Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29fcĞUSTOS1992 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
1
HABERLER
BasmKonseyi'nden
knama
• tç Poütika Servisi - Basın
Koaseyi İçişleri Bakanı İsmet
Sezpn'e bir telgraf göndererek
Sahah Gazetesi Cizre muhabiri
Ramazan fmrağ'ın Şımak'ta
özel tim tarafından
dövülmesini kınadı. Basın
Konseyi 2. Başkanı Doğan
Heper, İçişleri Bakanı İsmet
Sezgin'egönderdiği telgrafta
gazetecilerin uğradığı
saldunlann son 6 ayda
inanılmaz boyutlara ulaştığını
belirtti. Telgrafta şöyle denildi:
"Dayak yiyen muhabirin can
korkusu taşıdığıru, başına
gelen olay nedeniyle
Güneydoğu'da gazetecilik
yaparken öldürülme korkusu
taşıdığını biliyoruz. Olayı
şiddetJe kınadığımızı, bu tûr
çirkın saldınlara son
verilmesini ve gazetecilerin can
ve görev güvenliğinin
sağlanmasını istediğimizi
kamuoyuna ve basına
duyurunca Ramazan İmrağ
tekrar korku duyacaktır. Bunu
da biliyoruz. Ancak dövülme
olayını ve sonuçlanru sonuna
kadar izleyeceğımizi
bilgilerinize sunuyonız."
Barolardan
CMUK eleştirisi
•tZMİR(ANKA)-
TBMM'de olayh toplantı
sonrası Ceza Muhakemeleri
UsuJu Kanunu'nun
(CMUK) geri çekilmesine
Izmir Barosu tepki gösterdi.
Yasayı, koalisyon ortağı bazı
DYP'li milletvekillerinin
"provoke' etmeye cabştığını
öne süren İzmir Barosu
Başkanı Avukat Sabri Kurt,
"Yargı reformu niteliğindeki
bu yasa, Cumhurbaşkanı
Özal'a gönderildiği şekilde
aynen Meclis'ten geçmebdir.
Aksi halde hükümetin
demokratikleşme yolunda
attığı adımlardan İcaygı
duyacağız" dedi.
İnönü'yetreaking
• ANKARA (ANKA)-
ANAP Bursa Milletvekili
Mehmet Gedik, Başbakan
Yardımcısı Erdal İnönü'nün
ülkede ciddi sorunlar
yaşanırken Aladağlar'da
treakinge katılmasım eleştirdi.
Mehmet Gedik Erdal
İnönü'nün yürüyüş sırasında
"Banşa katkı olsun diye
yürüyorum" dediğini
anımsatarak "Eğer ülke
banştna katkı sağlamak
istiyorsa Güneydoğu
dağlannda >Tİirüsün" dedi.
Lojmanlap
satılamayacak
• ANKARA (ANKA)-
Başbakan Süleyman Demirel,
kamu kuruluşlanna ait
lojmanlann satılmasına karşı
çıİctı. Demirel, lojmanlann
satılması halinde. karşıbğında
"nakdi tazminat getirilmesi
yolunda baskılar olacağmı"
belirtti. SHPSıvas Milletvekili
Azimet Köylüoğlu'nun,
Emniyet Genel Müdürlüğü,
Jandarma Genel
Komutanlığı, Genelkurmay
Başkanlığı ve Kuvvet
Komutanlıklan hariç olmak
üzere kamuya ait konutlann
MaliyeveGümrük
Bakanlığı'na devredilerek,
öncebkle içinde oturanlara
olmak koşuluyla kamu
çahşanlanna satılmasına
ilişkin yasa önerisiyle ilgili
hükümet görüşü TBMM'ye
üetildi. Başbakan Süleyman
Demirel imzab hükümet
görüşünde, akına 5 yılbk
kalkınma planında
kalkınmada öncelikli yöreler
ilekonut sıkintısı çekilen
küçük yerleşim birimlerinde
lojman yatınmlannın
süreceğinin öngörüldüğü
bebrtildi.
TBMM
İçtüzügû
yenileniyop
•ANKARA(ANKA)-DYP
ve SHP grup
başkanvekiUerinin, 15eylülde,
TBMM İçtüzüğü'nü yeniden
ele alacaklan bildirildi.
Değişiklik önerilerinin ANAP
tarafından da kabul edilmesi
halinde çabşmalar komisyona
aktanlacak. İçtüzük,
anayasada değiştirilmesi
düşünülen maddeler
temeh'nde düzenlenecek.
Meclis İçtüzüğü değişikliğinin
bu yasama yıbnda her koşulda
biürilmesi planlanıyor. Meclis
İçtüzüğü değişiklikleri,
"temayül gereği" TBMM'de
grubu bulunan bütün
partilerin görüşbirliğiyle
gerçekleştiriliyor. Daha
önceki çalışmalar, değişiklik
önerilerine ANAP'ın tümüyle
kaulmaması nedeniyle
tıkanmıştı. Değişiklik
çalışmalan geçen yasama
yıhnda Meclis Başkanı
Cindoruk'un tüm çabalanna
rağmen gerçekleştirilemedi.
Halen, 1973 tarihb TBMM
Içtüzüğü'nün anayasaya
a\kın olmayan hükümleri
uvgulanıyor. Bu da zaman
zaman çeşitü sıkıntılara neden
oluyor.
7 SHP'li 1 DYP'li milletvekili Şırnak olaylan nedeniyle Demirel'e açık mektup yolladı:
Halkınsöyledikleri çok farklıANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu)-Koau'syon ortağı SHP ve
DYP'den 8 milletvekili, Başba-
kan Süleyman Demirere bir
açık mektup göndererek, Şır-
nak olaylannın açıkhğa kavuş-
turubnasını istediler. Mektup-
ta, olaylann güvenbk kuvvetle-
ri tarafından çıkanldığı iddiala-
nna dikkat çekildi ve gerçek or-
taya çıkanlarak sorumlular
hakkında yasal işlem yapılması
gerektiği bebrtildi.
Başbakan'a gönderilen açık
mektup, DYP'den Abdülmelik
Fırat ile SHP'den Abdülkerim
Zilan, Ziya Halis, Adnan Ek-
men, Atilla Hun, Abuzer Tan-
nverdi, Salman Kaya ve Meh-
met Alp hazırladı.
Mektupta, Şırnak olaylan
konusunda resmi açıklamalar
ile halkın beyanlannın çeliştiği
belirtilerek, PKK tarafından
kente sokulduğu bildirilen ağır
silahlann, güvenük çemberine
karşın. kent dışına nasıl
çıkanldığı cevapsız kaldığı an-
latıldı.
Şırnak'taki resmi binalarda.
devlet güvenbk güçleri ile PKK
arasındaki çatışmayı kanıtlaya-
cak izlere rastlanmadığı da bfl-
dirilen açık mektupta, şu görü}-
lere yer verildi:
"Çok ciddi ve vahim bir du-
rum söz konusudur. İddiakr
şayet doğru ise, köylerin hava-
dan, savunmasız sivil halkın da
3 gün tanklarla karadan bom-
balanmasının ve henüz sayılan
bibnmeyen pekçok masum in-
sanlann öldürülmesinin. şehrin
harabeye çevrilmesinin demok-
ratik parlamenter rejimde izahı
mümkün "değildir. Bu olayın
çok ciddi şekilde tahkiki şarttır.
Çünkü bin yıldan beri devam
eden Türk-Kürt kardeşliği yeri-
ne Türk-Kürt düşmanhğına yol
açacak gebşmeler engellenmeli-
dir. Tarihten gelen bu kardeşli-
ğe zarar verilmesini engellemek
istiyorsak, biran önce sivil ve
demokratik toplumu gerçekleş-
tirmek zorundayız. Kardeşliğin
korunması ancak yasal ve adıl
uygulamalarla mümkündür."
Mektupta, bir gazetede ya-
yınlanan üst düzey bir MİT gö-
revbsinin açıklamalanna da
dikkat çekildi ve "tüyler ürper-
tici" olarak nitelenen bu iddia-
lann da açıklığa kavuşturulma-
süstendi. Açıklamalannın aci-
len incelenmesi gereğine dikkat
çekilen mektupta, parlamento-
nun da olaya eî koyması ve Baş-
bakan Demirel'in bu konuda
öncülük yapması istendi.
Risurderesininaeıbkoııııldarı•Naylon çadırlardan
birine konuk oluyoruz.
Gündemdeki konu De-
mirel'in, "Geri dönün,
yaralar sanlacak" açık-
laması. Ancak kimsenin
geri döhmeyeniyetiyok.
Can güvenliğinin garanti
altına alınmasını istiyor-
lar. Orta yaşlı Şırnaklı
"Özalda Demirel de
ayağımıza gelse geri dön-
meyiz. Önce can güvenli-
ği istiyoruz." diyor.
ERGÜN AKSOY
ŞIRNAK - Cizre-Şırnak ara-
sındaki Risur deresinin her iki
kıyısına gelişi güzel kurulmuş
çadırlar. Büyük bölümü derme-
çatma. Çadır sayısı parmakla
gösterilecek kadar az. Naylon
ve kuru ağaç dallanndan tente-
ler oluşturulmuş. Isı gölgede
kırk dereceyi buluyor. Görün-
tü, Irakb Kürt sığınmacılann
Türkiye'deki ilk günJerini anım-
satıyor. Silopi Belediyesi'ne
ait kamyondan yapılan ekmek
yardımı bu görüntüyü pekiştir-
meye yetiyor. Kamyonun çev-
resini saran insanlar ekmek
kapma savaşımı veriyorlar.
