vatandaşın devletle olan münasebetle- rinde bühassa yargıyla ilgili münasebetlerinde, Batı'da mevcutolan usullere benzer usullerin getirilmesi olayıdır. -öyleyse Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu da bu ba- kımdan hemen çıkması gereken tasarılardan değil mi? Keenlemyekün DEMİREL- Bu kanun çıktı, veto edildi, yeniden meclisin gündemine geldi. -Bir eylülden önce çıkabilir mi bu? DEMİREL- Evet, bir eylülden önce çıkacak. Binaenaleyh demokratikleşmede gecikilmiş midir? Hayır, gecikilmiş fi- lan değildir. Yalnız, Türkiye'de rejimin işleyişi bu. Her ka- nun iki defa görüşüldü aşağı yukarı. -Bir de bütün anayasayı değiştirecek bir hazırlık yapıldı mı? DEMİREL- Yapıldı. Yalnız tabii ki o hazırlığın fiile geçiri- lebilmesi ancak kanunlaşmayla olur. Tabii bizim anayasa- yı değiştirecek meclis çoğunluğumuz yok. Ama kimsenin itiraz edemeyeceği bazı hususlar var. Mesela seçmen ya- şının 18e düşürülmesi. Bu on maddeye kimsenin itiraz edebilmesi mümkün değil. Sonra, demokratikleşme dedi- ğimiz olayın içinde yasakların kaldırılması var. -Hangi yasaklar? DEMİREL- Işte parti kapatma yasakları kaldırılmıştır. Daha doğrusu devirler gel- >,^ miş partileri kapatmış. Bir yasak dönemini kapatıyor- sunuz. Ve tabii ki anayasa- da bu değişikliklerle siyasi hayata yeni düzenlemeler getiriyorsunuz. -Siyasi Partiler Yasası'nı da düzenlemek gerekmiyor mu ? DEMİREL- Anayasaya bağlı birtakım şeyler. O on mad- denin içinde var bu. Şimdi eğitim düzeni. Rektörler tayinle geliyor. Anayasanın bu maddesi, üç adayı YÖK bildirir, bir tanesini cumhurbaşkanı seçer diyor. Biz tabii anayasada değişiklik yapamadığımız için şöyle bir düzenleme getir- dik. Her üniversite kendi öğretim üyeleri arasından üç kişi- yi seçsin. Bu üç kişiden birini de cumhurbaşkanı seçsin. Fakat mecliste bunu altı yaptılar. Ama altı adam seçildi, YÖK bunu üçe indirdi. YOK altıyı üçe indirirken yüzde 95 sıralamaya uydu. -Bu yeterli mi efendim ? DEMİREL- Yeterli olma meselesi değil. Yani temmuz ayında rektörler tayinle gelmiş değildir. 28 üniversiteden 25'inde en çok oyu alanlar rektör olmuştur. Adım işte bu. -Burada bir şey var. Hükümetin iki kanadında bir değişik anlayış görülüyor son zamanlarda. Milli Eğitim Bakanı ar- tık yeni bir değişiklik yapılmasmda pek yanlı görünmüyor. Fakat SHP kanadı da bu rektörler seçimini tam seçime bağlamak istiyor. Bir YÖK tasarısı da hazırlanıyor galiba, YÖK'ü yeni baştan ele alan. Bunların içine tam seçim ko- nacak mı efendim ? Sizin de daha önce bu konuda sözieri- niz vardı. DEMİREL- Evet, mesele şudur. Bizim elimizde bir üni- versite reformu var. Biz geçen sekiz ay içersinde üniversi- te rektörlerinin hepsinden bir çağdaş eğitim nasıl olur diye rapor aldık. Bir de Milli Eğitim Bakanı, çeşitli kuruluşların fikrini alarak bir eğitim reformu kanunu hazırladı. Şimdi bu eğitim reformu kanunu çıktığı zaman rektörler seçimle ge- lecekti. Rektörler seçimle gelecek, o zaman nasıl olacak ? Bütün bu muameleler keenlemyekün (geçersiz, olmamış) olacak. Ve kanun çıkar çıkmaz yeni baştan üniversiteler oturacak, rektörlerini seçecek. Bir günlük iş bu. Isterse ta- bii üniversiteler bugünkü rektörlerini seçer, isterse seç- mez. Ben diyorum ki sekiz ayda anayasa değiştirecek vakti bulamadık biz. Zaten gücümüz de yoktu. Yapsak yap- sak bunu yapabilirdik. Buradaki şekle itiraz belki, üç yerine niye altı oldu. Altı olunca da kıyamet kopmadı. Üç kişiyi seçseydi üniversiteler ne olacaktı? llk üçü se- çeceklerdi. Uç yerine altı seçti. -önümüzdeki dönemde bu yasa çıkabilir mi ? -DEMİREL- Çıkar. Şimdi bizim reform hareketi dedi- ğimiz aslında, üniversitede reform, eğitim sisteminde reform, adalet mekanizma- sında reform. Personel reji- mi allak bullak. Sözleşmeli, kadro karmakarışık. Sosyal güvenlik sistemi karmaka- rışık. Halkın bir kısmmın sosyal güvenliği yok. Bir kıs- mı SSK, bir kısmı Bağ-Kur, bir kısmı Emekli Sandığı'na bağlı. Ondan sonra, işçi emeklisinin sorunları ayrı, es- nafın sorunları ayrı. Köylünün bir şeysi yok. -Çiftçiye olan borçları ödediniz sanıyorum ... DEMİREL- Bize aşağı yukarı toplam borç olarak 42 trilyon borç devredildi. Bir kısmı köylü borçlarıydı, bir kısmı müteahhit borçlarıydı. Bir kısmı vadesi gelen borçlar ve faizlerdi. 42 trilyonu şakır şakır ödedik. Pan- carın aşağı yukarı 4 trilyon borcu vardı. Buğdaym 3 tril- yon borcu vardı. Aşağı yukarı 10-15 trilyon köylü borcu vardı. Şimdi yeniden Türkiye hububat mübayaası yapt- yor. Şu saat itibarıyla 2 trilyon ödenmiştir. Biz ne dedik, alın terinin, el emeğinin, göz nurunun karşılığını peşin olarak vereceğiz dedik ve yaptık. -Buradan başka bir soruya geçmek istiyorum. Ana muhalefet lideri zaman zaman sizin muhalefet yıtların- da söylediğinizi alıp size söylüyor. Terör arttı diyor. Güneydoğu'da durumun daha vahim olduğundan söz ediyor. Olağanüstü halin yerine konacak formül bir ye- ni yönetim çalışmaları hangi safhada? Kimse aklından gecirmesin DEMİREL- Çalışmalar yapıldı. Yapılmaya da devam ediyor. Hal şudur, terör arrb eksildi meselesi değil de. 1991 senesi sonu itibarıyla Türkiye'nin girilemeyen yerleri vardı. Gündüz gidilip de gece gidilemeyen yer- leri vardı. Türkiye Cumhuriyeti devleti dağına taşına en küçük kasabasına gidip oturmuştur, bir. İki, terör arttı değil de terör durmadı demek lazım. Terör durma- dı ama terör duracaktır. Devlet buna o kadar iyi girmiş- tir ki. Ve devlet halktan o kadar güzel destek almıştır ki, bu müspet unsurlar terörü mutlaka tesirsiz hale getire- cektir. -Terörün komşularımızla ilgisi ve ilintisinde bugün- kü durum nedir? -DEMİREL- Irak hududu bugün tamamen kapatıl- mıştır. Iran hududunun ya- rısı kapatılmıştır. Buralar- daki sızma geniş çapta önlenmiştir. Ama Kuzey Irak aşağı yukarı bu örgü- tün 7-8 bin adamını barındı- rır haldedir. Fakat Kuzey Irak'ta devlet yok] ayrıca başka gruplar var. Bunların üstüne Kuzey Irak'ta varmak da sorun değil. Fakat bunların üstüne varılırken başkalarının da üstüne va- rrtması gibi durumlar vâr. Şimdi Kuzey Irak'taki lider- lerle bizim işbirliği içinde olmamız gayet doğaldır. Çünkü Kuzey Irak'taki halk nihayet bizirr, kardeşimiz olan halktır. Bu halkın zarar görmesini istemiyoruz. Çok büyük bir itinayla bizi rahatsız eden çetenin üstü- ne varırken onlara zarar vermemeye gayret sarfediyo- ruz. Şimdi Türkiye'nin içinde takriben iki bin, iki bin beşyüz civarında adamları var. Biz zaten hükümet ol- duğumuz günde bunu böyle devraldık. Devlet bu hadi- senin olduğu vatan parçasında topluiğne büyüklüğün- deki her yerde vardır. Bu işin iyi peşindedir. Büyük şehirlere gelince, büyük şehirlerde olup bl- tenlerin de devlet tümünü biliyor. Bunların bir ucu da Almanya'dadır. Suriye'de bir ucu varsa, bir ucu da Al- manya'dadır. Almanya'daki ucuna da müdahale edil- miştir. Çünkü artık bu olay, uyuşturucuya dayanıyor. Buralarda destekleri kaybolmuştur. -Konu hem içeriyi hem dışarıyı ilgilendirdiği için so- ruyorum. Kürtdevletiyle ilgili görüşle'riniz nedir? DEMİREL- Kürt devleti meselesi bugünün meselesi değildir. Uzun zamandan beri gelen bir olaydır ve Sevr'de dahi adı geçen bir olaydır. Birinci Dünya Sava- şı sonunda Mahabat devleti diye bir devlet kurulmuş- tur. Ondan sonra Kürt olayı vardır. Kürt olayını dünya zeminine son 10-15 sene zarfında çıkarmışlardır. Ku- veyt hadisesinden sonra Irak'taki olay Kürt meselesini yeniden dünyanın dikkatine getirdi. Çünkü Irak yöneti- mi Kuveyt'ten sonra Kuzey Irak'taki Kürt kökenli, Türk- men kökenli hatta Arap kökenli unsurların üstüne vardı. Bana göre hadise artık dünyanın hadisesi haline geldi. Kuzey Irak bence dünyanın hadisesidir. Yani Amerikan Kongresi Kürt kozuna destek veren bir karar vermiştir. Yalnız Irak'ın bütünlüğünün bozulmasını ke- sinlikle reddeden bir karardır. Fakat Kuzey Irak'ta meydana gelen devlet boşluğu seçimle neticelendi. Oradaki liderler seçim yaptılar. Şimdi orada seçilmiş bir organ çıktı. Bu, devlete dönüşür mü dönüşmez mi olayı zamana bağlı. -Ozellikle Amerika'nın ve Batjlı ülkelerin "Kürt dev- leti olmayacak" yönündeki sözlü güvenceleri yeterli mi? DEMİREL- Nihayet devlet sözüdür. Bakınız, Het- sinki'de Mitterrand'la görüştüğümüz zaman nisanda geldiği vakit Türkiye'de verdiği sözleri tekrarladı. Ke- sinlikle bir Kürt devletine karşıyız dedi. Bush'la konuş- tuk, kesinlikle Kürt devletine karşı olduğunu söyledi. John Major'la konu^tum, o da aynı şeyi söyledi. Ve biz kendilerine açıklıkla söyledik ki, biz bu insanların telef olmasına, aç kalmasına zulme uğramasına karşıyız ve ikinci bir Halepçe'ye de razı olmayız. Ona seyirci de kalmayız. -Zaten demokratikleşmenin içinde Kürtlerin de hak- larını kullanması yok mu? DEMİREL- Bizim ülkemizde etnik ayrım yok. Kimseyi etnik ayrıma tabi tutmuyoruz. Herkes eşittir diyoruz. Herkes eşit haklara sahiptir diyoruz. Bu eşitlik meka- nizmasında aksayan bir şey varsa bunu düzeltmek de bizim boynumuzun borcu. -Ama Misak-ı Milli sınırlan? DEMİREL- Kimse aksini aklından gecirmesin. SÜRECEK HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE DÜNYA'DA yevre Bakanlığı Meteo- roloji Genel Mûdûrtüğü- nden alınan bilgiye göre bütün bölgelerımiz az bu- luflu ve açık geçecek. Ha- va sıcaklığı artmaya davem edecek. Rüzgâr. kuzey kesimlerinde, kuzey ve doğu, cteki yerlerde gûney ve batı yönlerden haftf. ara sıra orta kuvvet- te esecek. Denizterimizde rûzgâr, Batı Karadeniz, Marmara, Kuzey Ege'de yıldız ve poyraz. Ooğu Karadeniz ile Güney Ege'de yıldız ve karayel. Akde- niz'de gûnbatısı ve lodostan 2-4, yer yer 5 kuvvetinde. saatte 4-16. yer yer 21 deniz mili hızia esecek. Van Gölû'nde hava, az bulutlu ve açık geçecek •0- yajmuritı GAYRİMENKUL SATIŞ İLANI İZMİR 6. SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MEMURLUĞU'NDAN ZonguMak A Aaç;« BDuıuriı; G-çineşiı Kun< Ssıs» y- DOSYA NO: 1992/1 Satış Mahkemece satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilen ve satışı lc lf. Klnun hükümlerine göre yapılacak olan gayrimenkul ta- punun, tzmir Balçova Mahallesi pafta 337, ada 6044, parsel ll'de ka- yıtlı 483 m! yüzölçümlü, 148/483 hissesi Mithat Kuyumcu, 217/483 hissesi Mesut Ün, 118/483 hissesi Korkmaz Akın'a ait olup Balçova Mahallesi 1855/13 sokak ile 1855/2 sokak köşesinde mevcut boş ar- sadır. Tapu kaydının şerhler hanesinde 27.4.1977 tarih Y: 4858 H.S: 2766 Mithat Kuyumcu hissesinde haciz şerhi bulunmaktadır. tmar durumuna göre, inkişaf sahasında kalmakta olup, yol ve ka- nal borcu olduğu, yıkım ve hafriyat izini alınmazı zorunludur, imar hattı talebi icabetmektedir ön balıçe mesafesi 5.00 m. arka bahçe me- safesi 6.40 m. bina yüksekliği 12.80 m. Ç. katsız 4 katlı bina yapımı- na müsait olduğu belirtilmiştir. Muammen bedeü: 386.400.000 TL. 1. ihalesi: 15.9.1992 günü saat 11.00-11.15 arasında yapılacaktır. Bu artırmada verilecek bedel masraflan ile birlikte %75'ini bulmaz ve alıcısı çıkmaz ise 2. ihalesi aynı mahallede 10. gün sonra yapılacak- tır. 2. ihalesi: 25.9.1992 günü saat 11.00-11.15 arasrnda yapılacaktır. Bu artırmada verilecek bedel masraflan ile birlikte kıymetinin (40)'ının altında satılmayacaktır. lhaleye girmek isteyenler %20 nakti teminat- lannı Izmir 6. Sulh Hukuk Mahkemesi'nden alacaklan yan ile Va- kıflar Bankası Kemeraltı Şubesi'ne yatıracaklardır. lhaleye girmek is- teyenler satış şartnamesini okumuş, kapsamını aynen kabul etmiş sa- yılırlar. thale bedelinden baskaca alım harcL, damga resmi, katma değer vergisi alıcısına aittir. Dellaliye ücreti 2464 sayıli kanun hükümlerine göre alınır. Satış şartnamesi ilan tarihinden itibaren herkese açıktır, ilan olunur. 24.7.1992 Basın: 34056
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle