Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS1992 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Insan Haldarı Bakanlığı
Uluslararası sözleşmelere katılma oranı yetersiz. Bazılannı onaylamada
bilerek bilmeyerek gecikmemiz ülkemize yakışmayacak utandıncı bir boyuta
vanyor. ILO anlaşmalan konusunda Meclis'e yedi sözleşme sunuyoruz.
Avrupa ülkelerinin onayladıklan sözleşme sayısı ortalama yetmiş; bizim 60
yıl içinde onay sayımız 26.
Prof. Dr. İLHAN LÜTEM
Eski BM İnsan Hakları New York Dairesi Başkanı
İnsan haklan İkinci Cihan Savaşı'ndan
sonra, yalnız bizde değil, uluslararası gün-
demden inmeyen bir konu. Dünya sürekli de-
ğiştikçe, insan sayısı arttıkça, kimileri daha
zenginleşirken öbürleri daha yoksullaştıkça
arada sıkışıp kalan "birey" bazen yaşamını
yitirmekle kalmıyor doğuştan sahip olması
gereken "hak"lannın yok olduğunu görü-
yor, bir dönem geliyor ki sırf "ekmek" ile ya-
şanmayacağını anlıyor, güdülmeye, itilip
kakılmaya, insani olmayan davranışlara di-
reniyor. Ekonomi ve siyaset birbirini etkili-
yor. Belirli bir deneyimde ve kalkınmadan
nasiplerini almış ülkeler rejimlerin en az za-
rarlısı olan halkın sesine ve oyuna dayalı reji-
mi (demokrasiyi) seçiyor, patlamalan önle-
yecek güvenlik supaplan olan seçimleri vak-
tinde gerçekleştirerek ilerleme olanağı bulu-
yoriar. Yapamayanlar bataklığa saplanıyor,
yöneticiler şiddetle oturuyor, şiddetle aynlı-
yorlar. Çok zaman iktidardakiler yerlerini
korumakiçinbizimdeşikâyetçiolduğumuziş-
kenceye başvuruyorlar. tşkencenin dünyada
yaygın olmasının nedenleri arasında siyasal
bakımdan çok etkili bir silah olması var. Bu
tür işkence yapanlann amaa bilgi edinmek-
ten çok gözdağı vermek, ürkütüp korkut-
mak, hedef olarak en aydm ve yürekli bir
azınlığı seçrnek.
Ülkemizin demokrasiye geçişinden, başka
deyişle 'halkın iradesinin genel ve eşit oyla,
gizli oyla ya da benzer serbest oy verme yo-
luyla gerçekleştirilecek dürüst seçimlerle be-
lirleneceğini" kabulümi&den elli yıl geçmiş
bulunuyor. Arada bir tökezlemeler olmasa
belki bugün insan haklannın tartışılmayaca-
ğı bir düzeye varmış olacaktık, durmalar ve
durdurulmalar yüzünden çok şey kaybetmi-
şiz.
Sürekli anayasa hazırlamalan, sürekli (an-
tidemokratik) yasa taramalan, bazılannı
kaldırma, günün gereksinimlerini karşıla-
mak üzere yenilerini koyma. Yok kanun, yap
kanun hikâyesi.. ancak yapmak kolay, kal-
dırmak güç. Ne zaman iki adım ileri gjttikse
bir adım geriliyoruz.
Duraklamalar her on yılda bir gerçekleşti-
ğinden ilk kez on yıl dönemini kırmış bulunu-
yoruz. Sevinelim. Ancak elimizi cabuk tuta-
lım çünkü yapılacak daha çok işimiz var.
Bizi umutlandıran insan haklannın önemi-
ni kavramış deneyimli ve azimli siyaset
adamlanmızın bulunması, konu üzerinde
kafa yoran istekli ve yetenekli kadrolann ye-
tişmiş olması.
Bugünkü koalisyonun birinci ortağının
partisi, seçimlerden önce, yetkilisinin agzın-
dan ne diyordu:
"Felsefemizin özünde hiç kuşkusuz insan
haklan var. Vatandaşa devlet önünde aynı
haklan veren bir yaklaşım. Biz bu felsefeyi
Helsinki Nihai Senedi'nden Paris Anlaş-
ması'na kadar dünya ile bütünleştirmek isti-
yoruz. Bir tnsan Haklan Bakanhğı olacak.
Bu bakanlık yasalan dünya standartlan cer-
çevesinde tarayacak. Sendikalaşmada ILO
standartlan uygulanacak. İnsan haklan gü-
vence altına ahnacak. bireyler kendi aralann-
da olduğu kadar devletle de eşit hale gele-
cek."
Seçim sonuçlannm en fazla oy alan partiyi,
insan haklan konusunda onunla aynı şekilde
ve hatta daha liberal düşünceli parti ile iş-
birliğine yöneltmesi bir bakıma şans. Demek
oluyor ki vaatlerin yerine getirilmesinde bü-
yük engel yok. Yine de koalisyonun kurul-
masından sonra geçen aylarda istenen sonuç-
lara pek vanlamadı. Herhangi birini görevli
kılmak yetmiyor, Meclis'teki İnsan Haklan
Komisyonu gereği gibi işlemiyor, "demokra-
tikleşme yasalan çıkanlamıyor", "sözleşme-
ler gündemde kala kalıyor."
Öneriler
Tüketici olmayan bir sayışla: l) Türkiye'-
nin insan haklan sorununun yalnızca yasal
düzenlemelerle çözülemeyecek kadar çok
yönlü olduğu fıkrine katılmakla beraber yine
de işe mevcut yasalan taramakla, gerekli.de-
ğişiklikleri önennekle başlamak gerekir.
Bugün bir yandan kapatılan partiler yeni-
den açılırken öte yandan mevcut olan ka-
patıhyorsa ve bu, yürürlükteki bir yasaya da-
yandınlıyorsa bu gibi özgürlük kısıtlayıcı ya-
salar derhal kaldınlmalıdır. Sözünü ettiğim
tarama ameliyesinin bir ay içinde sonuca
vardınlması gerekir. Bir ayda yapamazsanız
bir yılda bitiremezsiniz.
2) Türkiye'de işkencenin •'geleneksel" ola-
rak yapıldığı fikri egemendir. Bazılanna göre
"sistematik" şekilde yapıhr, bazılanna göre
azdır, anzidir. İki durum da kabul edilemez.
Amaç, tek bir vaka kalmayıncaya kadar uğ-
raşmak, Türkiye'yi "resmi görevlilerin şiddet
uyguladığı bir ülke olmaktan kurtarmaktır."
Bu, amaca erişmek üzere;
a) Meslek eğitim düzeyi yükseltilmeli, ya-
şam koşullan düzeltilmeli, teknik olanaklar
arttınlmalı; b) Gözaltı yerleri etkin ve sürekli
şekilde denetlenmeli; işkence yapanlar açı-
klanmaü ve cezalandınlmalı; c) Ceza Yasası'-
ndaki işkence suçu yeniden düzenlenerek
onayladığımız Birleşmiş Milletler Sözleşmesi
doğrultusunda düzeltilmeli; ç) Bu sözleşme
gereğince sunulacak raporlar gerçek neyse
onu yansıtmah, bu konuda insan haklan der-
neklerinin "İşkence İzleme Komitesi" ile iş-
birliği yapılmalı; d) Aynı işbirliğine insan
haklan demekleri ile girişilmeli; her ilimizde
yeni dernekler kurulması teşvik edilmeli.
3) Uluslararası sözleşmelere katılma oranı
yetersiz. Bazılannı onaylamada bilerek
bilmeyerek gecikmemiz ülkemize yakışma-
yacak utandıncı bir boyuta vanyor. ILO an-
laşmalan konusunda Meclis'e yedi sözleşme
sunuyoruz. Avrupa ülkelerinin onayladıklan
sözleşme sayısı ortalama yetmiş; bizim 60 yıl
içinde onay sayımız 26. Birleşmiş Milletler'in
kabul ettiği uluslararası sözleşmelerin sayısı
25, on beşini kabul etmişiz. En önemli ve an-
lamlı olanlannı kabul etmemişiz: Ekonomik,
Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi 1976'-
da yürürlüğe girmiş, 1992'de onaylayan ülke
sayısı 104; aynı yıl yürürlüğe giren Medeni ve
Siyasal Haklar Sözleşmesi ve buna ek katmı-
lması (ihtiyari-istenel) protokoller yürürlük-
te: 100 ülke kabul etmiş; 1969 yılında yürür-
lüğe giren Her Türlü Irk Aynmının önlen-
mesi Sözleşmesi'ne katılanlann sayısı ise 130.
Yeni bakanlık bu sözleşmelerin gecik-
meksizin onaylanmasında önayak olmalı.
4) Dışta yapılacak işler arasında: Sözünü
ettiğim sözleşmelerin yaptınm gücü her biri-
nin kurduğu komiteler, komisyonlar aracılığı
ile gerçekleşiyor. Bu organlar önünde ülke-
nin savunmasını yüklenecek bilgisi ve ya-
bancı dili güçlü kişiler, istenilen raporlan İca-
leme alacak yetenekli uzmanlar kadrosu
oluşturulmalı; bakanlık, içeride ve dışanda
hakkımızda (rapor) düzenleyen (hükümet-
dışı) örgütlerle ilişki kurmalı; insan haklan
konulannda uluslararası seminerler, sem-
pozyumlar düzenlemeli; insan haklannın gö-
rüşüldüğü uluslararası organlara seçilmemiz
için sürekli çaba sarfetmeli; 1993'te Viyana'-
da toplanacak Birleşmiş Milletler îkinci Bü-
yük însan Haklan Konferansı'na, yine
1993'te Paris'te toplanacak IX. Avrupa
Anayasa Mahkemeleri Konferansı'na en iyi
ve açık alınla katılmamızda en büyük rolü
oynamalı.
Sonuç
Enflasyonun yüzde yetmişi aştığı ülkelerde
demokrasi olmaz, demokratikleşme gerçek-
leşmez derler. Türkiye yıllardır bunun tersini
ispatlıyor. çünkü Türkiye kendi kendine
benzeyen, genç, dinamik bir ülke. Halkı gü-
zeli, iyiyi reddetmiyor, şiddeti arzulamıyor,
iktidara saygılı ama onurunun ayak altına
alınmasını, haklı isteklerinin, özgürlüklerinin
kısıtlanmasına da razı değil. Yöneticiler de
bunun bilincinde. Bireyi devlet ile eşit hale
getirmeyi felsefelerinin temeli yapmalan
bundan.
Vaat veiyi niyetleri gerçekleştirmek, vatan-
daşımızı onur sahibi kılmak ülkemizi para-
layıp yıkmaya uğraşanlan (hüsrana) uğrat-
mak için önümüzde fırsatlar var, zamanımız
ise az. İşe başlayalım ve bunu dış baskı ya da
yermelerin etkisinde kalarak değil insanımıza
inanç ve saygımızdan yapalım.
ARADA BİR
Prof. Dr. İBRAHİM ARMAĞAN
Siyasetbilimci, hukukçu, ekonomist
: • ı K KDemokrasi ve
Siyasal Örgütlenme...
En geniş anlamıyla demokrasi, azınlıkta olanların hakla-
rına saygı gösterildiği ve onlara birgün iktidar olabilme
yollarının açık tutulduğu özgürlükçü ve çoğunluk ilkesine
dayanan bir yönetim biçimidir. Demokrasi, insanoğlunun
insanlık tarihi boyunca verdiği özgürlük ve eşitlik savaşı-
mının tarihi ve ürünüdür. Çoğunluk ilkesine dayanan de-
mokrasi, çağdaş anlamda hiçbir zaman bir çoğunluk dik-
tatörlüğü değildir; özünde farklı görüş ve özlemlerin uzlaş-
masına yönelik bir toplumsal yaşam biçimi, bir kültürdür.
Demokrasinin bir toplumda sağlıklı bir biçimde yerleşe-
bilmesinin önkoşulu demokrasi kültürüdür. Demokrasi
kültürü ise ancak laikliği gerçekleştirmiş, aydınlanma sü-
recini başlatmış toplumlarda mümkündür. Düşünce, ör-
gütlenme, yasal eylem, inanç ve bilim özgürlüklerinin bir
yaşam biçimi olarak; insan hak ve özgürlüklerinin tarbşıl-
maz genel ilkeler oiarak kabul gördüğü toplumlarda an-
cak karşılıklı sevgi ve saygtya, hoşgörü, uzlaşmaya daya-
nan demokrasi kültürü gelişebilir ve çağdaş demokrasi
gerçekleşebilir.
Cumhuriyet Türkiyesi'nin toplumsal yapısı açısından
demokrasi kültürüne baktığımızda, Atatürk devrimleriyle
altyapının oluştuğunu görürüz. Laiklik, demokrasi kültürü-
nün altyapısının temel öğesidir. Başta laiklik ilkesi olmak
üzere Kemalist ideolojinin temel ilkeleri ülkemizde de-
mokrasi kültürünün yolunu açmış ve demokrasinin altya-
pısını oluşturmuştur. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında ge-
rekli ve işlevsel olan Kemalist ilkeler ve CHP'nin altı oku,
günümüz çağdaş toplumları düzeyine çıkabilmek için sta-
tik ve sınırlı bir biçimde yorumlanmamalıdır. Değişen dün-
ya ve değişen toplum koşullarına uygun olarak kimi ilkele-
rin de gözden geçirilmesi, geliştirilmesi, toplumsal gerek-
sinim ve koşullara uyarlanması gerekir. Her şey gibi top-
lumsal kurumlar da zamanla aşınır ve gereksinimlere
yanıt veremez duruma gelebilir. Bu sosyolojik gerçekten
hareket edersek; 2000li yılların gereksinimlerini karşıla-
yacak, bilgi toplumu aşamasına yönelebilecek örgütlen-
melere, ilke ve olanaklara gereksinim vardır. Siyaset sos-
yolojisi açısından önemli olan, 1991 'de kurulan yeni hükü-
metin ortak protokol ve programında yer aldığı gibi, siya-
sal rejimin demokratikleştirilmesi olgusudur. Başka bir
deyişle, siyasal rejimin demokratikleştirilmesi gerçekleş-
tirilmeden, siyasal yaşamımızın demokratikleştirilmesi
olası değildir. Siyaset bilimi, çağdaş demokrasilerde dev-
letin resmi dini olamayacağı gibi resmi ideolojisinin de
olamayacağını ortaya koymaktadır.
önemli olan toplumsal uzlaşmaya (consensus) dayalı
demokratik ilkelerin ortaya konmasıdır. Bugün, kanımca,
siyasal yaşamımızın ve özellikle siyasal partilerimizin en
çok gereksinim duydukları husus, toplumun gereksinim
ve gelişmesine yönelik demokratik ilkelerdir. Ancak, bu il-
kelerin ortaya konabilmesi için de siyasal partilerimizin
geleneksel tekno-bürokratik yapılarından kurtulmaları
yani çağdaş bir örgütsel yapı modeli ortaya koymaları ge-
rekir. örnegin cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ya-
şamsal işlevler yerine getirmiş olan CHP, yeniden açılı-
rken ya da açıldıktan sonra tüm sosyal demokratların ge-
reksinimlerine yönelik, yeni ve çağdaş bir örgütlenme
modeline yönelmelidir. Sosyolojik bir deyişle, tekno-
bürokratik yapısından uzaklaşmalı, devletçi ekonomik
yapı modeli gibi kimi ilkelerini ciddi olarak gözden geçir-
meli, yeni ilkelerin de gerekli olduğu gerçeğini gözardı et-
memelidir. Kanımca başlamış olan bu süreçte, bugün
önemli ve öncelikli olan hangi sosyal demokrat partide ya
da hangi liderin şemsiyesi altında birleşme sorunu değil,
sosyal demokratların birlikteliğini sağlayacak bir örgüt-
lenme modeli ve ilkelerin ortaya konması sorunudur.
Bu ise, dar politik yaklaştm ve anlayışlarla aşılacak bir
sorun gibi görünmemektedir. öncelikle konunun bilimsel
bir platformda ele alınması, toplumbilimsel bir yaklaşımla
çağdaş siyaset bilininin bulguları ve toplumsal yapımız
açısından değerlendirilmesi gerekir. Uluslararası nitelik-
lere sahip uzman, toplumbilimci, siyasetbilimci, politiko-
log ve politikacıların katılacağı bir sempozyumda, çağdaş
bir siyasal partinin örgütlenme modeli ve geleceğin toplu-
mu olan bilgi toplumunun gerçekleşebilmesi için partinin
benimseyeceği temel ilkeler saptanmalıdır. Kanımca
CHP'nin bir devamı olan ve aynı zamanda iktidar ortağı
olan SHP böyle bir misyonu üstlenebilir ve zaman kaybet-
meden, örneğin ekim-kasım aylarında, bu nitelikte bir bi-
limsel toplantının gerçekleşmesine katkıda bulunabilir.