Şırnakhlar öfkeli, yaşanan bu
durumu kimse onuruna yedire-
miyor. Yerel giysili, yüzü gü-
neşten yanmış, bembeyaz sa-
kaîlı, Hüseyin Dede, tepkisini
şöyle dile getiriyor:
"Allaha reva mı bizler Erme-
ni miyiz bu yaşantıya layık gö-
rülüyoruz. Devlete artık güve-
nimiz kabnamıştir."
Nihat, 22 yaşında. Askerden
Olaylardan sonra kenti terk eden binlerce Şırnaklının bir k«smı arazide yaşıyor.(Fotoğraf: AA)
yeni gelmiş. Gözaltına aiınınm
korkusuyla soyadını söylemekten
kaçınıyor. Basına oldukça kız-
gın,. "Yabancı basın mensupla-
n nerede" diye soruyor ve yanı-
tını almadan konuşmasını şöyle
sürdürüyor:
"Bizim derdimizi ancak ya-
bancı basın mensuplan dile ge-
tirebibr. Sizlere bir şey demiyo-
ruz ne de olsa emekçisiniz. Tep-
kimiz gazete patronlanna, An-
kara'da, îstanbul'da oturup ya-
zanlara. Yaşanan olayı gör-
meden, araştırma yapmadan,
mağdur olan insanlarla konuş-
madan yazmasırtlar. Ankara'-
dan İstanbul'dan yazanlara.
sesleniyoruz; Gelsinler. görsün-
ler, yaşadıklanmızı öyle dile ge-
tirsinler."
Naylon çadırlardan birine
konuİc oluyoruz. Kadınlar dı-
şan çıkıyor. Erkeklerle sohbete
koyuluyoruz. Gündemdeki ko-
nu Demirel'in, "Geri dönün.
yaralar sanlacak" açıklaması.
Ancak kimsenin geri dönmeye
niyeti yok. Can güvenliğinin
garanti altına alınmasını isti-
yorlar. Orta yaşlı Şımaklı
"Özal da, Demirel de ayağımı-
za gelse geri dönmeyiz. Once
can güvenliği istiyoruz. Malı-
mızdan mülkümüzden vazgeç-
tik. Keyfimizden evimizi barkı-
mızı terk etmedik. Bizim yeri-
mizde kim olsa aynı şeyi ya-
pardı. Devletle PKK arasında
sıkışıp kaldık. Gelen vuruyor,
giden vuruyor" diyor.
Sonradan çadıra gelen başka
bir Şırnaklı, Cumhurbaşkanı
Turgut Özal ve Başbakan De-
mirel'le ilgili ilginç saptamalar-
da bulunuyor:
"Demirel insanlan sevmiyor.
Halkı sevmiyor. Askerleri me-
murlan seviyor. Ancak Özal
daha iyidir. Halkını seviyor.
Halka destek veriyor. Bu olay-
lara daha mantıklı bakıyor. Bi-
zim yaşadıklanmıza daha
mantıklı bakıyor. Bb5m yaşadı-
ğımız aalan iyileştirecek tek
kişi de odur. Keşke Özal, baş-
bakan olsaydı. Bu acıları ya-
şamazdık."
Çadırda bulunanlann bir bö-
lümü, bu konuşmayı, başlannı
sallayarak onaylıyorlar. Bir bö-
lümü de tepkisiz kalmayı yeğli-
yorlar.
Çadırdan aynbyoruz. Ka-
dınlar Risur deresinde çamaşır
yıkıyorlar. Çamaşırlar kuru-
ması için ağaç dallan ve taşlann
üzerine serilmiş. Rengarenk
giysiler ilginç bir görüntü oluş-
turmuş. Şımaklı göçerlerin ça-
dır kurduklan alanda en vur-
dumduymaz kesim ise çocuk-
lar. Olan bitenden habersiz
oyun oynuyorlar. Kimi Risur
deresinde yıkanmayı tercih edi-
yor. Boğulmamalan için ana-
lar. babalar pür dikkat çocuk-
lan izliyor.
DYP Şırnak İl Başkanı Or-
han Ünsal, vatandaşın can gü-
venliği istediğini, can güvenliği
sağlanırsa tümünün geri döne-
ceğini söyledi.
Ünsal, Şımak'ın son aylarda
çok huzurlu bir kent olduğunu,
bu huzurlu kentin yeniden oluş-
turulması gerektiğirS ifade ede-
rek şöyle dedi:
"öncebkle başbakammız Şır-
nak'a gelerek durumu kendi
gözleriyle görmebdir. Bizim
tahminimize göre zarar bir tril-
yon bra civanndadır. Vatandaş
ev ve işyerlerinin tahribatını gi-
deremez. Devletin yardım et-
mesi gerekir. İnsanlanmız hu-
zur istiyor. Arabası yanmış, evi
yanmış, o, bunun için o kadar
önemli degil. Kör kurşuna kur-
ban gitmemek için Şırnak'ı terk
etti. Can güvenliği sağlanıfta
yeniden dönerler."
SBP Genel Başkanı Sadun Aren'den Güneydoğu çözümü:
Devlet yasal PKK için gerekeni yapmalıdır
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu)-Sosyalist Birlik Partisi
Genel Başkanı Sadun Aren
PKK'nın banşçıl yolu seçip ya-
sallaşmasını,devletin de bunun
gereklerini yerine getinnesini
önerdi. Kürt sorununun PKK
sorunuyla kanştınbnaması ge-
retiğini vurgulayan Aren şun-
lan söyledi:
"PKK sorunu ayn bir sorun-
dur. PKK örgütünün Kürt soru-
nuna kendisine göre getirmek
istediği bir çözüm vardır ve o
çözümü de silahla gerçekleştir-
meyi düşünmektedir. Ama
Türkiye'de başka partiler de
vardır. Kürt partileri vardır,
daha da oluşabilir de. Onun
için bir kere buna olanak sağ-
lanması gerekir. Yani çeşitb
Kürt partilerinin yasal bir bi-
çimde kurulmalan ve özgürce
görüşlerini açıklamalanna ve
faaliyet göstennelerine olanak
sağlamak lazım gelir. PKK
banşçı yollan seçrnek koşuluy-
la yasallaştınlabilir. Bunun ge-
rekleri de yerine getirilmeb'dir.
Mesela bir af çıkanbnalıdır.
Çünkü bu öfkeyle, kızgınhkla.
veya önyargılarla hallediJecek
bir konu değildir."
Güneydoğu sorununun Tür-
kiye'nin hem demokratikleş-
mesine hem kalkınmasına engel
olduğunu söyleyen Aren. sözle-
nni şöyle sürdürdü:
"Yapılacak ilk iş Kürtlerin
tüm demokratik haklanrun ka-
bul edilmesi ve derhal uygulan-
masıdır. Bunun için evvela si-
lahlar bırakılmalı, özel tim do-
ğudan çekilmeli, koruculuk sis-
temi kaldınlmalı, GAP'ta en
azından Kürtçe yayın yapılma-
ya başlanmalı. Bunlar sinyal-
lerdir Kürt halkına, bu iş çözü-
lecek intibaını veren sinyaller-
dir. Bu sinyaller verilmeli. Ben
Kürt sorununun hemen çözüle-
bileceğini tabiidir ki düşünemi-
yorum. Bir toplum öyle kolay
kolay önyargılanndan anndın-
lamaz. O toplumda bağnaz
güçler de vardır. O bağnaz güç-
lerin de gücü vardır. Onlar da
dikkate alınmak gerekir. Niha-
yet karşı tarafta da ters oteylar
vardır."
KONUK YAZAR IMUZAFFERÎLHAN ERDOST
Kaııı Kanla Yıkamak
"Cinayetiön/emeninsiyascu'çözümüne-
dir, buyrunsöy/eyin
SüJey•man Demirel(BafbakemJ
Basın cabşanlanna yönebk öldürümler
(cinayetler) Kürtlerin yoğun olduğu
bölgelere kaydı. Öldürülenlerin çoğu da
Kürt kökenb.
60'b ve 70'li yıllarda. yayınlara yöne-
lik baskının odağını "komünizmpropa-
gandası" oluşturuyordu, şimdi ise "bö-
lücülük".
Işkence ve öldürümler de daha çok
"bölücülük" çevresinde toplanıyor.
Bir önceki yazımda yinelemiştim:
Türkiye İnsan Haklan Vakfi'nın
(TİHV) 1991 yıh içinde saptadığı kuş-
kulu ölüm sayısı 152.
TİHV. 1992 yıhnın ilk alü aymda da
103 kuşkulu ölüm saptadı. Bu sayıya.
Nevruz olaylannda öldürülen 92 kişi
dahil değil. Gene bu alü ay içinde, 549
güvenük görevlisi çaüşmada öldürüldü.
131 kişi faib meçhul cinayete kurban
gitti» 109 kişi suikast sonucu, 44 kişi si-
viUere yönebk saldınlarda öldürüldü.
Toplam olarak 1.038 kişi yaşamını yitir-
di. Her gün ortalama 6 ölü.
Raporda ayrıca gene bu yılın altı ayın-
da, 11 kişinin gözaltmda öldüğu; 6'sı
çocuk ve 32'si kadın olmak üzere, 173
kişinin işkence gördüğü belirtibyor.
Şunlar da eklenebilir:
Olağanüstü Bölgede HEP. 25 Mart-
15 Temmuz (1992) arasında 120 kişinin
öldürüldüğünü açıkladı. HEP'in rapo-
runa göre 8 Ocak-8 Temmuz (1992) ara-
sında, Hizbullah yanlılan, sivil halktan
88 kişiyi öldürdü.
DYP-SHP koalisyonunun 9 ayında
ise 9'u gazeteci 170 kişi "faili meçhul ci-
nayet"in kurbanı. 12 kişi gözaltmda, 54
kişi de ev baskınlannda yaşamını yıtir-
di.
Siyasal iktidar yetkilileri, iktidar ol-
duklan ilk aylarda, insan haklanna da-
yab, hukukun üstünlüğünü temel alan
bir tutum içinde olduklannı yineleyerek
tüm alanlarda, ülkeyi, 12 Eylül yapılan-
masından anndırmayı amaçladıklannı
söylüyorlardı. Artan işkence ve öldü-
rümJerden sonra iktidar cephesinden
farkb sözler duyulmaya başlandı.
Örneğin, Avrupa Konseyi için hazır-
lanan •"Türkiye Raporu" tasansında.
"işkence olaylannda kayda değer artış
olduğunun" belirtibnesini, SHP millet-
vekib İsmail Cem, Strasbourg'da yapü-
ğı basın toplantısında. "spekülatif bir
iddia" olarak nitebyor ve işkencenin
azaldığını söylüyor. ('Sosyal Demokra-
si, Temmuz 1992, s. 14.)
İnsan hakianndan sorumlu Devlet
Bakanı da aynı görüşte. İnsan haklan
ihlallerinin azaldığı söylemekle kal-
mıyor. sokak infazlannı yadsıyor.
Olağanüstü Bölge Vabsi, "Terör var-
sa, demokrasi yok" diyor.
Başbakan Demirel, "Ülkemizde terö-
ristlere eziyet ediliyor gibi bir imaj yara-
tılrnamah" derken eziyet edilenlerin te-
röristler olduğunu. yani eziyeti hak et-
tiklerini duyumsatıyor. Birîeşmiş Mil-
letler'in "Yasal olmayan keyfı ve toplu
infazlara ibşkin bildirge"sinde, "haksız
infaz"lar arasında yer alan "yasa uygu-
layıcılannın aşın şiddet uygulaması so-
nucu ölümlerin "hukuk devleti ilkesiyle
nasıl bağdaştınldığını soran gazetecile-
re, yanıt olarak "Kimse bu cinayet ör-
gütlerine arka çıkmasın" diyor. Bir baş-
ka deyişle, "haksız infazlan" eleştinnek,
terör örgütlerine arka çıkmakla özdeş-
leniyor.
Terör varsa demokrasi yok ya da te-
rör varsa. koşullar olağan değil demek,
terör için terörü gerekçe göstermek,
devlet terörünün meşru olduğunu alt-
tan alta duyumsatmaktır. O zaman bas-
kı ve şiddete, işkenceye ve öldürüme
"meşru" bir ortam hazırlamak istendi-
ğinde. terörün, amaçlı olarak başlatıla-
bileceğini bir varsayım olarak düşün-
mek de gerekir.
Nitekim. kaynağını anayasadan (ve
dolayısıyla yasalardan) almayan, ama
kendıni ulusun kurtancı iradesi olarak
algılayan ve algılatan (resmi adı tartış-
mab ya da konmamış) bir oluşumun,
bölgede hemen çoğu karanlıkta kalan
öldürümlerin arkasında bulunduğu, yi-
nelenerek vurgulanıyor. Kimin kim ol-
duğu giderek daha bulanıklaşıyor ve
bölge halkı her gün yeni bir kaosun içine
çekiliyor. Böyie bir kargaşa ortamında,
kimi siyasal cinayetlerin, birbirine karşıt
gruplar arasında işlenmiş olabileceğini
düşünmek olanaklı. Böyle birortamda,
cinayet odaklannı şaşırtmak da (örnek-
lerine sık tanık Dİduğumuz gibi) o denli
kolaylaşıyor.
Her şeyin bibnçli olarak birbirine ka-
nştınldığı. ipin ucunu yakalamanın gi-
derek zorlaştığı bir dönemde. Başbakan
Demirel, soruyc soruyla yanıtbyor: "Ci-
nayetleri önlem:nin siyasal çözümü ne-
dir, buyrun söyieyin!"
