23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18AĞUST0S1992SAU CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Altııı Leopap Lew'in • Kültür Servisi - İsviçrede düzenlenen Locarno Film Festivali sona erdi. Hong Kong'lu kadm yönetmen Caria Lew, "Quiyue" (Autumn Moon) adlı fılmjyle bu yılki Altın Leopar Ödülü'nün sahibi oldu. Lew, ödülünü festival yöneücisi Marco MüIIer'den aldı. "Mikpofiş"le kolayokuma • lÜHA-BeyazıtDevlet Kütüphanesi'nde çekilen mikrofişlerden herkesin yararlanabileceği bildirildi. 3 sene önce başlatılan mikrofiş uygulamasında önceliği eski ye değerli kitaplar alıyor. İsteyenler bu mikrofişleri kütüphanede okuyabilecekler. Osmanhca gazetelerie başlatılan uygulama değerli el yazması eserlerle devam edecek.30martta uygulamaya başlanan görme özürlüler için kitap kayıt kasetlerinden de yararlanılabilecek. EmilyBponte'nin hayatı • KültürServisi-Yazar Emily Bronte'nin hayatı filme konu oluyor. Hollywood, Sinead O'Connofm Bronte'yi canlandıracağı filmle yazarlann hayatına ilgi gösterilmediğine dair iddiayı kınyor. Paramount şirketinin yeni prpjesinin ne kadar iş yapacağ) şımdiden merak edilmeye başlandı. Westernler birinci sırada •tÜHA-Clint Eastvvood'un son westerni "Unforgiven"ın (AfTedilmeyen) hasılaü 15 milyon dolara ulaştı. Film böylece geçen hafta ABD'de en çok hasılat yapan film oldu. Geçen haftanın hasılat sıralamasındaki diğer fılmler şöyle: Gösterime bu hafta giren "RaisingCain", 6.2 milyon dolar, "Ninja 3" ise 5.9 milyon dolar hasılat yaptı. Bugüne kadar toplam hasılaü 25.7 milyon dolar olan "Death Becomes Her" 7.8 milyon dolar, ve toplam hasılaü 82.8 milyon dolar olan "'League of Their Town"ise 4.2 milyon dolar hasılat yaptı. Kültür varlıklarına destek • ANKARA-Kültür Bakanlığı, özel hukuka tabi gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunan korunması gerekli taşınmaz kûltür varhklannın onanmı için bu yıl 200 milyon liraya kadar kredi verecek ve 75 milyon liraya kadar da yardımda bulunacak. Taşınmaz kültür varhğının acıl onanm gerektiren yapılar olması, SİT alanı içerisinde veya karakteri bozulmamış korunması gerekli sokak veya meydan üzerinde yer alan yapılar olması da fondan yararlanmak için gerekli şartlar arasında bulunuyor. Kültür Bakanlığı'nın Resmi Gazete'de yayrmlanan duyurusuna göre taşınmaz varlıklann yardımdan yararlanabilmesi için Tabiat Varlıklannı Koruma Yüksek ^Kurulu'nun ilke karannda 'belirtilen 1., 2. ve 3. grup kapsamına girmesi gerekiyor. Pinter'ın portresi • Kûltür Servisi - Harold Pinter'ın, Justin Mortimer tarafından yapılan portresi National Portrait Gallery'de törenle tanıtıldı. Portreyi gören Lord Longford, damadının üzgün çehresini görünce portrenin çok hüzünlü olduğunu belirtti. Lady Antonia Pinter da aynı fikirde ama portrenin gerçeği yansttığmı, bu ifadenin Harold Pinter'ın insan haklan yüzü olduğunu beıirterek "Poz verirken kimbibr dünyanm neresindeki mazlumlan düşünüyordu" dedi. 3. Uluslararası İstanbul Bienali küratörü Vasıf Kortun: Sanatdünyamızeanlanacak• 16 ekim-30 kasım tarih- leri arasında