08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 AĞUSTOS1992 PAZAR * * * * CUMHURIYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 15 GUNCEL CÜNEYT ARCAYtBEK • Baştarafi 1. Sayjada Dokuz sayfalık metnin yedinci sayfasına kadar, CHP'nin yeniden açılması sözkonusu olduğu günden bu yana söy- lediklerini üç aşağı beş yukarı yineliyordu. Yedinci sayfada yer alan "Demokratik solda CHP seçe- neğinin uygulanışı" bölümünde toplantıya katılanları şa- şırtan ifade şuydu: ' ilk aşamada Cumhuriyet Halk Partisi, Demokratik Sol Parti 'ye katılmalıdır.'' Kısa bir şaşkınlıktan sonra sorulara geçen gazetecilerin hemen hepsinin kafasında beliren sonuç şöyle özetlenebi- lirdi: Bu girişimler sonuç vermezse -vermeyeceği görülü- yor- CHP'nin yaşamadönmesiyleTürksolundaki bölünme ikJden üçe çıkıyordu! 12 Eylül'ün kapattığı partilerin yeniden açılması sorunu ortaya çıktığından beri "CHP'nin SHP'ye katılması" görü- şünü bugüne dek en ufak ödün vermeden savunan Erdal Inönü, dün öneriyi duyunca, önce bir hayli güldü. Sonra, "Bu, yeni bir şey değil. ilk günden beri CHP adını kullan- madan 'Herkes bize gelsin'diyor Sayın Ecevit"dedi. Turizm Bakanı dağ sporunu özendirmek için bir prog- ram yapmış. Erdal Bey de bu spora meraklı. Dün sabah bakanla birlikte dağa tırmanacaklar. Dağ yolunda hem ytjrüyor hem de siyaseti bırakmıyor, sorularımızı yanıtlı- yordu. "Tabii, buna gerek olmadığı anlaşıldığı için hiçbir etki yapmadı" diye sürdürdü inönü; "En büyük iddiaları öne sürdüğü halde DSP, bugüne kadar bir varlık gösteremedi. Dolayısıyla artık bu sözlerin bir değeri yok. Kaldı ki şimdiki durum başka. Şimdi CHP Yönetim Kuru- lu bir şeyler yapmak istiyor. Onlara yardımcı olacak mıyız olmayacak mıyız, işte mesele bu. Ya da bunu ne ölçüde yapabiliriz?" "Mesete'nedir? inönü de bu gidişle soldaki parti sayısının birfazlalaşa- cağını kabul eder görünüyor. Ancak, "solda üç parti olma- ması için CHP yönetiminin çaba göstermesi gerektiğini" söylüyor. CHP'li yöneticilerin "bütön/eşme"yerine, "katıl- ma " sözcüğünden alındıklarını öne sürüyor. "Mesele" diyor, "SHP'nin bugünkü varlığını koruyarak CHP adını alması... CHP ile SHP'nin birleşmesi, bir araya gelmesi yollarının bulunması... Bunlar olmayacak şeyler değil, ama tabii henüz o yola girmiş değiller." inönü, böylece bir beklenti içindeymiş gibi izlenimler veriyor. Ecevit'in CHP'yle bütünleşme önerisi daha değişik. Bir bakıma belirli bir süre tüzelkişiliklerini saklı tutacak hem CHP hem de DSP'ye egemen olan "geniş yetkili bir genel başkan " konumuna girmeyi istiyor. CHP ve DSP tüzüklerindeki "parti görevlilerinin ve çalış- malannm en iyi biçimde yürütülmesi için gerekli önlemle- ri alabilme" yetkisinin her iki partide genel başkanlara verildiğine değiniyor. "Gerek CHP'nin son genel başkanı, gerekse DSP'nin bugünkü genel başkanı sıfatıyla" yeni oluşmayı "tek başına her yönüyle" yürütebileceğinden söz açıyor. SHP'yi bütünüyle dışlıyor mu? Partiyi evet, tabanı hayır! Ya önerileri -büyük olasıl ıkla- geri çevril i rse?.. DSP tabanı- nın büyük çoğunluğuyla "kalacağını", ancak "birkısmının CHP'ye gideceğini" belirtiyor. "İki partinin tek lideri" olarak çeşitli tehlikeler özetliyor. örneğin, kapatılan partiler yeniden açılma yoluna girince; MÇP'de, RP'de başlayan, hatta ANAP'a kadar uzanan si- yasal dalgalanmaları özetliyor. Bu arada RP'nin Al- manya'dan büyük ölçüde parayla beslendiğine değiniyor. Bir de korkusu var: Şu veya bu formüller gerçekleşmezse oylar RP'ye akabilir, diyor. Hazırladığı öneri metnini CHP delegelerine postalaya- cak. Ne var ki önerinin 9 Eylül'de -veya daha önce- dikkate alınması, Ecevit'in verdiği bilgilere göre hayli zor. DSP li- derinin rakamları, 9 Eylül'deki CHP toplantısına katılacak delegelerin yüzde 70'inin SHP'li olduğunu gösteriyor. önerileri kabul ya da reddedecek delegelerdeki oy denge- si böyleyse... 0 toplantıdan bu koşullarda şaşırtıcı sonuç- lar-örneğin Ecevit'in önerilerinin kabulü- beklenebilir mi? Delegeler arasında az DSP'li, ama HEP genel başkanı gibi çeşitli partilerden unsurlar da varmış. Her gelişme, bir gerçeği; solun ilk seçimde üçe bölün- mesi olasılığını gösteriyor. Bir kere değil, bin kere yazık!.. Görme, duyma, gazetecîlîk yap! TEK'ten AKTAŞ'a 3.5 müyarlık kıyak OLAYLARIN ERGÜN AKSOY ŞIRNAK - Polis noktasının önünde uzun bir araç kuyruğu. Sokağa çıkma yasağının kaldı- nlması nedeniyle Şırnakhlann çevre il ve ilçelerde bulunan ya- kınlan soluğu kentte almış. Araçlann tümü ekmek ve seb- zeyle tıka basa dolu. Kimlik kontrolü yapılıyor, araçlar sıkı bir şekilde aranıyor. Sakallı, altüst kot takım el- biseli sivil polis. çevik kuvvet jörevlisine sesleniyor: "Katil, dört gün önce böyle arama yapmış olsaydmız bu olaylar da çıkmazdı." Yeni mezun çevik kuvvet gö- revlisi yanıt veriyor: "Aslanım daha önce de böyle arama yapıyorduk. İşin gerçeği arama yapmaktan bıktık." Gazetecilerin önünde mey- dana gelen bu tarüşma karşılık- b atışmalarla sürüyor. Öncekı gün olduğu gibi dün de gazete- ciler için polis noktasma refa- katcı ekip bekleniyor. 20 daki- ka süren telsiz trafiğinin ardın- dan refakatçı polis ekibiyle tugay komutanlığının l nolu ni- zamiye kapısına götürülüyo- ruz. 45 dereceyi bulan güneşin altında 2 saat bekletildikten sonra Olağanüstü Hal Bölge Valisi'nin görüşmek için gaze- tecileri beklediği anonsu telsiz- den geliyor. Yine "refakatçı polislerle" tugay komutanlığı- na gidiyoruz. Ekipte bulunan 10 gazeteci oldukça sinirli. Nö- betçi.subayın yanına alınıyo- ruz. Ünal Erkan'ın korumalan- na yakınıyoruz. '"Neden kentte rahat dolaşmamıza ian veril- miyor?" "Bizler yetkili değiliz bölge valisiyle konuşun" yanıt- dan sonra nöbetçi subay söze kanşıyor. "Kardeşim her şey si- zin güvenliğiniz için. Nevruz olaylan sırasında Cızre'de Sa- bah muhabirini öldürdüler. Sonra da asker yaptı yaygarası çıkanldı. Burada da tek başıru- za dolaşırsaruz sizi öldürmeye- ceklerini nasıl garanti edersi- niz?" Bu arada saat 12.00'yi bulu- yor. Ünal Erkan toplantıya gir- diğini ve göriişemeyeceği habe- rini gönderiyor. Onceki gün olduğu gibi gazetecilerin yine "can güvenlikleri" nedeniyle polis refakatinde gezdirilmele- rini istiyor. Önümüzdeki sivil polis aracı- nı takip ederek kente iniyoruz. Polis otosunun arkasında otu- ran güvenlik görevlisinın işi hareket halinde bulunan gaze- teci araçlannı kollamak. Isten- meyen bir yerin fotoğrafı çekil- diği zaman el kol hareketleriyle uyarmak. Cumhuriyet Caddesi'nde karşılaştığımız ANAP'lı Bele- diye Başkanı Ahmet Hamdi Yıldınm'ın yanına yaklaşıyo- ruz. Poüsler hemen harekete geçiyor. "Hop, röportaj yasak. Bizim dediklerimizin dışına çık- mayacaksınız. Lütfen bizi zor durumda bırakmayın" diyor- Iar. 20 yaşlannda bir genç yanı- mıza yanaşıyor. Alçak sesle konuşmak istediğini söylüyor. Yanındaki kadın, çocuk ve er- keklerden polisler görmesin di- ye etrafımızı çevirmelenni isti- yor. Çok seri bir şekilde anlat- maya başlıyor: "Burada insan haklan yok. Güvenlik güçleri 42 saat bo- yunca her tarafı yaylım ateşine tuttular. Yıkılan evlerin büyük bölümü tanklardan