Oysa Olağanüstü Bölge'deki cinayet-
ierin, özünde siyasal olduğu biliniyor.
Cinayetlerin ardîndaki neden siyasal ise
doğal ki siyasal çözümleri de olmak ge-
rekir.
Siyasal cinayetlerin ekonomik, sosyal
ve kültürel açıdan baskıa uygulamalar-
la yumaklandığı da bir gerçek. Bu ne-
denle ekonomik. sosyal ve kültürel so-
runlann temeu'ne inmek. sorunlan bu
açıdan çözmek de gerekir. Bunlar da
siyasal çözümün aynlmaz öğeleridir.
Çözmenin, çözümlemenin koşulu da
hemen her şeyin, tam bir özgürlük için-
de konuşutoıasına. yayımlanmasına,
tartışıbnasına bağlıdır. Yasaklann, bas-
kılann basına yönebk saldınlann ağırlı-
ğı altında. doğa! ki sorunlan, siyasal açı-
dan çözmek pek olanaklı değildir.
Cinayet (öldürüm). şiddetin en üst bi-
çimidir. Şiddetm temebnde (12 Eylül
dönemininin cezaevlerindeki baskılar
ve özellikle Diyarbakır Askeri Cezaevi
uygulamalan anırnsansın), insan hakla-
n ihlalleri vardır. İnsan haklannı yadsı-
yan yaklaşımlann yerini, insan haklan-
nı esas alan uygulamalar almadan, so-
runun. düşünse: planda olsun çözüm-
lenmesi olanaksızdır.*
Siyasal cinayetlerin siyasal çözümü
olmadığını söylernek, siyasetin. şiddetle
ve dolayısıyla cınayetle sürdürülrriesin-
de ısrar etmek danektir.
Siyasal iktidar. acıyla yetkinleşmiş.
halkın bilge sözüne kuİak vermeli: Kanı
kanla yumazlar.
*"PKK'ya insan hakkı var da polise
yok mu" söylemi oldukça yaygın. PKK
eylemlerinin, "irsan haklan" şemsiyesi
altında savunulduğunu duyumsatan bir
söylem bu. Böyle bırsöylemin, tüm insan
haklan savunucuiarım da PKK eylemle-
rinin savunucusu olarak göstermek gibi
biryanlışı içerdiğini belirtelim. Buneden-
le, "insan haklan " kavramtnı, bu açıdan
açmak gerekiyor.
însan Haklan Evrensel Bildirgesi'n-
de, Helsinki Sonuç Belgesi'nde, Paris
Şartında, insan haklan, esas olarak bi-
reyi (insanı), devlete karşı korumakla
sımrlıdır.
İnsan haklannı, ''insan " ve' 'hak'' söz-
cüklerinin kendi anlamlarına göre genis-
letmek giinlük konusma dilinde ola-
naklıdır. Ama uluslararası bildirgelerde,
insan haklan, devlet-birey iliskisiyle ve
devletin bireye karşı yetkilerini belirle-
mesiyle sınırlanmıştır.
Kuşku yok ki devletin güçlü olması ile
yetkilerinin smırsı: olması farklı şeyler-
dir. Demokratik ülkelerde, sistemin özel-
liğine göre yetkilerisınırlanmıştır. Devle-
tin birey karşısında smırsız özgür olması
ise insan haklannı temelden yadsıyanfa-
şist sistemle ilgilidir.
Sistemin demokratik olduğu çoğu ül-
kede de kimi birimlerde, alanlarda ve ko-
nularda devlet demokratik yöntemleri dış-
lamakta, insan haklannı yadsıyanfaşist
uygulamalara yönelmektedir. İnsan hak-
lan ihlalide burada başlamakta, devletin.
demokratik kunım ve kuruluşlarm ar-
kasında, baskıa ve dolayısıylafaşist uy-
gulamalannı, insan haklan ihlalleri, açı-
ğa vurmaktadır.
İnsan hakları ihlali, bireyin temel hak-
larınm devlet tarafındanfıili olarak ihlal
edilmesidir. Bu da kuşkusu: "resmi gö-
revli ya da resmisıfatla davranan başkası
tarafından ya da onun kışkırrnıası ya da
tniyle'' somutlaşır.
"Devlet işkence yapmaz ", devlet yurt-
taşmı öldürmez" söylemleh, politik söy-
lemlerdir. İnsan Haklan Evrensel Bildir-
gesi, Helsinki Sonuç Belgesi, Parıs Şartı,
devlet işkence yaptığı, devlet yurttaşmı
öldürdüğü için oluşturulmuş sözleş-
melerdir. İşkence, cinayet, devlet-
ten bağımsız \a da devlet ile gerçekten
bağı bulunmayan kişiya da kuruluşlar ta-
rafından yapıldığt ve işlendiği zaman
bunu önleme görevi de devlete aittir, siya-
sal sorumlusu ise siyasal iktidardır.
ÜĞÜFOLİTİKA GÜNLÜĞÜ
HtKMET ÇETtNKAYA
DemokratiMeşmeve
DYP-SHP Aynliğı...
ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, SHP'yi eleştirirken
şöyle diyor:
' CHP kongresinde muhtemelen SHP'ye yöneltilecek en
etkili eleştirilerden birisi sekiz yıllık muhalefetleri döne-
minde sakız gibi çiğnedikleri demokratikleşme konusun-
da ilerleme sağlamamaları olacaktır. SHP, bu konunun 9
eylüle kadar yürürlüğe girmesi için DYP'ye baskı yapmış,
DYP de Meclis'i toplantıya çağırmıştır."
ANAP'lılar bugünlerde en çok sosyal demokratlarla ilgi-
leniyorlar. öyle sol oylar üçe bölünürse bu işten en ka-
zançlı ANAP çıkacak. Olası bir erken seçimde DYP ile kı-
ran kırana mücadele edebilecek...
ANAP Genel Başkanı Yılmaz, son günlerde demokratik-
leşmeye merak saldı. Ikide bir soruyor:
"Demokratikleşme ne oldu?"
Olanlar ortada...
DYP ile SHP arasında bir anlaşmazlık olduğu gerçek.
Ama Demirel ile inönü ortak bir noktada sanırız buluşuyor-
lar.
Hükümet ortağı iki partinin sözcüleri "uzlaşma formülü"
hazırlığına başladılar. Ancak, farklı görüşler var ortada.
Yeni yasama yıhnda sorunün çözümleneceğine inanıyor-
lar
Demokratikleşme paketinin önemli dilimi olan Ceza Mu-
hakemeleri Usulü Yasası'nın TBMM'den geçirilmemesini
ANAP Genel Başkanı koz olarak kullanmaya başlayacak.
Belki de şöyle diyecek:
"Biz demokratikleşmede önemli adımlar atmıştık. Bu
hükümet ise geriye gidiyor..."
Terör olaylarının artmasının Ceza Muhakemeleri Usulü Ya-
sası'nda, DYP ile SHP arasında bir görüş ayrılığına ypl
açtığı savı doğru olabilir. Bunun ertelenmesi, üzerinde ye-
niden çalışılmaya başlanması ise işin değişik boyutunu
oluşturabilir.
Oysa terörle mücadele etmek ayrı şeydir, çağdaş birya-
sa çıkarmak ayrı şey. Ikisi arasında demokratikleşme ile-
bağ yoktur.
SHP Grup Başkanvekili Aydın Güven Gürkan, Meclis'te
takılan yasanın hükümet tasarısı olarak geldiğine değine-
rek önemli bir sorunu aktarıyor:
"Hükümet kendi tasansına şimdi sahip çıkmıyor. Biz
grup olarak yasaya yeterince sahip çıkıyoruz. Soruna çö-
züm bulunması için bizim yapabileceğimiz daha başka bir,
şey yok. Öncetikle hükümet, koalisyon protokolünde ve
hükümetprogramında yer alan demokratikleşme konusu-
na yeniden bakıp tümünü gözden geçirmeli. Bunun ışığın-
da da Meclis 'e getirdiği yasalara sahip çıkmalı. Eğer hü-
kümet kendi hazırladığı tasanlara ve demokratikleşme
vaatlerine sahip çıkarsa, bu yasalan çıkarttığımız gibi
anayasa değişiklikleri de kısa sürede hazırlanıp Meclisin
önüne gelir."
Halkın DYP-SHP hükümetinden beklentileri sürüyor. El-
bet bunların başında demokratikleşme, insan haklan, iş-
sizlik, pahalılık ve enflasyon geliyor. Hükümet işbaşına
geldiğinden beri demokrasi ve insan haklan konusunda
duyarlı olduğunu söylüyordu.
Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın Meclis'ten çekil-
mesi demokratik kitle örgütlerinin yoğun eleştirisine ne-
den oldu. Hükümetin bu tavrının hangi anlama geldiği tar-
tışılmaya başlandı.
ANAP bugünlerde bu tür propagandaya sahip çıkıp hü>
kümeti eleştirmeye başlayacak ve soracak:
" "Hani demokratikleşme diyordunuz, şimdiye kadar ne
yaptınız?"
Üç gün önce TBMM'de DYP ve SHP milletvekilleri ara-
sındaki görüş ayrılığı nedeniyle Ceza Muhakemeleri Ya-
sası Cemal Şahin tarafından komisyona geri çekilmişti.
DYP'liler bu konuda şöyle diyorlardı:
"Şımak'ta olaylar var, terör tırmanıyor, şimdi bu yasa-
nın yeri mi?"
Eh, ANAP'lılar da aynı şeyi söylüyorlardı, RP ve MÇP'-
liler de...
Acaba Başbakan Yardımcısı ve SHP Genel Başkanı Er-
dal inönü ne düşünüyordu bu konuda:
"Değerlendirmek üzere tasarı geri çekildi. Tam mana-
sıyla açıklığa kavuşmamış birtakım karışıklıklar var.
Önemli olan bu yasanın çıkmasıdır. Gecikmenin önemi
yoktur. Bir noktada tam anlaşma olmadığı anlaşıldı. Ay-
dınlık olarak, herkes aydınlanmış olarak çıkacak..."
Anlaşılmayan o nokta nedir?
Bilindiği kadarıyla terör suçlarıdır. Şimdi hükümet terör
suçlarını kapsayan bir tasarının hazırlığı içinde.
Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası hazırlandığı biçimiyle
TBMM'den geçer miydi?
Hiç sanmıyoruz. Zaten DYP'lilerin çoğunluğu yoktu
Meclis'te. Yasa ANAP, RP, MÇP ve oturuma katılan DYP'-
lilerin oylarıyla Meclis'ten geçmezdi...
2 bin 500 kişi yararlanamayacak
Âçık görüştesuça
göreayrımcılık
İZMİR (Cumhuriyet Ege
Bürosu) - 30 Ağustos Zafer
Bayramı'nda cezaevlerinde
yapılacak açık görüşten yakla-
şık 2 bin 500 dolayında siyasi
tutuklu ve hükümlü yararla-
namayacak. Hukukçular, bu
uygulamanın ana-
yasanın eşitlik il-
kesine aykm ol-
duğunu, açık gö-
rüşten siyasi tu- j
tuklu ve hüküm-1
lülerin de yarar-1
lanmalan gerekli- j
liği görüşünü sa- i
vundular. !
Adalet Ba-
kanlığı'ndan ceza-
evlerine gönderi-
len genelgeye
göre, 30 Ağustos
Zafer Bayramı'n-
da ceza vetutuk-
evlennde adb
suçlardan tutuklu
ve hükümlüler bay-
ram süresince
yapılacak açık gö-
rüşten yararlana-
caklar.
Genelgeye göre
Terörle Mücadele
Yasasfna göre haklannda
dava açılan tutuklu ve hüküm-
ler ise açık görüşten yararlana-
mayacaklar. Açık görüşte
ayncalık yapıldığını öne süren
İzmir Barosu Başkanı Avukat
Sabri Kurt şunlan söyledi:
"Ne ile suçlanırsa suçlansın
ceza ve tutukevlerinde bulu-
dXtx Bayramı
nedeniyle
cezaevlerindeki
açık görüş
olanağından
siyasi suçlnlar
yararlandmlma-
yacak.
Hukukçular, bu
uygulamanın
anayasadaki
eşitlik ilkesiyle
bağdaşmadığını,
bu haktan
herkesin ya-
rarlandınlması
gerektiğini dile
getirdiler.
nan kişilerin açık görüşme ola-
nağından tümünün yararlan-.
ması gerekir. Cezaevi koşullan
ve olanaklanndan yararlanma
bütün zanb ve sanıklar yönün-
den adil olmahdır. Yasa ve yö-
netmeliklerin, tüm saruklara
eşit olarak uygu-
lanması yönünde
değiştirilmesi de-
mokratik hukuk
devleti gereklerin-
dendir."
Çağdaş Hu-
kukçular Derneği
İzmir Şubesi Baş-
kanı Avukat
Mehmet Yatar:
I Yasanın anayasa-
i ya aykın olduğu-
nu öne sürerekşu-
görüşlerisavundu:
"Anayasanın ge-
tirdiği eşitlik pren-
sibine tamamen
zıt bir düzenleme
var. înfaz sistemi-
ne getirdiği, hü-
kümlü ve tutuklu-
lar arasındaki
aynmlar nedeniy-
le biraz önce be-
lirttiğim anayasa
prensibiyle tamamen cebşkili
durumda. Böylesi uygulama-
lar demokratik devlet anlayışı-
na sahip olduğunu iddia eden
hükümetin de gerçek yüzünü
ortaya koyuyor. CMUK'nin
Meclis'ten geçmemeside hükü-
metin demokratikleşme konu-
sundaki tavnnı göstermiştir."