gerçekleştiri- lecek bienale 15 ülkeden 70 sanatçı 100'den fazla yapıt- la katılacak. Bienal için Türkiye'den Selim Birsel, Gülsün Karamustafa, Ha- kan Onur, Hale Tenger ve Canan Tolun seçildi. Kultûr Senisi- 3. Uluslararası İstan- bul Bienaü'ne iki ay kala, Haliç'teki eskı Feshane yenı Eczacıbaşı Sanat Müzesı hummalı bir çabşmayla açılışa hazırla- na dursun, biz bienabn düzenleyicısi- küratör Vasıf Kortun'la hazırlıklar ve beklentiler üzerine konuştuk. Kortun bienalin amacı, konusu ve tasanmına girmeden önce kendi görevını açıkladı, çünkü küratörlük bizde oldukça yeni ve tanınmayan bir kavram. Amerika'da 19. ve 20. yüzyıl sanat tarihı eğjümi gö- ren Kortun, bienalin sanatçılannın be- lirlenip toplanmasında, serginin oluştu- rulup sürdürülmesinde odağı oluşturu- yor. Beral Madra'nın düzenlediği ilk iki bienalden farkü bir tasanmı olan 3. bie- nal, konu, mekân ve kaülım açısından da farkhhklar içeriyor. Tek bir geniş mekânda, kültürel farkbbğın üretimi te- ması çerçevesinde oluşturulan bienale, 16 ekim-30 kasım tarihleri arasında 15 ülkeden 70 sanatçı 100'den fazla yapıtla kaülıyor. Ana tema kültürel farkbhğın üretimi İstanbul'a ne kadar yakışan bir konuy- sa, yaşlan 30 civannda olan genç sa- natçılar ıçın de o denli ilginç ve sıcak bir konu. 'Hepsi neden söz ettiğimizi he- men anladılar ve çok çarpıcı fikirler ürettiler' diyen Kortun sanatçılann bir- birlennden bağımsız ve habersiz olarak çabşüklannı da ekliyor. Hemen her ül- kenin belirli bir yaraücı kavramı var; ör- neğm Ruslar 'başyapıt' temasının işlen- diği 10 yapıtla Kanadah 7'ler Grubu 'Kanadalıyız ama Kanada değiliz" esp- risiyle, Bulgarlar post-komünizm döne- miyle ilgili ve Rumenler sürpriz olacak Kortun sergi mekanı olarak Feshane'yi çok seviyor. (UĞUR GÜNYÜZ) bir Osmanlı etkisi temasıyla kaülıyor. Türk sanatçılar ise îstanbul konulu 'Megalopol' kavramı üzennde çabşı- yorlar. Yapıtlann bir kısmı bienal sü- recinde gerçekleştirilecek olan enstalas- yon üpi çalışmalar. Resim ağırlıklı olan pek çok yapıt ise şimdıden hazır. KATILANLAR- Her ülkenin kaülımı, aynlan alan açısından eşit tu- tulmaya çahşılmış, bu açıdan Türkiye'- den katıhm geçen bienallere oranla kısıtlanmış. Bu nedenle beş genç sanat- çımız seçilmiş: Selim Birsel, Gülsün Ka- ramustafa, Hakan Onur, Hale Tenger ve Canan Tolon. Yabancı sanatçılar arasında oldukça popülerisimlerdevar, örneğin Belçika'- dan Jan Fabre, İtalya'dan Sergio Fer- mariello ve Kanada'dan Jana Sterbak. Bütün sanatçılann ortak özellığini Kor- tun şöyle açıklıyor. 'Şimdiye kadar ge- rek müzik gerek diğer dallarda hep ünlü, asıl vurucu işini 20 yü evvel yapmış, tüketime hazır ya da çoktan tü- ketilmiş sanatçılar çağnlmış. Oysa biz risk alarak, bu abşkanlığı kınp gelecekte parlayacak. çağm nabzını tutan genç in- sanlar seçip dinamizm ve heyecan yarat- mak istedik.' ELEŞTtRİLER- Sanatçılann anti demokratik yöntemle seçildiğine ilişkin eleşürilere karşı Kortun'a görüşünü so- ruyoruz. Kendisine henüz doğrudan eleştiriler ulaşmasa da eleştirinin gerekli ve istenen bir şey olduğunu belirten Kortun, 2. bienalden başlayarak Türki- ye'deki eleştiri ortamını değerlendiri- yor:'Bizde yıllarca kapalı olan sistem sa- nat ortamını da olumsuz etkilediğinden insanlarda işten çok isime önem veri- byor. Bu yüzden tartışmalar ısimler et- rafında yapıhyor, 2. bienalde basında çıkan yazılann düzeyi çok düşüktü, oysa ortada koca bir sergi vardı. Dün- yanm hiç bir bienabnde 'ben niye yo- İcum' diye eleştiri gelmez. Biz burda mil- b takım seçmiyoruz, belli bir konu kap- samında, uygun kişileri , Jale Erzen, Günsel Renda, Nilgün Özayten, Oya Eczacıbaşı'dan oluşan Danışma Kuru- lu ve ben, yapılmış işleri görerek, bienale uygunluğuna göre değerlendirip seçi- yoruz. Bu her yerde böyledir. Proje ve dosya üzerinden seçim yapan 91 Sao Paolo bienab çok ağır eleştiriler almışür. Zaten ben isimlere takılmayın, önce görün sonra konuşun diyorum ve bienaün yapıcı bir tarüşma ortamı sağ- layacağını ümit ediyorum. Amaçlanmız- dan biri de adalet içindeki sanat dün- yamıza yeni ilişkiler ve dış tanıümla acıhm ve canhlık getirmek. Sanatçı, eleştirmen ve yazarlar buluşup tanışa- caklar, aynca bienal süresince altematif etkınlıkler düzenlenmesini, sergiler açıl- masını diliyorum." BÜTÇE - Dünyanm belü başb 4-5 bi- enali ile karşılaşünldığında çok kısıtb bir bütçeye sahip olan bienal sponsorlar ve yardımlarla düzenlenebiliyor. Sao Paolo'nun 22 milyar, Kassel'de beş yılda bir yapılan Documenta'nın 105 milyarhk bütçelerine karşın 3. bienabn bütçesi sadece 2.5 milyar Ûra. Kortun 2. bienalde İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın büyük zarar ettiğini, tek sponsorun Asü Nadir olduğunu haürla- tarak arük reklam vermek için takas yoluna gittiklerini, kısıtb sayıda insan davet etmelerine rağmen konaklama masraflannın sorun olduğunu aktan- yor. Sanatçılar yardımda bulunarak resmi otel olan Dedeman'da kalacaklar. Gebnek isteyen Rus ve Hollandab tele- vizyon ekiplerinin yanı sıra bir çok ya- bana yazar ve eleştirmen bekleniyor. Büyük gazetelerde yazılar, sanat dergi- lerinde reklamlar bienabn geleceği için vazgeçilmez öğeler. Kortun bundan sonraki bienallere insanlann kendilikle- rinden gelmek isteyeceklerini bebrterek, istanbuJ'un ayn bir anlamı ve çekiciliği olduğunu, arük dışarda sesimizin çıktığlnı ve çok ilgi topladığımızı belirti- yor. Tek üzücü nokta, gümrük yasalan yüzünden gelen eserlerin gen dönmeleri zorunluluğu. Yerb yapıtlarda sanatçıla- ra geri verHecek. Gönül bu eserlerin ko- leksiyon olarak kazanılmasını isterdi. Gelecekte modern sanat müzelerimizin kendi koleksiyonlan olması dı'leğıyle... Amerika'da kitaplan satış rekorlan kıran Pulitzer ödüllüToni Morrison Yaşaıııdeliliğiııdeııvazgeçnıiyor Kültür Senisi- ABD'de son yıllarda yazdığı kitaplarla satış rekorlan kıran zenci bir kadm yazar var. Adı Toni Monison. Toni Morrison "ABD'nin ya- şayan en büyük yazan" olarak niteleniyor. 