atılan bombalar sonucu oldu. Yine tanklarla arabalan ezip geçti- ler. Eğer bunu kabul etmiyor- larsa neden o zaman PKK'lılar- dan birini yakalayamadılar? Ele geçirdiklen silahlann bü- yük bölümü ruhsatlı. Ve ilginç- tir aralannda ne havan topu ne de roket var. Halk devletle PKK'nın arasında kalmış. Adeta sıkışmış. Yukan gitsen bıyık, aşağı gitsen sakal. Hepi- mizi öldürsünler. onlar da kur- tulsunlar biz de. Artık canımıza tak dedi. Milyarlarca liralık za- rar var. Halkın bu zarannı kim karşılayacak?" Baştarafi 1. Sayfada panzn<;yon ko- nusunda TEK'e müracaatımızı yaptık. Birkaç fırmadan bu kompanzasyon için teklifler de aldık. Almış olduğumuz teklif- lerin hepsini Ankara'ya gön- derdik. Fakat bunlan gönder- diğimiz sırada bizim yatınm yapma yetkimiz yoktu. "90 se- nesinde bize'Yatınm yapamaz- sınız' dediler. Üstelik biz, işlet- meyi 1990 evlülünde devraldı- ğımız için yatınmlar TEK'in bütçesindeydi. TEK bu yatı- nmlan kendi programlanna alıp. orayı kendisi ihaleye vere- rek yaptı. Ayını net olarak söy- leyemeyeceğım. ama 1991 yılın- da yapıldı. Bugünlerde An- kara'dan gelecek bir heyetin incelemesi sonucunda kabul görerek hizmete girecek." AKTAŞ yetkililerinin bu te- sis konusunda her söyledikleri bizim için ikinci bir soru yaratı- yordu: "1990 yılında bütçeniz olma- dığı için bu tesisi yapamadınız, tamam kabui. Peki, 1991'de bütçeniz olduğu halde bu tesisi neden siz yapmadmız da TEK yaptı?" Berkan, bu sonımuzu da aynı açıklamalarla yanıtladı. Sonuçta onca konuşmaya kar- şın, AKTAŞ'ın yapması gere- ken tesisin neden TEK tarafın- dan yapıldığı konusuna açıklık getirilemedi. Daha sonra Berkan. "AK- TAŞ. kompanzasyon tesisi yapmak üzere vatandaştan 800 milyann üzerinde reaktif enerji bedeli topladı, ama bunlan TEK'e ödemedi" şeklindeki id- diayı da şöyle yanıtladı: "1991'den 1992 sonuna ka- dar 657 milyar lira toplayan bir şirketin 800 milyar liralık reak- tif enerji borcu olması mümkün ? b k bi böl TEK'e ödemediği konulannda ısrar ediyor. VATÂNDAŞ KOMPAN- ZASYON TESISİNİ KENDİ- Sİ YAPMAK ZORUNDA Yönetmeliğe göre, bağlantı gücü 6 kilovata (6 kilovat da dahil olmak üzere) kadar olan aboneler reaktif enerji üretebil- mesi için kompanzasyon tesisi kurmak zorunda. TEK. yönet- meliğin bu hükmünü aynen uyguluyor, ancak AKTAŞ, yö- netmeliğe aykın olarak 6 kilo- vatın altında bağlantı gücü olan abonelerinden bile reaktif ener- ji bedeli alıyor. AKTAŞ Genel Müdürü Berkan. yönetmeliğe aykın bu uygulamalannı "Yö- netmelik 'reaktif alacak abone- ler' diye reaktif enerji aiınacak aboneleri tarif eder. Bir abone reaktif enerji bedeli ödememek için kompanzasyon yapar" di- yerek anlatmaya başladı. 6 ki- lovat üst sınınnı hatırlatıp AKTAŞ'ın neden 3 kilovat bağlantı gücü olan abonelerden bile bu bedeli aldığını sorduğu- muzda da, uygulamalannı şöy- le savundu: "3 kilovat da 6 kilovat da yö- netmeliğin hiçbir yerinde yok- tur, yalnız TEK'in kendi bün- yesinde âidığı bir karar vardır. O da zannediyorum bazı ne- denlerle. Onu sonra açıklaya- hm. Biz de bakanlığa ve yönet- meliklere uygun iş yaptığımız için bunu uygulayamadık. Yö- netmelik, şu şu şu abonelerden reaktif enerji bedeli alacaksınız der. Ben bunu alıyorum. TEK kendi bir karar almış. 6 kilova- ta kadar almıyorum diyor. Yönetmelikte böyle bir şey ke- sinlikle yok. bakanlıkla yapılan konuşmaianmızda da bu tama- men ortaya çıktı. Zaten, şu an- da bakanhkta yine bu konuda bir çalışma var. Tahmin ediyo- rum bakanlık. TEK'e de "Siz ni- ye şu kilovata kadar almıyorsu- nuz" diye soracak." Inönü: Gafil avlaımıaıııak • Baştarafi 1. Sayfada İnönü, yaralı sayısının çok ol- madığını söyledi. Kentte 14 ce- sedin bulunduğunu bunlann 4-5'inin vatandaş geri kalanının PKK militanı olduğunun tah- min edildiğini dile getiren SHP Genel Başkanı şunlan söyledi: "PKK'nın amacı şehri ele ge- çinnek. Güvenlik güçlerine karşı ağır silahlarla saldınlma- sına karşın asker ve polis buna çok iyi karşılık vererek böyle bir duruma olanak vermemiş. PKK askeri kışlayı. emniyet müdürlüğünü roket atışına tut- muş. Ve bu binalarda yangın çıkmış. Ancak gerekli karşıüğı alınca asıl amaçlannda başanlı olamayınca. propaganda ama- nü aktif enerji oluşturuyor za- an * yönelmişler. Kentte uzun ten. Hem aynca bizim TEK'e zaman bır hazırük yaptıktan ödememizgereken reaktif ener- ?° n r a b u î u r b ı r harekete kal- ji bedeli ile vatandaştan topla- kl Ş m . 1 S la '/ . . . . . . Bolgedekı ıstıhbarat eksıklı- ğine değinen İnönü, " Tabii burada güvenlik güçlerinin şeh- re karşı duyduklan güven ve bundan kaynaklanan bir rahat- lık var. Kent devletin yanında. PKK'nın amacı propaganda malzemesi yaratmak. Propa- gandada başan elde etmek" dedi. HEP milletvekillerinin bölge- de askerlerin katliam yaptıklan yönündeki sözlerini de sert bir şekilde eleştiren SHP Genel Başkanı bu konudaki görüşle- rini şöyle aktardı: "Bu söylenenlerle oradaki durumun ilgisi alakası yok. Söylenenler propagandaya yö- nelik şeyler. Propagandanın bir parçası. Nedense hep PKK'nın saldınp ateş açtığı kısmı kısaca gecip, buna karşı güvenlik güç- lerinin hareketini uzun uzun eleştiriyorlar. PKK ateş etmiş- Tabii, biz böyle bir yeri dev- t i r güvenlik güçlerine ve binala- rahnca bir de reaktif enerji orta- •?• k , ent< ; saldırmıştır. Buna dur ya çıktı. Bizim sözleşmelerimize denılecektır. denılmıştır. Oyle ve daha önce kesilen faturalara b a « I ^ m u burakılacaktı? göre. tesis yapıhncaya kadar ~fyt£\£ böyle bir bedelin ödenmemesi .[ J \ _ l \ _ ! gerekiyor." B Baştarafi 1. Sayfada "Elektnk Mühendıslen olarak yayıldığı- a i a s l ni S !?J?y l Ş l l b e S 1 ' Te , m ~c nı. amacın kenti ablukaya ala- muz 1992 de 26 mılyan reaktıf rak p ıa nlanan katliamın ger- enerjı 96 milyar lırası da aktıf çekleştirilmesine zemin hazırla- enerjı(normalenerjı)borcunuz m a k olduğunu vurgulanan olduğunu ve bunu ödemediği- bildiride şu görüşlere yer veril- nızi ilen suruyor. Odememenız di:"Şırnak il merkezimiz hiçbir gereken bır parayı TEK neden ger jlıa tarafindan basılmadı. sıze fatura edıyor? " diye sordu- Devlet, Türk basını aracılığıyla ğumuzda da şunlan anlatü: böyle bir baskımn yapıldığı ha- "Bu karar çıkıncaya kadar berini verai. Bu hâberlerin ar- bırkaç faturada, reaktif enerji dından kuşatılan Şırnak, top tüketim bedeli olarak borç gös- atışlanyla, mermi sesleriyle in- terildi. Şu kadar lira reaktif [e di. Özel timler caddelerde, enerji diye. ama biz itiraz ettik. sokaklarda gördükleri insanla- Yapılan anlaşmaya göre, kon>- n kurşunladT. Eğer Şırnak şehir panzasyon tesisleri biünceye merkezi söylendiği gibi bin kişi- kadar bize reaktif enerji bedel- [jk bir gerilla birliği değil, daha leri tahakkuk ettirilmeyecek az sayıda bir gerilla birliği tara- idi. Olay bu. Yoksa bizim şu fmdan basılsaydı bile durum anda enerjiden ya da herhangi daha çok farkh olurdu. O za- bir nedenden dolayı TEK'e ya m a n katledilen 300'ün üzerinde da bakanlığa bir kuruş borcu- ölü, bunun iki misli yaralı yurt- muzyok." sever. savunmasız halkımız "TEK tarafindan tesisleriniz ohnayacakü. Şehir merkezinde yapıldığına göre bundan sonra PKK gerillalan olsaydı İçişleri reaktif enerji bedellerini TEK'e Bakanı İsmet Sezgin, Olağa- ödeyecek misiniz" sorusuna da nüstü Hal Bölge Valisi Ünal Berkan, "Şu andaki tesis kâfi Erkan ve beraberindekiler heü- gelecek mi gelmeyecek mi, bun- kopterle Şımak'a inemezdi." lann hepsi ortaya çıktıktan ERNK'nırr güvenlik güçleri sonra belli olacak" yanıtını ver- tarafindan öldürüldüğünü id- j mü? Bunun büyük bir bölümü- dığımız reaktif enerji bedelîeri- nin bir ilgisi yok, o bizim kendi tesislerimiz için. Vatandaştan aldığımız bedel, tarifeye bağlı olarak aldığımız ve TEK'e öde- diğimiz bir bedel. O bizde kal- mıyor. TEK'e gidiyor zaten." Berkan, AKTAŞ'ın kendi te- sislerine ait reaktif enerji bedeli ödememesinin nedenini de, "TEK şimdiye kadar sattığı müessese müdürlüklerinin hiç- birisinden reaktif enerji bedeli almıyor. Böyle bir sınırlaması yok TEK'in. Devraldığımızda TEK ile yaptığımız tarifeye gö- re reaktif enerji bedeli ödeme- memiz gerekiyor " diye açıkla- dı. Ancak, AKTAŞ ile TEK arasında reaktif enerji konu- sunda yapılan özel bir protoko- lün varhğından söz ettiğimizde daha farklı konuşmaya başladı. Berkan'ın açıklamasını aynen aktanyoruz: PKK ateş edecek. güvenlik güç- leri ateş etsinler mi diyecekti. Güvenlik güçleri yerinde mü- dahale etmiştir. Bu sözler pro- pagandadan başka birşey değil- dir." İnönü, " Saldın isyana kal- kışma mı?" sorusuna şu karşılı- ğı verdi: "Bu saldın, çünkü bunun iki maksadı var. Bir tanesi güven- lik güçlerini etkisizleşürmek. Kısa süre için de olsa şehri ele geçirmek. Bu bir amaç olabilir. Bu olmazsa da. ona karşı verile- cek cevapla pekçok kimse öl- sün, Şırnak devlete karşı vazi- yet almak durumunda kalsın. Bütün dünyaya propaganda ol- sun. Dünyaya, ' bir kalkışma oldu, kürtlere baskı yapılıyor' havası yaymak. Güvenlik güç- leri saaüerce ateş alünda kal- mış. Gördük, binalar tahrip olmuş. Roketlerle saldınlmıs. Bunlann hepsı uzun hazırlık ol- duğunu gösteren şeyler. Daha dikkatli olmak gerektıği, uzun sürecek bir mücadelenin hiçbir noktasında gafil avlanmamak gerektiği anlaşılıyor." İnönü, " Muhalefet çevrele- rinde sıkıyönetim geleceği gibi söylentiler dolaşıyor. Böyle bir- şey var mı ?" sorusuna da, "Ha- yır öyle birşey yok. Hükümetin kafasında böyle birşey yok. Başbakanla gelir gelmez konuş- tum. İçişleri bakanı da başba- kana bilgi verdi. Böyle birşey olmadı" karşılığını verdi. SHP lideri, Şırnak olaylan- nın yann toplanacak Bakanlar Kurulu'nda görüşüleceğini açıkladı. Kentte 100 milyara varan ha- sann meydana geldiğini belir- ten İnönü tahribaü en kısa zamanda ortadan kaldırmak is- tediklerini, Şımak'ın yaralannı sararak şehri en kısa zamanda onaracaklannı. Şırnaklılar'ın sıkıntısını gjdereceklerini söyle- di. Baştarafi 1. Sayfada "TC'nin toplu katliamı"dır. Şırnak ilmerkezi "hiçbir geril- la birliği tarafindan basıltnadı- ğı halde,faşist TC, Türk basını aracıltğıyla böyle bir baskımn yapıldığı haberini sürmanşet- tenvernüştir." Niçin? Çünkü devlet "kata'ama" gerekçe varatmak istiyordu. Belki çoğu kişi bu açıklama- ycı gülüp geçecekıir; ama, kimi propaganda odaklanmn buyo- rumu işleyeceğini bilelim. Eğer Şırnak 'ta gazetecilere gerçek- ten çalışma olanakları veril- seydi, PKK'nın bövle bir yo- rum yapması olanaksızlaşa- cak, bu yazıyı yazmak gereği de ortadan kalkacaktı. Şırnak halkmın olan biten- lerden muthı olduğunu kimse söyleyemez; lıalkın tepkisinin yalnız devlet güçlerine yönelik olduğunu ileri sürmek de güç- tür; elli bin kişinin çoluk çocu- ğuyla yaşadığı bir kentte yara- tılan cehennemin sorumlusu kiındir? PKK bu sorumluluğu sırtmdan atınak istiyor; terör silahmın geri tepmesinden kor- kuyor; çünkü nice ailenin işin- de gücünde, günlük yaşam derdinde, hısım akrabası, kom- şusu ve mahallelisiyle yaşadığı bir beldeyi savaş aîanına, ölüm tarlasma, korku kentine çevir- menin faturası büyüktür. PKK, lıalkın tepkisini devlete yöneltmek için "biz yapma- dık " diye bildiriler yayımlıyor. Eğer Güneydoğu'daki halk, devletle terörist arasında kalır- sa, ikisi arasında bir tercih yapmaya zorlanırsa, bölgede devlet yok demektir. Sorunun çözümü bu noktada odaklanı- yor. Halkın en geniş özgürlükler içinde örgütlenmesine olanak tanmmalıdu•; demokrasi de bu- nu gerektiriyor. Çağdaş demokı'asi, devlet gücünün terorizmin üstüne yü- rümesini engellemez. Güç kul- lanımı ile demokrasiyi derin- leştirmek siyaseti arasında bir çelişkiyoktury ikisibirbirini ta- mamlar. Koalisyon hükümeti- nin demokratikleşme reformu- nu geciktirmesi bu baktmdan da büyük sakmcalar taşıyor. Şimdi Şımak'ta sap ile sa- manm birbirine karışmasından korkulur. Terörist diye gözal- tına alınan yüzlerce kişiye yö- nelik sorgulantayı çeşitli çevre- ler bir propaganda kaynağı olarak kullanacaklardır. Bu aşamada suçsuz insanların ezi- yet çekmesini önlemek için her türlü girişinı yapılmalıdır. Şırnak 'ta yaşanan olaylann içyüzünü bütün boyutlarıyla ortaya dökmenin saymakla bitmez yararları var. * * * GOZLEM UĞUR MUMCU Cesetier çıkanlırken, ölenlerin arkadaşlan fenalık geçirdi. (Fotoğraf: HAYRETTİN SAĞANAK.) Zincirleme göçiik kazası: 2 ölü • Büyükçekmece'de İSKFye ait su ve isale hattın- tünele girdi. Ramazan özbek. diğerlerinden aynlarak tünelin di. Berkan, böyle söylemesine karşın, EMO istanbul Şubesi, AKTAŞ'ın abonelerinden top- ladığı 800 milyann üzerindeki reaktif enerji bedelini TEK'e ödemediğini, yapılan anlaşma- nın da bu yönde olduğunu sa- vunuyor. EMO, aynca. AKTAŞ'ın borcunu ödemediği gibi, yönetmeliğe göre reaktif enerji bedeli ahnmayacak abo- nelerden bile bu bedeli tahsil ettijhni ve bunlann hiçbirini HAVA DURUMU dia ettiği Şırnaklılann isim liste- si ise şöyle: Zehra Kavan, Hezni Erkkol, Halime Kortel, Süleyman Kor- tel, Abdullah Besin. Hacı Kılıç, Yusuf Vatan, kamyonu ile ya- kılan bir kamyon şoförü, Geler Sökmen, Veysi Sökmen, Sema Sökmen, Salih Altan. Ahmet yıldınm, Ahmet Vatan, Abdu- rahman Balta, Fatma Balta, DYP Şırnak İl Başkanı Orhan Uysal, Uysal'ın soyadı belirle- nemeyen Süleyman adb işçisi. TÜRKİYE'DE da dün sabah üst üste yaşanan aksilik ve sonucu 2 işçi göz göre göre ölüme gitti. İstanbul Haber Servisi- Bü- yangın. güçlükle kontrol alüna ahndı. Dün sabaha karşı 02.00 sıralannda yangın tekrar başla- dı. Bunun üzerine. Çetin Albaz ve Celal Satıkoğlu adh işçiler. tünele girerek su sıkmaya baş- ladı. Tüneldeki yoğun duman- dan etkilenerek fenalaşan Çetin Albaz, Celal Satıkoğlu'nun dı- şardan eetirdiği vardımla çıka- yükçekmece'de İSKİ'ye ait su ve isale hattmda dün sabah meydana gelen göçük altında kalan iki işçi öldü. AZK İnşaat ve Müteahhitlik fırmasınca yapılan 2 bin 300 metre uzunluğundaki tünelde beş gün önce göçük meydana geldi. Bunun üzerine tünel özel bir madde ve samanla dolduru- larak kapatıldı. Samanm tutuş- ması üzerine tünelde başlayan ş nldı. 04.00 sıralannda da, mühendis Saim Temur ile Mu- zaffer Kınıcı ve Ramazan Öz- bek adh işçiler. traktörle tekrar DÜNYA'DA meteoroloıı Genel Mûdür- lüğü'nden alınan bilgıye gö- re Iç Ege, Batı Akdenız, Iç Anadolu'nun batısı, Doğu Ka- radeniz ile Doğu Anadolu'nun kuzeydoğusu yer yer sağanak ve gök gürültülû sağanak ya- ğışlı, ötekı yerler açık ve az bulutiu gececek Havasıcak- lığında önemlı bır değışıklik olmayacak Rüzgâr kuzey ve gûney kesımlennde güney ve batı yönlerden hafif. ara sıra orta kuvvette esecek De- nızlenmızde rüzgâr Ooğu Karadenız ile Ege'de yıldız ve karayel, Marmara ile Batı Ka- radenız'de yıldız ve poyrazdan 3-5 kuvvetınde, saatte 10-21 denız mılı hızla esecek butuHu yajmortu sıslı A-açık B-Wudu GüOneş* K-kârtı S-selı Y yaOmurlu Amsterdam Amman Atna Bajdat Brûksel Cenevre Frankturt Leflmşa PetefstKifg Londra Madnd Mılano Moskova Münıh Oslo Pans Prag Rıyad Roma Vryana Zûnh Y A A A Y 6 Y A B Y A A 8 Y Y Y B A A e B 19° 37° 34" 40" 23° 30° 25° 36° 17° 22° 31° 30° 18° 25° 18° 24° 27° 42° 28° 32° 28° • Baştarafi 1. Sayfada Bozdak ve Cebbar Leygara 13 ekim günü Amerika'ya gi- decekler. Bunlar doğal... Bu gezi nedeniyle kimse HEP'i suçlayamaz. Amerikan Buyükelçıliği ve başkonsoloslukları yıllarca Türk siyasetçilerini, gazetecilerini, polis yetkililerini de Amerika'ya çağırmazlar mıydı? Bu ilişkileri, öylesine gelişmişti ki CIA, 1950-60 yılları arasında bir dönem bazı MİT görevlilerinin aylıklannı bi- le ödemişti. Sorgu ekiplerinin, telefon dinleme servisinin ve MİT okulunda çalışanların aylıklarını doğrudan doğruya CIA tarafindan ödendiği Yassıada duruşmaları sırasında öğ~ renilmişti. Bu ilişkiler, o zamanki adıyla Milli Emniyet Başkanı General Behçet Türkmen aracılığı ile kurulmuştu. Gene- ral Behçet Türkmen'in kurduğu bu ilişkiler, Başbakanlık müsteşarı ve bir ara Milli Emniyet Başkanlığı'na vekalet eden Ahmet Salih Korur'un girişimleri ile kesilmişti. Türk sendikacılık yaşamı da CIA ile ilişkileri saptanan Amerikan işçi kuruluşları eliyle yönlendirilmiş değil miy- di? Türkiye'deki anti-komünist dergilere bazı Amerikan vakıflarından yüklüce paralar gönderildiği de biliniyor. TKP-Sovyetler Birliği Komünist Partisi ilişkileri de Amerikalıların Türk siyasetadamları, güvenlik yetkilileri, üst düzey generaller ve anlı-şanlı sendikacılarla kurduk- ları ilişkiler artık kimse için sır değil. Herkes, her şeyi biliyor... HEP milletvekilleri de Amerika'ya gitsinler, görsünler, gelsinler.. Kimse bu yüzden HEP'i suçlamaz. Belki soran olur! 1921 Anayasası'nın H.maddesi, vilayetlere özerklik vermekteydi. Vilayetler, dış siyaset, askerlik, adli ve as- keri işler dışında yöre halkı tarafindan iki yıl için seçilen ' 'vilayet şûralan" tarafindan yönetilirdi. iller gibi nahiyeler de "nahiye şûralan" tarafindan yö- netilmekteydi. 1921 Anayasası ile getirilen bu yerel özerklik modeli neden 1924 Anayasası'nca da benimsenmedi? Bunun nedeni, 1921 yılı başlarında patlak veren "Koç- kiri Ayaklanması" olabilir. Ayaklanmada Kürtlere özerklik istenmesi, Ingilizlerin de Kürtleri desteklemeleri Mustafa Kemal ve arkadaşla- rında ülkenin ikiye bölüneceği kuşkusu yaratmıştır. 1921 Anayasası'nda yer alan yerel özerkliğe büyük olasılıkla bu nedenle 1924 Anayasası'nda yer verilme- miştir. Bu olaydan da bugünle ilgili sonuçlar çıkarabiliriz. Hiçbir hükümet, kendi ulusal sınırları içindeki birsoru- nun yabancı devlet çıkarlarına uygun olarak çözümünü istemez. Yabancı devletlerin silahlı ayaklanma aşaması- na varmış bir etnik sorunu ile yakından ilgilenmeleri, doğal olarak hükümetleri tedirgin eder. ABD, bugün Kürt sorunu ile neden bu kadar yakından ilgilidir? Ingiltere, Kurtuluş Savaşı öncesi ve sonrasında neden ilgilenmişse ondan! Amerika, bugün Kuzey Irak'ta kurulacak bir Kürt devle- tine neden sahip çıkıyor? Neden petrol kaynaklarıdır ve neden Ortadoğu'daki yeni dengelerdir. Türkiye'deki Amerikancı çevreler de bu yüzden ABD'- nin Kürt siyasetine sımsıkı sarılıyorlar. HEP, ABD olgusunu çok iyi değerlendirmek zorunda- dır. .,5 :..-,•;. . r ABD, Türkiye'de üs kurduğunda "emperyalist" de Or- tadoğu'da Kürtlere destek olunca mı birden bire kapita- lizmin en son aşaması emperyalizmden sıyrılıp emekçi halklar dostu, ileri ve demokrat oluyor? Şırnak'ta olaylar yaşanırken neden ABD Büyükelçiliği, "emperyalizm" sözcüğünü ağzından düşürmeyen HEP ile bu kadar yakın ve dostça ilişkiler kuruyor? HEP'lilere Türkçemizdeki "bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü" özdeyişini saygıyla ve kaygıyla anımsatmak isteriz. Şırnak dağları • Baştarafi I. Sayfada olacağını söyledi. Bakan Sez- gin. dün bir gazetede yayımla- nan bölücü terör örgütünün Şımak'a girmediği yolundaki haberin hatırlatılması üzerine şunlan söyledi: "Bölücü eşkıya eğer eylemle- rinde başanlı olsaydı sahip çı- kacaklardı. Ancak güvenük güçlerimizın özverili mücadele- leri sonucu hüsrana uğradıklan için eylemlerine sahip çıkmı- yorlar." İsmet Sezgin, Şırnak'ta gözaltına alınan 443 kişiden 139'unun PKK'lı olduğunu açıkladı. Bakan, gözaltına ah- nanlann 274'ünün Şırnakh, 25'inin Silopili, 9'unun Siirtli, 17'sinin Diyarbakırb, 24'ünün de Cizreli; ölen 14 kişiden 6'- sınm PKK'lı olduğunu bildirdi. Sezgin, bir soru üzerine saldı- ran PKK'lılann sayısının en az 500'ün üzerinde olduğunun tahmin edildiğini belirterek "Şırnak'ın nüfusu 50 bin. İlde 8-10 bin ev var. Bu evlerin en az bininden güvenlik kuvvetleri- mize ateş edilmiştir. 80 kişi ol- malan mümkün değil. bunlann yerli işbirlikçileri vardır" dedi. Olağanüstü Hal Bölge Valisi Ünal Erkan. Şırnak'ta duru- mun sakinleşmesi üzerine dün akşam Diyarbakır'a döndü. Erkan yaptığı açıklamada, Şır- nak'ta durumun sakin olduğu- nu ve yaralann sanlacağıru söyledi. Erkan, "Güvenlik kuv- vetlerinin dışında 15 ölü var. Bunlann bir bölümü teşhis edil- di, bir bölümü vatandaş olarak teşhis edildi" dedi. Şırnak'taki olaylan protesto için İdil ilçesinde dün esnaf iş- yerlerini açmadı. Uyanlan kar- şı dükkânlar açılmayınca özel harekât timlerinin, kepenkleri balyozlarla kırdığı bildirildi. Diyarbakır Kamu Çalışanla- n Platformu'nun insan haklan ihlalleri ve kamu çalışanlan üzerindeki baskı, sürgün ve kı- yımlan ile yargısız infazlan pro- testo etmek için başlattığı iki günlük açlık grevi, Eğit-Sen Genel Merkezi'nce de destekle- niyor. Almanya'daki Hannover Başkonsolosluğu, Türk Hava Yollan'nın Berlin ve Frankfurt kenti ile Paris'te bulunan büro- lanna PKK yanlılan tarafin- dan saldınlar düzenlendi. diğerlerinden aynlarak tünelin 1800 metredeki göçük olan kıs- mına gitti. Özbek'in geri dön- meyişi üzerine, diğer iki kişi dışanya çıkarak itfaiyeden yar- dım istedi. Saat 05.15 sıraiann- da gelen Avcılar ve Büyükçek- mece itfaiye ekiplerinden Özgen Gümüş ve Mustafa Tokmak ile traktör sürücüsü İsmet Atıcı, tünele girdi. Tünel- de 600 metre kadar ilerlendiğın- de traktör kaza yaptı. Gaz maskeleri bulunan itfaiye erleri dışan çıkmayı başanrken, İs- met Atıcı tünelde mahsur kaldı. Kurtarma çalışmalan dün öğleden sonraya kadar sürdü. Çalışmalar sonunda Ramazan Özbek (43) ile İsmet Atıcı'nın (22) cesetleri çıkanldı. DjEVREN KİRALIK Sultanahmet'te turistik eşya dükkânı Tel: 517 67 95 Marmara Üniversitesi'nden al- dığım öğrenci kımliğımi ve İETT pasomu yitirdim. Ge- çersizdir. tNCİ GÜREL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle