Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 AĞUSTOS1992 PAZAR * * * * CUMHURIYET SAYFA
HABERLERIN DEVAMI 15
GUNCEL
CÜNEYT ARCAYtBEK
• Baştarafi 1. Sayjada
Dokuz sayfalık metnin yedinci sayfasına kadar, CHP'nin
yeniden açılması sözkonusu olduğu günden bu yana söy-
lediklerini üç aşağı beş yukarı yineliyordu.
Yedinci sayfada yer alan "Demokratik solda CHP seçe-
neğinin uygulanışı" bölümünde toplantıya katılanları şa-
şırtan ifade şuydu:
' ilk aşamada Cumhuriyet Halk Partisi, Demokratik Sol
Parti 'ye katılmalıdır.''
Kısa bir şaşkınlıktan sonra sorulara geçen gazetecilerin
hemen hepsinin kafasında beliren sonuç şöyle özetlenebi-
lirdi: Bu girişimler sonuç vermezse -vermeyeceği görülü-
yor- CHP'nin yaşamadönmesiyleTürksolundaki bölünme
ikJden üçe çıkıyordu!
12 Eylül'ün kapattığı partilerin yeniden açılması sorunu
ortaya çıktığından beri "CHP'nin SHP'ye katılması" görü-
şünü bugüne dek en ufak ödün vermeden savunan Erdal
Inönü, dün öneriyi duyunca, önce bir hayli güldü. Sonra,
"Bu, yeni bir şey değil. ilk günden beri CHP adını kullan-
madan 'Herkes bize gelsin'diyor Sayın Ecevit"dedi.
Turizm Bakanı dağ sporunu özendirmek için bir prog-
ram yapmış. Erdal Bey de bu spora meraklı. Dün sabah
bakanla birlikte dağa tırmanacaklar. Dağ yolunda hem
ytjrüyor hem de siyaseti bırakmıyor, sorularımızı yanıtlı-
yordu.
"Tabii, buna gerek olmadığı anlaşıldığı için hiçbir etki
yapmadı" diye sürdürdü inönü; "En büyük iddiaları öne
sürdüğü halde DSP, bugüne kadar bir varlık gösteremedi.
Dolayısıyla artık bu sözlerin bir değeri yok.
Kaldı ki şimdiki durum başka. Şimdi CHP Yönetim Kuru-
lu bir şeyler yapmak istiyor. Onlara yardımcı olacak mıyız
olmayacak mıyız, işte mesele bu. Ya da bunu ne ölçüde
yapabiliriz?"
"Mesete'nedir?
inönü de bu gidişle soldaki parti sayısının birfazlalaşa-
cağını kabul eder görünüyor. Ancak, "solda üç parti olma-
ması için CHP yönetiminin çaba göstermesi gerektiğini"
söylüyor. CHP'li yöneticilerin "bütön/eşme"yerine, "katıl-
ma " sözcüğünden alındıklarını öne sürüyor.
"Mesele" diyor, "SHP'nin bugünkü varlığını koruyarak
CHP adını alması... CHP ile SHP'nin birleşmesi, bir araya
gelmesi yollarının bulunması... Bunlar olmayacak şeyler
değil, ama tabii henüz o yola girmiş değiller."
inönü, böylece bir beklenti içindeymiş gibi izlenimler
veriyor.
Ecevit'in CHP'yle bütünleşme önerisi daha değişik. Bir
bakıma belirli bir süre tüzelkişiliklerini saklı tutacak hem
CHP hem de DSP'ye egemen olan "geniş yetkili bir genel
başkan " konumuna girmeyi istiyor.
CHP ve DSP tüzüklerindeki "parti görevlilerinin ve çalış-
malannm en iyi biçimde yürütülmesi için gerekli önlemle-
ri alabilme" yetkisinin her iki partide genel başkanlara
verildiğine değiniyor. "Gerek CHP'nin son genel başkanı,
gerekse DSP'nin bugünkü genel başkanı sıfatıyla" yeni
oluşmayı "tek başına her yönüyle" yürütebileceğinden
söz açıyor.
SHP'yi bütünüyle dışlıyor mu? Partiyi evet, tabanı hayır!
Ya önerileri -büyük olasıl ıkla- geri çevril i rse?.. DSP tabanı-
nın büyük çoğunluğuyla "kalacağını", ancak "birkısmının
CHP'ye gideceğini" belirtiyor.
"İki partinin tek lideri" olarak çeşitli tehlikeler özetliyor.
örneğin, kapatılan partiler yeniden açılma yoluna girince;
MÇP'de, RP'de başlayan, hatta ANAP'a kadar uzanan si-
yasal dalgalanmaları özetliyor. Bu arada RP'nin Al-
manya'dan büyük ölçüde parayla beslendiğine değiniyor.
Bir de korkusu var: Şu veya bu formüller gerçekleşmezse
oylar RP'ye akabilir, diyor.
Hazırladığı öneri metnini CHP delegelerine postalaya-
cak. Ne var ki önerinin 9 Eylül'de -veya daha önce- dikkate
alınması, Ecevit'in verdiği bilgilere göre hayli zor. DSP li-
derinin rakamları, 9 Eylül'deki CHP toplantısına katılacak
delegelerin yüzde 70'inin SHP'li olduğunu gösteriyor.
önerileri kabul ya da reddedecek delegelerdeki oy denge-
si böyleyse... 0 toplantıdan bu koşullarda şaşırtıcı sonuç-
lar-örneğin Ecevit'in önerilerinin kabulü- beklenebilir mi?
Delegeler arasında az DSP'li, ama HEP genel başkanı
gibi çeşitli partilerden unsurlar da varmış.
Her gelişme, bir gerçeği; solun ilk seçimde üçe bölün-
mesi olasılığını gösteriyor.
Bir kere değil, bin kere yazık!..
Görme, duyma,
gazetecîlîk yap!
TEK'ten AKTAŞ'a 3.5 müyarlık kıyak OLAYLARIN
ERGÜN AKSOY
ŞIRNAK - Polis noktasının
önünde uzun bir araç kuyruğu.
Sokağa çıkma yasağının kaldı-
nlması nedeniyle Şırnakhlann
çevre il ve ilçelerde bulunan ya-
kınlan soluğu kentte almış.
Araçlann tümü ekmek ve seb-
zeyle tıka basa dolu. Kimlik
kontrolü yapılıyor, araçlar sıkı
bir şekilde aranıyor.
Sakallı, altüst kot takım el-
biseli sivil polis. çevik kuvvet
jörevlisine sesleniyor:
"Katil, dört gün önce böyle
arama yapmış olsaydmız bu
olaylar da çıkmazdı."
Yeni mezun çevik kuvvet gö-
revlisi yanıt veriyor:
"Aslanım daha önce de böyle
arama yapıyorduk. İşin gerçeği
arama yapmaktan bıktık."
Gazetecilerin önünde mey-
dana gelen bu tarüşma karşılık-
b atışmalarla sürüyor. Öncekı
gün olduğu gibi dün de gazete-
ciler için polis noktasma refa-
katcı ekip bekleniyor. 20 daki-
ka süren telsiz trafiğinin ardın-
dan refakatçı polis ekibiyle
tugay komutanlığının l nolu ni-
zamiye kapısına götürülüyo-
ruz. 45 dereceyi bulan güneşin
altında 2 saat bekletildikten
sonra Olağanüstü Hal Bölge
Valisi'nin görüşmek için gaze-
tecileri beklediği anonsu telsiz-
den geliyor. Yine "refakatçı
polislerle" tugay komutanlığı-
na gidiyoruz. Ekipte bulunan
10 gazeteci oldukça sinirli. Nö-
betçi.subayın yanına alınıyo-
ruz. Ünal Erkan'ın korumalan-
na yakınıyoruz. '"Neden kentte
rahat dolaşmamıza ian veril-
miyor?" "Bizler yetkili değiliz
bölge valisiyle konuşun" yanıt-
dan sonra nöbetçi subay söze
kanşıyor. "Kardeşim her şey si-
zin güvenliğiniz için. Nevruz
olaylan sırasında Cızre'de Sa-
bah muhabirini öldürdüler.
Sonra da asker yaptı yaygarası
çıkanldı. Burada da tek başıru-
za dolaşırsaruz sizi öldürmeye-
ceklerini nasıl garanti edersi-
niz?"
Bu arada saat 12.00'yi bulu-
yor. Ünal Erkan toplantıya gir-
diğini ve göriişemeyeceği habe-
rini gönderiyor. Onceki gün
olduğu gibi gazetecilerin yine
"can güvenlikleri" nedeniyle
polis refakatinde gezdirilmele-
rini istiyor.
Önümüzdeki sivil polis aracı-
nı takip ederek kente iniyoruz.
Polis otosunun arkasında otu-
ran güvenlik görevlisinın işi
hareket halinde bulunan gaze-
teci araçlannı kollamak. Isten-
meyen bir yerin fotoğrafı çekil-
diği zaman el kol hareketleriyle
uyarmak.
Cumhuriyet Caddesi'nde
karşılaştığımız ANAP'lı Bele-
diye Başkanı Ahmet Hamdi
Yıldınm'ın yanına yaklaşıyo-
ruz. Poüsler hemen harekete
geçiyor. "Hop, röportaj yasak.
Bizim dediklerimizin dışına çık-
mayacaksınız. Lütfen bizi zor
durumda bırakmayın" diyor-
Iar. 20 yaşlannda bir genç yanı-
mıza yanaşıyor. Alçak sesle
konuşmak istediğini söylüyor.
Yanındaki kadın, çocuk ve er-
keklerden polisler görmesin di-
ye etrafımızı çevirmelenni isti-
yor. Çok seri bir şekilde anlat-
maya başlıyor:
"Burada insan haklan yok.
Güvenlik güçleri 42 saat bo-
yunca her tarafı yaylım ateşine
tuttular. Yıkılan evlerin büyük
bölümü tanklardan atılan
bombalar sonucu oldu. Yine
tanklarla arabalan ezip geçti-
ler. Eğer bunu kabul etmiyor-
larsa neden o zaman PKK'lılar-
dan birini yakalayamadılar?
Ele geçirdiklen silahlann bü-
yük bölümü ruhsatlı. Ve ilginç-
tir aralannda ne havan topu ne
de roket var. Halk devletle
PKK'nın arasında kalmış.
Adeta sıkışmış. Yukan gitsen
bıyık, aşağı gitsen sakal. Hepi-
mizi öldürsünler. onlar da kur-
tulsunlar biz de. Artık canımıza
tak dedi. Milyarlarca liralık za-
rar var. Halkın bu zarannı kim
karşılayacak?"
Baştarafi 1. Sayfada
panzn<;yon ko-
nusunda TEK'e müracaatımızı
yaptık. Birkaç fırmadan bu
kompanzasyon için teklifler de
aldık. Almış olduğumuz teklif-
lerin hepsini Ankara'ya gön-
derdik. Fakat bunlan gönder-
diğimiz sırada bizim yatınm
yapma yetkimiz yoktu. "90 se-
nesinde bize'Yatınm yapamaz-
sınız' dediler. Üstelik biz, işlet-
meyi 1990 evlülünde devraldı-
ğımız için yatınmlar TEK'in
bütçesindeydi. TEK bu yatı-
nmlan kendi programlanna
alıp. orayı kendisi ihaleye vere-
rek yaptı. Ayını net olarak söy-
leyemeyeceğım. ama 1991 yılın-
da yapıldı. Bugünlerde An-
kara'dan gelecek bir heyetin
incelemesi sonucunda kabul
görerek hizmete girecek."
AKTAŞ yetkililerinin bu te-
sis konusunda her söyledikleri
bizim için ikinci bir soru yaratı-
yordu:
"1990 yılında bütçeniz olma-
dığı için bu tesisi yapamadınız,
tamam kabui. Peki, 1991'de
bütçeniz olduğu halde bu tesisi
neden siz yapmadmız da TEK
yaptı?" Berkan, bu sonımuzu
da aynı açıklamalarla yanıtladı.
Sonuçta onca konuşmaya kar-
şın, AKTAŞ'ın yapması gere-
ken tesisin neden TEK tarafın-
dan yapıldığı konusuna açıklık
getirilemedi.
Daha sonra Berkan. "AK-
TAŞ. kompanzasyon tesisi
yapmak üzere vatandaştan 800
milyann üzerinde reaktif enerji
bedeli topladı, ama bunlan
TEK'e ödemedi" şeklindeki id-
diayı da şöyle yanıtladı:
"1991'den 1992 sonuna ka-
dar 657 milyar lira toplayan bir
şirketin 800 milyar liralık reak-
tif enerji borcu olması mümkün
? b k bi böl
TEK'e ödemediği konulannda
ısrar ediyor.
VATÂNDAŞ KOMPAN-
ZASYON TESISİNİ KENDİ-
Sİ YAPMAK ZORUNDA
Yönetmeliğe göre, bağlantı
gücü 6 kilovata (6 kilovat da
dahil olmak üzere) kadar olan
aboneler reaktif enerji üretebil-
mesi için kompanzasyon tesisi
kurmak zorunda. TEK. yönet-
meliğin bu hükmünü aynen
uyguluyor, ancak AKTAŞ, yö-
netmeliğe aykın olarak 6 kilo-
vatın altında bağlantı gücü olan
abonelerinden bile reaktif ener-
ji bedeli alıyor. AKTAŞ Genel
Müdürü Berkan. yönetmeliğe
aykın bu uygulamalannı "Yö-
netmelik 'reaktif alacak abone-
ler' diye reaktif enerji aiınacak
aboneleri tarif eder. Bir abone
reaktif enerji bedeli ödememek
için kompanzasyon yapar" di-
yerek anlatmaya başladı. 6 ki-
lovat üst sınınnı hatırlatıp
AKTAŞ'ın neden 3 kilovat
bağlantı gücü olan abonelerden
bile bu bedeli aldığını sorduğu-
muzda da, uygulamalannı şöy-
le savundu:
"3 kilovat da 6 kilovat da yö-
netmeliğin hiçbir yerinde yok-
tur, yalnız TEK'in kendi bün-
yesinde âidığı bir karar vardır.
O da zannediyorum bazı ne-
denlerle. Onu sonra açıklaya-
hm. Biz de bakanlığa ve yönet-
meliklere uygun iş yaptığımız
için bunu uygulayamadık. Yö-
netmelik, şu şu şu abonelerden
reaktif enerji bedeli alacaksınız
der. Ben bunu alıyorum. TEK
kendi bir karar almış. 6 kilova-
ta kadar almıyorum diyor.
Yönetmelikte böyle bir şey ke-
sinlikle yok. bakanlıkla yapılan
konuşmaianmızda da bu tama-
men ortaya çıktı. Zaten, şu an-
da bakanhkta yine bu konuda
bir çalışma var. Tahmin ediyo-
rum bakanlık. TEK'e de "Siz ni-
ye şu kilovata kadar almıyorsu-
nuz" diye soracak."
Inönü: Gafil avlaımıaıııak
• Baştarafi 1. Sayfada
İnönü, yaralı sayısının çok ol-
madığını söyledi. Kentte 14 ce-
sedin bulunduğunu bunlann
4-5'inin vatandaş geri kalanının
PKK militanı olduğunun tah-
min edildiğini dile getiren SHP
Genel Başkanı şunlan söyledi:
"PKK'nın amacı şehri ele ge-
çinnek. Güvenlik güçlerine
karşı ağır silahlarla saldınlma-
sına karşın asker ve polis buna
çok iyi karşılık vererek böyle
bir duruma olanak vermemiş.
PKK askeri kışlayı. emniyet
müdürlüğünü roket atışına tut-
muş. Ve bu binalarda yangın
çıkmış. Ancak gerekli karşıüğı
alınca asıl amaçlannda başanlı
olamayınca. propaganda ama-
nü aktif enerji oluşturuyor za-
an
* yönelmişler. Kentte uzun
ten. Hem aynca bizim TEK'e zaman bır hazırük yaptıktan
ödememizgereken reaktif ener- ?°
n r a b u
î
u r b ı r
harekete kal-
ji bedeli ile vatandaştan topla-
kl
Ş
m
.
1
S
la
'/ . . . . . .
Bolgedekı ıstıhbarat eksıklı-
ğine değinen İnönü, " Tabii
burada güvenlik güçlerinin şeh-
re karşı duyduklan güven ve
bundan kaynaklanan bir rahat-
lık var. Kent devletin yanında.
PKK'nın amacı propaganda
malzemesi yaratmak. Propa-
gandada başan elde etmek"
dedi.
HEP milletvekillerinin bölge-
de askerlerin katliam yaptıklan
yönündeki sözlerini de sert bir
şekilde eleştiren SHP Genel
Başkanı bu konudaki görüşle-
rini şöyle aktardı:
"Bu söylenenlerle oradaki
durumun ilgisi alakası yok.
Söylenenler propagandaya yö-
nelik şeyler. Propagandanın bir
parçası. Nedense hep PKK'nın
saldınp ateş açtığı kısmı kısaca
gecip, buna karşı güvenlik güç-
lerinin hareketini uzun uzun
eleştiriyorlar. PKK ateş etmiş-
Tabii, biz böyle bir yeri dev-
t i r
güvenlik güçlerine ve binala-
rahnca bir de reaktif enerji orta- •?•
k
,
ent<
; saldırmıştır. Buna dur
ya çıktı. Bizim sözleşmelerimize denılecektır. denılmıştır. Oyle
ve daha önce kesilen faturalara
b a
«
I
^
m u
burakılacaktı?
göre. tesis yapıhncaya kadar ~fyt£\£
böyle bir bedelin ödenmemesi .[ J \ _ l \ _ !
gerekiyor." B
Baştarafi 1. Sayfada
"Elektnk Mühendıslen olarak yayıldığı-
a i a s l
ni
S
!?J?y
l Ş l
l
b e S 1
'
Te
,
m
~c
nı. amacın kenti ablukaya ala-
muz 1992 de 26 mılyan reaktıf rak p
ıa
nlanan katliamın ger-
enerjı 96 milyar lırası da aktıf çekleştirilmesine zemin hazırla-
enerjı(normalenerjı)borcunuz m a k
olduğunu vurgulanan
olduğunu ve bunu ödemediği- bildiride şu görüşlere yer veril-
nızi ilen suruyor. Odememenız di:"Şırnak il merkezimiz hiçbir
gereken bır parayı TEK neden ger
jlıa
tarafindan basılmadı.
sıze fatura edıyor? " diye sordu- Devlet, Türk basını aracılığıyla
ğumuzda da şunlan anlatü: böyle bir baskımn yapıldığı ha-
"Bu karar çıkıncaya kadar berini verai. Bu hâberlerin ar-
bırkaç faturada, reaktif enerji dından kuşatılan Şırnak, top
tüketim bedeli olarak borç gös- atışlanyla, mermi sesleriyle in-
terildi. Şu kadar lira reaktif [e
di. Özel timler caddelerde,
enerji diye. ama biz itiraz ettik. sokaklarda gördükleri insanla-
Yapılan anlaşmaya göre, kon>- n
kurşunladT. Eğer Şırnak şehir
panzasyon tesisleri biünceye merkezi söylendiği gibi bin kişi-
kadar bize reaktif enerji bedel- [jk bir gerilla birliği değil, daha
leri tahakkuk ettirilmeyecek az sayıda bir gerilla birliği tara-
idi. Olay bu. Yoksa bizim şu fmdan basılsaydı bile durum
anda enerjiden ya da herhangi daha çok farkh olurdu. O za-
bir nedenden dolayı TEK'e ya m a n
katledilen 300'ün üzerinde
da bakanlığa bir kuruş borcu- ölü, bunun iki misli yaralı yurt-
muzyok." sever. savunmasız halkımız
"TEK tarafindan tesisleriniz ohnayacakü. Şehir merkezinde
yapıldığına göre bundan sonra PKK gerillalan olsaydı İçişleri
reaktif enerji bedellerini TEK'e Bakanı İsmet Sezgin, Olağa-
ödeyecek misiniz" sorusuna da nüstü Hal Bölge Valisi Ünal
Berkan, "Şu andaki tesis kâfi Erkan ve beraberindekiler heü-
gelecek mi gelmeyecek mi, bun- kopterle Şımak'a inemezdi."
lann hepsi ortaya çıktıktan ERNK'nırr güvenlik güçleri
sonra belli olacak" yanıtını ver- tarafindan öldürüldüğünü id-
j
mü? Bunun büyük bir bölümü-
dığımız reaktif enerji bedelîeri-
nin bir ilgisi yok, o bizim kendi
tesislerimiz için. Vatandaştan
aldığımız bedel, tarifeye bağlı
olarak aldığımız ve TEK'e öde-
diğimiz bir bedel. O bizde kal-
mıyor. TEK'e gidiyor zaten."
Berkan, AKTAŞ'ın kendi te-
sislerine ait reaktif enerji bedeli
ödememesinin nedenini de,
"TEK şimdiye kadar sattığı
müessese müdürlüklerinin hiç-
birisinden reaktif enerji bedeli
almıyor. Böyle bir sınırlaması
yok TEK'in. Devraldığımızda
TEK ile yaptığımız tarifeye gö-
re reaktif enerji bedeli ödeme-
memiz gerekiyor " diye açıkla-
dı. Ancak, AKTAŞ ile TEK
arasında reaktif enerji konu-
sunda yapılan özel bir protoko-
lün varhğından söz ettiğimizde
daha farklı konuşmaya başladı.
Berkan'ın açıklamasını aynen
aktanyoruz:
PKK ateş edecek. güvenlik güç-
leri ateş etsinler mi diyecekti.
Güvenlik güçleri yerinde mü-
dahale etmiştir. Bu sözler pro-
pagandadan başka birşey değil-
dir."
İnönü, " Saldın isyana kal-
kışma mı?" sorusuna şu karşılı-
ğı verdi:
"Bu saldın, çünkü bunun iki
maksadı var. Bir tanesi güven-
lik güçlerini etkisizleşürmek.
Kısa süre için de olsa şehri ele
geçirmek. Bu bir amaç olabilir.
Bu olmazsa da. ona karşı verile-
cek cevapla pekçok kimse öl-
sün, Şırnak devlete karşı vazi-
yet almak durumunda kalsın.
Bütün dünyaya propaganda ol-
sun. Dünyaya, ' bir kalkışma
oldu, kürtlere baskı yapılıyor'
havası yaymak. Güvenlik güç-
leri saaüerce ateş alünda kal-
mış. Gördük, binalar tahrip
olmuş. Roketlerle saldınlmıs.
Bunlann hepsı uzun hazırlık ol-
duğunu gösteren şeyler. Daha
dikkatli olmak gerektıği, uzun
sürecek bir mücadelenin hiçbir
noktasında gafil avlanmamak
gerektiği anlaşılıyor."
İnönü, " Muhalefet çevrele-
rinde sıkıyönetim geleceği gibi
söylentiler dolaşıyor. Böyle bir-
şey var mı ?" sorusuna da, "Ha-
yır öyle birşey yok. Hükümetin
kafasında böyle birşey yok.
Başbakanla gelir gelmez konuş-
tum. İçişleri bakanı da başba-
kana bilgi verdi. Böyle birşey
olmadı" karşılığını verdi.
SHP lideri, Şırnak olaylan-
nın yann toplanacak Bakanlar
Kurulu'nda görüşüleceğini
açıkladı.
Kentte 100 milyara varan ha-
sann meydana geldiğini belir-
ten İnönü tahribaü en kısa
zamanda ortadan kaldırmak is-
tediklerini, Şımak'ın yaralannı
sararak şehri en kısa zamanda
onaracaklannı. Şırnaklılar'ın
sıkıntısını gjdereceklerini söyle-
di.
Baştarafi 1. Sayfada
"TC'nin toplu katliamı"dır.
Şırnak ilmerkezi "hiçbir geril-
la birliği tarafindan basıltnadı-
ğı halde,faşist TC, Türk basını
aracıltğıyla böyle bir baskımn
yapıldığı haberini sürmanşet-
tenvernüştir."
Niçin?
Çünkü devlet "kata'ama"
gerekçe varatmak istiyordu.
Belki çoğu kişi bu açıklama-
ycı gülüp geçecekıir; ama, kimi
propaganda odaklanmn buyo-
rumu işleyeceğini bilelim. Eğer
Şırnak 'ta gazetecilere gerçek-
ten çalışma olanakları veril-
seydi, PKK'nın bövle bir yo-
rum yapması olanaksızlaşa-
cak, bu yazıyı yazmak gereği
de ortadan kalkacaktı.
Şırnak halkmın olan biten-
lerden muthı olduğunu kimse
söyleyemez; lıalkın tepkisinin
yalnız devlet güçlerine yönelik
olduğunu ileri sürmek de güç-
tür; elli bin kişinin çoluk çocu-
ğuyla yaşadığı bir kentte yara-
tılan cehennemin sorumlusu
kiındir? PKK bu sorumluluğu
sırtmdan atınak istiyor; terör
silahmın geri tepmesinden kor-
kuyor; çünkü nice ailenin işin-
de gücünde, günlük yaşam
derdinde, hısım akrabası, kom-
şusu ve mahallelisiyle yaşadığı
bir beldeyi savaş aîanına, ölüm
tarlasma, korku kentine çevir-
menin faturası büyüktür.
PKK, lıalkın tepkisini devlete
yöneltmek için "biz yapma-
dık " diye bildiriler yayımlıyor.
Eğer Güneydoğu'daki halk,
devletle terörist arasında kalır-
sa, ikisi arasında bir tercih
yapmaya zorlanırsa, bölgede
devlet yok demektir. Sorunun
çözümü bu noktada odaklanı-
yor.
Halkın en geniş özgürlükler
içinde örgütlenmesine olanak
tanmmalıdu•; demokrasi de bu-
nu gerektiriyor.
Çağdaş demokı'asi, devlet
gücünün terorizmin üstüne yü-
rümesini engellemez. Güç kul-
lanımı ile demokrasiyi derin-
leştirmek siyaseti arasında bir
çelişkiyoktury ikisibirbirini ta-
mamlar. Koalisyon hükümeti-
nin demokratikleşme reformu-
nu geciktirmesi bu baktmdan
da büyük sakmcalar taşıyor.
Şimdi Şımak'ta sap ile sa-
manm birbirine karışmasından
korkulur. Terörist diye gözal-
tına alınan yüzlerce kişiye yö-
nelik sorgulantayı çeşitli çevre-
ler bir propaganda kaynağı
olarak kullanacaklardır. Bu
aşamada suçsuz insanların ezi-
yet çekmesini önlemek için her
türlü girişinı yapılmalıdır.
Şırnak 'ta yaşanan olaylann
içyüzünü bütün boyutlarıyla
ortaya dökmenin saymakla
bitmez yararları var.
* * *
GOZLEM
UĞUR MUMCU
Cesetier çıkanlırken, ölenlerin arkadaşlan fenalık geçirdi. (Fotoğraf: HAYRETTİN SAĞANAK.)
Zincirleme göçiik kazası: 2 ölü
• Büyükçekmece'de İSKFye ait su ve isale hattın- tünele girdi. Ramazan özbek.
diğerlerinden aynlarak tünelin
di.
Berkan, böyle söylemesine
karşın, EMO istanbul Şubesi,
AKTAŞ'ın abonelerinden top-
ladığı 800 milyann üzerindeki
reaktif enerji bedelini TEK'e
ödemediğini, yapılan anlaşma-
nın da bu yönde olduğunu sa-
vunuyor. EMO, aynca.
AKTAŞ'ın borcunu ödemediği
gibi, yönetmeliğe göre reaktif
enerji bedeli ahnmayacak abo-
nelerden bile bu bedeli tahsil
ettijhni ve bunlann hiçbirini
HAVA DURUMU
dia ettiği Şırnaklılann isim liste-
si ise şöyle:
Zehra Kavan, Hezni Erkkol,
Halime Kortel, Süleyman Kor-
tel, Abdullah Besin. Hacı Kılıç,
Yusuf Vatan, kamyonu ile ya-
kılan bir kamyon şoförü, Geler
Sökmen, Veysi Sökmen, Sema
Sökmen, Salih Altan. Ahmet
yıldınm, Ahmet Vatan, Abdu-
rahman Balta, Fatma Balta,
DYP Şırnak İl Başkanı Orhan
Uysal, Uysal'ın soyadı belirle-
nemeyen Süleyman adb işçisi.
TÜRKİYE'DE
da dün sabah üst üste yaşanan aksilik ve
sonucu 2 işçi göz göre göre ölüme gitti.
İstanbul Haber Servisi- Bü- yangın. güçlükle kontrol alüna
ahndı. Dün sabaha karşı 02.00
sıralannda yangın tekrar başla-
dı. Bunun üzerine. Çetin Albaz
ve Celal Satıkoğlu adh işçiler.
tünele girerek su sıkmaya baş-
ladı. Tüneldeki yoğun duman-
dan etkilenerek fenalaşan Çetin
Albaz, Celal Satıkoğlu'nun dı-
şardan eetirdiği vardımla çıka-
yükçekmece'de İSKİ'ye ait su
ve isale hattmda dün sabah
meydana gelen göçük altında
kalan iki işçi öldü.
AZK İnşaat ve Müteahhitlik
fırmasınca yapılan 2 bin 300
metre uzunluğundaki tünelde
beş gün önce göçük meydana
geldi. Bunun üzerine tünel özel
bir madde ve samanla dolduru-
larak kapatıldı. Samanm tutuş-
ması üzerine tünelde başlayan
ş
nldı. 04.00 sıralannda da,
mühendis Saim Temur ile Mu-
zaffer Kınıcı ve Ramazan Öz-
bek adh işçiler. traktörle tekrar
DÜNYA'DA
meteoroloıı Genel Mûdür-
lüğü'nden alınan bilgıye gö-
re Iç Ege, Batı Akdenız, Iç
Anadolu'nun batısı, Doğu Ka-
radeniz ile Doğu Anadolu'nun
kuzeydoğusu yer yer sağanak
ve gök gürültülû sağanak ya-
ğışlı, ötekı yerler açık ve az
bulutiu gececek Havasıcak-
lığında önemlı bır değışıklik
olmayacak Rüzgâr kuzey ve
gûney kesımlennde güney ve batı yönlerden hafif. ara sıra orta kuvvette esecek De-
nızlenmızde rüzgâr Ooğu Karadenız ile Ege'de yıldız ve karayel, Marmara ile Batı Ka-
radenız'de yıldız ve poyrazdan 3-5 kuvvetınde, saatte 10-21 denız mılı hızla esecek
butuHu yajmortu sıslı A-açık B-Wudu GüOneş* K-kârtı S-selı Y yaOmurlu
Amsterdam
Amman
Atna
Bajdat
Brûksel
Cenevre
Frankturt
Leflmşa
PetefstKifg
Londra
Madnd
Mılano
Moskova
Münıh
Oslo
Pans
Prag
Rıyad
Roma
Vryana
Zûnh
Y
A
A
A
Y
6
Y
A
B
Y
A
A
8
Y
Y
Y
B
A
A
e
B
19°
37°
34"
40"
23°
30°
25°
36°
17°
22°
31°
30°
18°
25°
18°
24°
27°
42°
28°
32°
28°
• Baştarafi 1. Sayfada
Bozdak ve Cebbar Leygara 13 ekim günü Amerika'ya gi-
decekler.
Bunlar doğal...
Bu gezi nedeniyle kimse HEP'i suçlayamaz.
Amerikan Buyükelçıliği ve başkonsoloslukları yıllarca
Türk siyasetçilerini, gazetecilerini, polis yetkililerini de
Amerika'ya çağırmazlar mıydı?
Bu ilişkileri, öylesine gelişmişti ki CIA, 1950-60 yılları
arasında bir dönem bazı MİT görevlilerinin aylıklannı bi-
le ödemişti.
Sorgu ekiplerinin, telefon dinleme servisinin ve MİT
okulunda çalışanların aylıklarını doğrudan doğruya CIA
tarafindan ödendiği Yassıada duruşmaları sırasında öğ~
renilmişti.
Bu ilişkiler, o zamanki adıyla Milli Emniyet Başkanı
General Behçet Türkmen aracılığı ile kurulmuştu. Gene-
ral Behçet Türkmen'in kurduğu bu ilişkiler, Başbakanlık
müsteşarı ve bir ara Milli Emniyet Başkanlığı'na vekalet
eden Ahmet Salih Korur'un girişimleri ile kesilmişti.
Türk sendikacılık yaşamı da CIA ile ilişkileri saptanan
Amerikan işçi kuruluşları eliyle yönlendirilmiş değil miy-
di?
Türkiye'deki anti-komünist dergilere bazı Amerikan
vakıflarından yüklüce paralar gönderildiği de biliniyor.
TKP-Sovyetler Birliği Komünist Partisi ilişkileri de
Amerikalıların Türk siyasetadamları, güvenlik yetkilileri,
üst düzey generaller ve anlı-şanlı sendikacılarla kurduk-
ları ilişkiler artık kimse için sır değil.
Herkes, her şeyi biliyor...
HEP milletvekilleri de Amerika'ya gitsinler, görsünler,
gelsinler.. Kimse bu yüzden HEP'i suçlamaz.
Belki soran olur!
1921 Anayasası'nın H.maddesi, vilayetlere özerklik
vermekteydi. Vilayetler, dış siyaset, askerlik, adli ve as-
keri işler dışında yöre halkı tarafindan iki yıl için seçilen
' 'vilayet şûralan" tarafindan yönetilirdi.
iller gibi nahiyeler de "nahiye şûralan" tarafindan yö-
netilmekteydi.
1921 Anayasası ile getirilen bu yerel özerklik modeli
neden 1924 Anayasası'nca da benimsenmedi?
Bunun nedeni, 1921 yılı başlarında patlak veren "Koç-
kiri Ayaklanması" olabilir.
Ayaklanmada Kürtlere özerklik istenmesi, Ingilizlerin
de Kürtleri desteklemeleri Mustafa Kemal ve arkadaşla-
rında ülkenin ikiye bölüneceği kuşkusu yaratmıştır.
1921 Anayasası'nda yer alan yerel özerkliğe büyük
olasılıkla bu nedenle 1924 Anayasası'nda yer verilme-
miştir.
Bu olaydan da bugünle ilgili sonuçlar çıkarabiliriz.
Hiçbir hükümet, kendi ulusal sınırları içindeki birsoru-
nun yabancı devlet çıkarlarına uygun olarak çözümünü
istemez. Yabancı devletlerin silahlı ayaklanma aşaması-
na varmış bir etnik sorunu ile yakından ilgilenmeleri,
doğal olarak hükümetleri tedirgin eder.
ABD, bugün Kürt sorunu ile neden bu kadar yakından
ilgilidir?
Ingiltere, Kurtuluş Savaşı öncesi ve sonrasında neden
ilgilenmişse ondan!
Amerika, bugün Kuzey Irak'ta kurulacak bir Kürt devle-
tine neden sahip çıkıyor? Neden petrol kaynaklarıdır ve
neden Ortadoğu'daki yeni dengelerdir.
Türkiye'deki Amerikancı çevreler de bu yüzden ABD'-
nin Kürt siyasetine sımsıkı sarılıyorlar.
HEP, ABD olgusunu çok iyi değerlendirmek zorunda-
dır. .,5 :..-,•;. . r
ABD, Türkiye'de üs kurduğunda "emperyalist" de Or-
tadoğu'da Kürtlere destek olunca mı birden bire kapita-
lizmin en son aşaması emperyalizmden sıyrılıp emekçi
halklar dostu, ileri ve demokrat oluyor?
Şırnak'ta olaylar yaşanırken neden ABD Büyükelçiliği,
"emperyalizm" sözcüğünü ağzından düşürmeyen HEP
ile bu kadar yakın ve dostça ilişkiler kuruyor?
HEP'lilere Türkçemizdeki "bayram değil seyran değil
eniştem beni niye öptü" özdeyişini saygıyla ve kaygıyla
anımsatmak isteriz.
Şırnak dağları
• Baştarafi I. Sayfada
olacağını söyledi. Bakan Sez-
gin. dün bir gazetede yayımla-
nan bölücü terör örgütünün
Şımak'a girmediği yolundaki
haberin hatırlatılması üzerine
şunlan söyledi:
"Bölücü eşkıya eğer eylemle-
rinde başanlı olsaydı sahip çı-
kacaklardı. Ancak güvenük
güçlerimizın özverili mücadele-
leri sonucu hüsrana uğradıklan
için eylemlerine sahip çıkmı-
yorlar." İsmet Sezgin, Şırnak'ta
gözaltına alınan 443 kişiden
139'unun PKK'lı olduğunu
açıkladı. Bakan, gözaltına ah-
nanlann 274'ünün Şırnakh,
25'inin Silopili, 9'unun Siirtli,
17'sinin Diyarbakırb, 24'ünün
de Cizreli; ölen 14 kişiden 6'-
sınm PKK'lı olduğunu bildirdi.
Sezgin, bir soru üzerine saldı-
ran PKK'lılann sayısının en az
500'ün üzerinde olduğunun
tahmin edildiğini belirterek
"Şırnak'ın nüfusu 50 bin. İlde
8-10 bin ev var. Bu evlerin en az
bininden güvenlik kuvvetleri-
mize ateş edilmiştir. 80 kişi ol-
malan mümkün değil. bunlann
yerli işbirlikçileri vardır" dedi.
Olağanüstü Hal Bölge Valisi
Ünal Erkan. Şırnak'ta duru-
mun sakinleşmesi üzerine dün
akşam Diyarbakır'a döndü.
Erkan yaptığı açıklamada, Şır-
nak'ta durumun sakin olduğu-
nu ve yaralann sanlacağıru
söyledi. Erkan, "Güvenlik kuv-
vetlerinin dışında 15 ölü var.
Bunlann bir bölümü teşhis edil-
di, bir bölümü vatandaş olarak
teşhis edildi" dedi.
Şırnak'taki olaylan protesto
için İdil ilçesinde dün esnaf iş-
yerlerini açmadı. Uyanlan kar-
şı dükkânlar açılmayınca özel
harekât timlerinin, kepenkleri
balyozlarla kırdığı bildirildi.
Diyarbakır Kamu Çalışanla-
n Platformu'nun insan haklan
ihlalleri ve kamu çalışanlan
üzerindeki baskı, sürgün ve kı-
yımlan ile yargısız infazlan pro-
testo etmek için başlattığı iki
günlük açlık grevi, Eğit-Sen
Genel Merkezi'nce de destekle-
niyor.
Almanya'daki Hannover
Başkonsolosluğu, Türk Hava
Yollan'nın Berlin ve Frankfurt
kenti ile Paris'te bulunan büro-
lanna PKK yanlılan tarafin-
dan saldınlar düzenlendi.
diğerlerinden aynlarak tünelin
1800 metredeki göçük olan kıs-
mına gitti. Özbek'in geri dön-
meyişi üzerine, diğer iki kişi
dışanya çıkarak itfaiyeden yar-
dım istedi. Saat 05.15 sıraiann-
da gelen Avcılar ve Büyükçek-
mece itfaiye ekiplerinden
Özgen Gümüş ve Mustafa
Tokmak ile traktör sürücüsü
İsmet Atıcı, tünele girdi. Tünel-
de 600 metre kadar ilerlendiğın-
de traktör kaza yaptı. Gaz
maskeleri bulunan itfaiye erleri
dışan çıkmayı başanrken, İs-
met Atıcı tünelde mahsur kaldı.
Kurtarma çalışmalan dün
öğleden sonraya kadar sürdü.
Çalışmalar sonunda Ramazan
Özbek (43) ile İsmet Atıcı'nın
(22) cesetleri çıkanldı.
DjEVREN
KİRALIK
Sultanahmet'te turistik
eşya dükkânı
Tel: 517 67 95
Marmara Üniversitesi'nden al-
dığım öğrenci kımliğımi ve
İETT pasomu yitirdim. Ge-
çersizdir.
tNCİ GÜREL