1989'da"Beloved" adb kitabıyla Pubtzer ödülü ka- zanan Toni Mofrison'un yak- laşık iki ay önce piyasaya çıkan "Jazz" isimli romanı, öykü ve roman dabnda bütün saüş re- korlanru kınyor. Le Nouvel Observateur der- gisinde Toni Morrison'la ilgili yayımlanan yazıda son roma- nının ABD'de bütün saüş re- korlannı altüst ettiğine deği- nilerek şöyle denildi: "*Bu zenci romana aynı za- manda edebiyat dışı klasmanı da 'Playing in the Dark' adb ki- tabıyla altüst etti. Kitap, Toni Morrison'un ABD edebiyaüna damgasını vurmuş zenci yazar- larla ilgili olarak yazdığı dene- me. Morrison bir yıldız, hatta şimdiden efsane habne geldi." Morrison efsanesi yaklaşık altmış yıl önce Ohio eyaletinin küçük bir kenünde başladı. Ço- cukluk yaşammı Morrison şu sözlerle anlaüyor "Annemle babam yoksul insanlardı. Za- • "ABD'nin yaşayan en büyük yazan " ola- rak nitelenen Toni Morrison, zamanı ku- caklayan,tırmalayan, inceleyen ve derinleme- sine araştıran bambaş- ka bir kuşağın insanı. • Kitaplanndan hiç biri inanılmaz yaşam deliliğini hiçbir şekil- de kaçırmıyor. Ondan önce başka bir Ameri- kalı yazar,duygulann bu boyutunu yakalaya- bilmişti. O da William Faulkner'dı. manımın çoğunu köşe başında- ki kütüphanede geçiriyordum. Kütüphanede çok fazla kitap yoktu. Raflarda ne bulduysam okudum. Şiir, İngüiz ve Ameri- kan edebiyaü klasiklen. O sıra- lar aklım edebiyatta değildi. Be- nim için varsa yoksa danstı. Dansöz olmak istiyordum. Dans kurslanna gitüm, ama yanda bırakmak zorunda kal- dım. Çünkü bunun parasını karşılayacak olanağımız yok- tu." Bundan sonrası mı? Edebi- yat ajanlannın önemsemediği yazarlan ortaya çıkarma işini üstlendi. Buna koşut olarak da eğitimcilik yapmaya başladı. Bunun sonucunda Princeton Üniversitesi Edebiyat Fakülte- si'nde öğretim üyebğine getiril- di. Bu işi yıllardır yapıyor. Toni Morrison öğretim üye- bğinı bırakabilir ve kendini ta- mamıyla yazarbğa verebibrdi. Ama bunu yapmadı. İlk ro^ manı "Masmavi Göz" 1970'li yıllann başında yayımlandı. Bunun ardından "Saloman's Song"(Süleyman'ın Şarkısı) ve "Tar Baby"i (Ziftten Bebek) yazdı. Hepsinde de ABD'deki zencılenn sorunlannı ışbyordu. Esas paüamayı ise 1988'de yapü. "Beloved" (Sevgilim) adlı romanı bütün ABD'yi sarsü. Öyküyü tek cümlede özetlemek gerekirse roman, be- beğini kölelikten kurtarmak için içi yana yana onun canına kıyan zenci bir kadının başın- dan geçenleri ve acılannı an- laüyor. Toni Morrison, ABD toplumu karşıü bir insan mı yoksa başkaldıncı mı diye bir soru gelebilir insanın akbna. Ama gerçekte Morrison ikisi de değil. Toni Morrison, zamanı kucaklayan, ürmalayan, incele- yen ve derinlemesine araşüran bambaşka bir kuşağın insanı. Kitaplanndan hiçbiri inanıl- maz yaşam deliliğini hiçbir şe- kilde kaçırmıyor. Ondan önce, başka bir Amerikab yazar, duy- gulann bu boyutunu yakalaya- bilmişti. O da William Faulk- ner'dı. Kurtuluş dizisinin çekimleri sürüyor Komandolar ölüme zor ikna edildi ANKARA (AA)-Kurtuluş Savaşı destanının anlaııldığı "Kurtuluş"adb dizinin, büyük taarruz ve Yunanın geri çeİcih- şini konu alan bölümleri Af- yon'un Kocatepe itçesi do- laylannda çekibyor. TRT Genel Müdürü Kerim Aydın Erdem, filmin senansti Turgut Ozakman, TRTden bir grup yetkiliyle çekimleri ye- rinde izleyerek yöneünen Ziya öztan'dan bilgi aldı. Sette incelemelerde bulunan Erdem, Kurtuluş dizisinin şu anda Av- rupa'daki en önemli prodüksi- yonlardan biri olduğunu, çe- kımler için. 20 milyara yakın para harcandığını bebrtti. Er- dem, çekimlerin eylül ayı so- nunda bitmesinin beklendiğini söyledi. Filmin yönetmeni 3000 askere rollerini anlaür- ken oldukça zorlanıyor. Bü- yük taaruz başladığında, rol gereğı askerlerin bazılannın barikatlan aşarken patlayan bombalarla vurularak yeredüş- melen gerekiyordu. Ancak Isparta'dan gelen komando erlerinin hepsi barikatlan ustabkla aşarak yere düşmedi- ler. Komandolan uyararak ne- den rollerini yapmadıklanru soran Öztan, "Komando öl- mez" yanıtını aldı. Komando- lann bu yanıtı, çekimi izleyen- ler ve diğer oyunculann güİme- lerine neden oldu. Komando- lar, komutanlan araabğıyla "ölüme" zor ikna edilerek ta- arruz sahnesi ikinci çekimde gerçekleşebildi. TRT Ankara Televizyon • Kurtuluş Savaşı anlatan dizinin Büyük Taaruz sahnesinin çekimlerinde rol alan 3 bin komando eri, patlayan bombalarla ölmeleri gerekirken bari- katlan ustalıkla aştılar. Yönetmenin uyansıyla ölüme güçlükle ikna edildiler. Ziya Öztan ise çekimlerin bir yıb doldurduğunu ifade ederek çahşmalan hakkında şu bilgi- leri verdi: "Bugüne kadar Kurtuluş Savaşı'nı anlatan bu kadar bü- yük bir prodüksiyon yapıl- madı. Biz dev bir kadroyla, kısıtlı ve zor şarüarda bu işi yap- maya çalışıyoruz. Şu anda fil- mimizde 400 oyuncu, Türki- ye nın çeşıth bölgelennden ge- len 3000 asker görev yapıyor. Türkiye'deki çeİamler yakında tamamlanacak, İngiltere'de çekilecek birkaç sahnemiz kaldı." Kavurucu sıcak alünda ger- çekleşen büyük taarruz sahne- sinin çekimleri sırasında za- man zaman esprili olaylar da yaşanıyor. Ancak Ziya Öztan Müdürlüğü tarafından gerçek- leştirilen filmin çekimleri şu ana kadar370değişık mekânda yapıldı. Çekim hazırbklan sa- bah saat 05.00'te başbyor ve bazen geceyansına kadar da sürüyor. Her biri 60 dakika olarak 6 bölüm halinde hazır- lanan dizinin 1993 yıh başın- da yayına gireceği tahmin edıbyor. Senaryosunu Turgut özak- manın yazdığı, yapımcılığını Mustafa Şen Sinerkaya'nın, görüntü yöneünenliğini Co- Uen Moliere'in yaptıgı filmde Mustafa Kemal Atatürk'ü Ruücay Aziz, İsmet İnönü'yü Savaş Dinçel, Fevzi Çakmaİc'ı Mahmut Cevher, Hab'de Edip Adıvar'ı Ayda Aksel canlan- dınyor. Luciano Pavarorti Marlon Brando Zayıflaıııakünlü erkeklerin de sorunuATtNA (AA> Rejim, fizikı görünümlerine büyük önem veren ünlü sanatçılann en bü- yük sorunlanndan biri. örne- ğin sesi, kaprisleri ve iri cüsse- siyle de dünyaca ünlü tenor Luciano Pavarotti'nin rejim yapüğına dair sözlerinin doğru olmadığı ortaya çıkü. İki İtalyan gazeteci, Pava- rotü'nin evi yakınında bir dai- re kiralayarak, ünlü tenorun evi önündeki çöp kutusunu "yakın markaja"aldılar. Gazeteciler, "bu gayretleri- nin semeresini"görmekte ge- cikmediler. Pavarotti'nin evi önündeki çöp kutusunda boş çikolata ve bisküvi kutulan bulunca, aradıklan haben yakaladılar: "Pavarotti'nin rejimi yalan." Rejim yapüğına dair beyan- lannın gerçek olmadığının an- laşılmasma öfkelenen Pa- varotti ise, "sadece evi önün- deki çöp kutusundan sorumlu bir muhafız "tuttu. Pavarotü "çikolatab ve bis 1 küvib' diyetini" sürdüredur- sun, sinema dünyasınm yaşa- yan efsanelerinden Marlon Brando ise sadece sıvi gıda ala- rak kısa sürede tam 15 kilo kaybetti. Tarüşılmaz oyunculuk gü- cünün yanısıra, "firtınalı" ya- şamıyla da tanınan Brando, hedefınin 50 kilo kaybedinceye kadar rejimi sürdürmek oldu- ğunu açıkladı. Son zamanlarda fibnleri ye- rine, oğlunun işlediği cinayet nedeniyle adı gazetelerde çıkan 68 yaşındaki Marlon Brando, halen 145 kilo ağırlığında. Dekoratör ve ressam Acar Baskııt: Herşeyi doğadabulmakmümkün Kûltür Senisi- Çengelköyde yüreğini denize açmış, bah- çesinde çeşit çeşit ortancalann, sardunyalann olduğu bir yalıda resim yapmayı düşlemiş miydi- niz? Doğanın size sunduğu bin- bir tondaki armağanlanyla bü- tünleşmek istiyorsanız, işte, Acar Başkut'un atölyesi böyle bir ortamda sizi resimle bütün- leşmeye çağınyor. Uzun yıllardır İstanbul Dev- let Opera ve Ba- lesi'nde baş de- koratörlüğü sür- düren Acar Baş- kut, aynı zarnan- da Mimar Sinan Üniversitesi Sah ne ve Görüntü Sanatlan Bölü- mü'nde öğreüm üyeliği yapıyor. Üç beyin ameli- yaü geçiren ve vücudunun sağ bölümünü kulla- namayan 57 ya- şındaki sanatçı buna karşın sol elini kullanarak çabşmalannı gerçekleştiriyor. Acar Başkut'la 1958 yıbnda aldığı Çengelköy'deki yabnın bahçesinde, kendi deyişiyle "gö- nül bahçesi"nde görüştük. 12 Temmuz 1992 tarihinden itibaren "doğayı sevip de ula- şamayanlar"la "resmin 'R'sin- den anıamayanlar"a bir çağn- da bulunarak atölye çalışma- lanna başbyor Acar Başkut. Sanatçı, yalnızca 5-6 öğrencisi olduğundan dem vurarak bu- nun nedeninin yaz mevsimine denk gebnesi olabiJeceğini söy- lüyor. Derslerini bahçede veren Başkut'un öğrencilerinden Ay- bn Mitrab, 'gönül kapısı'nı res- mine konu abr ve bir yürek şek- ünde kestiğı yapraklarla onu ortaya çıkarür. Mitrab, Acar Başkut'un akademiye ka- zandırdığı genç bir yetenek. Acar Bey'le 'gönül bahçesi"- ndeki doğal atölyesinde çabşmalan üzerine söy- lesiyoruz. "fnsanın do- ğayla bütün- leşmesi gere- kir" diyor ve ekbyor: "Her şeyi doğada bulmak müm- kün". Bu ara- da kendisini tohum saçan bir bitki ile öz- deşleştirerek üreümin, sürekli çoğabnanın, çoğalünanın yüceliğini vurgu- luyor. Atölyeye gelen öğrencile- re ilk iki hafta, desenlerinin güç- lü olabilmesi için el bileğini açıcı egzersizler yaptırdığını söylü- yor. Ondan sonraki aşama ise doğadan gözlem yoluyla desen çabşmalan. Bu çahşmalar haf- tada iki gün ve üçer saat şekbn- de gerçekleşiyor. Acar Başkut'- okul yıllanndan sözederken re- sim derslerini Kemal Zeren'den Ressam Acar Başkut, yaptığı çocuk figürleri için, "kalbim güleç ama hüzünlü, rnasum çocuk yüzleri yaptım "diyor. Ressam Acar Başkut, 'herkes başka amaçla ders kırarkeo ben oltamı abr balığa çıkardım 'diyor. aldığını belirtiyor. "Okul yıllanmda" diye baş- hyor sözlerine, "...herkes başka amaçlarla ders kırarken ben ol- tamı abr balığa çıkardım" di- yor. Ve denize, doğaya olan tut- kusunun da daha sonra resim- lerine yansıdığını