TARTTŞMA
Siyasi Partilerde Sağlıklı Yapı
1 6 Ağustos 1992 ünlü Cumhuriyet ga-
zetesinde Sayın Kışlalı'nın, "CHP'nin
programından önce yapısını tartışın"
başlıklı yazısı çok önemli konuyu gündeme
getirmiştir.
Öyle diyor saym yazar. "Siyasal partiler-
de asıl önemli olan program değil, yapı ve o
yapının yansıttığı toplumsal tabandır" ve
sağlıklı yapının temel öğesinin de "sağlıklı
bir üye sistemi" olduğunu belirtiyor.
Bugün partilerdekı üye sistemi, Siyasi
Partiler Yasası hükmüne göre kurulmuş-
tur.
Buna göre üyelen, partilerin ilçe yönetim
kurullan yazmaktadır. Bu kayıt sırasında-
ki yanbşlar, kayırmalar, özel kayıt yapma
gibi aşın partici tutumlar, partiye kayıtlı
üye sayısının hiç bir gûç ve anlam taşı-
madığı sonucunu getirmiştir.
SHP alü ay öncesinden, tüzük değişikliği
kurultayına hazırlık olması için çahşmaya
başlamıştır. Ilçelerde tüzük tadil komis-
yonlan kurdurmuş, komisyonlar çahşarak
görüşlerini bir rapor halinde ilçelerine sun-
muşlar, ilçeler de illere görüşlerini bildir-
mişlerdir.
Bugûnkû sistemden SHP'nin tüm ör-
gütü yakınmaktadır. Ancak bu sistemden
vazgeçme, tüzük değişikliği ile olası değil-
dir. Siyasi Partiler Yasası'ndaki üye kayıt
hükümlerinin ve siyasi partilerin örgütlen-
me biçiminin değişmesine bağlıdır.
SHP İzmir-Karşıyaka ilçesıne sunulan
raporda beliren genel görüşe göre;
Getirilecek sistem, iletişimi güçlü kıla-
cak, düşünce ve karar aşamasında beraber-
liği sağlayıcı ve çabuklaştına düzenlemeyi
icermelidir.
Bunun için de öncelikle, partiler mahalle
ve köy birimlerinde örgütlenmelidirler.
Yasa buna göre degiştirilmelidir. Bu birim-
lerde oluşacak yönetim, kongre ile göreve
gelecek, üyeleri yalnız mahallesinde otu-
ranlardan saptayıp kayıt edecek, kongresi
yargı gözetiminde yapılacak, kongrede
'orantılı' sistemle seçim yapılacak.
Oraniılı seçim sistemi ve yargı gözetimi
ilçe ve il ile kurultay aşamasında da uygu-
lanacak. Bu sistem hiç bir gerekçe ile değiş-
tirilip yozlaştınlmayacaktır.
Köy ve mahalle birimlerindeki yönetim-
ler, önce üyesini tüm görüşleri ve eğilimleri
ile tanır. Sonra ödentiyi daha sağlıklı izler
ve toplar. Orantılı sistemle oluşacak yöne-
timde değişik görüşler temsıl edıleceği için
üreülen kararlar daha gerçekçi ve sağlıklı
olacağı gibi tartışarak ortaya çıkan bu ka-
rarlan kurul görevlileri ve üyeler içtenlikle
yaşama geçirmekte sıkıntı çekmezler.
Bu birimler aracılığı ile parti içi eğitim
daha sağbklı ve daha yaygın bir nitelik ka-
zanır.
Görülüyor ki Sayın Kışlalı'nın yazısında
dile getirmek istediklerini pratiğe geçirmek
için SHP'nin en küçük birımleri aylar önce
çalışmaya gjrmiştir. CHP için önerilen bu
düşünce, tüm kadrosu ile SHP'nin üyeleri
tarafındân yaşama geçirilmektedir. Diğer
partiler bu görüşleri özümser mi bilinmez.
Ne var ki SHP içinde cahşan bireyler ve
kurullar deneyimlerini ve gözlemlerini
CHP'den almışlar, orada eğitim görmüş-
ler, sayın yazann genel önerileri ile SHP'-
nin pratiğe geçen görüşlerindeki paralellik,
temel siyasal ve ekonomik görüşlerdeki
birliktelikten kaynaklanmaktadır.
Bu görüşü daha çarpıcı söylersek, gün-
lük sloganı kullanabiliriz: SHP geleceğe
hazırbklıdır. CHP, canlı olarak SHP'nin
içindedir ve yaşıyor.
HAYRETTtN ÖNGÜNSEN
ENGLISH CENTRE
İngilizceyi ingilizlerden öğrenin
ENGLISH CENTRE
> Genel İngilizce Kursları
• MEB-ÖSYM Lisan Sınavı Hazırlık Kursları
KPDS Hazırlık Kursları
ENGLISH CENTRE
• "Business English" Kursları
• FCE Hazırlık Kursları
• TOEFL Hazırlık Kursları
MALİYE VE GUMRUK BAKANLIĞI
BÜTÇE VE MALt KONTROL GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
DEVLET BÜTÇE UZMAN YARDIMCILIĞI
YARIŞMA SINAVI
1- Bütt^leme teknilclerinin geliştirilmesi ve bütçe politikasının oluştu-
rulması. genel ve katma bütçelerin haarlanması. uygulanması. kamu
kuruluşlanmn ödenek ve kadro analizkri ile Mabye ve Gümrük Bakanh-
ğı Devlet Bütçe Uzmanlan Görev ve Çahşma Yönetmenliği'nde belirtilen
diğer görevlerle ilgili olarak yetiştirilmek üzere ve açık bulunan 7,8 ve 9'-
uncu derecedeki Devlet Bütçe Uzman Yardımeıs kadrolanna aşağıda
nitelikleri belirtilen adaylar arasından 14-15,11/1992 tarihleri arasında
yapılacak yanşma sınavı ile Devlet Bütçe Uzman Yardımcıa alınacakür.
2- Sınava katılma koşullan;
a) 657 sayüı Devlet Memurlan Kanunu'nun 48'inci maddesinde yazüı
koşullara sahip olmak.
b) Smavin açıldığı tarihte 30 yaşını doldurrnamış bulunmak
c) Eğitim süresi en az 4 yıl olan Siyasal Bilgiler, Iktisat, Işletme, Hukuk,
lktisadi ve tdari Bılımler Fakülte ve Yüksek Okullan veya aynı sûre eği-
tim veren ve bunlara denkliği Yüksek öğretim Kunılu'nca kabul editen
ûlkemizdeki ve yabancı ülkelerdeki Fakülte veya Yüksek Okullann birin-
den mezun olmak.
3- lsteklilerin en geç 28.10.1992 gûnü mesai bitimine kadar, 1 dilekçe.
kendi el yazısı ile özgeçmişi. nüfus cüzdaru aslı veya onayh örneği, 4 adet
vesikalık fotoğraf. askerlik görevini yaptığını ya da sınav tarihinde erte-
lenmış olduğunu gösterir belge. savcılıktan aknacak iyi durum belgesi.
yüksek öğrenim diploması ya da onaylı örneği ile birliİcte Bütçe ve Mali
Kontrol Genel Müdürlüp Personel Şubesi"ne başvurmalan. posta ile ya-
pılan başvurularda ise isteklilerin söz konusu belgeleri 28.10.1992 tarihine
kadar göndermeleri gerekmektedir. (Postadaki gecikmeler kabul edil-
mez)
4- Sınavlar Ekonomi, Maliye, Hukuk, Matematik-lstatistik ve Yaban-
a Dil konulannda olup, sınavlar ve çalışma koşullan ile ilgili aynntılı bilgi
Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdûrlüğü Personel Şubesi'nden sağlana-
bilir.
5- Yazılı sınav 14-15/11/1992 tarihlerinde saat09.00'da Ankara'da ya-
pılacak olup. sınav yeri sınava giriş kartlannda belirtilecektir.
6- Sınava gıriş belgeleri 2-13/11,1992 tarihleri arasında Bütçe ve Mali
Kontrol Genel Müdûrlüğü Personel Şubesi'nden imza karşılığı elden ve-
rilecektir.
NOT: a) Devlet Bütçe Uzman Yardımcılanna yan ödemelerine ilave-
ten muayyen oranda özel Hizmet ve Denetim Tazminatlan ödenir.
b) Aynca, 3 yıl sonunda yapılacak yeterlik sınavını kazananlara kanun
gereği bir üst derece verilir.
Basın: 34844
ENGLISH CENTRE
Yoğun programlar.
Yarı yoğun programlar.
Normal programlar.
T.C.M.E.B. ÖZEL EMSA DİL EĞİTİM MERKEZİ KURSU
İSTANBUL : Rumeli Cad. No. 92'4-5-6 Osmanbey
Tel : (1) 247 09 83 - 241 20 34 - 252 82 71 - 72
ANKARA : Selanik Cad. No. 8 Kat. 5 Kızılay
Tel : (4) 435 23 97 - 435 30 94 - 435 25 03
İLANENTEBLİGAT
KARAKÖY YOLCU SALONU GÜMRÜK
MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
Gümrüğümüzce tasfıye halinde olan Porsan Otomotiv Sanayi ve
Ticaret Ltd. Şti. adına tescilli 14/25.01.1989 sayı ve tarihli gümrük
giriş beyannamesinden kaynaklanan ihtilaf ile ilgili olarak aramlan
amme alacagının gerek tasfıye halindeki ilgili fırmanın tasfıye me-
muru olan Yusuf Diken'in (Gazipasa Blv. Kasım Gülek Köprüsü ya-
ru 14/1 Adana) gösterilen adreste bulunamaması gerekse fırmanın gös-
terilen adreste bulunmaması dolayısıyla tahsil edilememiştir.
Söz konusu amme alacağımn 6183 sayüı amme alacaklarının tah-
sili usulü hakkındaki kanunun 21/2. ve 33. maddeleri gereğince söz
konusu amme alacağımn ödenmesi ve zaman aşımına uğramaması
açısından 7201 sayılı tebligat kanununun 28. ve 29. maddeleri uya-
rınca ilanen tebligatına karar verümiştir.
Giriş beyannamesi Tar.Say.
14/25.01.1989
Ararulan amme alacağı
163.118.000r
G.Zammı 262.620.000r
Top.
Basın: 35723
425.738.OOOr
PENCERE
"Mişli Geçmiş" ile
"Şimdiki Zaman"...
Geçmişe özlem modalaştı, nostalji sözcüğü de ister iste-
mez dilimize yerleşti.
Yitik yıllar..
Anı defterinin yaprakları arasında kurumuş çiçekler..
Sararmış mektuplar.
Solmuş fotoğraflar..
Mişli ya da di'li geçmiş..
Peki, başını kaldırıp çevrene bir baksana!.. Sahi nerede
yürüyorum ben?
Sultanahmet burası!..
Cıvıl cıvıl.. '
Bir turist. Kuzeyden. Lepiska saçlı. Mini şortlu. Tiril tirH ti-
şörtlü..
Mişli geçmiş değil..
Di'li geçmiş de değil..
Şimdiki zaman..
insanlar üst üste. Kol kola. Yanak yanağa. Ortalık düğün
bayram yeri. Açılmış saçılmış turistin her türlüsüyle, başör-
tülü çarşaflının her renginden kadın kalabalığı. Gençlerin kı-
çında blucin. Kızlar mini etek. Masalar sokaklara yayılmış.
Döner, lahmacun, pizza, rakı, bira, kokoreç, taze badem, ca-
cık, gürültü, kalabalık, otomobil, tramvay, itiş kakış, söyle-
şi, tartışma, omuz omuza, iç içe..
Eskiden Sultanahmet 'uhrevi' bir yerdi. Ara sokaktarında
kara çarşaflı bir kadın, akşam karanlığında bir görünür bir
kaybolur, Türbe'nin tam karşı köşesindeki Pehlivanlar kah-
vesinde, erkekler sessiz ve mutsuz, nargile içerlerdi.
Geçmişin Sultanahmet'i güneş battıktan sonra iç karar-
tırdı; sokakta ara ki insan bulasın.
•
Daha konfeksiyon endüstrisi gelişmemiş; köşebaşı terzi-
lerinin biçtiği kötü giysilerinin içinde, kravatlı erkeklerin ço-
ğu, fötr şapka geçirirlerdi başlarına; bir alım bir çalımla kas-
ketli köylüye için için tepeden bakarak kentte volta atarlardı.
İstanbul kentinin volta atılacak neresi vardı?
Meşhur Beyoğlu!..
İstiklal Caddesi..
Cadde-i Kebir..
Nostalji modasında anlata anlata bitiremediğimiz İstiklal
Caddesi, birazcık ahmakıslatan yağsa çamurlaşan parkele-
rinde yer yer tükrük ve sümük benekleriyle süslenmiş dar
bir sokaktan başka neydi? Akşamüstüne doğru gölgeler uza-
yınca bir yandan çan çan tramvaylar geçer, öte yandan ar-
tık birbirlerinin yüzünü ezberlemiş insanlar bir aşağı bir yu-
karı yürürlerdi; Taksim'den Tünel'e, Tünel'den Taksim'e!.
Oturulup içilecek yer, iki elin on parmağını geçmezdi.
Gece İstanbul karanlığa bürününce bir Beyoğlu biraz ışıl-
dardı. Şişli'de bile el ayak çekilir, Pangaltı'da Yordan ile Hay-
layf belirli bir saate kadar açık kalır, Kurtuluş'ta kilise çanla-
rı duyulur, Maçka'dan son tramvay kalkmadan çok önce çev-
re ıssızlaşırdı.
•
Pos bıyıklı Türk erkekleri bugün alay konusu; ama, eski
kuşaklardaki badem bıyıktan ne haber!.. Ya da Clark Gab-
le'a özenip kaytan bıyık bırakanlar, neden imtiyaz kazanıp
"nostaljik takılıyorlar?" Zaman geçip de anılaştıkları için mi?..
Nostalji güzel şey; ama nostalji mantığını tersine çevirdi-
ğiniz zaman, 'mişli geçmiş' hapı yutar..
Şimdiki zaman kazanır.
'Şimdiki zaman'ı yaşayanlan, geçmişe özlem çekenler hiç-
bir zaman anlayamayacaklardır. Çünkü 'şimdiki zaman'ı ya-
şayan gençler, bugünlerin de anılaşıp güzelleştiğini gelecek-
te duyumsayacak olanlardır. Yıllar sonra istanbul'un 'şim-
diki zamanı' üzerine 'mişli geçmiş'le yazı döktürecek olan-
lar, kimbilir neler anlatacaklar? Kumkapı'dan Beyoğlu'na,
Sultanahmet'ten Ortaköy'e kadar soluk soluğa yaşayan bir
metropolün yaşamı dünyadaki çoğu büyük kente taş çıkar-
tacak kadar canlıdır.
•
Gerçekte mişli ya da di'li geçmiş ile şimdiki zaman birdir;
ikisini birden duyumsamak ne mutluluk!.. Kimse geçmişte
yaşayamaz; ama, geçmişte yaşayacağım diye sakın bugü-
nü kaçırmayın.
Hâlâ
Kayıp
ROSANNA DELLA CASA
HAKKINDA BİLGİ ARAYIŞI DEVAM
EDİYOR.
Bir yılı aşan bir süredir yapılan yoğun araştırma-
lara rağmen, BBC muhabiri Rosanna'ya ne
olduğu bir türlü öğrenilememiştir. Rehberleri
Haşim Çiftçi, eşi Nicholas Della Casa ve
arkadaşı Charles Maxwell'in, Türk/Irak sınınnda
Stuni yakınlannda öldürüldüğünü doğrulamıştır.
Ancak onlarla birlikte olmasına rağmen,
Rosanna'nın öldürüldüğünü reddetmektedir.
Rosanna'nın tamamiyle başka bir sebepten
öldürülmüş olabileceğine dair bazı ipuçları
vardır. Ne var ki, cesedi bulunamadığı için,
buna da kesin gözüyle bakılmamaktadır.
"Kızımıza ne olduğunu bulmak zorundayız"
diye haykıran annesi Dr. Marigold Curling,
hâlâ kızıyla ilgili bilgi beklemektedir. İngiliz
hükümeti de gerçeği öğrenmek için çabala-
maktadır. Ve bu nedenle, dosya hâlâ açıktır.
Rosanna hakkında gerçek bilgi verecek kişi
ödüllendirilecektir. Bu konuda bilgi sahibi
olanlann doğrudan doğruya Rosanna'nın annesiyle
-Dr. Marigold Curling, The Rosary, Amersham,
England HP7 OLB.- temasa geçmeleri rica olunur.
Bilgiler ve bilgi veren kişi kesinlikle gizli tutulacaktır.