Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3AYFA CUMHURİYET 3 AĞUSTOS1992 PAZARTESİ
12 DIZIYAZI
Maraş'ı taktiksel amaçlarla kullanma düşüncemi hiçbir zaman yitirmedim
Koskocakent bos tutuldu
KIBR1S BARIŞ
HAREKÂTI
VESONRASI
ECMEL BARUTÇU
- 1 5 —
Klerides'in istifası Kıbns mesele-
ande yeni imkânlar ortaya çıkarabi-
1T diye düşünüyordum. Türkiye'nin
1 yıl beİcledikten sonra Kıbns'a
nüdahalede bulunması fırsatı Rum
cemaatinin ikiye bölünmesiyle orta-
\a çıkmamış mıydı? Rum cemaati
kiye bölünmeseydi, Yunanistan'-
caki cunta, sadece Kıbns'taki 600
subayına güvenerek Makarios'a
larşı darbeyecesaret edebilir miydi?
Bu itibarla Rum cemaatinin içinde
bu istifa ile yeni durumlar ortaya çı-
kabilir ve biz de bundan istifade ede-
tilirdik. Olaylar da istediğim gibi
gelişiyordu. Klerides yeni bir plat-
form ile siyaset sahnesine çıkmıştı.
Açıktan açığa Makarios'un siyaseti-
ni tenkit edebilecek kadar cesurdav-
ranıyordu. Meseleyi sık sık uluslara-
rası forumlara götünnekle hata
«mekteyiz, bu şekilde hareketimiz
Türklerin Kuzey Kıbns'ı Türkleştir-
melerinden başka bir işe yarama-
inaktadır, Türkler toprak teklifi
.yapmadıkça müzakere masasma
öturmayız şeklinde şimdiye kadar
yürüttüğümüz siyaset yanlıştir di-
yordu. Makarios'un uzun vadeli
rnücadele siyaseti Kıbns'ın ikiye bö-
lünmesinden başka bir işe yarama-
yacaktır diyordu.
Rumlann dûşüncesi
Klerides bu fi- —
kırlenyle bizim
için aranacak
adam haline gel-
mişti. Çok dik-
katli davranır,
atacağımız yanlış
adımlarla onu Rumlann gözünde
Türk emellerine hizmet eder bir in-
iân-sdurumuna düşürmezsek kendi-
sinden fevkalade istifade edebılece-
ğimize inanıyordum. Bunun için
onun eline bir koz vermeliydik. Bu
öyle bir koz olmalıydı ki, adadaki
durumdan bezmiş Rumlar onu bir
kurtancı, ama gerçek bir kurtancı
plarak görebilmeliydi. Ben şahsen
böyle birdurumu yaratabileceğimizi
düşünüyordum. Aklımda da burun
için Magosa'nın Maraş kesimi yatı-
yordu. Türkiye'de hükümetin olu-
şum şekli yüzünden Kıbns konu-
isunda öyle bir durumdaydık ki en
ufak bir manevra yapamıyor, hiçbir
taktik güdemiyorduk. Halbuki Kıb-
ns meselesinde böyle manevra ve
taktiklerle siyasi çözüm istikametın-
de yol almak pekâlâ mümkün olabi-
lirdi. Maraş bomboş duruyordu. Ya
burasını Türklerle iskân etmeliydik
ya da çözüm şekli için kullanmalıy-
dık. Boş bir şeklide tutulmasını bir
türlü aklım almıyordu. Doldurul-
masından Amerikan Kongresi'ni
kızdınnz endişesiyle kaçınılıyordu.
Çözüm şekli için kullarulmasını ise
Milli Selamet Partisi önlüyordu.
Daha doğrusu bu partinin, hüküme-
ti bu yüzden düşüreceğinden AP
kanadı endişe ediyordu. Kafamda
bunun için bir plan oluşturmuştum.
Kıbns Koordinasyon Komitesi'nin
bakanlar seviyesindeki bir toplanü-
sında bu fikrimi ortaya atma imkânı
buldum. Toplantıda konu Maraş'ın
doldurulması etrafında dönüyor-
muş. Dışişleri Bakanı Çağlayangil,
bunun uluslararası inikâslan olaca-
ğını ileri sürerek toplantıdaki bakan-
lan aydınlatmam için beni çağırmış-
tı. Ben de yalnız başına böyle bir
hareketin sakıncalan olacağmı,
dünyanın üzerimize geleceğini, an-
cak Maraş'ııı bir çözüm şekli içinde
kullanılması fikri ile birlikte bu işin
sakıncalannı ortadan kaldıracak
tarzda bir hareket ihtiyar edilebile-
.ceğini söyleyerek düşüncemi şöyle
acıkladım:
Maraş'ı on bölgeye bölelim. Yu-
nanlılara gidip, size Maraş'ı vermeye
hazınz, fakat bu genel bir çözüm
şeklinin parçası olabilir, iki bölgeli
federasyonu ve merkezi hükümetin
yetkilerini bizim istediğimiz şekilde
kabul ederseniz gelin anlaşmayı im-
zalayalım. Teklifimize on gün içinde
cevap vermez veya reddederseniz
Maraş'ın birind bölgesini iskân ede-
riz diyelim. Bu şekilde hareket ve
teklifi her bölge için yenileyelim.
Yunanlılar teklifımizi kabul eder-
lerse mesele yok, Maraş'a mukabil
Kıbns sorunu halledilmiş olur. Eğer
reddederlerse biz de böylece Maraş'ı
doldurmaya başlanz ve bu yüzden
bizim üzerimize baskı gelmez, bila-
teri bile akmamıştı. Türk askerleri
geli>or diye Rumlar pıh pırtıyı top-
layıp kaçmışlardı.
Tabii ısrar etmedim. Madem ki
konu bir hükümet buhranı dahi ya-
ratabilecek nitelikte görülüyordu.
bir teknisyen olarak benim ısranm
manasız olurdu.
Bununla beraber, daha sonraki
devre içinde de Maraş'ı taktiksel
amaçlarla kullanma şeklindeki dü-
şüncemi terk etmedim. Klerides'in
seçim kampanyası sırasında bu ko-
nuyu kullanmak suretiyle onu Rum
toplumu içinde kuvvetlendirmenin
mümkün olacağını düşündüm.
Fikrim şu idi:
Makarios cumhurbaşkanlığından
istifa eder ve kilisesıne dönerse, Ma-
gosa'nın Maraş bölgesini, genel biı
çözüm şeklinin parçası olarak ve ni-
haı çözüm şekli imzalanıncaya ka-
dar Türk idaresi altında kalmak
nel sekreterlik makamma sundum.
Fakat orada kaldı.
Kıbns çıkarmasının ikinci yıldö-
nümü için Turan Feyzioğlu ile Kıb-
ns'a gittiğimızde Maraş'ı heyet ha-
linde tekrar gezdik. Heyete dahil
olan Başbakanhk Müsteşan Ekrem
Ceyhun, Maraş'ı ilk defa görüyor-
du. Oradaki otellerin işletilememesi-
ne bir türlü aklı yatmıyordu.
- Siz, dedim. manzarayı dışardan
görüyorsunuz. Gelin beraber bir
otelin içine girelim. Tahribatın ve
yağmanın derecesini o zaman görür-
sünüz. Bu otellerin açılması için bü-
yük meblağlar gerekir. Yabana şir-
ketler bunlarla ılgilenirler, ama
bunlan açmak için yapacaklan mil-
yonlarca dolar masrafa karşıhk hü-
kümet garantisi isterler. Öyle ya,
siyasi çözüm olmamışür. Otellerin
akıbeti ne olacaktır? Eski sahipleri
hak iddia ederlerse onlann yaptıkla-
IVİaraş'ın bu şekilde boş kalması hiç de doğru değil. Bütün dünyaya karşı
koca bir şehri boş tutuyoruz. Buna bir son vermek lazım. Ya çözüm şekli için
kullanalım ya da dolduralım. Bu halde kalırsa, tahribat yüzûnden, ilerde
çözüm şekli içinde de olsa karşı tarafa verelim desek bile veremeyeceğiz. Eğer
şimdi ABD Kongresi'nin göstereceği tepkiden endişe ediliyorsa o zaman
burayı denemeli şekilde dolduralım. İlk önce on beş aile atahm içeri, bakalım
ne tepki görecek. Böyle ufak ufak doldurmaya başlayalım. Maraş'ın bahçeler
bölgesi de başında böyle iskân edilmişti.
kis baskılar karşı tarafa yönelecek,
"Aman bu fırsatı kaçırmayın, yoksa
Maraş'ı büsbütün doiduracaklar"
diye Rum tarafını sıkıştıracaklardır.
Böylece Maraş'ı bir taraftan yem
olarak gösterecek ve bu yemin kabul
edilmemesı halinde de orayı rahat
rahat dolduracağız.
Bu fikrime İçişleri Bakanı Oğuz-
han Asiltürk karşı çıktı.
- Kan akıtılan toprak verilmez, de-
di.
- Verelım demiyorum, ama doldu-
racaksak bunu söylediğim şekilde
yaparsak tepki görmeyiz demek isti-
yorum, dedim.
de söylenebilirdi.
Bunun karşılığında ne olacağı sa-
nılır?
Makarios bunu kabul etmeyecek
ve reddedecektir, ama o zaman da
Halbuki otellenn açılması ve işle-
tilmesi mümkün değildi. Prof. Suat
Bilge ile Kıbns'a yaptığımız ilk ziya-
rette Maraş bölgesindeki otellerdeki
tahnbatı görmüştük. Koridorlarda
yatak battaniyelerini katlanmış ve
sıra sıra yığılmış şekilde görünce
hayret etmiştik.
Ekrem Ceyhun'un heyecanını
söndürmek istemedim.
- Şimdi de yapsanız yine geç kalın-
mış olmaz. ama böyle devam ederse
binalar bile tahrip olacaktır, dedim.
Kendisine aynca Ankara'ya dö-
nünce bu fikrimi yazılı olarak maka-
ma sunduğum raporumun bir örne-
ğini kendisine vereceğimi ifade ettim
ve Ankara'ya döndüğümde bunu
yerine getirdim.
Aynı seyahatte Turhan Feyzi-
oğlu'na bir başka fikrimi de söyle-
dim.
- Maraş'ın bu
şekilde boş kal-
ması hiç de doğru
değil. Bütün dün-
yaya karşı koca
bir şehri boş tutu- "
yoruz. Buna bir
son vermek laam. Ya çözüm şekli
için kullanalım ya da dolduralım. Bu
halde kalırsa, tahribat yüzûnden,
ilerde çözüm şekli içinde de olsa kar-
şı tarafa verelim desek bile vereme-
yeceğiz. Eğer şimdi ABD Kongresi'-
nin göstereceği tepkiden endişe edili-
n masraflar ne olacaktır? Hükümet yorsa o zaman burayı denemeli
olarak garanti verilmezse onlar gelip şekilde dolduralım. tlk önce on beş
aile atalım içen, bakalım ne tepki gö-
recek. Böyle ufak ufak doldurmaya
kaydıyla, Kıbnslı Rumlara açmaya
Türk tarafının hazır olduğu ilan edi-
lebilirdi. Hatta Maraş'ın otellerböl- bunlan işletmezler. Bu yağma ve
gesinin Rum idarecilerine verileceği tahribatı önlemenin çok bash bir yo-
lu vardı. Ama sözümü kimseye din- başlayalım. Maraş'ın bahçeler böl-
letemedim. Çıkarmadan sonra yapı- gesi de başında böyle iskân edilmişti.
lacak ilk iş bu otelleri bizim milli Hem hiç belli olmaz, bakarsınız bu
bankalanmıza tahsis etmekti. İş
Bankası. Akbank, Emlak Bankası
çok güç bir vaziyete düşecektir. Ma- ve diğer bankalar kendi personelleri
raşlı Rum mülteciler kendisine düş- için tatil köyleri yapıyorlarTürkiye'-
man kesılecektir. Maraşlı Rumlar de. Onlara buralan bedava tahsis
"Girneli Rum kardeşım yerine dö- edilebilirdi. Gelin ahn sizden belirli
nemiyor, o halde ben de dönmem" bir süre hiç para istemeyeceğız. Şa-
mi diyecektir? Ne münasebet, her decebakımınıyapınvepersonelinize
koyun kendi bacağından asılır dive ucuz ucuz buralannı >az mevsimi
teşebbüsün ardından "Maraş elden
gidiyor" diye karşı taraftan çözüm
şekli bile gelebilir.
Feyzioğlu fikrimi beğendi.
Ankara'ya dönünce, makama bu-
nu da yazılı olarak önerdim. Bir
kopyasını da götürüp Turhan Feyzi-
oğlu'na verdim.
Bu kâğıdım da üst makamda tı-
Maraş'taki rurizm tesisleri, kullanıbnayacak duruma gelmişti. Bu durumu gözlerimizle gördük.
Çağlayangil müdahale ettı,
- Yani, Ecmel demek istiyor ki,
dolduracaksak bile bunu veresiye
yapmayalım, bir anıaç için kullana-
lım.
Terbilcdökmedik
İçişleri Bakanı yanaşmadı. Halbu-
ki söylediği doğru da değildi. Kan
akıtılan toprağı veremeyiz diyordu,
ama bir noktayı gözden kaçınyor-
du: Türkiye, Maraş için kan akıtma-
mıştı. Maraş öyle bir yerdi ki. sokak-
larında bırakınız Türk kanını Türk
düşüneceğine kahbımı basanm.
"Bana ne Girneli Rum mülteciden,
ben malımı mülkümü tekrar elde
edeceğim, ben dönüyorum" diye-
cektir.
Malına tekrar kavuşacağını düşü-
necektir.
O nedenle Makarios teklifi redde-
derse, ona düşmar olacaklardır.
Böylece. bu manevra ve taktik sa-
yesınde Rum toplumunu tam seçim
kdmpanyası arifesinde içinden böl-
müş'olacaktık.
Bu d{ı>ııncwıi de ya/ılı olarak ge-
icin tahsis edın deseydik, bu milli
bankalanmız ilk iş olarak bunlann
içine birkaç müstahdem yerleştire-
cek, müdür tayin edetek ve böylece
tahribatlan önlenmiş olacaktı. Se-
miramis bu tahribattan kurtuldu ise
bunun tek sebebı. içine insan girebıl-
miş olmasıdır. Ama Dışışleri Bakan-
lığı olarak bu fıkir ve görüşlen kabul
ettirebilecek durumda değıldik.
Ekrem Ceyhun bu tiknmı beğen-
di. ama çok geç kalınmıştı.
- Ben şimdi bile bunu temin edebı-
lınm.dedi.
kandı.
Ve Rumlara seçimlerini gürültü-
süz patırtısız yaptırdık.
Böyle siyaset olur mu?
Hiçbir şe\ yapmamak siyaset mi-
9
Artık soğumuştum..
Kıbns meselesiyle bağlanm kopu-
Ankara dan aynlmak /amanı gel-
Sotva ya buyukelçı olarak tayı-
n ı
Itl'l'l'l
tLAN
İKİZDERE SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo 1990.68
Müteıeffa tslam Ardal'm vasıyetnamesının açılması ile ılgıli olarak
mahkememızde yürütûlmekte olan dava sırasında:
Yapılan bütün araştırmalara rağmen mırasçılardan tluzdere Zafer
mahallesınden vasıyelname duzenleyenın kardeşten Ruhıgül Ardal ve
Rjza Ardal'm açık adreslen saptanamadığından. 7201 sayılı Teblıgaı
Kanunu'nun 28, 29. 30. maddelen uyannca gereklı duyurunun gazete
ile yapılmasına karar verildiğınden.
Söz konusu davanın durusması 10.9 1992 gününe bırakılmış olup,
gazetedekı ılan tanhını müteakıp İS gün ıçerisır.-de ılgıblere usulüne
uygun tebbgatın yapılmış sayılacağı. bir sonraki oturumda vasıyetna-
menın açılıp okunacağı, teblığınden ıtıbaren üç ay ıçensınde ıptal. ıtı-
raz ve tenkıs davası açümadıgı takdırde vasıyetnamenın tenfızıne
karar verileceği hu&'isu ilanen du>
r
urulur
Basın: 33813
İLAN
İKİZDERE SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo-1991 29
Müteveffa Sefer Akgünün vasıyetnamesinın açılması ile ilgilı ola-
rak mahkememizde yürütûlmekte olan dava sırasında:
Yapılan bütün araştırmalara rağmen mırasçılardan lkizdere Sıvn-
kaya köyünden Hat.ce Akgün. Makbule Akgün ve tsmet Akgün'un
açık adreslen saptanamadığından 7201 sayılı Teblıgaı Kanunu'nun
28. 29, 30 maddelen uyannca gereklı duyurunun gazete ile yapılması-
na karar verildiğınden.
Söz konusu davanın durusması 10 9 1992 gününe bırakılmış olup.
gazetedekı ılan tanhını müteakıp 15 gun ıçensınde ılgılılere usulüne
uygun tebhgatm yapılmış sayılacağı. bır sonraki oturumda vasıyetna-
menın açılıp okunacağı. teblığınden ıubaren üç ay ıçensınde ıptal. ııı-
raz ve tenkıs davası açılmadığı takdırde vasıyetnamenın tenfızıne
karar verileceği hususu Qanen duyurulur.
Basın 33798
KARS KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 992/19
Da\acı Hazınc vekılı tarafından aşağıda kımlığı yazılı davahlar ale>-
hınc Kars merkez Istasvon Mahallesi 832 ada 31 nolu parsel hakkın-
da \enlen komi'iyon kararının ıptalı ile çekışme konusu taşınmazın
miktar fazlalığının ıtraz edılerek Ha/ine adına tescılıne karar verıl-
meMiıı talep ve dava etmiştir.
Vapılan sargılama sırasında davahlara dava dilekçesi ile duruşma
gununun tebliğ edılemediğinden ilanen tebliğıne karar verilmiş olup,
Yukarıda yazıiı dılekv
e orııeğının ilanen teblığı ile davaya karşı di-
>eceklerınızı duruşmanın atılı bulunduğu 24.9 1992 gunu saat 09.00'a
kadar mahkememize bıldınnenız veya kendinızı bır vekılle temsıl et-
iırmenu, duruşınava gelmedığınız veya vekılle temsıl etıirılmediğı-
nı/ taknrdt vargılanıanın vok!uğunu7da vapılarak karar verileceği
ılanen tebliğ olunıır
Kımlığı: Haban Şeneul
Basın- 49241
POLITİKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
Bir Tiyatro Doktora...
Sinema-tiyatro oyuncusu, doktoru, yazar, çevirmen,
Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Danışma Kurulu
Üyesi Yavuzer Çetinkaya, Teşvikiye Camisi'nin musal-
la taşında çiçekler arasında yatıyordu. Daha birkaç
hafta önce bir öykü ödülü kazanmıştı. Kimbilir omzurv-
daki çantada neler saklıyordu.
Cenaze omuzlanıp kaldırıldığı zaman bir alkıştar
koptu. Bu avluda kimbilir kaç cenaze kalkmıştı, ama al-
kış tutulmamıştı. Gözleri yaşlı genç bir kız, "önce öl-
dürdüler, şimdi alkışlıyorlar" dedi. Bir bildiği vardı.
Alkış, cenaze avluda dolaştırılırken durmadan arttı. Bir
oyun sonu alkışına benziyordu. Alkışlar arasında be-
nim de gözlerim yaşardı. Ağlıyor muydum?
Kaç yıl oldu unuttum, Yavuzer'i Antalya Festivali'nde
tanıdım. Çantası omzunda, bir gezginciye benziyordu.
Ya birine bir şeyler anlatır ya elinde bir kitap, okurdu.
Istanbul'da okudu, Paris'te okudu, çok diplomasi-dok-
torası oldu, ama bir clochard' gibiydi. Çok genç, 44'-
ünde öldü. Iri kıyım oluşu, babacan duruşu ile daha
yaşlı gösterirdi. Amerikan Koleji'ni 'parasız-yatıir
okumuştu. Bir okul arkadaşı, "Benden bir sınıf yukan-
daydı. Sanâtçılığını çok bilmem, fakat her şeyi ile bir
insandı" dedi. ilk diploma, Istanbul Üniversitesi Psiko-
loji Bölümü'nden. Ondan sonra ardı kesilmiyor. Pa-
ris, Sorbonne, uzuyor. Doktorasını alınca "Ben doktor
oldum" diye seviniyor.
"Ne doktoru?"
"Tiyatro."
Bu unvan ilkin aykırı görünüyor, ama alışıyorlar. Adı
doktor kalıyor. Sinema ve tiyatronun doktoru için çok
şeyler söylenebilir. Peki kim söyleyecek? En iyisi Gen-
co Erkal'ın ağzından dinleyelim:
"...Dostlar Tiyatrosu'nun kuruluşundan, sinema
okumak üzere Izmır'e gidişine kadar epeyce birlikte
olduk. Bir tiyatro kursu açmıştık, oradan, o sınava geli-
şini hatırlıyorum. İlk bakışta geniş kültürüyle, zekasıy-
la, yeteneğiyle bütün adayların arasından ayrılan,
sivrilen bir kişiliği vardı. Yanılmamışım, önce ögren-
cim, sonra meslektaşım olarak beraber olduk. İlk oyu-
nunu, 'Gün Doğarken'i Do^tlar Tiyatrosu'nda oynadık.
Dostlar Tiyatrosu'nda oynadığımız oyunlar arasında
Soruşturma', Abdülcanbaz', 'Alpagut Olayı', Şili'de
Av', 'Bitmeyen Kavga', Sabotaj', ilk aklıma gelenler.
Çok yetenekli insandı, çok çeşitli dallarda uğraş verir-
di. Bir şarkı yarışması kazandı, en iyi şarkıcı oldu. Ya-
rışmacı yanı vardı. Deneme ve öyküiere katılırdı. Ona,
'Hep çok dağıtıyorsun kendini, sanatın her dalıyla ilgi-
lisin. Belli bir konuda yogunlaşmalısın. Yoksa sürekli,
ilerisi için umırt veren birisi olarak kalacaksın' dedi-
ğimde gönlünün asıl sinemada yattığını söylemişti.
Ama Türk sinemasının içinde bulunduğu krizden, tıka-
nıklıktan o da etkilendi, istediği kadar verimli olamadı.
Son zamanlarda sanat-toplum içeren denemelere yö-
neldi. Kendine özgü, çok çarpıcı bir üslubu vardı. Çok
gençti, ama bir türlü büyüyemedi. içindeki muzip çocu-
ğu hep korudu. Temiz kalpli, hiçbir hesabı olmayan,
olduğu gibi yaşayan bir insandı."
Kırmızı atkısını savura savura dolaşırken görürdüm.
Nereye gider, nereden gelirdi bilemem. Yıllarca önce
Vırkpınar güreşlerine gitmiştim. Kahvede iki pehlivan
gördüm. Bunları tanıyordum, ama nereden? Bir türlü
çıkaramıyordum. Pehlivanlardan biri "Merhaba ağa-
bey!" dedi. Sesinden Yavuzer olduğunu anladım. Zeki
ökten'in 'Pehlivan' filmini çevirmek üzere Tarık Akan,
Zeki ökten pehlivanlar kahvesine gelmişler, canlı ya-
yın' çekiyorlarmış. Ne yalan söyleyeyim, ikisi de gös-
terişleri ile haza birer pehlivan olmuştu. Cazgır bağırı-
yor, davullar, zurnalar çalıyor, pehlivanlar arasında
ikisi de peşrev yapıyorlardı.
Can Yücel, dizelerle uğurluyor koca adamı; birazı
şöyle:
Yavuzer ki, tiyatronun adamı
Yıllar önce Kanlıca körfezinde
Vurduğu gibi al bıyıklı gondoluma
Vursa başını gene mermer omuzuma
Götürse beni öbür dünyaya
Bir acayip yolculuk ki, kimse kimseyi götüremiyor,
herkes tek başına gidiyor. Yavuzer de ağırlığını geride
koyup tek başına gitmedi mi? Gitti, ama yeniden gele-
cek gibi... Sanki yeni bir yolculuğa çıktı
BULMACA
SOLDAN SAGA:
1/ Tiyatrolarda oyu-
nu alkışlamak için
parayla tutulmuş
kimse... Bir nota. 2/
Konuşur gibi söyle-
nen şarkı ve söyleme
üslubu. 3/ llkel bir
silah... Antik çağlar-
da Fethiye ile Kaş
arasında uzanan
kumsala ve burada
kurulmuş önemli bir
Likya kentine veri-
len ad. 4/ Gel-git
olayında denizin ka-
barması... Hangi
şey... Bir renk. 5/ Avrupa'nın ikinci
büyük gölü... tki borunun birbirine
birleştirildiği yer. 6/ Makamla oku-
nan Zebur sureleri. 7/ Kalay oksit
katılarak donuklaştınlmış ya da ke-
mik tozu katılarak yan donuk hale
getirilmiş cam... "Hayır" anlamında
kullanılan söz. 8/ Bankaya para ya-
tunn kimse... Yokluk, hiçlik. 9/ Ak-
deniz havzasında görülen çok sıcak
bir rüzgâr.
YUKARTOAN AŞAGlYA:
1/ Canlılarda bütün hücrelerde bulunan ve kalıtsal bilgiyi ya-
pısındaki genlerle taşıyan mikroskobik yapı. 2/ Kara batmamak
için ayağa takılan bir çeşit örgülü ayaklık... Hafıf sis. 3/ Iskam-
bilde bir kâğıt... Sürüp gitme, uzama. 4/ Eski Türklerde at, kö-
pek, keçi gibi evcil hayvanlann mumyalanna verilen ad... Bir
ekonomik birimin belli bir süre içinde kazandığı para. 5/ Öle-
ceği kesinlikle bilinen bir hastanın, acısını dindirmek için dok-
tor tarafından öldürülmesi. 6/ Tiırlü nedenlerle basarıh olama-
yan kimse... "Heykel, abide" aniamında yerel sözcük. 7/ Uzaktak
ışareti... İlaç... Bir nota. 8/ Aynlık konusurida yazılan şiir. 9/
Ufuklar... Avrupa'da bir başkent.
U u
Ya siziııki ?..
VHJI.TIPI. SKLF.RO7. (MS) Oertıeftl-İST.
p.K.114 Sirlcrci Tel: 2«8 J 1 97
t» D«>k. Sitkeci Sl». 30440-303322