bebrtiyor. Çalışmalanndan örnekler içe- ren iki albümden birinde, İstan- bul Devlet Opera ve Balesi'nde 1990 yıbnda gerçekleştirilen •"Kerem" operasının çabşma- lan var. Bu opera için 8 ayını dekor hazırlamalanyla geçirdi- ğini ve Türk minyatürlerinden esinlendiğini söylüyor. Burada- ki dekorlann bazılannın işçi- bğini özellikle kendisinin yaptığını, ancak o zaman içine sindiğini de sözlerine ekleme- den duramıyor. Sanatçının akrilik ve yağlı- boya tekniğinde spatula üe çabştığı resimlerinı içeren ikinci albümde ise genelbkle konusu- nu İstanbul'dan alan manzara resimleri, yerini resimleri çabşüktan sonra son dönem ör- neklerinde de olduğu gibi fıgür ağırhkb konulan işliyor. Bu kompozisyonlann odağı "Bir İçimlik Sigara" başbğını taşı- yan tablosunda olduğu gibi Türk köylüsü. Bütün resimleri- ni akribk üzerine yağbboya tek- niğinde ve spatula ile çabşüğını bebrtiyor. Bu arada Başkut'un "Ana" ısimb tahta baskı bir çabşması UNICEF tarafından "Ana ve Çocuk" başbğı alünda 1993 yılı için kart olarak basıla- cak. Akribk ve yağbboya ile çalışüğı resimlerinden örnekler içeren ikinci albümde ise manzara resimlermden çocuk resimlenne, eşinin portresi ve fi- gür ağırbkb çabşmalan yer ab- yor. Sanatçının ilk dönem re- simlerinde mavinin egemen ol- duğu görülür- ken son dönem yapıtlannda mavi yerini san- ya bırakıyor. Hüzün kokan son dönem yapıtlan için "Neden san" sorusuna, eliyle Boğaz'ın kirli sulannı göstere- rek yanıt veri- yor. Konusu çocuk olan figü- ratif yapıtlan için "Kalbim güleç, ama hüzünlü, masum ço- cuk yüzleri resimledim" diyor. Ve genellikle 'bir rengin alünı çizerek resmetmeyi' sevdiğini söylüyor. Son derece duyarlı ve bu du- yarblığını çabşmalanna da ak- taran sanatçının 17 tablosun- dan oluşan ilk kişisel sergisi, bu yıl sanatevi ve atölye habne ge- ürdiği Çengelköy'deki yabsı- nda yer almakta. istanbul âşığı olan ressam Acar Başkut, re- İnsanın doğayla bütünleşmesi gerektiğini savunan sanatçı, bir İstanbul aşığı. Genellikle eski İstanbul'u resmddiyor. simlerinin konulannı genellikle eski İstanbul'dan seçmiş ve bazı konulan defalarca işlemiş. Bu- nun nedeni, tablolannda duy- gulannm, düşüncelerinin, kısa- cası orada yaşamının hir par- casının yatmasında. Yalı, iki katlı şirin bir yapı. Giriş kaünda aralannda eşinin bir portresinin de bulunduğu resimler yer abyor. İkina kata kırmızı halıyla İcaplanmış basa- maklardan çıkıbyor. Sağ- daki ilk oda şe- ref odası. Bura- da babası tiyat- ro yazan Cevat Fehmi Başkut'- un ve Muhsin Ertuğrul'un fo- toğraflan, Rus- ya'da yapüğı çalışmalan- ndan oyun de- korlan için hazırlanmış ör- nekler, "Ana" isimli tahta baskı çalışması ve bir çerçeve içinde 3 adet madalyonu var. Bir sonraki odada ise sa- natçının aralannda iki de sürre- abst tarzda çabşüğı son dönem yapıtlan yer almakta. Eğer bir gün yolunuz Çengelköy'e dü- şerse, Acar Başkut'un renkü dünyasma açılan"gönül bahçe- si"ni görmenizi öneririz. (Sergi, her gün 10.00-18.00 saatleri arasında gezilebibr. Çengelköy, Yalı Kuleli Cad.No:63)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle