Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 AĞUSTOS1992 PAZAR
12 DIZIYAZI
Ülkü Ocaklan'ndan gelen Türk-İslam Ülkücüleri MÇP'ye katılmca Türkeş'le çatışma başladı
Korkma söıımez bu ocaklar
ÜLKÜCÜ
HAREKETTE
BÖLÜNME
TANIL BORA KEMAL CAN
ı
1
_ 991/92'de, Türkeş mitosunun parlatılmasına imkân veren iki önemli
gelişme oldu: Sovyetler Birliği'nin çözülerek Türki cumhuriyetlerin
bağımsızlaşması ve MÇP'nin 19 milletvekiliyle parlamentoya girerek
yüksek siyaset zemininde yerini alması... Propagandanın malzemesi,
sonuçta,"Yıllardır Turancılıkla suçlandık ama işte haklı çıktık"
mesajından ibaretti. 1944'te Turancılık suçlamasıyla yargılanan
Başbuğ, bu iddianın simgesi, hatta bizzat kendisiydi.
—2 —
Aynca. İslamcılaşarak aynlanlann
iyicc marjinaUeştiğin] görüyor ve böy-
le bir akıbetı istemiyorlardı. Türk-
İslam Ülkücüleri. bu. arada kalmanın
sonunda, MÇP\e katılmaktan başka
yol bulamadılar. Bu yoiun, partiyi
kendı çizgileri doğrultusunda dönüş-
türmeye de elverebıleceğıni düşündü-
ler. Türkeş'in yaşının ilerlemiş oluşu
da. uzun \adede onlara şans tanıyor-
du. MÇP vönetimi ve Türkeş de,
Türk-İslam Ülkücüleri'nin hem popü-
laritesınden ve dinamizminden yarar-
lanma>ı. hem de onlan bağlamakla,
tabandaki İslamcılaşma eğılimini
kontrol altına almayı umuyordu. Böy-
lece. Yazıcıoğlu ve arkadaşlan 1988
kasımındaki kongrede MÇP yöneti-
minegirdiler.
Türk-İslam Ülkücüleri'nin MÇP'ye
katılması. ülkücü hareketteki ikiÜk
görüntüsünü ve MÇP'nin camiayı to-
parlayamadığı izlenimini büyük ölçü-
de yıktı. Kazanılan moral ve motivas-
yon. 26 Mart 1989 seçimlerinde oy
oranının yüzde 4.1 'e çıkmasıyla da pe-
kiştı. Ne var ki. bu ikilik ve onun ya-
rattığı gerilim. ortadan kalkmadı.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun basında bir-
kaç ayda bir "Başbuğ'un halefî", 'Baş-
buğ'a rakip' habcrlenne konu olması,
MÇP merkezini fazlasıyla rahatsız
ediyordu.
Ankara'da kongre heyecanı
1991 yazında Ankara il kongrcsinı,
Türkeş'in açıkça desteklediği adaya
karşı Yazıcıoğlu'na yakın bir adayın
kazanması, bunun üzenne kongrenin
iptal edilmesi. ardından aynı sürecin
Yenimahalle ilçe kongresinde yaşan-
ması. gerginliği günccl politika zemini-
nc taşıdı. Merkez. 1989'dan itibaren,
Iürkeş mitosunu ve "Lider-Teşkilat-
Doktrin" dogmatizmini takviye etme
çabasına girdi.
Gençlik örgütlenmesi
" Lidcr-Teşkilat-Doktrin" üçlemesi-
nin uzun yıllar pek amlmadıkıan son-
rayineöneçıkanlmasındaamaç. ilkin,
iç disiplini ve yönetimin otoriıesini
vurgulamaktı. Hareketin İslamileşme
sürecinde çok tartışılan, kişileri ve be-
şeri otoriteleri mutlaklaşürdığı için
terk edilen bu üçlemenin dayatılması-
nın ideolojik nedeni de, hareketteki
İslamcılaşma yöneliminı bastırmaktı.
Türk-İslam Ulkücülen'nin nüfuzu-
nun oldukça fazJa olduğu gençlik ör-
gütlenmesini disipline etmeye özellikle
ağırlık verildi.
30 bin civannda satışa ulaşan Bizim
Ocak dergişi üzerinde denetim yoğun-
laştınldı. Ülkü Ocaklan'nın izinde
1987'de kurulan Gençlik. Kültür ve
Sanaı Ocaklan. görece özerk faaliyet
gösteriyorken, 1990 başında Metin
Tokdemir'in yerine İrfan Özcan'ın
atanmasından itibaren, partinin sıkı
gözetimine bağlandı.
Türkeş'in yıldızı parlıyor
1991 92'de. Türkeş mitosunun par-
latılmasına imkân veren iki önemli ge-
lişme oldu: Sovvetler Birliği'nin çözü-
lerek Türki cumhuriyetlerin bağımsız—
laşması ve MÇP'nin 19 milletvekiliyle
parlamentoya girerek yüksek siyaset
zemininde yerini alması...
Türki cumhunyetlenn dünyanın ve
Türkiye'nin gündemine hızla girmesı.
MÇP'ye müthiş bir propaganda fırsatı
verdi. Propagandanın malzemesi, so-
nuçta. "Yıllardır Turancılıkla suçlan-
dık ama işte haklı çıktık" mesajından
ibaretti. Yanm asn aşkındır dış Türk-
ler konusunu işleyen. 1944'te Turancı-
lık suçlamasıyla yargılanan Başbuğ,
bu iddianın simgesi, hatta bizzat ken-
disiydi.
Ülkücü hareketin bilgi ve politika
önerisi bakımından Türk dünyasına
ilişkin sermayesinin büyük ölçüde mi-
tolojiden ibaret olmasından gelen za-
af, Türkeş mitosuna yüklenilerek ha-
fıfletilmeye çalışılıyordu...
İttifak ve 91 kongresi
MÇP'nin. 20 Ekim 1991 seçimlerine
RP ^e JDP'vle"İnananlannittıfakı"nı
oluşturarak girmesi sayesinde baraj
engelinden kurtularak 19 milletvekilli-
ği kazanması. Başbuğ mitosunu besle-
yen ikinci olaydı. Bu olay. ilkinden
farklı olarak, tamamen Türkeş'in inı-
siyatifı vesiyasi maharetiyle gerçekleş-
li. Türk-İslam Ülkücüleri, salt barajı
geçmeye dönük bir siyasi manevraya
karşıydılar. Bu ekipten Yaşar Yıldı-
nm, o günlerde, "Seçime tek başına
girip yüzde 6-7 oy almanın, hareketin
kendi kımliğini koruması bakımından
daha iyj" olacağını söylüyordu. Türk-
İslam Ülkücüleri, ittifak bir kez kuru-
lup "inananlann ittifakı" diye sunul-
duktan sonra da tabanda gerçek bir
birliktelik zemini için daha fazla gay-
retgösterilmesini istediler. İttifak böy-
le sunulduysa hakkı verilmeli, barajı
aşmaya dönük bir manevra görüntü-
sünden sıynlmalıjdı. Ancak Türkeş
için, olay gayet açıktı: İş bittikten he-
men sonra, MÇP'ye 19 milletvekilliği
kazandırmış olarak yuvaya döndü.
20 Ağustos 1981. Başta Genel Başkan Alpaslan Türkeş olmak üzere MHP yöneticileri Sıkıyönetim MahkemesTnde yargdanıyor. Ülkö Ocaklanndan gelen
Türk-İslam Ülkücüleri 12 Eylül'de kendilerine uygulanan baskıdan, dolaylı olarak MHP yöneticilerini ve Başbuğ Alpaslan Türkeş'i sorumlu tuttu.
MHP'nin devletle işbirliği 12 Eylül'den sonra ülkücüler arasında tartışıldı
Devletiıı ülkücüülküsü12 Eylül öncesin-
de MHP ve ülkücü
hareketin devletin
resmi ve yeraltı gü-
venlik örgütleriyle
işbirliği içinde oldu-
ğu kanısı, sadece solda değil, genel
kamuoyunda da yaygındı. Bu kanıyı
pekiştiren yeterince çok veri vardı:
MHP'nin misyonunu devlete yar-
dıma olmakla açıklaması; MC hü-
kümetlerinin Başbakanı Demirel'in
(ünlü "bana sağalar cinayet işliyor
dedirtemezsiniz" sözüyle) ülkücü te-
rörünü görmezden gelmesi, ülkücü
eylemcilerin yakalanamayışındaki
sistematiklik; ülkücülerin elinin dev-
let imkânlannın cebinde olduğu sez-
gısıni kuvvetle uyandıran karanhk
olaylar. vs... Tabii MHP.sözcüleri
böylesine suçlamalan kesinlikle red-
dediyorlardı.
12 Eylül'den sonra, devletin gü-
venlik örgütleriyle işbirliğe geçme
meselesi, ülkücü hareket içinde de
tartışılmaya başlandı. MHP dava-
sında ülkücü sanıklara "devletin as-
keri, polisı varken size ne oluyor-
du?!" diye çıkışılmasırun yarattığı
şok, bu yönde bir sorgulamayı baş-
latmada başlıbaşına etkili oldu. Ül-
kücü hareketin gençlik ve militan
tabanında yapüan muhasebede van-
lan sonuç. "kullanıldık. işirniz bittik-
ten sonra atıldık" yönünde idi.
Üst yönetime tepki
Öncelikle kendilerini kullanan
devlete yönelen tepkinin bir miktan
da, buna izin veren, ülkücü gençliği
kullandırtan üst yönetime yöneldi.
Ancak devlete yönelik tepki 80'lerin
ortalanndan itibaren açıkça ifade
ediliıken, MHP yönetimine dönük
tepki yeri içinde kaldı. 12 Eylül'ün
yarattığı mağduriyeti onlann da pay-
laşıyor olması, yöneticilere duyulan
tepkiyi bastırdı.
Hapishane döneminin bitmesin-
den sonra, bu yara yine kanamaya
başladı. PKK'ya karşı ülkücülerin
kullanılması fıkrinin bir yerlerden
ifade edilmeye başlandığı 1986/87
döneminde, eski ülkücü gençlik ön-
derleri bu tür yoklamalara tepki gös-
terdiler. (Eski Ülkü Yolu Derneği
Genel Başkanı Yaşar Yıldınm'ın,
devlet güvenlik güçlerinin terörle
mücadelesini, ülkücülerin balkon-
dan seyretmeleri gerektiğini belirten
çıkışındaki "balkondan seyretmek"
sözü, bu tutumun simgesi haline gel-
di. Bölgedeki ülkücü görevliler. özel-
likle özel tim mesuplan. devletin
PKK'ya karşı mücadelesinin sivil de-
ğilse deresmiülkücü kökenli destek-
çileri oldular. Devletin isıihbarat ve
güvenlik aygıtlan. ülkücü harekeü.
teröre karşı sivil destek potansiyel
olarak kullanma tasansından da
vazgeçmediler. Ülkücü hareket.
merkezi düzeyde değil, ama kullanıl-
maya daıma elverişli taban dokusuy-
la, bu tasanyla elverişli bir zemin
sundu.
Ülkücü hareketin bütün kesimleri
de bu sununun farkında. 1991 kası-
mında bircenaze töreninin anti-Kürt
protesto gösterisine dönüşmesi üze-
rine konuştuğumuz Kayseri MÇP
milletvekili Seyfi Şahin şöyledemişti:
"Biz oradaki çocuklan hep kontrol
etmeye çahştık. Ama onlar oradaki
emniyet müdürüne de yakındır,
onunla konuşun..."
Ülkücülerin anti-terör provokas-
yonlannda kullanılması tartışması,
Yaaooğlu ve arkadaşlannın istifa-
sırtdan sonra ülkücü hareket içinde
de yoğunlaşü. MÇP çevreleri ayn-
lanlan "provokasyona ve şiddet ey-
lemlerine müsait" olmakla suçladı;
aynlanlann çevresi ise, devletin istih-
barat ve güvenlik aygıtının bizzat
MÇP içinde temsil edildiği iddiasını
ortaya attı.
Yönetimin tepkisi
MÇP yönetimi,
resmen, sadece ge-
nel bir "radikalleş-
melerinden korku-
yoruz" açıklama-
sında bulundu.
Kimi yöneticiler. bu korkulannı, ay-
nlanlann radikal İslama, İrancı
akımlara kapılabilecekleri düşünce-
siyle netleştirdiler. MÇP yönetimini
ve Türkeş'i kayıtsız şartsız destekle-
yen günlük Ortadoğu gazetesinde
ise. cpk daha karanhk imalar yer al-
dı. Özellikle Ergin Bayramcı. "E>ev-
let'" başlıklı köşesinde ağır ithamlar-
da bulundu. Bayramcı, 6 temmuzda,
"o günkü kargaşa ortamından istifa-
de eden bücürlerin iş başına gelme-
siyle kaba kuvvetin rağbet görmeye
başladığını; bunun ise komünizmin
arayıp da bulamadığı fırsat olduğu-
nu" yazdı. O bücürlerin ülkücü hare-
ketin başına "sardığı felâketlerin
sonuçlanna hep birlikte katlanılmış;
özellikle liderimiz, o bücürlerin top-
lam günahlanndan sorumlu tutulup
mağdur edilmiş"ti.
Bayramcı, 9 temmuzda, bazı MÇP
yöneticilerine yöneltilen MİT ajanlı-
ğı, suçlamalanna değinerek MİT
düşmanlığını davaya bağlıhğın ölçü-
sü sayan anlayışı eleştirdi. 11 tem-
muzdaki yazısında, gündeme getiri-
len ülkücü-PKK çatışmasına değine-
rek şunlan belirtti: "Istifacılann çok
iyi bildiğimiz kavgacı mizaçlan ve
zihni yapılan göz önünde tutuldu-
ğunda aklımıza gelen kötü ihtimal-
lerden Yüce Allah'ın Türk Milletini
esirgemesini diliyoruz."
Suçlamalara yanıt
MÇP'den aynlan grup i
c
° böylesi
suçlamalara "Dinime kuıVeden
Müslüman olsa..." havasında karşı-
bk veriyor. Bu gnıptan biri, yukan-
daki saürlann yazan Ergin Bay-
rama'nın kariyerini şöyle anlatıyor:
"Bu kişi 12 Mart'tan önce Güneydo-
ğu bölgesinde MİT için çalıştı. 12
Mart'tan sonra ülkü ocaklanna gir-
di. Bir ODTÜ baskını vardı, orada
ortaya çıktı. Sonra yine ortadan kay-
boldu. Sonra bir gün, yurtta paüa-
yan bir bombayla kolunu kaybetti.
Bombayı komünistler attı dendi,
ama aslında imalat sırasında olan bir
patlamaydı..."
MÇP'den aynlan grubun sözcüle-
ri, devletin MÇP'deki parmağını,
suçlamalar üzerine, isimsiz açıkla-
malarla dile getiriyorlar. Son kong-
rede Türkeş tarafından yönetime
alınan ve bir eski MÇP'liye göre "ilk
MKYK toplantısında kendilerini ta-
nıurken özal Harp Dairesi'nde çalış-
tıklanm" söylemiş olan iki emekli
generalin (Turgut Nasün ve Hüseyin
Cevizoğlu) adîan hep anılıyor. MÇP
yönetiminde birkaç yıldır yer alan
emekli binbaşı Ferruh Sezgin, ayn-
lan ekibin partideyken de gergin iliş-
kiler içinde olduklan ve istihbaratçı
teşhisini koyduklan bir isim. Yaaa-
oğlu'nun çevresindekilerin İslama
ve radikal unsurlan, bu meselede da-
ha netler.
îstifalann açıklandığı toplantı ön-
cesinde, birgenç, MÇP'yi kastederek
"bunlar Gladio idi, herkesçe ma-
lum" diyor: "Devlet bunlan hâlâ da
destekler. Bizim Dergâh'daki saldın-
dan sonra, Emniyet'ten baskı yap-
mışlar: Sol yapü diyelim, PKK yapu
diyelimdiye..."
0^^ Aynı toplantıda.
dinleyiciler arasın-
da. gözümüze. Mu-
rat Ağartıcı ilişiyor.
Özal suikastının ar-
^ dından 2000'e Doğ-
ru dergisine "özal'ı ben vurdum"
açıklamasıyla manşet olan, ülkücü-
lerle ve Adana polisi ile karanhk iliş-
kileri açığa çıkan (veya ucundan
gözüken) genç maceraa, Murat
Ağartıa... MÇP'nin aynlanlara, ay-
nlanlann MÇP'ye yönelttiği suçla-
malann ister tamamı doğru, ister
tamamı yanlış olsun; ülkücü hareke-
tin, provokasyon meraklılanna ve
profesyonellerine" müthiş verimli bir
zemin sunduğu çok açık... Aynca Bi-
zim Dergâh baskınının başaktörü-
nün Türkeş'in eski şoforü payesine
sahip olduğunun söylenmesi ve gö-
zaltına alındıktan birkaç saat sonra
bazı DYP'li milletvekillerinin deara-
ya gjrmesiyle serbest bırakılması,
geçen haftalarda Ankara Adakale
Sokak'taki Briç Kulübü'nü basan
maceraa ülkücünün, gelen polislere
belindeki silanı Türkeş'in koruması
olmakla açıklayıp sıynlması. provo-
kasyon meraklılanna tanınan geniş
emniyet imkânlanna işaret ediyor...
Bu arada MÇP içinde. milletvekı.li- durulmasından dolayı. seçmene ulaşı- masına yol açmıştı.
ği kontenjanlannın kullanılması da lamamıştı. Örneğin güçlü olunan Kı- Buna karşılık Aksaray'da. Türkeş'-
gerginlikdoğurmuştu. Türk-İslam Ül- rıkkale'de. eski MHT ...il'.^tvekili Ali in yakını (liste başı) Faruk Keskinkı-
kücüleri'ne göre, tabana seslenmeyen, Fuat Eyüboğlu'nun liste başı yapılma- lıç'ı tercih oylanyla geçerek milletveki-
merkeze yakın isimlerin listelere dol- SJ. bu ilden hiç milletvekili çıkarılama- li seçilen İsmet Gür'ün başansı, Türk-
İslam Ülkücüleri'ne göre adayın taba-
na uygunluğunun göstergesi. MÇP
merkezine göre ise azıak disiplinsizlik-
ti... Fakat sonuç olarak, barajı aşama-
yacakken neredeyse bir grupluk mil-
letvekiliyle Meclis'e girmek, ülkücü
tabana büyük moral verdi. Ve "Erge-
nekon'dan İkinci Çıkış" olarak kutsa-
nan bu başan, doğal olarak, Türkeş'in
üstün liderlik yeteneğine yazıldı...
MÇP'nin 1991'in son günlerindeki
kongresi, bu ortamda yapıldı. Parti
içindeki ikilik, ittifak ve seçim döne-
mindeki tartışmalarla birlikte. kong-
reye taşındı. Bu kongre. MHP-MÇP
geleneğinde ilk kez, iki (hatta üç) liste-
nin açıkça çarpıştığı tarihi bir kongre
oldu: Türkeş'in desteklediği Devlet
Bahçelı ekibinin listesine karşı M. Ya-
zıcıoğlu ve ekibinin hazırladığı liste;
bir de D. Bahçeh'ninkine daha yakın
olan. Muharrem Şemsek'in listesi. Ya-
zıcıoğlu ekibi, merkezin listesini sade-
ce yedi yerden delerek, gücünün çok
altında sonuç alabildi. Bunda bir et-
ken, son ana kadar. Türkeş'in güçleri-
ni takdir ederek yönetimde onlara
ağırlık vereceğini umduklan için sis-
temli bir hazırhk yapmamış olmalany-
dı. Merkezin, oy verme yöntemine iliş-
kin kimi taktik düzenlemeleri de dele-
gelerin kafasını başanyla kanştırdı ve
pek çok muhalif oyu geçersiz kıldı. Bu
arada. Şemsek de yönetim dışı kaldı.
İkiliğin derinleşmesi
MÇP yönetimi. kongreden sonra
- Yazıaoğlu ekibini dışlamayarak Baş-
kanlık Divaru'nda birkaç koltuk ver-
di. Fakat kongre sonrası dönem.
"Partiyi düzene sokarak iktidar ortak-
lığına haarlama dönemi" olarak sap-
tanmıştı ve iç politika çok daha mer-
keziyetçi, disiplinli bir çizgiye oturdu.
Kongreden birkaç ay sonra yinelenen
Yenimahalle ilçe kongresinde, Yazıa-
oğlu ekibinin adayı ikinci kez kazanıp
kongre de ikinci kez iptal edilince, Ya-
şar Yıldınm genel sekreter yardımcılı-
ğı görevinden istifa etti. Bu kongre ve
istifa kamuoyuna duyurulmadı.
Kongrenin hemen öncesindeki gü-
venoyu olayı, ikiliği. dışa dönük politi-
kada da netleştirmişti. MÇP grubu
hükümete güvenoyu verirken. Sıvas-
tan milletvekili seçilen Muhsin Yazıcı-
oğlu ije Kahramanmaraş milletvekil-
leri Ökkeş Şendiller, Esat Bütün,
Saffet Topaktaş oylamaya katılma-
mışlardı. Maraşlılann temel saiki,
"Bölgelerinde PKK'ya karşı olan has-
sasiyet sebebiyle. HEP destekli bir
hükümete onay vermek istememeleri"
idi.
Yazıcıoğlu ise soranlara. "İdeolojik
muhte\alı bir hareketin oportünistçe
davranmaması gerektiğini" açıkladı.
Güvenoyu. yakın gelecekte bir koalis-
>on için DYP'ye yeşil ışık yakmakla
da açıklanamazdı. "Böyle bir koalis-
yonun şartlan olduğunda DYP zaten
kendisı. icabında araya adamlar koya-
rak MÇP'ye gelirdi"... Türkeş'in hü-
kümete destek politikası 1992'de istik-
rarlı biçimde sürdü. Demirel-Türkeş
teması. haftalık olağan görüşme ruti-
nine bindi: Demirel MÇP'ye parla-
mentoda ve TRT'de yer verilmesini.
Hazine yardımı yapılmasını. Türkeş'-
in üzerine kayıtlı MHP mallannın
Türkeş"e iadesini sağladı; Türkeş Orta
Asya ve Kafkasya seferinde Başba-
kan'a refakat etti.
AJNKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKCİ
Çok Yazık!
Dikili Barış Şenliği'nde, şimdiye dek görülmemiş bir
olay oldu. Eskiden, geçmişyıllarda sivil polislertoplantıla-
rı engellemeye çalışırlar; kışkırtıcı tutumlarl? konuşmacı-
ların sinirlerini altüsi ederler, onları videoya alırlardı. Bu •
yıl, daha şenliğin ikinci gününde, kışkırtıcı küçük bir grup,
"Cumhuriyet"le ilgili toplantıyı engellemeye kalkt. Küçük
grup bağırdı, çağırdı. Büyük kalabalığın onlara katılmama-
sı, hatta kınaması karşısında Çamlaraltı'nı bırakıp gitmek
zorunda kaldı.
Kürsüde, ilhan Selçuk, Hikmet Çetinkaya, Şükran Ke-
tenci, bir de ben konuşacaktık. Dikili Belediye Başkanı
Osman özgüven, kısa bir konuşmayla konuşmacıları kür-
süye çağırdı. Daha yerimize oturmak üzereydik ki bir genç
mikrofonu almış, konuşmak istiyordu. önünde, öldürülen
gazeteci Yahya Orhan'ın fotoğrafı vardı... Kürsünün sağın-
daki küçük grup;
- Arkadaşımız konuşsun! diye bağırmaya başlamışö.
Bağırıklar, çağırıklar, kiminnedediğianlaşılmazolmuş-'
tu. ;
- Devlet terörüne son! diye tempo tutuyorlardı.
- Katillerden hesap soracağız!
- Yargısız idamlara son!
- Katiller bulunacak, hesap sorulacak!
Mikrofonu İlhan Selçuk aldı, özetle şunlan söyledi:
- Arkadaşlar bir dakika, bir dakika! ("yuh" sesleri, pro-
testolar) Burada hepimiz dostça, kardeşçe konuşmaya
geldik. Dikili Şenliği'nde şimdiye kadar herkes omuz omu-
za, kardeşçe, dostça her şeyini dile getirdi; bunu da dile
getireceğiz. Burada, biz devlet terörüne karşıyız. (Anlaşıl-
mayan protestolar) Öldürülen gazetecilerden söz açmak
istiyorum ("Basın şehitleri ölümsüzdür!" sesleri). Meslek-
taşımız Yahya Orhan öldürüldü. ("Özgür Gündem de katıl-
sın!" sesleri). Arkadaşlar, özgür Gündem için ayrı bir
panel düzenlersiniz, konuşursunuz. Beni de çağırırsanız
ben de konuşurum. Arkadaşlar, konuşma olanaklarımızı
yitirdiğimiz zaman demokrasi olmaz ("özgür Gündem ko-
nuşsun!" sesleri).
- Devlet terörüne son! (Bir avuç kişi, toplantıda terör mü
yaratmak istiyordu?)
Bağırtıları çağırtıları durdurma olanağı yoktu. İlhan Sel-
çuk konuştu:
- Arkadaşlar, Yahya Orhan için bir dakika saygı duruşu-
na çağırıyorum! (Herkes ayağa kalktı, kışkırtıcılardan bir
bölüğü ise saygı duruşu sırasında da bağrıştılar. Kimi de
"Kemalist eşekler!" diye bağırıyordu). .'
Yahya Orhan için saygı duruşu bitti. İlhan Selçuk:
- Teşekkür ederim arkadaşlar, şimdi öldürülen meslek-
taşımız Çetin Emeç için bir dakika saygı duruşu...
Yine ayağa kalktık, saygı duruşuna gectik. (Protestocu
grup bağırıp çağırmayı sürdürüyordu ("Sahtekârsınız!
Devlet terörüne son!").
- Teşekkür ederim! Sevgili arkadaşlar şimdiye kadar bü-
tün öldürülen gazeteciler için bir dakika saygı duruşuna...
Üçüncü kez saygı duruşuna kalktık. Kürsüden bağırıp.
çağıranları süzüyordum. Kimdi bunlar?
İlhan Selçuk'un bu denli soğukkanlı olduğunu bilmiyor-,
dum. j
- Devlet terörüne son! Devlet terörüne son! •
- Teşekkür ederim arkadaşlar! Arkadaşlar, devlet terö-
rüyle öldürülen arkadaşlarımızı konuşmak istiyorsak, hiç-
bir ayrım gözetmeden bütün arkadaşlarımızı bağrımıza
basmak istiyorsak, bu panel i yürütmek istiyorsak, o za-
man oturup konuşabiliriz. Hiç kimse, hiçbir zaman, gerek
devlet terörüyle, gerek başka bir terörle öldürülen kimse-
ler arasında en küçük bir ayrım yapmıyoruz. Bizim için,
Türkle Kürt birdir; yalnız Kürt değil; Rum, Ermeni, Azeri
tüm insanlar bizim için eşittir. Eğer öldürülen kurbanlar
arasında, Türktür, Kürttür, Ermenidir, Fransızdır, Alman-
dır diye ayrım yapmaya kalkışırsak, teröre karşı olarnayız,
trkçı oluruz! (Büyük kalabalıktan uzun alkışlar)
Biz, ırkçılıktan ve kaba kuvvetten nefret eden bir topluluk
yaratmak istiyoruz. Bizim amacımız, Kürt kardeşlerimizle
Türk kardeşlerimiz arasında sevgi ve dostluk yaratmaktır,
husumet değil. (Uzun alkışlar) Anadolu'da hep birlikte ya-
şayacağız, "özgür Gündem'deki kardeşlerimizle "Cum-
huriyef'teki kardeşlerimiz arasında hiçbir fark yoktur.
Onlar bizi ayırsalar bile biz onları ayırmıyoruz. (Uzun al-
kışlar) Buradaki bütün insanlar bizim kardeşlerimizdir. Içi-
mizde en küçük bir öfke yoktur. Onlarla biz Türkiye'de
demokrasiyi gerçekleştirmeyi, çalışmayı, tartışmayı isti-
yoruz. Hiçbir zaman Türkiye'de Türklerle Kürtler arasında
bir fark gözetmiyoruz. Istedikleri kadar bağırsınlar. (Bir
yandan bağırmalar sürerken, bir yandan alkışlar.) Burada
tartışmak için niye toplandık? lletişim, çağımızda iletişim!
Niçin iletişim?.. Acaba, özgür Gündem gazetesinden Yah-
ya Orhan öldürüldüğü zaman, Bab-ı Ali basınında neden
manşetlere geçmiyor da, başka biri öldürüldüğü zaman
Bab-ı Ali basınında manşetlere geçiyor? Burada bir ileti-
şim eksikliği neden vardır. lletişim eksikliği şundan vardır
arkadaşlar, eğer elinde kuvvet olan başkasını taramaya
kalkarsa, o zaman iletişim eksikliği olur. Şimdi, bu arka-
daşlarımız, buradaki iletişim; engellemektedirler. Ellerin-
de kuvvet olsa, o zaman büsbütün engelleyecekler. (Uzun
alkışlar) Eğer bu kadar küçük bir grup, burada bu iletişim
engelini yaratmaya tevessül edebiliyorlarsa, yarın iktida-
ra geldikleri zaman, bütün özgürlükleri yok edeceklerdir
arkadaşlar. (Uzun alkışlar)...
İlhan Selçuk'un konuşması çok etkiliydi. Protestocular
birdenbire dağıldı; toplantıya başlayabildik. Ertesi günü
öğrendim, öğrenince daha da çok üzüldüm. Dikili yakının-
da, Bademli'de, Eğit-Sen kampı varmış; Eğit-Sen'li kimi
öğretmenler "Cumhuriyef'in toplanbsını engellemek iste-
mişler; bu olaylar olmuş. Yazık, çok yazık!
BULMACA
7 8 9SOLDAN SAGA:
1/ Bir yaşından üç
yaşına kadar olan
tay... Briçte, atılan
bir kâğıtla eşine oy-
namasuıı istediği kâ-
|ıdı belirtme. 2/ Ba-
şıboş gezen hayvan
sürüsü... Güney
Amerika'da yaşayan
bir yük hayvanı. 3/
Seryum elementinin
simgesi... Kalay oksit
katılarak donuklaş-
tınimış ya da kemik
tozu katılarak yan
donuk hale getiril-
miş cam. 4/ Bağırsaklar... Bir tür tat-
h. 5/ tpek gibi düz ve parlak bir ku-
maşın üzerinde bulunan tel tel iplik.
6/ Bir geminin ba^ka bir gemiden ya
da kıyıdan açılması... Kraliçe. 7/ Sü-
rüp gitme, uzama... Kale hendeği. 8/
Ufuklar... On dört üizeden oluşan
bir Batı şüri. 9/ Güzel çiçekli bir süs
bitkisi... Pirinç ve şekerkamışından
elde edilen bir tür rakı.
YUKARIDAN AŞAGlYA;
1/ Tarhana, bulgur yapmak için kullanüan kabuğu soyulmuş
ve kınlmış buğday... Hücum. 2/ Faiz... Sevgi bağlıbğı. 3/ Bir.
nota... Kazak başicanlanna verilen ad. 4/ Yankı... tri taneli be-
zelye. 5/ Boksta ve eskrimde rakibin hamlelerini önleme biçi-.
mi. 6/ İyi terbiye edilmemiş vahşi binek hayvanı... Bir peygam-;
ber. 7/ Bir çeşit pelte... Müstahkem yer. 8/ Buyruk... Yaşmak
yapımında kullanılan, tülbent cinsinden bez. 9/ Eski dilde kuş <
yuvası... Maksat. '