15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29fcĞUSTOS1992 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 1 HABERLER BasmKonseyi'nden knama • tç Poütika Servisi - Basın Koaseyi İçişleri Bakanı İsmet Sezpn'e bir telgraf göndererek Sahah Gazetesi Cizre muhabiri Ramazan fmrağ'ın Şımak'ta özel tim tarafından dövülmesini kınadı. Basın Konseyi 2. Başkanı Doğan Heper, İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'egönderdiği telgrafta gazetecilerin uğradığı saldunlann son 6 ayda inanılmaz boyutlara ulaştığını belirtti. Telgrafta şöyle denildi: "Dayak yiyen muhabirin can korkusu taşıdığıru, başına gelen olay nedeniyle Güneydoğu'da gazetecilik yaparken öldürülme korkusu taşıdığını biliyoruz. Olayı şiddetJe kınadığımızı, bu tûr çirkın saldınlara son verilmesini ve gazetecilerin can ve görev güvenliğinin sağlanmasını istediğimizi kamuoyuna ve basına duyurunca Ramazan İmrağ tekrar korku duyacaktır. Bunu da biliyoruz. Ancak dövülme olayını ve sonuçlanru sonuna kadar izleyeceğımizi bilgilerinize sunuyonız." Barolardan CMUK eleştirisi •tZMİR(ANKA)- TBMM'de olayh toplantı sonrası Ceza Muhakemeleri UsuJu Kanunu'nun (CMUK) geri çekilmesine Izmir Barosu tepki gösterdi. Yasayı, koalisyon ortağı bazı DYP'li milletvekillerinin "provoke' etmeye cabştığını öne süren İzmir Barosu Başkanı Avukat Sabri Kurt, "Yargı reformu niteliğindeki bu yasa, Cumhurbaşkanı Özal'a gönderildiği şekilde aynen Meclis'ten geçmebdir. Aksi halde hükümetin demokratikleşme yolunda attığı adımlardan İcaygı duyacağız" dedi. İnönü'yetreaking • ANKARA (ANKA)- ANAP Bursa Milletvekili Mehmet Gedik, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'nün ülkede ciddi sorunlar yaşanırken Aladağlar'da treakinge katılmasım eleştirdi. Mehmet Gedik Erdal İnönü'nün yürüyüş sırasında "Banşa katkı olsun diye yürüyorum" dediğini anımsatarak "Eğer ülke banştna katkı sağlamak istiyorsa Güneydoğu dağlannda >Tİirüsün" dedi. Lojmanlap satılamayacak • ANKARA (ANKA)- Başbakan Süleyman Demirel, kamu kuruluşlanna ait lojmanlann satılmasına karşı çıİctı. Demirel, lojmanlann satılması halinde. karşıbğında "nakdi tazminat getirilmesi yolunda baskılar olacağmı" belirtti. SHPSıvas Milletvekili Azimet Köylüoğlu'nun, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklan hariç olmak üzere kamuya ait konutlann MaliyeveGümrük Bakanlığı'na devredilerek, öncebkle içinde oturanlara olmak koşuluyla kamu çahşanlanna satılmasına ilişkin yasa önerisiyle ilgili hükümet görüşü TBMM'ye üetildi. Başbakan Süleyman Demirel imzab hükümet görüşünde, akına 5 yılbk kalkınma planında kalkınmada öncelikli yöreler ilekonut sıkintısı çekilen küçük yerleşim birimlerinde lojman yatınmlannın süreceğinin öngörüldüğü bebrtildi. TBMM İçtüzügû yenileniyop •ANKARA(ANKA)-DYP ve SHP grup başkanvekiUerinin, 15eylülde, TBMM İçtüzüğü'nü yeniden ele alacaklan bildirildi. Değişiklik önerilerinin ANAP tarafından da kabul edilmesi halinde çabşmalar komisyona aktanlacak. İçtüzük, anayasada değiştirilmesi düşünülen maddeler temeh'nde düzenlenecek. Meclis İçtüzüğü değişikliğinin bu yasama yıbnda her koşulda biürilmesi planlanıyor. Meclis İçtüzüğü değişiklikleri, "temayül gereği" TBMM'de grubu bulunan bütün partilerin görüşbirliğiyle gerçekleştiriliyor. Daha önceki çalışmalar, değişiklik önerilerine ANAP'ın tümüyle kaulmaması nedeniyle tıkanmıştı. Değişiklik çalışmalan geçen yasama yıhnda Meclis Başkanı Cindoruk'un tüm çabalanna rağmen gerçekleştirilemedi. Halen, 1973 tarihb TBMM Içtüzüğü'nün anayasaya a\kın olmayan hükümleri uvgulanıyor. Bu da zaman zaman çeşitü sıkıntılara neden oluyor. 7 SHP'li 1 DYP'li milletvekili Şırnak olaylan nedeniyle Demirel'e açık mektup yolladı: Halkınsöyledikleri çok farklıANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu)-Koau'syon ortağı SHP ve DYP'den 8 milletvekili, Başba- kan Süleyman Demirere bir açık mektup göndererek, Şır- nak olaylannın açıkhğa kavuş- turubnasını istediler. Mektup- ta, olaylann güvenbk kuvvetle- ri tarafından çıkanldığı iddiala- nna dikkat çekildi ve gerçek or- taya çıkanlarak sorumlular hakkında yasal işlem yapılması gerektiği bebrtildi. Başbakan'a gönderilen açık mektup, DYP'den Abdülmelik Fırat ile SHP'den Abdülkerim Zilan, Ziya Halis, Adnan Ek- men, Atilla Hun, Abuzer Tan- nverdi, Salman Kaya ve Meh- met Alp hazırladı. Mektupta, Şırnak olaylan konusunda resmi açıklamalar ile halkın beyanlannın çeliştiği belirtilerek, PKK tarafından kente sokulduğu bildirilen ağır silahlann, güvenük çemberine karşın. kent dışına nasıl çıkanldığı cevapsız kaldığı an- latıldı. Şırnak'taki resmi binalarda. devlet güvenbk güçleri ile PKK arasındaki çatışmayı kanıtlaya- cak izlere rastlanmadığı da bfl- dirilen açık mektupta, şu görü}- lere yer verildi: "Çok ciddi ve vahim bir du- rum söz konusudur. İddiakr şayet doğru ise, köylerin hava- dan, savunmasız sivil halkın da 3 gün tanklarla karadan bom- balanmasının ve henüz sayılan bibnmeyen pekçok masum in- sanlann öldürülmesinin. şehrin harabeye çevrilmesinin demok- ratik parlamenter rejimde izahı mümkün "değildir. Bu olayın çok ciddi şekilde tahkiki şarttır. Çünkü bin yıldan beri devam eden Türk-Kürt kardeşliği yeri- ne Türk-Kürt düşmanhğına yol açacak gebşmeler engellenmeli- dir. Tarihten gelen bu kardeşli- ğe zarar verilmesini engellemek istiyorsak, biran önce sivil ve demokratik toplumu gerçekleş- tirmek zorundayız. Kardeşliğin korunması ancak yasal ve adıl uygulamalarla mümkündür." Mektupta, bir gazetede ya- yınlanan üst düzey bir MİT gö- revbsinin açıklamalanna da dikkat çekildi ve "tüyler ürper- tici" olarak nitelenen bu iddia- lann da açıklığa kavuşturulma- süstendi. Açıklamalannın aci- len incelenmesi gereğine dikkat çekilen mektupta, parlamento- nun da olaya eî koyması ve Baş- bakan Demirel'in bu konuda öncülük yapması istendi. Risurderesininaeıbkoııııldarı•Naylon çadırlardan birine konuk oluyoruz. Gündemdeki konu De- mirel'in, "Geri dönün, yaralar sanlacak" açık- laması. Ancak kimsenin geri döhmeyeniyetiyok. Can güvenliğinin garanti altına alınmasını istiyor- lar. Orta yaşlı Şırnaklı "Özalda Demirel de ayağımıza gelse geri dön- meyiz. Önce can güvenli- ği istiyoruz." diyor. ERGÜN AKSOY ŞIRNAK - Cizre-Şırnak ara- sındaki Risur deresinin her iki kıyısına gelişi güzel kurulmuş çadırlar. Büyük bölümü derme- çatma. Çadır sayısı parmakla gösterilecek kadar az. Naylon ve kuru ağaç dallanndan tente- ler oluşturulmuş. Isı gölgede kırk dereceyi buluyor. Görün- tü, Irakb Kürt sığınmacılann Türkiye'deki ilk günJerini anım- satıyor. Silopi Belediyesi'ne ait kamyondan yapılan ekmek yardımı bu görüntüyü pekiştir- meye yetiyor. Kamyonun çev- resini saran insanlar ekmek kapma savaşımı veriyorlar. Şırnakhlar öfkeli, yaşanan bu durumu kimse onuruna yedire- miyor. Yerel giysili, yüzü gü- neşten yanmış, bembeyaz sa- kaîlı, Hüseyin Dede, tepkisini şöyle dile getiriyor: "Allaha reva mı bizler Erme- ni miyiz bu yaşantıya layık gö- rülüyoruz. Devlete artık güve- nimiz kabnamıştir." Nihat, 22 yaşında. Askerden Olaylardan sonra kenti terk eden binlerce Şırnaklının bir k«smı arazide yaşıyor.(Fotoğraf: AA) yeni gelmiş. Gözaltına aiınınm korkusuyla soyadını söylemekten kaçınıyor. Basına oldukça kız- gın,. "Yabancı basın mensupla- n nerede" diye soruyor ve yanı- tını almadan konuşmasını şöyle sürdürüyor: "Bizim derdimizi ancak ya- bancı basın mensuplan dile ge- tirebibr. Sizlere bir şey demiyo- ruz ne de olsa emekçisiniz. Tep- kimiz gazete patronlanna, An- kara'da, îstanbul'da oturup ya- zanlara. Yaşanan olayı gör- meden, araştırma yapmadan, mağdur olan insanlarla konuş- madan yazmasırtlar. Ankara'- dan İstanbul'dan yazanlara. sesleniyoruz; Gelsinler. görsün- ler, yaşadıklanmızı öyle dile ge- tirsinler." Naylon çadırlardan birine konuİc oluyoruz. Kadınlar dı- şan çıkıyor. Erkeklerle sohbete koyuluyoruz. Gündemdeki ko- nu Demirel'in, "Geri dönün. yaralar sanlacak" açıklaması. Ancak kimsenin geri dönmeye niyeti yok. Can güvenliğinin garanti altına alınmasını isti- yorlar. Orta yaşlı Şımaklı "Özal da, Demirel de ayağımı- za gelse geri dönmeyiz. Once can güvenliği istiyoruz. Malı- mızdan mülkümüzden vazgeç- tik. Keyfimizden evimizi barkı- mızı terk etmedik. Bizim yeri- mizde kim olsa aynı şeyi ya- pardı. Devletle PKK arasında sıkışıp kaldık. Gelen vuruyor, giden vuruyor" diyor. Sonradan çadıra gelen başka bir Şırnaklı, Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Başbakan De- mirel'le ilgili ilginç saptamalar- da bulunuyor: "Demirel insanlan sevmiyor. Halkı sevmiyor. Askerleri me- murlan seviyor. Ancak Özal daha iyidir. Halkını seviyor. Halka destek veriyor. Bu olay- lara daha mantıklı bakıyor. Bi- zim yaşadıklanmıza daha mantıklı bakıyor. Bb5m yaşadı- ğımız aalan iyileştirecek tek kişi de odur. Keşke Özal, baş- bakan olsaydı. Bu acıları ya- şamazdık." Çadırda bulunanlann bir bö- lümü, bu konuşmayı, başlannı sallayarak onaylıyorlar. Bir bö- lümü de tepkisiz kalmayı yeğli- yorlar. Çadırdan aynbyoruz. Ka- dınlar Risur deresinde çamaşır yıkıyorlar. Çamaşırlar kuru- ması için ağaç dallan ve taşlann üzerine serilmiş. Rengarenk giysiler ilginç bir görüntü oluş- turmuş. Şımaklı göçerlerin ça- dır kurduklan alanda en vur- dumduymaz kesim ise çocuk- lar. Olan bitenden habersiz oyun oynuyorlar. Kimi Risur deresinde yıkanmayı tercih edi- yor. Boğulmamalan için ana- lar. babalar pür dikkat çocuk- lan izliyor. DYP Şırnak İl Başkanı Or- han Ünsal, vatandaşın can gü- venliği istediğini, can güvenliği sağlanırsa tümünün geri döne- ceğini söyledi. Ünsal, Şımak'ın son aylarda çok huzurlu bir kent olduğunu, bu huzurlu kentin yeniden oluş- turulması gerektiğirS ifade ede- rek şöyle dedi: "öncebkle başbakammız Şır- nak'a gelerek durumu kendi gözleriyle görmebdir. Bizim tahminimize göre zarar bir tril- yon bra civanndadır. Vatandaş ev ve işyerlerinin tahribatını gi- deremez. Devletin yardım et- mesi gerekir. İnsanlanmız hu- zur istiyor. Arabası yanmış, evi yanmış, o, bunun için o kadar önemli degil. Kör kurşuna kur- ban gitmemek için Şırnak'ı terk etti. Can güvenliği sağlanıfta yeniden dönerler." SBP Genel Başkanı Sadun Aren'den Güneydoğu çözümü: Devlet yasal PKK için gerekeni yapmalıdır ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu)-Sosyalist Birlik Partisi Genel Başkanı Sadun Aren PKK'nın banşçıl yolu seçip ya- sallaşmasını,devletin de bunun gereklerini yerine getinnesini önerdi. Kürt sorununun PKK sorunuyla kanştınbnaması ge- retiğini vurgulayan Aren şun- lan söyledi: "PKK sorunu ayn bir sorun- dur. PKK örgütünün Kürt soru- nuna kendisine göre getirmek istediği bir çözüm vardır ve o çözümü de silahla gerçekleştir- meyi düşünmektedir. Ama Türkiye'de başka partiler de vardır. Kürt partileri vardır, daha da oluşabilir de. Onun için bir kere buna olanak sağ- lanması gerekir. Yani çeşitb Kürt partilerinin yasal bir bi- çimde kurulmalan ve özgürce görüşlerini açıklamalanna ve faaliyet göstennelerine olanak sağlamak lazım gelir. PKK banşçı yollan seçrnek koşuluy- la yasallaştınlabilir. Bunun ge- rekleri de yerine getirilmeb'dir. Mesela bir af çıkanbnalıdır. Çünkü bu öfkeyle, kızgınhkla. veya önyargılarla hallediJecek bir konu değildir." Güneydoğu sorununun Tür- kiye'nin hem demokratikleş- mesine hem kalkınmasına engel olduğunu söyleyen Aren. sözle- nni şöyle sürdürdü: "Yapılacak ilk iş Kürtlerin tüm demokratik haklanrun ka- bul edilmesi ve derhal uygulan- masıdır. Bunun için evvela si- lahlar bırakılmalı, özel tim do- ğudan çekilmeli, koruculuk sis- temi kaldınlmalı, GAP'ta en azından Kürtçe yayın yapılma- ya başlanmalı. Bunlar sinyal- lerdir Kürt halkına, bu iş çözü- lecek intibaını veren sinyaller- dir. Bu sinyaller verilmeli. Ben Kürt sorununun hemen çözüle- bileceğini tabiidir ki düşünemi- yorum. Bir toplum öyle kolay kolay önyargılanndan anndın- lamaz. O toplumda bağnaz güçler de vardır. O bağnaz güç- lerin de gücü vardır. Onlar da dikkate alınmak gerekir. Niha- yet karşı tarafta da ters oteylar vardır." KONUK YAZAR IMUZAFFERÎLHAN ERDOST Kaııı Kanla Yıkamak "Cinayetiön/emeninsiyascu'çözümüne- dir, buyrunsöy/eyin SüJey•man Demirel(BafbakemJ Basın cabşanlanna yönebk öldürümler (cinayetler) Kürtlerin yoğun olduğu bölgelere kaydı. Öldürülenlerin çoğu da Kürt kökenb. 60'b ve 70'li yıllarda. yayınlara yöne- lik baskının odağını "komünizmpropa- gandası" oluşturuyordu, şimdi ise "bö- lücülük". Işkence ve öldürümler de daha çok "bölücülük" çevresinde toplanıyor. Bir önceki yazımda yinelemiştim: Türkiye İnsan Haklan Vakfi'nın (TİHV) 1991 yıh içinde saptadığı kuş- kulu ölüm sayısı 152. TİHV. 1992 yıhnın ilk alü aymda da 103 kuşkulu ölüm saptadı. Bu sayıya. Nevruz olaylannda öldürülen 92 kişi dahil değil. Gene bu alü ay içinde, 549 güvenük görevlisi çaüşmada öldürüldü. 131 kişi faib meçhul cinayete kurban gitti» 109 kişi suikast sonucu, 44 kişi si- viUere yönebk saldınlarda öldürüldü. Toplam olarak 1.038 kişi yaşamını yitir- di. Her gün ortalama 6 ölü. Raporda ayrıca gene bu yılın altı ayın- da, 11 kişinin gözaltmda öldüğu; 6'sı çocuk ve 32'si kadın olmak üzere, 173 kişinin işkence gördüğü belirtibyor. Şunlar da eklenebilir: Olağanüstü Bölgede HEP. 25 Mart- 15 Temmuz (1992) arasında 120 kişinin öldürüldüğünü açıkladı. HEP'in rapo- runa göre 8 Ocak-8 Temmuz (1992) ara- sında, Hizbullah yanlılan, sivil halktan 88 kişiyi öldürdü. DYP-SHP koalisyonunun 9 ayında ise 9'u gazeteci 170 kişi "faili meçhul ci- nayet"in kurbanı. 12 kişi gözaltmda, 54 kişi de ev baskınlannda yaşamını yıtir- di. Siyasal iktidar yetkilileri, iktidar ol- duklan ilk aylarda, insan haklanna da- yab, hukukun üstünlüğünü temel alan bir tutum içinde olduklannı yineleyerek tüm alanlarda, ülkeyi, 12 Eylül yapılan- masından anndırmayı amaçladıklannı söylüyorlardı. Artan işkence ve öldü- rümJerden sonra iktidar cephesinden farkb sözler duyulmaya başlandı. Örneğin, Avrupa Konseyi için hazır- lanan •"Türkiye Raporu" tasansında. "işkence olaylannda kayda değer artış olduğunun" belirtibnesini, SHP millet- vekib İsmail Cem, Strasbourg'da yapü- ğı basın toplantısında. "spekülatif bir iddia" olarak nitebyor ve işkencenin azaldığını söylüyor. ('Sosyal Demokra- si, Temmuz 1992, s. 14.) İnsan hakianndan sorumlu Devlet Bakanı da aynı görüşte. İnsan haklan ihlallerinin azaldığı söylemekle kal- mıyor. sokak infazlannı yadsıyor. Olağanüstü Bölge Vabsi, "Terör var- sa, demokrasi yok" diyor. Başbakan Demirel, "Ülkemizde terö- ristlere eziyet ediliyor gibi bir imaj yara- tılrnamah" derken eziyet edilenlerin te- röristler olduğunu. yani eziyeti hak et- tiklerini duyumsatıyor. Birîeşmiş Mil- letler'in "Yasal olmayan keyfı ve toplu infazlara ibşkin bildirge"sinde, "haksız infaz"lar arasında yer alan "yasa uygu- layıcılannın aşın şiddet uygulaması so- nucu ölümlerin "hukuk devleti ilkesiyle nasıl bağdaştınldığını soran gazetecile- re, yanıt olarak "Kimse bu cinayet ör- gütlerine arka çıkmasın" diyor. Bir baş- ka deyişle, "haksız infazlan" eleştinnek, terör örgütlerine arka çıkmakla özdeş- leniyor. Terör varsa demokrasi yok ya da te- rör varsa. koşullar olağan değil demek, terör için terörü gerekçe göstermek, devlet terörünün meşru olduğunu alt- tan alta duyumsatmaktır. O zaman bas- kı ve şiddete, işkenceye ve öldürüme "meşru" bir ortam hazırlamak istendi- ğinde. terörün, amaçlı olarak başlatıla- bileceğini bir varsayım olarak düşün- mek de gerekir. Nitekim. kaynağını anayasadan (ve dolayısıyla yasalardan) almayan, ama kendıni ulusun kurtancı iradesi olarak algılayan ve algılatan (resmi adı tartış- mab ya da konmamış) bir oluşumun, bölgede hemen çoğu karanlıkta kalan öldürümlerin arkasında bulunduğu, yi- nelenerek vurgulanıyor. Kimin kim ol- duğu giderek daha bulanıklaşıyor ve bölge halkı her gün yeni bir kaosun içine çekiliyor. Böyie bir kargaşa ortamında, kimi siyasal cinayetlerin, birbirine karşıt gruplar arasında işlenmiş olabileceğini düşünmek olanaklı. Böyle birortamda, cinayet odaklannı şaşırtmak da (örnek- lerine sık tanık Dİduğumuz gibi) o denli kolaylaşıyor. Her şeyin bibnçli olarak birbirine ka- nştınldığı. ipin ucunu yakalamanın gi- derek zorlaştığı bir dönemde. Başbakan Demirel, soruyc soruyla yanıtbyor: "Ci- nayetleri önlem:nin siyasal çözümü ne- dir, buyrun söyieyin!" Oysa Olağanüstü Bölge'deki cinayet- ierin, özünde siyasal olduğu biliniyor. Cinayetlerin ardîndaki neden siyasal ise doğal ki siyasal çözümleri de olmak ge- rekir. Siyasal cinayetlerin ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan baskıa uygulamalar- la yumaklandığı da bir gerçek. Bu ne- denle ekonomik. sosyal ve kültürel so- runlann temeu'ne inmek. sorunlan bu açıdan çözmek de gerekir. Bunlar da siyasal çözümün aynlmaz öğeleridir. Çözmenin, çözümlemenin koşulu da hemen her şeyin, tam bir özgürlük için- de konuşutoıasına. yayımlanmasına, tartışıbnasına bağlıdır. Yasaklann, bas- kılann basına yönebk saldınlann ağırlı- ğı altında. doğa! ki sorunlan, siyasal açı- dan çözmek pek olanaklı değildir. Cinayet (öldürüm). şiddetin en üst bi- çimidir. Şiddetm temebnde (12 Eylül dönemininin cezaevlerindeki baskılar ve özellikle Diyarbakır Askeri Cezaevi uygulamalan anırnsansın), insan hakla- n ihlalleri vardır. İnsan haklannı yadsı- yan yaklaşımlann yerini, insan haklan- nı esas alan uygulamalar almadan, so- runun. düşünse: planda olsun çözüm- lenmesi olanaksızdır.* Siyasal cinayetlerin siyasal çözümü olmadığını söylernek, siyasetin. şiddetle ve dolayısıyla cınayetle sürdürülrriesin- de ısrar etmek danektir. Siyasal iktidar. acıyla yetkinleşmiş. halkın bilge sözüne kuİak vermeli: Kanı kanla yumazlar. *"PKK'ya insan hakkı var da polise yok mu" söylemi oldukça yaygın. PKK eylemlerinin, "irsan haklan" şemsiyesi altında savunulduğunu duyumsatan bir söylem bu. Böyle bırsöylemin, tüm insan haklan savunucuiarım da PKK eylemle- rinin savunucusu olarak göstermek gibi biryanlışı içerdiğini belirtelim. Buneden- le, "insan haklan " kavramtnı, bu açıdan açmak gerekiyor. însan Haklan Evrensel Bildirgesi'n- de, Helsinki Sonuç Belgesi'nde, Paris Şartında, insan haklan, esas olarak bi- reyi (insanı), devlete karşı korumakla sımrlıdır. İnsan haklannı, ''insan " ve' 'hak'' söz- cüklerinin kendi anlamlarına göre genis- letmek giinlük konusma dilinde ola- naklıdır. Ama uluslararası bildirgelerde, insan haklan, devlet-birey iliskisiyle ve devletin bireye karşı yetkilerini belirle- mesiyle sınırlanmıştır. Kuşku yok ki devletin güçlü olması ile yetkilerinin smırsı: olması farklı şeyler- dir. Demokratik ülkelerde, sistemin özel- liğine göre yetkilerisınırlanmıştır. Devle- tin birey karşısında smırsız özgür olması ise insan haklannı temelden yadsıyanfa- şist sistemle ilgilidir. Sistemin demokratik olduğu çoğu ül- kede de kimi birimlerde, alanlarda ve ko- nularda devlet demokratik yöntemleri dış- lamakta, insan haklannı yadsıyanfaşist uygulamalara yönelmektedir. İnsan hak- lan ihlalide burada başlamakta, devletin. demokratik kunım ve kuruluşlarm ar- kasında, baskıa ve dolayısıylafaşist uy- gulamalannı, insan haklan ihlalleri, açı- ğa vurmaktadır. İnsan hakları ihlali, bireyin temel hak- larınm devlet tarafındanfıili olarak ihlal edilmesidir. Bu da kuşkusu: "resmi gö- revli ya da resmisıfatla davranan başkası tarafından ya da onun kışkırrnıası ya da tniyle'' somutlaşır. "Devlet işkence yapmaz ", devlet yurt- taşmı öldürmez" söylemleh, politik söy- lemlerdir. İnsan Haklan Evrensel Bildir- gesi, Helsinki Sonuç Belgesi, Parıs Şartı, devlet işkence yaptığı, devlet yurttaşmı öldürdüğü için oluşturulmuş sözleş- melerdir. İşkence, cinayet, devlet- ten bağımsız \a da devlet ile gerçekten bağı bulunmayan kişiya da kuruluşlar ta- rafından yapıldığt ve işlendiği zaman bunu önleme görevi de devlete aittir, siya- sal sorumlusu ise siyasal iktidardır. ÜĞÜFOLİTİKA GÜNLÜĞÜ HtKMET ÇETtNKAYA DemokratiMeşmeve DYP-SHP Aynliğı... ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, SHP'yi eleştirirken şöyle diyor: ' CHP kongresinde muhtemelen SHP'ye yöneltilecek en etkili eleştirilerden birisi sekiz yıllık muhalefetleri döne- minde sakız gibi çiğnedikleri demokratikleşme konusun- da ilerleme sağlamamaları olacaktır. SHP, bu konunun 9 eylüle kadar yürürlüğe girmesi için DYP'ye baskı yapmış, DYP de Meclis'i toplantıya çağırmıştır." ANAP'lılar bugünlerde en çok sosyal demokratlarla ilgi- leniyorlar. öyle sol oylar üçe bölünürse bu işten en ka- zançlı ANAP çıkacak. Olası bir erken seçimde DYP ile kı- ran kırana mücadele edebilecek... ANAP Genel Başkanı Yılmaz, son günlerde demokratik- leşmeye merak saldı. Ikide bir soruyor: "Demokratikleşme ne oldu?" Olanlar ortada... DYP ile SHP arasında bir anlaşmazlık olduğu gerçek. Ama Demirel ile inönü ortak bir noktada sanırız buluşuyor- lar. Hükümet ortağı iki partinin sözcüleri "uzlaşma formülü" hazırlığına başladılar. Ancak, farklı görüşler var ortada. Yeni yasama yıhnda sorunün çözümleneceğine inanıyor- lar Demokratikleşme paketinin önemli dilimi olan Ceza Mu- hakemeleri Usulü Yasası'nın TBMM'den geçirilmemesini ANAP Genel Başkanı koz olarak kullanmaya başlayacak. Belki de şöyle diyecek: "Biz demokratikleşmede önemli adımlar atmıştık. Bu hükümet ise geriye gidiyor..." Terör olaylarının artmasının Ceza Muhakemeleri Usulü Ya- sası'nda, DYP ile SHP arasında bir görüş ayrılığına ypl açtığı savı doğru olabilir. Bunun ertelenmesi, üzerinde ye- niden çalışılmaya başlanması ise işin değişik boyutunu oluşturabilir. Oysa terörle mücadele etmek ayrı şeydir, çağdaş birya- sa çıkarmak ayrı şey. Ikisi arasında demokratikleşme ile- bağ yoktur. SHP Grup Başkanvekili Aydın Güven Gürkan, Meclis'te takılan yasanın hükümet tasarısı olarak geldiğine değine- rek önemli bir sorunu aktarıyor: "Hükümet kendi tasansına şimdi sahip çıkmıyor. Biz grup olarak yasaya yeterince sahip çıkıyoruz. Soruna çö- züm bulunması için bizim yapabileceğimiz daha başka bir, şey yok. Öncetikle hükümet, koalisyon protokolünde ve hükümetprogramında yer alan demokratikleşme konusu- na yeniden bakıp tümünü gözden geçirmeli. Bunun ışığın- da da Meclis 'e getirdiği yasalara sahip çıkmalı. Eğer hü- kümet kendi hazırladığı tasanlara ve demokratikleşme vaatlerine sahip çıkarsa, bu yasalan çıkarttığımız gibi anayasa değişiklikleri de kısa sürede hazırlanıp Meclisin önüne gelir." Halkın DYP-SHP hükümetinden beklentileri sürüyor. El- bet bunların başında demokratikleşme, insan haklan, iş- sizlik, pahalılık ve enflasyon geliyor. Hükümet işbaşına geldiğinden beri demokrasi ve insan haklan konusunda duyarlı olduğunu söylüyordu. Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın Meclis'ten çekil- mesi demokratik kitle örgütlerinin yoğun eleştirisine ne- den oldu. Hükümetin bu tavrının hangi anlama geldiği tar- tışılmaya başlandı. ANAP bugünlerde bu tür propagandaya sahip çıkıp hü> kümeti eleştirmeye başlayacak ve soracak: " "Hani demokratikleşme diyordunuz, şimdiye kadar ne yaptınız?" Üç gün önce TBMM'de DYP ve SHP milletvekilleri ara- sındaki görüş ayrılığı nedeniyle Ceza Muhakemeleri Ya- sası Cemal Şahin tarafından komisyona geri çekilmişti. DYP'liler bu konuda şöyle diyorlardı: "Şımak'ta olaylar var, terör tırmanıyor, şimdi bu yasa- nın yeri mi?" Eh, ANAP'lılar da aynı şeyi söylüyorlardı, RP ve MÇP'- liler de... Acaba Başbakan Yardımcısı ve SHP Genel Başkanı Er- dal inönü ne düşünüyordu bu konuda: "Değerlendirmek üzere tasarı geri çekildi. Tam mana- sıyla açıklığa kavuşmamış birtakım karışıklıklar var. Önemli olan bu yasanın çıkmasıdır. Gecikmenin önemi yoktur. Bir noktada tam anlaşma olmadığı anlaşıldı. Ay- dınlık olarak, herkes aydınlanmış olarak çıkacak..." Anlaşılmayan o nokta nedir? Bilindiği kadarıyla terör suçlarıdır. Şimdi hükümet terör suçlarını kapsayan bir tasarının hazırlığı içinde. Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası hazırlandığı biçimiyle TBMM'den geçer miydi? Hiç sanmıyoruz. Zaten DYP'lilerin çoğunluğu yoktu Meclis'te. Yasa ANAP, RP, MÇP ve oturuma katılan DYP'- lilerin oylarıyla Meclis'ten geçmezdi... 2 bin 500 kişi yararlanamayacak Âçık görüştesuça göreayrımcılık İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda cezaevlerinde yapılacak açık görüşten yakla- şık 2 bin 500 dolayında siyasi tutuklu ve hükümlü yararla- namayacak. Hukukçular, bu uygulamanın ana- yasanın eşitlik il- kesine aykm ol- duğunu, açık gö- rüşten siyasi tu- j tuklu ve hüküm-1 lülerin de yarar-1 lanmalan gerekli- j liği görüşünü sa- i vundular. ! Adalet Ba- kanlığı'ndan ceza- evlerine gönderi- len genelgeye göre, 30 Ağustos Zafer Bayramı'n- da ceza vetutuk- evlennde adb suçlardan tutuklu ve hükümlüler bay- ram süresince yapılacak açık gö- rüşten yararlana- caklar. Genelgeye göre Terörle Mücadele Yasasfna göre haklannda dava açılan tutuklu ve hüküm- ler ise açık görüşten yararlana- mayacaklar. Açık görüşte ayncalık yapıldığını öne süren İzmir Barosu Başkanı Avukat Sabri Kurt şunlan söyledi: "Ne ile suçlanırsa suçlansın ceza ve tutukevlerinde bulu- dXtx Bayramı nedeniyle cezaevlerindeki açık görüş olanağından siyasi suçlnlar yararlandmlma- yacak. Hukukçular, bu uygulamanın anayasadaki eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığını, bu haktan herkesin ya- rarlandınlması gerektiğini dile getirdiler. nan kişilerin açık görüşme ola- nağından tümünün yararlan-. ması gerekir. Cezaevi koşullan ve olanaklanndan yararlanma bütün zanb ve sanıklar yönün- den adil olmahdır. Yasa ve yö- netmeliklerin, tüm saruklara eşit olarak uygu- lanması yönünde değiştirilmesi de- mokratik hukuk devleti gereklerin- dendir." Çağdaş Hu- kukçular Derneği İzmir Şubesi Baş- kanı Avukat Mehmet Yatar: I Yasanın anayasa- i ya aykın olduğu- nu öne sürerekşu- görüşlerisavundu: "Anayasanın ge- tirdiği eşitlik pren- sibine tamamen zıt bir düzenleme var. înfaz sistemi- ne getirdiği, hü- kümlü ve tutuklu- lar arasındaki aynmlar nedeniy- le biraz önce be- lirttiğim anayasa prensibiyle tamamen cebşkili durumda. Böylesi uygulama- lar demokratik devlet anlayışı- na sahip olduğunu iddia eden hükümetin de gerçek yüzünü ortaya koyuyor. CMUK'nin Meclis'ten geçmemeside hükü- metin demokratikleşme konu- sundaki tavnnı göstermiştir."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle